28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 TEMMUZ 1998 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 Gary Burton, Astor Piazzolla kenteti eşliğinde cumartesi günü bir konser verecek 4 Bııhışma' Açıkhava'da Modern tangonun yaraticısı Astor Piazzolla. FEHMİAKGÜN 4 Temmuz 1998 Cumartesi akşa- mı ünlü caz vibrafonisti Gary Bur- toıTun Astor Piazzolla kenteti eşliğin- de ve Yapı Kredi Sanat Festivali çer- çevesinde, Açıkhava Tiyatrosu'nda bir konseri var. Konserin adı: Buluşma (Reunion). Aynı müzisyenlerden olu- şan grubun bu yıl satışa çıkan ve ay- nı adı taşıyan bir CD'leri de var. Re- union, 1985 yıhnda ilk kez birlikte ça- lan Gary Burton ve Astor Piazzolla beşlisinin gene Piazzolla müziği ıle tekrarbiraraya gelmesini simgeliyor. Ama çok önemli bir kayıpla: Mo- dern tangonun yaratıcısı Piazzolla artık aramızda yok. Konser günü ola- rak özellikle seçilen 4 Temmuz tari- hi ise Astor Piazzolla'nın ölümünün 6. yıldönümü. Dünyanın önde gelen caz müzis- yenlerinden ve vibrafonun çağdaş önderi sayılan Gary Burton. 30 yılı aşkın bir süredir kayıtlar yapmakta ve konserler vermekte. 17 yaşında gitarist HankGarlandveChet Atkins ile ilk plagını yapan Burton, 1964- 1966 yıllan arasında Stan Getz Dört- lüsü ile çalışmıştı. 3 kez Grammy Ödülü alan sanatçı, 1968'de Dovvn- beat dergisi tarafından en iyi vibra- foncu ödülünü kazanır. Icracı kariye- rine ek. bir müzik eğitmeni olarak da saygı gören Burton. halen dünyanın en büyük müzik okullanndan biri olan Boston'daki Berklee Müzik Ko- leji'nin yönetici başkan yardımcıh- ğı görevini de sürdürmekte. Mutluluk ve hüzün bir arada Gary Burton, tango ve Astor Piaz- zolla ile ilk kez 1965 yılında Stan Getz grubuyla geldigi Buenos Ai- res'te tanışır. Stan Getz. 676 adlı bir gece kulübünde çalmaktadır ve Piaz- zolla onun çalışını çok beğenir. Bir anısmda "Burton'u dinlerken, ken- dimde benim bile tanımadığım bir Piazzolla keşfettim" diye yazıyor. lki sanatçı yaklaşık 20 yıl sonra Paris'te tekrar karşılaşırlar. ikisi de ilk izle- nirrüerini ve planlannı unutmamıştır. Birükte yapabilecekleri müziği dü- şünürler. Aradan iki yıl daha geçer ve bir telefon görüşmesinin ardından çalacaklan parçalan ve detaylan gö- rüşmek üzere Buenos Aires'te bulu- şorlar. "Benim için tam bir sürpriz ounuş- tu" diyor Gary Burton. Piazolla onun çalacağı özel parçalar bestelemişti (ki bunlann arasında Vibrafonisima da vardır). Daha önce tango olarak bir nota bile çalmamış olan Burton, kendini Piazzolla ve Yeni Tango Beş- lisi ile yapacagı bir Avrupa -Japon- ya rumesinin içinde bulur. R^eunion (Buluşma) 1985 yıhnda ilk kez birlikte çalan Gary Burton ve Astor Piazzolla beşlisinin gene Piazzola müziğiyle bir araya gelmesini simgeliyor. Onun anısına adanan 'Reunion', ö.ölüm yıldönümündeki konserle sunulacak. "Şimdi hanrtayorum da" diyor Bur- ton, "turneye çıkmadan önce, prova için New \brk"ta buluştuk, ama gör- düm ki ben bu müzikten hiçbirşey an- lamryordum. şimdive kadar hiç çal- madığım bir tür idi ve bu beni stres altına sokuyordu. Ama iyi veya kötü madem ki karaıiaşbrmışak, bu iş ola- caktı. vani yapacaktık._" Böylelikle riskli başlayan girişim, başanya dönüşür. Burton'un çalış bi- çimi heyecan ve ihtiras kazanır. Pi- azzolla müziği de (Piazzolla'ya rağ- men) beklenmedik bir renk tonuna eri- şir. 5'li iseherzamanki gibi mükem- mel performansını hafifçe değiştire- rek çalınıştaki değişime uyar. Gary Burton-PiazzollaTopluluğu'nun asıl başansı. 1986 Montreux Müzik Fes- tivali'ndeortayaçıkacaktır. Kentetin gitaristi ve Piazzolla'nın 30 yıl bir- likte çalıştığı Horacio Malvicino o günü şöyle anlatıyor: "Festivalde.Miles Davis'ten sonra çalacakhk. Ve bu yeterince tehlikeye aalmaktı. Onceçıkmak ne kadar akd kân ise sonra çıkmak o kadar delilik- ti. O gece Davis çıktu iki saat boyun- ca çaldı. dinle> iciyi göklere uçurdu... Sonra sıra bize geldi ve tümüyle sinir- li bir hava içinde sahneye çıktık. Çal- dığunız ilk on dakikada mutlak bir se- sizlik vardı. Bu sessizliğin bir diiş kı- nklığı mı yoksa beğeni mi olduğunu kestiremiyorduk ve kendimizi çok kö- tü hissettik. Bu dehşet verici 10 daki- kanın sonu şö\le bitti: Dinlnkilcrin bir kısmı alkışlıvor. bir kısmı çtğhk ah- yor, büyük bir kısmı da ağlıyordu. E\et bu. Astor'un miiziğinin bir ni- teliği idi. Mutluluk ve hüznü bir ara- da duyurabilmek—" Turneden sonra da iki müzisyen, aralanndaki bağlantıyı sürdürür ve iki kez daha birlikte çalarlar. Boston'da ve Montreal Müzik Festivali'nde. Bu arada birde plak kaydı yaparlar. Gü- ney Amerika turnesi gıbi bazı ortak projeler Piazolla'nın hastalanması ve ardından ölümüyle gerçekleşe- mez neyazık ki. Bitirilemeyen tasanlar... 13.14 ve 15 Hazıran 1996'da Bu- enos Aires Teatro Opera'da Astor- tangoadı altında yapılan ve Piazzol- la"nın eserlerinin çalındığı müzik şenliğine katılan 20 kadar Arjantın- li tango sanatçısının yanında. müzik dünyasının Chkrk Corea, Gary Bur- ton. Danilo Perez ve Walter Rios gi- bi ünlü müzisyenlerı de da\et edil- mişti ve her biri kendi gruplanyla Piazzolla'yı yorumladılar. Gary Bur- ton da bu gecelerden birinde Pana- malı piyanist Danilo Perez ile birlik- te Piazzolla'nın "Little Italy 1930" ad- lı birparçasını seslendirir. Festivalin belkemiğini oluşturan "Yeni Tango Beşlisi"nin müzisyenleri ise değışik 'Kerteriz' Londra, Zürih, Berlin ve Istanbul'dan sanatçılan bir araya getiriyor Kimsenin olmayan sularda yüzen gemi AHUANTMEN Atatürk Külrür Merkezi'nin galerisinde kira ücretlerinin 10 misli arttınlması nede- niyle önce tehlikeye giren, ama sonuçta bir ay gecikmeyle de olsa geçrekleştirilen "Ker- teriz" sergisi, çoğu galerinin birbiri ardına satışa yönelik karma sergilerle girdigi yaz sezonuna taze bir soluk getiriyor. Bilmiyo- ruz, Plastik Sanatçılar Derneği'nın Taksim Meydanf ndaki protesto gösterisiyle kınadı- ğı bu aşın ücret artışı nedeniv* le önümüzde- ki yıl Atatürk Kültür Merkezi son yıllarda olduğu gibi ilerici. sıradışı sanatsal etkıniık- lere mekân oluşturabilecek mi? tstanbul'da belediyeye ait mekânlann verini zaman için- de Refah ve şımdi Fazilet Partısi'nin kültü- rel politikalanna ait etkinliklere bırakma- sıyla birlikte sergi mekânı sıkıntısı çeken çağdaş sanat ortamının baş- lıca sergi alanı haline gelen Atatürk Kültür Merkezi'nde. Kültür Bakan- lığı'nın bu yeni girişimi sayesinde artık "parası olan düdüğüçalacak" sanınz... • Sergiye katılan sanatçılann kerteriz noktası, İstanbul. Yiyip yuttuğu sayısız insana doymayan, günbegün çoğalan bu kentin hemen tüm özelliklerini katman katman bünyesinde banndıran Taksim'in geçici evsahipliği, 'Kerteriz' sergisinin işaret ettiği çeşitli olgularla örtüşüyor. I 1 1 ler arasında ilintiler kurarak günümüz Tür- kiyesi'nin siyasal, sosyal. dinsel ve kültürel özelliklerine ilişkin birgözlem içeriyor. Ipuç- lan\ la donanmış bu enstalasyonun. Blem" in mesajını ne denli aktarabildiği ise tartışıla- bılir. "Kerteriz" sergisinde. Türkiye'de daha önce açtıkları sergilerle gündeme gelen. Londra da yaşayan sanatçılar Denizhan Özer ve Sermin Sherif, yine Londra'dan Renate Aller ve Smadar Dreyfuss ile birlikte oluş- turduklan T-Union grubu olarak bir istanbul içindeki Anadolu Küratörlüğünü Beral Madra'nın üstlendiği "Kerteriz" sergisi için Atatürk Kültür Merkezi nden daha uygun bir mekân da olamazdı di- yebiliriz: Sergiye katılan sanatçı- lann kerteriz noktası, İstanbul. Yi- yip yuttuğu sayısız insana doyma- yan. günbegün çoğalan bu kentin he- men tüm özelliklerini katman kat- man bünyesinde banndıran Tak- sim'ın geçici evsahipliği. "Kerte- riz" sergisinin işaret ettiği çeşitli ol- gularla örtüşüvor. Sergi ile mekân arasında ilişki kuran. "Taksim" başlıklı bir iş de var "Kerteriz"de. istanbul'da altı ay geçiren ve Türki\e içinde yolculuklara da çıkan Alman sanatçı Thomas Büsch. bu süreçte edindığı gözlemlerini. Anadolu'ya farklı verlerden ve açılardan bakışını görsel bir dille aktar- dığı çalışmalarında. görünenin ardındakini irdeleme çabası içinde. İstanbul içindeki Anadolu'yu hissedivoruz sanatçının işinde. "Kerteriz"de özellikle Türkiye'ye \e ts- tanbul'a göndermede bulunan bir diğer sa- natçı da Güney Afhkalı Sean Blem. Genç sa- natçı. Sovvetler Birliği'nin Ikinci Dünya Sa- vaşı sırasında Türkiye ile ilgili tasanlannı göz- lerönüne seren 1942 tarihli askeri bir tstan- bul haritasından yola çıkıyor v e istanbul' un. geçmişinden günümüze banndırdıgı kültür- 1 4 4 4 i i lann altını çiziyor. "Kerteriz"de a>Tiı derecede güçlü bir iş de Sermin Sherif in imzasını taşıyor. "Bereket- li Topraklar Üzerinde" başlıklı enstalasyo- nunda Orhan Kenıal'den alıntı yaparak gur- bette yaşayan bir sanatçının durumuna or- tak ediyor izleyiciyi. Malzemesi pamukla, AKM'nin bir köşesinde burası-orası arasın- da düşsel bir gökyüzü yaratan sanatçı. fon- da annesiyle > aptığı bir telefon konuşması- nı kullanıyor. Bu denle sade. ama bir o ka- dar etkileyici! Ailebağlanndan sözaçılmış- ken, Smadar Dreyfus'un "Aile" başlıklı me- kân düzenlemesi de serginin ger- çekten "tecrû- I I 1 1 i i IİHI i 1 1 i i i 1 ı i i i l •NoName-Denizhan O«r araya geliyorlar. T- Union'u birleştiren. or- tak bir tarz değil, ortak bir duruş sanınz: Ba- tı'da. "Banlı olmayan"ı temsil ediyor olma- lan... Denizhan Özer'in daha önce Londra'da ser- gilenen ve vesikalık fotoğraflardan oluşan 1997 tarihli "İsimsiz" (No Name) işi ile bu sergi için gerçekleştirdiği "Kerteriz İçin Ya- tak" işte tam bu duruma işaret edivor bir ba- kıma: Özer'in hareket edebilen tekerlekli > ataği, galeri mekânında yer değiştirebilıyor. Asıl ılgınç olansa. üzerindeki yorgan; >aşa- mını Londra'da kurduğundan bu yana Tür- kiye'vegıdipgelmeleri sırasında pasaportu- na ba^ılan v ıze mühürlü sayfalan çoğaltarak \organa kumaş oluşturan Denizhan Özer. Londra- istanbul ekseninde bir sanatçının "resmi" varlığını gözler önüne sererken, kimlik, göçebelik. varoluş gibi çeşitli olgu- be edilmeye" değer çalışmalarından biri. Dreyfus. tamamen kendisine aynlan salon- lann birinde kurguladığı işinde, kimi zaman karanlık, sessiz, kimi zamansa bir ailenin bir v esileyi kutlama görüntü ve sesleri saye- sinde coşkulu, renkli bir "kutlama" alanı yaratıyor. Gerçek anlamda bir diyalog yarat- mış Dreytus: Önce kendisi anlatıyor. ardın- dan izleyicinin kendi anılannı düşünebile- ceğı kadar sessiz ve dingin bir "dinleme" ara- lığı veriyor. Mekânı "şimdiki zaman" boyu- tundan geçmişe taşıyan bir iş... Izleyici "gemideki bir yolcu' Zaman olgusuyla oynayan bir diğer isim de fotoğraf sanatçısı Renate Aller. "Londra Tuğlası" adlı bırbiriyle bağlantılı üç panelli çahşmasında çeşitli zaman dilimlerini içe- ren görüntüleri üst üste bindiren Aller, me- kânın "zaman taşıvıeısı" olarak varlığını sor- guluvor sankı \e bu sorguvu. Londra'nın tuğlasında somutlaştınvor. Aller'in belli be- lirsiz bir kent manzarası olan >apıtında. bir insan figürünün hayalet varlığı da sokak ile ev. içerisı ile dışansı arasında bir köprü ku- ruyor. "Kerteriz" sergısinde. İstanbul sanat or- tamından ünlü bir isım de var: Selda Asal. Sanatçının. BM Çağdaş Sanat Merkezi'nde gerçekleştirdiği ~U>ku~ başlıklı enstalas- vonuna getirılen farklı bir bovut olarak gö- rebileceğımiz "Düş Yatağı". düşle gerçek arasında bir atmosfer yaratıyor galeride. Ür- kütücü bir tarafı var. Selda Asal'ın bu ens- talasvonunun... Her izleyiciyi kendi düş bah- çe^inin içine çeken ve renkli rüyaların yanı sıra koruklan. kavgılann böcek görüntüle- riyle somutlaştığı daha karanlık dennlikle- rinden -karabasanlann- arasında bırakıyor sa- natçı. "Kerteriz" sergisi bağlamında baktı- ğımızda. ulusu. inancı. yeri yurdu ne olursa olsun bütün insanlan buluşturan ortak bir ze- mine işaret edivor belki. Geliyoruz sergide bilgisayar teknoloj isıy- le kotanlmış birbırinden ilginç fotoğrafik resimlere: Ingiliz sanatçı .\lexa \Vright, "Deger- li" başlıklı sergisinde insan gövdesinden yola çıkarak in- sana dair saptamalarda bulu- nuyor: Gövdenin. kesılmiş belli noktalanna \ erleştirdiği değerli taşlarla insanm gelip geçicilığıne. öte vandan in- sanlığı yönlendiren arzulann. tutkulann hiç değişmediğine işaret eden VVright. tüketim toplumlarında "değer" olgusunun anlamlarını sorguluyor. Sergide yer alan diğer fotoğraflannda da in- san gövdesınin manzarasını çıkaran ve in- sanın doğal varlığına da işaret eden Ale\a Wright'ın vapıtlan hem sarsıcı, hem de ke- limenin gerçek anlamıyla "korkunç" bir gü- zellık taşıyorlar. Serginin küratörü Beral Madra. Kerteriz başlığına göndermede bulunarakizlevicinin bu sergide kendisini "gemideki bir yolcu" olarak görebileceğini söylüyor... Bu gemi. kimsenin olmayan sularda yüzüyor sanki... Gemide izleyıcilerle birlikte \olculuk eden sanatçıların tümünün de olası varlığına işa- ret ettiği (ya da belki umut eniğı) samnz bu durum: Zamanın. mekânın. yapay değerle- rın, sınırlann. duvarlann. haritalann ötesin- deki bir ver. Orayı her sanatçı kendi düşgü- cüyle kurgulamış. Sergiyi Taksim Atatürk Külrür Merkezi'nde görebılırsiniz. formasyonlarla bazı sanatçılara eşlik eder. İşte Reunion fikri bugünlerde doğar ve prodüktör Marcelo Mora- no tarafından bılikte bir plak yapma teklifi kentet elemanlarına ve Gary Burton'a götürülür. En önemli nokta Piazzolla'nın ye- rine çalacak bandoneoncunun kim olacağına karar vernıektir. Gary Bur- ton olaya şöyle yaklaşıyor: "Piazzol- la öldüğündegerçekten çok üzüldüm. Zira ikinıi/in biriremediği \arım bı- rakılmış tasanlarımız \ardı ortada. Her şev birden sona ermişti. Düşün- diim ki önceki yıllarda Astor ile bir- likte çalmak fırsahnı bulduğum için çok şanslı idinı ve bu çalışmalarla ger- çekten bü> ük bir dene\ im kazanmış- tım. Bu v üzden bö> le bir plak yapma düşüncesine, bu dene>imimi tekrar- • lamak \e onun müziğine olan borcu- mu öde> ebilmek için bir fırsat gözüy- le baktım. Çalışmalar \e kayıt bekie- nen ciddhette başladı, Piazzolla'nın bandoneonpartisyonlannıDanıel Bi- nelli ve Marcelo Nicinman değişim- li olarak çalıvordu. Ama hevecanlı ve hüzünlü bir hava hepimizi sarmıştL Astor sanki aramızda idi. Son çaldı- ğımızda lider Piazzola idi ama şimdi durum gereği lider konumunda olan bendim, fakat zoıiuk şurada ki ben ne bir tango müzisyeni idim ne de bu camiadan biri. Önceleri gergindik ama ilk iki parçadan sonra hepimiz rahatladık." "~~ Plağa alınacak parçalar Burton, Morano, Malvicino v e Astor Piazzolla ile 40 yı- lı aşkın bir müzik beraberlı- ği olan Horacio Ferrer tara- fından seçilirve 13 bölüm- den oluşan albütn ortaya çı- kar. Bü\ük otasılıkla da İstan- bul konserinde çalınacak par- çalar bu albümde yer alanlar olacaktır: Biyuya. Alegro Tangabile, Romance Del Di- ablo. Caliente. La Muerte Del Angel. Triunfal. Conci- erto Para Ouinteto vb. gibi. Inanılmaz nıüzis>en Konserde dinle\eceğimız Astor Piazzolla Yeni Tango Beşlisi şu elemanlardan oluş- makta: FernandoSuarezPaz keman. Horacio Malvicino gitar. PabloZiglerpiv ano ve HectorGonzolebas çalıyor. Astor Piazzolla'nın yenne bandoneonda Marcelo Ni- cinman yer aimakta. Gene bir rastlantı olarak bundan tam 10 yıl Önce bu- günlerde. 5 Temmuz 1988"de tstanbul Müzik Festivali için- de -Nicinman dışında - ay- nı müzisyenlerden oluşan bu kenteti ilk kez dınlemiş- tik. Bu bizler için de bir "bu- luşma" olmakta. Bü>ük L's- ta'nın benzersiz müziği ve Gary Burton'un ustaca kat- kılan acaba onun \okluğu- nu unutturabilecek mi? Yazımızı gene Gary Bur- ton'un sözlerıyle bitirelim: "Piazzolla müziği bende garip hisler uyandınyor ve çalarken sanki yanıbaşım- da görüyorum onu. Piazzol- la ile çalışmava ilk başladı- ğımda bazılan bunun çok güç bir iş olduğunu ima et- mişti. Ama ben onda mü- kemmel bir insan >e inanü- maz bir müzisvenin varlığı- nı buldum. Benimle çalıştı- ğı bütün zamanlarda bana karşı bir baba gibi sabıriı ol- du, beni yüreklendirdi ve il- rifatetti. Kendisiyleolan gü- zel anılardan başka bir şey gelmiyor aklıma. Bir çemberin kapanması gibi bağımızı tamamlayan. PiazzoUa'v-aolan sa> gımı be- lirten ve onun anısına ada- dığımız bir çalışma bu." ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Tercüme Bünosu'ndan Bugüne... Azra Erhat, 1975 yıhnda "Yeni Ufuklar" der- gisinde yayımlanan "Tercüme Bürosu" başlıklı ya- zısına şöyle başlar: "Ömrümde geçirdiğim en büyük şoklardan biridir: 1939 sonbaharında Bi- rinci Neşhyat Kongresi toplanmış, 1940'ın baş- lannda da Maarif Vekaletince tercüme ettirilecek Klasikler Listesi çıkmıştı. İşte bu liste elime ge- çince, çarpıldım, göklere, yıldızlara merdiven da- yanmış da biz o merdivenden yukarı tırmanaca- ğız gibime geldi." Erhat. Tercüme Bürosu'nun kuruluş ve çalış- maları üzerine ayrıntılı bilgiler verdiği yazısının sonunda ise şu değerlendirmeyi yapar: "Tercü- me bürosu, tercüme dergisi ve klasikler çeviri- leri Türkiye'de birçığıraçmıştır... Bu çığır, kültür ve edebiyatımıza yenilik getirmekle, dilimizi bi- çimlemekle kalmadı, yayın hayatımızı da bir dü- zene soktu, bilimde metne ve somut gerçeğe da- yanılmasına yol açtı, dünya düşünü, yazını ve sanatı ile alış verişe koydu Türk aydınını ve sa- natçısını. Yazara ve okura bir kitap ahlakı aşıla- dı. Sağladığıfaydalarvedeğerlersonsuzdur... Ter- cüme Bürosu 'nun düşündükleri ve yaptıklan üs- tünde iyice durmamız ve çizeceğimiz yolu onla- nn ışığında, ama zamanın gelişimini ve gereksin- melerini dehnliğine tartışarak belirtmemiz gere- kir..." Maarif Vekaleti'nin, yani sonraki Milli Eğitim Bakanlığı'nın "Dünya Edebiyatından Tercumeler" dizisi, yukandakı alıntıda sözü edilen Tercüme Bü- rosu'nun eseridir. Yeni çağların kültür ve eğitim tarihınde. 1940 yıhnda başlatılan bu girişimin ge- rek kapsam, gerekse hedef ve içerik bağlamın- da bir eşine daha rastlayabılmek zor, hatta ola- naksızdır. Tıpkı eğitimi bütün ülkeye yaymayı he- defleyen Köy Enstitüleri projesi gibi devlet eliy- le "Dünya Edebiyatından Tercumeler" yaptınlma- sı da henüz çok genç bir Cumhuriyet'in düşünen aydın kuşaklarını, onlara çağların aydınhğını ta- şıyan kitapları sunarak yetiştirme bağlamında başlatılmış dev bir girişimdir. Ve bu arada hiç kuşkusuz en çarpıcı nokta, 1940'ların resmi kültür ve eğitim politikasının, bütünüyle düşünen insan 'a yatırım yapan bir po- litika olmasıdır! Üstelik bu politika, aynı zaman- da bütünüyle özgün olma gibi çok önemli bir ni- telik de taşır. Başka deyişle, Köy Enstitüleri mo- delinin doğrudan bu topraklarda yaşamakta olan insanlann gereksinimleri göz önünde tutularak ge- liştirilmesi gıbi devletin başkaca ülkelerde görül- medik bir kapsamda yayın ve tercüme işine el at- ması da ümmet toplumundan yaşamdaki seçim- lerinde kendi akıl süzgecini rehber edinecek bi- reylerden oluşma bir topluma geçiş sürecinin çok gerçekçi biçimde değeriendirilmesinden kay- naklanma bir eylemdir. Bu eylemin özüne dikkat- le bakıldığında, temel hedefin çağa ve geleceğe bütün pencerelerini açmış, ama bunun için ken- dine ait bir kimliği oluşturmayı da ön koşul say- mış birtoplum yaratma olduğu çok açık görülür. 1950'lerden sonra ise bilindiği gibi hedefler çok değişecektir. Gerek resmi politika. gerekse, artan ölçüde olmak üzere, belli bir aydın kesimi, "kendi kimliğini sağlamlaştırma" ile "yabancı ör- nekler doğrultusunda tümüyle başkalaşma" ara- sında bocalamaya başlayacak, bu arada hortla- yan/hortlatılan Osmanhhk da düşünen insan ye- tiştirme hedefinin yerine kapı kulları üretme ça- basını geçirmeye çalışacaktır. Başta Köy Ensti- tüleri olmak üzere, bir zamanlarki Cumhuriyet Aydınlanmasf nın yaratıcısı vetaşıyıcısı bütün ku- rumların sistemli biçimde ortadan kaldırılmış ol- masının başkaca bir açıklaması yoktür. Günümüz Türkiye'sinde artık Köy Enstitüleri, Hal- kevleri, Tercüme Bürosu ve devlet eliyle gerçek- leştirilen "Dünya Edebiyatından Tercümeler" di- zisi gibi bir ulusun kültür ve düşünce tarihinde an- cak yüz ağartan sayfalar diye nitelendirilebilecek girişimler, örneğin Eğitim Fakültelerinde veril- mekte olan Türk Eğitim Tarihi derslerinin ve baş- kaca ilgili derslerin izlencesinde bile yer almamak- tadır. Cumhuriyet Gazetesi'nin, Türkiye Cumhuriye- ti'nin kuruluşunun 75. yıldönümünde bir zaman- larki "Dünya Edebiyatından Tercümeler" dizisi- nin en önemli eserlerini yeniden yayımlamaya başlayarak Cumhuriyetin ilk dönemlerinde ger- çekleşen Türk Aydınlanması'na güçlü bir atıfta bu- lunması, yukarıdaçizilmeyeçalışılan çerçevegöz önünde bulundurularak değerlendirilmelidir... Safiye Ayla'nın yaşamı belgesel oldu • ANKARA (A\)-Türkiye Radvo ve Televızyon Kurumu (TRT). ses sanatçısı Safiye Ayla'nın yaşamını belgesel haline getirdi. TRT'den yapılan açıklamada. yönetmenliğini Kürşat Özkök'ün vaptığı belgeselin. Ayla'nın fasıl yaptığı ve yaşamını sürdürdüğü iki ayn e\de çekildiği belirtildi. Sanatçının kamuovunda fazlaca bilinmeyen vönlerini de ortava kovan. yaklaşık bir saatlik belgeselin. önümüzdeki günlerde yayına girmesi planlanıyor. 26. Çeşme Deniz Şenlikleri • Kültür Servisi - 26. Çeşme Denız Şenlıklen ve L'luslararası Şarkı Yanşması. 20-25 Temmuz tarihleri arasında gerçekleşecek. Müzik etkinlikleri ve deniz sporlan yanşmalannın vapılacağı festival v urtiçinden v e yurtdışından çok sayıda sporcu ve sanatçıyı bir araya getirecek. 24 Temmuz'da gerçekleşecek olan uluslararası şarkı vanşmasına Fransa, Belçika. Romanya. Finlandiya. Ispanya, ltalya. îngiltere. Hollanda, İsveç, Alman>a ve Türkiye'den sanatçılar katılacak. Kuşadası Altın Güvercin Yanşması'nda birinci olan yapıt. bu yanşmada Türkiye'yi temsil edecek. Çeşme Belediye Başkanı Nuri Ertan. Ege'nin "Banş Denizi" olması ıçın festivale, Sakız, Girit, Midilli'den sporculann da çağrıldığını belirtti. Ege TV ve Çeşme Belediyesi tarafından düzenlenecek festivalde, Türk Hava Kurumu'na ait uçakların gösterisi ile deniz gösterileri de yapılacak. Kamil Yavuz'ıın karikatür sergisi • Kültür Servisi - Kamil Yav uz'un karikatür sergisi \anndan itıbaren 25 Temmuz tarihine dek Karikatürcüler Derneği'nde izlevicilerin beğenisine sunuluyor. 'Karikaturizm' adlı serginin konusu turizm. Kamil Yavuz sergi süresince hergün 13.00- 16.00 saatleri arasında 'Karikaturizm' adlı kitabını da imzalayacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle