Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 15 AĞUSTOS 1998 CUMARTi
HABERLER
Karadayı'nın
veda ziyareti
• Haber Merkezi -
Genelkurmay Başkanlığı'nı
ağustos ayı sonunda
Orgeneral Hüseyin
Kıvnkoğlu'na devredecek
olan Orgeneral Ismail Hakkı
Karadayı, Ege Ordu
Komutanı Orgeneral Doğu
Aktulga'ya veda zıyaretinde
bulundu. Bu arada Kara
Kuvvetleri Komutanlığı'na
aianan ]. Ordu Komutanı
Orgeneral Atilla Ateş.
görevini. 19 Ağustos'ta
Orgeneral Çevik Bir'e
devredecek. N'ATO
Güneydoğu Avrupa
Müttefik Kara Kuv\etleri
Komutanı Orgeneral Hilmi
Özkök, görev ıni Korgeneral
H. Edip Başer'e devretti. 2.
Ordu Komutanlığrna atanan
6. Kolordu Komutanı
Korgeneral Aytaç Yalman,
Genelkurmay Istihbarat
Başkam iken 6. Kolordu
Komutanlığı'na atanan
Korgeneral Çetin Saner'e
görevini devretti.
fiüpcistan ile
enerji protokolü
• AN KARA (Cumhuriyet
Bürosu) - Türkiye ve
Gürcistan arasmda "Enerji
Işbirliği Protokolü"
imzalandı. Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Cumhur
Ersümer'in Gürcistan Enerji
ve Yakıt Bakanı Tımuraz
Giorgadze ıle dün bır araya
gelcrek ımzaladığı protokole
göre, TEAŞ'ın halen Hopa-
Batum 220 kılo voltluk
enerji nakıl hattı enerji
ahmıyla ılgilı 3 Şubat 1997
taribJi alım sözleşmesı aynen
geçerli olacak.
MiHetvekillerinin
• ANKAJRA(AA)-
MiJJetvekılleri ve
yakınlannın tedavileriyle
ilgili yönetmelıkte yeni
düzenleme yapıldı. Resmi
Gazete'de dün yayımlanan
yönetmelik uyannca
milletvekillen ve bakmakla
yükümlü olduğu kişiler,
tedavi için yurtdışına Saglık
Kurulu raporu ile
gidebilecek. Tedavi
giderlerini karşılamak
amacıyla 5000 dolar v eya
karşılığmda döviz o
memleketteki misyon
şeflığine transfer
edilebılecek.
'AslrtüPk teslim
olsun'
• IZMtR (AA) - Adalet
Bakanı Hasan Denizkurdu,
fnterpol tarafından kırmızı
bültenle aranan eski Şişli
Beledıye Başkanı Gülay
Aslıtürk'ün. Türk adaletine
gûvenip teslim olmasını
istedi. Denizkurdu, "Şunu
herkesin bilmesini isteriz ki,
adaletin pençesinden kimse
kurtulamaz. Ister hakkındaki
yargılama devam etsin, ister
hüküm giymiş olsun, bir kişi
hakkındaki tutuklama karan,
uluslararası kurumlarca
infaz edilebilir" dedi.
Göknel bugün
seröest kahyor
• İSTANBUL(LBA)-
!SKİ Genel Müdürlüğü
yaptığı sırada "KJoralımı
yolsuzluğu" ve "Mal
beyanında bulunmamak"
suçlamalanyla hakkında
açılan iki ayn davadan
toplam 11 yıl 4 a> ağır hapis
cezasına çarptınlan Ergun
Göknel bugün cezaevinden
çıkıyor. 1989yılmdagöreve
başlayan ve 4 yıl 3 ay bu
görevi yürüttükten sonra
Içişleri Bakanlığı'nca
görevinden alınan Göknel,
19Ağustos 1993'te
tutuklanmışrı. Göknel, 5
yıldır cezaevinde yatıyordu.
"Batıçelievlep
katfiamı' davası
• ANKARA (.AA) - Türkiye
Işçi Partisı'ne (TÎP) üye 7
ögrenciyi, Ankara'nın
Bahçelievler semtinde
8 Ekim 1978'deöldürdükleri
gerekçesıyle, Susurfuk'ta
meydana gelen kazada ölen
"Abdullah Çath"nın da
aralannda bulunduğu 4
sanığın yargılanmalanna
devam edildi. Ankara 3.
Ağır Ceza Mahkemesi'nde
görülen davanın dünkü
oturumunda müdahıl
avukatlardan Ersen Şansal
"Susurluk RaponTnun
göndenlmediğinı belirterek.
Başbakan Yılmaz ile
Başbakanlık Teftiş Kurulu
Başkanlığı yetkilileri
hakkında. "adli görev ı
engellemek" suçundan
Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığı'na suç
duyurusunda bulunulmasını
istedi.
Türkiye siyasal tarihi, sağ ittifakların sicüinde baskı rejimlerini gösteriyor
Sag cephe demokrasiyekarçıİstanbul Haber Servisi -
Türkiye'yı siyasal gergin-
liklere ve darbelere sürük-
leyen Vatan Cephesi ile Mil-
liyetçi Cephe deneyımleri-
ni yaşayan Türk sağı, yeni
bir cephe girişimı başlattı.
Şeriatçı tehdıde karşı ön-
lemler alınmasını öngören
Milli Güvenlik Kurulu'nun
(MGK) 28 Şubat 1997 ta-
nhlı kararlannın ardından
sağ partiler demokrası söz-
cüğünü sıkça yinelemeye
başladılar. DYP, demokrasi
sözcüğünü **Ikinci demok-
rasi paketi" projesıne kadar
taşıdı. Geçen günlerde de
gazeteci Mehmet Barlas'ın •'
villasında toplanan ve de-
mokrasi adına bır araya gel-
diklerini açıklayan FP, DYP,
BBP, YDP, DP ve LP lider-
lerı yeni bir sağ cephenin
kurulmasını tartıştılar. Ne
var ki, Türk siyasal tarihin-
de bugüne dek kurulan sağ
cepheler hep demokrasiye
karşı kuruldu. Sağ cephele-
rin "ıcraat"lannı not eden
siyasal tarih, sadece özgür-
lüklerin kısıtlanmasından,
baskı rejiminden. demokra-
tik muhalefetin cinayet da-
hil türlü saldınlarla sindiril-
mesinden, ırkçı-genci şeri-
atçı kadrolaşma ve uygula-
malardan söz ediyor.
Vatan Cephesi
Çok partili sisteme geçil-
mesinden 4 yıl sonra
1950'de ıktıdara gelen De-
mokrat Parti (DP), 1957 se-
çimlerinde ilk kez seçmen
çoğunluğunu yitirdi. CHP
ve sivil muhalefet çevreleri
DP'nın istifa etmesi gerek-
tiğini savundu. Üniversite
öğrencileri, öğretim üyeleri
ve aydınlar DP'nin demok-
ratık hak ve özgürlüklere
yönelik saldınsını kitlesel
gösterilerle protesto etmeye
başladı. Muhalefet hareketi
gelıştikçe baskılannı arttı-
ran DP yönetimi, halk ço-
ğunluğunun yanında oldu-
ğu izlenimini vermek için
Vatan Cephesi'nı kurdu.,
Devletin radyosundan her,
gün vatan cephesine katıldı-
ğı iddia edilen isim listeleri
yayımlandı. Vatan Cephe-
si'yle doruğa ulaşan kutup-
laşma. ülkeyi 27 Mayıs
1960 devrimine götürdü.
Milliyetçi cepheler
12 Mart 1971 darbesinin ar-
dından demokrasi, özgürlük,
eşitlik ve hakça bir düzen söy-
lemleriyle 1973 seçimlerine gi-
ren BüfentEcevitbaşkanlığında-
• Sağ cephelerin k
'icraat"ını not eden siyasal tarih, sadece
özgürlüklerin kısıtlanmasından, baskı rejiminden, demokratik
muhalefetin cinayet dahil türlü saldınlarla sindirilmesinden, ırkçı-gerici-
şeriatçı kadrolaşma ve uygulamalardan söz ediyor.
Cumhuriyet
ıv /•>!•/-
]O kişilik Kabinede 15 eski bakan yer alıyor
. * O * '
-1 **• b«***
Demirel: ' *
Önce yokluğu kaldıracagız,
K«-\it. "Dört
partili a/ıniık
fiükümeti
n<- mecli- tc
n«' <!f kt'iıdi
• olımıiıı
hir
\a|nınııvaeak.
1 Nîsan 1975 - Süieyman DemireHn kurduğu Birinci MC hükümetinde sağ parti liderleri yer aldı.
IKİNCİ MC HÜKÜMETİ AÇIKLANDI
O—*- tnt, Ottnlk <*»
(UHT)
22 Temmuz 1977- İkinci Milliyetçi Cephe hükümeti yine Demirerin başkanlığında kuruldu.
kiCHP, 1950 seçimlerinden son-
ra ilk kez seçimlerden birinci par-
ti olarak çıktı. Milletvekili sayı-
sı tek başına hükümet kurmaya
yermeyen CHP, 2 Ocak 1974te
Necmeflin Erbakan liderliğinde-
ki MSP ile koalisyon hükümeti
kurdu. CHP-MSP koalisyonu 9
ay sürebıldi. Yeni bır seçimden
CHP'nın çok daha güçlü çıkaca-
ğı kesindı: AP. MSP. CGP ve
MHPhızlayükselensoI muhale-
fe karşı
w
MilIiye*çi Cephe" kur-
duklannı ilan ettiler. "I.Milliyet-
çi Cephe" hükümeti, 1 Nisan
1975'te göreve başladı. 1.
MCnin ilk icraatı TRT Genef
Müdürü İsmail Cem'ı s^örevden
alarak yerine bugünkü FP
Genel Başkan Yardımcısı
Prof. Dr Nevzat Yalçıntaş'ı
atamak oldu. Geçen hafta
yeni sağ cephe için liderle-
ri evınde toplayan Mehmet
Barlas ise baskı lar üzerine
TRT Haber ve Yayın Danış-
manlığı görevinden istifa
etti. 1. MCnin kuruluşuyla
birlikte faşist cinayetler tır-
manışa geçti; ilk altı ayda
21 genç öldürüldü. Döne-
min Başbakanı Süieyman
DemWin cinayetlere tep-
kisi "Bana milliyetçiler ci-
nayet işliyor dedirtemezsi-
niz" cldu. O dönemde pat-
lak veren ünlü Lockheed
rüşvet skandalı, tüm ülke-
lerde açığa çıkanlırken,
Türkiye'de üstü kapatıldı.
37 kışınin katledildiği 1
Mayıs 1977 katliamının so-
rumlulan bulunamadı. Is-
tanbuJ Büyükşehir Belediye
Başkanı Ahmet Isvan'ın
kardeşı Mehmet lsvan \z-
mir Çiğlı Havaalanı'nda.
Ecev it'e yönelik olduğu be-
lirtilen suikast girişimi sıra-
sında zehirlı mermiyle ya-
ralandı. Olayda silahı kul-
lanan polisin kimliği belli
olmasına karşın bu olay da
karanlıkta kaldı.
II. MC
5 Hazjran 1977'de yapı-
lan genel seçimlerde bek-
lendiği gibi CHP oy oranı-
nı arttırarak 450 sandalye-
den 213'ünü kazandı. Azın-
lık hükümeti kuran Ecev ıt,
Meclis'ten güvenoyu ala-
madı.
Ecevit'in koalisyon öne-
risini reddeden Demirel,
MSP veMHP ile birlikte II.
MC'yı kurdu. II.MC döne-
minde siyasi gerilim gide-
rekdaha daarttı.
Faşist cinayetlerin yanı
sıra yasadışı sol gruplar da
saldınlannı tırmandırdı. II.
MC, 31.<Vrahkl 977'de gen-
soru ile devrildı. AP'den is-
tifa ederı 11 milletvekilinin
katılımıyla kurulan Ecevıt
hükümeîi de giderek artan
siyasal cinayetleri önleye-
medi.
m.Mc ^
Ecevrthükümeti 14 Ekim
I979'da yapilan Cumhuri-
yet Senatosu ara seçimle-
rinden sonra istifa etti. Son-
rasında Ecevit'in koalisyon
önerisini bir kez daha red-
deden Demirel, bu kez MHP ve
MSP'nin dışardan desteğiyle
azınlık hükümeti kurdu.
III. MC. ülkeyi 12 Eylül 1980
asken darbesıne götüren hükü-
met oldu.
Silahlı eylemlere başlamasının yıldönümü nedeniyle yoğun güvenlik önlemleri alınıyor
PKK Elazığ'da iki korucuyu öldürdüYurt Haberier Servisi - PKK'nin silah-
lı eylemlere başlamasının yıldönümü ne-
deniyle Doğu ve Güneydogu. Orta Ana-
dolu ile Karadeniz'in bir bölümünde yo-
ğun güvenlik önlemleri alındı. Elazığtta
bir mezrayı basan teröristler iki korucuyu
öldürdüler. Bölgedeki çatışmalarda 13 P-
KK'li öldürülürken 3 güvenlik görevlisi
de şehit oldu. Örgütün İstanbul'dan ey-
lem yapmaya gönderdiği öne sürülen
"canlı bomba" GülserenOzdemir de Ada-
na'dayakalandı.
Önceki gün, gece saatlerinde Elazığ'ın
Ancak ilçesi Ormanpınar köyü Erimli
mezrasına baskın düzenleyen kalabalık
bir grup PKK 1i, korucularla çatışmaya
girdi. PKK'lilerin uzun namlulu silahlar-
la açtığı ilk ateş sırasında Ali Güçlü ve
Yusuf Yıldızadlı köy koruculan şehit ol-
du. Karanlıktan yararlanarak, bölgenin
dağlık kesimlerine kaçan PKK'lilerin ya-
kalanması için bölgede geniş çaplı operas-
yonlarbaşlatıldı.
Van'ın Vezirköprü bölgesi, Şırnak'ın
Resör Köprüsü, Uludere kırsalı, Diyarba-
kır'ın Lice, Siirfin Eruh ve Tunceli'nin
Pülümür ilçesi kırsalında toplam 13 P-
KK'Iinin öldürüldüğü. çatışmalarda da 3
güvenlik görevlisinin şehit olduğu açık-
landı.
Bu arada güvenlik güçlerinin el ilanla-
nyla "canlı bomba** olarak aradığı **Zo-
zan" kod adlı Gülseren Özdemirde Ada-
na"nın Dağlıoğlu Mahallesı'nde Selma
Demir sahte kimliğiyle yakalandı
Yoğun önlemler
15 Ağustos nedeniyle olası eylemlere
karşı Adana'da da özellikle Güneydoğu-
lu yuıttaşlann yoğun olarak yaşadığı Dağ-
lıoğlu, Gülbahçesi. Hürriyet, YeşiJevler,
Denizli, Ismetpaşa, 19 Mayıs, Anadolu
mahalleleri ile bazı caddelerde sıkı gü-
venlik önlemleri alındı. Şırnak'ın Ulude-
re ve Beytüşşebap ilçeleriyle Hakkâri'nin
Çukurca-Şemdinli ilçelerinin Kuzey Irak
sının boyuncayaygınlaştınlanoperasyon-
lara, özel eğitimli A ve B tımlerinin yanı
sıra Diyarbakır Asken Havaalanı'ndan
kalkan savaş uçaklanyla helikopterler de
destek veriyor.
Güneydogu'daki kentmerkezlerinde de
güvenlik önlemleri arttmldı. Sehirgiriş ve
çıkışlannda kimlik kontrolleri sıklaştınl-
dı. Emniyetteşkilatındaizinlergeçici ola-
rak kaldmlırken halka açık yerlerde de
güvenlik amaçlı kontroller arttınldı. Di-
yarbakır ve diğer illerde önemli kavşak
noktalannda polis panzerleri ve takviye
güçler bekletildi.
ŞlFlt NOKTASII ORAL ÇALIŞLAR
Türk solunun, 12 Eylül sonra-
sı düşüşü üzerinde daha fazla
tartışmaya ve düşünce üretme-
ye ihtiyaç olduğu bir gerçek.
Önceki yazılanmda, Türk solu-
nun, son 15-20 yılda yükselişe
geçen "siyasi Islam" ve "Kürt
sorvnu" karşısında bağımsız bir
çizgi geliştiremediğini ve devle-
tin genel tavnyla arasına sınır
çekemediğini belirtmiştim. Dev-
letin ise, özellikle 12 Eylül aske-
ri darbesinden sonra iyice oto-
riter ve baskıcı hale geldiği, hal-
kın ve emekçilerin örgütlenme-
sjni yok sayacak düzeyde bas-
kı altına aldığı da bir başka ger-
çekti. Türk solunun bir kesimi-
nin "irtica"\ıe "bölücülûk'ekar-
şı tavır alan devletle bu otoriter
devlet arasındaki farkı gözden
yitirdiği ise bir paradoks olarak
karşımıza çıktı.
Öncelikle, devlet, siyasi ikti-
dar veya hükümet arasındaki
farkfan ve benzerlikleri ayırt et-
mek zorundayız. Devlet, içinde
yasamanınveyürütmeninde y-
er aldığı, ancak onunla sınırlı ol-
mayan bir yapı. Bunun içine or-
du, yargı, bürokrasi gibi ağırlık-
ları olan kurumlan da eklemek
w •
Sol Uzerine Kafa Yormak...
gerekiyor. HeJe, 12 Eylül sonra-
sı iyice ağırlık kazanan Milli Gü-
venlik Kurulu'nu da dikkate alır-
sak, yasama ve yürütmenin üs-
tünde önemli bir iktidar odağry-
la karşı karşjya kaldığımızı görü-
rüz. Daha açık deyimle devlet
başka, hükümet başka. Bu ne-
denle devletten söz edersek da-
ha geniş bir yapıyı kastetmiş
oluruz. Aynca her devletin, bel-
li sınrflann çıkarlan temelinde ör-
gütlendiğini de unutmamak ge-
rekir.
Işte Türk solunun "irtica" ve
"bölücülük" konusundaki cep-
heleşme sırasında unuttuğu ve-
ya şimdilik görmezden gelmeyi
yeğlediği gerçek, devletin yapı-
sı oldu. Devlet, soyırt bir kav-
ram değil ve devletin demokra-
tikleşmesi de soyut bir hedef
değil. Türksolu, "siyasi Islam"
ve "Kürt sorunu" konusunda,
bildiğimiz yapılanması ve otori-
ter anlayışı içindeki devletten
farklı çözümlere sahip mi? Yok-
sa, devletin merkezi olarak sap-
tadığı siyasetlere eklemlenmiş
durumda mı? Çünkü bu iki so-
run, Türkiye'nin gündemini be-
lirliyor. Tabii her şey yalnızca bu
iki sorunla sınırlı değil. Devletin
emekçilere ve demokrasiye
yaklaşımı da soiun hedeflerinin
tamamen tersi noktada. Insan
haklan, Susurluk skandalı gibi
konularda da devletin neredey-
se bütün kurumlan birlik içinde
olumsuz bir tutum sergiliyoriar.
Burada Türk solunun açmaz-
ları da başlıyor. Ancak, solun
böyle açmazları var diye, bu du-
ruma teslim mi olacağız? Olun-
maması gerekiyor. Türk solu,
Kürt sorununa demokratıkleşe-
rek ulaşılacağı konusunda ka-
rarlı olmak zorunda. Demokra-
tik sistemin işlemediği bir or-
tamda sağlandığı düşunülen
çözümlerin, daha büyük sorun-
lara yol açtığı da bir gerçek. Bu
sorunun, devletten kaynakla-
nan önyargıların ötesinde tartı-
şılması ve demokratik çözümler
üretilmesi artık ertelenemez bir
zorunluluk olarak solun önünde
duruyor.
"Siyasi lslam"a karşı nasıl bir
tutum alınacağı da açıklığa ka-
vuşmuşdeğil. "SiyasiIslam"şu
anda yüzde20'lik oy potansiye-
liyteTürkiye'nin birgerçeği. Ön-
celikle "siyasiIslam'm nasıl bü-
yüdüğü ve bu hale geldiği ince-
lenmeli. Onu üreten anlayış ve
toplumsal koşullartahlil edilme-
li. Türkiye, gelir adaletsizliğinde
dünyanın en geri ülkeleriyle ay-
nı düzeyde. Bunu biz değil,
Devlet Istatıstik Enstitüsü'nün
rakamlan belirtiyor. Türkiye'de
bu düzeyde buyük gelir uçu-
rumlan sürerse, Türkiye'de Kürt
sorunu veya geçım sorunlan ne-
deniyle insanlar göç etmeye ve
büyük şehirlerin varoşlarında
toplanmaya devam ederse ve
bu konuda sosyal önlemler alın-
mazsa, sırf zabıta önlemleriyle
"irtica"nın onünegeçiiebilirmi?
Aydınlık kafaları ezen bir anla-
yışla "irtica" yenilemez.
Devletin mücadele metotlan
belli. Yakalar, sorgular, yargılar
ve tutuklar. Sol ise sırf bu yolla
bir siyasi başarının sağlanama-
yacağını bilir. Toplumdaki eşit-
sizlikler konusunda ciddi siya-
setlergeliştinlmeli. Tabii sırf ge-
liştirmekle kalınmamalı, bunun
mücadelesi de yürütülmeli. Ay-
nca, devlet içndeki çürümenin,
devletin köklü tercihlerinden
oluştuğu da unutulmamalı. Her-
kes biliyor ki. bu devletin bütün
kurumlan 12 Eylül sonrasında
baştan aşağı yeniden şekillen-
dirildi. "Komûnizmle mücade-
le" perspektifryle devlet, tam bir
anti-komünist yapılanma içine
sokuldu. Bugün bürokrasi, şo-
ven-dinci bir
kurumlaşmayla
aşın ölçüde gencıleştirildi. Or-
neğin şimdi, "irtica temizliği"
yapıldığı söylenıyor. Çok inandı-
ncı olmayan bu temizliğin, ırkçı-
şoven yapılanrrtaya karşı yapıl-
dığına ilişkin bir ipucuna sahip
miyiz?
O zaman soıun, bütün bunla-
rı dikkate alan arada sırada cı-
lız raporlar yazmakla yetinme-
yen bir eylemlilığin içine girme-
si gerekiyor. Gerçek birtoplum-
sal muhalefet hareketi olarak or-
taya çıkması gerekiyor. Aksi hal-
de, bu çökuşe dur demek
mümkün olmayacak.
CIMARTESİ
Y4ZILARI
ATAOL BEHRAMOĞLÜ
Bekir Yıldız'ı Küstüren.,
Yirminci yüzyıl Türk edebiyatının "Ince Memet
"Kuyucaklı Yusuf" gibi unutulmayacak kahramaı
larından "Kaçakçı Şahan "ın yaratıcısı Bekir Yı
dız'ı 11 Ağustos Salı günü Karacaahmet Meza
lığı'nda son yolculuğuna uğurladık...
Cenaze töreni kalabalıktı, fakat birçok yazar aı
kadaşımız (belki de yaz tatili nedeniyle istanbul d
şında bulunduklarından) yoktular... Sinema dür
yasından bir tek ("Kara Çarşaflı Gelin"öe KaçaH
çı Şahan'ı canlandıran) Menderes Samancılar
gördüm.
Bu fılmin, 'Bedrana'n\n, Bekir Yıldız'ın daha ni
ce yapıtından beyazperdeye uyarlanmış sinemi
ürünlerinin oyuncularını, yapımcılarını, yönetmen
lerini orada görmeyi gönül isterdi... Cenaze töre
ninde bizlere sorular yönelten TV muhabirleri ez
berlemiş gibi aynı soruyu mutlaka yinelediler: "Be-
kir Yıldız'ın son yıllarda edebiyata küskün oldu-
ğu söylenıyor. Ne dersiniz?"
TV muhabiri arkadaşlara bir edebiyatçının ede-
biyata küsmesinin söz konusu olamayacağını, fa-
kat Bekir Yıldız'ı küstüren başka şeyler olduğunu
dilim döndüğünce anlatmaya çalıştım...
• • •
Önümde "Halkın Dostlan" dergisinin Ekim 1970
tarihli sayısı var. Bu tarih Bekir Yıldız'la tanışıklığı-
mızın ve dostluğumuzun da başlangıç tarihidir.
1970 güzünde (kesıntisız dört yıl süreceğini o sı-
rada bilemeyeceğim) bir yurtdışı yaşantısı önce-
sinde Ankara'dan Istanbul'a gelmış, Göztepe'de-
ki baba evinde Bekir Yıldız'ın öykülerini ilk kez
okuyarak büyük bir heyecan duymuş, kardeşle-
rimden onun Cağaloğlu'nda küçük bir basımevi
sahibi olduğunu öğrenmiş, bu tek bir baskı maki-
nesinden oluşan bırkaç metrekarelik basımevine
gidip kendisiyle tanışmış ve "Halkın Dostlan "nın
sözünü ettiğim sayısındaki söyleşiyi yapmıştım...
Dergide Bekir Yıldız'ın, belki de kitaplarının ar-
kasından aldığımız, gözlüksüz, genç bir fotoğrafı
var...
Onun 37, benim 28 yaşında olduğum 1970 yı-
lında başlayan tanışıklığımız büyük bir dostluğa
dönüşerek (arada bir, yine büyük dostluklarda gö-
rü/ebilen karşılıklı gönül kırgınlıklanyla) sürdü... Be-
kir Yıldız'ın hemen her kitabı hakkında, bir, kimi kez
birkaç yazı yazmış olmakla övünç duyarım...
• • •
"Halkın Dostlan "ndaki söyleşimizin ilk sorusu-
nu şöyle yanıtlıyor Bekir Yıldız: "Sanıyorum hikâ-
yelen'mdeki aşama, daha çok, öz'de değil, bi-
çim 'de olmuştur.
Biçim konusunda hâlâ bir bütünlüğe erdiğimi
söyleyemem. Ama özbakımından, dün neyiyap-
mak istemişsem bugün de aynı şeyiyapmak isti-
yorum. Amacım hiçbir zaman tek'i anlatmak de-
ğildir.
Hele bizim gibi geri kalmış bir toplumda, birey-
lerin henüz ekonomik özgürlüğümj bite eide ec/a-,
mernjş olduğu bir toplumda, tekinsan her şey oJa-ı
maz. Ancak anlatacaklan tükenmiş Batı yazarlan,
söylenmiş 'e yeni bir şey katabi/mek için ya şifreli
bir anlatıma ya da marazı tipleri yazmaya yönele-
bilirler.
Fakat kendi toplumumuzda, değil insanın anla-
ta anlata tükenmişliği, henüz kalem oynatılmamış
bölgeler vardır sanatçısını bekleyen. Dolayısıyla,
yazacağım bir insanla yüzbinlen anlatmak isterim
özellikle. Ve toplumsal bir olayın da içinde olma-
lıdır bu insan."
• • •
Yukardaki satırlar edebiyatta "bıçim" öğesinin
önemini yadsımayan, tersine, biçimı önemseyen
ve bu alanda aşamalar yapma çabasındaki "top-
lumcu"bir yazarın görüşleridir... "Edebiyatımızda
Isimler Sözlüğü"nde Bekir Yıldız'ın yaşamöyküsü
kısaca şöyle özetleniyor:
"1933'te Ş.Urfa'da doğdu. Mersin'de başladı-
ğı sanat enstitüsü öğrenimini İstanbul'da bitirdi,
sonra istanbul Matbaacılık Okulu'nun dizgibölü-
münden mezun oldu, dizgi operatörlüğü yaptı, iş-
çi olarak gittiği Almanya'da dört yıl fabrikalarda
meydancı montör ve matbaalarda mürettip ola-
rak çalıştı. Biriktirdiği parayla bir baskı makinesi
alıp yurda döndü, ıstanbul'da Asya Matbaası'n
kurdu. Daha sonra matbaayı kapatarak yazarlığı
tek uğraş edindi."
Bu satırtarda da sözcüğün gerçek anlamıyla bir
işçi-yazar kimliği görüyoruz...
Bekir Yıldız yirminci yüzyıl Türk edebiyatında iş-
çi-yazar örneğinin belki de tek, ama hiç kuşkusuz
en önemli temsilcisidir... işçi-yazar kavramının al-
tını önemle çiziyorum. Bu kavram hem emekçi-
den-emekten yana olmayı, hem yaşamın tüm
alanlannda modernliği, çağdaşlığı içeriyor... Bir
yanıyla "Kaçakçı Şahan"\ann, "Bedrana"ların,
"Reşo Ağalann Güneydoğusu; bir yanıyla "Mo-
torize Köleler'in büyük kentleri, Avrupası... Bekir
Yıldız bu karşıtlığın olağanüstü, sıradışı gözlemci-
si ve sentezcisidir... Ona böyle bır sentezi yaptıra-
bilecek bilinci ise yine 1970'teki söyleşimizin kimi
satırlarında buluyoruz:
"Bugün, 1960'tan sonra yetişen pek çok oku-
yucu vardır. Bunlar, tutucu, içe dönük bir sanat an-
layışının karşısına çıkacaklardı, çıktılar da. Çünkü
bu gençler, Marksist öğretinin ışığında, evrensel-
liğe açılırlarken uluslannın özünde yatan gücü ya-
nı başlannda taşımaya zorunluduriar. Onlara bu
gücü, Anadolu sevgisı, geri bırakılmış uluslann
ortak kaderinde biheşen insan sevgisi verecektir."
• • •
Bekir Yıldız'ı küstüren. son yıllarda içine kapan-
masına yol açan şeylerin neler olduğunu da sanı-
yorum ki böylece anlamış oluyoruz...
Onun da sözünü ettiğı 196O'lı yıllar, Türkiye'de
yücelik, ahlak ve adanmışlık duygularının yüksel-
diği yıllardı... 70'li yıllar, yaşanılan acılara karşın, yi-
ne de 6O'lı yıllann devamı (ve Bekir Yıldız'ın da bir
yazar olarak yüceldiği) yıllardır...
80'li yıllar ve sonrası ise, yeni "yükselen değer-
ler"\n gündeme geldiği, her türlü alçalmanın ne-
redeyse erdem sayılır olduğu dönemdir... (1989'da
yayımladığı "Darbe" romanı, bu konudaki göz-
lemlerinin ürünüdür.) Bekir Yıldız edebiyata, tüm
yaşamınca savunduğu değerlere küskün değildi.
Bu inanılmaz ölçüde duyarlı insanın küskünlüğü-
nün nedeni, ülkemizde ve sosyalist sistemin çö-
küşünden sonra dünyada yozlaşmaların ulaştığı
boyutlardı...
Yaşamöyküsü dostlarını yasa boğan apansız
ölümüyle noktalanmasa, inanıyorum ki tüm insan-
ca değerlerin bu yozlaşma süreçlerini de güçlü
ürünlerte yansıtmayı sürdürecekti...