24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6 TEMMUZ 1998 PAZARTES HABERLER KÖKTEN-NUKLEERCI YAKLASIMIN DAYANILMAZ YANLISLARI -2- / PROF. DR. TOLGA YARMAN Akdeniz'denüldeer santral olmazKökten-nükleerci üçüncü sav; Ülkemizde niikleer enerji üretimine girişerek. niikleer teknolojıye sahip oluruz. Bu sa\ da çok bır mana ıfade etmıyor. Bakın çünkü, Türkiye örneğın, ellı yıldan fazla bir süredır. gayet etkin "hava yolu işletmeciüği'' yapıyor. Eğer hava yolu ışletmeciliğı. aviasyon teknolojısının edınilmesıni sağlasaydı, Türkiye bu teknolojide, Dünya'da öndeki sıralarda yer alırdı. Ama böyle değil. Isviçre'den buraya gelirken. Zenith marka bir saat satın alıp. kolunuza takarsanız, saat teknolojisini ülkemize getiriyor olmazsınız. Bir. saat imalat makinesi alıp gelseniz. buraya yine. saat teknolojisini getiriyor olmazsınız. Işletmecilik başkadır, imalat becerisi başkadır, teknolojıyi edinmek başkadır. Demek ki, niikleer santral işletmeciliği, Türkıye'ye nükleer teknolojiyı getirmez, bunun imalat becerisıni bile getirmez. Türkıye'ye nükleer enerji üretimi getirmek isteyebilirsıniz. Ancak bu sıze nükleer teknolojiyı sağlamaz! KÖKTEN-NÜKLEERCİ DÖRDÜNCÜ SAV Türkiye nükleer enerjiüretimine girişerek nükleer silah yapabilir. Diğer bir nokta olarak"ülkemizde nükleer enerji üretiminin. Türkiye'nin atom bombasına sahip olmasının ilk bir adımı olduğu" yönünde olarak. özellikle asker çevrelerimızin desteğını harekete geçirme hevesıyle ortaya getınlen ıddiaya değınmek yennde olacaktır. Bunun bir aldatmaca olduğu bir yana. Türkiye'nin böylesi. aynca köksüz bır maceraya çekilmek istenmesinın bedeli de. her halde gözden kaçınlmayacaktır. (Bakınız. T. Yarman, "Atom Bombası Masabyla Türkiye'de Nükleer Santral TezgâhT. MiJJiyet, 9 Ekım 1997.) Eğer bir an için akla Hindistan ve Pakıstan'ın, geçtiğimiz 1998 tlkyazı'nda sergılediklerı tablo getirilmekteyse, gelişmelerden, içinde olduğumuz bölge uzantısında ülkemizin de şöyle ya da böyle etkilenmemesi. tabu, hıc mümkün görünmüyor. (Bakınız T. Yarman. "Orta Asya'da Nükleer Dehşet, Orta Doğu ve Türkjye". Milliyet. 3 Haziran 1998.) Ne ki, zaman efelenme. ya da efelenme sevdalanması geçirme zamanı değil. bilge olma zamanıdır. O açıdan şu hususlann derhal anımsanmasında yarar var. Bir defa Türkiye, Nükleer Silahlann Yayılmasının Onlenmesi Anlaşması'nı hükumet olarak imzalayan ilk ülkelerden biri olmanın ötesınde, bu anlaşmayı 1981'de TBMM'den geçırerek kendi açısından kesinleştirmiştir. Türkiye, aynca geçenyıl (1997). Birleşmiş Milletler bünyesinde, Nükleer Denemeleri Yasaklayan Anlaşma'ya da ımza koymuş bulunmaktadır. Kısa deyişle, Türkiye Atom Bombası'nı yapmayacağını, (elinde atom silahı olsa) bunu denemeyeceğini. taahhüt etmiştir. Şu var ki. şimdi olup bitenleri elbette yakından ve fevkalade etkin olarak izlemek zonındadır. Bölgede nükleer silahlann uç vermemesi için. gayet aktıf, kişiliki roller üstlenmelidir. Nükleer silahlar (bunu artık insanlığın iyice kavramış olması gerekir), kullanılmak için def ildir! Hıroşıma ve Nagazaki ibretliklerinden sonra, şükür ki etkileri, şu aşamaya kadar, caydıncılık özelliğıyle sınırlı kalmıştır. Kazara kullamlsalar: bu: ağızdan yel alsın. taraflar açısından yalnızca. hüsran ve felaketten ibaret olacaktır; bir insanlık suçu ve dramı oluşturur. Nükleer silahlanmanın sonunun olmadığınm idrakinin (hem de 1970'ler sonrası. "stratejik silahlann sınırtandırdması yönündeki anJaşmalar" sürecinde yaşanmış olmasına karşın). şimdı içinde oldugumuz evrede, bir nükleer kâbusa, patlamaması yönünde, herkes, her kurum ve her ülke. üstüne düşen gayreti sergilemelidir. Bununsa yolu; elli yıl önce yapılmış "şu lanetli oyuncaklarT: yoksulluktan çıkılamazken, duçar olunan bölgesel çatışmalar sürecinde. çoluk cocuğun nzkından keserek. keşfedip imal etmekten, geçmiyor. KÖKTEN-NÜKLEERCİ BEŞİNCİ SAV Radyoaktif nükJeer atıklar. hiç mesele değildir! "Nükleer atık sorunun hiç bir mesele oluşturmadığına". bu arada, yukanda en önemli ikisinı andığım "nükleer kazalann önemsenmemesi gerektiğjne" dair, her şey bir tarafa, bır defa takım tutar gibı ele alındığı için, objektif, bilimsel bir yaklaşımla katiyen bağdaşmayacak, kökten-nükleerci başka savlar da var. Yersizlikten bunlann üzerinde yeterince duramıyorum. Şu kadannı söyleyeyim ki, nükleer santrallerden çıkan radyoaktif atık sorunu. buna ilişkin önemli çalışmalar bulunmakla beraber, henüz daha tam tatminkar (yani, söz konusu hangi nükleer ülkeyse, oranın kamuoyunun kabul edeceği) bir çözüme ulaştınlmış değildir. Mesele yalnız bilim adamlan ve teknisyenlerin kabul edecekJeri bir çözüm bulmak değildir. Mesele bunu, Marmara Bölgemizin güneyinden itibaren, Avrupa'nın Akdeniz Rivierası'nda nükleer santral yoktur. Aksi ilk örnek, "Akkuyu" olacaktır!. Işte bütün bu sebeplerden dolayı, Türkiye'ye bir nükleer santral kurulması kararı muhakkak verilmekte ise, yer seçiminin behemehal yeniden değerlendirilmesi gereği vardır. Nükleer santrallar Karadeniz sahillerinde kurulmalıdır. "kamuovuna" kabul ettirmektir. Demokrâtik ülkelerde bilım ve teknik. dayatmacı bır vaklaşım gelıştiremez. Tam tersine. \ücut bulduğu kamuoyunu. ikna sorumluluğundadır. Bunu başararrnyorsa, başka seçenekler oluşturma yükümlülüğünü taşır. Aynca hiç bir namuslu bılim adamı; yanmış nükleer yakıtta birikmiş plütonyumu buradan sıyırmazsanız. o zaman 250 000 yıl; yok sıyınrsanız (ki bu işlemin, örneğin ABD'de > ıllar önce terkedildiğinı yukarıda kaydettiydik). o zamansa yine de 1000 yıl, nükleer kabristanlarda saklamanız gerekecek nükleer atıklann; bu süre zarfında, hiç bir olumsuz gelişme olmaksızın. buralarda sağlıklı bıçımde muhafaza altında bulundurulabıleceğinın. güvencesini veremez. Olsa olsa. "öyle olacağınu ortava konulan önlemler çerçevesinde, kuvvetie ümidettiğini" ıfade eder. KÖKTEN-NÜKLEERCİ ALTINCI SAV Nükleer kazalar. özellikle de Çernobil kazası çok fazla önemsenmeye değmez! Bir dığer yandan, bizdeki (bilim adamı terbiyesini özümseyememiş) kökten- kurbanlannın "en temel haklannı'" çığnedıkleri. onlann çektiği acılan küçümseyip inkâr ettikleri ve onlara tepeden bakma tavırlannı sürdürdükleri için, suçludurlar! Bu yargıyı. hele kökten-nükleerci olup, siyasi bulabilırsiniz. Bana göre şu satırlarda pek çok "doğnı" olmakla beraber, biliyor musunuz. savınıza yine de memnuniyetle katılınm. Yalnız bir koşulla. Kendınizi de siyasi davranıyor olarak ilan ederseniz. işte bu koşulla... Yaa, yok öyle sözüm ona, saftirik, bir de otorite edalı, bilimsel gerdan kıntmalarla. ama bal gibi. üstelik en koyusundan, siyasi raspa numaralan!. Şimdi son bir nokta olarak. ilk nükleer santralın kurulması öngörülen Akkuyu Mevkıi'ne ilişkin görüşümü dikkatlere getirmek istiyorum. YA AKKUYU? Sılifke'ye bağlı (Adana'nın yuvarlak yüz kilometre Batısı'ndaki) Akku>Ti Mevkii; yirmı yıl kadar önce, yıllar alan ve ulusça övünç duyabileceğimiz çalışmalarla: buraya bir nükleer santal kurulup kurulamayacagına dönük olarak; evveliyetle, stratejik (askeri- açıdan-önceliksei), sismolojik (depremsel), jeolojik (yer-oluşum- hatırlanmalıdır. 2. tkinci bir sebep Akkuyu'nun, bilhassa Marmara Bölgemız'de odaklanan başlıca sanayi yük merkezlerine uzak olmasıdır. Böyle olunca, elektrik taşınması sırasında meydana gelen kayıplar artmaktadır. 3. Üçüncü bir sebep tekniktır. Akkuyu'ya kurulması düşünülen nükleer santral, her saniyede. onlarca ton su pompalanarak, soğutulmak durumundadır. Santralın deniz kenanna kurulmak istenmesinin baş sebebi budur. Soğutma suyu ne kadar soğuk olursa. santralın \erimi o kadar yüksek olur. Şimdi, Akdeniz'le Karadeniz arasında, yaz kış, kabaca on derece kadar bir sıcaklık farklılığı bulunmaktadır. Söz konusu olgu, nükleer santralın Karadeniz sahilimızde bulunacak bir mevki yerine Akkuyu'ya kurulması durumunda, santral verimini yüzde birkaç kadar düşürür kı, bu, az önce değindiğimiz "uzaktan Oetim kayıplanyla' birleşince. Istanbul'a bir ara, elektrik kaynağı olmuş, Silahtarağa santralı kadar bir santral bölümünün heba edilmesi anlamına gelir. 4. Akkuyu'ya bir nükleer santralın kurulmasının, özellikle turistik açıdan ne denli caydıncı bir etken oluşturacağı da. kesinlikk- göz Çernobil Nükleer Santralı'nda meydana gelen kaza, arkasında bu acı görüntüleri bıraktı. nükleercilenn. sorgusuz sualsız benımsedıkleri UAEA (Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı) ve sair, çeşitli ulusların. nükleer çıkarlannı savunma işlev indeki kuruluşlann (aynca, misyonlan bu olduğu için gayet anlaşılır) propagandasından, kendilerini alamayıp. dünyayı sarsan nükleer kazalan, neredeyse arada bir olmalannın faydasını savunabilecekl!) kadar kendilerinden geçerek. küçümseme yaklaşımmdan gen duramadıklannı. hayretler içinde izliyoruz. Burada maalesef aynntıya giremiyorum. Ama şunu söylemeden geçemeyeceğım. Çernobil kazasını. yapıldığını izlediğimiz şekilde. sırf nükleer enerji üretiminin ne kadar "iyi" olduğunu, olumsuz herşeye gözünü kapayıp, holiganca savunmak üzere, onca küçümsemek için, gerçekten ya vicdansız ya da işte hasta bir atom fanatiği olmak gerekir. Bakın. Sürekli Halklar Mahkemesi Çemobil Uluslararası Tıp Komısyonu, 1996 Nisanı'nda Viyana'da gerçekleştirdiği duruşma uzantısında hangi karara vanyor: - Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı, keza ulusal atom enerjisi kurumlan ve nükleer endüstrinin çıkarlan adma bu kurumlara. tasarruf ettikleri paralan veren hükumetler.. Yalanla, baskıyla ve "ahlaki" olmayan bir biçimde, para gücünün kullanılmasıyla, nükleer enerji üretiminin, ne pahasına olursa olsun. devam ettirilmesinde israr ettikleri için.. Yenilenebilir alternatif enerji kaykalannın, her çeşidini, ortadan kaldırma girişimini sergilediklen için.. Nükleer kaza bilimsel), v.b. knterler bazında. birçok aday mevkii arasından seçilmiş; sonra da. dikkate alınması gereken tüm kriterler ıtibariyle didik didik incelenmiş; en nihayette ise, ilk nükleer santralımızın "kurulabileceği bir mevki'' olarak benımsenmişti. Gerçekte, en önce. ülkemizin başlıca sanayii yük merkezlerine yakınlığı dolayısıyla, Trakya Karadeniz sahılı üzerinde durulmuş; ancak bilhassa (o zaman) Yunanıstan'la yaşamakta oldugumuz sorunlar yüzünden, Trakya'dan (stratejik nedenle). vazgeçılmek zorunda kalınmıştı. Türkiye'ye muhakkak bir nükleer santral kurulması karan siyaseten gelıştirilmekteyse (ki şahsen bunun henüz hayli ham olduğunu düşünüyorum), o takdirde, en önce Akkuyu mevkıinin. evvelki çalışmalar \e yakınsama ötesinde. özellikle Adana'da yeni olarak meydana gelen deprem itibariyle. kamuoyu nezdinde. "sismolojik güvenliğüıin" şüpheye yer bırakmayacak biçimde kanıtlanması, keza, Akkuyu yakınındaki Ecemiş Fay Hattı'nın aktif olduğuna daır bilimsel savın dikkatle incelenmesi gerekmektedir. Bu husus saklı olarak, Akkuyu mevkiinin, yine de, "dört önemli sebepten" dolayı "en iyi bir mevki" sayılamayacağını, dikkatlere sunmak isterim. 1. tlk bir sebep, Trakya'nın stratejik sebeple dışarlanmasının, en azından bugün için, kabul edilebilir bir yaklaşım oluşturmadığıdır. Aynca, Akkuyu mevkıinin, örneğin, Kıbns'ta konuşlandınlabilecek (mutasawer) Rum Füzeleri'ne "yakın'' olduğu ardı edılemez. Bö>lesı bırgelışmenın düşmanlanmız, hatta runzmde. komşu rakiplerımız tarafından bir anti propaganda malzemesi yapılacağı, düşünülmek gerekir. Öyleyse. söz konusu hususun da muhakkak. bugüne kadar olduğundan daha farklı biçimde. o arada her halde. turistler nezdinde yapılacak bilimsel anketlerle değerlendirilmesi zorunludur. Bu çizgiden olarak şu husus önemle belirtilmelidir ki, Akdeniz'e kıyısı olan hiçbir nükleer ülkede, Silıfke'nın epey kuzeyine, taa Çanakkalemiz'e kadar çıkan bir kuşak üzerinde (Akdeniz suyu ile soğutulan) hiçbir nükleer santral yoktur. İspanya'da Madrid Bölgesı'ne elektrik sağlayan ve Akdeniz üzerine kurulu dört Ispanyol nükleer santrali, keza. Orta ttalya Bölgesi'ne elektrik sağlayan iki Italyan nükleer santralı bulunmaktadır. Ancak bunlann en güneyde olanı, Marmara Bölgemizden daha güneyde değildir. Fransanın Akdeniz sahilinde ise tek bir nükleer santral bulunmamaktadır. Bu çerçevede. ne (eski) Yugoslavyada ne de Yunanistan'da, dolayısıyla bunlann Akdeniz sahillerinde nükleer santral bulunmadığı önemle anımsanmalıdır. Demek ki, Marmara Bölgemız'ın günevinden itibaren, Avrupa'nın Akdeniz Rivierası'nda, nükleer santral yoktur. Aksı ilk örnek. "Akkuyu" olacaktır!. İşte bütün bu sebeplerden dolayı, Türkiye'ye bir nükleer santral kurulması karan muhakkak verilmekte ise, yer seçiminin behemahal yeniden değerlendirilmesi gereği vardır. Türkiye çar na çar bir nükleer kuracaksa, bunun yerı her halde Akdeniz kıyılanmızda değil, sanınm (gerekli araştırmalar saklı olarak) Trakya'nın Karadeniz sahilindedir. ÖZETLE... o Ülkemizde, "nükleer enerji üretimi" bugün artık "teknik bir zorunluluk" kesinlikle değil, "siyasi bir tercih konusudur". • Diğer taraftan, ülkemiz nükleer enerji üretimine hiç mi hiç "hazır" değildir; ciddi bir hazırlıksa, o da dolu dolu, en az bir on yıl gerektınr. • Ülkemizde nükleer enerji üretimi, gelişen dünya, özellikle de bölgemiz enerji konjonktürü yanı sıra, bilhassa da hıdrolık (su) potansıyelimızin daha yaklaşık yüzde yirmisi ancak değerlendinlebilinmişken, bugün için aynca, "öncetikli" bir sırada, hiç gösterilemeyecektir. • Ülkemizdeki uranyum ya da toryum gizillerimizin ulusal bir nükleer stratejiye baz olarak işaret edilmesiyse, hiç ınandıncı değildir. Herşey bir yana, o da (yakıt hammaddesı değil), "reaktöre konulacak duruma" getirilmış "nükleer yakrt"; milyarlarca dolarlık nükleer santralın kuruluş masraflan içinde, "yüzde birlik" bir yer, ancak tutar. Aynca toryum, fisil (doğrudan nükleer enerji üretebilir) değil, fertil (nükleer enerji üretecek maddeyi verebilir) bir maddedir; o nedenle, nükleer enerji üretiminde doğrudan kullanılmaz; fisil olan uranyuma dönüştürülmesi ise, özellikle bizim koşullanmızda, pratikçe ımkânsızdır. • "Türkiye'nin atom bombası yapmak üzere, nükleer enerji üretimine yönelmesi gerektiği'' de tam bir "aldatmacadır" Bır defa Türkiye, "Nükleer Silahlann Yayılmasının Onlenmesi AntiaşmasTna en önce ımza koymuş ülkelerden bindır. o Başka bir taraftan Akkuyu'nun (Adana'da yeni olarak meydana gelen deprem itibanyle, kamuoyu nezdinde, "sismolojik güvenliginin" şüpheye yer bırakma>acak biçimde kanıtlanması, keza, yakınındaki Ecemiş Fay Hattının aktif olduğuna dair bilimsel savın dikkatle incelenmesi gerektiği hususlan saklı olarak), buranın, bugün için artık iyı bir nükleer yer seçimi oluşturmamaktadır. Bir defa, işte, "sanayi yük merkezine" uzaktır. Oysa"askeri strateji" ıtibariyle. "Trakya Böigemize bir nükleer santral kurulmamas gerektiğiııe'' dair tez, bugün için geçerli sayılamayacaktır. Demek ki, bir nükleer santral bugün muhakkak kurulacaksa, uygun bir yer, Marmara Bölgemiz'in kuzeyinde, Karadeniz sahilinde aranmalıdır. Aynca ve önemle. Akkuyu mevkıine kurulacak bir nükleer santral, "Türkiye'nin Akdeniz sahilleri radyasyonlu" gıbi (burada sağlıklı bır nükleer enerji üretimi sürecinde), ne kadar yalan olursa olsun, ancak hiç şüphe yok ki, gayet etkin olabilecek bir antipropaganda malzemesıne çanak rutacak ve bölge turizmini korkanz. fevkalade olumsuz biçimde etkileyecektir. Akdeniz denız suyunun sıcak olması da santral termodinamik verimini yüzde birkaç mertebesinde olmakla beraber. yine de ihmal edilmemek gerekecek bir ölçüde, olumsuz etkileyecektir. • Nükleer enerji hiç şüphe yok ki. genelde gözden düşmüştür. Bıze şimdi nükleer santralı, kredisiyle getiren kuruluşlar, bunu önce kendi ülkelerinde sıkışmış olduklan için ve hükumetlerinin desteğiyle yapmaktadırlar. Böylesi bir gelişme, pazarlık gücümüzü arttıracak bir faktör olmakla beraber, yine de kökenınde yatan sebeplerle birlikte değerlendirilmek yerinde olur. • Diğer bir yandan gerek ABD'de gerekse Avrupa'da, özellikJe, Fransa ve Almanya?nın işbirliğiyle, evvelki istenmedik gelişmelen bertaraf edecek yeni nükleer tasanmlar üzerinde çalışılmaktadır. Türkiye, nükleer çağa adım atma karannı verecekse. bu gelişmelen herhalde beklemelidir. • Türkiye'nin. aynca söz konusu açıdan, önünde rahat rahat yeterli bir süre bulunmaktadır. Eğer muhakkak olacaksa, nükleer teknolojiye girişmenin zamanlaması gayet önemlidir. Böylesi bir yükü on yıl önce sırtlamış olmakla, mecburiyet tahtında şimdi ya da on yıl sonra sırtlamak arasında. kaynaklanmızı"doğru" kullanmamız itibariyle. çok ama çok fark vardır. Kanımca bugün; izleme. araştırma ve mümkün akılcı ulusal seçenekleri çalışıp geliştirme zamanıdır. Arkasında şunca görenek ve birikimi olan bir ülkenin, muhteris ama yararsız. dahası kof, kıt kanaat imkânlanmızı. ehliyet ve akılcılık çizgisinden alabildiğine uzak, plase etmeye kalktığı için, düpedüz günah sayılacak. maceracı yaklaşımlarla, gönül eğlendirmeye yönelmesini, açık söyleyeyim. hazin bulmamak mümkün değildir. Meydan verilmekte olan zarardan (şunca görenek ve birikimi olan bu ülkede, her şey bir yana, bir defa sırf bu sebeple), dönebileceğimize, yürekten güveniyoruz. BtZBÎZE ERDAL ATABEK Başarısız Olma Sanatı "Başansız Olma Sanatı", kimselerin ilgilenme diği önemli bir beceridir. Herkes "başarılı olma' peşinde koşar da "neden başansız olunur" soru- sunun yanttını kimseler merak etmez. Oyss önemli olan bir konuyu olumlu-olumsuz yanlany- la kavrayabilmektir. "Başansız Olma Sanatı "nı kavrayabilirsek arka- dan "Mutsuz Olma Sanatı"r», "Nasıl Yalnız Kalı- nır?"\ da inceleyip "talihsiz kaderimiz"\ gözden geçiren bir dizi yaparız. "Başansız Olma Sanatı"n\n ilkelerini gözden geçirirsek: - Hedef beliriemeyi dert etmeyin. "Hedef belirlemek" diye bir ilkeden söz eder- ler ama sız aldırmayın. Elbette sizin de bir hede- finiz vardır. Hatta birden daha fazla hedefiniz bi- le olabilir. Bu işin ukalalan "kendinizi dağıtmayın, belirii bir hedefiniz olsun. Üstelik bu hedefi se- çerken onu istediğinizden emin olun" derlerse de siz aldırmayın. "Hedefim olsun" diye kendinizi kı- sıtlamayın, yeteneklerinizi sınırlandırmayın. Her şey sizin hedefiniz olabilir. Sabah başka hedefi- niz olur, akşam başka. Bu sizin akıl zengınliğinizi gösterir. Kendine tek hedef seçip de ona ulaşa- cağım diye çabalayanlara gülüp geçin. Onlar ya saplantılıdır ya da hayatı fazla önemserler. Hede- finiz günlük olsun, taze kalsın. Süt de yumurta da günlük olunca taze taze tüketilmiyor mu? Hedef seçeceğim diye kendinı zorlayanlara da aldırma- yın, siz kolay ve rahat şeyleri hedef diye belleyin. Başansızlığın güvenli bir adımını atmış olun. - Zamanı kullanmayı tasa etmeyin. Bir işi yapmaya karar verdinız diyelim ya da bir yere gitmek istiyorsunuz, saate bakıp durmayın. Saat nasıl olsa size bakıyor, sizin ayrıca ona bak- manıza gerek yoktur. Geç kalırsanız ki sık sık geç kalırsınız her zaman uygun bir mazeretiniz olsun. Trafik sıkışıklığı çok iyi bir kurtarıcıdır. Kimse de size "trafik her zaman sıkışık, neden hesaba kat- mıyorsun" demez de içinden "hem tembel hem de kurnazlık ediyor" der ama aldırmayın. Başarı- sız olmayı gerçekten biliyorsunuz, bu da size ye- ter. Hayatınızı program yaparak daraltmayın, bi- liyorsunuz ki program yapmak yaratıcılığı engel- ler. Siz yaratıcı olduğunuz için programa gele- mezsiniz. "Program", önceden yazılı olan de- mektir, siz de böyle biryanlış yapmayın, bir top- lantı mı düzenliyorsunuz, ona katılmasını istedi- ğiniz kişileri iki üç gün önceden çağınn yeter. Na- sılsa yapacak başka işleri olmadığı için sizin ça- ğırmanızı bekliyohardır. Işlerinizi günlük yapın. Yapacağınız işler için size 8 saat yeter. Sekiz gün sonrasını bile hesaba katmayın. Hele 8 ay son- rası aklınıza bile gelmesin. 8 ay sonra kim gide kim gele. Herişinizi ucu ucuna yetiştirin. Ders ça- lışacaksanız sınavlann öncesini bekleyin. Başa- rısızljk kesindir. - Önce yapın, sonra düşünün. Başarısızlık için kesin ilkelerden birisi de budur. Sakın ola, yapmadan önce düşünmeyin. Siz dü- şünmekle zaman kaybedenlerden olmayın. Ön- ce yapın, sonra düşünürsünüz. Yaptığınız yanlış olursa, "Bak, bunu hiç düşünmemiştim " dersiniz. Pek pek "demek ki böyle öfmvyormuş, bir daha başka türlü yaparım" dersmız. Gene olmazsa başka bir yol denersıniz. Biliyorsunuz ki "yollar denemekle tükenmez". Bu deyiş tam böyle de- ğildi galiba ama zararı yok. Siz yapıcı olun, sürek- li olarak yapın. "Yapayım da ne yapayım, neden yapayım, nasıl yapayım" diye sorarsanız başan- sızl/k şanmıza leke sürersiniz. Sakın böyle düşün- meyin. Böyle düşünenler pek zeki olmayıp ken- dine güvenmeyenlerdir. Siz kendinize çok güve- nin. Her işin üstesinden geleceğinize güvenin. Sonuç istediğiniz gibi çıkmıyorsa ya sizi anlamı- yortardır ya da sizi baltalıyorlardır. Zaten başarı- sızlığınızı öyle çok kıskanan var ki? Sizi baltala- yanlara gülüp geçin, siz yolunuza devam edin. - Yapacağınız işte gerçekçi olmayı bir yana bırakın. Bu "gerçekçi ol" sözü sizin için değildir. Siz gerçekdışını başarmak için yaratılmışsınız. "Aca- ba yapmak istediğimin koşulları var mı?" diye düşünmeyin. Siz yapın, koşullar arkadan gelsin. Siz öyle ıvır zıvırla zaman yitirmeyin. Bir an önce başanlı olmak isteyip başarısız olun ki zamanın- da deneyim sahibi olasınız. Isteğinizi olanaklan- nızla sınırlandırmayın, siz standart birisi değilsi- niz. "Sahiben nasılbiriyim" diye sormayın, yanıt ve- remeyip duralarsınız. Oysa hiç bir şey size engel olmamalıdır. Siz başarısızlık yolunda emin adım- larla yürümelısıniz. - Başarısızlığı sakın kendinize mal etmeyin. Başansızlık mutlaka sizden başkasıyla ilişkilidir. Ya sizi çekemediler, ya engellediler ya da kaderi- niz kötüdür, kısmetiniz bağlıdır. Siz hiç bir zaman kendinizde hata bulmayın ki başarısızlık yolunda eksiksiz yürüyebilesiniz. Hem başansız olsanız ne yazar? Siz zaten yapmak istediğiniz şeyi iste- miyordunuz ki. Onu öylece denemek ıstemiştiniz, şimdi de başka bir şeyi denersiniz, olur biter. Ha- yat uzundur değil mi? Başarısızlık yolunda başarıyla yürümek için başka ilkeler de vardır ya, bunlar da yeter. Yolu- nuz açık olsun. * Nükleer Mühendis Basbakanlık Atom Enerjisi Komisyonu Nüldeer Güvenlik Komitesi ve eski Danışma Kurulu Üyesi, Haziran 1998 ACIKAYBMIZ Merhum Kamer ve Gazel'in oğlu, ailemizin can daman, değerli büyüğümüz, Suna Simur'un eşi, Seda ve Zeynep'in biricik babalan, merhum Mustafa, merhum Hıdır, merhum Kamer'in ve Fidan'ın kardeşleri, Ali ve Ibrahim'in ağabeyleri, Fındık, Aksel, Hanım ve Güler'in kayınbiraderi, Hüseyin, Pınar, Deniz, Engin, Aksel, Gülşen, Aysun, Aynur, Hasret, Özlem, Özgür. îbrahim, Serdar, Derman ve Tanya'nm amcası, Hatice, Azime, Kamer, Musa, Pınar, Hasan, Mustafa ve tnan'ın dayısı, Arslan ailesinin kıymetli damatlan înş. Müh. HÜSEYİN SİMUR4.7.1998 tarihinde bizleri derin acılar içinde bırakarak aramızdan aynlmıştır. Cenazesi 6.7.1998 Pazartesi günü (bugün) Karacaahmet Camii'nde kılınacak ikindi namazını müteakip Karacaahmet Mezarlığı'nda defnedilecektir. AİLESİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle