Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
-••**• i
SAYFA CUMHURİYET 22 AĞUSTOS 1998 CUMARTES
~r* — r r
OLAYLAR VE GORUŞLER
Antalya'daki Yapılaşmanın Düşündürdükleri
HAKKI ATUN / Şehirvi- Mimar,
A
ntalya'ya ilk kez
1955'teMimarlık Fa-
kültesı ikinci sınıf öğ-
rencileri olarak unutul-
maz bir tren ve otobüs
yolculuğu ile gitmiş-
tim. Özellikledoğaörtüsü. Kıbns'aben-
zerliği ve o zamaniar küçük bir kent ola-
rak masum ve tarih kokan güzelliği'yle
beni büyülemişti. îçimizde hep Kıb-
ns'tan göçe zorlanabiliriz kuşkusu hat-
ta korkusu taşıdığımızdan, böyle biryaz-
gıyla karşılaşırsam herhalde gelip yer-
leşebileceğim. yani bana Kıbns"ı özlet-
meyecek bir yer olarak Antalya'yı seçe-
rim. diye düşünmüştüm! Çok şükür böy-
le bir durum ortaya çıkmadı ve her Kıb-
ns Türkü gibi Kıbns"a sahip çıkmada üs-
tüme düşeıı görevı yapmanın erincıyle
(huzuruv la) son yıllarda hasbelkader si-
yasal bir kişi olarak çeşitli vesilelerle
Antalya'yı ziyaret etme olanağı buldum.
Her gidişimde Antalya \ ı adeta yerden
fışkırırcasına bir yapılaşma ve büyüme
içinde buldum. Ekonomik kalkınması-
na. turizm patlamasında önemli bir yer
tutmasma karşılık. etkilenen doğal ve ta-
rihsel çe\ resiyle ve dünyada bır eşi bu-
Iunmayan kültür mirası ile Antalya he-
sabına pek sevinemedim.
Derken. 2 Ağustos 1998 Pazar gün-
kü Cumhunyet gazetesinde Leyla Ta\-
şanoğlu'nun Türk-Yunan ilişkilerine aıt
söyleşilerine ara vererek siyaset dışın-
da bilgı ve ilgi alanım içıne giren birbaş-
ka yaşamsal konudaki söyİeşisini oku-
dum. Sayın Recep Esengil ile Antal-
ya"daki yapılaşma üzerine yaptığı ilginç
söyleşi, beni Anavatan Türkiye'ye yü-
rekten bağlı ve nice uygarlıklann beşi-
ği Anadolu'ya hayran bir kişi olarak bu
KKTC-Meciis Başkanı
tartışmaya katılmaya ve bir şehir plan-
cısı olarak katkıda bulunmaya zorladı.
Çok yönlii ve devamlı değişim ve ge-
lişme gösteren bir bilim olarak fiziksel
planlama. insanlann gönenç (refah) ve
mutluluk düzeyini arttırmada çağdaş ve
etkili bir araç olarak Batı ülkelerinin
devlet yönetiminde, çok yaşamsal bir
yer tutmaktadır. Başka birçok disiplin-
lerle ilişkili ve eşgüdümlü (koordineli)
olarak gerçekleştirilen planlama sürecin-
de temel amaç. arazi kullanımı ilkeleri-
ni en akılcı ve kararlı bir biçimde uygu-
lamaktır. Tarihı ve doğal çevTenin korun-
ması ise uygulanan planlama ilke ve ku-
rallannın ana hedefıdir. Bir başka dev iş-
le, çağdaş ve işlevsel (fonksiyonel) bir
şehir dokusu yaratabilmede. imar pla-
nının ana öğesi ve başlangıç noktasıdır.
Imar planı öngörülen gelişme süreci v e
süresi içinde bunu başardığı oranda uy-
gar ve yaşanabilir bir şehirse! çevre ya-
ratılabilecektir.
lşte baş döndürücü bir biçimde yapı-
laşmakta olan güzelirn Antalya'yı.
1950'li yıllann yalın (sade) karakteri \e
masum güzelliği de belleklerde tutula-
rak, bütünü ile ele aldıgımızda. bu az-
gın yapılaşmayı ürkütücü bulmamak
olanaksızdır. Işler denetimden çıkmak
üzeredir. Şehir bütün olağanüstü doğal
güzelliklenni, patlamaya dönüşen bu
yapılaşma ile kâybetmekle karşı karşı-
yadır. Bu özgün karaktere, tarih ve do-
ğa zenginliğine sahip Antalya'nın. bü-
tünü ile korunması ve kurtanlmasında.
en etkili araç hiç kuşkusuz 'çağdaş bir
imarplanı'dır. Ancak bu imar planını ba-
şanya ulaştırmak için imar denetimin-
de tam bir disiplin ve acımasız, ödün-
süz bir kararlılık gerekir. Dünyanın en
iv i plancılarına hazırlatacağınız bir imar
planı bile bu dediğim yaklaşım ortaya
konamazsa başansızlığa yargılıdır. Ge-
nel olarak Türkiye'deki sağlıksız yapı-
laşmanın temelinde bu 'gevşeklik' yat-
maktadır. Gözlemlerime dayanarak be-
lirtmek zorundayım ki >erel idarelerde
en büyük şehirden en küçük kasabaya
kadar bu alanda siyasal irade ve otorite
tam olarak tecelli edememekte ve işler
çığınndan çıkarak giderilmesi olanaklı
olmayan. yalnız Türkiye ve Türk ulusu
için değıl. bütün insanlık için bir daha
yerine getinlemeyeeck kayıplarolmak-
tadır. Bindiğimizdallarkesilmektedir. Kı-
sa vadeli siyasal çıkarlar ya da rant ka-
yıplan dünyanın malı haline gelen de-
ğerlerin. Türk ulusunun öz malı olan
zengin mirasın yok olmasına tercih edil-
mektedir.
Osmanlı döneminden itibaren yüzü-
nü Avrupa'ya çevıren ve Batı kültürün-
den esinlenerek gelişen ve kalkınması-
na yön vermeye çalışan Türkiye'de ne-
den daha duyarlı. daha bilinçli hareket
edilmediğine büyük biracı duyarak hep
hayretedegelmişimdir. Daha 1960 yıJı-
nın başında Manchester'de şehirplanla-
ma eğitimi görürken hocalanmız, geli-
şen ülkeler olarak. Avrupa'nın kötü uy-
gulamalanndan ders almamızı öğütler-
di. Bırakınız ders almayı. ikı savaş ge-
çirerek yerle bir olan Avrupa'da tarihsel
ve kültürel mirasın nasıl korunduğunu
ve hatta bazen sil baştan yeniden inşaedil-
diğıni Türkler olarak yakından gördü-
ğümüz ve bildiğimiz halde niye örnek
alamadığımıza şaşıyorum. Avrupalılar
yüzlerce tarihsel şirin kasabalannı ya
da büyük şehirlerini. tarihsel merkezle-
rini bir bütün olarak ve nefesleri kese-
cek güzellikte koruvorlar da, biz niye ıs-
rarla tarihsel dokunun içerisine yaba-
nılca (vahşice) yeni yapılar, arsızca yük-
sek binalar yapmakta ısrar ediyoruz ve
çağdaş anlamda cinayetler işliyoruz?
Gerçekten kendi kendimize bundan da-
ha çok zarar veremeyiz. Bunun bir kül-
tür eksikliğinden kaynaklandığını söy-
leyip geçemeyiz. Üzerinde ısrarla dura-
rak zarann neresinden dönülse kârdır
diyerek doğruyu bulmak zorundayız.
Çünkü Türkiye kadar dünya kültür mi-
rasına sahip bulunan bir başka ülke yok-
turdiyedüşünüyorum. Merkezsel yöne-
timde olsun, yerel yönetimlerde olsun si-
yasal irade ve otorite mutlak surette ku-
rulmalı ve işletilmelidir. Londra'nın
muhteşem parklanna yüzyıllardır kü-
çücük bir müdahale yapılmadığını,
1945 'ten itibaren Londra kentinin büyü-
yerek denetimden çıkmaması için tüm
çevresinde oluşturulan yeşil kuşağın
(green belt) aynen korunduğu, bu kuşak
içerisine herhangi bir inşaata izin veril-
mediğini düşündüğümüzde, bu örnek-
lere bakarak imar planmın ne işe yara-
dığını ve imar planından neyin beklen-
diğini kavramarruz, ancak sonuç alınma-
sı için siyasal irade ve otoritenin ortaya
konulması gerektiğini teslim etmemiz ge-
rekir. Türkiye ve Türk ulusunun kalıcı
ve değişmez çıkarlannm bunu emretti-
ğini unutmamamız gerekir.
Çoğu zaman amaç ve hedefleri belli
bir fiziksel plandan yoksun Türkiye'de
ve Kuzey fCıbns'ta bu çarpıcı gerçekle
beraberyaşamaktayız. Yapılaşma nede-
niyle gelişen ve büyüyen şehirlerimiz
adeta bir şantiyeyi andırmaktadır. Ve
şehrin günlük yaşamı onun tüm olum-
suz etkilerine ve çirkinliklerine dayan-
mak zorundadır. Bu da şehir halkının
mutsuzluğu demektir! Oysa modern
planlamanın uygulandığı ülkelerde ara-
zi kullanımı tam birmerkez denetimi al-
tında tutulmakta. inşaata ve yapılaşma-
yaaçılanalanlardenerimli olarak serbest
bırakılmaktadır. Biryapı alanı bir bütün
olarak başlayıp bitmekte, şehir de bu
çirkin ve keşmekeş görünümden ve çar-
pık yapılaşmadan etkilenmemektedir.
Yeniden Antalya'nın yapılaşmasına
dönersek; verimli ve güzelim tartm alan-
lannı yok etmek bir yana, alabiidiğıne
ve bilinçsizce bir büyüme doğal ve ta-
rihsel çevrenin insafsızca yok olmasına,
çağdaş yaşama uygun bir şehirsel doku-
nun yaratılarnamasına neden olacaktır.
Aynca artan nüfus ve ziyaretçi ile tarih-
sel SfT alanlan fazla kullanımdan do-
layı erozyona ve belki topyekûn tahri-
bata uğrayabilecektir. Yüzyıllann yok
edemediğini, aşın kullanımla. yani ka-
pasiteyi akılsızca zorlayarak elimizle
yok edebiliriz. Planlamada kontrolsüz ve
sınırsız büyüme en büyük tehlike ola-
rak farkedildiğinden 2. Dünya Sava-
şı'ndan sonra büyük şehirlerin kötü ve
sıkıntılı yaşam koşullannı iyileştirmek
ve nüfus yoğunluğunu azaltmak için nü-
fusu yüz bin olan yeni satellit kasabala-
nn inşası yoluna gidilmiştir. Yalnız In-
giltere'de bunlann sayısı 40'a yaklaş-
maktadır. Kendi kendine yeterli yerle-
şim yerleri oluşrurarak, şehir dokusun-
da. yapı alanlan ile yeşil alanlar arasın-
daki denge ve uyum sağlanarak yaşana-
bilir kaliteli bir çe\Te yaratma yoluna gi-
dilmektedir.
Sonuç olarak yapılaşma. 10-20 yıllık
büyümeyi öngören, ne olacağını önce-
den saptayan amaç ve hedefleri belli bir
imar planına göre ve tavizsiz bir kont-
rol altında gerçekleşmelidir. Aksi takdir-
de ne Antalya kalır ne Antalya gibi nice
güzel şehirlerya da kasabalar. Güzelim
Antalya, Türkiye'de ve dünyada bir
tanedir, ikincisini bulmak olanaksızdır.
Cumhuriyet
kitap kulübü
TAKSİM Sergi Salonu
AĞUSTOS AYİ ETKİNÜKLERf
DİNLETİ
23 Ağustos Pazar Saat:18.00
NURŞEN ASLAN
HAKKI COPUROĞLU
CevredKk Bir Yasam (Movi Düşler)
Istıklal Cad. (Aksanat karşısı) Taksım Tel:252 38 81/82
ARADABİR
SERKAN AKSÜYEK
Biz de '98 KuşağıyızL
Altmışlı yıllann sonlarında üniversitelerde oku-
yanlar, her türlü iğrenç komplolara karşı sürdür-
dükleri antiemperyalist ve tam bağımsızlıkçı mü-
cadele ile övünürler ve kendilerini "68 Kuşağı"
olarak tanımlarlar. Geniş ölçüde 1961 Anayasa-
sı'nın getirdiği özgürlükçü ortamda sola açılım ya-
pan bu kitleye karşı yetmişli yıllann sonlannda ben-
zer mücadeleyi sürdürenler ise kendilerini "78 ku-
şağı" olarak tanımlıyorlar. Sözgelimi Mustafa
Balbay kendisinden "78kuşağı"olaraksöz edi-
yordu bir süre önce...
O yıllarda Amerikancı politikalara karşı göste-
rilen tepkilere "Amerika'ya karşı çıkanlar komü-
nisttir" söylemiyleyanıt veren "milliyetçi(!)"uya-
nıkların nasıl olup da silah markalarıyla anlam-
daş sayıidığmı ibretle izledik. Sözde milliyetçile-
rin, gerçekte Amerikan çıkarlannm bekçiliğini ya-
pan koyu birerfaşist olduğunu gördük, hâlâ gör-
mekteyiz.
Ancak, aradan geçen uzunca sürenin ardından
gelen bir kuşak var. Isterseniz biçimsel uyum ol-
sun diye bu kuşağın adına "98 kuşağı" diyelim.
1975 doğumlu olduğum dikkate alınırsa bu ku-
şaktan biri olduğum söylenebilir. Bu güruhun
özellikleri nedir sorusunun yanıtını birlikte araya-
lım.
Söz konusu kitle için; yurtseverlik, tam bağım-
sızlıkçı ve antiemperyalist olmak boş kavramlar-
dır. Tek felsefesi işini bilen biri olmak, arabesk zevk-
sizliğin burgaçlannda dolaşmak, lümpenliğin dip-
sizliğini kendisineyeredinmektir. Sözgelimi, ope-
ra, onun için kenar mahalle bağırmalarını çağrış-
tırır. Üniversite ise meslek edinmenin ötesinde bır
anlam ifadeetmez. Kendi gibi olanlarlataşıtlann
egzoz uzunluklan ve beygir güçleri dışında ko-
nuşacak konusu olmadığından beyni beygirleş-
miştir. Marlboro sigarası içerken, otoyollarda it-
hal taşıt sürerken, kemerinde cep telefonu taşır-
ken "çağ atladığını" sanır. Oysa ileri ülkelerde çağ-
daşlığın ölçütlerinin bunlar olmadığını bilmeye-
cek kadar aymazdır. Lise sıralarında birkaç ge-
rici öğretmenin, üniversitede YÖK'ün kucağında-
dır. Haracını yatırırken sağdan soldan borç dile-
nir. Haspam nasıl bir onursuzluğa terk edildiği-
nin ayırdında değildir. Ancak, "haraçlannı verme-
mek" için eylem yapan, gerici-ırkçı eğitimin sis-
temini ve YOK'ü kabul etmeyen bir topluluk gör-
düğünde dudak büker. Onlar devlet düşmanı ve
milli değerlerden uzaklaşmış insanlardır ve on-
lara göre mutlaka komünisttirler!
Peki bu kitleyi kimler yarattı? Ülkenin son 50
yılına göz atınca bu yanıtı bulmak zor olmuyor.
Kelime oyunu yapmaya gerek yok... 68 gençli-
ğinin etkin adlarından Deniz ve iki arkadaşının
boyunlanna yağlı ilmeği geçirmek için kulis ya-
panlar ve bu yargıyı verdirenlerdir sözüm ona bu
bahsettiğimiz gençlıği yaratanlar. Kafalarında
oluşturduklan teslimiyetçi düzende varlıklarını
ancak böyle sürdürebilirlerdi. "Birelindebilgisa-
yar, öteki elınde Kur'an" olan bir gençlik kitlesi
söylemi ise bu teslimiyetçiliğin örtülü bir ifadesi-
dir. Utanmadan Mustafa KemaJ'in izinde yürü-
düklerinı söyleyen bu insanlann yarattığı sözüm
ona felsefenin sonu yakındır. Atatürk'ün ilkeleri-
ne bağlı gerçek milliyetçi '98 kuşağı bu saçma-
terın dışında kalan onurlu yığınlarla elbet kucak-
laşacaktır. Bu uğursuz dönemin sonuna yakla-
şılmaktadırartık...
Farklı Bir Ekonomik Düzen
AYŞE ŞİRİN ATABAY / Maii A
B
urada de- saymak ve ulus devleti za-
ğinmek is- yıtlatmaktır.
tediğim Gerek genel olarak eko-
"yeni bir nomi.gereksebubütünün
ekonomik parçaları olan işletmeler
düzen", bazında yeni yaklaşımlar
VEFAT ve BAŞSAĞUĞI
Ccmı\e[ımız üveii. Basın Şeref Kartı sahıbı
dc^erlı arkadaştmız
MlISTAFA ORHAN
DEMİRCİOĞLU
2tl
A^usios 1998 Perşembc akşamı \efat etmıştır
VcEstı camıajr7U bîhük üzüntu varaian Mustafa Orhan Demırcıoglu'nun
«nazcsı 2i Vpjstos 1998 Cuma gunu hatıh Camıj'nde kılman cenaze
nanazjıuı arduıdan Edıraek^î) ŞehıiLıg] nâe loprağa venlm/^Hr
MusUfaOna: Demırcmğlu'na Tann'dan rahmet. kederlı aılesıne \e
u\elenrnıze baş.sag!ıgı dılenz
rCiRKİYE GAZETECfLER CEMİYETİ
ğinmek is-
tediğim
"yeni bir
ekonomik
düzen",
uluslararası şirketlerin
(esasta ABD. Japonya, Al-
manya. Fransa ve lngilte-
re ekonomileri ürünü) ve
onların uzantısı uluslara-
rası örgütlerin (Dünya Ban-
kası. [MF.OECDg'ibi)in-
şanlığa biçtiği ekonomik
durumdan farklılaşan. de-
ğişen bir düzendir. Insanı
çürütmeyen. doğanın den-
gesini finansal çıkarlara
teslim etmeyen ve geze-
gen ile insanı bütünleştiren
bir ekonomik düzeni in-
sanlar giderek daha çok
düşündükleri için de ger-
çekleştirebilirler. Ancak
bugün hâlâ büyük bir ço-
ğunluk, insanın gelişimini
ve düşünmesini engelle-
yen bazı gelenekler ve gö-
renekler olmadan yaşan-
mayacağına nasıl inanıyor-
sa, yine büyük kitleler de
sermayenın. paranın tahak-
kümü olmadan yaşanabile-
ceğini düşünemiyor dahi.
lşte bu nedenle de çok sa-
yıda farklı görüşün ortaya
İconması. tartışılması ve
bazı kalıplann giderek yı-
kılnıası öpem taşımakta-
dır.
Nasıl bir ekonomi istiyo-
ruz: Öncelikle görünmez
bir el tarafından değil; top-
lum. bizim tarafımızdan
belirlenıp denetlenen bir
ekonomik düzen yaratıl-
malı. İnsanlık uzayayolcu-
luk yapar, evrenin gizleri-
ni anlamaya çalışır: koyun-
lan kolonlar. doğayı gide-
rek değiştirirken, ekono-
mik ilişkileri de belirleyip.
gezegenin kaynaklannı pi-
yasanın savurmasına bı-
rakmadan kontrol edebi-
lir. Gerçi bu kontrol dün-
ya sermayesince. hali ha-
zırda bü\Tİk çapta yapıl-
makta ve bu giderek in-
sanlık için daha çok tehli-
keli olmaktadır. Bunun giz-
lenmesi için de birçok söy-
lem üretilmektedir. Gerek
dünyada gerekse yurdu-
muzda gerçekten yeni bir
sosyo-ekonomik düzen dü-
şünürsek, hedef ve yol gös-
terici artık kamusal, top-
lumsal yarar olmak duru-
mundadır. Böyle bir hedef
için insanlığın bilgi biriki-
mi ve üretilmiş metotlar
oldukça yeterli bulunmak-
tadır.
Türkiye ekonomisinin
verimliliğinden, KlTMe-
rinden, özel sektöründen.
ne bu mal ve hizmetleri
kullanan halk. ne çalışan-
lan, ne de ülkeyi yöneten-
ler memnundur.
Bu memnuniyetsizlik
karşısında egemen güçle-
rin esas olarak çözümü; sa-
tıp savmak ve çağımızda
artık yurttaş olmaktan kay-
naklanan sosyal ihtiyaçla-
rı yok saymaktır. Bu da
sosyal hukuk devletini yok
ortaya koymak gelinen du-
rumu somut olarak algıla-
makla olasıdır. Biz nasıl
özel ve kamu işletmeleri
ve onların oluşturduğu bir
genel ekonomik olgu kar-
şısındayız? Bunu kendi
gözlüklerimizle görtnek,
durumun oluşumundaki
belirleyici dinamikleri sap-
tamak. dersler çıkarmak
ve ulusal çözümleri dünya-
nın güncel gerçeğinden
kopmadan cevaplamak du-
rumundayız.
Bazı farklı genel ekono-
mik yaklaşımlar: Satırbaş-
lan ile geçeceğim yakla-
şımlar çeşitli yer \ c şekil-
de açıklanmışlarsa da uy-
gulanmaınış olmaları so-
runları biriktirmiştir.
- En büyük ekonomik
gücü, nitelikli iş gücünü
yaratmak için yeni eğitim
ve sağlık politikaları üret-
mek.
- Emperyalist dünyanın
pazar kanallan için uydu-
rulmuş tüketim kalıplannın
tartışılması. Çoğunluk köy-
lü kültürü gösterişinden
kurtulmamış bir ülkede bu
kalıplar akıl almaz tüke-
tim şekilleri yaratmakta-
dır.
- Özellikle son 20 yılda
dünyada bize benzer ülke-
lerde dahi zor görülen çok
bozuk gelir dağılımının dü-
zeltilmesi için gereken ma-
li politikalarla gerçek ihti-
yaçlann talebinin ortaya
çıkması sağlanmalıdır.
- Türkiye'ye bugüne ka-
dar büyük kaynak kaybet-
tiren. sanayi v e tarıma dar-
beler indiren v e savaşta da-
hi kaybedilemeyecek ka-
dar insan ve maddi kaynak
kaybı yaratan karayolu ula-
şım zulmüne karşı başta
denizyolıı olmak üzere de-
mir ve havayolu için her
çeşit propaganda. kaynak
aktanmı ve toplumsal bi-
linçlendirme çalışması ya-
pılmalıdır.
- Ekonomiyi yalnızca pa-
ra politikaları ya da faiz
gelirlerini vergilendirmek-
ten korkan vergi politika-
ları yerine özel-kamu ayı-
nmı yapmadan verimliliği,
cari ışlemlerdengesini esas
alan politikalar demeti
oluşturulmahdır.
-Özellikle 1980"denbu
yana ne pahasına olursa ol-
sun ihracat artışı mantığı ile
uvgulanan teşvik sistemi
yerine yerli katma değere
dayalı teşvik sistemi esas
alınmalıdır.
- Ithalatın ve dövizin li-
beralizasyonu yerine dış
borçlann sınırlanması he-
deflenmelidir.
- Yaparak öğrenme esas
alınıp ülke kaynaklannı ha-
rekete geçiren ithal ikame-
si ile desteklenen ihracat ar-
tışı hedef olmalıdır.
-Özellikle 1980sonra-
sı özel sektörün yanlış ya*-
tmmlanna kamu kaynağı
aktanmı, özel banka kur-
tarmalan. kamu bankalan
kaynak kayıplan ve kötü
yönetilen KİT'lerle ilgili
gerek özel gerekse kamu
sektöründeki tüm sorum-
lular saptanıp. kamuoyu-
na açıklanmahdır. Bu en
büyük ekonomik dersler-
den biri olacaktır
İşletmeler bazında bazı
farklı yaklaşımlar: Kamu
işletmeleri için: Ülkenin
ekonomik ve toplumsal
kalkınması bugüne kadar
yapıldığı gibi siyasal çı-
karlara feda edilmemeli-
dir.
Bunun için de bu işlet-
meler hükümetler karşı-
sında mutlaka özerk du-
rumda bulunmalıdır. Top-
lumsal hedeflere göre yö-
neticisi ve işçisi aynı kali-
teler içinde, yaratıcı ortam-
da. vardiya sayısının artıp,
çalışma sürelerinin azal-
tıldığı koşullarda işletil-
melidir. Bukuruluşlar mo-
dern bütçe kontrol sistem-
leri ile bizzat çalışanlarca
kontrol edilmelidirler. Yi-
ne bu işletmeler satış, per-
sonel veyönetim politika-
lannda tamamen serbest
olmalıdırlar.
Üst yöneticiler için özel
başan ve servet kontrol sis-
temleri oiuşturulmalıdır.
Aynca bu kuruluşlar top-
lumun demokratik kontro-
lü altında turulmalıdır. Hal-
kın yaşamını doğrudan il-
gilendiren konularda dev-
let kurumlannda açık bir
yönetim sistemi uygulan-
malı ve bu kurumlann adil
ve açık çalışması güvence
altına alınmalıdır.
Özel sektör işletmeleri
için: Türkiye ekonomisi-
nin yeterliliğini geliştirme-
yen, bölgeler arası geliş-
mişlik farklarını azaltıcı
etkisi olmayan, ithalatı art-
tınrken ihracata katkı yap-
mayan, gelir dağılımı bo-
zukluğuna dayalı lüks tü-
ketimi cevaplayan, geliş-
miş ülkelerin büyük fir-
malannın çıkan için ülke
kaynaklannı verimli kul-
lanmayan üretim tarzı ile
çalışan işletmeler giderek
bu yönlerini düzeltme du-
rumunda kalacak politika-
larla kontrol edilmelidir-
ler. lşletme sahipleri ile net
bir iletişim içinde; ülke çı-
karlanna uygun proje ha-
zırlamaları sağlanırken,
geçmişte olduğu gibi kamu
kaynaklan ile batık işletme-
lerin hiçbir şekilde finan-
se edilmemesi gerekir.
Geçmişte bu şekilde ka-
munun uğradığı zararlar
saptanıp, özel sektöre ak-
tanlmış kaynaklar kamu-
laştınlarak toplumun sag-
lığı ve egitimi ıçirı kullanıl-
malıdır.'
Sonuç olarak, ülke kay-
naklannın seçenek (alter-
natif) kullanımı ve farklı bir
ekonomik düzen için geç-
miş yanlışlardan ders alıp
ulusal ekonomiyi ve sosyal
hukuk devletini güçlendi-
rici bir stratejik plan ile da-
ha verimli kamu işletme-
leri, ülke ithal-ihraç denge-
sine daha olumlu katkı yap-
mak zorunda bırakılan özel
sektör yapılanması için cid-
di yaklaşımlarla araştırma
çalışmalan yapılmalıdır.
ECumhuriYet
kitap kulübü
Taksim Sergi Salonu
AĞÜSTOS AYİ ETKİNLİKLERİ
SOYLEŞİLİ İMZA GUNU
22 Ağustos Cumartesi Saat:18.00-20.00
KAAN ARSLANOĞLU
Kitaplarını imzalayacak ve okurlarıyla söyleşecek.
IsttkJal Cad. (Aksanat karşısı) Taksim Tel:252 38 81/82
Çrani
BODRUM'DA
ramte
YENİ ADI
Lüks odalan, zengin mutfağı, sosyal aktiviteleri,
uzman kadrosu ve Bodrum'un rüya kadar güzel
manzarasıyla sizlere keyifli bir tatil imkânı
sunuyoruz. 4* kalite 5*hizmet.
Tel: 0252 316 19 90 Faks: 0352 316 14 03
KAPS
(Kadm Sağlığı ve Aile Planlaması) Hızmet Sistemi
Bilgi Hattı: 212 -257 06 46
İstikbal Yaz Kampanyası'nda geriye sayım başladı.
Birbirinden çekici ürünleriyle her evi yenileyen
bu koleksiyonda, dilediğiniz her şeye benzersiz
avantajlarla sahip olmak için acele edin.
• Peşin fiyatına taksit • En uygun talcsit seçenekleri
• 13 aya kadar vade • Özel hediyeler* • Adrese teslim.
Bu kompanyoda İstikbal Kanepe, Kojtuk, Oturma Grubu, Koltuk Takımı
ve Ponef Mobilya ürünferı peşın fiyafına 1 +3, Yatak, Ev Tekshli ve
Baby Collection ürönleri ıse, 1 +5 taksttle sotışa sunulmaktadır.
* Özel hediyeler (Stretch Çarjaf. Filted Çarjaf ve Pike Yorgon],
sadece kartepe, koltuk, ofurma grubu ve kolfujc lakımjan için geçerfidir
Ayrınlılı bilgi, İstikbal Satı; Noklalanndon alınabilir
0800 3615554
Bu Vampanya, f C Sanayi Bdcanlıjı'mn 25.05.1994 larih v» 21940 say:!'ı tebfığıne uygundur
istiKbal
www.istikbal.com.tr "yenileyin, yenilenin"