Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 5 TEMMUZ 1998 PAZAR
12 KULTUR
Demir Özlü, ödüllü 'Ithaka'ya Yolculuk'ta bir sürgünün içindeki şiiri anlatıyor
Düslerim dokundu IstanbııPa.•.
FECİRALPTEKtV
Yurdundan 'ayndüşmüş' bir ya-
zar... Demir Özlü. Sürgün yaşadı-
ğı 10 yılın yalnızlığını, boşluğu ve
içindeki şiiri anlattığı 'fthaka'ya
Yoknıluk' adlı kitabıyla 1998 Yu-
nus Nadi Roman Ödülü'nün sahı-
bi oldu.
Geçen lcasım ayında da Dünya
Kitap Dergisi tarafmdan Yılın KJ-
tabı seçilen 'fthaka'ya Yolculuk'.
yazann haberi olmadan. yayıncısı
tarafından gönderilmiş Yunus Na-
di Ödülleri Yanşma- ____mmm
sı'na. Liseyi bitirdiği
yıl, Giimüşsuyu'nda
oturduğu zamanlarda
Mete Caddesi'nde tanı-
yıp âşık olduğu kız ıçin
yazdığı öyküyle ilk kez
1953-54'tekaüldığı Yu-
nus Nadi Yanşması'nda
ise ödül alamamış Öz-
lü, ama kırılmamış.
üzülmemiş. O yıl ödü-
le değer bulunan Ay-
peri Akahn'Ia 20 yıl
sonra tanışmış. Yine «———
gençlik arkadaşlaruıdan AsafÇîğil-
tepe de 1956-57"de şiir ödülünü
kazanmış. Bu yüzden, Yunus Na-
di Ödülleri'yle özel bir ılmtisının
olduğunu söylüyor Özlü.
'İthaka'ya Vokuiuk'. karşılıklı
konuşma, soru ve cevaplardan olu-
şan bir soruşturma bıçimınde ge-
lişiyor. Özlü, edebiyatta sürgünün
simgesi olmuş LTysses'in tthaka'ya
dönüş yolculuğuna göndermeler
yaparak. yurdundan ayn düşmüş bir
yazann yalnızlığını ve hüznünü
anlatıyor kitabında. Kendi dönüş
yolculuğu çerçevesinde geçmişin
izlenni anyor, bu bitmez tüken-
mez yolculukla gelen özlemı ve
acıyı dile getiriyor.
Olû,
Ulysses'in
Ithaka'ya
dönüş
yolculuğuna
göndermeler
yapıyor
kitabında.
Özlü'yle sürgünler, Jthaka'lar,
geçmişin izleri ve Istanbul üzeri-
ne konuştuk.
-Kitaptakullandığınız soruştur-
ma biçimijıin, anlabmınıza ne gibi
katkılan oldu?
Soru karşılığında cevap olarak
anlatmaya geçince - kı zaten soru-
lar kısa. cevaplar uzun - kendimi
çok daha ıvi ifade edebılıyorum.
Çok daha iyi anlatabiliyorum iste-
dıklerimi, çünkü hem 'ben' anla-
tımı kurabiliyorum, hem de karşım-
dakiyle konuşur, onu örnek göste-
_ _ ^ _ _ rirgıbi'sen'anlatımı...
Böylece ifade zengin-
leşiyor.
- Ithaka'ya yukuluk,
'kişinın kendi varlığı-
nın araştırmasmı yap-
masi' anlamınagebyor-
sa, nedir kişi>i bu yot-
culuğa iten?
Yaşam da bir yolcu-
Iuktur, ama yazarya da
kendi öznelliğı ile çok
baş başa kalan kişinin
- ki yazar da böyledir -
— — ,ç yolculuklara çıkma-
sı çok doğal. İç yolculuk da insa-
nın kendi yaşamını yeniden göz-
den geçırmesi. varoluşunu metafi-
zık boyutlanna kadar araştırması-
dır. Yazann, kâğıtlarla baş başa ka-
lınca, o varoluşsal boşlukla ya da
ölümle de baş başa kaldığı birçok
kez belırtildi. Zaten izole olduğu-
muz zaman en çok ölüm düşünce-
si bizi yoklar.
- Peki sizin İthaka'nız nedir, ne-
residir?
tthaka benim için temelde Is-
tanbul'dur, lstanbul'un bağlı oldu-
ğum yerlen... Örneğın eskı sınema-
lar bölümü. Kitabın son bölümle-
rinı yazarken Ithaka'nın bırdeço-
cukluğumun geçtıği yerler. Bur-
na, fakat kendimden çok şey kay-
bettiğimi sanmıyorum. fnsanhayal
gücüyle yeni bir fstanbul yaratı-
yor ve onun içinde, düşüncesinde
yaşayabıliyor. Örneğın 1984yılın-
da Berlin'de VVannsee'ye gıttim.
Hayalimde yeniden varattığım Is-
tanbul'u yazdım, 'Bir Beyoğlu Dü-
şü'. Neredeyse Beyoğlu'ndaki ya-
pılan ve sokaklan tek tek hatırlı-
yordum.
- Ayn düşmek, belki daha da
besiedi tstanbul'a olan aşkınm...
Beslemıştır tabıı, ama ben genç-
lık yıllarımın tstan- „ „ _ _
bul'una da tutkuyla
bağlıydım zaten. Son-
ra bozulması itti beni.
1960'lıyıllarda.OIivio
Han'dan sabaha doğru
Ömer Uluç'la çıkıp
bomboş Istiklal Cadde-
si'nde yürürdük. Bu ka-
dar güzel bir Istanbul
düşünülemezdi
- Kitapta, yaşadığı-
ntz yerin yaşamın ta
kendisi olduğundan söz
edivorsunuz. .N'edir bu
jfstanbul
üzerine düşler
kurdum ve
düşlerimi
ziyaret ettim,
düşlerim
içinde
dolaştım.
'lthaka,geçmişimizdenbiziçekenherver.'(Fotoğraf: UGUR DEMÎR)
dur, Simav kasabası ve 18 yaşım-
dan sonra sahip olduğum çalışma
odalan olduğunu anladım. Ithaka,
geçmışımızden bizı çeken heryer-
dır, ınsanın kendi yurdu yanı.
- Bir de bu uzun yolculuk sıra-
sında 'kendi yarattığınız' İtha-
ka'lardan söz ediyorsunuz-.
Insan yurdundan ayn düşünce
geçmişıne dönük hayallerde yara-
tıyor. Örneğin şimdi oturduğum
Feriköy'deki evın arka odası. Ora-
da çok az bulunduğum halde hep
anılanmda yaşadı. Gizlice Türki-
ye'ye dönmek ve hiç dışan çıkma-
dan o odada yaşamayı hayal etti-
ğım zamanlar oldu. Şimdi o oda-
da yaşıyorum ve çok mutluyum.
- Sürgün olmak. İstanbul'dan
ayn düşmek neierçaidı sizden?
IstanbuTdan ayn düşmüş olmak
zaman zaman büvük acılar verdi ba-
bagı böylesine güçlü kılan?
Bütün romanlanmda vardır bu
eğilim. Mekânlar insanlan bıçım-
lendiriyor bence, kişi üzennde bü-
yük etkısi oluyor. Ben Istanbullu-
yum. Bir Istanbulluyu dünyanın
neresinde görsem uzaktan tanınm.
Aynı eğılım, büyük romancı Bal-
zac'ta da var sanmm.
- Romanda, geri dönüşünüzde
yurdunuzu değişmiş bulma kaygı-
nıa dile getiriyorsunuz. Peki ya za-
man içinde kişinin geçirdiği degi-
sim?
Kendimizdeki değişim, bıraz
bılgeleşmek... Dünyayı bilmek,
çok daha hoşgörülü olmak. Bizde-
kı değişim ürkütücü değil, rahat-
latıcı. Ömeğin gençlik yıllanma
göre daha az gerilimlıyım. Mekân-
lann ise kötü yönde değişmesınden
korkuyor insan. Çünkü silinen me-
kânlar, bizim yaşadıklanmızdan
çok şey götürüyor.
-"Gerçekten sonralan bir ziya-
retçiymişün gibi dolaştım o büyü-
lü kenti, İstanbul'u..- Önce düşle-
rimdeki ziyaretçL Sonra düşleriy-
leprayı ziyaret eden biri. Sonra da
gerçekbirziyaretçi." Geçirdiğiniz
bu iiç evTeyi biraz açıklar mısuuz?
Önce Istanbul üzerine düşler
mm^m^ kurdum \e kendi düş-
lerimi ziyaret ettim,
kendi düşlerim içinde
dolaştım. Sonra düşle-
rimi, nesnel olarak do-
kunamadığım Istan-
bul'a dokunmalan için
genişlettım. 10 yıl son-
ra da lstanbul'a dön-
düm ve ilk gelişlerim-
de kendimi hep bir zi-
yaretçi gibi hissediyor-
dum.
-GençMğiııizuıttna-
ka'smı veniden benim-
sevebüeccginize inanmadıgınız için,
içinde yaşadığınız gerçekle de güç-
lü bağlar kuramamaktan söz edi-
vorsunuz kitapta. Sürgün yaşadı-.
ğımz yıUaru) ardından yine tstan-
bul'dasuuz işte _
10 yıl aradan sonra ilk gelişim-
de, îstanbul'la gerçek, nesnel bağ-
lantılar kuramıyordum. Bir düş,
bir sann içinde dolaşıyor gibiy-
dım. Şimdi, 8 yıldır yeniden nes-
nel bağlar kurmaya çalışıyorum
îstanbul'la. Ama bu bağlar, eski-
lerinden çok kopuk. En çok konu-
şabildiğım, en önemli arkadaşla-
nm .AsafÇiğiltepe, Güner Sümer,
Onat Kudar da yaşamda değıller
artık.
Zeliha Berksoy, Victorien Sardou 'nun oyununu sahneleyecek
'Tosca
y
tiyatro sahnesindeGÜL ERÇETİN
Çoğumuzun Puccini'nin bestelediği opera-
dan tamdığı "Tosca". önümüzdekı sezon Zeü-
ha Berksoy'un girişımleriyle Dostlar Tiyatro-
su'nda sahnelenecek. Türkiye'de opera yoru-
muyla ilk kez Semiha Berksoy'un canlandırdı-
ğı Tbsca'yı bu kez kızı tiyatro sahnelerine taşı-
yacak Zeliha Berksoy 'u Tosca'yı sahnelemeve
yönelten nokta cumhuriyetçılerlerle krallık ta-
raftarlannm arasındaki mücadele sırasında ge-
lişen olaylann bugünün Türkiyesı için de çok
şey söylüyor olması. Ancak annesi bir sabah
kahvaltısında kendisine bu oyunu sahnelemesı-
ni teklif edene dek opera metninın aslında Fran-
sız yazar VTctorien Sardou'nun 'La Tosca' adlı
oyunundan alındığınm farkında değilmış Berk-
soy. Sahneleme karan almadan önce ilk olarak
Sarata Bernard'ın sahnelediğı orjınal metnın
peşine düşüyor. .Ancak tarihi nıtehk taşıdığın-
dan metne uzun araştırmalar sonrasında Prof. Fi-
Hz AH'nin yardımlanyla ulaşabiliyor
Victorien Sardou'nun metnini ilk olarak Ver-
di bestelemek ıstiyor. Ancak ilerleyen yaşı ne-
deniyle Puccinfye götürüyor oyunu ve bestele-
mesini teklif ediyor. Opera ilk olarak 1900 yı-
lında Roma'da sahneleniyor. Türkiye'dekı ilk
yorumunu ise Carl Ebert 1941 yılında gerçek-
leştinyor. O dönemde konservatuvar henüz ilk
• Zeliha Berksoy için en önemli
kesişmeler ise annesi Semiha
Berksoy ve yedi yıl sahne
hocalığını yaptığı ve geçen yıl
kaybettiğimiz öğrencisi Zehra
Yıldız'dan sonra bu rolü
üstlenecek olmak.
mezunlannı vermedığinden yurtdışmdan gelen
Semiha Berksoy ve Nurullah Taşkıran rol alı-
yor Tosca'da. Yapıt Türkiye'de profesyonel ar-
tıstlerin sahnelediği ilk opera olma niteliğıni de
îaşıyor.
Operada olaylar Roma polis müdürii Baron
Scarpıa tarafından tutuklanan özgürlük tarafta-
n eski konsül Angelotti'nin cezaevınden kaçıp
Sant' Andrea della Valle kilisesine saklanma-
sıyla başlıyor. Arkadaşı Cavaradosi aynı tapınak-
ta duvar resımleri yapmaktadır. Angelotti
!
nin Ca-
varadosı'den yardım istediği sırada ressamm
sevgılısi Tosca gelir. onun kuşkulu davaranışla-
nndan şüphelenır ve kendisini aldattığını sanır.
Tosca gıdınce ikı adam ressamın sayfiye ev in-
de saklanmaya karar verirler. Scarpia kaçağı ız-
leyerek kiliseye kadar ulaşmıştır. Bu arada Na-
polyon'un yenılgiye ugradığı öğrenilir. Scarpıo.
Tosca'ya âşıktır. Onun kıskançlığını körükleye-
rek amacına ulaşmak ıster. Kadını sevdiğınden
soğutmanm yanı sıra, kaçağın izını bulacak ve
Tosca'ya kavuşacaktır. Polıs memurunun bu
doğrultuda gerçekleştırdiği planlar. oyunun bir
trajediyle son bulmasına neden olur.
Tosca'nın ilk Türkçe çevırisı 1941 yılında
Semiha Berksoy 'un ricası üzerine araya Hasan
Ali Yücel'ın de gırmesiyle hapıshanedekı Nâ-
zım Hıkmet'e yaptırıldı. Daha sonra defalarca
ke7 sahnelendi Tosca. Zeliha Berksoy için en
önemli kesişmeler ise annesi ve yedi yıl sahne
hocalığını yaptığı ve geçen yıl kaybettiğimiz
öğrencİM Zehra Yıldız'dan sonra bu rolü üstle-
necek olmak
Sardou"nun oyun metnini ise Türkçe'ye Ah-
met Cemai aktanyor. Bu yıl otuzuncu sanat yı-
lı nedeniyle Sokrates'ın SaMinması'nı sahnele-
yecek olan GencoErkal oyuncu ya da yönetmen
olarak görev alamayacak Tosca"da. Yönetmen
ve öteki oyuncular yaz sonuna doğru çevinnin
tamamlanmasmın ardından belirginleşecek. An-
cak Zeliha Berksoy, oyunun, dramın temel ko-
nusunu ortaya çıkaracak, az kadrolu, modern bir
yorumla sahneleneceğini belirtiyor. Sanatçı po-
lis yönetimi, cumhuriyetçilerin özgürlük ve ada-
let savaşı temalarıyla bugüne pek çok mesaj ta-
şıyacak olan oyunu Cumhuriyet'm 75. yıl kut-
lamalanna yetiştırerek ocak ayına kadar sahne-
Jemek istiyor. Berksoy,modern birjorum sunacak. (Fotoğraf: ÜĞUR GÜNYÜZ)
Suisse Romande Orkestrası'nın şefi Fabio Luisi, çok önemli bir geçmişe sahip olduklannı belirtiyor
4
ORS, yeni ve çağdaş olanı yakalamayı bflüyor'
ÖZLEMGÜLŞEN
Istanbul Kültür ve Sanat Vakfi tarafın-
dan düzenlenen 26. Uluslararası Istanbul
Müzık Festivali kapsamında geçen giin
Suisse Romande Orkestrası (ORS) mü-
zikseverlerle buluştu. Şef Fabio Luisi "nın
yönettıği orkestra, ilk gece Kim Kashkas-
hian'a (viyola). ikinci gece ise İdil Birefe
(piyano) eşlik etti. Orkestra, ıki gece üst
üste verdiği konserlerde; Franz Joseph
Haydn, Bela Bartok, Arthur Honegger,
Maurice Ravel ve Hector Beriioz' un y a-
pıtlannı seslendırdi.
Merkezi Cenewe"de olan Suisse Ro-
mande Orkestrası, 1918 yılında Ernest
Ansermet tarafından bölgesel bir orkest-
ra olarak kuruldu. Ansermet'den sonra or-
kestrayı yöneten şefler Paul Klecki, Wolf-
gang SaHailisch, Horst Stein, Armin Jor-
dan ve Fabio Luisi, kendilerine miras ka-
lan repertuvan genişletmek ve enstrüman-
lan zenginleştirmek yolundaki üstün ça-
balanyla tanındılar. Debussy, orkestraya
pekçok yapıtını adadı. ORS. Debussy'nin
yanı sıra Ravet Honegger,Stravinsld, Pro-
kofiev, Bartok, Martinu, Martin ve Brit-
ten gabı bestecılerinyapıtlannı lsviçreli mü-
zıkseverlere tanıttı. Etkinliklennı çok yön-
lü olarak sürdüren orkestra, Isv ıçre Fede-
rasyonunun 700. yıl kutlamalannda Isviç-
re hükümetı tarafindan kültür elçisi ola-
rak görev lendırıldi. ORS, 1999 yılında
"Fetes de \-çnerons"da (Bağcılar Şenli-
ğı) Fabio Luisi yönetiminde konserler ve-
recek. Luisi aynı zamanda orkestranın sa-
nat ve rnüzik yönetmeni. Müziğe piyano
ile başlayan Luici, piyano eğitimini ta-
mamladıktan sonra Avusturya'da orkest-
ra şeflıgı kurslanna katıldı ve Milan Hor-
vat'ın rehberlığınde üstün başan sertifı-
kası aldı. 1984-87 yıllan arasında Graz
Operası'nda şeflik yaptığı sırada piyanist
v e eşlikçi olarak birçok radyo kaydıiıa ka-
tıldı. Uluslararası kariyerine Münih'te
Bavyera Devlet Operası'nda başlayan Lu-
ıcı. 1988 yılmdan itibaren çeşitli opera-
lar ve orkestralar yönetiyor. Sanatçının
y aptığı kayıtlar arasında Edita Gruberov a
ile Bellini'nin Puntanı operası, Tlıomas
Hampson ile opera aryalan bulunuyor.
Luici, piyano çalarak başladığı müzik
çalışmalannı neden orkestra şefliği kurs-
lanna katılarak sürdürdüğünü şöyîe açık-
lıyor "Müzikkariy«rimin haşlangıanda dü-
;üncem bir piyanist olmakn. Piyano eğiti-
minıi tamamladıktan sonra orhestra şefi
olmak gibi bir tutkuya kapıldım. O gün-
den sonra da orkestra şefi olabümek için
gereken eğitimi aldun.
80 yıllıkbaşanlı birözgeçmişe sahip olan
Suisse Romande Orkestrası'yla 1,5 yıl-
dan ben bırlikteçalışan Luisi, ORS'nin ger-
çekten de klasik müzik alanında çok özei
ve önemli bir geçmişe sahip olduğunu be-
lirtiyor "ORS' nin benceen öze\ yanı; ye-
ni ve çağdaş olanı yakalamayı bilmesi. za-
mana ayak uydurması. Orkestranın bu
özel durumu tek bir konser için geçerli de-
gil. Sürekü yenilikler peşinde koşan ve en
iyiyi yakalamaya çalışan bir orkestra."
Yı llardır repertuvannda pek fazla deği-
özel festival
programında bize yer
verilmesinden son
derece hoşnutuz.
Festival bizim için de
yeni açılım oldu.
En anlamh yanı Idil
Biret'le birlikte müzik
yapabilme olanağma
sahip olmamızdı.
şiklik yapmayan Suisse Romande Orkest-
rası, değişikliği yapıtları yorumlayış bıçı-
minde ön plana çıkanyor. Luisi'ye göre or-
kestra ıki yönlü bir repertuvara sahip. II-
ki. günümüzün klasik müzık anlayışına
uygun yapıtlar; diğen de Luisı'nin önü-
müzdeki yıl daha çok üzerinde durmak is-
tediği çağdaş müzik yapıtlan. Orkestranın
iki yönlü repertuvaranlayışından seyirci-
nin de son derece memnun olduğunu dü-
şünüyor Luici. ORS'deki çalışmalanrun ya-
nı sıra Viyana Tonkünstlerorchester'in sa-
nat yönetmenliğini ve Leipzig MDR Or-
kestrasrnın birincı şefliğini sürdürüyor, sa-
natçı. Vıyana'daki görevine önümüzdekı
yıl son verecek olan Luici. ORS ile devam
edip etmeyeceğini söylemek için ise he-
nüz çok erken olduğunu düşünüyor.
ORS"dekı müzisyenlerle Luisi'nin arasın-
dakı uyumlu birliktelik seyirciye de yan-
sıyor. Bir şef olarak Luisi müzisyenlere yak-
laşımını şu şekilde açjkJıyor"Mü2isyen-
lerle anlaşmaya ve onlarla iletişim kurma-
ya çalışınm. Sadece ritm. sesler ve zaman
değildir önemli olan.Aynızamandaonlar-
la müzik dilinde konuşmamz ve onlarla
bir bütünlüğü yakalamanız gerekir. Bir
orkestra şefi için onlar orkestranın enstrü-
manlan değiL orkestranın birer parçası
olmabdıriar. Herbiri özelveçokiyi eğitim-
den geçnüş müzisyenier. Kendi aralannda
saygılı bir iş arkadaşlığının yanında dost-
luk da hâkim. Biz hep birlikte ortak tut-
kumuz olan müziği yorumluyoruz."'
Jstanbul Festivali'nin programını çok
mtelikli bulan sanatçı, festival ve ikinci kon-
serde orkestramn eşlik ettıği piyanistimiz
İdil Bıret hakkındaki görüşlerinı de açık-
lıyor:'*GeneIlikle festival organizatöıieri
popüler programlan tercih ederler. Bizi
olumlu yönde şaşırtan şey, organizatörle-
rin bizim repertuvanmudaki en zor yapıt-
lan seçerek festrvale çağırmalany dı. Örne-
ğin Honegger'in yapıdan yonımlanması
gerçektenen zor oianlandır. Bu söylediğim
Honegger'in yapıtlannı dinleyip.çokiyi bi-
lenler için de geçerti. Bu özel festival prog-
ranunın içinde bize de yer verilmesinden
son derece hoşnutuz. Festhale katılmak
bizim için deyçni açıfam oldu. İdil Birctdün-
yaca ünlü bir piyanist Onu bugüne dek ne
yazık ki tanıma firsaüm olmadı. Ancak
festivalin benim için en anlanılı bölümle-
rinden bir tanesi de: orkestramla birlikte
ona eşlik etme ve birlikte müzik yapabil-
me ojanağını sağlamış olması."
KÖŞEBENT
EIVİS BATUR
Jean-Louis Bacque-
Grammond
Yerliliğimizin altını çizerken, "Vert/"lerimizi ta-
nımlarken dayanaklardan yoksun bir mağrurluk
kaplıyor sözlerimizi, genellikle. "Yabancı"larımıza
yaklaşırken, kaynağını çoktan unuttuğumuz bir
paranoya yönlendiriyor bizi. "ûteki"ne öylesine
kapatmışız ki kendımizı. o bize yaklaştığında, eni-
konu yaklaşıp "t>/z'1erden biri haline geldiğinde, he-
le ki "b/z"den fazla "yerli"leştığinde ne yapacağı-
mızı, söyleyeceğimizı bilemez oluyoruz.
Jean-Louis Bacque-Grammond'u Türkiye'de
tanıyanların sayısı az değıl. Özellıkle de Tarih, Top-
lumsal Tarih, Kültür Tarihi, Arkeolojı ya da Inanç-
lar Tarihi bağlamında çalışan araştırmacıların ya-
kından bildiği, çalışmalarından yararlandığı, de-
rinlemesine yayılan uzmanlığından etkilendıği bir
isim. Bilen bıliyor onu gerçı, ama kalemim bura-
da, onu duymamış olanlara doğru hareket ediyor.
196O'lı yıllardan başlayarak yaklaşık 10 yıl Ana-
dolu Araştırmaları Enstitüsü'nün yöneticiliğıni yap-
mış, o çerçevede çeşitli yayınların devreye girme-
sinde, incelemelerin başlatılmasında, öncülükgö-
revi üstlenmış. O gün bugün, dindirılmesi olanak-
sız görünen bir susuzlukla Osmanlı-Türk kültürü-
nün "ince iz", büyük emek ve sabır, kalıtım ve iş-
biriiği gerektıren alanlarına uzanmış.
Kendisi, bilgisızlığinin sınırlarını daraltmak için çır-
pınıyordur şüphesız; onunla karşılaşan tam tersı-
ne, birikiminin bir sınırı olmayabileceğinden ürkü-
yor. Tek tek bütün mezar taşlannı buluyor, görün-
tülüyor, okuyor sözgelimı; onlardan elde ettiği so-
mut bilgileri (hangı tarihler arasında yaşamış; ne-
reli ve kımlerden; ne tür görevler üstlenmiş, vb.) bel-
gelerden topladıklanyla beslıyor. Konunun öteki uz-
manlarıyla sıkı bir iletişim ağı kurmuş, böylece ve-
ri bankasını zengınleştiriyor; üstüne üstlük, Yavuz
Suttan Selim sonrası gibi uzak, zorlu bir zaman
dilimini seçmiş bu araştırma için.
Şimdilerde, bu yıl sonunda ilk cildi gümşığına çı-
kacak. kolektif bir "Tophane Monografisi" araştır-
masının önderliğinı sürdürüyor. Ekrem Işın, bir
üçgen kurup buluşturdu bizi; iğneyle (degıl iğne-
lerie) kuyu (değil kuyular) kazan bu adam beni dur-
duğum yerde büzüşmeye, iyice ufalıp kaybolma-
ya yöneltecek ölçüde varlıklı ve alçakgönüllüydü,
gözümle gördüm. Osmanlı ölçülerinin, ölçü birim-
lerinin Zaman ve Mekân içindeki değişimlerini di-
diklediği bir başka çalışmasının ortasından hızla
geçtik bu arada; Brest'te sütun gibi dikilmiş birtop
ile Askeri Müze'deki, Istanbul'daki topların ve Pa-
ris'te, Invalides'in bahçesindeki Osmanlı topları-
nın arasında çılgın bir polısıye romanın sayfaiarın-
da dolaştık; müthiş bırkaç saatti doğrusu. Bacqu-
§-Grammond'un araştırmalannın içinde kaybol-
muş bıröte dünyalı sanılmasına katkıda bulunmak
istemem, büsbütün yanlış olur bu. Bir dünyalı o.
Tatlı dedikodu yapmaya, rakıya, yemeye bayılıyor.
Istanbul'da yaşadığı dönemde, çaktırmadan ye-
mek yazılan da döktürürmüş. Bir ihbar: Kullandı-
ğı takma isim "Maskeli Çatal"rr»ş.
Apaçık ortada değil mi: Son derece keyfine düş-
kün, dalga geçmeye bayılan, olağanüstü çalışma
temposunu olağanüstü bir mizah mesaisi ile den-
geleyen. hafifleten bir çağdaşımız. Dehşet verici
bir kırk ambar: Brezilyalıların piknik yaparken, siv-
risineklerden korunmak ıçın, o vampirler bayılıyor
diye yanlannda bir beyaz tavşan bulundurdukla-
rını nereden öğrenebiliriz yoksa?
Gene de kendımıze ne kadar yabancı olduğu-
muzu kanıtlayan bu yerlıyi, önce araştırmalanna
başvurup tanımalıyız diye düşünmeden edemiyo-
aım ben.
Tarihi Darphane Binaları'nda
müzik maratonu yarın
• Kültür Servisi - Borusan Kültür ve Sanat
Merkezi. 1997-98 sezonunun son konser etkınliğini
yarın tarihi Darphane Bınalan'nda düzenliyor. Bu
kapsamda Italyan Saksafoncu Fluvio Sinicco'nun
tüm müzisyenlere ve farklı enstrümanlara açık olan
Caz Atölyesi. 15.00-18.00 arası gerçekleştirilecek.
Atölye çalışmasına katılmak isteyenlenn 292 06 55
numaralı telefondan Serpıl Balcı'yı arayarak kayıt
yaptırmaian gerekiyor. Dınley ıci olarak katılmak
isteyenler de rezervasyon yaptırabilır. Sezaı
Kocabıyık (obua), Yonca Aktunç (keman).Göknil
Özkök (viyola) \e Dilbağ Tokay Önvural'dan
(viyoiensel) oluşan Mozart Quartet ise saat 19.00'da
müzıkseverlerle buluşacak. Sarp Maden (gitar),
Çağlayan Yıldız (bas gitar) \e Volkan Öktem'den
(da\iil) oluşan Tno-Mrio saat 2O.3O"da bir konser
verecek. Tüm müzikseverler için ücretsiz olarak
düzenlenen etkinlığin davetıyeleri Borusan Kültür
ve Sanat Merkezi. Lale Plak (Tünel). Akusta
(Maslak), D&R (Erenköy \ e Etiler) ve Roxy'den
teminedilebilir.
'Oyun Yaam Yarışmasr sonuçlandı
• Kültür Servisi - Tiyatro \e TV Yazarlan
Dernegrnin 'bugüne dek hiçbir oyunu
sahnelenmemış. yazarlar' ıçin açtığı 'Oyun Yazım
Yanşması'nın sonuçlan belirlendi. Recep Bilginer,
Necef Uğurlu, Tunca Yönder, Haşmet Zeybek,
Kandemir Konduk ve Fikret Terzi'den oluşan seçici
kunıl; Dınçer Sezgin'in 'Son YazT adlı metnini
birinciliğe, Ashhan Ünlünün "Ölü Törenleri' adlı
metnini ikinciliğe ve Ünver Oral'ın 'Karagöz
Belediye Başkanı" adlı metnini üçüncülüğe layık
gördü. Yanşmada. sahnelenmeye yakın bulunan ve
'özendirme' ile ödüllendirilen 3 yapıt ise şöyle:
Özlem tpek'in 'Sabun Köpüğü'. Bünyamin
Aydemir'in 'Kukumav' \e Fehmi Salık'ın 'Uzayı
Koruma Derneği'nın Masal Anlatma Yanşması'.
BUGUN
• GENÇ ETKİNLİK kapsamında TÜYAP'ta Turan
Aksoy'un Yüz-Ayna( 13.30-14 30). Melih Çavaş'ın
Yetmiş x Bir .Altmış \ Sekiz (15.00-16.00), Yeşim
Özsoy"un 'Otto Türk' (16.30-1 7.30) başhklı
performanslan. Hakan Yılmaz'ın 'Bir Şişede Bir
Mfiyon İnsan' (17.45-18.15) adlı gösterisi. Tuncay
Murat Atal'ın 'TUDİ-EvcUik Oyunu' (10.30-16.30)
adlı performanslan yeralıyor. Aynca gün boyunca
vvorkshop çalışmalan gerçekleşecek.
• YAPI KREDİ SANAT FESTTV'ALJ kapsamında
St. Antoine Kılısesi'nde Aylin Ateş, Hande Soner ve
G. Gondolfo'nun şan ve org resitali izlenebilir
• N.AZIM KÜLTÜREVt'nde saat 15.00'te Sıvas
Katliamı konulu dia gösterisi, saat 17.30'da Vittorio
De Sica'nın Bisiklet Husızlan adlı filminin
gösterimi yeralıyor.