15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
• TEMMUZ1998 PAZAR CUMHURİYET SAYFA HABERLER Başbakan Yılmaz, Ecevit ve Sezgin ile birlikte hükümetin 1 yılını değerlendirdi 'Cranhuriyeti Meclis korıır'ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Başbakan MesutYılmaz, irticayla müca- delede izlenecek strateji konusunda Türk Silahlı Ku\"vetleri ve Genelkurmay Baş- kanlığı ile görüş aynlığı olabileceğini, ancak TSK'nin parti polıtikalanna mü- dahale etmesini doğru bulmadığını söy- ledi. İrtica ile mücadelede politikayı hü- kümetin belirleyeceğini kaydeden Yıl- maz, TBMM'yi işlevsiz bir kurum biçi- minde görmeye kimsenin hakkı olmadı- ğını belirterek u Meclis, cumhuriyetin ni- teiiklerini mutlaka koruyacakür" dedi. Başbakan Yılmaz. dün Başbakan yar- dımcılan Bülent Ecevit ve İsmet Sezgin ile birlikte düzenlediği basın toplantısın- da, hükümetin 1 yılını değerlendirdi. Yıl- maz, bugün bir yıl önceki rejim kaygıla- nndan eser kalmadığını savunurken, TB- MM'nin en zor koşullarda bile kendi içinde uzlaşmaya varabildiğini söyledi. Cumhuriyeti koruyup yükseltme görevi- ni yerine getirirken yurttaş kimliğine özen gösterilmesi gerektiğini, yurttaşlık kurumunun zedelenmesinin cumhuriye- ti korumak değil tahrip etmek olacağını kaydeden Yılmaz. irtica ile mücadeleyi buanlayışla yürüttüklerini belirtti. Mec- lis'i irade sahibi olmayan işlevsiz bir ku- rum olarak görmeye kimsenin hakkı ol- madığını \-urgulayan Başbakan, "Din Al- lah'ındır. Yatandaşlann din ve vicdan hürriyetininteminatı TürkiyeCumhuri- yeti'dir. Demokrasimizin kalbi mertebe- sindeki yüce Meclis, cumhumetin nitetik- lerini muüaka konıyacaktır. Meclis'e gü- venmeden. inanmadan ve iradcsine say- gı göstermeden Türkiye'nin meselelerini çözmek nıümkün değüdir" dedı. Yılmaz, irtica ile mücadelede ordu ile hükümet arasında gerginlik olduğu yö- nündeki haberlerin anımsatılması üzeri- ne. irticayla mücadelenin "soluk ve sa- bır" isteyen bir mücadele olduğunu vur- guladı. Yılmaz, şu görüşleri dile getirdi: "Karşimızda Türldye'yi bölmek iste- yenler gibi silahlı giiç kullanan örgüt ve- ya mensupları söz konusu değüdir. Dini- mizi istismar ederek, demokrasiyi araç kabul ederek. Türkiye'nin anayasal dii- zenini değiştirnıek iste>en bir hareket söz konusudur. Bununla mücadelenin bölü- cü terörleaynı >öntemie >apılması müm- kün değildir. Bu mücadelenin TSK'ye bı- rakılması da mümkün değüdir. DeUetin bütün kurumlanvla de\let adı\la >apıl- ması gereken bir mücadeledir. Cumhuri- yetin başlangıcından beri gelen birtehdit- le karşı karşıya olduğumuza göre bunun devlet kadrolan içindeld boyurJannı gö- zardı etmek, bir vıl içinde bunlann tü- müyle anndınlacağını düşünmekyanlış- ür. Hükümete düşen göre>, laik devleti koruma konusunda irticai faalivetlerle 1 yılın hesabını verdiler Tanklann ardmdan iktidar koltuğu DÜRDANE KIRÇUVÂL EMİNE KAPLAN ANKARA - Başbakan Mesut Yılmaz, bir yıllık iktidannm hesabını verdiği basın toplantısında. askerlerin siyasete müdahale eder tarzda açıklamalar yapmasını kabul edemeyeceğini açıklarken, yapılan multivizyon gösterisinde hareket halindeki tank görüntülerinin ardmdan Başbakanlık koltuğuna otururken gösterilmesi dikkat çekiciydi. Aynı multivizyon gösterisinde komutanlarm cenaze namazı kılarken görüntülerine yer verilmesi ise irtica ile mücadele nedeniyle çıkan görüs, aynlığı da anımsanınca "anlamlT bulundu. Mesut Yılmaz'ın 55. hükümetin l yıllık icraatını anlatmak üzere Karayollan Genel Müdürlüğü'nde düzenlediği basın topiantısında. Başbakan Yardtmcılan BüJent Ecevit ve tsmet Sezgin ile birlikte birkaç eksik dışında tüm bakanlar, bürokratlar ve koalisyon partilerine mensup milletvekilleri hazır bulundu. Çok sayıda gazetecinin izledıği basın toplantısında yaklaşık 15 dakikalık bir multivizyon gösterisi yapıldı. Büyük puntolarla yazılı "Yorumsuz" ifadesiyle başlayan multivizyon gösterisinde daha çok gazete haberlerine yer verilerek devTalınan Türkiye ve REFAHYOL hükümeti anlatılmaya çalışıldı. RP'nin kapatilmasıyla yasaklı hale gelen dönemin başbakanı Necmettin Erbakan'ın başta Libya olmak üzere her biri birer skandal olarak basına yansıyan yurtdışı gezilerine, irtica tehdidinin tırmandığı ızlenimi yaratan eski RP millervekillerinden Şevki Yılmaz'ın konuşmalanna ve Sincan olayına da yer verildi. Mesut Yılmaz, cumhuriyet tarihinin en uyumlu koalisyon hükümeti olarak nitelendirdiği 55. hükümetin icraatını anlatmak üzere düzenlediği basın toplantısına başlarken, ortaklan Ecevit ve Cindoruk'la birlikte kuruluş aşamasında hükümete destek veren ve şimdi de gündemdeki bazı yasalan cıkarmak koşuluyla seçim uzlaşmasına vardığı Baykal'a da teşekkür etmeyi unutmadı. Başbakan'ın yakJaşık 1.5 saat süren açıklamasının ardından Ecevit ve İsmet Sezgin de kısa birer konuşma yaptılar. Ardından gazetecilerin sorulannı yanıtlayan Yılmaz'ın en çok karşılaştığı soru ise Genelkurmay Ikinci Başkanı Orgeneral Çevik Bir'in açıklamalan ve hükümet-ordu gerginliği konusu oldu. Aynı yöndeki birkaç soruyu yanıtladıktan sonra, "Yeteri kadar konustuğumuzu biraz önce söykdim, ısraıia bu konuda >eniden soru sormanıza gerek yok" diyen Yılmaz, bir kez daha aynı yönde soruyla karşılaşınca sinirienerek'*Ben mi Tûrkçe konuşmuyorum. siz mi Türkçe anlamıyorsunuz" diye çıkıştı. ÇİZMEDEN YUKARI MUSA KART Türkiye'nin en büyük oto hırsızuğı çetesini bir başkomiser yönetiyormuş. Ecevit, adada ikili çözümü herkesin içine sindirmesi gerektiğini söyledi 'AB KıbnsJ taçöziimüengelledi'ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Başbakan Yardımcısı Büient Ecevit hükümetin l yıllık dış politika uygulamalannı anlatırken Kjbns sorununun çözümünde ilerleme sağlanabilmesi içm adada iki bağımsız devletin varlığının herkes tarafından kabul edilmesi gerektiğini söyledi. Ecev it. Güney Kıbns Rum Yönetimi'yle üyelik görüşmelerine başlama karannı "Kıbns sorununda çözüm arayışlanna darbe* olarak değerlendirdi. Ecevit. dün düzenlenen basın toplantısında Türkiye'nin komşulan ve yakın ilişki içinde bulunduğu ülkelerle ilişkiler ve son diplomatik gelişmeleri değerlendirdi. Ecevit, Bosna-Hersek'in esenliği ve yeniden yapılandınlması için çabalannı sürdürdüğünü belirterek Türkiye'nin dışanya yapacağı yardımlan kolaylaştıran ve etkili duruma getiren bir çerçeveye gereksinim olduğunu söyledi. Yugosla\ya'daki sorunlann çözümü için Kosovalılann daha önce kazanılmış olan haklannın \e statülerinin yeniden tanınmasının önemli bir adım olacağını kaydeden Ecevit, devlet başkanlığı seçiminin ardından Türkiye'ye yönelik tutumunu değiştiren Ermenistan konusunda şunlan söyledi: "Azerbaycan'ın topraklannın yüzde 20'sini hâlâ işgal altında tutan Ermenistan'da işbaşma gelmiş olan yeni yönetimin tutumunu kavgıvla izliyoruz. Koçaryan yönetimi, Yukan Karabağ'ın ilhak edilebikceği iddiasıvla banscı çözüm yollannı tıkayan ve uJuslararası hukuka aykın politikalara yönelmiştir. Komşumuz Ermenistan'ın bu tip maceracı ve kendine zarar vermekten başka hiçbir yere ulaşamayacağı açık olan tutum ve davranışlan bir kenara bırakması bölge istikrar ve banşına da katkı sağlayacakür." IsraiTle ilişkiler Ecevit. Israil'le ilişkilerin geliştırilmesinin hiçbir ülkenin aleyhine olmadığını belirtirken "Ancak İsrail'le ilişkilerimizin geliştirilmesi. öncelikle bu ülkenin Filistin halkuun meşru haklanna göstereceği saygıya bağlıdjr" dedi. Ecevit, Türkiye'nin AB ile var olan ortaklık ilişkilerini geliştirmesinin, birliğinin yükümlülüklerini yerine getirmesine bağlı olduğunu belirterek AB'nin Türkiye'nin iç yapısına ve Kıbns dahil dış politikasına ilişkin yanlı, önyargılı ve gerçek dışı değerlendirmeler yaptığını söyledi. Ecevit, Türkiye'nin AB konusundaki temel yaklaşımını koruduğunu. Türkiye'nin adaylığının herhangi bir siyasal koşuîa bağlanmasının kabul edilemeyeceğini vurguladı. Başbakan yardımcısı, Yunanistan'ın Türkiye'ye yönelik tutumunu eleştirirken Ankara'nın iyi niyetli, diyalog isteyen açılımlannın karşı taraftan olumlu yanıt alamadığını kaydetti. Ecevit. şöyle devam etti: "Yunanistan. Türkiye'nin AB ile ilişküerinde takip t'th'ği olumsuz politikasını sürdürmektedir. Türkiye'>c düşman olan çe\ relere hoşgörü ile yaklaşmaktadır. Türkiye'nin çıkarlannı zedeleme yönündeki bazı başka güişimlere, o arada bolücü terör örgütüne açık destek \ermektedir. Kıbns'ta gerginliği artüncı politikalar izlemektedir. Batı Trakya'daki Türk azınlığına >önelik baskılannı art&rarak sürdürmektedir. Bütün bunlan ciddi ve dikkatli bir şekilde izleyen hükümetimiz gerektigi anda gereken her türlü önlemi almaktaduf Kıbns Ecevit, Kıbns sorunundaki gelişmeleri anlatırken Güney Kıbns Rum Yönetimi ile üyelik görüşmelerine başlama karan alan AB Komisyonu'nu eleştirdi. AB'nin Kıbns'ta görüşme sürecınin temelini oluşturan siyasal eşitlik ilkesini tanımadığım belirten Ecevit, "AB, BM müzakere sürecine ve çözüm parametrelerine >ikıcı bir darbe indirmiştir. Arük Ada'daki gerçeği, iki bağımsız devlet vaıiığuu konuyla ilgili herkes içine sindirmelidir. Kıbns konusunda bir ilerleme ancak böyle sağlanabilecektir" dedi. IRMIKI AYDIN ENGİN aengin (a posta. cumhuriyet. com. tr Özelleştirmeye karşı olmaz, a- ma böylesi haraç mezat özelleş- tirmenin önüne geçmek isteye- bilirsiniz. Yapacağınız, kamu mülkünün özelleştirilmesini yağ- madan kurtarmak, ülke ekono- misinin yaranna bir işleyişin or- tamını hazırlamak olacaktır. Kapkaççılığı önleyecek düzen- lemelere gidersiniz. Keza özel- leştirmeden sağlanan gelirlerin dış ya da iç borç ödemesine kul- lanılıp çarçur edilmesinin önüne geçer; bu kaynaklann, koruna- cek kamu işletmelerini iyileştir- mekte kullanılmasını sağlayabi- lirsiniz... Ama dört gündür bu köşede tartşılan bu değil. Biz özelleştr- rreye siyasal, ideolojik neden- lefe karşı çıkan; özelleştirme histerisini şimdilerde adına glo- balizm (küreselleşme) filan de- nen, çokuluslu şirketlerin, dev mali kuruluşlann bir saldınsı ola- ra< yorumlayanlarla tartışmayı deniyoruz. Şimdi keskin bir yargı: Özel- ieştirmeye karşı çıkanlar, buna kırşılık ne önerdiklerini, özel de mülkiyete karşılıknasıl birkolek- tif mülkiyet modeli önerdiklerini somutça ortaya koymak zorun- dalar. Ucuz bir yanıtlama yegleyip "özelleştirmeler dursun, Her şey nasılsa öyle kalsın" diyenler düşüncelerini hangi kanrtlaria ve tanıtlaria süslerlerse süslesinler inandıncı olmayacaklar. "Her şey nasılsa öyle kalsın" diyenler, aslında, kamu bankala- n siyasal çıkaıiarla destekli kre- di yağmasının alanı olarak kal- sın; KİT'ler her boy ve soydan politikacının kendilerine, delege- lerine, hemşerilerine, köylüleri- ne, avanta verenlere iş ve (hale sağladığı bir avlak niteliklerini sürdürsünler; ekonominin sırtın- daki kamburlar daha da katmer- lensin, demiş oluyoriar. Keza hırsızJık yapanlar ağır ce- zalara çarptnlsın, kamu işletme- lerini siyasal çıkarlara alet etmek yasaklansın gibi görünüşü par- lak, içi kof öneriler de hiçbir an- lam taşımıyor. Her yasak delin- mek içindir ve ülkemizde böyle- si yasaklan delmek başlıbaşına bir uzmanlıkalanınadönüşmüş- tür. Sorun kanımızca daha köklü ve zordur. Sorun: Üretim araçlannın özel mülkiyetine bir seçenek yarat- maktır. Bu yalın ve kısacık cümle, dünyada bütün sol partilerin, dü- şünürlerin, teorisyenlerin, ide- ologlann en azından seksen yıl- lık (1917-1998) sorusudur. Yanıt oluştumnak üzere çok çeşitli de- nemeler, yapıldı, kâğrt üstünde iyi duran modeller üretildi. Işte size birkaçı:: Sovyetler Biıiiği'nin "sovhoz" (devlet ışletmesi) ve "to//roz"(ko- operatif mülkiyetine dayanan iş- letme) modelleri. Yugoslavlann "özyönetm" modelleri. Doğu Al- manya'nın VEB (Halka ait işlet- me) denemeleri. Macaristan'ın kooperatiflerde örgütlenmiş üre- tici mülkiyetindeki kamu işlet- meleri. Çin'in köylü birlikleri ile devlet ortaklığına dayanan sa- nayi ve tanm işletmeleri. iskan- dinav sosyal demokratlannm parti denetiminde halk girişimi modelleri. Batı Almanya'nın tü- ketici ve üretici kooperatiflerinin ortak yatırımlarına dayanan, devlet destekli işletmeleri. Arna- vutluk'un parti mülkiyetinde ağır sanayi işletmeleri... Bu liste uzar gider. Ortak nok- talan, hepsinindeçuvallamışol- masından ibaret. Özel mülkiye- tin karşısına çıkanlan bu "kolek- tif mülkiyet" modelleri, şu ya da bu oranda ve çoğu kez kısa sü- reli başanlardan sonra hantal, teknolojik yenilenmeyı becere- meyen, çalışanlarda "Benim-bi- zim mülkümüz" duygusu yara- tamayan, verimsiz, ülke ekono- misinin sırtna kambur olan ku- ruluşlardı. Hemen hepsi sonun- da birer "devlet mülkiyeti"r\e dö- nüştü. Işçiler karşılannda kaprta- list patron yerine, patron devle- ti buldular. Yaratılan değere pat- ron yerine devletin el koyduğu- nu ve bu değerin nereye nasıl kullanılacağına da patron yerine devlet bürokratlannın, parti seç- kinlerinin karar verdiğini gördü- ler. Onca propagandaya rağ- men bunun özel mülkiyete bir seçenek oluşturan "kolektifmül- kiyet" olmadığını sezgisiyle, ya- şam deneyleriyle kavradılar. Ekonomik çöküşün ebeliğini de işte bu gerçek yapt. Özelleştirmeye karşı çıkmak bu soruya yanıt aramak demek. "Bulmak" değil "aramak". Ce- sur ve yeni denemelerden kork- mamak. Daha önceki deneyler- den dersler cıkarmak üzere çok sıkı ders çalışmak demek. Var olan Marksist partilerin (ÖDRİR EMER SİP) ve aynı en- dişeleri belli ölçülerde duyan sosyal demokrat partilerin prog- ramlannı bir de bu gözle tarasak acaba nasıl bir yanıt bulacağız? "Özelleştirmeyip de neyapa- lım kardeşim" diyenleri sustura- cak yanıtlar bulabilecek miyiz? mücadelevidemokratik sistem içerisinde ve hukuk devleti kurallan içinde yürüt- mektir. Başkalannın başka türlü müca- dele anlayışı varsa, hükümet olarak bu- nu paylaşmıyoruz." 'Kutsal ittifak, cumhuriyetçi blok' İrtica ile mücadelede TSK ve Genel- kurmay ile farklı yaklaşımlann söz ko- nusu olabileceğini belirten Yılmaz, şöy- le devam etti: "Bunu demokratik açık toplumda do- ğal karşılıyorum. Ama netice itibanyla >etki Meclis'te ve millete karşı sorumlu- luk taşıyan hükümete aittir. Nihai politi- kayı belirlevecekolan hükümet- tir. TSK'nin önceki dönemde ve bizim hükümetimiz döneminde gösterdiği duyarlılığı takdirie karşılıvorum.ama bunun Silah- lı Kuvvetieriınizin geleneğine de uymayan biçimde, parti politi- kalanna müdahale ttnıe, Türki- ye'nin sivasi tablosuna görüş serdetme boyutuna varmasını da hiçbir şekilde doğru karşüa- nuyorum. Bana göre>apılan ha- reket yanlışür. Bir kamu görev- lisinin >apugı yanhş üzerioe be- nim yorum yapmam ikinci bir vanuş ouır." Başbakan Yılmaz, Cumhur- başkanı Süleyman Demirel'in önerileri arasında bulunan "se- çim ittifakı*' konusunda da, "Kutsal ittifak ve cumhuriyetçi blok deyimlerinin yanlışlığına da değinmek gerekmektedir. Bu riir avnmlar >anhş ve fevkalade tehlikeüdir" diye konuştu. Başbakan Yardımcısı ve Mıl- li Savunma Bakanı Sezgin, ga- zetecilerin sorulan üzerine, Ge- nelkurmay 2. Başkanı Çevik Bir'in söz konusu beyanda bu- lunmadığını kendisine söyledi- ğini belirterek "Olmayan bir beyan üzerine fikir vürütmenin doğru olmadığuıa inamyorum" diye konuştu. Yılmaz, hükümetin çalışma- lanyla ilgili olarak şu açıklama- lan yaptı: Yasa ve reformlan Bakanlar Kurulu'nda 175 tasan kabul edildi. Milli eğitim refoımu, öğ- retmenlere yüzde 18 ek zam, vergi kimlik numarasının yay- gınlaştınlması, OHAL ve kal- ktnmada öncelikli yörelerde is- tihdamın ve yatınmlann teşvik edilmesi, yap-işlet, yap-işlet- devret modelleriyle enerji tesis- leri yapılması, Mera ve Haller Yasası. muhtaç erbaş ve er aile- lerinin ücretsiz tedavilerinin sağlanmasına ilişkin yasa tasa- nlan yaşama geçirildi. Vergi, yerel yönetimler ve adalet re- formlan, örgütlü suçlarla mü- cadele yasa tasansı. çeteler için- de yer alan veya bu faaliyetler- den haberdar olan devlet me- murlan için pişmanlık yasa ta- sansı, irticayla daha etkili mü- cadele için yasa tasanlan Mec- lis gündemine alındı. Ekonomi: Sağlam ve ilkeli bir para politikası ile bozulan mali dengeler yeniden kuruldu. Piyasalann hükümetin ekono- mi programına güveni sağlandı. Bu sayede çeşitli dönemlerde ortaya çıkan uluslararası krizle- re rağmen, mali piyasalardaki istikrar korundu. Bütçe ödenek- leri amacına uygun ve yerinde kullanıldı. Hükümet bu yıl ek bütçe yapmamak karanndadır. Hükümet enflasyonla mücade- lede elde etmeye başladığı olumlu sonuçlardan rehavete kapılmamaktadır. Bütçe tahmi- ninden 382 trilyon lira fazla ver- gi tahsilatı gerçekleştirildi. Odeme güçlüğü içerisine bulu- nan mükellefiere yıllık yüzde 120 yerine çok düşük bir oran olan yüzde 6 tecil faizi ile 12 ay- da borçlannı ödeme kolaylığı sağlandı. Eğitim: Milli eğitim, çağın gereklerine uygun bir sisteme kavuşturuldu. Çağdaş eğitim standardıyla; çocuklar 30 kişi- lik sınıflarda okuyacak, tam gün eğitim alacak, bilgisayan ilköğ- retim çağında tanıyarak kullan- mabecerisini kazanacaklar. Ge- nel ve mesleki ortaöğretim okullanna ilgi alanlanna göre yönlendirme yapılacak. Yatılı ilköğretim bölge okullannın sa- yısı 155'e, pansiyonlu ilköğre- tim okullannın sayısı 27'den 68'e çıkanldı. Doğu ve Güney- doğu Anadolu başta olmak üze- re öğretmen açığını kapatmak için 49 bin öğretmen ataması yapıldı. Sağhk: 21 milyon 400 bin yurttaşın sağlık güvencesine kavuşturulacağı yasa tasansı hazırlandı. Sağlık reformunun kişisel sağlık sigortası sistemin- den sonraki aşamalan, aile he- kimliği sistemi ve devlet hasta- nelerinin yerel yönetimlerle iş- birliği içinde özerkleştirilmesi- dir. Doğu ve Güneydoğu'da hastanalerin gereksinimlerinin karşılanması amacıyla 5 bin 600 sağlık personefi ile 1320 genel ve yardımcı hizmet perso- neli gönderildi. Trafik kazalan- nın yoğun olduğu yerlerde acil yardım istasyonlan kuruldu. POLflİKA GÜNLÜĞÜ HİKMET ÇETİNKAYA . /iki Yazgı Birleşti. Kalabalığın içinde çekingen bir kadın... Sessizlik- te ve rüzgârda karşımıza çıkan hüzün... Bir fırtına öncesi sessizlik, biraz umursamazlık.. biraz dakınlganlık... Acaba ellerinde, avuçlarında saklı olan nedir? Temiz şeyler düşündüğümüzden beri hiç böyle- sine yonjlmamıştık, hiç ağlamamıştık sabaha dek... Bir otel odası, pencereden baktığımızda Akde- niz... Palmiyeler, limon ve portakal bahçeleri... Öyle uzun uzadıya düşünmeye gerek yok!.. İki yazgı nasıl birleşti, nasıl kucaklaştı birbiriyle... Alfred Jarry ne diyordu sen karşısına çıktığın an- da: "Burası yüksekçedir ruhu duymaz kimsenin; ve mutlak aşk, artıkyadsımaz kendini..." Hani anımsar mısın donmuş güneşi, Antonio Machado'nun "Sevgilim meltemdir" diye başla- yan dizelerini?.. Gözlerinde bir giz yanıyor, el değmemiş; kızıl yon- ca can yoldaşım benim! Susuzluk mu yoksa yolu- mun üstündeki su musun sen? Anlat bana kendini, anlat Akdeniz nasıl bakıyor sana!.. "Rüzgâr getirdi bana adını sabah alacasında; dağ tekrahıyor ayak seslerinin yankısını... Gözlerim seni görmeyecek bekliyor seni yüreğim!" Bak bu sabah uyandığında masmavi gökyüzü be- nim; benim Akdeniz, mor dağlann zirvesinde bek- leyen benim... Unutma, bir aşk sana kurtarıcıdır... Ağlarken eriyoruz az buçuk mutluluğa; Fargue'yi tanımıyoruz 'titreyen' sevdayla... Belki o saatte haykınyoruz, bulutlan kovalıyoruz... Ağlıyoruz saatlerce, sevdanın peşinden koşuyo- ruz... Diyoruz ki: "Sen birkırfangıç gibisin, baharta dönen ama gü- zün göç eden..." ••• Gizli biryeraltı sevinci sıçrayıp gider benden uzak- lara... Işıl ışıl maviler çınlar... Bir şiir okunur Pierre Jean Jouve'den, uykuya dalmış tek bir kadın anımsanır; Metin Eloğlu'dan bir aşk masalı dinlenir: "Aşksa bu, ben vanm, günlerimin sığı; gündüze de kalasın diye sevdim seni geceden..." Bir Akdeniz akşamında limon ve portakal bahçe- lerindeyim; Finike'den Kaş'a; Fethiye'den Marma- ris'e dek seninleyim... Bak sabah oldu uyandın mı, çiçekler topladın mı çocuğum!.. Yunus Yaşar, sanki seni yazmış sevdalan anla- tırken: "ömrümüz ki peşinden iz sürdü acının doru tayı denizaşın sevdalara dalmıştık zaman koştu bizden önce ' '''"* bakakaldıkardından." . ' .'"î""";' Bir tuhaftı hüzün... Kaçan aşktı, kaçan bizdik!.. Yitirilen zamanlarda, doludizgin mevsimlerde yok oluyorduk... Tek tek vurdular bizi... Ayırdılar, parçaladılar... Dedik ki: "Oyalandık birdönem deniz sofalannda; saçlan- na kırmızı yosunlar takmış deniz perilehyle; boğul- duk sonra uyanınca ansızın insan sesleriyle..." • • • Sen Akdeniz'de oyalan, limon ve portakal bahçe- lerindedolaş... Kaldır başını göğe bak!.. Akdeniz seni kucaklasın!.. Hareketli günlerden bir karnaval rüzgân essin; bı- rak da haykırayım son defa, Mayakovski'nin zırfıtı yüregi çarpsın... Aşkından gayn başka akdeniz yok!.. Aşkından gayn başka hiçbir güneş yok!.. Boşunadırağlayıp haykırmam biliyorum; boşuna- dır sızlanmalar bir akşamüstü kalabalığında... Dünya portakal rengi dünya mavi... Sözcüklerde yalan yok yanhş falan arama... Artık türküler yakmak yasak Bize... Şon kez dinle Paul Eluard'ı... Üzülmeağlama!.. "El eleyken biz ikimiz Sanınz her yer evimiz Serin bir ağaç altındayız Karanlık gökyüzü altındayız Evlerin köşesinde çatıların altındayız Apaydınlık bir sokaktayız Buğulu gözlerindeyiz kalabalığın Akıllılann delilerin yanındayız Küçüklehe büyüklerle iç içeyiz. Yok aşkın gizlisi saklısı Ortadayız işte çınlçıplağız Sanki bütün sevişenler yanımızda." hckaya(5 posta.cumhuriyet.com.tr Faks numaramtz: 0212/ 513 90 98 Ç A G D A S Y A Y I N L A R I CAĞININ TANIĞI ÜÇ YAZAR 2. BASI «COOCTt KlfBİUY OLAYI VE TARİKAT KUffUUM 4. BASI 550 000 TL SANCIU riLLAR KUŞATIUIIŞ SOKAKLAR 4. BASI «KOOOTl KUZU POSTUHD* KURT 2. BASI aooooon. ZAMBAK SANA DA BUIASTI KAN 2. BASI 800 000 TU »İNIARONUNUN KA2UUH 2. BASI 900 000 TL Â$IK KADIHLAR SOKAİI 2. BASI SOOOOOTl SERİATPAZARI 800 000 TL SEVDANIN ADRESİ BELLİ DEĞİL 1 000 000 TL Çağ Pazartama A.Ş. Türkocağı Caddest No:39/41 (34334) Cağaloğlu-lstanbul Tel: (0212) 514 01 96
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle