27 Aralık 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 26 AĞUSTOS 1998 ÇARŞAME 12 KULTUR Hollywood'un son bombası Armageddon'da 13 farklı efekt şirketinden yararlamldı Gişe başarısı efekdere baglıŞ Kültür Servisi - Yaratıklar. göktaşlan ve | Godzilla benzeri canavarlar.,. İzleyicininda- £ ha duygu.sal ve romantik filmlere yönelik r talebi artıyor gibi görünse de Hollyvvood özel efektlerle desteklenen yüksek bütçe- li yapımlarda ısrar ediyor. Gelecek sezon için hazırlıklan süren birçok aşk filmine kar- şın yapırncılar gişe başansını, hâlâ ünlü oyuncularda ve felaket filmlerinde anyor- lar. Bu türiin son örneklerinden biri de 'Ar- mageddon'. Yönetmenliğini Michael Bay'in üstlen- diği Armageddon'da başrolleri Bruce Wil- lis, Liv T> ler, Ben Affleck, Steve Buscemi ve Billy Bob Thornton paylaşıyorlar. Film, ül- kemizde de bu cuma gösterime giriyor. Bir felaket filmi olarak Armageddon, saatte 22 bin kilometre hızla Dünya'ya yak- laşan Texas eyaleti büyüklüğündeki deva- sa bir göktaşı üzerine kurulu. NASA, gök- taşını imlıa etmek üzere bir, uzman ekibi gök- taşının üzerine iniş >apmak ve zemini oya- rakbirnükleercihazyerleştirmeklegörev- lendirivor. (Cufsal kitaplarda Armageddon olarak geçen kıvamet gününü engellemek Ve dünyav ı kurtarmak için venlen bu zor- Ju müeadeleyi anlatıyor film. >r ' Armageddon. ABD'de şimdıden 181 mil- yondolarlıkbirgelirsaglamış. Fransa, Al- manya, tngiltere. Irlanda, Meksika ve Ar- jantin'de gösterildiği ilk iki haftanın so- nunda birinci sıraya oturmuş. ltalya'da da 4 EylüFde gösterime giriyor. Yapımcı Jerry Bruckheimer. izleyicinin ytizünde birtokat gibi patlayabilen filmin 'iyifilm'olduğunu savunuyor. Bütçesi 100 -rriilyon doları aşan Armageddon için 13 r rhrklı efekt şirketinden yararlanılmış. Pat- lamalar. göktaşı depremleri. uzay gazlan, *• "rjta fırtınalan, uzav enkazlan vediğerme- ''kânik efektler. aralarında John Frazier, Pat McClung ve Richard Homer gibi isimle- rin de yer aldığı uzmanlar tarafından hazır- lanmış. ErRyan'ı Kurtarmak, Cehennem NrMahı 4. Godzilla, Zorro ve son olarak da TTıe Avengers gibi filmlerle gündeme ge- len, çok yüksek efektlerin işitsei bozuk- luklara yol açacağı yolundaki tartışmalara karşın son sahnede efektlerin 115 desibe- le ulaştığı Armageddon, film stüdyolannın tarihinde şimdiden unutulmazbiryere otur- muş görünüyor. Cinema Audio Sodety'nin başkanı Ste- weHawk, konu üzerindeki görüşlerini şöy- le dile getiriyor: "Yönetmenler izleyicinin ilgisini çekebümek için maksünum etkiyi va- ratmaya çahşıyoriar. Biz, çok yüksek sesin insan kulağuıa zararvereceğini tekraredip duruyoruz, ama dinleven yok." Cehennem Silahı 4 ve Zorro'nun bazı sahnelerinde ses 80-85 desibele kadar çıkıyor; Godzil- la'daki Madison Square Garden'ın bomba- lanma sahnesinde ise ses 104 desibele ula- şıyor. Uzmanlara göre 100 desibel. iki sa- atten sonra insan kulağına kalıcı bir hasar verme riski taşıyor. Sinemacılar ise filmin gerçekçi olması gerektiğini savunarak, ses ve özel efektler konusundaki ısrarlanndan vazgeçmiyorlar. Armageddon'un oyunculannın fılm üze- rine görüşleri de oldukça ilginç. Willis. bu- güne dek sinemadan sagladığı en büyük ka- zançlan ZorÖlüm v e Armageddon türün- deki filmlere borçlu oldugunu söylüyor: "Dünyayı kurtaran bir adamı oynııyonıın vekazandığım parayla daha iyi işlere yapım- cı olarak da imza atabilme şansı ka/anı\o- rum.". Mart Damon'la bidikte Can Dostum ad- lı fılme yazdığı senaryoyla Oscar kazanan Affleck, Armageddon'da rol almanın ken- disi için büyük bir deneyim oldugunu be- lirtiyor: "Benim tencihim daha farkJı fîlm- lerden yana. ama her oyuncu Titanic'in ulaştığı türdeki başarılan hedefleyetı bü- yük yapımlarda rol almak ister." Kendisini "bağunsız sinemanın ferişis- ti" olarak tanımlayan Buscemi de. Aff- leck'lebenzerfikirleresahip: "Vinedege- nis halk kjtlelerine ulaşmanuı yolu .Arma- geddon gibi filmlere adanan kûresel sine- madan geçiyor." 'elecek sezon için hazırlıkları süren birçok aşk filmine karşın yapımcılar gişe başansını, hâlâ ünlü oyuncularda ve felaket filmlerinde arıyorlar. Bu türün son örneklerinden biri de 'Armageddon'. 'Aisha grubunda Peter Danstrup ve Mustafa Baqbou Danimarkalı cazcılarla birlikte Gnaoua müziği cazla buluşunca...FERRLTH VlLMAZ Cin çarpmış birini kötü cinlerinden kur- tarıp iyileriyle baş başa bırakmak için av ınlerde >arkı söy leyip dans eden, davul çalıp alkişla rıtım tutan tarikat üyesi mü- zisv en say ılır mı? Bu tür bir ayin aynı za- manda bir konser midir? Estetik değer, nıüziğin kendi içinde var olan bir özellik mıdır. ıcra sırasmda mı ortaya çıkar? Ku- zey Afrıkalı Gnaoualann müziği cazla bu- luşunca akla ışte bu tür sorular takılıyor. Müziğın ışlevsel boyutlarından soyut- lanıp kendı başına bir sanat nesnesine dö- nüştürülme>ı. çok değil. en fazla yüz-yüz elli vıllık bir geçmışe sahip. Ayin müzi- ğinın konser salonuna taşınması ve sanat eserıne dönüşmesiyle icracının 'sanatçı" mertebesine erişmesi de bu sürecin ürü- nü. Müzığin sanat. müzisyenin de sanat- çı olarak tammlandığı günümüzün kavram- sal müzık konv ensiyonlan da öyle. Ne var ki. evrenselmiş gibi algılanmasına karşın belli bir tanhin ve sosyal koşullann ürü- nü olan bu kav ramsal konvensıyonlar. ör- neğin Gnaoualann müziğıni anlamaya ve anlannaya gelınce tekliyor. müziği ve bu müziğın ebtetik değerini anlatmakta kısır kalıvor. Kendi bağlamında izleyicisi üze- rinde herhangi bir klasik. caz ya da rock müzıgi konserinden çok daha etkili olan, izlev ıciv le dolaysi2 bir iletişim kuran Gna- oua müziği. işlev sel özelliklerinden soyut bir ^ekilde •iunulduğunda 'ilkel" kalıyor ve sıkıcı bir hal alıvor. Bu yüzden bu tür işlevsel muzıkJerinin kaydedildiği albüm- ler. etnografik arşiv lere dönüşüp raflarda tozlanıyor A\nı şevı. bu tür müzik gelenekkrinin başk'a tür muzıklen beslediği karışımlar ıçın söv lemek mümkün değil. Bu kan- şımlardan orta>a çıkan başanlı çalışma- lara. Paki-tan'ın Qawwal geleneğinin ge- çen vıl ö'en büviik ustası Nusrat Fateh Ali Han'ır_ Michael Brook'la birlikte yap- tığı efsanevı •MusttMusö" ve 'N^htSong' albümlenömek \erilebilir. Aynı dtzeyde olmasa da. başka bir ba- ş^rılı örneğı Kopenhag Caz Festivali sıra- .ş'ında Copenhagen Jazz House'da dinle- djm. Danmarkalı basist Beter Danstrup'un Faslı "rnüasıen" .Mustafa Baqbou ile bir- likte oluştırduğu v e dört Danimarkalı caz- cıyla destdlenen grup Aisha 'ran Gnaoua müziği ağırlıklı konseri. bu ikilinin daha öjjce yaptklan avnı adlı albümü tanıyan- Işı bile şişırttı. Danimarkalı caz eleştir- menlerinûenbinritmiktekrar ve sınırlı me- jlodik yap lar üzerine kurulu Gnaoua mü- ziğivie cjm buluşruğu 'Aisha' adlı al- ^bürn için. •kûltürçatışması' de> unıni kul- lanmıştı. \>nı eleştirmen konseri yazar- kejı. •Tek-ann Gücü" başlığını kullandı. ,j_. Konser \ealbümü anlatabilmek içinön- j^eKuzev Afrika'da, özellikle de Cezayir veFas'ta avgınolanGnaoualan veayın- Tefini anl.tmak lazım. ^J^paoua tarikatı • Danimarkalı basist Peter Danstrup'un Faslı 'müzisyen' Mustafa Baqbou ile birlikte oluşturduğu v* dört Danimarkalı cazcıyla desteklenen grup Aisha'nın Gnaoua müziği ağırlıklı konseri, bu ikilinin daha önce yaptıklan aynı adlı albümü tanıyanlan bile şaşırttı. Gnaoua müziği ritmik tekrar ve sınırlı melodik yapılar üzerine kurulu. Danimarkalı Peter Danstrup ve Faslı müzisven .Mustafa Baqbou Kopenhag Caz FestrvaU'nde çaldılar. Gnaoua olmayanlar için de düzenliyor- lar. Gnaoua ayinleri, ev sahibinin refahı- nı ve sağlığını korumak. ruhsal sorunlan olan birisini. yeni bir evi ya da binayı kö- tü cinlerden anndınp iyileriyle baş başa bırakmak gibi nedenlerle yapılıyor. En az 8-10 saat süren ayinlerde Gnaoualar. cin- ler ülkesinin kapısını açıp. değişik adlar verdikleri cinlerle ilişkiye geçiyorlar. Böv- ie bir ayinin sonunda, örneğin kötü cinle- rin etkisinde olan bir kişi, eski sağlığına kavuşuyor, yani cinleriyle banşık bir ya- şama geçiyor. Ayinlerde mutlaka binleri vecde giriyor, delilergibi dansetmeye baş- lıyor, hızlanan müzikle birlikte de yere düşüp bayılıyor. Bu, akşam saatlerinde başlayıp sabaha kadar süren ayin boyun- ca sık sık tekrarlanıyor. Hemen her bölüm- de vecde gelen birkaç kişi oluyor. Her bö- lümün kendi rengi veo rengın simgeledi- ği cinleri var ve o renge ait bölümde vec- de gelenler. bu cınlerin etkisinde oluyor. Bütün bu başka dünvalarla ılişki için- deki mistik v anlanna karşın Gnaoua ayin- leri. bildiğimiz tarikat ayinierine hıç mı hiç benzemiyor. Ayin belli kurallara göre ya- pılmasına ve şarkıların hemen tümü dua mahiyetinde olmasmarağmentam bıreğ- lentı havasında geçiyor. Arada yemekler yeniyor. çaylar içiliyor, ko>Tj sohbetlerva- pılıyor. Ayinler, genç erkekler ve kızlar için bizdeki panav ırlar gibi tam bir flört orta- mı yaratıyor. Siyah kölelerin torunlan Gnaoualar. aslen, yüzyıllar önce siyah Afrika'dan Kuzey Afrika'ya getirilen si- yah kölelerin torunlan. Müzikleri ve şar- kılan dabutarihı yansıtıvor. Şarkılar ağır- lıklı olarak Arapça olmasma rağmen. ba- zen Gnaoualann kendilerinın bile anla- madığı. büyük bir ıhtimalle atalarının dil- lerınden kalma sözcük ve cümlelerle do- lu. Müzık de öyle. Müslüman ve Arapül- kelerinde yaşamalanna rağmen. ritimler ve melodiler şaşmaz bir şekılde Orta ve Batı Afhka'yı anımsatıyor. Ayinlerin baş enstrümanı "gimbri'yi, Mali. N'ijer. Nijer- ya ve Moritanja'da da görmek mümkün. Gnaoua müziğinde zaten pek fazla enst- rüman yok. DiğerGnaoualar. ortada gimb- ri çalan 'usta'ya, ya ikili zillerden oluşan metalik qarqabalannı çalarak ya da el çır- parak eşlık ediyorlar. Ayinin bir bölümün- de de bildiğimiz sahur davullan çalını- yor. (Ama ne çalınıyor!) Gerisi şarkı ve dans. Uzun sözün kısası, Gnaoua müziği, Gnaoua ayinlerinin aynlmaz bir parçası. Bu nedenle bir Gnaoua kendini müzisyen >ada sanatçı olarak değil. herşevden ön- ce bir Gnaoua olarak görüyor. Mustafa Baqbou da. Gnaoua geleneğinin dışmda ir, kendine has kuralları ve ayinleri> e tıpik Müslüman bir tarikat. Ancak bızde tankat deyince akla gelen clurasuz ;a|nşımlara pek benzemeyen, • "aıSılecedijerMüslümanlara değıl. tüm in- smlara aoL hoşgörülü bir tankat. Gna- cualar aymkrini kendi aralannda olduğu •fcadar, istk ıe belli bir para karşılığında Kültür Bakanlığı^ııdaıı 75. Yıl Marşı Kiütûr Scrvisi-Cumhuriyetm 75. yıl kutlamalan çerçevesinde düzenlenen '75. Yıl Maifi' yanşmalanna bir yenisi daha eklendi. Cumhuriyetin 75. yıh kutlamalan çerçevesinde Kültür Bakanlığj'nın talimatıyia Güzel Sanatlar Genel Müdüriüğü, altı besteciye '75. Yıl Marşı' siparişi verdi. Nevit KodaDL Muammer Sun, tstemihan Taviloğlu, Faik Canselen, Cenan Akın ve Hikmet Şimşek e verilen siparişlerin 15 Eylül'e dek yerine ulaştınlması gerekiyor. Sipariş edilen yapıtlar koro tarafından seslendirildikten sohra Kültür Bakanlığı'nm '75. Yû Marşı' belirienmiş olacak. TRT tarafından açıtan yanşmada, sözleri Prof. Dr. thsan Ozkaynaka. müziği ise Nejat Başeğnıezler'e ait olan yapıt birinci seçilmişti. Güzel Sanatlar Genel Müdürlügü yetkiliieri. birden fazla cumhuriyet marşmın olabileceğini, halkın kendine yakın hissettiği marşı benimseyeceğini belirtiyor. da müzik yapaneDderGnaoualardan ol- masına rağmen mesela Arap dünyasmm tanınmış gruplarından Jil Jilala'yı kuran- lardan ve sık sık Avrupalı müzisyenlerle çalıyor. kendisini müzisyen olarak değil Gnaoua olarak tanımlıyor ve yaptığı her müzikte Gnaoua müziğini temel aldığını söylüyor. Gnaoua müziği yaptığını söyle- yip. aslında kendi müziğini yapan Nevv Yorklu Hasan Hakmun'u da (kendi çıra- ğıymış) düzenbaz dıye nitelendiriyor. işlevsel müziğin estetik değeri Alcsak altılık Afrika ntımlen üzerine ku- rulu Gnaoua müziği, tüm ayin müzikleri gibi tekrarlara v e giderek hızlanan ritmik yapılar üzerine kurulu. Müziksel anlarım olarak da çok zengin olduğu söylenemez. Oldukça ilkel biryapıya sahipgimbri, sa- dece bir oktav üzerınde 12 notayla sınır- lı bir bas çalgısı ve tüm ayin boyunca kul- lanılan nota sayısı ise 7'yi geçmivor. Ve işlevsel müziklerın tümü gibi. estetik de- ğerini. soyut müziksel niteliklennden do- layı değil. ayin sürecinin kopmaz bir par- çası olarak işlev ini yerine getirdiği ölçü- de kazanıyor. Ve tam da bu nedenle, otan- tik şeklıv le kaydedildiği takdirde, tüm bu tür müzikler gibi arşrv lerde tozlanmaya terk edilen. etnografik v e nostaljik kayıtlar ola- rak kalmaya mahkûm oluyor. Ama bu tür müziklenn dışanya açık temsilcilerinin özellikle cazla buluşma- lanndan çok ilginç sonuçlar çıkabiliyor. Bu alanda ilk akla gelen isim. kuşkusuz girişte de yazdığım gibi üstat Nusrat Fa- teh .Ali Haa Peter Danstrup-Mustafa Baqbou bu- luşrnası da ilginç buluşmalardan. Gerçi Gnaoualann kendi müzik gelenekleri dı- şına çıkmaya pek meraklı olmamalan yü- zünden. Nusrat Fateh Ali Han'ın dene- melerinde olduğu kadar çarpıcı bir sonuç çıkmamış 'Aisha" adlı albümdeki işbirli- ğinden. Buna karşılık konserdeki perfor- mans. Gnaoua müziğinin yaşayan özellik- lerinden dolayı. albümle kıyaslanamaya- cak kadar ilginç ve çarpıcı. Caz festivalleri ve Türkiye Kopenhag Caz Festivali'ni eskiden ol- duğu gibi müzik yanıyla yazmanın Tür- kiye açısından cazibesi kalmadı artık. Uzaktan izlenebildiği kadanylabile, Tür- kiye'deki caz festivallerinin programa al- dıİdan isimler açısından buradakilerden pek farkı yok. Dünyanın önde gelen bütün cazcılan sırasıyla fstanbul"avediğerkent- lerimize teşrif ediyorlar. Ama yine de bir fark var. Türkiye her konuda oiduğu gibi caz konusunda da yüzünü Batı'ya dönmüş, durumda. Ovsacaza venilik sadeceBaö«Jan ya da Amerika'dan gelmivor. Hatta aksi- ne VVynton Marsalis gibi Amerikalı 'bü- yük isimler', zaten katı kalıplar içinde gi- derek donmaya yüz tutan cazı. smokin ve papyonlara boğarak daha da dondurmak için kollan sıvamış durumdalar. Caza ye- nilik başka yerlerden, yine cazın kendisi gibi icraya ve doğaçlamaya dayalı müzik türlerinden geliyor. Gnaoua müziğinin cazla buluştuğu Aisha grubunda olduğu gibi. lstanbul'daki caz festivali düzenle- yicilerine tav siyem. tanınmış isimlerin ya- nı sıra. tanınmamış, ama cazı canlı tutma- ya devam eden Aisha türü deneylere de yer vermeleri. DEFNE GOLGESJ TURGAY FİŞEKÇİ Peyami Peyami Safa, Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, Fatit Harbiye gibi ünlenmiş romanların yazarı olmasını yanında, Nâzım Hikmet'in onun için yazdığı yergi şı irleriyle anımsanır çoğu zaman. Melih Cevdet de anılar kitabı Akan Zaman Duraı Zaman'üa anlattığı iki olayla onun keskin bir portre sini çizer. Nâzım'ın o şiiri yazmasına neden olan tartışmala da Kemal Sülker'in Nâzım Hikmet'in Gerçek Yaşa mı adlı ato kitaplık çalışmasının üçüncüsünde uzun uzur anlatılır. Ferruh Ooğan ağabeyin, "Dönemin edebiyat tar tışmalannı aynntılanyla yansıtıyor", uyarısı üzerine Beşir Ayvazoğlu'nun yeni yayımlanan Peyami adl yaşamöyküsü çalışmasını okudum. Gerçekten de kitap, -biraz da Peyami Safa'nın dö- neminin hemen her tartışmasının içinde olması nede- niyle- neredeyse bir dönemin bütün tartışmalannı bu- labilecegimiz kapsamda. İlk büyük tartışma, 1928'de sanatta yeni akımlar ne- deniyleAhmet Haşim ve Yakup Kadri ile Peyami Sa- fa arasında geçer. Nurullah Ataç da bu tartışmaya, "Edebiyat hakkında söz söylemenin, selahiyetten zi- yade zevk meselesi" oldugunu söyleyerek katdır. Üç ay boyunca günlük gazetelerde süren tartışma, so- nunda kişisel kavgalara dönüşür ve ancak Haşim'in Avrupa'ya gitmesiyle sona erer. Ardtndan Nâzım Hikmet'in ortaya çıkışıyla yeni bir 'eski-yeni' kavgası daha patlar. 'Putlan Yıkıyoruz' be\- gisiyle gelişen tartışma, kısa sürede dal budak salar. Bu tartışmada 'Resimli Ay' dergisi çevresinde aynı saflarda yer alan Peyami Safa ile Nâzım Hikmet'in ara- sı da Nâzım'ın bu tartışmada karşı safta, Ataç'ın ya- nında yeralmasıyla açılır. Bu gerginlik, Peyami Safa'nın "Nâzım, su katılmamış burjuvadır. Ve en sahte tarafı komünist tarafıdır" diye yazması. Nâzım'ın da ona ünlü Ben sadece ölen babamdan ileri ve doğacak çocuğumdan geriyim dizelerinin de içinde yer aldığı 'Bir Provakatör Üs- tüne Hiciv Denemeleh' adlı şiiriyle karşılık veımesiy- le doruğa ulaşır. Bu arada 1936'da Paris'e gidip, burada buluştuğu Dadacılık akımının kurucusu Tristan Tzara ile sanat- ta gerçeküstücülük ve Marxizm'i tartışmasının anla- tıldığı bölüm de kitabın ilginç yanlanndan. 538 sayfalık kitabı burada özetlemek elbet olanak- sız. Yaşamöyküsü okumak biraz da tarih okumak gibi- dir. Hatta gerçek kişiliklerin anlatıldığı canlı tarih kitap- lan da diyebiliriz onlara. Peyami, en başta onu ekin ve yazın dünyamızın bü- yüklerinden kabul ederek işe başlıyor. Dahası Ni- etzsche ve Goethe gibi evrensel değerlerie arasın- da koşutluluklar kurarak bir tür önemi kazandırma yöntemi de benimsenmiş. Buna karşın yapıtları üstüne, kapsamlı bir yaşa- möyküsü çaJışmasında söz edilmesi gerektiği biçimin- de aynntılı değerlendirilmelere girilmemiş. Sanat ve ekin insanlannın yaşamlannda tutariı dav- ranışlar, her zaman öncelikle aranmaz. Önemli olan geride bıraktığınız ürünlerdir. Sanat yapıtlan uluslann, dahası insanlığın övünçleridir. Ulusunuza ve insanlı- ğa böylesi yapıtlar bırakabildikten sonra ister aklınızı kaçınp kulağınızı kesin, ister köle ticareti yapın, bun- lar yaşamöyküsü kitaplannın sayfalannda okurlann il- gi alanlanyla sınırlı kalır. Ama yapıtlar, dünya durduk- ça insanlığın en değerli yaratılan olarak el üstünde tu- tulurlar. O dönemleri yaşamamış biri olarak benim bu kitap- tan çıkardığım, Peyami Safa'nın döneminin renkli ki- şiliklerinden biri olduğu. Ama bugün için önemi nedir diye sorsanız, yeniden romanlanna bakılmalıdır de- rim. Bu kitap, bana aynı zamanda yaşamöyküsü yazı- nımızın ne denli yoksul oldugunu da anımsattı. Sa- bahattin Eyuboğlu'ndan Pertev Naili Boratav'a yüzyılımızda çok sayıda değerli aydın getip geçti. Bun- lar üstüne yapılacak yaşamöyküsü çalışmalan, aynı zamanda bu yüzyıldaki tarihimizin de köşe bucak ay- dınlanmasını sağlamaz mı? İnsan ve Mekân' konulu fotoğraf yarışması • Kültür Servisi - The British Council 'insan ve Mekân' başlıklı bir fotoğraf yanşması düzenliyor. Yanşmada. insanlann kişisel ve kamusal mekânlan nasıl kullandıklannı anlatan. "tnsanlarnerelerde yaşarlar, evlerinin içini ya da dışını nasıl dekore ederler? Kullandıklan markalar kültürlerini nasıl yansıtır? Nasıl anıtlar>apar. bunlan nasıl kullanırlar?'" gibi konularda bir ya da daha fazla fotoğraftan oluşan çalışmalardeğerlendirilecek. Yanşma. siyah-beyaz ve renkli baskı dallannda gerçekleştirilecek. Yanşmacılar her bölüme en çok 4 adet fotoğrafla katılabilecekler. Ödül ve mansiyon alan eserlerle yanşma sonrasında bir sergi gerçekleştirilecek. Yanşma Seçici Kurulu Çerkes Karadağ, Dursun Ali Sankoç. Aclan Uraz, Paul McMillen ve Tuğrul Çakar'dan oluşuyor. Son katılım tarihi 13 Kasım olan yanşmaya ilişkin aynntılı bilgi almak için 0 312 468 61 92 numaralı telefona başvurulabilir. K Ü L T Ü R » Ç İ Z İ K K Â M İ L M A S A R A C I
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle