Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 21 AĞUSCOS1998CU
12 KULTUR
Nurullah Ataç, doğumunun 100. yılında kitaplannın yeni baskısıyla anılıyor
6
Edebiyatmiızın eserefcli amcasf
SORULAR
1/ %.) Bîr edebiyatâkmi-
miz yok, çünkü edebiyatçıta-
nmız uğraşlanna, yani mes-
teiderine gerçekten bağh de-
ğil. Bağh ülsalar, kendilerin-
den önce ne yapdnıış, kendi-
lerinden sonra ne yapıhyor,
onu merak ederier. (—) Ede-
biyatçılannuz birbirterini bfl-
miyor, bilmek istemiyor, bfl-
meği gerekli bulmuyor („.).
Hepsi de kendi içlerine bü-
zülmfiş, bir kendilerinidüşü-
nüyorlar, gözleri bir kendÜe-
rinedîJüli(_)Şairterşfiri sev-
miyor, ancak kendi şiirterini,
kendi şairtikkrini seviyor,ya-
ni kendi kcndilerini seviyor.
Sözfcrini etmeseniz, kuayDr-
lar: Bu ülkede eleştirmeci
yok. Bu ülkede edebiyatı se-
ven kimse yok' dıyeyakım-
yor, bağınyorlar."'
Sizce bugün bir edebiyat
âletnimiz varmı? Ataç'm söz-
leri bugûn geçerli mi? Ataç 'm
edebiyatçı kimliğinin değer-
lendirildigini düşûnüyor mu-
sunuz? Ya da: Edebiyatçıla-
nmız arasmda kim yeterince
değeriendirilebildi? Neden?
2/"TevfîkFikret Türkçe
yazmaz, Fîrenkçede yazmaz,
obnıyan bir dfldeyazar. Onun
için kelimelerin kendilerine
göre benzer değeri yoktur,
mânâsıuysundahangKiolur-
saolsun (_)Ahmet Haşimdı-
şandan aldıklanna bizim
damgamw vuramanıışür. Na-
süsa. nedense Türkçe vazmış
bir Fransız şairi samrsımz.
Biliyorum bu suç Ahmet Ha-
şim'indegfl, vaşadığızamanın
suçudur. O yüiarda yaşamış
şairlerinıizin hangisinde ger-
çekten Türkçe zevki btılabi-
Ursiniz? Işte Tevfik Fikret,
Cenap Şahabettin... Hiçbiri-
nin Türkdilindeyaşıyabflece-
ğini sanmıyonHn."
Sizce bugûn "Türkçe ya-
zan", "Türk dilinde yaşaya-
büecek", yanna kalacak ya-
zarlanmız kîmler?
3/ "Abdülhak Hâmit Bey
gibi şairlerin,edebiyatçüann
büyük kötüiüğü dokunmuş-
tur bu ülkeye (...) Bir Doğuhı
gözii ile bakmışlar Bafı'ya,
bu ülkeye Batı'nın elmasla-
nnı değil boncuklannı, Do-
ğulunun süslerini andıran
boncuklan getirmişler, bir
sarsmamışlar bu ulusu. Ko-
layca Avrupalı oknaga kaik-
mışlar. kendilmnin birer Av-
rupalı olduğuna inandırmış-
lar, bu ülkenüı iosaoJan da
Avnıpaiıhğı onlann alafran-
gahgı ile bir tutnıuş (_) Alaf-
ranga edebiyat, Abdülhak
Hâmit Bev edebiyab, bu ülke-
ye düzmece bir edebiyat ge-
tirerekbizde gerçek Batı me-
deniyetinin >erteşmesini ge-
ciktirmişterdir."
"Batı'ya Doğuhı gözü ite
bakmak". "gerçek Baö me-
deniyeti'', "alafranga edebi-
yat'' sözleri bugün sizin için
ne ifade ediyor?
4/ Ataç, döneminin en yır-
tıcı yazarlanndan biriydi. O
dönernde Adnan Beıtk. Ataç
gibikendini sakınmadan, kor-
kusuzca yazan eleştirmen tav-
nnı görüyorduk. Günümü-
zün eleştirmenleri ise sanki
daha kendini gizleyen, daha
denetimhbirtavırsergiliyor-
lar. Ataç'ın sözünü sakınma-
yan. cesur hatta öfkeli tavn-
nı bugün gösteren bir yazar,
acaba aynı etkiyi yapar, aynı
ölçüde sesgetirirmiydi? Ede-
- biyatdergüerininve edebiyat
tartışmalannm Ataç'm dö-
nemindeki etkisini yitirmiş
olmasınuınedenleri sizce ne-
ler? Ataçın tavn, yazdıklan
sizce bugün hâlâ bir çekim
merkezi oluşturuyortnu; ne-
den1
5/ Ataç, yazarm fildişi ku-
lesinden çıkması, düşünce-
lerini savuranak için sokağa
inmesi gerektiğini düşünü-
l yordu.SözgelimiAhınetHa-
• şm't bu nedenie eleştiriyor-
du ("Anmet Haşim,şiirin,sa-
natın hayata kanşraamasuu,
hayattanıızakobnasmistiyen
adamlardandı. Firenkfcrin:
'Fildişi küeve kapanıyor' de-
dikleri şairkrdendi.") Sizce
bugünlerde fildişi kulelerde
. kimlervar?
. 6/%_)Hangialandaolur-
\ saotsuneskhebağjanıpyeni-
; >i istemiyenler, çaglarının is-
tedjği araşnrmalaragirişıne-
ğecesaretedemiyen,kendisi-
negüvenaniyen insanlardııf
Ataç'ın sozlenni bugün na-
sıl değerlendiriyorsunuz?
Nurullah Ataç. "Öyle derin bir anlamı yoktur benim
yazdıklarunın. gelecek \iiz\ülann kişileri yeni bir acun
göriişü, yeni bir >aşama yolu bulamayacaknr benim yaz-
dıkiaranda. Ben öJümümden azsonra, belki de öldüğüm
yıl içinde unutuluveririm. Olur, üç-beş arkadaş, gönül-
deş aralannda konuşurken anarlar beni, o başka ama
bir yazar olarak anıhnanı» Benim önemim. yaşadıgım
günlerdedir" demişti. Ancak zaman onun söyledikleri-
ni dogru çıkarmadı. Eleştirmeci, denemeci, dilci ve çe-
virmen kimliklerini kendinde bütünleştirmiş bir yazın
ustası olan Ataç, 100. doğum gününde hâlâ çok büyük
anlam taşıyor Türk yazını için.
Türk yazınında Batılı anlamda ilk deneme yazan, de-
neme türünün ustasıydi Ataç. Deneme anlayışında Mon-
taignegibi kendisini önplanaçıkanyordu. Eleşririlerin-
de ise öznel ölçütleri de görmezden gelmiyordu. Yazı-
lannda yeni bir anlayış. yeni bir beğeni sundu Türk ya-
zınına. Denemelerinde de cumhuriyetle birliktedaha ka-
rarlı birtavırla Batı'ya dönmüş olan Türkiye'de yeni sa-
nat, kültür, ahlak ve yaşam biçiminin nasıl oluşması ge-
rektiğini irdeledi. Onun düşünsel arayışlan: yeni birdil,
yeni bir edebiyat ve yeni bir kültür biçiminde özetlene-
bilir.
Yazın alanındaki en büyük katkısı ise Türkçenin öz-
leşmesi konusunda harcadığı çaba oldu. Özleşme yö-
nünde harcadığı çabalann bugün için dedegerlı olan ya-
nı; kelime düzevınde bir özleşmeyle yetinmemesi, di-
lin kullanımına sözdizımi açısından da yaklaşmasıydı.
Konuşma dilinde büyük işlevselliği olan devrik cümle-
yi yazı diline taşıyan yazardır Ataç. Kendi türettiği söz-
cüklen. devrik tümceleri ve kendi özgü bıcemivle dili
bir uygarlık sorunu olarak ele aldı.
Batılilaşma. Divan şiiri, yeni şiir, çeviri, eleştiri gibi
çeşitli konularda eleştirel yönü ağır basan yazılannda-
ki kuşkucu, cesur alaycı ve devrimcı tavnyla pek çok
genç yazan derinden etkiledi. Dönemınde herkesin ödü
kopardı Ataç'tan. Türk edebiyatının neredeyse tek se-
çicisiydı. Övgüsü edebiyat alanında kendini kabul et-
tirmenin tek ölçütüydü, yergisi ise yazın alanında pek
çok kapının yüzünüze kapanacağı anlamına geliyordu.
Yazıya 1921 "de Yahya Kemal'in yönettiği Dergâh der-
gisinde .Ahmet Haşim'ın Göl Saatleri üzerine yazdığı
bir eleştiriyle başlayan Ataç. 1957 yılındaki ölümüne
dek Türk yazını için çaiıştı. Eleştirilerinde nesnel dav-
ranamadığını söyleyenler de oldu, dil konusundaki Öz-
Türkçe savaşını aşın katı bulanlarda. HaJdun Taner'in
'edebiyatmuzın eserekliamcası' olarak tanımladığı Ataç,
Türk edebiyatında modern anlamda yazınsal düşünce-
yi geliştiren yazardı.
Yapı Kredi Yayınlan, doğumunun 100. yılında büyük
ustayı 'Günlerin Getirdiği-Sözden Söze'. 'Karalama
Defteri-Ararken', 'Diyeüm-Söz Arasmda* adlı yapıtla-
n ve kızı Meral ToHuoğlu"nun "Babam Nurullah Ataç'
adlı kitabının yeni baskılanyla anıyor.
Bugün bir 'edebfyot
cılemimiz'kesinlikleyok
MEMET FUAT
1- Ataç "edebivat âlemi" sözüyle yazm-
cılar arasmda bir kaynaşmayı, birbirleriyle
ılgılenmeyi. yazını kendi dışında da seve-
bilmey i deyimliyor. Onun yaşadığı, bu söz-
leri ettigi günlerle karşılaştınlırsa, günü-
müzde durum büsbütün karanlıklaşır. Bu-
gün sanatçılar çok daha "kendi icterine bû-
zülmüş"durumdalar, gözleri kendilerinden
başka hıçbir şey görmüyor. Yazarlık güçle-
nni reklamcılık gibi değişik alanlarda kul-
lanıp köşeyı dönenler, medyada şaklaban-
lık edip büyük satışlara ulaşanlar. yazdık-
larını paraya dönüştürmekten başka kaygı-
lan olmayanlar. türlüsü dolaşıyor ortada ya-
zın aslanlannın. Birbırini izlemek, değerlen-
dırmek. ortak birdünya kurmak nerde! Tam
tersine! Bugün bir "edebiyatâJemi"miz ke-
sinlikle yok. Ataç"ın sözleri bugün için çok
daha geçerli.
Ataç'ın "edebiyatçı kimligi* üstündedu-
rulmuş, yazılaryazılmış, kitapbileçıkanl-
mıştır. Ama yeterli ilgiyi gördüğünü gene
de söyleyemem. Yazarlanmızı çok daha ko-
lay unutuyoruz. Kıtaplan ortadan yok olu-
veriyor. En yogun okuma alanının, üniver-
sitelerin, yüksekokulların sürekli dolup bo-
şaldıgı. kitaplan ortada dolaşmayan yazar-
lann yeni kuşaklarca tanınamadıgı bir ger-
çek.
Yazarlanmız arasında yeterince değer-
lendirilmiş hiç kimse yok, bence. Ama her
şeve karşın degeri bilinenler var. Yahya Ke-
mal. Nâzım Hiknıet. Orhan \eli, Fazıl Hüs-
nü Dağlarca. Behçet Necatigil gibi...
2- Cumhuriyet dönemi yazarlan arasm-
da dıl yüzünden yanna kalamayacak yazar
azdır. 1920'lerden, Ömer Seyfettin'den.
Türkçe yazdıklanyla Yahya Kemal'den bu
yana dıl, yazınm ya^amasına, geleceğe uzan-
masına bir engel olmaktan çıkmıştır. Hele
1940 sonrasında yazılanlan bazı eski söz-
cükleri degiştirerek anndırmaya büe gerek
Büyüleyici bir tarbşma ııstasıydı
TAHStNYÜCEL
1. Ataç büyük ölçüde dogru bir gözlem-
de bulunmuş. Yazın evTenimizi, yeterince ta-
nımayan, tanımak gereksinimini duymayan,
yazarlanmız, ozanlanmız her zaman olmuş-
tur. Bir ozan ya da bir romancı bir şeyi Tür-
kiye'de ilk kez kendisinin yaptıgmı söylüyor-
sa, bilin kı bunlardandır. Bu konumu açık açık
savunan, kendi yazınrnı bilmeden yazar ol-
mayı demokratik bir hak sayıp "Ben Sait Fa-
ik'i ya da Orhan Kemal'i okumak zorunda
değUim" dıyen öykücülere. romancılara bi-
le rastlıyoruz zaman zaman. Ataç bunu ya-
zar ve ozanın bencilliğine, benözekçilıgine
baglar görünüyor. Bencilligin de payı var
kuşkusuz. Ama. özellikle günümüzde. sakat
bir yazın anlayışının, dolayısıyla bilgisızlı-
ğin payı çok daha büyük. Yazma edıminın dı-
liyle, okuruyla, yazanyla, eleştirmeniyle, bir
topluluğa, bir ortama, Ataç'ın deyimiyle.
"bir edebçatâlemi"ne katılmak oldugunu bil-
meyenlerimız var. Şu var kı, bu eksikligi tüm
Türkyazarlannın ayıncı özelliği gibi görmek
deyanlış olur. Ataç'ın bu satırlan yazdıgı dö-
nemde, çagdaşlannın daha çok tanınıp sevil-
mesi yolunda çaba harcayan yazarlanmız ve
ozanlanmız da az degildi. Ornegın Oktay
Akbai kuşağının yazar ve ozanlannın daha
iyi tanınıp daha iyi anlaşılması için çok ug-
raşmıştır, hiçbir karşıhk beklemeden, benze-
rine az rastlanır bir yüce gönüllülükle. Gü-
nümüzde de benzer örnekler yok değıl. Art
düşünceyle söylenmemişse. "ekştirmenyok"
sözünü de yabana atmamak gerekir. Her za-
man birtakım eleştirmenlerimiz, hatta iyi
eleştirmenlerimiz oldu kuşkusuz. Ama ga-
zete, dergi. öğretim alanlannda, hiçbirzaman
düzenli ve sürekli bireleştiri ve inceleme et-
kinligi görmedik. Yeterlilik ayn bir konu,
ama diyelim ki Nâzun Hikmet diyelim ki Or-
han VeB. diyelim ki Sait Faik konusunda az
eleştiri yazılmadı, az inceleme yapılmadı.
Gene de bu sanatçılanmızın yeterince de-
gerlendirilmedigini düşünüyorsak, sorun de-
ğerlendirmelerin nıtelik ve niceligi degil,
kendilerinin degerlendirilmemesi, yazılan-
nın yazıldığı yerde kalmış olması. Yapı Kre-
di Yayınlan'nın Ataç'ın tüm yapıtlarını ya-
yımlamayagirişmesi gerçekten sevındirici bir
şey. Ama bu yapıtlann eleştirel baskılan ya-
pılmıyorsa, girişim eksik bir girişim olarak
kalmayayargılı demektır. Geçenlerde, Gün-
ce'yi yeniden okurken, yapıtın sonunda bir
özel ad dizimi bile bulunmaması içimi sız-
lattı. Ataç'ın ölümünün üstünden kırk biryıl
gecti. bu süre içinde. kendi öngördügünün ter-
sine. unutulmadı. Bu arada yapıtlan geregin-
ce.yani düzenli \e sürekli bıçımdedegerlen-
dirilseydi, etkisi çok daha büvük olurdu, ya-
kınıp durduğu birtakım aksaklıklar da orta-
dan kalkardı belki.
2. Yazının varhğını dılden ayırmaya ola-
nak yoktur. Bu nedenie. biryazann yanna kal-
madı konusunda dilının belırleyicı bir ışlevı
bulunduğu ilen sürülebılir. Ama yanna kal-
manın tek bir etkene baglı olmadıgını da söy-
lemek gerekir; üstelik. bu ışin değişik bi-
çimleri. değişik basamaklan vardır. Elli yı-
la yakın bir süreden ben. nerdeyse kesinti-
siz bir biçimde sürdürülen baskılara. Men-
Ltaç'ın ölümünün üstünden
kırk bir yıl geçti, bu süre
içinde, kendi öngördügünün
tersine unutulmadı. Yapıtlan
gereğince değerlendirilseydi,
etkisi çok daha büyük olurdu.
deres'lenn, DemireTlenn. Evren"lerin,aman-
sız çabalanna karşın, dılimizgittikçe gelişe-
rek adına yaraşır bir ekın dıli durumuna gel-
di, bu nitelığiyle de çok geniş bir aydın top-
luluğunca benımsendi. Bırkaç aykın örnek
bir yana, bugün hepımız çağcıl Türkçey le ya-
zıyoruz. Bu da. çelışkin bir biçimde, yanna
kalma konusunda Türkçeyi bir Ölçüt olmak-
tan çıkanyor. Olsa olsa, dıli dogru ve güzel
kullanmanın yanna kalma olasılığını arttır-
dığı söylenebılır. Şimdiden birtakım adlar
belirlemeye gelince, bu ış benim olanaklan-
mı aşar.
3. Fazla bir şey anlatmıyor. Ataç'ın göz-
lemi yanlış oldugundan degil. Yazın adam-
lanmız arasında Abdülhak Hamit Bey'ın tu-
tumunu izleyenler kalmadıgından. Bir Batı
Avrupa toplumu olmadığımızı bılıvoruz.
Ama şimdiden oldukça zengın ve neresinden
bakarsanız bakın, "Bahir ve çağdaş birya-
zınımızvar. Bualandadaaykın örnekler kü-
çük bir azınlık oluşturmakta. Ya da bana öy-
Ie geliyor.
4. Âtaç büyük bir yazardı kuşkusuz. ger-
çekten büyüleyici birtartışma ustasıydı, gü-
nümüzün gözde deyimiyle, "gündem oluş-
rurmasını" iyi bilirdi. Ama, bana öyle geli-
yor ki. o günlerde yazın ortamının canlılıgı-
nı saglayanlaryalnızca Ataç ve benzerleri de-
gildi. Dönemin dergilerinin de, gazetelerinin
de, yayıncılann da, okurlann da küçümsen-
meyecek bir payı vardı bunda. Okur kitlesı
daha benzeşık. daha uyanık \e daha seçicı bir
kıtleydi. Bir de herkes kendi doğrulannı sa-
vunmaya, dogru dürüst savunabilmek ıçın
de gereğince belirlevıpaçıklamay a özengös-
terirdı. Yaşadığımız "bUgiveiletişJmçağı''nda
böyle mi? Sözünü sakınmayan yazarlar bu-
gün de var. Fethi Naci sözünü Ataç'tan daha
az mı sakınıyor? Hayır. Ama artık ortam o
ortam degil. Değer ölçütleri odegerölçütle-
ri degil. Ömeğin Ataç çok satan yapıtlara
kuşkuyla baktığını söylerdi. Bugün birçok-
lan çok satmayı en kesin değer göstergesi sa-
yıyor. başka ölçütler arayanlara da gülüyor-
lar. Aynca, çok ve sık yazardı. Ne bizler onun
kadar venmliyiz. ne de okur bizim tartışma-
lanmıza onunkılere verdiği kadar değer ve-
riyor. Ama bu özelliğinin Ataç'ın daha kap-
samlı yapıtlar geliştirmesmi önlediğinı de
söylemek gerekir. Zaman zaman öyle kişi-
lerle. öyle konulan tartışmış ki. insan "De-
ğer miydi?" demekten kendini alamıyor. Bu-
na karşıhk. tartışma yazılannda olsun. Gün-
ce'sınde olsun. ö>le üzgün. öyle derin göz-
lemlere rastlıvoruz ki, şöyle bir söylenip ge-
çilmış olmalannın yazınımız için biryıtik ol-
duğunu düşünmemek zor.
5. Gönüllü olarak fildişi kuleye kapan-
mış bir ozan. romancı ya da denemeci göre-
mıyorum ben. Ne var kı. Türkıye'nın yaşa-
dıgı şu uğursuz dönemde. hepimizı bir yere
kapatmışlar da burada kendi kendimize ba-
gınp duruyormuşuz gibi bir duyguya kapıl-
dığım çok oluyor.
6. Keşke yalnızca güvensizler ve korkak-
lar olsavdı yenınin karşısında dikilenler!
Menderes'lenn. Demirel'lerin, Evren'lenn
korkak ve güvensiz kişiler olduklannı kim
söyleyebilır?
ugün sanatçılar çok daha
'kendi içlerine büzülmüş'
durumdalar, gözleri
kendilerinden başka hiçbir
şey görmüyor. Birbirini
izlemek, ortak bir dünya
*
r
kurmak nerde!
duyulmamaktadır.
3- Bu sözlerin anlamlannda birdegişme
yok. Ama günümüzde kimı yazarlar için
sorunun tersine döndügünü söy leyebilirim.
"Doğuya Batılı gözüyle bakmak", "gerçek
Doğu medeniyetT. "alaturka edebiyat" di-
yeyolaçıkılabilir.
Bugün Türkiye'de birçok insan kendile-
rinin dışında bir Batı arayışı içinde degil-
ler. Böyle birgereksinım duyıılmuyor.
4- Korkusuzca yazmak,
denetimsiz birtavır izlemek
eleştirmenlerin övülecek
yanlan değildir. AdnanBenk
bir çevırmenin Albert Ca-
mus'den yaptığı çeviriyi eleş-
tiren yazısına "CamusdeğiJ
Camus" diye başlık attığı
için başanlı degildi. Bu onun
dengesiz yanıdır. Ataç da
yazarlara öfkelenıp bir sü-
rü ileri geri söz ederdi. Tar-
tışma sırasmda karşısmda-
kinin söylediklerini bir ya-
na bırakıp dil yanlışlannı
ortaya vurarak üste çıkma-
ya çabaladığı olurdu. Son-
raki kuşak eleştirmenlen-
nin Ataç'tan çok şey öğren-
dikleri birgerçektir. ama ba-
zı konularda da onun yap-
tıklannı yapmamaya özen
göstermişlerdır. Ömekse ben
böyleyim. Ataç iki yönlü
yararlandıgım bir ustadır.
Türk eleştirisınin geliş-
mesi ise bılimselliğe. dene-
timliliğe doğru olmuştur.
Bugün Ataç tıpi eleştirmen-
lerin yoklugu duyuluyor. Öf-
kesi, kıvırmalan, kaçamak-
lan bile tatlı, yanılmaktan
korkmayan, yazını hep gün-
demde tutan bir eleştirmen
olsa da ortalığı kanştırsa di-
ye bakıyonız.
Edebiyat dergilerinin et-
kisizleştiğini söyleyemem.
Dergilerde büyük bir çeşit-
ülık var. Bazılan çok güzel,
çok da etkili bence. Tartış-
malardakı düzey düşüklü-
ğü ise aşırı bıreycilik yü-
zünden.
5- Her zaman, her yerde
olur öyle sanatçılar. Bazı sa-
natlar bunu gerekli de kılar.
Ama yazın için "fildişi ku-
leye kapanmak" doğrudan
bir "seçim" işıdir. Kendi
kendini sakatlamak. birko-
lunu kesmek gibi bir şey.
1980 sonrasında pek çok
genç yazarm bu yola gırdi-
ği. "fildişi kuleye kapandı-
ğı" görüldü. Tam anlamıy-
la bir yılgınlık yaşandı. Ama
yirmi yıla yakın bir zaman
geçti üstünden, kımi şair-
lerle fantezi öykücüler bir
türlü çıkamıyorlar insan içı-
ne.
6- Doğru söylüyor...
YAZI ODASI
SELİM İLERİ
Ayşecan'ın Hediyesi
Ayşecan bana defterini hediye etti.
Ayşecan bu yıl dördüncü sınıfa gidecek. Şimdid
okul defterlerini, kalemlerıni, silgilerini alıyor.
Onu, annesi Altye Uzunatağan'la birlikte geçen c
martesi Kanlıca'da gördüm. Ciltli, sayfalan kareli dı
teri kolunun altmdaydı. O defteri çok sevdiğimi sc
ledim.
Ayşecan da defterini çok sevdiğini soyledi. Ama d<
teri bana hediye ederse, sayfalanna belki hıkâyel'
roman sahneleri yazabileceğimi söyledim. Hediye«
mezse bunları belki hiçbir zaman yazamayacaktım
Ayşecan defterini alıp uzaklaştı. Yanıtlamadı.
Biraz sonra defter geri geldi. Ayşecan ilk sayfasır
"Ayşecan'dan Selim iteri'ye sevgiler..." yazmıştı.
Geçen cumartesinin güzelliğıydi bu armağan.
Ayşecan defterinden benim için vazgeçmişti. Bir a
züm yetip artmıştı bu vazgeçiş için.
Günlerdir evirip çeviriyorum kareli defteri, karele
mavi defteri. Ne yazacagım? Sayfalanna öyküler yj
zabilecek miyim? Bir roman sahnesinde Ayşecan çc
cukluğunun bütün aydınlığıyla yeniden belirecek mi
Defterinden, hem de sevdiğini söylediği deftennde
yine vazgeçip beni yine sevindirecek mi?
Defteri evirip çevirdikçe çocukluğumun, ilkgençl
ğimin defterieri çıkageldi.
Firuzağa ilkokulu. Oradaki defterterimin yaprak uç
lan hep kıvnktı. Annem düzettir, sonra yaprak uçlaı
tekrar kıvnlırdı. Bu defterler kımnızı kap kâğıdıyla kap
lıydı ve etiketlerinde adım, soyadım, okul numaram
hangi sınrfta, hangi şubede olduğum yazılı.
Hiçbirini saklamamışım o defterlerin. Yazık etmışim
Şimdi olsalar bana anılannı söyleyecekler.
Ban Ayşecan saklasa defterlerini.
Galatasaray Lisesi hazıriık sınıfından bir iki defte-
rim -neyse- hâlâ duruyor.
Biri fiil çekimleri defterim, ötekisi 'vocabulaıre' def-
terimiz. Üstlerinde GS amblemi. Yıllardan 1960.
Sonra, orta sonda roman yazdığım defterler. Bü-
yük boy, kareli. Yazık ki onlan da tek tek yırtıp attım.
Ortaokul boyunca resim defterlerimiz. Hocamız
Kemal Zeren Yalnızca bir resmimde uzak bir 'isti-
dat' görmüştü. Şimdi oresmebakıp bir şeyler duyum-
sayabilırdim. Hatta resim yapma heveslerim ayakla-
nabilirdi...
üsede günce tutmaya başlıyorum: Bugün şunu
yaptım-bugün şuraya gittim-bugün şur\\ar konuşul-
du. Yavan yazılardı. Zaten hiçbir zaman günce tuta-
madım.
üsede biyoloji defterim. Onu çok severdim. Teriik-
sinin tek hücresini kuruboyalaria bezemiştim. Teriik-
si gızemli hayatıyla beni çok ılgilendirdi. Ama hayat-
ta bir daha karşıma çıkmadı terliksi.
Yanm kalan üniversrtedönemimden defterlervar mı?
Hatıriamryorum. Yazı makinesi başında geçen coşkun
günler var. Defterler silinip gitmiş.
Derken hiç defter kalmamış. Defterierim olmamış
artık. Tek tek kâğıtlar, dosya kâğrtlan, saman kâğrtlar,
pelür, mektup kâğıdı, not tuttuğum kalın ve küçük
boy kâğıtlar. Defterierim yok olmuş.
Ayşecan defteriyle birlikte bana gençlikler, heyecan-
lar armağan etti. Belki bu yüzden birkaç sabahtır er-
ken kalkıyorum, Ayşecan'ın defterine neter yazaca-
ğımı kuruyorum.
Aliye Uzunatağan bana dedi ki, Ayşecan'da bu def-
terin bir eşi daha varmış. Düşündüm, belki Ayşecan'la
birlikte yazanz romanı. Yani iki ayn roman yazanz da,
ikisini bir arada birlikte yayımlanz.
Defterier elişi kâğıtlan, kreponlar kadar şiirli geJiyor.
Artık onlan geçmiş zaman biblolanndan ayırt edemi-
yorum. Defterler suluboya resimler kadar ince geliyor.
Geçen yazdı, Ayşecan'ın birde kilitli anı defteri var-
dı.
Ayşecan sana teşekkür ederim: Bir kez daha 'def-
terti' oldum.
Takvimde tz Bırakan:
"Kapalı duranpenceremden I Odama giren sabah
güneşi I Günaydın diyor" Muzaffer Tayyip Uslu,
"Günaydın".
Uluslaranası Video Atölyeteri
yarın sona eriyor
H Kültür Servisi - FtMA'nın 7 yıldan bu yana
düzenlediği ve 8 Ağustos'ta başlayan Video
Atölyeleri cumartesi günü sona enyor. Uluslararası
Video Atölyeleri, Güre'de; Polonya. Avusturya,
Lübnan, Türkiye, Belarus. Brezılya. Japonya,
Slovakya ve Yugoslavya'dan gelen 30 ögrencinin
katılımıyla gerçekleşiyor. Petra Holzer, Tül Akbai
Süalp, Walter Pucher, Ulaş Beşoklar. Nedim Süalp
ve Ethem Özgüven'in eğıtici olarak katıldıkJan
çalışmalara Prof. Dr. Mehmet Adam da konuk
eğitimci olarak katıldı. Güre Belediyesi, Akçansa
Sanayi ve Anonım Şirketi, Avusturya Kültür
Bakanlığı. Avusrurya Aile ve Gençlik Bakanlığı,
Vorarberg Gençlik Dairesi Başkanlığı, Viyana
Kültür, Istanbul Avxısturya Ofisi'nin katkılanyla
gerçekleştırilen çalışmalarda bu yıl 12 çalışma
tamamlandı. Daha banşçı ve yaşanılır bir dünya için
sanatçılara ve medya çalışanlanna düşen görevlerin
irdelendiği çalışma, önümüzdekı yıl Lübnan'da
yapılacak Atölye ile devam edecek.
K ü L T Ü R • Ç İ Z İ K
K Â M İ L M A S A R A C I