28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 15 AĞUSTOS 1998 CUMARTi HABERLER Karadayı'nın veda ziyareti • Haber Merkezi - Genelkurmay Başkanlığı'nı ağustos ayı sonunda Orgeneral Hüseyin Kıvnkoğlu'na devredecek olan Orgeneral Ismail Hakkı Karadayı, Ege Ordu Komutanı Orgeneral Doğu Aktulga'ya veda zıyaretinde bulundu. Bu arada Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na aianan ]. Ordu Komutanı Orgeneral Atilla Ateş. görevini. 19 Ağustos'ta Orgeneral Çevik Bir'e devredecek. N'ATO Güneydoğu Avrupa Müttefik Kara Kuv\etleri Komutanı Orgeneral Hilmi Özkök, görev ıni Korgeneral H. Edip Başer'e devretti. 2. Ordu Komutanlığrna atanan 6. Kolordu Komutanı Korgeneral Aytaç Yalman, Genelkurmay Istihbarat Başkam iken 6. Kolordu Komutanlığı'na atanan Korgeneral Çetin Saner'e görevini devretti. fiüpcistan ile enerji protokolü • AN KARA (Cumhuriyet Bürosu) - Türkiye ve Gürcistan arasmda "Enerji Işbirliği Protokolü" imzalandı. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Cumhur Ersümer'in Gürcistan Enerji ve Yakıt Bakanı Tımuraz Giorgadze ıle dün bır araya gelcrek ımzaladığı protokole göre, TEAŞ'ın halen Hopa- Batum 220 kılo voltluk enerji nakıl hattı enerji ahmıyla ılgilı 3 Şubat 1997 taribJi alım sözleşmesı aynen geçerli olacak. MiHetvekillerinin • ANKAJRA(AA)- MiJJetvekılleri ve yakınlannın tedavileriyle ilgili yönetmelıkte yeni düzenleme yapıldı. Resmi Gazete'de dün yayımlanan yönetmelik uyannca milletvekillen ve bakmakla yükümlü olduğu kişiler, tedavi için yurtdışına Saglık Kurulu raporu ile gidebilecek. Tedavi giderlerini karşılamak amacıyla 5000 dolar v eya karşılığmda döviz o memleketteki misyon şeflığine transfer edilebılecek. 'AslrtüPk teslim olsun' • IZMtR (AA) - Adalet Bakanı Hasan Denizkurdu, fnterpol tarafından kırmızı bültenle aranan eski Şişli Beledıye Başkanı Gülay Aslıtürk'ün. Türk adaletine gûvenip teslim olmasını istedi. Denizkurdu, "Şunu herkesin bilmesini isteriz ki, adaletin pençesinden kimse kurtulamaz. Ister hakkındaki yargılama devam etsin, ister hüküm giymiş olsun, bir kişi hakkındaki tutuklama karan, uluslararası kurumlarca infaz edilebilir" dedi. Göknel bugün seröest kahyor • İSTANBUL(LBA)- !SKİ Genel Müdürlüğü yaptığı sırada "KJoralımı yolsuzluğu" ve "Mal beyanında bulunmamak" suçlamalanyla hakkında açılan iki ayn davadan toplam 11 yıl 4 a> ağır hapis cezasına çarptınlan Ergun Göknel bugün cezaevinden çıkıyor. 1989yılmdagöreve başlayan ve 4 yıl 3 ay bu görevi yürüttükten sonra Içişleri Bakanlığı'nca görevinden alınan Göknel, 19Ağustos 1993'te tutuklanmışrı. Göknel, 5 yıldır cezaevinde yatıyordu. "Batıçelievlep katfiamı' davası • ANKARA (.AA) - Türkiye Işçi Partisı'ne (TÎP) üye 7 ögrenciyi, Ankara'nın Bahçelievler semtinde 8 Ekim 1978'deöldürdükleri gerekçesıyle, Susurfuk'ta meydana gelen kazada ölen "Abdullah Çath"nın da aralannda bulunduğu 4 sanığın yargılanmalanna devam edildi. Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın dünkü oturumunda müdahıl avukatlardan Ersen Şansal "Susurluk RaponTnun göndenlmediğinı belirterek. Başbakan Yılmaz ile Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığı yetkilileri hakkında. "adli görev ı engellemek" suçundan Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulunulmasını istedi. Türkiye siyasal tarihi, sağ ittifakların sicüinde baskı rejimlerini gösteriyor Sag cephe demokrasiyekarçıİstanbul Haber Servisi - Türkiye'yı siyasal gergin- liklere ve darbelere sürük- leyen Vatan Cephesi ile Mil- liyetçi Cephe deneyımleri- ni yaşayan Türk sağı, yeni bir cephe girişimı başlattı. Şeriatçı tehdıde karşı ön- lemler alınmasını öngören Milli Güvenlik Kurulu'nun (MGK) 28 Şubat 1997 ta- nhlı kararlannın ardından sağ partiler demokrası söz- cüğünü sıkça yinelemeye başladılar. DYP, demokrasi sözcüğünü **Ikinci demok- rasi paketi" projesıne kadar taşıdı. Geçen günlerde de gazeteci Mehmet Barlas'ın •' villasında toplanan ve de- mokrasi adına bır araya gel- diklerini açıklayan FP, DYP, BBP, YDP, DP ve LP lider- lerı yeni bir sağ cephenin kurulmasını tartıştılar. Ne var ki, Türk siyasal tarihin- de bugüne dek kurulan sağ cepheler hep demokrasiye karşı kuruldu. Sağ cephele- rin "ıcraat"lannı not eden siyasal tarih, sadece özgür- lüklerin kısıtlanmasından, baskı rejiminden. demokra- tik muhalefetin cinayet da- hil türlü saldınlarla sindiril- mesinden, ırkçı-genci şeri- atçı kadrolaşma ve uygula- malardan söz ediyor. Vatan Cephesi Çok partili sisteme geçil- mesinden 4 yıl sonra 1950'de ıktıdara gelen De- mokrat Parti (DP), 1957 se- çimlerinde ilk kez seçmen çoğunluğunu yitirdi. CHP ve sivil muhalefet çevreleri DP'nın istifa etmesi gerek- tiğini savundu. Üniversite öğrencileri, öğretim üyeleri ve aydınlar DP'nin demok- ratık hak ve özgürlüklere yönelik saldınsını kitlesel gösterilerle protesto etmeye başladı. Muhalefet hareketi gelıştikçe baskılannı arttı- ran DP yönetimi, halk ço- ğunluğunun yanında oldu- ğu izlenimini vermek için Vatan Cephesi'nı kurdu., Devletin radyosundan her, gün vatan cephesine katıldı- ğı iddia edilen isim listeleri yayımlandı. Vatan Cephe- si'yle doruğa ulaşan kutup- laşma. ülkeyi 27 Mayıs 1960 devrimine götürdü. Milliyetçi cepheler 12 Mart 1971 darbesinin ar- dından demokrasi, özgürlük, eşitlik ve hakça bir düzen söy- lemleriyle 1973 seçimlerine gi- ren BüfentEcevitbaşkanlığında- • Sağ cephelerin k 'icraat"ını not eden siyasal tarih, sadece özgürlüklerin kısıtlanmasından, baskı rejiminden, demokratik muhalefetin cinayet dahil türlü saldınlarla sindirilmesinden, ırkçı-gerici- şeriatçı kadrolaşma ve uygulamalardan söz ediyor. Cumhuriyet ıv /•>!•/- ]O kişilik Kabinede 15 eski bakan yer alıyor . * O * ' -1 **• b«*** Demirel: ' * Önce yokluğu kaldıracagız, K«-\it. "Dört partili a/ıniık fiükümeti n<- mecli- tc n«' <!f kt'iıdi • olımıiıı hir \a|nınııvaeak. 1 Nîsan 1975 - Süieyman DemireHn kurduğu Birinci MC hükümetinde sağ parti liderleri yer aldı. IKİNCİ MC HÜKÜMETİ AÇIKLANDI O—*- tnt, Ottnlk <*» (UHT) 22 Temmuz 1977- İkinci Milliyetçi Cephe hükümeti yine Demirerin başkanlığında kuruldu. kiCHP, 1950 seçimlerinden son- ra ilk kez seçimlerden birinci par- ti olarak çıktı. Milletvekili sayı- sı tek başına hükümet kurmaya yermeyen CHP, 2 Ocak 1974te Necmeflin Erbakan liderliğinde- ki MSP ile koalisyon hükümeti kurdu. CHP-MSP koalisyonu 9 ay sürebıldi. Yeni bır seçimden CHP'nın çok daha güçlü çıkaca- ğı kesindı: AP. MSP. CGP ve MHPhızlayükselensoI muhale- fe karşı w MilIiye*çi Cephe" kur- duklannı ilan ettiler. "I.Milliyet- çi Cephe" hükümeti, 1 Nisan 1975'te göreve başladı. 1. MCnin ilk icraatı TRT Genef Müdürü İsmail Cem'ı s^örevden alarak yerine bugünkü FP Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr Nevzat Yalçıntaş'ı atamak oldu. Geçen hafta yeni sağ cephe için liderle- ri evınde toplayan Mehmet Barlas ise baskı lar üzerine TRT Haber ve Yayın Danış- manlığı görevinden istifa etti. 1. MCnin kuruluşuyla birlikte faşist cinayetler tır- manışa geçti; ilk altı ayda 21 genç öldürüldü. Döne- min Başbakanı Süieyman DemWin cinayetlere tep- kisi "Bana milliyetçiler ci- nayet işliyor dedirtemezsi- niz" cldu. O dönemde pat- lak veren ünlü Lockheed rüşvet skandalı, tüm ülke- lerde açığa çıkanlırken, Türkiye'de üstü kapatıldı. 37 kışınin katledildiği 1 Mayıs 1977 katliamının so- rumlulan bulunamadı. Is- tanbuJ Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Isvan'ın kardeşı Mehmet lsvan \z- mir Çiğlı Havaalanı'nda. Ecev it'e yönelik olduğu be- lirtilen suikast girişimi sıra- sında zehirlı mermiyle ya- ralandı. Olayda silahı kul- lanan polisin kimliği belli olmasına karşın bu olay da karanlıkta kaldı. II. MC 5 Hazjran 1977'de yapı- lan genel seçimlerde bek- lendiği gibi CHP oy oranı- nı arttırarak 450 sandalye- den 213'ünü kazandı. Azın- lık hükümeti kuran Ecev ıt, Meclis'ten güvenoyu ala- madı. Ecevit'in koalisyon öne- risini reddeden Demirel, MSP veMHP ile birlikte II. MC'yı kurdu. II.MC döne- minde siyasi gerilim gide- rekdaha daarttı. Faşist cinayetlerin yanı sıra yasadışı sol gruplar da saldınlannı tırmandırdı. II. MC, 31.<Vrahkl 977'de gen- soru ile devrildı. AP'den is- tifa ederı 11 milletvekilinin katılımıyla kurulan Ecevıt hükümeîi de giderek artan siyasal cinayetleri önleye- medi. m.Mc ^ Ecevrthükümeti 14 Ekim I979'da yapilan Cumhuri- yet Senatosu ara seçimle- rinden sonra istifa etti. Son- rasında Ecevit'in koalisyon önerisini bir kez daha red- deden Demirel, bu kez MHP ve MSP'nin dışardan desteğiyle azınlık hükümeti kurdu. III. MC. ülkeyi 12 Eylül 1980 asken darbesıne götüren hükü- met oldu. Silahlı eylemlere başlamasının yıldönümü nedeniyle yoğun güvenlik önlemleri alınıyor PKK Elazığ'da iki korucuyu öldürdüYurt Haberier Servisi - PKK'nin silah- lı eylemlere başlamasının yıldönümü ne- deniyle Doğu ve Güneydogu. Orta Ana- dolu ile Karadeniz'in bir bölümünde yo- ğun güvenlik önlemleri alındı. Elazığtta bir mezrayı basan teröristler iki korucuyu öldürdüler. Bölgedeki çatışmalarda 13 P- KK'li öldürülürken 3 güvenlik görevlisi de şehit oldu. Örgütün İstanbul'dan ey- lem yapmaya gönderdiği öne sürülen "canlı bomba" GülserenOzdemir de Ada- na'dayakalandı. Önceki gün, gece saatlerinde Elazığ'ın Ancak ilçesi Ormanpınar köyü Erimli mezrasına baskın düzenleyen kalabalık bir grup PKK 1i, korucularla çatışmaya girdi. PKK'lilerin uzun namlulu silahlar- la açtığı ilk ateş sırasında Ali Güçlü ve Yusuf Yıldızadlı köy koruculan şehit ol- du. Karanlıktan yararlanarak, bölgenin dağlık kesimlerine kaçan PKK'lilerin ya- kalanması için bölgede geniş çaplı operas- yonlarbaşlatıldı. Van'ın Vezirköprü bölgesi, Şırnak'ın Resör Köprüsü, Uludere kırsalı, Diyarba- kır'ın Lice, Siirfin Eruh ve Tunceli'nin Pülümür ilçesi kırsalında toplam 13 P- KK'Iinin öldürüldüğü. çatışmalarda da 3 güvenlik görevlisinin şehit olduğu açık- landı. Bu arada güvenlik güçlerinin el ilanla- nyla "canlı bomba** olarak aradığı **Zo- zan" kod adlı Gülseren Özdemirde Ada- na"nın Dağlıoğlu Mahallesı'nde Selma Demir sahte kimliğiyle yakalandı Yoğun önlemler 15 Ağustos nedeniyle olası eylemlere karşı Adana'da da özellikle Güneydoğu- lu yuıttaşlann yoğun olarak yaşadığı Dağ- lıoğlu, Gülbahçesi. Hürriyet, YeşiJevler, Denizli, Ismetpaşa, 19 Mayıs, Anadolu mahalleleri ile bazı caddelerde sıkı gü- venlik önlemleri alındı. Şırnak'ın Ulude- re ve Beytüşşebap ilçeleriyle Hakkâri'nin Çukurca-Şemdinli ilçelerinin Kuzey Irak sının boyuncayaygınlaştınlanoperasyon- lara, özel eğitimli A ve B tımlerinin yanı sıra Diyarbakır Asken Havaalanı'ndan kalkan savaş uçaklanyla helikopterler de destek veriyor. Güneydogu'daki kentmerkezlerinde de güvenlik önlemleri arttmldı. Sehirgiriş ve çıkışlannda kimlik kontrolleri sıklaştınl- dı. Emniyetteşkilatındaizinlergeçici ola- rak kaldmlırken halka açık yerlerde de güvenlik amaçlı kontroller arttınldı. Di- yarbakır ve diğer illerde önemli kavşak noktalannda polis panzerleri ve takviye güçler bekletildi. ŞlFlt NOKTASII ORAL ÇALIŞLAR Türk solunun, 12 Eylül sonra- sı düşüşü üzerinde daha fazla tartışmaya ve düşünce üretme- ye ihtiyaç olduğu bir gerçek. Önceki yazılanmda, Türk solu- nun, son 15-20 yılda yükselişe geçen "siyasi Islam" ve "Kürt sorvnu" karşısında bağımsız bir çizgi geliştiremediğini ve devle- tin genel tavnyla arasına sınır çekemediğini belirtmiştim. Dev- letin ise, özellikle 12 Eylül aske- ri darbesinden sonra iyice oto- riter ve baskıcı hale geldiği, hal- kın ve emekçilerin örgütlenme- sjni yok sayacak düzeyde bas- kı altına aldığı da bir başka ger- çekti. Türk solunun bir kesimi- nin "irtica"\ıe "bölücülûk'ekar- şı tavır alan devletle bu otoriter devlet arasındaki farkı gözden yitirdiği ise bir paradoks olarak karşımıza çıktı. Öncelikle, devlet, siyasi ikti- dar veya hükümet arasındaki farkfan ve benzerlikleri ayırt et- mek zorundayız. Devlet, içinde yasamanınveyürütmeninde y- er aldığı, ancak onunla sınırlı ol- mayan bir yapı. Bunun içine or- du, yargı, bürokrasi gibi ağırlık- ları olan kurumlan da eklemek w • Sol Uzerine Kafa Yormak... gerekiyor. HeJe, 12 Eylül sonra- sı iyice ağırlık kazanan Milli Gü- venlik Kurulu'nu da dikkate alır- sak, yasama ve yürütmenin üs- tünde önemli bir iktidar odağry- la karşı karşjya kaldığımızı görü- rüz. Daha açık deyimle devlet başka, hükümet başka. Bu ne- denle devletten söz edersek da- ha geniş bir yapıyı kastetmiş oluruz. Aynca her devletin, bel- li sınrflann çıkarlan temelinde ör- gütlendiğini de unutmamak ge- rekir. Işte Türk solunun "irtica" ve "bölücülük" konusundaki cep- heleşme sırasında unuttuğu ve- ya şimdilik görmezden gelmeyi yeğlediği gerçek, devletin yapı- sı oldu. Devlet, soyırt bir kav- ram değil ve devletin demokra- tikleşmesi de soyut bir hedef değil. Türksolu, "siyasi Islam" ve "Kürt sorunu" konusunda, bildiğimiz yapılanması ve otori- ter anlayışı içindeki devletten farklı çözümlere sahip mi? Yok- sa, devletin merkezi olarak sap- tadığı siyasetlere eklemlenmiş durumda mı? Çünkü bu iki so- run, Türkiye'nin gündemini be- lirliyor. Tabii her şey yalnızca bu iki sorunla sınırlı değil. Devletin emekçilere ve demokrasiye yaklaşımı da soiun hedeflerinin tamamen tersi noktada. Insan haklan, Susurluk skandalı gibi konularda da devletin neredey- se bütün kurumlan birlik içinde olumsuz bir tutum sergiliyoriar. Burada Türk solunun açmaz- ları da başlıyor. Ancak, solun böyle açmazları var diye, bu du- ruma teslim mi olacağız? Olun- maması gerekiyor. Türk solu, Kürt sorununa demokratıkleşe- rek ulaşılacağı konusunda ka- rarlı olmak zorunda. Demokra- tik sistemin işlemediği bir or- tamda sağlandığı düşunülen çözümlerin, daha büyük sorun- lara yol açtığı da bir gerçek. Bu sorunun, devletten kaynakla- nan önyargıların ötesinde tartı- şılması ve demokratik çözümler üretilmesi artık ertelenemez bir zorunluluk olarak solun önünde duruyor. "Siyasi lslam"a karşı nasıl bir tutum alınacağı da açıklığa ka- vuşmuşdeğil. "SiyasiIslam"şu anda yüzde20'lik oy potansiye- liyteTürkiye'nin birgerçeği. Ön- celikle "siyasiIslam'm nasıl bü- yüdüğü ve bu hale geldiği ince- lenmeli. Onu üreten anlayış ve toplumsal koşullartahlil edilme- li. Türkiye, gelir adaletsizliğinde dünyanın en geri ülkeleriyle ay- nı düzeyde. Bunu biz değil, Devlet Istatıstik Enstitüsü'nün rakamlan belirtiyor. Türkiye'de bu düzeyde buyük gelir uçu- rumlan sürerse, Türkiye'de Kürt sorunu veya geçım sorunlan ne- deniyle insanlar göç etmeye ve büyük şehirlerin varoşlarında toplanmaya devam ederse ve bu konuda sosyal önlemler alın- mazsa, sırf zabıta önlemleriyle "irtica"nın onünegeçiiebilirmi? Aydınlık kafaları ezen bir anla- yışla "irtica" yenilemez. Devletin mücadele metotlan belli. Yakalar, sorgular, yargılar ve tutuklar. Sol ise sırf bu yolla bir siyasi başarının sağlanama- yacağını bilir. Toplumdaki eşit- sizlikler konusunda ciddi siya- setlergeliştinlmeli. Tabii sırf ge- liştirmekle kalınmamalı, bunun mücadelesi de yürütülmeli. Ay- nca, devlet içndeki çürümenin, devletin köklü tercihlerinden oluştuğu da unutulmamalı. Her- kes biliyor ki. bu devletin bütün kurumlan 12 Eylül sonrasında baştan aşağı yeniden şekillen- dirildi. "Komûnizmle mücade- le" perspektifryle devlet, tam bir anti-komünist yapılanma içine sokuldu. Bugün bürokrasi, şo- ven-dinci bir kurumlaşmayla aşın ölçüde gencıleştirildi. Or- neğin şimdi, "irtica temizliği" yapıldığı söylenıyor. Çok inandı- ncı olmayan bu temizliğin, ırkçı- şoven yapılanrrtaya karşı yapıl- dığına ilişkin bir ipucuna sahip miyiz? O zaman soıun, bütün bunla- rı dikkate alan arada sırada cı- lız raporlar yazmakla yetinme- yen bir eylemlilığin içine girme- si gerekiyor. Gerçek birtoplum- sal muhalefet hareketi olarak or- taya çıkması gerekiyor. Aksi hal- de, bu çökuşe dur demek mümkün olmayacak. CIMARTESİ Y4ZILARI ATAOL BEHRAMOĞLÜ Bekir Yıldız'ı Küstüren., Yirminci yüzyıl Türk edebiyatının "Ince Memet "Kuyucaklı Yusuf" gibi unutulmayacak kahramaı larından "Kaçakçı Şahan "ın yaratıcısı Bekir Yı dız'ı 11 Ağustos Salı günü Karacaahmet Meza lığı'nda son yolculuğuna uğurladık... Cenaze töreni kalabalıktı, fakat birçok yazar aı kadaşımız (belki de yaz tatili nedeniyle istanbul d şında bulunduklarından) yoktular... Sinema dür yasından bir tek ("Kara Çarşaflı Gelin"öe KaçaH çı Şahan'ı canlandıran) Menderes Samancılar gördüm. Bu fılmin, 'Bedrana'n\n, Bekir Yıldız'ın daha ni ce yapıtından beyazperdeye uyarlanmış sinemi ürünlerinin oyuncularını, yapımcılarını, yönetmen lerini orada görmeyi gönül isterdi... Cenaze töre ninde bizlere sorular yönelten TV muhabirleri ez berlemiş gibi aynı soruyu mutlaka yinelediler: "Be- kir Yıldız'ın son yıllarda edebiyata küskün oldu- ğu söylenıyor. Ne dersiniz?" TV muhabiri arkadaşlara bir edebiyatçının ede- biyata küsmesinin söz konusu olamayacağını, fa- kat Bekir Yıldız'ı küstüren başka şeyler olduğunu dilim döndüğünce anlatmaya çalıştım... • • • Önümde "Halkın Dostlan" dergisinin Ekim 1970 tarihli sayısı var. Bu tarih Bekir Yıldız'la tanışıklığı- mızın ve dostluğumuzun da başlangıç tarihidir. 1970 güzünde (kesıntisız dört yıl süreceğini o sı- rada bilemeyeceğim) bir yurtdışı yaşantısı önce- sinde Ankara'dan Istanbul'a gelmış, Göztepe'de- ki baba evinde Bekir Yıldız'ın öykülerini ilk kez okuyarak büyük bir heyecan duymuş, kardeşle- rimden onun Cağaloğlu'nda küçük bir basımevi sahibi olduğunu öğrenmiş, bu tek bir baskı maki- nesinden oluşan bırkaç metrekarelik basımevine gidip kendisiyle tanışmış ve "Halkın Dostlan "nın sözünü ettiğim sayısındaki söyleşiyi yapmıştım... Dergide Bekir Yıldız'ın, belki de kitaplarının ar- kasından aldığımız, gözlüksüz, genç bir fotoğrafı var... Onun 37, benim 28 yaşında olduğum 1970 yı- lında başlayan tanışıklığımız büyük bir dostluğa dönüşerek (arada bir, yine büyük dostluklarda gö- rü/ebilen karşılıklı gönül kırgınlıklanyla) sürdü... Be- kir Yıldız'ın hemen her kitabı hakkında, bir, kimi kez birkaç yazı yazmış olmakla övünç duyarım... • • • "Halkın Dostlan "ndaki söyleşimizin ilk sorusu- nu şöyle yanıtlıyor Bekir Yıldız: "Sanıyorum hikâ- yelen'mdeki aşama, daha çok, öz'de değil, bi- çim 'de olmuştur. Biçim konusunda hâlâ bir bütünlüğe erdiğimi söyleyemem. Ama özbakımından, dün neyiyap- mak istemişsem bugün de aynı şeyiyapmak isti- yorum. Amacım hiçbir zaman tek'i anlatmak de- ğildir. Hele bizim gibi geri kalmış bir toplumda, birey- lerin henüz ekonomik özgürlüğümj bite eide ec/a-, mernjş olduğu bir toplumda, tekinsan her şey oJa-ı maz. Ancak anlatacaklan tükenmiş Batı yazarlan, söylenmiş 'e yeni bir şey katabi/mek için ya şifreli bir anlatıma ya da marazı tipleri yazmaya yönele- bilirler. Fakat kendi toplumumuzda, değil insanın anla- ta anlata tükenmişliği, henüz kalem oynatılmamış bölgeler vardır sanatçısını bekleyen. Dolayısıyla, yazacağım bir insanla yüzbinlen anlatmak isterim özellikle. Ve toplumsal bir olayın da içinde olma- lıdır bu insan." • • • Yukardaki satırlar edebiyatta "bıçim" öğesinin önemini yadsımayan, tersine, biçimı önemseyen ve bu alanda aşamalar yapma çabasındaki "top- lumcu"bir yazarın görüşleridir... "Edebiyatımızda Isimler Sözlüğü"nde Bekir Yıldız'ın yaşamöyküsü kısaca şöyle özetleniyor: "1933'te Ş.Urfa'da doğdu. Mersin'de başladı- ğı sanat enstitüsü öğrenimini İstanbul'da bitirdi, sonra istanbul Matbaacılık Okulu'nun dizgibölü- münden mezun oldu, dizgi operatörlüğü yaptı, iş- çi olarak gittiği Almanya'da dört yıl fabrikalarda meydancı montör ve matbaalarda mürettip ola- rak çalıştı. Biriktirdiği parayla bir baskı makinesi alıp yurda döndü, ıstanbul'da Asya Matbaası'n kurdu. Daha sonra matbaayı kapatarak yazarlığı tek uğraş edindi." Bu satırtarda da sözcüğün gerçek anlamıyla bir işçi-yazar kimliği görüyoruz... Bekir Yıldız yirminci yüzyıl Türk edebiyatında iş- çi-yazar örneğinin belki de tek, ama hiç kuşkusuz en önemli temsilcisidir... işçi-yazar kavramının al- tını önemle çiziyorum. Bu kavram hem emekçi- den-emekten yana olmayı, hem yaşamın tüm alanlannda modernliği, çağdaşlığı içeriyor... Bir yanıyla "Kaçakçı Şahan"\ann, "Bedrana"ların, "Reşo Ağalann Güneydoğusu; bir yanıyla "Mo- torize Köleler'in büyük kentleri, Avrupası... Bekir Yıldız bu karşıtlığın olağanüstü, sıradışı gözlemci- si ve sentezcisidir... Ona böyle bır sentezi yaptıra- bilecek bilinci ise yine 1970'teki söyleşimizin kimi satırlarında buluyoruz: "Bugün, 1960'tan sonra yetişen pek çok oku- yucu vardır. Bunlar, tutucu, içe dönük bir sanat an- layışının karşısına çıkacaklardı, çıktılar da. Çünkü bu gençler, Marksist öğretinin ışığında, evrensel- liğe açılırlarken uluslannın özünde yatan gücü ya- nı başlannda taşımaya zorunluduriar. Onlara bu gücü, Anadolu sevgisı, geri bırakılmış uluslann ortak kaderinde biheşen insan sevgisi verecektir." • • • Bekir Yıldız'ı küstüren. son yıllarda içine kapan- masına yol açan şeylerin neler olduğunu da sanı- yorum ki böylece anlamış oluyoruz... Onun da sözünü ettiğı 196O'lı yıllar, Türkiye'de yücelik, ahlak ve adanmışlık duygularının yüksel- diği yıllardı... 70'li yıllar, yaşanılan acılara karşın, yi- ne de 6O'lı yıllann devamı (ve Bekir Yıldız'ın da bir yazar olarak yüceldiği) yıllardır... 80'li yıllar ve sonrası ise, yeni "yükselen değer- ler"\n gündeme geldiği, her türlü alçalmanın ne- redeyse erdem sayılır olduğu dönemdir... (1989'da yayımladığı "Darbe" romanı, bu konudaki göz- lemlerinin ürünüdür.) Bekir Yıldız edebiyata, tüm yaşamınca savunduğu değerlere küskün değildi. Bu inanılmaz ölçüde duyarlı insanın küskünlüğü- nün nedeni, ülkemizde ve sosyalist sistemin çö- küşünden sonra dünyada yozlaşmaların ulaştığı boyutlardı... Yaşamöyküsü dostlarını yasa boğan apansız ölümüyle noktalanmasa, inanıyorum ki tüm insan- ca değerlerin bu yozlaşma süreçlerini de güçlü ürünlerte yansıtmayı sürdürecekti...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle