Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 28 AĞUSTOS 1998 CUM4
HABERLER
Dündar Kılıç eski damadını anlatırken Mehmet Eymür'ün bazı katilleri beraat ettirdiğini söyledi
6
MIT yargıdan adaın aldı'ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - Tevfik Ağansoy:
Ağansoy. Alaattin ÇakV
cı'nın yeraitı dünyası faali-
yetlerinde önemli bir görev
alıyor. 1980 öncesinde
10'dan fazla yurttaşı öldü-
ren. sonra Pişmanlık Yasa-
sı'ndan yararlarçarak ceza-
evinden tahlıye olan Ağan-
soy, Çakıcı'yla birlikte ça-
lışmaya başladı.
Civan olayında azmettiri-
ci rolü nedeniyle 2 yıl 20
gün hapis cezasına çarptınl-
dı. 1989 da tahliye oldu, iti-
rafçı olduğu gerekçesiyle
eski arkadaşlanndan tehdit
aldığını öne sürdü. Çakı-
cı'dan yardım gördii. ancak
ülkücü mafya liderinin bu
yardımlan kendisini kullan-
mak için yaptığını düşündü.
Tahliyesinin ardından bir
iJaç firmasının korumahğı-
nı yaptı. Koruma görevini
yüriitürken devletin koruma
polisi Hacı Akpınar tarafin-
dan korundu. Çakıcı'nın
emnyle öldürülürken yanın-
da Tansu Çiller'in koruma
polısleri Celal Babür ile Fer-
da Temd buiunuyordu. Ba-
bür öldü, polislikten ihraç
edilen Ferda Temel, geçen
hafta çete lideri suçlamasıy-
la tutuklanarak '•ezaevine
gönderildi. Ağansoy, Susur-
iuk Komısyonu'na verdigi
ifadede, Alaattin Çakıcı'nın
esas iinünü edinmesinde et-
kîli olan "Civan olayı"nın
ayrıntılanyla ilgili şunları
anlattı:
"1994 yılında Alaattin Ça-
kıcı'nın istegi üzerine Kanal
6 televizyonu sahibi Ahmet
Özal ile Doğuş Holding pat-
ronu Ayhan Şahenk arasın-
daki parasal ihtilafi Özal le-
hinc tehditle çözümledim.
Bu işten alıııan para konusu-
nu Çakıcı'ya sorduğumda
'Para önemli değil, Ozallar
gibı dostumuz olsun' dedi.
Bu işin hallinden sonra 14
Eylül 1994 giinii Zeynep
Özal ile Semra Özal'm sek-
reteri Iclal, Uğur Çakıcı'nuı
Alkent'teki evine teşekkiir
için geldi. Bu arada Selim
Edes'in Engin Civan"da 5
milyon dolan olduğunu, fa-
izhle birlikte 8 milyon dola-
n bulduğunu. eğertahsil edi-
Krse kendilerine2 milyondo-
lar verilebileceğini söylemiş
olduğunu öğrendim. Çakıcı
kaçakolarakyurtdışındaol-
duğundan kendisivle cep fe-
lefonuyla irtibat kurdu ve 2
milyondolarkarşılığında bu
tahsilatı yapmaya karar ver-
dik.
Çakıcı'nın talimaüyla En-
gin Civan ve Selim Edes,
Dündar Kılıç'ın Selimpaşa
Kıyıkent'teki yazüğında bir
araya getirip yüzleştirildiler.
Taraflann anlaşamaması
üzerine Alaattin Çakıcı. Ci-
van "ı benim nıutıaleferime
rağmen tetikçi Davut Yıl-
dız'a vurdurttu. Alaattin.
Civan'ı vurdurtmakla hem
Dündar Kıbç'u hem de beni
polis karşısında azmettirici
duruma düşürmek istedi.
Olaydan sonra sahte bir pa-
saponia vurtdışına kaçtim.
Yurtdışındayken Alaattin'i
arayarak pay ıma 400 bin do-
lar düştüğünü söyledi. New
York'a gitmemi, beni hava-
alanından aJdıracağını söyle-
di, ama bu benim için riskti.
Alaattin'in beni harcavabi-
leceğini düşünerek gitmeyip
savsakladım. Çakıcı'nuı pa-
rayı Türkiye'ye gönderece-
ğini bUdirrnesi üzerine Tür-
kiye'yekaçakolarakgeldim.
Aİaattin 'Parayı rulette ye-
dim' diyerek beni aldatb.
Sonra aramız açıkü."
Solculara karşı kullanılan
ülkücü katiller. 1980'den
sonra "derindevtetiır kuca-
ğında palazlandılar. Döne-
min yöneticileri, hizmetleri-
nin karşilığını ödedi. Susur-
luk kazasından sonra yeni-
den kamuoyu gündernine
gelen Abdulİah Çatü, Ülkü-
cü Gençlik Derneği'nin 2.
başkaru olarak görev yapı-
yordu. Başkanı ise Muhsin
Yazıcıoğlu idi.
Kılıç: Eymür,
katillere beraat
verdirdi
Susurluk sonrası gelişme-
ler bu kanun kaçakJannm ki-
mi zaman çıkargruplan, ki-
mi zaman istihbarat birim-
leri arasındaki çekişmelerde
kullanıldıklannı ortaya ko-
yuyor.
TBMM Susurluk Komis-
yonu'na ifade veren Çakı-
cı 'nın eski kayınpederi Dün-
dar Kılıç. ülkücü mafya lide-
rinin MlT'in infaztimi için-
de yeraldığını belirtirken il-
ginc bir saptamanın yapıl-
masına yol açıvor.
Devlet içi yasadışı yapı-
lanmalann odağında ver
alan isimlerden Mehmet
Eymür'ün bazı solcuları.
hatta Nihat Erim'i öldüren-
leri Bursa'da bir mahkeme-
de beraat ettirdiğini, beraat
ettirilenlerin çeşitli operas-
yonlarda kullanıldığını ka\ -
dederken bu işlemlerin ya-
pılmasında Nasrullah A-
yan'ın aracı olduğunu dile
getiriyor. Kılıç'ın anlatım-
lan. MfT'in yargı kararlan-
nı yönlendirme faaliyeti yü-
riirrüğünü ortaya koyuyor.
Çatlı, Çakıcı ve benzerle-
rinin devlet katında kabul
görmesinin en önemli ge-
rekçesi "ASALA ejiemleri-
ne karşı düzenledilderi sav-
lanan operasyonlar" olarak
açıklanmayaçalışılıyor. Er-
meni terör örgütü ASALA.
1970'lerin sonunda başlaya-
rak Türkiye'nin yurtdışın-
daki diplomatlannı katleden
terör örgütü olarak dünyaya
sesini duyurdu.
ASALA 1975 te kurul-
muştu. Örgütün iiderliğini
yürüten Agop Tarakçıyan
1980'de lösemiden öldü, ye-
rine Agop Agopyan getiri İdi.
Örgüt. Agopyan'la eylem-
lerini yoğunlaştırdı. Agop-
yan. örgüt içinde terör ey-
lemlerinin savunucusuydu.
Askeri kanadın başında
olan Melkonyan ise. Be-
kaa'da eğitim almıştı. Ora-
daki tartışmalann etkisiyle
ılımlı bir çizginin savunu-
evfik Ağansoy, Alaattin
Çakıcı'nın emriyle öldürülürken
yanında Tansu Çiller'in koruma
polisleri Celal Babür ile Ferda
Temel buiunuyordu. Babür öldü,
polislikten ihraç edilen Ferda
Temel, geçen hafta çete lideri
suçlamasıyla tutuklanarak
cezaevine gönderildi.
cusu oldu. Örgüt içındeki
tartışmalar yoğunlaştı.
Orly Havaalanfnda ger-
çekleştirilen eylem benzeri
kitlesel katliamlar, örgüt
içindeki aynlıklann keskin-
leşmesine neden oldu. Mel-
konyan ve arkadaşlan ör-
gütten aynlmaya ve ayn bir
grup kurmaya karar vererek
Bekaadan aynldılar.
Demokratik ASALA Ha-
reketi'ni kuran grup. kitle-
sel bir destek buldu ve
ASALA'ya göre daha çok
tercih edildi. Agopyan. ken-
disi gibi sertlik yanlısı arka-
daşlanyla baş ba^a kaldı. 28
Nisan 1988yılındaAtina'da
yüzleri kapalı kişiler tara-
fından tüfekle vuruldu.
Aynı dönemde Abdulİah
ÇaÜı eroin kaçakçılığı yap-
tığı gerekçesiyle Isviçre'de
cezaevinde buiunuyordu.
Çatlı'nın en yakınlann-
dan. gazeteci Abdı lpekçi
cinayetinin sanıklanndan
Oral Çelik, ASALA'yı yok
etriklerinde ısrarediyor. 500
militanı olan ASALA'ya
bütün yabancı istihbarat bi-
rimleri yardımcı olmasına
karşın MlT'in yardımıyla
örgütü ortadan kaldırdıkla-
nnı savunuyor.
Çakıcı'nın Ermeni terör
örgütü ASALA'ya karşı
mücadele ettiği gerekçesiy-
le MİT yöneticisi Yavuz
Ataçtarafından korunduğu.
kırmızı pasaport ayncalı-
ğından yararlandığı bilini-
yor.
İÎTTİ
ODP
Ketenci: Çete
değil seçim
hesabı yapıyorlar
İstanbul Haber Servisi - CHP İstanbul Milletvekili
Ahmet Giiryüz Ketenci, son olarak yakalanan ülkücü
babalann "ya kalfa ya da taşeron" olduklannı belirte-
rek "Asıi buniart kullanan patronlarauzanmakgereld-
yor" dedi. Ketenci, uzun bir sessizlik sonrasında çete-
İerin yeniden gündeme getiriimesini seçim hesabı ola-
rak değerlendirdi.
Ketenci, mafyayla işbirliği içinde olan patronlann
devletin ve siyasetin en etkin noktalannda egemenlik-
lerini hâlâ sürdürdüklerini belirterek bu nedenle olay-
lann çözülmesi konusunda umutsuz olduğunu kaydet-
ti. Çetelerin ortaya çıkanlabilmesi içın"Banasagcılar
adam öklürtiiyor dedirtemezsiniz" sözlerinin sarf e-
dildiği günlere kadar gidılmesi gerektiğini vurgulayan
Ketenci şunlan söyledi.
"Abdi İpekçi rinayetine, Papa suikastma. Ankara
Bahçeüevler kattiamına kadargjdilebiJecek mi? 12 £y-
lül'ii yapıp bu ülkücüleri sözde devlet adına kuHanan-
lara kadar uzanılabilinccek mi? İ Ikücûleri; 1970'lfyil-
larda solculara, 1980'li yıllarda Ermenilere, nihayet
199O'lıyıllardaisePKK"yekarşıyasadışı kimk'rkuilan-
dı? Kullanan kişi. kurum, siyaset adamlan açığa çıka-
rdacakmı'.'Aıjayasanıngeçiri 15. maddesinikaJdjnp ba-
zı kesimlerden besap sorulacak mı?"
Ketenci, seçim sürecine girildiği bir aşamada çete-
lerin yeniden gündeme getirilmesine dikkat çekerek
"etkiflkudretsahipieri Ueetkin medyaçe\Telerinin"sı-
yasete yeni bir şekil vermeye cahştıklannı vurguladı.
Mehmet Atay:
Susurluk
İstanbul Haber Servisi - Özgürlük ve Dayanış-
ma Panisi (ÖDP) istanbul ıl Başkanı Mehmet
Atay. Susurluk'un üzerinin iyice örtüldüğü bir dö-
nemde Alaattin Çakıcı, Sedat Peker ve Kürşat Yü-
maz gibi ülkücü mafya iiderlerinin yargıya teslim
edilmiş olmalarını bir "firsat" olarak değerlendir-
di. Toplumsal muhalefeti "Sürekli Aydınlık İçin
Bir Dakika Karanük
T>
eyleminde olduğu gibi ye-
niden dimdik ayakta olmaya çağıran Atay. "Susur-
luk yeni başlıvor" dedi.
Mehmet Atay, özellikle Çakıcı'nın yakalanma-
sının yadsınamayacak derecede önemli bir geliş-
me olduğunu, ancak üzerine gidilmezse bu olayın
da Susurluk gibi "unutturulacağı"ndan endişe
duyduğunu söyledi.
Atay, "Örneğin Çakıcı'nın 24 Eylül'de mahke-
' meyeçıküğında çok önemli açıklamalarda buluoa-
cağı söyleniyor. Ya da basın toplanbsı düzenleyece-
ği haberleri geliyor. Bunlann hepsi yukanya birer
mesaj. Çakıcı konuşmayacak; konuşmaması için
gereken koşullar sağlanacak" dedi. Atay. devleti
çetelerle işbirliğine sokan sağcı iktidarpartilerinin
yine kendi inisiyatiflerinde devlete yeni bir şekil
vermek istediklerini vurgulayarak "Sivri uçlardan
onlar da rahatsız oldu. Çünkii artık Çakıcı gibi gi-
derek si\ rilen bu uçlar kendilerine batma>a başla-
dı. Şimdi onlann tek istedikJeri bu uçları biraz tör-
pülemek. Yoksa tamamen ortadan kaldırmak gibi
bir dertleri vok" dedi.
Cindoruk, mafya
için halk
jürisi önerdi
LEVENTGENÇELLİ
BURSA -DTP Genel Başkanı HüsamertinCimtoruk,
eski DYP'li milletvekillerinin Akattin Çakıa ile An-
kara'da yemek yemediklerini öne sürdü. Yemege katıl-
dığı iddia edilen DTP'li Devlet Bakanı Mehmet Batal-
h'yı da savunan Cindoruk. suç örgütleriyle ilgili yargı-
lamalar için de "'halkjürisi" önerdi. Bursa gezisinin son
gününde basın toplantısı düzenleyen Hüsamettin Cin-
doruk, sorulanmız üzerine Çakıcı ile yemek yediği
söylenen Mehmet Batallı'yı savundu. Cindoruk şunla-
n söyledi: "Bu yemekten haberim yok. Alaattin Çakı-
a, İİ senedir Türkiye'de olmadıgına göre böyk bir ye-
mek olasıltğı da yok. Bir duyumdur. Dediğim gibi 12 se-
nedir Çakıa Türkiye'de yok! Nasd yemek yiyecelder?
Beiki sanal bir y%mektir."
DTClıdcn. suç örgütleriyle ilgili yargılama sorun-
larmmçıkabileceğini. yasalar ve mekânların yeterli ol-
mayacagını da savundu. Cindoruk şöyle devam etti:
"4-5 saruklı mahkemeieri yönermek çok kolaydt A-
ma suç örgüderi nedeniyle 400 samkh davalar açılabi-
lecektir. Jüri konusunu Türkiye düşünmelidir. Dünya-
nın pek çok demokratik ülkesinde bir asırdır uygula-
nan, son zamanlarda yaygın hale getirilen, yargıya \t
yargıca yardımcı oiacakjüri usulünü Türkiye'ye getir-
mek lazımdir. Bu sistem vargıç karanna kamumu ka-
rannın eklenmesidir. Geçmişte ben de buflkirdedeğü-
dinı, sana bu olaylan görünce fîkrimi dcfiştirdim.*'
Tek Gıda-Iş'te işçilerin sert tepkisiyle karşılaştı
Tansu Çilleryineprotesto edildi
Ziyarete MeraJ AJkşener, Hayri Kozakçıoğiu ite miUervekilleri Giir-
can Dağdaş. Ta»ar Altıkulaç ve Namık Kemal Zeybek de kaüldı.
İstanbul Haber Servisi - İstan-
bul Menkul Kıymetler Borsa-
sı'na ([MKB) üç gün önce yap-
tığı ziyaret sırasında broker'lar-
ca protesto edilen DYP lideri
Tansu Çiller dün de Tek Gıda-
îş'te işçilerin sert tepkisiyle kar-
şılaştı. Çiller'in işçilere "kan
emicifer" dediğini unutmadık-
lannı söyleyen sendika üyele-
riyle partililer arasında gergin
anlar yaşandı.
DYP iiden Tansu Çiller. dün
Tek Gıda-İş Genel Merkezi'ne
yaptığı ziyarette tepkiyle karşı-
laştı. Çiller'i alkışla protesto e-
den bazı şube başkanlan pence-
relerden bildin attı. Bildiride,
"Sayın Çiller'in Tek Cıda-fş
Sendikası'na gelmesini, 5 Nisan
karariarı ve toplu iş sözleşme-
sinde sıfir zanı önerisi ve işçilere
'kan emici' demesini unutma-
dık ve bu nedenle protesto edi-
yoruz" denildi. Görüntüyü kur-
tarmak isteyen partililerin Çil-
ler'i öven sloganlaratmayabaş-
laması üzerine sendika temsilci-
leri "Burası parti binası değiL
çıkın dtşanda bağınn" dedilcr.
Sendikacılann protestosuna
DYP'liler de karşılık verirken
DYP İstanbul 11 Başkanı Celal
Adan. konuyla ilgili olarak
"Bunlar üç-dört tane provoka-
tör komünist ajan. Halk bizi
bağnna bastı. Bundan sonra da
sendikalara gidilecek" diye ko-
nuştu.
Tek Gıda-lş Sendikası Genel
Başkanı Orhan Baha ile bir sü-
regöriişen Çiller ise "İşçilerbaş
tacımızdu-" dedi. Çiller. 1993-
94 yıllan içinde geçirilen eko-
nomik kriz döneminde işçilerin
mağdur edildiğini, bunun bir
kısmının 1997 yılında telafi
edildiğini belirtti.
tf UZYAZI/ORHÂN BİRGİT
Kamuoyumuz, günlerden
beri 'öaöa'lannınğerçek yüzle-
ri ile tanışıyor. Hemen tümü,
1980 sonrasının düzeninin ürü-
nü olan bu babaların, hangi
işadamlarınca hangi devlet
ihalelerinde kullanıldığı, hangi
politikacılaria içli dışlı olduğu,
hangi bakanlarla dilediği za-
man saatler süren telefon gö-
rüşmeleri yaptığını öğreniyo-
nız.
'öaöa'lann çıkınlarından dö-
külmeye başlayan isimlerin
içinde bir tanesi, dobra dobra
konuşuyor ve çıkın sahipieri
için 'Onlar bizim can ciğerço-
cuA/anm/z'tanımlaması ile Ça-
kıcı'ların, Çatlı'ların, Peker ya
da Topal'ların 'büyük baba'lı-
ğını üstleniyor.
Bu büyüğün özgeçmişinde,
'Gençlik ve Spordan Sorumlu
Devlet Bakanı' olduğu da ya-
zılı. Başka bazı, yeni eski ba-
kanlann kimisi susmakta, kimi-
si kendilerini arayan her yurt-
taşla telefon söyleşileri yaptık-
lannı gizlememektedir.
Kimi politikacı ise 'öaba'lar-
la olan ilişkilerini, karakollarda
işkence görmelerini önlemek
amacıyla kurduklannı söyleye-
rek açıklamaktadır.
Doğrusu, hersabah gazete-
Mafyayım, Mafyasm, Mafyayız...
lerinizi okurken gözlerinizin mi
yaşaracağını; yoksa midenizin
mi altüst olacağını tahmin ede-
mez bir durumdasınız.
İşkence savlannın mahkeme
tutanaklannageçtiği, resmi he-
kim raporlan ile kanıtlandığı bir
Manisa davası için kılını kıpır-
datmayan sabık taksi şoförü
politikacının ya da eski baka-
nın, mafya babası için birden-
bire birşefkat gönüllüsü haline
gelmesi sadece trajikomik bir
seyirlik oyunun konusu olabi-
lir.
Ama zaten hepimiz öyle bir
seyirlik oyunun içinde değil mi-
yiz?
Kimimiz yazarı, kimi sahne-
ye koyucusu, kimi esas oğla-
nı; geri kalanlan ise bir yandan
zoraki figüranlığa itilirken, aynı
zamanda ister istemez oyunun
seyircileri değil miyiz? Baba-
/ar'ımızın tümünün, 1980 ön-
cesinin anarşik ortamında Ül-
kü Ocaklanndan yetişip serti-
fika aldığını bilmeyen yok.
Dünkü 'Cumhuriyet'te övünç-
le o günlerdeki görevlerini an-
latan, ama nedense Bitlis ma-
rifetlerini teğet geçen Kemal
Yazıcıoğlu gibi kimi güvenlik-
çiler, bu tosunlan koruyup kol-
ladıklan için 12 Eylül sonrasının
sokaklarında her birisi ya tah-
silatçı ya hak arayıcısı olarak
yarattıklan sektörde görev aldı-
lar.
Bu görevde sivrilenlerden ki-
mi, Ermeni terörünü bastırma
bahanesi ile ceplerine devlet
silahı, devlet kimliği ve pasa-
portu konularak yurtdışına sa-
iındı. Sonrasını hepimiz biliyor
ve yaşıyoruz.
Kimi dağılan Doğu Bloku ül-
kelerinde yeni filizlenen kapi-
talizmin yaratmakta olduğu
işadamlarına zorla 'body-
gard'lıkyaparakyolunu buldu.
Kimi kumarhane sahipliğine
soyundu.
Kimi de devlet ihalelerinin
yapıldığı kapılan tutarak haraç
topladı.
Adı, Peker soruşturması ne-
deniyle DGM tutanaklanna ge-
çen genç işadamımız, bu türtü
ilişkilerin ticaretin cilvesi oldu-
ğunu dünkü gazetelere gön-
derdiği açıklamada söylüyor-
du.
Ihale düzeninde bir yanda
kamu adına işlemi yöneten,
öte yanda işte pey sürüp işi
üstlenmek isteyenlerin olduğu-
nu sananlarımız, komisyonu-
nun taban fiyatı iki buçuk mil-
yon dolardan başlayan 'koru-
yucu baba 'lann olduğunu da
öğrenir oldular.
Alaattin Çakıcı'nın, MlT'in
elinde bulunan te/efon konuş-
malannda kendilerine 'mafya'
denilmesinden kızgın olduğu
anlaşılıyor. O kendisini, hükü-
metleri kurabilecek, isterse dü-
şürebilecek kıratta biri olarak
gösteriyor.
Amaözelleştinme ihalelerinin
trafiğini de yöneten kimliğini
de, öbür görevine ekleyerek.
Daha doğrusu, ihale işinde di-
lediği olmazsa, öcünü bakan
başı yemekle alacağını en ga-
liz sövgü sözcüklerini kılıf ola-
rak kullanaraktehditlersavuru-
yor.
Ecevit ve Deniz Baykal'ın
adını kullanırken isimlerinin
önüne ağdalı sövgü sözcükle-
ri eklemekten geri durmuyor.
Belli ki, sosyaldemokrat ya
da demokratik sol politikacı
kimliğini, yolunu tıkamış birer
engel gibi görüyor.
Kimi politikacılar ise, bu ko-
kuşmuş düzenin paydasından
alabileceği kadar siyasi rant
sağlama uğruna baba koruyu-
culuğuna soyunmuş.
•*•
Babalarla yatıp babalarla
kalkan, ama bu bu çarpık iliş-
kilerini düzeltebilmek için şim-
dilik birarpa boyu bile iterleye-
meyen birtoplum, elbette dün
Yunanistan başkentinde yapı-
lan Klerides-Simitis doruk
toplantısındaki S-300 füzeleri-
nin Kıbrıs'a konuşlandınlması-
nın hangi aşamada olduğunun
ayırdında değil.
Bin kişilik bir PKK topluluğu-
nun Libya devriminin kutlama-
larındaki geçit törenine katılıp
Kaddafi'nin önünde yürüyü-
şünün de...
Öcalan'ın Güneydoğu Ana-
dolu'dasilahlı sabotajlarını sür-
dürürken; Batı dünyasına yö-
nelik 'Bize Türkiye'de siyasi ör-
gütlenme hakkı tanınsın' söz-
de banş sever stratejisinin de.
Ulusça silkinmemiz hemen
şimdi değilse, acaba ne zaman
başlayacak?
Obirgitposta.cumhuriyet. com.tr
Faks:0212-677 07 62
BffiBAKIMA
SERVER TANİLLİ
MebahatPohlreich'aSaygı...
Çağrı, Almanya'nın Bielefeld kentinden geliyor.
Almanya içinde ve dışında, bu arada Türkiye'de
birçok kişiye gönderilmiş olsa gerek. Insanı için-
den saran bir üslûpla yazılmış davet, şöyle başlı-
yor:
"Merhaba değehi dostlanm,
Size bu mektubu yazan arkadaşınız, Bielefeld
kentinde, sosyal hizmet alanında koskoca bir çey-
rekyüzyılı geride bıraktı, Çeyrek yüzyıl, yani dolu
dolu 25 yıl. Söylemesi kolay.
Bu uzun yolun yaşanması kolay mıydı acaba?
Bunu çok düşündüm. Evet, kolay değildi, ama
güzeldi. Insanlaha birlikte, insanlar için yüründü-
ğü için güzeldi, hem de çok güzeldi.
Bu yol, aynı mekâniarı, aynı sıkıntı, sevinç, ba-
şan ve başarısızlıklan paylaştığım dostlanmla be-
raber yürüdüğüm için güzeldi".
Anlatıyor, anlatıyor; ve sayfanın sonunda, "Bu
yolu bir daha kosabilihm gibi geliyor" dedikten
sonra, pek haklı bir isteği dile getirerek bağiıyor
sözlerini: "Bu 25 yıllık süreç içersinde bana başa-
nnın her çeşidini tattıran siz sevgili dostlanm; bu
sevincimi, umudumu, her zaman olduğu gibi yi-
ne sizlerle paylaşmak istiyorum ".
Kendisini sevenlerin, bu arada politikacıların ve
onlardan biri olarak Federal Pariamento Milletve-
kili Leyla Onur'un da katılacağı birtoplantının ta-
rihini ve yerini belirtiyor: 2 Eylül 1998 günü, saat
16-21 arası; Bielefeld yeni beledıye binası toplan-
tı salonu.
Altında da imzası: Nebahat Pohlreich.
Duygulandım; dalıp gittim bir süre...
•
Almanya, gurbetteki insanlarımızın en çok oldu-
ğu bir ülkedir. Az değil 2 milyonu aşkın bir kitle. Ço-
ğu emekçi olan ve ekmeğini kazanmak için yur-
dunu-yuvasını terkedip yollara düşenlerden, Av-
rupa'nın başka ülkelenne rastlayan payı da hesap-
larsanız, kıtada birkaç milyonluk dev bir cemaat!
Ama, belki de en sorunlu cemaat!
Sorunlar da, sadece bireylerin kendisinde baş-
layıp bitmiyor. İnsanlar, dışardan ve içerden bir
"kuşatma" altında.
Önce, gelip içine girdikleri kapitalist düzenin in-
safsızlıkları: Dışardan bakıldığında alabildiğine ci-
lalı olan düzen, çoğu kırsal kesimden çıkıp gelmiş
insanlarımızın karşısında korkutucu bir duvar ha-
linde. Hele hele 80'li, 9O'lı yıllarda, kapitalizm ba-
şı daraldıkça hıncını iştebu kitleden alırolmuş. Irk-
çılık ve yabancı düşmanlığı, yalnız emekçileri bir-
birinden ayırmakla kalmıyor, üstelik canlara da
kasteder halde.
Cemaat, bir de kendi içinde bölünmüş; özellik-
le dinci akımların, bir elleri insanlarımızın vicdanın-
da, bir elleri de ceplerinde. Camilerine varıncaya
kadar ayırmış, her yönden kanırta kanırta sömü-
rüyor.
Ona eklenen başka bölünüşler...
Ne yapsın Türk Ahmet'le Kürt Mehmet?
Birey ve aile olarak kim çözecek sorunlarını?
Almanya'da sosyal hizmet daireleri, bir ölçüde
yot gösterir haldedir. Ama onların da içinde asıl et-
'
J
klli ölanlar, kendini gurbetteki çaresiz insanlannin
sorunlarını çözmeye adayâhlardır. İnsanlarımızın,
eğitimden barınmalarına kadar akla gelebilecek
her sorununun üzerine içtenlikle yürüyen bu öz-
verili yol gösterenler imdada koşarlar.
Içlerindeki yurt ve insan sevgisiyle öne düşer-
ler.
Nebahat Pohlreich işte onlardan biridir!
Almanya'nın kuzeyinde önemli bir kentte, Bi-
elefeld'de oturur. Gönlünü oradan insanlara açmış
ve gayretiyle sabrını yollarına döşemiştir.
Yaptığı, ne kadar önemli olursa olsun, sadece
yeknesak sosyal hizmetler değildir. insanlarımızın
kafalannı dayoğurup onarmanın kaygısını taştr: Bu
amaçla paneller düzenler, konferansçılar çağırır,
kültürel şenlikler tertipler.
Bir eli Avrupa'daysa bir eli de Türkiye'dedir.
Türkiyeli yığınla aydın, rahmetli Mustafa Ek-
mekçi başta olmak üzere, onun sayesinde Biele-
feld'den geçmiş, oradaki insanlarımıza Cumhuri-
yet ve demokrasi fikir ve inancını taşımışlardır.
Nebahat Pohlreich, gerçekten bir militandır.
Ama çağnsının bir yerinde dediği gibi, "kadın-
erkek, genç-yaşlı, sarışın-esmer, Doğulu-Batılı,
Müslüman-Hıristiyan, sağcı-solcu demeden"eli-
ni uzatan; kendini adadığı yolda "insanlarla birlik-
te, insanlar için" yürüyen bir militan!
işte 2 Eylül'de Bielefeld'deki toplantı, böylesi bir
insan için düzenlenmiş bulunuyor. O gün orada,
her diyardan koşup toplanacak olanlar, Nebahat
Pohlreich'ı kutlarken, aynı zamanda "insanlarla
birlikte, insanlar için" yürünen yolların heyecanını
ve güzelliğini de paylaşacaklar onunla.
Çağnlısınız, buyurunuz şölene sevgili okur-
larım!..
The Cuardian'ın iddiası
'Türkiye Avrupa
Konseyi'nden atılabilir'
LONDRA(AA)-İngıl
tere'de yayımlanan The
Guardiangazetesi; Türki-
ye'nin. evi 1974 Banş Ha-
rekâtı sonrasında Kuzey
Kıbns Türk Cumhuriyeti
topraklannda kalan Rum
kadına Avrupa însan Hak-
lan Mahkemesi tarafın-
dan uygun görülen tazmı-
natı ödememesi halinde.
"Avrupa ile tek bağı olan"
Avrupa Konseyi'nden
atılmasının kaçınılmaz
olacağını iddia etti.
Gazetenin Brüksel mu-
habiri Martin VValker'ın
haberinde, AB'ye girme-
ye çalışan Türkiye'nin.
Rum turist rehberinin
Girne'de KKTC sınırlan
içinde kalan evine karşı-
lık Avrupa İnsan HakJan
Mahkemesi tarafindan bi-
çilen 544 bin sterlin tuta-
nndaki tazminatı ödeme-
si gerektiği ifade edildi.
Ankara'nın, Avrupa in-
san Haklan Mahkeme-
si'nın karanna cevaben.
Türkiye açısından yapıla-
bilecek bir şey olmadığı
yolunda açıklamada bu-
lunduğunu da belirten
Vv'alker, Avrupa Konseyi
parlamenterlerinin yasa-
lar gereği Ankara'yı söz
konusu tazminatı ödeme-
ye zorlamayı sürdürecek-
lerini. bu tartışmanın ilk
olarak Konsey'in 14 Ey-
lül'de Srrasbourg'da yapa-
cağı toplantıda açılacağı-
nı ifade etti.
Bu arada. Türkiye'yi
Avrupa Konseyi ile karşı
karşıya getireceği iddia
edilen dava. Rum turist
rehberi Titina Loizidou
tarafindan 1989 yılında
Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi'nin 50. mad-
desindeki "her kişi ve va-
tandaşm malı teminat al-
tındadır" hükmüne da-
yandınlarak açıldı. Daha
sonra mahkeme tarafin-
dan alınan kararda, Türk
makamlannın, Loizi-
dou'nun haklannı gasp
ettiği karanna varılarak
Türkiye'nin 300 bin Kıb-
ns Sterlini tazminat, 20
bin sterlin manevi tazmi-
nat ve 147 bin Kıbns Ster-
lini de mahkeme masraf-
lan için ödemesi hükme
bağlandı.