14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 TEMMUZ 1998 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR 11 Çağdaş Türk mizah edebiyatının kuruculanndan Aziz Nesin ölümünün 3. yılında anılıyor Aziz Nesin'iıı 'Mezar Sessiztiği' SEVGİÖZEL Sevgılı Aziz Nesin; ServerTanil- li'rıin. 16 Ocak 1996 günlü Cum- huriyet'teki "SuçluyoruBn" başlık- lı yazısında belirttiği gıb»i, arkanda bir **mezar sessizliği" bıraktın. Dü- şüncelenni bılen, savaşımını izle- yenJer olarak, bunu neden yaptığı- na kendimizce anlam vermeye ça- lışmıştıköldügünde. Kaldı ki hepi- mizin düş dünyasında bir mezann vardı; yerini bilmesek de yeryü- zünde seni de içine alan bir toprak parçası olduğu bir gerçekti. Ama üstûnde adın yazılı bir mezann ol- saydı ziyaretine kimler gelecekti? Ağzıru açmandan bile korkanlar mı? Illere ilçelere sokulmaman için gizli ya da açık "barikat" kuranlar mı? "Büyük bir yazar" olduğunu, "kerhen" söylerken nefretini sesi- ne, yûzüne yansıtanlar mı? Bizler Aziz Bey, bizler ziyareti- ne gelecektik. Eiimize iki dal çiçek alarak, övgü dolu söylevler hazır- layarak dikilecektik başına. Yoksa bu "mczar sessizliğT"ni bize mi bı- raktın? Öyle ya, yaşadığın süre içinde hep arkandan gelmiştik, mi- nicik bir adamın gölgesine bunca insanın nasıl sığdığını o günlerde hiç düşünememiştik. Seni sever- dik. ama eleştirirdik de. Bunlan du- yar, bilir, yüzümüze vurmazdın: çünkü zamanı ıyi kullanıyordun. Bir baluma bizleri zamana havale edıyordun. şimdi daha iyi anladık bunu. Bu "mezar sessizliği'' çok an- lamlıydı, belki de bizlerin bir dal çıçeğini istemedm, hpkı çocuklan- nın kendı ayaklan üstünde durma- sını isteyen ana babalar gibi... Sen önümüzde yürürken rahattık Aziz Bey, yaşlandığını hiç hesap edeme- dık, senin de hastalanabileceğini düşünemedık. Insana yaslanma ölür, diyen atasözünü hiç aklımız- dan geçirmedik. "Milliyetçi muhafazakâr"lann karabasanı oldun hep, özellikle 12 Eylül'le başlayan karanlık döne- min egemenleri, Sıvas'ta seni itfa- iye merdiveninde tartaklayanlann yerinde olmayı ne kadar isterlerdi kim bilir. Minicik bir adamdın Aziz Bey, daglar gibiydi öfken; daglar gibiydi aydınlık düşmanla- nna saldığın korku. Ne topun var- dı, ne tüfeğin Aziz Bey, minicik bir adamdın; dağlar gibiydi sesin. bir sözcüğün karanlık severleri gün- lerce uykusuz bırakıyordu. Zübük- lerle savaşıma yıllar önce karar ver- miştin, ne yakalannı bıraktın ne de onlarla uzlaştın. "Devlet iizerine düşüncelerimin tleğişime uğradığı diinem, hıılkı alabildiğine sevdiğun ve halka olan borcumun bilincine vardığun bir döneın olmuştur. Bizi, hele heleyoksul çocukları besleyen, konıyan, eğitip öğreten ve insun yapan devlet değil halktı. Kutsat olan da devlet değil halktı. (...) Ben işte bö'yle bir halka elbet borçlııyum ve höylesine borçlıt olduğıtm halka ne verseın ve ne denli versem borcumu ödemiş oiaınazdtm." Gömüyü Arayan Adam Aziz Nesin'in yaşamöyküsü Aydınlık için savaşmıştı Şimdilik bir mezann olmadığinı varsayalım Aziz Bey, Türkiye hal- kı tıpkı Pir Sultanlara, Yunuslara, ICaracaoğlanlara açtıgı gibi, sana yurdun dört bir vanmda bağnnı açacak. Söyledığınde çok kızan, sana veryansın edenler bile aptal- lık oranını tartışır, sana hak verir oldular, bı^pşnı az buluyorlar,, söz- lerin söylericeleşiyor. İyi de senbu "mezar sessizliği*'ni gerçekten bi- ze mı bıraktın Aziz Bey? Türkiye aydınlannı cezalandırmış olmadm mı? Yüzünü göriir gibi oluyorum. gülmece yazanydın ama, ağlana- cak halimize hiç gülemezdin, gü- lene de şaşardın. Kim bilir, belki şimdi bızim halimize gülüyorsun- dur. Gül Aziz Be>, bizler bu "me- zar sessizliği"ni yırtıncaya değin gül... Gül Aziz Bey, bizler yerimi- ze konuşacak bir Aziz Be> arayı- şından vazgeçip de kendi sesimizi buluncaya kadar gül. Bizler, kendi kendjmize yakınmaktan. ya da gel- "mîş, geçmış bütün zamanlann en azılı emperyalistlerine birbirimizi şikâyet etmekten cayıncaya kadar gül... Aziz Bey hem de kahkahalar- la gül ki, Aziz Nesin'in sesını bu- lalım. Aziz Nesin'in savaşımını, bıraktığı yerden onun dürüstlüğü. onun yürekliliğiyle sürdürelim. Aziz Nesin hoşluk olsun, konuşuk olsun diye konuşmuyordu, Aziz Nesin'in aptallık oranlan filan ve- rerek "medyatik" olmaya gereksi- nimi yoktu, şımşekleri iizerine çek- mekten "zevk" alan biri, ya da ma- hallenin delisi de degildi. Türkiye aydını, Aziz Nesin'in "mezar sessLdiğTm bozduğu gün, ikı metrelik bir mermer parçası önemli değil, ikı dal çiçeğı. güçlü sesını bırakacagı binlerce Aziz Ne- sin mezan bulacak. Sevgili Aziz Nesin, ışıklar içın- de yat. Vakfı ve yapıtları anısını yaşatıyor KültürServisi-Çağdaş Türk mizah edebiyatının ku- rucusuydu Aziz Nesin... 6 Temmuz 1995'te aramız- dan aynlana dek öykü, roman. şiir, oyun yazarlığıyla; yayımcılığıyla, gazeteciliğiyle, köşe yazarlığıyla sena- ristliğiyle, yayımcılığıyla, aydınlattı Türk kültür dün- yasını. 20 Aralık 1915'tedünyayagelen Nesin 80yıl- lık yaşamını halkının aydınlanmasına adamıştı. Bit- mek tükenmek bilmeyen üretim savaşında tutuklama- larla, yargılamalarla ve hapis cezalanyla mücadele et- ti, radikal tavırlan nedeniyle bir yanda dostlannı yitir- di, öte yandan ortaçağ zihniyeti tarafından yakılmak istendi. Nesin yetmişinci doğum gününde ölümü değerlen- dirirken: 'Peki ben ne istiyorum? tstediğini tek şey var: Ölümü hak etmek~.ÖIen insanlann pek çoğunun ölü- mü hak ederek öJmüş olduklarma inanmıvurum. Ölüm, insanın ulaşabileceği en üst düzey, en yüce, en ulu yer bence™' dıyordu. Sevgıleriyle, kavgalarıyla, yapıtla- rıyla ölümü hak ederek aynldı Aziz Nesin aramızdan. Bütün yaşamı adeta yazı masası ve matbaalar ara- sında geçen bilge insan 1974 yılında oğlu Ali Nesin'e yazdığı mektupta yazı makinesi üzerine şunlan söylü- vordu: "İki gün önce makinemin H harfi koptu "Başa- nmı Kanma Borçluyum' oyununun 10. ve 11. bölüm- lerini H harfi olmadan yazdını. Tabii sonradan kalem- le H harflerini yerine koydum. Biliyorsun iki daktito ma- kinem daha var. Ama ben bu makinemi çok severim. Annenleevlendiğim gün almışdm. On dokuz yıldan be- ri bu makine> le o kadar çok şey yazdım ki hatta o ka- dar güzel şeyler yazdım ki bu makine sanki benden bir parça oldu. Bana canlıy mış gibi geliyor. İnanır nusın bir iki hafta ondan aynlınca bayağı özlüyorum makinemL Burada yapı yerine hırsız gircrse en çok makinemi ça- lacak diye korkuyorum. Obür çalınan her şeyi yerine küyabihrim, onlan yeniden aJabilirim. Ama bu maki- neyi bir daha sann alamam; tıpkı kolum, elim parmak- lanm gibi birşey bu. Zavallı ö>1e de eskidi ki. bir gün çok yaşlanır yada hastalanır vaama/ olursam. maki- nem kendiliğinden benim aklımdangeçenleri kağıda va- zıverecek, bana yardım edecek. Benim olmadığun za- manlarda, bu daktik» odasının bulunduğu odadan dak- tilo sesleri duyarsanız, makineye geçirilmiş kâğıtta ya- zıiar görürseniz, hiç şaşmayın: makinem benim yanm bıraknklannu, yazmadıklanmı \aa\or demektir." Yaşamı boyunca genış aılesine bakabilmek, çocuk- lannı okutabilmek için sürekli para sıkıntısı çeken ve kâr getirecek işlere de yönelerek asıl yazmak istedik- lerine zaman ayıramamaktan yakınan Nesin para ka- zanmaya başladıMgı dönemlerde, 1972'de en büyük yapıtına imza attı: kirrisesiz ve yoksul çocukiah ökut- : mak için Nesin Vakfı'nı kurdu. Nesin Vakfl'nTn ilk yıl- lannda Vakıf arsasında çadırda kalıyordu Aziz Nesin. Bir yanda okuttuğu gençler. öte yanda yapıtlan Türk yazın dünyasının en renkli kişiliklerinden Nesin'in anı- sını ölümünün üçüncü yılında capcanh ayakta tutu- yor... Bllglner oyununu şehir Tiyatroları'ndan çekti 'Oyunumu arşivde tozlansın diye vermedim' NURDAN CtrL\NŞÜMUL Oyun yazan Recep BUginer. bu yıl Ankara Devlet Tiyatrosu tarafından sahnelenen ve 1 Öcak 1997'de Istan- bul Şehir Tiyatrolan repertuvanna alınan "Savaştan Banşa Aşktan Kav- gaya" adlı oyununu repertuvardan geri çekti. Mustafa Kemal Ata- türk'ün mücadeleli yaşamının bazı bölümlerinın konu edildiği belgesel nıteliğindeki 'Savaytan Bansa .4şk- tanKavgaya'; Kültür Bakanlığı, TB- MM ve Devlet Tiyatrolan tarafından Cumhunyetin 75. yıl kutlamalan kapsamına alındı. Bugüne dek sah- nelendiği yerlerde büyük ilgı gören ovunun dızi olması için çalışmalara devam edıliyor. Seçici kurulun oy birlığiyle Şehir Tıyatrolan'na kabul edilen oyunun sahnelenmesi konusunda bugüne dek bir girişimde bulunulmayınca Recep Bılginer oyunu geri çekmeye karar verdi. Bilginer Kenan Işık'm bazı şiirler ve destanlardan alıntılar yıparak Atatürk'le ilgili bir kolaj yıpnğını belirterek, kolaj ın drama- dan ayn bir şey olduğunu ve kendı oyu.iiinun sahnelenmemesi için bir neden olamayacağmı vurguluyor. Şehir Tiyatrolan Genel Sanat Yö- netneni Kenan Işık'ın oyunu seyret- rneciğinı, belki de oyunla ilgili yazı- laılın okumadığını belirten Recep Elpnerbu konuda şu yorumu yapı- y>r "Şehir Tıyatrolan'nın bağü bu- hniuğu Büyükşebir Betediyesi yö- nMi-ilerinin, siyasi görüşlerine özel- lklt. Atatürk \e laik Cumhuriyet fl- leleine karşı çıkmalanna ayak uy- tunıa görüntüsü veriyor ya da uer- rek isti>or olabilir. Genç bir tiyatro aLannın bö>lebirzihnhetea>akuy- «•ma çabasuu. Şehir Tıyatrolan'- «•pıriak geçnüşi adına bir talihsiz- lcHjıyorum." torhğa Şehir Tiyatrolan'nda dün attığını belirten Bilginer, bu- ^âıe dek oynanan hiçbir yapıtına Öye ilgisiz kalınmadığına dikkat ^İenk şöyle diyor: 'Seçkri kurul ta- oy biriiğiyle kabul edilen Şehir Tiyatrolan arşhinde kzusın diyeverntedim. Aynca Ata- kn'in özel yaşanıını dramatize e- e ı hr piyesi sahnelememekle, Bü- J^lŞehir Belediyesi'ne egeraen siya- Recep Bilginer'in oyunu Ata- fiirk'ün yaşamını konu alıyordu. sal göriiş ve u>gulamalann'ben Ata- türk pıyesinı sahnelemedım' biçi- mindeki övünmelerine de alet ola- mam." Recep Bilginer. Türk yazarlannın oyunlannm hem .Ankara'da hem de Istanbul'da sahnelendığini söylüyor: "Sözüm ona oyun Ankara'da o>na- nınca neden Istanbul'da da oynaya- lım demişler. Benim \e birçok Türk yazarının o> unlan hem burada hem .4nkara'da mTianır. Türkije'de öde- nekliti\atnılarsınırlı." Kenan Işık'ın kendısıne yaptığı açıklamada 'bizde kabul edflip ovnanmamış birçok oyun var' dedığını belirten Bilginer bir oyunu hem kabul edip hem de oynamamayı Şehir Tiyatrolan'nın bir ayıbı olarak görüyor. Bilginer "*Sa\aştan Banşa Aşktan Kavgaya"" adlı oyunun sıradan bir o>ıın olma- dığını vurguluyor: 'Böyle bir oyun yazar için de risk aslında. Ama oyun sahnelendiğ] yerlerde büyük ilgi gö- rüyor. Oyun seyircinin gözünü açı- yor. Sejirciyle \e cumhuriyet \anhla- nyla. Atatürk düşüncesine baglı olanlaıia özdeşleşiyor." Şehir Tiyatrolan"nın beledıyenin değil, Türkıye'nin olduğuna değini- yorBilginer:" Şehir TıyatrolanTür- kiye'nin ilk ödenekli tiyatrosu. Türk yazarlanna büyük destek vermiş bir tiyatro. Peki Türk yazarlannın yapıt- lan orada sahnelenmeyecekde nere- de sahnelenecek? Şehir Tiyatrolan yönetmeUğinin amaç maddesi Türk yazarlannı desteklemek ve Türk ti- yatrosunun güzel örneklerini sun- maktır." Gilberîo Gil Yapı Kredi SanatFestivali kapsamında bir konser verdi di'myadaher müzik, herkesiny KültürServisi- Brezilyalı ün- lü müzısyen Gilberto GİL Yapı Kredi Sanat Festivali "98 kapsa- mında bir konser \erdi. Beste- lenndekı ntmık çeşıtlılikle dık- kat çeken Gil. ızlevıcılere ol- dukça hareketli ve keyifli bir ge- ce yaşattı. Gil'ın mûziğınin hiçbir za- man büyük rakamlarla işi olma- dı. Bugüne dek yurtdışında en çok satılan albümü 'Extra', Fransa'da 50 bın. ttalya'da 20 bın olmak üzere tüm A\nıpa'da 150 bınlik bır satış grafiği çız- di. .Ancak Gil müziğinden asla ödün vermedi. "Yazanm, çala- nm ve söylerim. Benim evrenim bundan ibaret" dedı \e yoluna devam ettı. Sufı inançlanyla, Taoizm \e Budizm'le ilgilendi, daha doğnısu "İnsanın kendini geliştirmesine yönelik her şe>- toJ". 1989 yılında Yeşiller Par- tisi'neüyeoldu. 'İnsanailişkin' sorunlara duyarlı oldu hep ve müziğiyle de bunu dile getir- di." İstanbul benim için bir efsa- nev di. Buraya gelişim, bir çocuk- luk düşünün gerçekleşmesidir'" diyen Gil. konserden önce basın mensuplannın sorulannı yanıt- ladı. - Son dönem caz festivaileri- nin programlannda Latin Ame- rika kaynaklı müzige geniş yer Gil, İstanbul "a gelişinin bir çocukluk düşü olduğunu söyledi. verildiğini görüyoruz. Bu ilgiyi nasıl açıkhyorsunuz? Montreu.\ Festivali bu değı- şim için bir başlangıç oldu. Da- ha öncelen caz festivallerinin kapsamı sadece geleneksel caz örneklerinden oluşurdu. 15-20 yıldır bu festivaller diğer müzik türlerine de kapılannı açmaya başladılar. Latin Amerika ka>- naklı müziğe verilen yeri, ızle- yicinin beklentisine bağlıyo- rum. Bu müziği talep eden ge- nış bir kıtle var. - Yaşadığnuz topraklann mü- ziğini tanıtmak için yıllardır e- mek \eriyorsunuz. Oysa bugün. işin ehli oİmayanüısanlar' world musıc' diye bir şeyin alüna im- zaaüy»rlar. Bupiyasa hakkında ne düşünüyorsunuz? Amerikalılar ve Ingilizler, ge- leneksel motifleri pop müziğe transforme ediyorlar. Bu 'vrorld music' değil 'W)rW music'. Af- rikalı. Arap ya da Latm köken- li halklann kendi müziklerini daha evrensel standartlara ulaş- tırma çabalanyla ortaya çıktı, bugün ise sadece bır sınıflandır- ma, bir etiket olarak yaşıyor. Dünyaküreselleşiyorve insan- lar birbırlennin müzığini çalabi- liyorlar. Küçülen dünyada her şey ve her müzik. herkesin artık. Sınırlar ortadan kalkıyor, total bir kültür oluşuyor. - Ülkenizde yaşanan sorunla- n her zaman müziğinizle gün- deme getirdiniz. Şimdi de Yağ- murOrmanlan V'akfi'nuıdanış- ma komitesi üyeliğini yürütü- yorsunuz. Evrensel sorunlara da en az yerel konulara karşı oldu- ğunuz kadar duyaıiısınız— Yerel ve evrensel olan birdir, aynıdır artık. Modern zamanla- nn kuralı bu. Her şey hem yerel hem evrensel. Yeşiller Parti- si'nin söylediği gibi: "Evrensel düşüa, yerel hareket et! Dûnya- yı evine getir". - Son albümünüz Quanta' hakkında biraz bilgi v«rir misi- niz? Albüm iki yılda oluştu. Be- nim için karmaşık bir süreçti, çünkü o sıralar matematik, fi- zik ve izafıyet teorisi üzerinde düşünüyordum. Sonunda bu kavTamlan müzığime taşıdım. 'Quanta' adı da Quantum fızi- ğinden geliyor zaten. Bilim ger- çeklerini sanat ve şiirle anlat- mak istedim. Albümün 6-7 şar- kısı sanatla bilim arasındaki iliş- kiyi irdeliyor. Bu arada albüm- deki müzik oldukça yalın, sade. Mehveş Emeç, Yedikule Zindanlan'nda Kültür Servisi - Piyanist Mehveş Emeç ve Fran- sa'dan gelen Avrupa Gençlik Senfoni Orkestrası (Tempo de Toulouse). bu akşam 21 OO'de Yedikule Zındanları'nda bir konser verecekler. Orkestrayı Marc Ursuk yönetecegi Rapsody ûı Blue başhklı konserde Beethovven, Brahms, Dvorak, Bizet, Stra- uss, Weber \e Morricone'nin yapıtlan yorumlana- cak. Yedikule Zindanlan kapılannı 18. OO'de açacak. 19.00'da Vefa Çiftçioğlcı 'Klasikle Cazın Buluşması' başhklı bir CD dınletisi sunacak. Almanya'nm VVestdeutsche Zeitung gazetesinin "Hayran olunacak teknikte inci benzeri bir tuşe" olarak söz ertikleri Emeç. Almanya'da 'Mozart' ve 'Bösendorfer', Fransa'da "Ravel' ödüllerini kazanma- sının ardından çok genç yaşta konser kariyerine baş- ladı. 1992'den bu yana Londra'daki ünlü pedagog MariaCurcio'nun asıstanı olan sanatçı, bu yılki kon- ser sezonunda Schumann'ın yapıtlarından oluşan resital dizileriyle müzik otoriteierinın büyük beğe- nisini topladı. 1985'tekunılan Avrupa Gençlik Sen- foni Orkestrası ise Orta Pirenelerbölgesinden gelen genç müzisyenJeri bir araya getiriyor. Orkestra dü- zenli olarak, Fransa'nın yanı sıra Guadeloupe ve Kanada, Letonya, Tunus gibi ülkelerde de konser- ler vermekte. Orkestranın repertuvannda Haendel, Mozart, Bach, Beethooven gibi bestecilerin yapıt- lan. fılm müzikleri (Morricone, Cosma..). caz (Bo- ussguet) ve çağdaş müzikler(Lemeland) yer ahyor. Fransız Kültür Merkezi tarafından desteklenip, Hakan Erdogan Prodüksiyon tarafından gerçekleş- tirilen Rhapsody ın Blue konserinin biletleri AKM ve V'akkorama'nın Taksim, Akmerkez, Suadiye ma- gazalanndan temin edilebilir. Orkestra, bu konser- den sonra 9 Temmuz akşamı saat 21.15 'te de Anka- ra Gan'nda bir konser gerçekleştirecek. Bu konse- rin biletlen Dost Musk Center(Kavaklıdere. Kızı- lay), BestMüzik(Bahçelievler, Karum) ve DKNY'de satılacak. II BUAŞAMADA ŞÜKRAN KURDAKUL "Alasıl Anıyoruz Atatürk'ün Adını? Kendini ve dünyayı algılama gücü olgunlaşma- mış bireylerin çoğunlukta olduğu bir ülkede top- lumsal kanamalar hastalığa da dönüşebilir. Gırtlağına kadar borca batıran Batı, neden "Has- ta Adam..." olarak niteliyordu Osmanlı Imparator- luğu'nu? Kan kaybından kurtulamadığı için. Çöküntünün nedenini arayacak uygarlık düze- yine ulaşamadığı için. (Sorumluluğun bugünkü ku- şakların omuzlannda olmadığını biliyoruz.) Kurtuluş Savaşı da, Cumhuriyet de -geleneksel kurumlara bağlı olanlann silahlı önleme çabalan- na karşın- kendini ve dünyayı algılama gücü ka- zanabilmiş azınlıktaki bireylerin eseriydi. Ulusal bağımsızlık ortak paydasında birleşebi- len. Emperyalizm ve kapitalizmle birlikte iç düşma- nın simgesi şeriatçı kafayla savaştığının bilincin- de olan. Tarihsel olguların yinelenmesi hoş görülmeli. 1920'de işgalci ingilizin parasal desteğiyle silah- lanarak Kurtuluş için direnenleri ateş çemberinde boğmak isteyen şeriatçı, dinsizlere karşı savaştık- larına inandırmak istiyordu halkı. 2 Temmuz 1993'te otuz yedi insanı yakan şeri- atçı kafa, "Cumhuriyet Sıvas'ta kuruldu, Sıvas'ta yıkılacak.." narasıyla eyleminin kaynağındaki ide- olojiyi gizleme gereğini bile duymadı. Toplumsal kanamanm yeniden hastalığa dönüş- mesi olarak düşünebiliriz bu durumu. Acı veren, hastalığın sürmesidir. • • • 1945'te birden fazla parti kurulması yasağı kal- dınldığı zaman, iktidardaki Cumhuriyet Halk Par- tisi'ne bağlı kalem adamlarının yazılarında sık sık iki sözcükle karşılaşıyordu bizim kuşağın gazete okuru: "Yeşiltehlike..." "Tehlike" nitelemesiyle "Kuran'a dayalı devlet" ideolojisinin üzerine yürüdüklerini sanıyordu bu kalem adamlan. Gerçekte rejimin simgesi sayılan parti oy uğru- na ödün vermeyi demokrasi gereği saymaya baş- lamıştı bile. En korkuncu eğıtimde ödün. Köy Enstitüsü yerine Imam-Hatip Okulu. Öğretmen Okulu yerine Islam Enstitüsü. Yalnız din dersi mi gördü Cumhuriyet'in çocuk- lan bu okullarda? Yanıtı Demokrat Parti'nin iktidara geçmesinden bir süre sonra Adnan Menderes vermiştir: "- Siz isterseniz Hilafet'i bile getirebilirsiniz..." "Kuran'a dayalı devlet" ideolojisinin 1945'ten sonra ortaya çıkan savunucuları, dergilerinde la- ikliği komünistlik, dinsizlik olarak niteliyoriardı. Aydınlı toprak ağası Müslümanlığı oy pazanna sürdü. . Sıvas'taki toplu kıyım bu biriktmin sonucudur. * "Orhan VteH, son yazılanndan birini şu satırlarla bitiriyordu: "Hâlâ nasıl anıyoruz Atatürk'ün adını, utanmı- yor muyuz?" Aydın Büke'den İki Oafıi Üç Opera' • Kültür Servisi-Aydın Büke günümüzde sadece Mozart'ın metin yazan olarak tanınan Lorenzo Da Ponte'nin maceralı yaşamından yola çıkarak üç operanın besteleniş öyküsünü. müzıkal açıklamalannı ve dönemin perde arkasını kitap haline getirdi. Lorenzo Da Ponte'nin 1749 yılında küçük bir Italyan kasabasında başlayan ve 1838 yılında Nevv York'ta noktalanan uzun yaşamı ilginç maceralarla dolu. Özellikle 1780'lerde Saray Şairi olarak görev yaptığı Viyana'da sahnelenen operalann pek çoğunun librettosu onun kaleminde çıkıyordu. Antonio Salieri. Vincent Martin i Soler, Giuseppe Gazzaniga, Vencenzo Righini gibi de\Tİn en ünlü bestecıleriyle birlikte çalışan Lorenzo Da Ponte'nin yaşamı Boyut Kitaplan'nın Müzik Dizisi'nden çıktı. İnsancıl'da 'Bnecht Tartışmalanı' • Kültür Servisi-Aylık kültür ve sanat dergısı Insancıl'ın Temmuz sayısı çıktı. AfşarTimuçin'in 'Yalnızlığın ve Evlerin Şairi Behçet Necatigıl'. Kemal Özer'in 'Ikinci Yeni'den Toplumcu Şiire'. Temel Demirer'in '100. Yılda Brecht Tartışmalan'. Attila Erdemli'nin 'Yaşama Sorunu ve Descartes". Cstün Akmen'in 'Saatlı Meydanda Altı Saat' ve Cengız Gündogdu'nun "Yıldız Güncesi", derginin bu sayısında yer alan yazılardan bazılan. Dergide aynca Metin Ülkü'yle yapılmış bir söyleşi, Günel Altıntaş'ın öyküsü ve çeşitlı şairlerden şiirler bulunuyor. İzmit'e dev kültür merkezi • Kültür Servisi-îzmit Büyükşehir Belediyesi tarafından yaptınlan ve istanbul Atatürk Kültür Merkezi'nden sonra Türkiye'nin ikinci büyük sanatsal mekânı olma özelliğini taşıyan Süleyman Demirel Kültür Merkezı'nin yıl sonuna kadar açılacağı bildirildi. Ana mekânlar, çok amaçlı bü>ük salon, cep sineması, sergi salonlan, kütüphane ve atölyelerden oluşan merkez opera ve bale gösterimine de olanak saglayacak. Çok amaçlı salonda 4 ayn dilde çeviri irnkânı sağlayan simultane sistemi de bulunuyor. Büyükşehir Belediye Başkanı Sefa Sirmen'in verdigi bilgiye göre tamamlanma aşamasına gelen merkez, bu tür mekânlarda aranılan tüm özellikleri taşıyacak. Edebiyat ve Beştiri'nin yeni sayısı • Kültür Servisi - Ankara'da yayımlanan Edebiyat ve Eleştiri Dergisi'nin yeni sayısı çıktı. Derginin bu sayısında Feridun Andaç'ın hazırladıgı '1997'de Öykü-Roman' konulu özel bir bölüm yer alıyor. Aynca Mahmut Temizyürek'in "Ahmed Arif: Neşeli Buluşma', Taner Ay'ın 'Içerdeki Kedi-W. Burroughs'un Efsanesinin Iktidardan Kaçışı', Ahmet San'nın 'Siyah-Bir Metafor Olarak Karga', Sinan Vargı'nın 'Bilimkurguda Etik ve Gerçekler', Adnan Satıcı'nın 'Beni Seviyorum Edebiyatı', Hans Magnus Enzenberger'in 'Bir Şiir Nasıl Oluşur', Mümtaz ldil'in 'Kimseden Nefret Etmedi Turgenyev'den Nefret Ettiği Kadar',Ahmet Yıldız'ın İki Kitap' başhklı yazılan okuyuculann beğenisine sunuluyor. Bu sayıda Nâzım Hikmet, Ahmed Arif, Devrim Dirlikyapan, Ömer Faruk Hatiboğlu, Maria Şatıroğlu, Yunus Koray. Cem Savran, Kuvvet Yurdakul, Ergül Çetin, Emin Akdamar, Çiğdem Sezer, Tümay Çobanoğlu ve Orhan Tüleylioğlu'nun şiirlerine, Orhan Kemal, Hakan Şenocak ve Hasan Nami Güner'in de öykülerine yer aynlmış.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle