Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 26 AĞUSTOS 1998 ÇARŞAME
12 KULTUR
Hollywood'un son bombası Armageddon'da 13 farklı efekt şirketinden yararlamldı
Gişe başarısı efekdere baglıŞ Kültür Servisi - Yaratıklar. göktaşlan ve
| Godzilla benzeri canavarlar.,. İzleyicininda-
£ ha duygu.sal ve romantik filmlere yönelik
r
talebi artıyor gibi görünse de Hollyvvood
özel efektlerle desteklenen yüksek bütçe-
li yapımlarda ısrar ediyor. Gelecek sezon
için hazırlıklan süren birçok aşk filmine kar-
şın yapırncılar gişe başansını, hâlâ ünlü
oyuncularda ve felaket filmlerinde anyor-
lar. Bu türiin son örneklerinden biri de 'Ar-
mageddon'.
Yönetmenliğini Michael Bay'in üstlen-
diği Armageddon'da başrolleri Bruce Wil-
lis, Liv T> ler, Ben Affleck, Steve Buscemi ve
Billy Bob Thornton paylaşıyorlar. Film, ül-
kemizde de bu cuma gösterime giriyor.
Bir felaket filmi olarak Armageddon,
saatte 22 bin kilometre hızla Dünya'ya yak-
laşan Texas eyaleti büyüklüğündeki deva-
sa bir göktaşı üzerine kurulu. NASA, gök-
taşını imlıa etmek üzere bir, uzman ekibi gök-
taşının üzerine iniş >apmak ve zemini oya-
rakbirnükleercihazyerleştirmeklegörev-
lendirivor. (Cufsal kitaplarda Armageddon
olarak geçen kıvamet gününü engellemek
Ve dünyav ı kurtarmak için venlen bu zor-
Ju müeadeleyi anlatıyor film.
>r
' Armageddon. ABD'de şimdıden 181 mil-
yondolarlıkbirgelirsaglamış. Fransa, Al-
manya, tngiltere. Irlanda, Meksika ve Ar-
jantin'de gösterildiği ilk iki haftanın so-
nunda birinci sıraya oturmuş. ltalya'da da
4 EylüFde gösterime giriyor.
Yapımcı Jerry Bruckheimer. izleyicinin
ytizünde birtokat gibi patlayabilen filmin
'iyifilm'olduğunu savunuyor. Bütçesi 100
-rriilyon doları aşan Armageddon için 13
r
rhrklı efekt şirketinden yararlanılmış. Pat-
lamalar. göktaşı depremleri. uzay gazlan,
*• "rjta fırtınalan, uzav enkazlan vediğerme-
''kânik efektler. aralarında John Frazier, Pat
McClung ve Richard Homer gibi isimle-
rin de yer aldığı uzmanlar tarafından hazır-
lanmış. ErRyan'ı Kurtarmak, Cehennem
NrMahı 4. Godzilla, Zorro ve son olarak da
TTıe Avengers gibi filmlerle gündeme ge-
len, çok yüksek efektlerin işitsei bozuk-
luklara yol açacağı yolundaki tartışmalara
karşın son sahnede efektlerin 115 desibe-
le ulaştığı Armageddon, film stüdyolannın
tarihinde şimdiden unutulmazbiryere otur-
muş görünüyor.
Cinema Audio Sodety'nin başkanı Ste-
weHawk, konu üzerindeki görüşlerini şöy-
le dile getiriyor: "Yönetmenler izleyicinin
ilgisini çekebümek için maksünum etkiyi va-
ratmaya çahşıyoriar. Biz, çok yüksek sesin
insan kulağuıa zararvereceğini tekraredip
duruyoruz, ama dinleven yok." Cehennem
Silahı 4 ve Zorro'nun bazı sahnelerinde
ses 80-85 desibele kadar çıkıyor; Godzil-
la'daki Madison Square Garden'ın bomba-
lanma sahnesinde ise ses 104 desibele ula-
şıyor. Uzmanlara göre 100 desibel. iki sa-
atten sonra insan kulağına kalıcı bir hasar
verme riski taşıyor. Sinemacılar ise filmin
gerçekçi olması gerektiğini savunarak, ses
ve özel efektler konusundaki ısrarlanndan
vazgeçmiyorlar.
Armageddon'un oyunculannın fılm üze-
rine görüşleri de oldukça ilginç. Willis. bu-
güne dek sinemadan sagladığı en büyük ka-
zançlan ZorÖlüm v e Armageddon türün-
deki filmlere borçlu oldugunu söylüyor:
"Dünyayı kurtaran bir adamı oynııyonıın
vekazandığım parayla daha iyi işlere yapım-
cı olarak da imza atabilme şansı ka/anı\o-
rum.".
Mart Damon'la bidikte Can Dostum ad-
lı fılme yazdığı senaryoyla Oscar kazanan
Affleck, Armageddon'da rol almanın ken-
disi için büyük bir deneyim oldugunu be-
lirtiyor: "Benim tencihim daha farkJı fîlm-
lerden yana. ama her oyuncu Titanic'in
ulaştığı türdeki başarılan hedefleyetı bü-
yük yapımlarda rol almak ister."
Kendisini "bağunsız sinemanın ferişis-
ti" olarak tanımlayan Buscemi de. Aff-
leck'lebenzerfikirleresahip: "Vinedege-
nis halk kjtlelerine ulaşmanuı yolu .Arma-
geddon gibi filmlere adanan kûresel sine-
madan geçiyor."
'elecek sezon
için hazırlıkları
süren birçok aşk
filmine karşın
yapımcılar gişe
başansını, hâlâ
ünlü oyuncularda
ve felaket
filmlerinde
arıyorlar. Bu
türün son
örneklerinden
biri de
'Armageddon'.
'Aisha grubunda Peter Danstrup ve Mustafa Baqbou Danimarkalı cazcılarla birlikte
Gnaoua müziği cazla buluşunca...FERRLTH VlLMAZ
Cin çarpmış birini kötü cinlerinden kur-
tarıp iyileriyle baş başa bırakmak için
av ınlerde >arkı söy leyip dans eden, davul
çalıp alkişla rıtım tutan tarikat üyesi mü-
zisv en say ılır mı? Bu tür bir ayin aynı za-
manda bir konser midir? Estetik değer,
nıüziğin kendi içinde var olan bir özellik
mıdır. ıcra sırasmda mı ortaya çıkar? Ku-
zey Afrıkalı Gnaoualann müziği cazla bu-
luşunca akla ışte bu tür sorular takılıyor.
Müziğın ışlevsel boyutlarından soyut-
lanıp kendı başına bir sanat nesnesine dö-
nüştürülme>ı. çok değil. en fazla yüz-yüz
elli vıllık bir geçmışe sahip. Ayin müzi-
ğinın konser salonuna taşınması ve sanat
eserıne dönüşmesiyle icracının 'sanatçı"
mertebesine erişmesi de bu sürecin ürü-
nü. Müzığin sanat. müzisyenin de sanat-
çı olarak tammlandığı günümüzün kavram-
sal müzık konv ensiyonlan da öyle. Ne var
ki. evrenselmiş gibi algılanmasına karşın
belli bir tanhin ve sosyal koşullann ürü-
nü olan bu kav ramsal konvensıyonlar. ör-
neğin Gnaoualann müziğıni anlamaya ve
anlannaya gelınce tekliyor. müziği ve bu
müziğın ebtetik değerini anlatmakta kısır
kalıvor. Kendi bağlamında izleyicisi üze-
rinde herhangi bir klasik. caz ya da rock
müzıgi konserinden çok daha etkili olan,
izlev ıciv le dolaysi2 bir iletişim kuran Gna-
oua müziği. işlev sel özelliklerinden soyut
bir ^ekilde •iunulduğunda 'ilkel" kalıyor
ve sıkıcı bir hal alıvor. Bu yüzden bu tür
işlevsel muzıkJerinin kaydedildiği albüm-
ler. etnografik arşiv lere dönüşüp raflarda
tozlanıyor
A\nı şevı. bu tür müzik gelenekkrinin
başk'a tür muzıklen beslediği karışımlar
ıçın söv lemek mümkün değil. Bu kan-
şımlardan orta>a çıkan başanlı çalışma-
lara. Paki-tan'ın Qawwal geleneğinin ge-
çen vıl ö'en büviik ustası Nusrat Fateh
Ali Han'ır_ Michael Brook'la birlikte yap-
tığı efsanevı •MusttMusö" ve 'N^htSong'
albümlenömek \erilebilir.
Aynı dtzeyde olmasa da. başka bir ba-
ş^rılı örneğı Kopenhag Caz Festivali sıra-
.ş'ında Copenhagen Jazz House'da dinle-
djm. Danmarkalı basist Beter Danstrup'un
Faslı "rnüasıen" .Mustafa Baqbou ile bir-
likte oluştırduğu v e dört Danimarkalı caz-
cıyla destdlenen grup Aisha 'ran Gnaoua
müziği ağırlıklı konseri. bu ikilinin daha
öjjce yaptklan avnı adlı albümü tanıyan-
Işı bile şişırttı. Danimarkalı caz eleştir-
menlerinûenbinritmiktekrar ve sınırlı me-
jlodik yap lar üzerine kurulu Gnaoua mü-
ziğivie cjm buluşruğu 'Aisha' adlı al-
^bürn için. •kûltürçatışması' de> unıni kul-
lanmıştı. \>nı eleştirmen konseri yazar-
kejı. •Tek-ann Gücü" başlığını kullandı.
,j_. Konser \ealbümü anlatabilmek içinön-
j^eKuzev Afrika'da, özellikle de Cezayir
veFas'ta avgınolanGnaoualan veayın-
Tefini anl.tmak lazım.
^J^paoua tarikatı
• Danimarkalı basist Peter Danstrup'un Faslı 'müzisyen' Mustafa Baqbou ile birlikte
oluşturduğu v* dört Danimarkalı cazcıyla desteklenen grup Aisha'nın Gnaoua müziği ağırlıklı
konseri, bu ikilinin daha önce yaptıklan aynı adlı albümü tanıyanlan bile şaşırttı. Gnaoua
müziği ritmik tekrar ve sınırlı melodik yapılar üzerine kurulu.
Danimarkalı Peter Danstrup ve Faslı müzisven .Mustafa Baqbou Kopenhag Caz FestrvaU'nde çaldılar.
Gnaoua olmayanlar için de düzenliyor-
lar. Gnaoua ayinleri, ev sahibinin refahı-
nı ve sağlığını korumak. ruhsal sorunlan
olan birisini. yeni bir evi ya da binayı kö-
tü cinlerden anndınp iyileriyle baş başa
bırakmak gibi nedenlerle yapılıyor. En az
8-10 saat süren ayinlerde Gnaoualar. cin-
ler ülkesinin kapısını açıp. değişik adlar
verdikleri cinlerle ilişkiye geçiyorlar. Böv-
ie bir ayinin sonunda, örneğin kötü cinle-
rin etkisinde olan bir kişi, eski sağlığına
kavuşuyor, yani cinleriyle banşık bir ya-
şama geçiyor. Ayinlerde mutlaka binleri
vecde giriyor, delilergibi dansetmeye baş-
lıyor, hızlanan müzikle birlikte de yere
düşüp bayılıyor. Bu, akşam saatlerinde
başlayıp sabaha kadar süren ayin boyun-
ca sık sık tekrarlanıyor. Hemen her bölüm-
de vecde gelen birkaç kişi oluyor. Her bö-
lümün kendi rengi veo rengın simgeledi-
ği cinleri var ve o renge ait bölümde vec-
de gelenler. bu cınlerin etkisinde oluyor.
Bütün bu başka dünvalarla ılişki için-
deki mistik v anlanna karşın Gnaoua ayin-
leri. bildiğimiz tarikat ayinierine hıç mı hiç
benzemiyor. Ayin belli kurallara göre ya-
pılmasına ve şarkıların hemen tümü dua
mahiyetinde olmasmarağmentam bıreğ-
lentı havasında geçiyor. Arada yemekler
yeniyor. çaylar içiliyor, ko>Tj sohbetlerva-
pılıyor. Ayinler, genç erkekler ve kızlar için
bizdeki panav ırlar gibi tam bir flört orta-
mı yaratıyor.
Siyah kölelerin torunlan
Gnaoualar. aslen, yüzyıllar önce siyah
Afrika'dan Kuzey Afrika'ya getirilen si-
yah kölelerin torunlan. Müzikleri ve şar-
kılan dabutarihı yansıtıvor. Şarkılar ağır-
lıklı olarak Arapça olmasma rağmen. ba-
zen Gnaoualann kendilerinın bile anla-
madığı. büyük bir ıhtimalle atalarının dil-
lerınden kalma sözcük ve cümlelerle do-
lu. Müzık de öyle. Müslüman ve Arapül-
kelerinde yaşamalanna rağmen. ritimler
ve melodiler şaşmaz bir şekılde Orta ve
Batı Afhka'yı anımsatıyor. Ayinlerin baş
enstrümanı "gimbri'yi, Mali. N'ijer. Nijer-
ya ve Moritanja'da da görmek mümkün.
Gnaoua müziğinde zaten pek fazla enst-
rüman yok. DiğerGnaoualar. ortada gimb-
ri çalan 'usta'ya, ya ikili zillerden oluşan
metalik qarqabalannı çalarak ya da el çır-
parak eşlık ediyorlar. Ayinin bir bölümün-
de de bildiğimiz sahur davullan çalını-
yor. (Ama ne çalınıyor!) Gerisi şarkı ve
dans.
Uzun sözün kısası, Gnaoua müziği,
Gnaoua ayinlerinin aynlmaz bir parçası.
Bu nedenle bir Gnaoua kendini müzisyen
>ada sanatçı olarak değil. herşevden ön-
ce bir Gnaoua olarak görüyor. Mustafa
Baqbou da. Gnaoua geleneğinin dışmda
ir, kendine has kuralları ve
ayinleri> e tıpik Müslüman bir tarikat.
Ancak bızde tankat deyince akla gelen
clurasuz ;a|nşımlara pek benzemeyen,
• "aıSılecedijerMüslümanlara değıl. tüm in-
smlara aoL hoşgörülü bir tankat. Gna-
cualar aymkrini kendi aralannda olduğu
•fcadar, istk ıe belli bir para karşılığında
Kültür Bakanlığı^ııdaıı 75. Yıl Marşı
Kiütûr Scrvisi-Cumhuriyetm 75. yıl kutlamalan
çerçevesinde düzenlenen '75. Yıl Maifi' yanşmalanna
bir yenisi daha eklendi. Cumhuriyetin 75. yıh
kutlamalan çerçevesinde Kültür Bakanlığj'nın
talimatıyia Güzel Sanatlar Genel Müdüriüğü, altı
besteciye '75. Yıl Marşı' siparişi verdi.
Nevit KodaDL Muammer Sun, tstemihan Taviloğlu, Faik
Canselen, Cenan Akın ve Hikmet Şimşek e verilen
siparişlerin 15 Eylül'e dek yerine ulaştınlması
gerekiyor. Sipariş edilen yapıtlar koro tarafından
seslendirildikten sohra Kültür Bakanlığı'nm '75. Yû
Marşı' belirienmiş olacak.
TRT tarafından açıtan yanşmada, sözleri Prof. Dr. thsan
Ozkaynaka. müziği ise Nejat Başeğnıezler'e ait olan
yapıt birinci seçilmişti. Güzel Sanatlar Genel
Müdürlügü yetkiliieri. birden fazla cumhuriyet marşmın
olabileceğini, halkın kendine yakın hissettiği marşı
benimseyeceğini belirtiyor.
da müzik yapaneDderGnaoualardan ol-
masına rağmen mesela Arap dünyasmm
tanınmış gruplarından Jil Jilala'yı kuran-
lardan ve sık sık Avrupalı müzisyenlerle
çalıyor. kendisini müzisyen olarak değil
Gnaoua olarak tanımlıyor ve yaptığı her
müzikte Gnaoua müziğini temel aldığını
söylüyor. Gnaoua müziği yaptığını söyle-
yip. aslında kendi müziğini yapan Nevv
Yorklu Hasan Hakmun'u da (kendi çıra-
ğıymış) düzenbaz dıye nitelendiriyor.
işlevsel müziğin estetik değeri
Alcsak altılık Afrika ntımlen üzerine ku-
rulu Gnaoua müziği, tüm ayin müzikleri
gibi tekrarlara v e giderek hızlanan ritmik
yapılar üzerine kurulu. Müziksel anlarım
olarak da çok zengin olduğu söylenemez.
Oldukça ilkel biryapıya sahipgimbri, sa-
dece bir oktav üzerınde 12 notayla sınır-
lı bir bas çalgısı ve tüm ayin boyunca kul-
lanılan nota sayısı ise 7'yi geçmivor. Ve
işlevsel müziklerın tümü gibi. estetik de-
ğerini. soyut müziksel niteliklennden do-
layı değil. ayin sürecinin kopmaz bir par-
çası olarak işlev ini yerine getirdiği ölçü-
de kazanıyor. Ve tam da bu nedenle, otan-
tik şeklıv le kaydedildiği takdirde, tüm bu
tür müzikler gibi arşrv lerde tozlanmaya terk
edilen. etnografik v e nostaljik kayıtlar ola-
rak kalmaya mahkûm oluyor.
Ama bu tür müziklenn dışanya açık
temsilcilerinin özellikle cazla buluşma-
lanndan çok ilginç sonuçlar çıkabiliyor.
Bu alanda ilk akla gelen isim. kuşkusuz
girişte de yazdığım gibi üstat Nusrat Fa-
teh .Ali Haa
Peter Danstrup-Mustafa Baqbou bu-
luşrnası da ilginç buluşmalardan. Gerçi
Gnaoualann kendi müzik gelenekleri dı-
şına çıkmaya pek meraklı olmamalan yü-
zünden. Nusrat Fateh Ali Han'ın dene-
melerinde olduğu kadar çarpıcı bir sonuç
çıkmamış 'Aisha" adlı albümdeki işbirli-
ğinden. Buna karşılık konserdeki perfor-
mans. Gnaoua müziğinin yaşayan özellik-
lerinden dolayı. albümle kıyaslanamaya-
cak kadar ilginç ve çarpıcı.
Caz festivalleri ve Türkiye
Kopenhag Caz Festivali'ni eskiden ol-
duğu gibi müzik yanıyla yazmanın Tür-
kiye açısından cazibesi kalmadı artık.
Uzaktan izlenebildiği kadanylabile, Tür-
kiye'deki caz festivallerinin programa al-
dıİdan isimler açısından buradakilerden pek
farkı yok. Dünyanın önde gelen bütün
cazcılan sırasıyla fstanbul"avediğerkent-
lerimize teşrif ediyorlar. Ama yine de bir
fark var. Türkiye her konuda oiduğu gibi
caz konusunda da yüzünü Batı'ya dönmüş,
durumda. Ovsacaza venilik sadeceBaö«Jan
ya da Amerika'dan gelmivor. Hatta aksi-
ne VVynton Marsalis gibi Amerikalı 'bü-
yük isimler', zaten katı kalıplar içinde gi-
derek donmaya yüz tutan cazı. smokin ve
papyonlara boğarak daha da dondurmak
için kollan sıvamış durumdalar. Caza ye-
nilik başka yerlerden, yine cazın kendisi
gibi icraya ve doğaçlamaya dayalı müzik
türlerinden geliyor. Gnaoua müziğinin
cazla buluştuğu Aisha grubunda olduğu
gibi. lstanbul'daki caz festivali düzenle-
yicilerine tav siyem. tanınmış isimlerin ya-
nı sıra. tanınmamış, ama cazı canlı tutma-
ya devam eden Aisha türü deneylere de yer
vermeleri.
DEFNE GOLGESJ
TURGAY FİŞEKÇİ
Peyami
Peyami Safa, Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, Fatit
Harbiye gibi ünlenmiş romanların yazarı olmasını
yanında, Nâzım Hikmet'in onun için yazdığı yergi şı
irleriyle anımsanır çoğu zaman.
Melih Cevdet de anılar kitabı Akan Zaman Duraı
Zaman'üa anlattığı iki olayla onun keskin bir portre
sini çizer.
Nâzım'ın o şiiri yazmasına neden olan tartışmala
da Kemal Sülker'in Nâzım Hikmet'in Gerçek Yaşa
mı adlı ato kitaplık çalışmasının üçüncüsünde uzun uzur
anlatılır.
Ferruh Ooğan ağabeyin, "Dönemin edebiyat tar
tışmalannı aynntılanyla yansıtıyor", uyarısı üzerine
Beşir Ayvazoğlu'nun yeni yayımlanan Peyami adl
yaşamöyküsü çalışmasını okudum.
Gerçekten de kitap, -biraz da Peyami Safa'nın dö-
neminin hemen her tartışmasının içinde olması nede-
niyle- neredeyse bir dönemin bütün tartışmalannı bu-
labilecegimiz kapsamda.
İlk büyük tartışma, 1928'de sanatta yeni akımlar ne-
deniyleAhmet Haşim ve Yakup Kadri ile Peyami Sa-
fa arasında geçer. Nurullah Ataç da bu tartışmaya,
"Edebiyat hakkında söz söylemenin, selahiyetten zi-
yade zevk meselesi" oldugunu söyleyerek katdır. Üç
ay boyunca günlük gazetelerde süren tartışma, so-
nunda kişisel kavgalara dönüşür ve ancak Haşim'in
Avrupa'ya gitmesiyle sona erer.
Ardtndan Nâzım Hikmet'in ortaya çıkışıyla yeni bir
'eski-yeni' kavgası daha patlar. 'Putlan Yıkıyoruz' be\-
gisiyle gelişen tartışma, kısa sürede dal budak salar.
Bu tartışmada 'Resimli Ay' dergisi çevresinde aynı
saflarda yer alan Peyami Safa ile Nâzım Hikmet'in ara-
sı da Nâzım'ın bu tartışmada karşı safta, Ataç'ın ya-
nında yeralmasıyla açılır. Bu gerginlik, Peyami Safa'nın
"Nâzım, su katılmamış burjuvadır. Ve en sahte tarafı
komünist tarafıdır" diye yazması. Nâzım'ın da ona
ünlü
Ben sadece ölen babamdan ileri
ve doğacak çocuğumdan geriyim
dizelerinin de içinde yer aldığı 'Bir Provakatör Üs-
tüne Hiciv Denemeleh' adlı şiiriyle karşılık veımesiy-
le doruğa ulaşır.
Bu arada 1936'da Paris'e gidip, burada buluştuğu
Dadacılık akımının kurucusu Tristan Tzara ile sanat-
ta gerçeküstücülük ve Marxizm'i tartışmasının anla-
tıldığı bölüm de kitabın ilginç yanlanndan.
538 sayfalık kitabı burada özetlemek elbet olanak-
sız.
Yaşamöyküsü okumak biraz da tarih okumak gibi-
dir. Hatta gerçek kişiliklerin anlatıldığı canlı tarih kitap-
lan da diyebiliriz onlara.
Peyami, en başta onu ekin ve yazın dünyamızın bü-
yüklerinden kabul ederek işe başlıyor. Dahası Ni-
etzsche ve Goethe gibi evrensel değerlerie arasın-
da koşutluluklar kurarak bir tür önemi kazandırma
yöntemi de benimsenmiş.
Buna karşın yapıtları üstüne, kapsamlı bir yaşa-
möyküsü çaJışmasında söz edilmesi gerektiği biçimin-
de aynntılı değerlendirilmelere girilmemiş.
Sanat ve ekin insanlannın yaşamlannda tutariı dav-
ranışlar, her zaman öncelikle aranmaz. Önemli olan
geride bıraktığınız ürünlerdir. Sanat yapıtlan uluslann,
dahası insanlığın övünçleridir. Ulusunuza ve insanlı-
ğa böylesi yapıtlar bırakabildikten sonra ister aklınızı
kaçınp kulağınızı kesin, ister köle ticareti yapın, bun-
lar yaşamöyküsü kitaplannın sayfalannda okurlann il-
gi alanlanyla sınırlı kalır. Ama yapıtlar, dünya durduk-
ça insanlığın en değerli yaratılan olarak el üstünde tu-
tulurlar.
O dönemleri yaşamamış biri olarak benim bu kitap-
tan çıkardığım, Peyami Safa'nın döneminin renkli ki-
şiliklerinden biri olduğu. Ama bugün için önemi nedir
diye sorsanız, yeniden romanlanna bakılmalıdır de-
rim.
Bu kitap, bana aynı zamanda yaşamöyküsü yazı-
nımızın ne denli yoksul oldugunu da anımsattı. Sa-
bahattin Eyuboğlu'ndan Pertev Naili Boratav'a
yüzyılımızda çok sayıda değerli aydın getip geçti. Bun-
lar üstüne yapılacak yaşamöyküsü çalışmalan, aynı
zamanda bu yüzyıldaki tarihimizin de köşe bucak ay-
dınlanmasını sağlamaz mı?
İnsan ve Mekân' konulu
fotoğraf yarışması
• Kültür Servisi - The British Council 'insan ve
Mekân' başlıklı bir fotoğraf yanşması düzenliyor.
Yanşmada. insanlann kişisel ve kamusal mekânlan
nasıl kullandıklannı anlatan. "tnsanlarnerelerde
yaşarlar, evlerinin içini ya da dışını nasıl dekore
ederler? Kullandıklan markalar kültürlerini nasıl
yansıtır? Nasıl anıtlar>apar. bunlan nasıl kullanırlar?'"
gibi konularda bir ya da daha fazla fotoğraftan oluşan
çalışmalardeğerlendirilecek. Yanşma. siyah-beyaz ve
renkli baskı dallannda gerçekleştirilecek. Yanşmacılar
her bölüme en çok 4 adet fotoğrafla katılabilecekler.
Ödül ve mansiyon alan eserlerle yanşma sonrasında
bir sergi gerçekleştirilecek. Yanşma Seçici Kurulu
Çerkes Karadağ, Dursun Ali Sankoç. Aclan Uraz,
Paul McMillen ve Tuğrul Çakar'dan oluşuyor. Son
katılım tarihi 13 Kasım olan yanşmaya ilişkin aynntılı
bilgi almak için 0 312 468 61 92 numaralı telefona
başvurulabilir.
K Ü L T Ü R » Ç İ Z İ K
K Â M İ L M A S A R A C I