28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 16 TEMMUZ 1998 PERŞEM HABERLER Biryanda ortaçağ işlikleri, diğeryanda reklamlarlapohpohlanan yeni malları satan dükkânlar Dolarüzerindenkehribartespih Y anan sokakları Şanlıurfa'nın fınn ağzıysa eger, Sipahi Paza- n ya da bedesten derin dondu- rucu sayılabilir. Çelişkiler yumağı bu mekânda da sü- rüyor. Ortaçağ işliklerinin yanına, rek- lamlarla pohpohlanan, cafcaflı yeni markalann albenili dükkânlan ilişıver- miş. Şanlıurfa Kültür. Eğitim. Sanat ve Araştırma Vakfı'nın (ŞURKAV) katkı- Ianyla neredeyse yıkılmaktan, çürü- mekten kurtanlan ve restore edilen ha- lıcılar çarşısı, besbelli yüzünü "tu- rizm"e döndürmüş. Yanm ay biçimindeki kapı "Kazaz" pazannaaçılıyor. Ham ipeği iplik ve ib- rişim durumuna getiren bir tek gerçek "kazaz" kalmış: Kazaz An'oğlu Abdur- rahman 85 yaşında. Kazaz çubuğunu becenyle kullanan tek isim de o. İpeği. özenli örmelere. süsleme ve püsküllere dönüştüren eline sağlık. Suriye, Urfa işi poşucularrenkleri sa- tışa çıkarmışlar adeta. Çocukluğumu- zun eoğrarya kitaplannda kaldı sanmış- tık Fırat boyu kendirinin. Karşımıza çı- kıverdi apansız. Kuyulardan su çekme- nin sağlam urganıydı. Şimdi naylon ha- latlann yantnda pek öksüz kalmış. Koridoru dönüyorsunuz, el çabuklu- ğu marifet kumaşı kumaşa sanıyede "nrttt" dıye tutuşturuveren dikiş maki- neleri ile terzıler; taktak sesleri ıle ba- kırcılar, hızarlan ile tahtacilar. örsle dö- vüşen demirciler. fanilalan terden vü- cutlanna yapışmış ütücü çocuklar. Om- zuna taktıği "Mehmet Toprak Tel: 215 33 35" yazılı tabela ıle "fletişim de\ri- mi"ne uyum sağlamış. "bir silkiste 400 kflo" kaldırabılen hamal. Güneş sansı tütüncüler. sın dökülmüş aynada bıyık ayan yapan berberler. Ve 73 yaşındaki, her derde deva meyankökü şerbetçisı HaJilAJkan Ibrahim Demirel fotogra- fını çekerken. "Pek hoşuma gtttin dayı" deyince, altta kalmıyor: "Ben kimin hosuna gitmedim ki~.~ Dökülmüş dişlen sere serpe gülüyor. Sonraoçınarserinlıginde, ortasından deregeçen "GümrükHanıKıraathane- si." Urfa gazozu ünlüydü ya, kepçe ku- lakJı garsona seslenıyoruz: "Ver fiç Urfa gazozu." Hımhımlanıyor: "Urfa gazozu yok abey. Bursa gazozu var." Içımiz yanıyor, çare yok içeceğiz ga- zozu: "Eh, ver öyleyse Urfa'nın ünlü Bursa gazozundan." Bır şıkırtı, bır takırtıd»r gıdiyor. Ke- narlan liflenmış kontraplaklaravurulan pirinç domino taşlanndan geliyor sesler. Tespihçi Mehmet dayı çağ atlamış. Damla, kesme kehribar tespihleri "do- lar" üzerinden veriyor. Gramı 2-3 dolar. Şıkır şıkır güverctnler Eskıci Pazan'nın orada. merdivenle çıkılan "Çardaklı Kahve"nın özellıği "güvercin pazan" olmasıymış, ne bile- lim. Urfah'nın güvercin tutkusu dillere destanmış, cahillik işte, duymamışız. Güverctnler bir odaya doluşmuşlar. Kürsüye (bir tür tabure) oturmuş, elin- de değnek, güvercinleri dalgın dalgın seyreden Ahmet Demirkıran'a takılı- yorlar: "Kuşlann muhtandır, ona göre_" Güvercinler, pek endamJı. Aman da a- man. Halhalhsını mı, küpelisini mi is- tersin. Şıkır şıkır, böbürlene böbürlene, gurgurlana gurgurlana dolaşrruyorlarmı bir de. Adlanna göre fiyatlan yükseli- yor, lOmilyonadek: "Şarabi, kırmızı Macar,ispir,fitiffi,ts- tanbullu, san alacak, kırkteUi, gök ka- ranfüli, siyah gfimfiş kuyruklu—" Çarşı, hafta ortası olmasına karşın epey hareketli. Pinekleyen çok mu, yok- sa bize mi öyle geldi?.. Pek boşta gezer genç görünmüyor ortalıkta. Seyyar sa- tıcı az gibi. Çocuklar. BalıklıgöTün orada muska satıyorlar. Biri. "Hele şu çocuğa bir 50'liktokaetde,gör neler oluyor" diyor. Denileni yapıyoruz. 3 numara tıraşlı ka- fa, sarkaç gibi bir öne, bir arkaya gidip gelmeye başlıyor. Çocuk mınl mınl. Arada kesik kesik "Der Nemrut.— der Hazreti İbrahim_. ceylan__ ateşe atar- lar— odunlarolur bahk_" sözlerini du- yuyoruz. Meğer Hazreti Ibrahim efsane- sini ezberinden okurmuş... Hazreti Ibrahim'in doğduğu mağara- nın önü tıklim tıklım. Girişteki uzun sa- kallı bilet kesiyor. Dinar da kabul edili- • Balıklıgöl'ün kutsal balıklannda bir değişiklik yok. Yüzdükleri gölün yüzeyinde daha çok peçeli, çarşaflı, sakallı görür olmuşlar, o kadar... • Ucuz emek cenneti! Devletin girişimcilere, işverenlere tanıdığı kolaylıklarla, asgari ücretli bir işçinin maliyeti ayda 13 milyon liraya inmiş. • Şanlıurfa Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı İsmail Demirkol: "Yaratılan değeri sanayiye aktarmak, hâkim düşünce. Son 3-4 yılda Urfa'da 100'ü aşkın fabrika yöre insanı tarafından kuruldu. Bunların çoğuna fabrika demek mümkün değil, çok basit tesisler. Yine de önemsiyorum. Çünkü sanayiye uzak insanlar bu tesislerle sanayiye adım atmış oluyorlar." : IŞIK KANSU raflin İBRAHİM DEMİREL BORÇ, HARÇ KALKTI- Eslrîden "Eken Fellah, veren Allah" hesabıyla tariasını eken çiftçinin çoğunluğu, kışın ununu, bulgurunu tüketir, gelecek hasat sonrası ödemek üzere borç alırdı. Borç, harç kalktı. (Solda) MUHTAREV VERDtĞt KANIT- Muhtar Mustafa Hamuriu, oğlu İsmaiTin eiinden mırrayı alırken "Göç durdu" saptamasının ilkkanıtını veriyor: "Masrafçok. Gübre desen öyle, mazot desen öyle. Bir deişçi bulunamıyor." (Altta) yor. Mağara. "haremlik-selamlık" diye ikiye aynlmış. Dışandaki tezgâhlarda "Küçük Muslüman'ın Namaz Kitabı" gibisinden dergiler, kitaplar. Kutsal ba- lıklarda ise bir degişiklik yok. Yüzdük- leri gölün yüzeyinde daha çok peçeli, çarşaflı, sakallı görür olmuşlar. o ka- dar... Şanlıurfa kent merkezi daha fazla mı tutucu oluyor? Daha bir içine mi kapa- nıyor? Gazetemizin eski Şanlıurfa mu- habirlerinden. kitapçı Naci İpek'e bakı- lırsa, aslen Urfalı olanlann çoğunluğu başka kentlere gidince kentte bir kültür erozyonu yaşanmış. Kitap satışı desen, neredeyse durmuş. Özünde genel Türkiye aynasının bir küçük parçası Urfa. Suyun ovaya akışı ile birlikte ranta yöneliş hızlanmış. Ken- tin gelişme yönünü belirleyen imar pla- nı, fıstık ağaçlannın, bağlann. bahçele- rin, verimli tanm arazilerinin bulundu- fu Karaköprü'yü içine almış. Haydaa. fiyatlar artmış. Tüm kentte arsa spekülasyonu almış başını yürümüş. 25 milyara, 50 milyara daire satılır olmuş. Bu arada banker olaylan da yaşanmış. Kuyumculuk ya- pan Banker Alican a öyle bir güvenılı- yormuş ki Alican borçlannı senete de- ğil, kartvizitinin arkasına yazar olmuş. Bir gün Alican sırra kadem basmış. Mil- yarlarla birlikte.., Kimse birbirine para kaptırdığını çaktırTruyormuş da evinde dövünen çokmuş. Sanayileşme gereK...' AkJı başında. olaylara soğukkaniı ba- kan Urfalılar, kurtuluşun tek bir odakta toplandığında görüşbirliği içindeler: "Sanayikşme, mutlaka sanayileşme gerek_" Koskoca Atatürk Barajı 'nı gerçekleş- tirmiş, kilometrelerce su kanaleti döşe- miş devlet, öyle anlaşılıyor ki yaratılan, yaratıfacak değerin nereye yöniendirile- ceği, nasıl bır sanayi gelişeceği konu- sunda bir tasanm, planlama yapmaktan özellikle geri durmuş. Bırakın tasanmı, planı; elindeki üre- tim tesislerinı elden çıkarmıs. Örnegin Et ve Balık Kurumu (EBK) tesisi özel- leştirilmiş. Satın alan da üretim yapaca- ğına, EBK'nin çok değerli arazisinı ima- ra açmak için vargücüyle çalışmaya baş- lamış. Kısacası. neo-liberal çizginin "ta^e- ron devlet" anlayışı Urfa'da da aynen uygulanmış. Kanıt ıçin devletin nasıl devreye girdiğine göz atmalı. Devlet, şöyle girmiş devreye: Bölgede yatınm yapacaklara elektrik indirimi -ki bu indirim. yalnızca şanti- ye elektriğine uygulandığı gerekçesiyle girişimcilerce eleştiriliyor- öngörmüş, 10'dan fazla işçi çalıştıran teşvik belge- li yatınmlarda işverene ait sigorta primi- nin tamamını üstlenmiş. işçi maaşından kesilen gelir vergisinin işverence 2 yıl sonra ödenmesine izin vermiş. Devletin gınşimcilere, işverenlere ta- nıdığı kolaylıklarla, asgari ücretli bir iş- çinin maliyeti inivermiş ayda 13 milyon liraya. Al sana "ucuzemek" cenneti! Bu denli devlet desteği, bu denli ucuz emek karşısında fabrika dumanlan yük- selmiş mi Urfa'da? Büyük oranda "ha- yır" Biryem fabrikası, bırplastik makine- kalıp, bir kuru biber ve salça. bir hazır beton, bir yağmur ve damlama sistemi, bir yağ. bir karton, bir tekstil, bir piliç işleme. birpamuk ipliği tesisi kurulmuş. Birde çırçır ve pres işletmeleri... GAP Idaresı'nin rakamlanna bakılır- sa, 60-70 kadar yeni işletme hazırlıkla- nnı sürdürüyor. Bu, olumlu bir gelişme olarak kabul görüyor. * Şanlıurfa Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı İsmail Demirkol da iyimser. Sa- nayileşme açısından emekleme döne- minde olduklannı, ancak geleceğe umutla baktıklannı ifade ediyor: " Yaranlan değeri sanayiye aktarmak, hâkim düşünce. Son 3-4 yılda Urfa'da 100'ü aşkın fabrika yöre insanı tarafın- dan kuruldu. Çoğu üretimde >a da inşa halinde. Bunlann bir kısmına fabrika demek mümkün değil, çok basit tesisler. Yine de önemsiyorum. Çünkü, sanayiye uzakinsanlarbu tesislerle sanayiye adım atmış oluyorlar. Yaklaşık 30-40 işci istih- dam eden tesisler. iplik-dokuma-boya- tekstilgibiişletmelerûı başlangıcını oluş- turacaklar." Sulanan onbinlerce dönümde hemen hemen yalnızca pamuk ekildiğini gör- düğümüzü, budurumun halkın "Köylü- nün aklı gözündedir. Neyi görürse onu eker" deyişiyle açıklanıp açıkianama- yacağını anımsattık İsmail Demirkol'a. Şu yorumu yaptı: "Haklısınız. Üriin deseni yetersiz. \razjnin yaklaşık yüzde 90'ına pamuk ekiliyor. Bunu beliıie>en birinci gerekçe fivat politikasıdu-. Diğeri, pamuğun ab- cısının tek ofanaması. A> nca kola> depo- lanabili\or ve saklanabili\or. Vatandaş akma\an. kokmavan, alıa- sı çokolan nıalı tercih edivor. Pazarlanıa sistemleri geuşmediği, önceden bağianü kurup satnıa\ı garantileyemediği, kon- serve, şoklama, dondurma tesisleri ku- rulmadığı için domates gibi, sebze gibi ühine yönelmivor, jönelemiyor. Örne- ğin. ikinci üriin olarak mısır ekenler ptş- man oklıı. Eylül-ekim a\ lannda biçilen nusın kurutmak gerek. l rfa'da kurut- ma tesisi olmadığı için mısırlann büyük çoğunluğu ortada kaldı. Bunun en i\i çö- zümü fr\^t politikasL,\önlendirmevepa- zar yaratma»" Yarın: Baraj gölii altında kala- cak yörelerde göç korkusu... NOKTASII ORAL ÇALIŞLAR Hükümetin kaderiyle borsa arasında- ki bağ her geçen gün daha fazla artar- ken temel sorunlar da bir türiü Türki- ye'nin gerçek gündemi haline gelemi- yor. Hükümet, bir krizie sarsılıyor. bir kriz bitmeden diğeri başlıyor. Son kriz, me- murlara yapılacak zam yüzünden patlak verdi. "Veririm", "Vermem" tartışması- nın gürültüleri arasında yeniden erken seçim gündeme geldi. Enfiasyonun kaderi, sonunda gariban memurun alacağı zamma endeksli ko- mik bir noktaya sürüklendi. Şimdiye ka- dar, hiçbir savurganlıktan geri durma- yan büyüklerimiz, iş memura gelince bir- den tutumlu birer aile babası gibi karşı- mıza dikildiler. Aşın beslenmeden ya- naklan al al olmuş ekonomi sorumlusu bakanlann, biri bitirip diğeri başlıyor: "Enflasyon, bazı sıkıntılan göze alma- danindirilemez. Acı reçeteyeherkes ra- zı olmalı. Yüksekzammın altına imzamt atmam." Acı reçete kime gerekli? Aldığı ücret- le artık normal yaşam ölçülerinin altına Ne Zaman Gerçek Gündem... düşmüş memurlara ve işçilere mi, yok- sa bir vergi kaçağı cennetinde yaşayan vurgunculara mı? Hantal bir idari yapt- lanma içinde olduğumuz gerçek. Bu hantal idari yapılanma, devlet giderleri- ni aşın ölçüde arttırıyor. Siyasi güçlerini arttırmak ve kendi adamlannı işe yerleş- tirmekiçin, iktidarpartiferinin devlet kad- rolannı şişirdiklen de bir gerçek. Peki bü- tün bunun bedelini kamu çalışanlan mı ödeyecek? Devlet harcamalarında belli bir tasar- rufa gidilmesı artık gün gibi aşikar. Cum- hurbaşkanlığı bütçesinden Meclis büt- çesine kadar aşın bir şişirmeyle yüz yü- ze olduğumuz gazetelerin gündemin- den düşmüyor. Enflasyonu önlemek ıs- teyen, işe önce kendinden ve devlet yö- netiminden başlamalı. Cumhurbaşka- nı'nın, Başbakan'ın, bakanlann, millet- vekillerinin bir yıl boyunca uçaklar dolu- su insanla yaptıkları yurtdışı gezilerin ve aldıkları harcırahlann maliyeti ne kadar? Tasarruf önlemi alındığına ilişkin bir bil- gimiz olmadı. • • • Memur maaşını enfiasyonun asıl so- rumlusu olarak gören tartışma, sonun- da erken seçim beklentilerine kadar uzandı. Şimdi herkeste bir erken seçim telaşı başladı. Ciddı ciddi seçim hesap- lan yapılıyor, ama bu seçimin ne işe ya- rayacağını da kimse düşünmüyor. Se- çim şu andaki tabloyu değiştirebilir mi? Bu seçim sistemiyle yapılacak bir se- çim, içinde bulunduğumuz ortamdan daha gerilimli bir ortama yol açmaz mı? Partilerde ve liderlerde bir dert ortalıkta gözükmüyor. Ancak seçim cıddi olarak gündeme gelirse işte o zaman bu konu- lar baş ağntmaya başlayacak. Örneğin yüzde 10 baraj aynen korunacak mı? Korunursa DYP-MHP irtifakıyla oluşa- cak birağırlık, nasıl birtablo yaratacak? Halen birinci parti konumunda gözüken Fazilet Partisi'nin sağlayacağı seçim ba- şansı, yeni gerilimlere kaynaklık etmeye- cek mı? irticayı birinci tehdit olarak gö- ren askerierle siyasiler böyle bir tablo karşısında nasıl bir uzlaşma sağlayabi- lecekler? Bu yazıyı kateme alırken CHP'nin et- kili isimlerinden Aydm Güven Gürkan'ın istifa haberini aldık. Gürkan, istifa ge- rekçesini şöyle açtkltyor: "... Siyasetin yerieşik kadrolart aşın profesyonelleş- miş ve temsilgücünü önemli öfçûde yi- tirmiştir. Bir tür 'kast' oluşmuş ve toplu- mun doğal dokusu ile siyasetin dokusu uyumsuzlukiçine düşmüştür. Yeterince saydam ve temiz olmayan siyaset fi- nansmanı, siyasetin toplumsal işlevini ağır bir biçimde zedelemektedir..." Deneyimli politikacı Gürkan, siyaset- te yapılması gerekenlere de şu sözlerle dikkat çekiyor: "Siyaset, yargıyı da iç güvenliği de politize etmiş, onlan yet- mezlikiçine itmiştir. Katılımcı yollarta bi- limsel temelliprogramlar, projelerve çö- züm önerileri oluşturmak anlamında bir 'siyasal üretim' bir türiû geliştirileme- miştir. Siyasetdiyeyapılan, çoğuzaman basit 'taşiama'lardüzeyinin ötesine ge- çememiştir... Daha bilimsel, banşçıl, içe- rikli, demokratik ve temsil gücü daha yüksek bir siyaset anlayışına ve siyasal partiler sistemine geçebilmek için her- kesin daha cesur ve karahı davranma- sının gerekliliğine inanıyorum. Var olan sistem, sivil direnişlerle olabildiğince zorianmaltdır. Partiler sistemiyle, onun kurallanyla ve yanlış gelenekleriyle bü- tünleşerek onlardan yarar sağlayarak sistemin değişime zorlanabileceğine inanmıyorum." işte, sorumluluk bilincine sahip bir si- yasetçinin gerçek gündeme ilişkin uya- nlan... Türkiye, ne zaman gerçek günde- mine oturacak, ne zaman parti liderleri sultasından kurtulacak? Artık bunlan tar- tışmanın zamanı gelmedi mi? PERŞEMBE ORHAN BURSALI Yabancı Arkadaşım ateş püskürüyor. Koalisyon ortağı p tinin lideri, ülkede yaşayan yabancıları, yararlı olî lar - yararsız olanlar diye ıkiye ayırmış. Yarariı yabancılar sınıfına girenler, parasını g« rip yatınm yapanlar ve yapacaklar. Bunlara kapı açık. Yararsız yabancılar ise, ücretli çalışanlann çalışmayanlann hepsi. Bunlartu kaka insanlar. Belki de tahmin edebileceğinız gibi, söz konu ülke Almanya. Yararlı ve yararsız ayınmıyla, 40 yıldır orada y şadıkları halde, Alman vatandaşlığına geçse b orada "yabancı" olarak bıraktınlanlann yüzde 9£ ikinci sınıf yabancı derekesine düşürülüyor. Arkadaşım, bu hesaba göre ikinci sınıf yabanı "Bana 34 yıldır bu ülkenin yurttaşı olma duygus nu yaşatamadılar" diyor. "Bana 34 yıldır bu ülkenin yurttaşı duygusunu y şatamadılar" cümlesi, Almanya sorununun niren noktasını dile getiriyor. Bu cümlenin taşıdığı anlan dile getirdiği içeriği düşündükçetüylerim ürperiyc Ve "İşte meselenin özü" diyorum. • • • Almanya'nın Dünya Kupası'ndan elenmesine, e azından bu ülkede yaşayan Alman olmayan insar ların üzülmesi beklenir değil mi? Yıllarcfır orada yj şıyorlar, toplumla iç içeler... Ne de olsa nefes alı verdikleri, hayatlannı kazandıkları topraklar, de^ mi? Hadi, olaya ırk duygusunu katalım ve Alman o mayanlann bu ülkenin elenmesine en azından k£ yıtsız kalmalannı bekleyelim... Hayır, durum degişik. Arkadaşım anlatıyor: "Hırvatistan - Almanya ma çı Hırvatların 3-0 galibiyeti ile bittikten sonra içirr sevinç dalgası kapladı; yerimde duramaz oldurr Derken telefon çaldı. Istanbul'dan, hıç beklemedı ğim ve futbolla da hiç ilgisi olmayan bir arkadaşır anyordu ve o da büyük bir sevınçle, 'Şimdi kızlari bayrakları alıp Bağdat Caddesı'nde gösteriye çıkı yoruz' dedi". Berlin'de ve Almanya'nın diğer kentlerinde d Türkler, Hırvat bayraklan altında sevinç gösteriler ne katılmışlar. Bu normal mi? • • • Bu anormalliği, Almanlann yenilgisine seviner lerde değil, Almanlann kendilerinde aramak gerel' 2 milyon Türk +1 milyon kadar diğer milletlerde insan, 40 yıldır diken üzerinde yaşatılıyor, orada. Üstelik herseçimde onlann "başlan" üzerine spe külasyon yapılıyor... Alman seçmenlerin "ırklanna düşkünlükleri durmadan gıdıklanıyor... Eylül'de ye pılacak seçimlerde de bu gıdıklama sürüyor. Örne ğin şimdi bir adım daha atılıyor ve "yarariı (yani is tenen) yabancılar" ile " yararsız (yani istenmeyer yabancılar" aynmı piyasaya sürülüyor. Bu aynm sosyal demokratlar bile sesini çıkarmıyor. Politikacılann bu tavnnın sokağa nasıl yansıyaca ğınıdüşünün... Bilinçlereyaptığıetkiyidüşünün: "S radan bir Alman, metroya binerken omuz atıp 'pi yabancı' diyor. Bakıyorsun zavallının biri..." • • • Sonuçta insanlanmızın 40 yıldır her an tenlerind Nssettikleri yurttaş olamama, her an yabancı ka ma duygusu artarak sürüyor... DISK Başkanlar Kurulu 'Bütün suni istikrar arayışlanna karşıyız' İstanbulHaberServisi- DİSK Genişletılmiş Baş- kanlar Kurulu. son dö- nemde gündeme sıkça ge- tirilen "dar bölge, iki tur- lu seçim, başkanlık siste- mi" tartışmalannın "eme- ğin taleplerini istikrarsız- hk unsuru olarak kabul edip onlann sözcüleriniet- kisizleştirme\i ve si\asctin dısınaatmayT hedefleyen "suni istikrar ara>ışlan" olarak değerlendirdi. DİSK. genişletilmiş başkanlar kurulunun 9-11 Temmuz tarihleri arasında Ören Abdullah Baştürk Tesisleri'nde yaptığı top- lantıda alman kararlarla ıl- gili yazılı bir açıklama yaptı. Açıklamada, serma- yenin yaşanan krizden çık- mak için kendi çıkarlan doğrultusunda önlemler önerdiği belirtilerek bu durumdan kurtulmanın tek yolunun toplumun da talep ettiği gibi demokra- sinin genişletilmesi ve ge- liştinlmesi olduğu ifade edildi. DlSK'in bu amaç- la siyasete müdahale et- mesi gerektiği vurgulanan açıklamada örgütlenme- nin salt işçiler için değil, demokrasi için de zorunlu olduğunun altı çizildi. Açıklamada, son gün- lerde gündeme getirilen dar bölge. iki turlu seçin başkanlık sistemi tartı: malannın "emeğin taleb ni istikrarsızhk unsuru ol rak değerlendirip onlan sözcülerini siyasetin dışu atmayı hedeflediği" değe lendirmesi yapılan DlSK'in her türlü suni i tikrar anlayışına karşı ç kacağı kaydedildi. DlSK'in genişletilm başkanlar kurulu açıkl. masmda kamu özel ayu mı yapılmadan tüm emel çilerin aynı çatı altııu toplanması gerektiği vu gulandı. Dünyada ve ülkenüzc sermayenin emeğe yön> lik topyekûn saldınsıı karşılık ulusal \e uluslar rası tüm demokrasi güçl rini birlikte mücadele e meye zorlanması gerekı ği de ifade edilen açık! mada, diğer işçi konfed rasyonlarının demokra ve sendikal mücadelesiı deki eksiklik ve zaaflanı karşın bu konfederasyo lan mücadele içinde tu maya yönelik çabalar sürdürüleceği kaydedık DlSK'in sendikalaşn önündeki engellerin kalc nlması için hükümete ' siyasi partilere son kı uyanda bulunacağı bik rildi. TBMM Genel Kurulu İkramiye kazanandan beyanname alınmayacal ANKARA (Cumhuri- yet Bürosu) - Vergi Yasa Tasansı'nın 71. madde- sinin kabul edilmesiyle yanşma ve çekilişlerde ikramiye kazananiann vergi beyannamesi ver- mesi zorunluluğu kaldı- nlırken düzenleyici ku- ruluşlara beyanname ver- me zorunluluğu getirildi. TBMM Genel Kuru- lu'nda Vergi Yasa Tasan- sı'nın görüşmelerine dün gece 22.00'den sonra ge- çilebildi ve sadece bir madde kabul edildi. Ta- sannm kabul edilen 7 maddesine göre veras ve intikal yoluyla m edinenlerle Spor-To Teşkilatı ile yanşma • çekilişi düzenleyen ge çek ve tüzelkişiler iki miye kazananlardan k silen vergileri beyann me ile bildirmek zorun> olacaklar. Maddenin kabul ed mesiyle yanşma ve çel lişlerden ikramiye kaz nanlardan beyanname; ma işlemine de son ver miş olacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle