28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 21 AĞUSCOS1998CU 12 KULTUR Nurullah Ataç, doğumunun 100. yılında kitaplannın yeni baskısıyla anılıyor 6 Edebiyatmiızın eserefcli amcasf SORULAR 1/ %.) Bîr edebiyatâkmi- miz yok, çünkü edebiyatçıta- nmız uğraşlanna, yani mes- teiderine gerçekten bağh de- ğil. Bağh ülsalar, kendilerin- den önce ne yapdnıış, kendi- lerinden sonra ne yapıhyor, onu merak ederier. (—) Ede- biyatçılannuz birbirterini bfl- miyor, bilmek istemiyor, bfl- meği gerekli bulmuyor („.). Hepsi de kendi içlerine bü- zülmfiş, bir kendilerinidüşü- nüyorlar, gözleri bir kendÜe- rinedîJüli(_)Şairterşfiri sev- miyor, ancak kendi şiirterini, kendi şairtikkrini seviyor,ya- ni kendi kcndilerini seviyor. Sözfcrini etmeseniz, kuayDr- lar: Bu ülkede eleştirmeci yok. Bu ülkede edebiyatı se- ven kimse yok' dıyeyakım- yor, bağınyorlar."' Sizce bugün bir edebiyat âletnimiz varmı? Ataç'm söz- leri bugûn geçerli mi? Ataç 'm edebiyatçı kimliğinin değer- lendirildigini düşûnüyor mu- sunuz? Ya da: Edebiyatçıla- nmız arasmda kim yeterince değeriendirilebildi? Neden? 2/"TevfîkFikret Türkçe yazmaz, Fîrenkçede yazmaz, obnıyan bir dfldeyazar. Onun için kelimelerin kendilerine göre benzer değeri yoktur, mânâsıuysundahangKiolur- saolsun (_)Ahmet Haşimdı- şandan aldıklanna bizim damgamw vuramanıışür. Na- süsa. nedense Türkçe vazmış bir Fransız şairi samrsımz. Biliyorum bu suç Ahmet Ha- şim'indegfl, vaşadığızamanın suçudur. O yüiarda yaşamış şairlerinıizin hangisinde ger- çekten Türkçe zevki btılabi- Ursiniz? Işte Tevfik Fikret, Cenap Şahabettin... Hiçbiri- nin Türkdilindeyaşıyabflece- ğini sanmıyonHn." Sizce bugûn "Türkçe ya- zan", "Türk dilinde yaşaya- büecek", yanna kalacak ya- zarlanmız kîmler? 3/ "Abdülhak Hâmit Bey gibi şairlerin,edebiyatçüann büyük kötüiüğü dokunmuş- tur bu ülkeye (...) Bir Doğuhı gözii ile bakmışlar Bafı'ya, bu ülkeye Batı'nın elmasla- nnı değil boncuklannı, Do- ğulunun süslerini andıran boncuklan getirmişler, bir sarsmamışlar bu ulusu. Ko- layca Avrupalı oknaga kaik- mışlar. kendilmnin birer Av- rupalı olduğuna inandırmış- lar, bu ülkenüı iosaoJan da Avnıpaiıhğı onlann alafran- gahgı ile bir tutnıuş (_) Alaf- ranga edebiyat, Abdülhak Hâmit Bev edebiyab, bu ülke- ye düzmece bir edebiyat ge- tirerekbizde gerçek Batı me- deniyetinin >erteşmesini ge- ciktirmişterdir." "Batı'ya Doğuhı gözü ite bakmak". "gerçek Baö me- deniyeti'', "alafranga edebi- yat'' sözleri bugün sizin için ne ifade ediyor? 4/ Ataç, döneminin en yır- tıcı yazarlanndan biriydi. O dönernde Adnan Beıtk. Ataç gibikendini sakınmadan, kor- kusuzca yazan eleştirmen tav- nnı görüyorduk. Günümü- zün eleştirmenleri ise sanki daha kendini gizleyen, daha denetimhbirtavırsergiliyor- lar. Ataç'ın sözünü sakınma- yan. cesur hatta öfkeli tavn- nı bugün gösteren bir yazar, acaba aynı etkiyi yapar, aynı ölçüde sesgetirirmiydi? Ede- - biyatdergüerininve edebiyat tartışmalannm Ataç'm dö- nemindeki etkisini yitirmiş olmasınuınedenleri sizce ne- ler? Ataçın tavn, yazdıklan sizce bugün hâlâ bir çekim merkezi oluşturuyortnu; ne- den1 5/ Ataç, yazarm fildişi ku- lesinden çıkması, düşünce- lerini savuranak için sokağa inmesi gerektiğini düşünü- l yordu.SözgelimiAhınetHa- • şm't bu nedenie eleştiriyor- du ("Anmet Haşim,şiirin,sa- natın hayata kanşraamasuu, hayattanıızakobnasmistiyen adamlardandı. Firenkfcrin: 'Fildişi küeve kapanıyor' de- dikleri şairkrdendi.") Sizce bugünlerde fildişi kulelerde . kimlervar? . 6/%_)Hangialandaolur- \ saotsuneskhebağjanıpyeni- ; >i istemiyenler, çaglarının is- tedjği araşnrmalaragirişıne- ğecesaretedemiyen,kendisi- negüvenaniyen insanlardııf Ataç'ın sozlenni bugün na- sıl değerlendiriyorsunuz? Nurullah Ataç. "Öyle derin bir anlamı yoktur benim yazdıklarunın. gelecek \iiz\ülann kişileri yeni bir acun göriişü, yeni bir >aşama yolu bulamayacaknr benim yaz- dıkiaranda. Ben öJümümden azsonra, belki de öldüğüm yıl içinde unutuluveririm. Olur, üç-beş arkadaş, gönül- deş aralannda konuşurken anarlar beni, o başka ama bir yazar olarak anıhnanı» Benim önemim. yaşadıgım günlerdedir" demişti. Ancak zaman onun söyledikleri- ni dogru çıkarmadı. Eleştirmeci, denemeci, dilci ve çe- virmen kimliklerini kendinde bütünleştirmiş bir yazın ustası olan Ataç, 100. doğum gününde hâlâ çok büyük anlam taşıyor Türk yazını için. Türk yazınında Batılı anlamda ilk deneme yazan, de- neme türünün ustasıydi Ataç. Deneme anlayışında Mon- taignegibi kendisini önplanaçıkanyordu. Eleşririlerin- de ise öznel ölçütleri de görmezden gelmiyordu. Yazı- lannda yeni bir anlayış. yeni bir beğeni sundu Türk ya- zınına. Denemelerinde de cumhuriyetle birliktedaha ka- rarlı birtavırla Batı'ya dönmüş olan Türkiye'de yeni sa- nat, kültür, ahlak ve yaşam biçiminin nasıl oluşması ge- rektiğini irdeledi. Onun düşünsel arayışlan: yeni birdil, yeni bir edebiyat ve yeni bir kültür biçiminde özetlene- bilir. Yazın alanındaki en büyük katkısı ise Türkçenin öz- leşmesi konusunda harcadığı çaba oldu. Özleşme yö- nünde harcadığı çabalann bugün için dedegerlı olan ya- nı; kelime düzevınde bir özleşmeyle yetinmemesi, di- lin kullanımına sözdizımi açısından da yaklaşmasıydı. Konuşma dilinde büyük işlevselliği olan devrik cümle- yi yazı diline taşıyan yazardır Ataç. Kendi türettiği söz- cüklen. devrik tümceleri ve kendi özgü bıcemivle dili bir uygarlık sorunu olarak ele aldı. Batılilaşma. Divan şiiri, yeni şiir, çeviri, eleştiri gibi çeşitli konularda eleştirel yönü ağır basan yazılannda- ki kuşkucu, cesur alaycı ve devrimcı tavnyla pek çok genç yazan derinden etkiledi. Dönemınde herkesin ödü kopardı Ataç'tan. Türk edebiyatının neredeyse tek se- çicisiydı. Övgüsü edebiyat alanında kendini kabul et- tirmenin tek ölçütüydü, yergisi ise yazın alanında pek çok kapının yüzünüze kapanacağı anlamına geliyordu. Yazıya 1921 "de Yahya Kemal'in yönettiği Dergâh der- gisinde .Ahmet Haşim'ın Göl Saatleri üzerine yazdığı bir eleştiriyle başlayan Ataç. 1957 yılındaki ölümüne dek Türk yazını için çaiıştı. Eleştirilerinde nesnel dav- ranamadığını söyleyenler de oldu, dil konusundaki Öz- Türkçe savaşını aşın katı bulanlarda. HaJdun Taner'in 'edebiyatmuzın eserekliamcası' olarak tanımladığı Ataç, Türk edebiyatında modern anlamda yazınsal düşünce- yi geliştiren yazardı. Yapı Kredi Yayınlan, doğumunun 100. yılında büyük ustayı 'Günlerin Getirdiği-Sözden Söze'. 'Karalama Defteri-Ararken', 'Diyeüm-Söz Arasmda* adlı yapıtla- n ve kızı Meral ToHuoğlu"nun "Babam Nurullah Ataç' adlı kitabının yeni baskılanyla anıyor. Bugün bir 'edebfyot cılemimiz'kesinlikleyok MEMET FUAT 1- Ataç "edebivat âlemi" sözüyle yazm- cılar arasmda bir kaynaşmayı, birbirleriyle ılgılenmeyi. yazını kendi dışında da seve- bilmey i deyimliyor. Onun yaşadığı, bu söz- leri ettigi günlerle karşılaştınlırsa, günü- müzde durum büsbütün karanlıklaşır. Bu- gün sanatçılar çok daha "kendi icterine bû- zülmüş"durumdalar, gözleri kendilerinden başka hıçbir şey görmüyor. Yazarlık güçle- nni reklamcılık gibi değişik alanlarda kul- lanıp köşeyı dönenler, medyada şaklaban- lık edip büyük satışlara ulaşanlar. yazdık- larını paraya dönüştürmekten başka kaygı- lan olmayanlar. türlüsü dolaşıyor ortada ya- zın aslanlannın. Birbırini izlemek, değerlen- dırmek. ortak birdünya kurmak nerde! Tam tersine! Bugün bir "edebiyatâJemi"miz ke- sinlikle yok. Ataç"ın sözleri bugün için çok daha geçerli. Ataç'ın "edebiyatçı kimligi* üstündedu- rulmuş, yazılaryazılmış, kitapbileçıkanl- mıştır. Ama yeterli ilgiyi gördüğünü gene de söyleyemem. Yazarlanmızı çok daha ko- lay unutuyoruz. Kıtaplan ortadan yok olu- veriyor. En yogun okuma alanının, üniver- sitelerin, yüksekokulların sürekli dolup bo- şaldıgı. kitaplan ortada dolaşmayan yazar- lann yeni kuşaklarca tanınamadıgı bir ger- çek. Yazarlanmız arasında yeterince değer- lendirilmiş hiç kimse yok, bence. Ama her şeve karşın degeri bilinenler var. Yahya Ke- mal. Nâzım Hiknıet. Orhan \eli, Fazıl Hüs- nü Dağlarca. Behçet Necatigil gibi... 2- Cumhuriyet dönemi yazarlan arasm- da dıl yüzünden yanna kalamayacak yazar azdır. 1920'lerden, Ömer Seyfettin'den. Türkçe yazdıklanyla Yahya Kemal'den bu yana dıl, yazınm ya^amasına, geleceğe uzan- masına bir engel olmaktan çıkmıştır. Hele 1940 sonrasında yazılanlan bazı eski söz- cükleri degiştirerek anndırmaya büe gerek Büyüleyici bir tarbşma ııstasıydı TAHStNYÜCEL 1. Ataç büyük ölçüde dogru bir gözlem- de bulunmuş. Yazın evTenimizi, yeterince ta- nımayan, tanımak gereksinimini duymayan, yazarlanmız, ozanlanmız her zaman olmuş- tur. Bir ozan ya da bir romancı bir şeyi Tür- kiye'de ilk kez kendisinin yaptıgmı söylüyor- sa, bilin kı bunlardandır. Bu konumu açık açık savunan, kendi yazınrnı bilmeden yazar ol- mayı demokratik bir hak sayıp "Ben Sait Fa- ik'i ya da Orhan Kemal'i okumak zorunda değUim" dıyen öykücülere. romancılara bi- le rastlıyoruz zaman zaman. Ataç bunu ya- zar ve ozanın bencilliğine, benözekçilıgine baglar görünüyor. Bencilligin de payı var kuşkusuz. Ama. özellikle günümüzde. sakat bir yazın anlayışının, dolayısıyla bilgisızlı- ğin payı çok daha büyük. Yazma edıminın dı- liyle, okuruyla, yazanyla, eleştirmeniyle, bir topluluğa, bir ortama, Ataç'ın deyimiyle. "bir edebçatâlemi"ne katılmak oldugunu bil- meyenlerimız var. Şu var kı, bu eksikligi tüm Türkyazarlannın ayıncı özelliği gibi görmek deyanlış olur. Ataç'ın bu satırlan yazdıgı dö- nemde, çagdaşlannın daha çok tanınıp sevil- mesi yolunda çaba harcayan yazarlanmız ve ozanlanmız da az degildi. Ornegın Oktay Akbai kuşağının yazar ve ozanlannın daha iyi tanınıp daha iyi anlaşılması için çok ug- raşmıştır, hiçbir karşıhk beklemeden, benze- rine az rastlanır bir yüce gönüllülükle. Gü- nümüzde de benzer örnekler yok değıl. Art düşünceyle söylenmemişse. "ekştirmenyok" sözünü de yabana atmamak gerekir. Her za- man birtakım eleştirmenlerimiz, hatta iyi eleştirmenlerimiz oldu kuşkusuz. Ama ga- zete, dergi. öğretim alanlannda, hiçbirzaman düzenli ve sürekli bireleştiri ve inceleme et- kinligi görmedik. Yeterlilik ayn bir konu, ama diyelim ki Nâzun Hikmet diyelim ki Or- han VeB. diyelim ki Sait Faik konusunda az eleştiri yazılmadı, az inceleme yapılmadı. Gene de bu sanatçılanmızın yeterince de- gerlendirilmedigini düşünüyorsak, sorun de- ğerlendirmelerin nıtelik ve niceligi degil, kendilerinin degerlendirilmemesi, yazılan- nın yazıldığı yerde kalmış olması. Yapı Kre- di Yayınlan'nın Ataç'ın tüm yapıtlarını ya- yımlamayagirişmesi gerçekten sevındirici bir şey. Ama bu yapıtlann eleştirel baskılan ya- pılmıyorsa, girişim eksik bir girişim olarak kalmayayargılı demektır. Geçenlerde, Gün- ce'yi yeniden okurken, yapıtın sonunda bir özel ad dizimi bile bulunmaması içimi sız- lattı. Ataç'ın ölümünün üstünden kırk biryıl gecti. bu süre içinde. kendi öngördügünün ter- sine. unutulmadı. Bu arada yapıtlan geregin- ce.yani düzenli \e sürekli bıçımdedegerlen- dirilseydi, etkisi çok daha büvük olurdu, ya- kınıp durduğu birtakım aksaklıklar da orta- dan kalkardı belki. 2. Yazının varhğını dılden ayırmaya ola- nak yoktur. Bu nedenie. biryazann yanna kal- madı konusunda dilının belırleyicı bir ışlevı bulunduğu ilen sürülebılir. Ama yanna kal- manın tek bir etkene baglı olmadıgını da söy- lemek gerekir; üstelik. bu ışin değişik bi- çimleri. değişik basamaklan vardır. Elli yı- la yakın bir süreden ben. nerdeyse kesinti- siz bir biçimde sürdürülen baskılara. Men- Ltaç'ın ölümünün üstünden kırk bir yıl geçti, bu süre içinde, kendi öngördügünün tersine unutulmadı. Yapıtlan gereğince değerlendirilseydi, etkisi çok daha büyük olurdu. deres'lenn, DemireTlenn. Evren"lerin,aman- sız çabalanna karşın, dılimizgittikçe gelişe- rek adına yaraşır bir ekın dıli durumuna gel- di, bu nitelığiyle de çok geniş bir aydın top- luluğunca benımsendi. Bırkaç aykın örnek bir yana, bugün hepımız çağcıl Türkçey le ya- zıyoruz. Bu da. çelışkin bir biçimde, yanna kalma konusunda Türkçeyi bir Ölçüt olmak- tan çıkanyor. Olsa olsa, dıli dogru ve güzel kullanmanın yanna kalma olasılığını arttır- dığı söylenebılır. Şimdiden birtakım adlar belirlemeye gelince, bu ış benim olanaklan- mı aşar. 3. Fazla bir şey anlatmıyor. Ataç'ın göz- lemi yanlış oldugundan degil. Yazın adam- lanmız arasında Abdülhak Hamit Bey'ın tu- tumunu izleyenler kalmadıgından. Bir Batı Avrupa toplumu olmadığımızı bılıvoruz. Ama şimdiden oldukça zengın ve neresinden bakarsanız bakın, "Bahir ve çağdaş birya- zınımızvar. Bualandadaaykın örnekler kü- çük bir azınlık oluşturmakta. Ya da bana öy- Ie geliyor. 4. Âtaç büyük bir yazardı kuşkusuz. ger- çekten büyüleyici birtartışma ustasıydı, gü- nümüzün gözde deyimiyle, "gündem oluş- rurmasını" iyi bilirdi. Ama, bana öyle geli- yor ki. o günlerde yazın ortamının canlılıgı- nı saglayanlaryalnızca Ataç ve benzerleri de- gildi. Dönemin dergilerinin de, gazetelerinin de, yayıncılann da, okurlann da küçümsen- meyecek bir payı vardı bunda. Okur kitlesı daha benzeşık. daha uyanık \e daha seçicı bir kıtleydi. Bir de herkes kendi doğrulannı sa- vunmaya, dogru dürüst savunabilmek ıçın de gereğince belirlevıpaçıklamay a özengös- terirdı. Yaşadığımız "bUgiveiletişJmçağı''nda böyle mi? Sözünü sakınmayan yazarlar bu- gün de var. Fethi Naci sözünü Ataç'tan daha az mı sakınıyor? Hayır. Ama artık ortam o ortam degil. Değer ölçütleri odegerölçütle- ri degil. Ömeğin Ataç çok satan yapıtlara kuşkuyla baktığını söylerdi. Bugün birçok- lan çok satmayı en kesin değer göstergesi sa- yıyor. başka ölçütler arayanlara da gülüyor- lar. Aynca, çok ve sık yazardı. Ne bizler onun kadar venmliyiz. ne de okur bizim tartışma- lanmıza onunkılere verdiği kadar değer ve- riyor. Ama bu özelliğinin Ataç'ın daha kap- samlı yapıtlar geliştirmesmi önlediğinı de söylemek gerekir. Zaman zaman öyle kişi- lerle. öyle konulan tartışmış ki. insan "De- ğer miydi?" demekten kendini alamıyor. Bu- na karşıhk. tartışma yazılannda olsun. Gün- ce'sınde olsun. ö>le üzgün. öyle derin göz- lemlere rastlıvoruz ki, şöyle bir söylenip ge- çilmış olmalannın yazınımız için biryıtik ol- duğunu düşünmemek zor. 5. Gönüllü olarak fildişi kuleye kapan- mış bir ozan. romancı ya da denemeci göre- mıyorum ben. Ne var kı. Türkıye'nın yaşa- dıgı şu uğursuz dönemde. hepimizı bir yere kapatmışlar da burada kendi kendimize ba- gınp duruyormuşuz gibi bir duyguya kapıl- dığım çok oluyor. 6. Keşke yalnızca güvensizler ve korkak- lar olsavdı yenınin karşısında dikilenler! Menderes'lenn. Demirel'lerin, Evren'lenn korkak ve güvensiz kişiler olduklannı kim söyleyebilır? ugün sanatçılar çok daha 'kendi içlerine büzülmüş' durumdalar, gözleri kendilerinden başka hiçbir şey görmüyor. Birbirini izlemek, ortak bir dünya * r kurmak nerde! duyulmamaktadır. 3- Bu sözlerin anlamlannda birdegişme yok. Ama günümüzde kimı yazarlar için sorunun tersine döndügünü söy leyebilirim. "Doğuya Batılı gözüyle bakmak", "gerçek Doğu medeniyetT. "alaturka edebiyat" di- yeyolaçıkılabilir. Bugün Türkiye'de birçok insan kendile- rinin dışında bir Batı arayışı içinde degil- ler. Böyle birgereksinım duyıılmuyor. 4- Korkusuzca yazmak, denetimsiz birtavır izlemek eleştirmenlerin övülecek yanlan değildir. AdnanBenk bir çevırmenin Albert Ca- mus'den yaptığı çeviriyi eleş- tiren yazısına "CamusdeğiJ Camus" diye başlık attığı için başanlı degildi. Bu onun dengesiz yanıdır. Ataç da yazarlara öfkelenıp bir sü- rü ileri geri söz ederdi. Tar- tışma sırasmda karşısmda- kinin söylediklerini bir ya- na bırakıp dil yanlışlannı ortaya vurarak üste çıkma- ya çabaladığı olurdu. Son- raki kuşak eleştirmenlen- nin Ataç'tan çok şey öğren- dikleri birgerçektir. ama ba- zı konularda da onun yap- tıklannı yapmamaya özen göstermişlerdır. Ömekse ben böyleyim. Ataç iki yönlü yararlandıgım bir ustadır. Türk eleştirisınin geliş- mesi ise bılimselliğe. dene- timliliğe doğru olmuştur. Bugün Ataç tıpi eleştirmen- lerin yoklugu duyuluyor. Öf- kesi, kıvırmalan, kaçamak- lan bile tatlı, yanılmaktan korkmayan, yazını hep gün- demde tutan bir eleştirmen olsa da ortalığı kanştırsa di- ye bakıyonız. Edebiyat dergilerinin et- kisizleştiğini söyleyemem. Dergilerde büyük bir çeşit- ülık var. Bazılan çok güzel, çok da etkili bence. Tartış- malardakı düzey düşüklü- ğü ise aşırı bıreycilik yü- zünden. 5- Her zaman, her yerde olur öyle sanatçılar. Bazı sa- natlar bunu gerekli de kılar. Ama yazın için "fildişi ku- leye kapanmak" doğrudan bir "seçim" işıdir. Kendi kendini sakatlamak. birko- lunu kesmek gibi bir şey. 1980 sonrasında pek çok genç yazarm bu yola gırdi- ği. "fildişi kuleye kapandı- ğı" görüldü. Tam anlamıy- la bir yılgınlık yaşandı. Ama yirmi yıla yakın bir zaman geçti üstünden, kımi şair- lerle fantezi öykücüler bir türlü çıkamıyorlar insan içı- ne. 6- Doğru söylüyor... YAZI ODASI SELİM İLERİ Ayşecan'ın Hediyesi Ayşecan bana defterini hediye etti. Ayşecan bu yıl dördüncü sınıfa gidecek. Şimdid okul defterlerini, kalemlerıni, silgilerini alıyor. Onu, annesi Altye Uzunatağan'la birlikte geçen c martesi Kanlıca'da gördüm. Ciltli, sayfalan kareli dı teri kolunun altmdaydı. O defteri çok sevdiğimi sc ledim. Ayşecan da defterini çok sevdiğini soyledi. Ama d< teri bana hediye ederse, sayfalanna belki hıkâyel' roman sahneleri yazabileceğimi söyledim. Hediye« mezse bunları belki hiçbir zaman yazamayacaktım Ayşecan defterini alıp uzaklaştı. Yanıtlamadı. Biraz sonra defter geri geldi. Ayşecan ilk sayfasır "Ayşecan'dan Selim iteri'ye sevgiler..." yazmıştı. Geçen cumartesinin güzelliğıydi bu armağan. Ayşecan defterinden benim için vazgeçmişti. Bir a züm yetip artmıştı bu vazgeçiş için. Günlerdir evirip çeviriyorum kareli defteri, karele mavi defteri. Ne yazacagım? Sayfalanna öyküler yj zabilecek miyim? Bir roman sahnesinde Ayşecan çc cukluğunun bütün aydınlığıyla yeniden belirecek mi Defterinden, hem de sevdiğini söylediği deftennde yine vazgeçip beni yine sevindirecek mi? Defteri evirip çevirdikçe çocukluğumun, ilkgençl ğimin defterieri çıkageldi. Firuzağa ilkokulu. Oradaki defterterimin yaprak uç lan hep kıvnktı. Annem düzettir, sonra yaprak uçlaı tekrar kıvnlırdı. Bu defterler kımnızı kap kâğıdıyla kap lıydı ve etiketlerinde adım, soyadım, okul numaram hangi sınrfta, hangi şubede olduğum yazılı. Hiçbirini saklamamışım o defterlerin. Yazık etmışim Şimdi olsalar bana anılannı söyleyecekler. Ban Ayşecan saklasa defterlerini. Galatasaray Lisesi hazıriık sınıfından bir iki defte- rim -neyse- hâlâ duruyor. Biri fiil çekimleri defterim, ötekisi 'vocabulaıre' def- terimiz. Üstlerinde GS amblemi. Yıllardan 1960. Sonra, orta sonda roman yazdığım defterler. Bü- yük boy, kareli. Yazık ki onlan da tek tek yırtıp attım. Ortaokul boyunca resim defterlerimiz. Hocamız Kemal Zeren Yalnızca bir resmimde uzak bir 'isti- dat' görmüştü. Şimdi oresmebakıp bir şeyler duyum- sayabilırdim. Hatta resim yapma heveslerim ayakla- nabilirdi... üsede günce tutmaya başlıyorum: Bugün şunu yaptım-bugün şuraya gittim-bugün şur\\ar konuşul- du. Yavan yazılardı. Zaten hiçbir zaman günce tuta- madım. üsede biyoloji defterim. Onu çok severdim. Teriik- sinin tek hücresini kuruboyalaria bezemiştim. Teriik- si gızemli hayatıyla beni çok ılgilendirdi. Ama hayat- ta bir daha karşıma çıkmadı terliksi. Yanm kalan üniversrtedönemimden defterlervar mı? Hatıriamryorum. Yazı makinesi başında geçen coşkun günler var. Defterler silinip gitmiş. Derken hiç defter kalmamış. Defterierim olmamış artık. Tek tek kâğıtlar, dosya kâğrtlan, saman kâğrtlar, pelür, mektup kâğıdı, not tuttuğum kalın ve küçük boy kâğıtlar. Defterierim yok olmuş. Ayşecan defteriyle birlikte bana gençlikler, heyecan- lar armağan etti. Belki bu yüzden birkaç sabahtır er- ken kalkıyorum, Ayşecan'ın defterine neter yazaca- ğımı kuruyorum. Aliye Uzunatağan bana dedi ki, Ayşecan'da bu def- terin bir eşi daha varmış. Düşündüm, belki Ayşecan'la birlikte yazanz romanı. Yani iki ayn roman yazanz da, ikisini bir arada birlikte yayımlanz. Defterier elişi kâğıtlan, kreponlar kadar şiirli geJiyor. Artık onlan geçmiş zaman biblolanndan ayırt edemi- yorum. Defterler suluboya resimler kadar ince geliyor. Geçen yazdı, Ayşecan'ın birde kilitli anı defteri var- dı. Ayşecan sana teşekkür ederim: Bir kez daha 'def- terti' oldum. Takvimde tz Bırakan: "Kapalı duranpenceremden I Odama giren sabah güneşi I Günaydın diyor" Muzaffer Tayyip Uslu, "Günaydın". Uluslaranası Video Atölyeteri yarın sona eriyor H Kültür Servisi - FtMA'nın 7 yıldan bu yana düzenlediği ve 8 Ağustos'ta başlayan Video Atölyeleri cumartesi günü sona enyor. Uluslararası Video Atölyeleri, Güre'de; Polonya. Avusturya, Lübnan, Türkiye, Belarus. Brezılya. Japonya, Slovakya ve Yugoslavya'dan gelen 30 ögrencinin katılımıyla gerçekleşiyor. Petra Holzer, Tül Akbai Süalp, Walter Pucher, Ulaş Beşoklar. Nedim Süalp ve Ethem Özgüven'in eğıtici olarak katıldıkJan çalışmalara Prof. Dr. Mehmet Adam da konuk eğitimci olarak katıldı. Güre Belediyesi, Akçansa Sanayi ve Anonım Şirketi, Avusturya Kültür Bakanlığı. Avusrurya Aile ve Gençlik Bakanlığı, Vorarberg Gençlik Dairesi Başkanlığı, Viyana Kültür, Istanbul Avxısturya Ofisi'nin katkılanyla gerçekleştırilen çalışmalarda bu yıl 12 çalışma tamamlandı. Daha banşçı ve yaşanılır bir dünya için sanatçılara ve medya çalışanlanna düşen görevlerin irdelendiği çalışma, önümüzdekı yıl Lübnan'da yapılacak Atölye ile devam edecek. K ü L T Ü R • Ç İ Z İ K K Â M İ L M A S A R A C I
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle