Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
6 TEMMUZ 1998 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
•• •
Jnlü Ingiliz kompozitör Michael Nyman, 11 kişilik orkestrasıyla bu akşam CRR'de
Profesördenfilrtımiiziği dersleri
LV1HLR CANBAZOĞLU
Bu gece, on bir kişilik orkestrayla
•RR'de sahneye çıkacak müzik profe-
irii Michael Nyman'ı klasik müzik tut-
unlan iistün kompozisyonlanyla ya-
ından tanır. Ancak Londralı profesör ve
lüzikologa popülerliği getiren iş. film-
•re yazdığı müzıklerdır; özellikle de Ja-
e Champion'un ödüllü yapıtı Piyano
fhe Piano) getirmiştir uluslararası ünü.
Okuduğumuza göre Nyman da film
lüziğiyle popüler hale gelmekten hoş-
ut. Kesip kenara koyduğumuz söyleşi-
•rinden bırinde şöyle diyor Nyman:
fhe Piano benim kurtuluş yapıtım. Şim-
i çok zenginim ve aptalca fîlmJere mü-
k >azmıyorum. Sanatsal endişev i önp-
tna alma lüksiim var artık."
Nyman'ın müzikal serüvenı albüm-
rle, konserlerle dolu ama film müzik-
rinın daha belırleyîcı ağırlığı var kari-
;rinde. Ünlenmeye PeterGreenevvay'in
lmleriyle uzun yıllar önce başladı
yman. l986'daZedAndTwoNoughts.
ne aynı y11 Sayılarda Boğulmak (Drow-
ıng By Numbep). 1989da da Ahçı,
ırsız, Kansı ve Âşığı'yla genış kitlele-
yakaladı profesörün özgün soundu.
Ikı yıl önce Ingıltere'de düzenlenen
vrupa Futbol Şampiyonası finalleri sı-
sında piyasaya çıkan After Extra 1T-
ıe'la (Uzatmalardan Sonra) ly ice çizgi-
aşağılara çeken Nyman (sıkı bır Qu-
:ns Park Rangers taraftan) sonra Car-
ngton'ın müziğiyle titiz hayranlannı
emnun etti.
TheOgre'nin fılminin müzikleri ise dü-
;yi daha da yukanlara taşıdı.
Bu albümde 2. Dünya Savaşı sırasın-
ı Fransa ve Almanya'da yaşanan geri-
ni ve nazizmin etkilerinı yansıtabil-
ek amacıyla sinirli havayı körükleyen
.'feslilen öneçıkartıyor, VVagner'in ya-
tlarını çağnştıran bır sound buluyor-
ı. Bu bölümler PhilipGlass'ın minıma-
;t soundundan çok Steve ReiclTinkine
j IMLBSUtMMSI
fSTMlBİ
M,. üzik profesörü
Michael Nyman'ı
klasik müzik
tutkunlan üstün
kompozisyonlanyla
yakından tanır.
Ancak Londralı
profesör ve
müzikologa
popiilerliği getiren
iş, filmlere yazdığı
müziklerdir;
özellikle de Jane
Champion'un
ödüllü yapıtı Piyano
(The Piano)
getirmiştir
uluslararası ünü.
benziyordu. Bizim de daha önce aktar-
dffımız gibi filmin yönetmenı Voiker
SchJondorfTla profesör Nyman bu yapı-
tı iirik operaya dönüştürmek amacıyla ça-
lışmalara girişiyordu...
Nyman'ın müzik yazdığı son film
Aiidren- IViccoTun yönetti|i Gattaca ol-
du. Türkiye'de CD olarak yayımlanan
bu albümde Los Angeies Fibn Orchest-
ra'yla işbirlıği yapan Nyman'ın bu Holly-
vvood siftahında post- minimalist stilini
terk ederek pahalıya çıkmış bu film için
bir tutam Schubert'in romantik piyano
yapıtlanndan alması, tansiyonu arttır-
mak içın oyunlara girişmesi. sadık din-
leyıcilerinin hiç mı hıç hoşuna gitmedi.
Hatta bazı gazete köşelennde Nyman'ın
hızla Philip Glass gibi davranıp sanatla
ticaretın dozunu iyi ayarlayamadığı ya-
zıldı ve Nyman'ın özgün stilınin aşınma-
ya başladığı iddıa edıldi...
Istanbul 'a konserden üç. dört gün ön-
ce gelip btzım müzısyenlerle bağlantı
kuracağını. yerel sazlan ınceleyeceğını
söyleyen ancak elindeki yeni film pro-
jesıni zamanındatamamlayamadığı için
bu isteğinı gerçekleştıremeyen Michael
Nyman'la ilgili BritishCouncü"ın kıtap-
çığından da iki haberaktaralım: Nyman,
30 yaşındayken kaleme aldığı Experi-
mantal Music-Cage and Beyond (De-
neysel Müzik-Cage ve Ötesi) adlı ktta-
bın çeyrek yüzyıldır en önemli başv uru
kıtaplanndan biri haline gelmesıni kut-
layacak gelecek yıl. 2001de ise, bu ge-
ce CRR'de birlıkte çalacağı. onun dene-
ye duydugu iştahı iyi algılayabilen mü-
zikçilerden oluşan Michael Nyman
Band'in 25. kuruluş yılı için kadeh kal-
dıracak.
Bu akşam 19.00'daki konsere gelince,
Nyman tutkunlannın bu randevuyu ka-
çıracaklarını zannetmiyoruz. Tanıma-
yanlann ise minimalist müziğı yaratan
ve dünyanın dört biryanından aJdığı ez-
gileri klasik formlarda ustaca yorumla-
yan profesörle tanışma ftrsatını iyi de-
ğerlendırmeleri gerekiyor.
Açıkhava'da bir usta: McCoy Tyner
ner, ca/ın en gözüpek müzisyenJerinden.
LALE KUYUCU
Cazın en gözüpek
müzisyenlennden bin üçüncü
kez Istanbul'da. tlk gelişinde
yaşadığı taUbsizienhctkk,—--^
hayatı boyunca başa çıktığı
güçlüklerin yanında çok hafif
kalıyor. Bebop'tan başlayan
ve John Cottrane üzerinden
çağdaş caza uzanan çizgıde
(adı üstünde Mainstream).
adını en koyu renkierle
yazdırmış müzisyendir
MCCOT Tyner. 70'li yıllardan
ben akustık piyanonun
başında. 60'lann başında
oluşan efsanevı Coltrane
dörtlüsünün piyanısti olarak
ünlenen Tyner, Coltrane
geleneğinın günümüzdekı
tartışmasız temsilcısi.
Müzikal ıddiasmın yanı sıra.
sabır ve metanete dayalı
yaşamının heranını cıddıye
alarak ve hep inanarak
yaşadığı içın Coitrane
geleneğinin ta kendisı McCoy
0LUSUMM5I
İSTftNIDL
CU FESTİVALİ
yılın albümü seçilen -«**
'Sahara'dan sonra dığer
albümlenyle de benzer
ödüllere ulaştı. Bu albümün
ardından Arap tarihçısı Ibn-i
Haldun'un öğretısıni ılke
edindi: "Bu çöl o kadar büyiik
ki, bir uçtan bir uca geçmek
havatını/ı alabilir." Bu alıntı.
Tyner'in yaşama ve müzıge
bakışını çok iyi özetlıvor.
Cünkü o, müziğı. "ruhun hiç
bilinmeyen, hiç gidilmemiş
yerlere yokuluğu" olarak
tanımlıyor. Işte bu yüzden
Tyner, dünya yüzündekı bütün
müzıklenn peşınde.
ISMNIIIt
KliuDn
VE 5»N»I
V*KF!
Afrika'dan Hindıstan'a, Arap
Yanmadası'ndan Avrupa'ya
değın her ıklimle ılgilenıyor.
Coltrane dörtlüsünden kalma
alışkanlığıyla cazda Afro-
Amenkan kökenden başka
kökler de olduğuna ınanıyor.
Değışık müzikler arasındaki
içselleşmiş baglantılan
bulmaya çalışan albümlenyle
gerçek cazdinlevıcısinin hep
yanında. Ilk akla gelen
örneklerden bın de Japon
armonılennden esınlenerek
yaptığı 'Song of Happincss'
adlı albüm. McCoy Tyner'ın
şaşırtıcı bir becerisi,
pıyanosundan aldığı ve
besteleriyle yansıttığı güç.
Cok yetenekli birçok
piyanistjn doMurduğffcaîr -
sahnesinde hep ayncalıklı bir
yeri var. Tyner'ın sırn
-birök"te. Işte kendi
ağzından açıklaması:
-EnstrümanıniTİa bir
«Imalısınız. Piyanonun sadece
bir ifade aracı oMuğunu hiç
akıldan çıkarmamak gerek.
Bir süre sonra enstrüman.
sizin doğal bir uzantınıza
dönüfecektir." Bununla da
yetınmiyor McCoy Tyner;
müzisyenin benlikten
sıynlması gerektiğını.
enstrüman gibi benliğin de
sadece bir anlatım aracı
olduğunu ekliyor. Benlık
olursa birlik olmayacak:
Tyner'ın deneyimleri böyle
söylüyor. Bu iki yaşamsal
ilkenın yardımıyîa. özellikle
pıyanistleri çok zorlayan bir
başanyt-kendin* mal etmeyi
başanyor: Piyanoda kendi
sesinı bulmak. "Bu yüzden
ekktrikli enstrümanlardan
kaçınıyonım. Elektrik müzik,
insan ruhuna iyi geünez" diye
de ekliyor. McCoy Tyner'ın
1986'dan beri birlikte oldugu
basçı Avery Sharpe da bu
gece sahnede olacak. Aynca
saksofonda Gary Bartz,
trompette merakla beklenen
Brezilyalı Claudio Roditi,
trombonda Steve Tiırre (deniz
kabuklannı unutmadık!).
timbalde Jobnny Martin,
kongada Gkrvanni Hidalgo ve
davulda da Aaron Scott.
iakan Akdoğan 'ın Yunus Nadi ödüllü romanı 'Nü Peride' Can Yayınları 'ndan çıkıyor
İstanbul'a gelmiyorlar
Rolling Stones
konseri iptal
Kfiltür ServBİ - Rolling Stones'un 13
Eylül'de Istanbul'da vereceği stadyum
konseri iptal edildi. IVfick Jagger ve
arkadaşlannm Istanbul konserini
organize edeeek Ahmet San'dan
resmi bir açıklatna gelmemesine
karşın Sanın yardımcılan Avrupa'da
turnede olan Rolling Stones'un,
konserleri dolduramamasj üzerine
böyle bir karar ahndîğjnı belirttiler.
Kûtüphanesinden kitap seçerken
merdivenden düşüp kaburgalannı
kıran Kdtiı Rîchartfsın sakatlanması
sonucu geç başlayan turnede Rolling
Stones'u Nürnberg'de 110 bin kişinin,
Milano'da da 40 bin müzikseveraı
izlediği biliniyor.
Tutku veşiddetin çıplaldığL
FECtRALPTEKİN
HakanAkdoğan, henüz yayımlanma-
mış yapıtı 'Nü Peride' ile önce 1998 Yu-
nus Nadi Roman Ödülü'nün sahıbi ol-
du. Şimdi de bu ilk romanının okurla bu-
luşmasını bekliyor. "Nü Peride" önü-
müzdeki hafta Can Yayınlan'ndan çıkı-
yor.
1971 doğumlu. Ankaralı biryazar Ak-
doğan. Kendisini yormayan ve çok sev-
diğı bu kentte. aynı mekânlarda aynı ın-
sanlan gözlemleme olanağı bulduğunu
söylüyor.
Yükseliş Koleji'ni bitirdikten sonra
Hacettepe Cniversitesi Ingiliz Dilbilımi
Bölümü'nü kazanıyor. Yazdıklannı de-
ğerlendirip kendısine yönlendirici eleş-
tiriler sunabilecek insanlarla karşılaştı-
ğı bu bölüm. Akdoğan'ın yazın serüve-
nindekı en önemli adımı oluşturuyor.
tlk kitabı "MermerdenEv"'i kendi ola-
naklanyla yayımlıyor. 9-10 yıl önce yaz-
dıkJannı da kapsayan bu öykü kıtabıy-
la çok olumlu tepkiler alıyor Akdoğan.
Bazı hocalan kitabı edebiyat v e çev iri
derslerinde incelemeye alıyorlar. Ama
Akdoğan'ın "dönüm noktam** olarak
nitelendirdiği gelişme. kitabı gönderdi-
ği bir yaymevinden aldığı cevapla ger-
çekleşiyor. Erdal Öz mektubunda. bu
zamanlarda ender rastlanan iyi bir Türk-
çesi olduğunu söylüyor v e mutlaka yaz-
mayı sürdürmesını öğütlüyor Akdoğan'a.
O gece Nü Peride'nin temelleri atılıyor.
"Öykü içinde öykülerden oluşan" bir
roman Nü Peride. Kitabın başkişisı Ne-
cati'nin, tüm yaşamını bağladığı, "ken-
disini tutkulara boğan" büyük aşkı Bc-
nl 'e anlattığı Osmanlı dönemıne ait öy-
külerle gelişiyor. Öykülerinı, belki de
bir daha hiç göremeyeceği Benl'earma-
ğan olarak sunuyor Necatı: 'Hiçbir he-
diyeye bunca emek harcanmamıştır!
r
Yasakçı Osmanlı idaresi altında "bir
kadının. belki detüm kadınlann yüzün-
de ve vücudunda gizlediği derin anlam-
>a alışmış bir insanın bile tutkuyia bağ-
iandığı şeyi vitirdigi zaman içinde gizle-
dtğî şkJdeti öidürnie boyutuna vardıra-
'er insanın içinde bir katil olduğuna inanıyorum. Ben de
içimdeki katili, içimde gizlediğim şiddeti yazarak kendime
itiraf etmeye çalışıyorum. Tutku ve şiddet iç içe şeyler.
Tutkulu insanlar bağlandıkianna daha saldırgan olabiliyorlar.
masa da sonuna dek bu tutkuyu yaşata-
bilijorlar".
Onu yaşadığı eve hapseden \e Be-
rıTın de bir parçası olduğu geçmişiyle
banşmayı başaramayınca, geçmışinden
mtikam almaktan başka bir seçeneği kal-
mıyor Necati'nin. Öyküleryolu) la kur-
duğu inanılmaz tuzak. yıllarca içinde
beslediği tutku ve acıyı şiddete dönüş-
türerek dışavurma fırsatı sunuyor Ne-
catı'ye. "Her insanın içinde bir katil ol-
duğuna inanıyorum" dıvor Akdoğan,
"Ben de içimdeki katili, içimde gizledi-
ğim şiddeti yazarak kendime itirafetme-
>eçalışıyorum. Tutkulu insanlar bağlan-
dıklan şeye karşı daha saldırgan olabili-
yorlar. Tutku ve şiddet iç içe şeyler. Ne-
cati'ninşiddeteğüimide romanın sonun-
da ortayaçıkıyor.Anlatmak istediğini;çok
romantik, duygusal. acüanyla yaşama-
lan. ezme boyalarla keten tuvallere işie-
yip ölümsüzleştinne'' tutkusu. yaşama
amacı haline gelen Halıl'ı anlatmaya
başlıyor \ecati. Halil ve Peride'nin öy-
küsü bırnoktada Necatı ve Benl'ın öy-
küsü oluyor. Hatta Peride de. Beril de bi-
rer "nü" olarak kalıyor okurun belle-
ğinde.
Ölûmûne bağlanabilmek...
Küçük çağnşımlardan yola çıkarak
yapıtlarmı oluşturan Akdoğan. izlediği
birresimsergisısırasındazihnindecan-
lanan bazı görüntüler üzerine kurmuş.
Nü Peride'yı. "Acıçeken.tutkulu birin-
sanı anlatmak istedim. Bu kişi, Osman-
lı döneminde yaşayan bir ressam olabi-
lirdi" dıye söze başlıyor. "Tutkulu insan-
lan seviyorum. Onlar, bir şeye ölümüne
bağlanabiüyor ve hiçbir kazançlan ol-
Nü Peride için uzun bir hazırlık dö-
nemi geçirdiğıni, Osmanlı tarihine iliş-
kin onlarca kıtap okuduğunu söylüyor
Akdoğan. "Kahvenin. tütünün Osman-
lı İmparatorluğu'na nasıl girdiğini bıra-
kın.öy künün vapa> birgörünüme bürün-
mesini önlemek için Osmanlılar'ın gün-
lük yaşam tarzian ve yedikleri tatlılara
vanncaya kadar araşörma yaptun. Ve-
direrek. içirerek, gi>direrek, acı vererek.
muöuluk vererek,içierine şiddet gizieye-
rek yararnm bütün kahramanlanmı"
diyor ve ekliyor: "Ama bu kahraman-
lar kesinlikle benim oyuncağınv benim
kuklanı olmadılar. Onlar roman içinde
özgürce hareket ertiler ve ben sadece bu
hareketleri yazıya döktüm."
Romanda Osmanlı dönemi ve bugün,
birinci ve üçüncü tekil şahıslar arasında
gidip gelen anlaumın da kendisini olduk-
ça zorladığını belirtiyor Akdoğan: "Bi-
rinci tekil agızdan Necati'nin bugünkü
vaşamını yazarken, anlatûklanmı Os-
manlıdönemineveHalil'e bağlamakzo-
nındaydım. Bu bağlanOyı tablolar, el-
yazmalan, mahzenler. dehüzler, kjsaca-
sı o dönemden günümüze kalan eserler
yeyapılar aracılığı> la kurmay a çalışam.
Üçüncü tekil şahsın ağzından Osmanlı dö-
nemine ait öyküieri anlaürken ise bağ-
lantıyolumöncelikleNecati'nin sahip ol-
duğu tabto. yani Nü Peride oldu."
Roman, "A(v)cıyadaSonsöz'"başlık-
lı bölümle sona eriyor. Bu bölüm uzun
bırşiırden ıbaret. Necati'nin Berii'e yaz-
dığı şiirde Necati "Aa"ya, Beril ise "Av-
eı"ya eşıtleniyor: "düşüyorum / öylece
suskun dunıyorum toprağın üzerinde
çamur içinde/çamur içinde uçma yasa-
ğı yüksdmek yok artık ayağınia tel bağ-
fiyor avcı / avcı om/una asıyur kan bey-
nimesıçnvor olüvorum sanki/sanki ötü-
yorum. / avcı acı / acı ava demek."
ODAK NOKTASI
AHMET CEMAL
Laiklik Ayağa Kalk!
Laiklik ilkesiyle neden sorunumuz var?
Bu topluma uymadığı için mi?
Bu topluma gerektiği gibi anlatılmadığı için mi?
Yoksa laiklik üzerine anlatılanlar bağlamında, cum-
huriyetin ilk dönemlerinde anlatılanlar ve takınılan tu-
tumlaria sonrakiler arasında bazı "farklar" bulundu-
ğu için mi?
Bu sorulan doğru yanıtlayabilmek için iki döne-
mi, 1923-1950 ve 1950-1998 dönemlerini birbirin-
den çok dikkatle ayırmak gerekir.
Çünkü 1923-1950 arasındaki dönem, pek çok
şey bakımından olduğu gibi laiklik için de doğrula-
nn söylendiği ve bu doğrulara uygun tutumlann alın-
dığı dönemdir.
1950'den günümüze uzanan dönem ise yine pek
çok şey bakımından olduğu gibi, laiklik için deya-
lanlara sapıldığı ve bu yalanlara uyan tutumlann
alındığı dönemdir.
1923-1950 dönemi için laiklik, din ile dünya işle-
rinin birbirinden ayn tutulmasıdır; insanlann inanç ve
ibadetlerinde özgür bırakılmalan, aklın buyrukları
karşısına dini bahane ederek dogmalar dikmeme-
leri demektir. Siyasa adına dini sahiplenmeye kal-
kışmamak demektir. Zaten var olan ve anayasa ile
de güvence altına alınmış din ve inanç özgürlüğü-
nü kimin daha iyi sağlayabileceği sorusuyla, işi oy
pazanna düşürmemek demektir.
1950'den günümüze uzanan dönem ise, din adı-
na gittikçe büyüyen yalanların söylendiği, dinin in-
san ile Tanrısı arasındaki kutsal bir ilişki olmaktan
çıkarılıp siyasette geçerli akçeye dönüştürüldüğü,
din ve inanç özgürlüğünün adının ve kapsamının de-
ğiştinlip bunlann yerine sık sık en koyu bir din istib-
dadının yürürfüğe konulmaya çalışıldığı, sonunda işjn
sözde din adına insanlann diri diri yakılmasına ka-
dar vardırıldığı, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin ça-
tısı altında, din adına yapılmak istenen değişikfiğin
"kanlı mı, yoksa kansız mı" olacağı sorusunun so-
rulabildiği dönemdir.
Bu dönemde laiklik ilkesi, ilk dönemdekinin ve çağ-
daş akılcılığın butün gereklerinın aksine, din ve inanç
özgürlüğünün en büyük güvencesi sayılmamış, fa-
kat dini kirtetmek, bu özgürlüğü bir köleliğe dönüş-
türmek için kullanılmıştır.
Bu amaca erişilebilmesi için de laiklik ilkesi, san-
ki geçmişinde birtakım suçlar varmışçasına, sanki
1950'den sonra olanlar laiklik yüzündenmişçesine,
gittikçe artan ölçüde bir "önce aklama, sonra sa-
vunma" işlemine konu edilmiştir.
Yalnızca laikliğin değil, ama hiçbir ilkenin böyle,
yani hep bir mazur gösterme çabası çerçevesinde
savunulabilmesi ve ayakta tutulabilmesi mümkün de-
ğildir.
Ama siyasi yaşamımızdan hiç eksik olmayan bir
korku, başka deyişle bütün partilere kendi içlerin-
de: "Ben, dini ötekilere göre nasıl daha bir savunur
gözükebilirim" sorusu, laiklik ılkesini de gerçekte hiç
ihtiyacı olmayan savunmalann içine atmıştır.
Bunun böyle olduğunu görebilmek için yalnızca
bugüne bakmak dahi yeterlidir.
Meydanlarda "laik" partilerin yetkilileri vatanda-
şa hangi güvenceleri vermek gereğini duyuyorter?
Diyorlar ki: "Merak etmeyin, bu ülkede ezan se-
si hiç eksik olmayacak..."
Peki, Türkiye Cumhuriyeti'nin laiklik ilkesini kabul
etmesinden sonra, ezan sesi ne zaman eksik olmuş?
Elbet hiçbir zaman!
Diyorlar ki: "Herkes ibadetinde serbesttir..."
Herkes ne zaman ibadetinde serbest olmamış?
Yine elbet hiçbir zaman!
Diyortar ki: "Mütedeyyin olanlar (yani inananlar)
hiç korkmasınlar..."
Laiklik ilkesi, "mütedeyyinler" için ne bakımdan
korkutucu?
Elbet hiçbir bakımdan!
Ama siyasilerimiz bütün bunları söylemek zorun-
luluğunu duyuyorlar; onlara göre bu güvenceleri
vermeliler ki, dini bütün vatandaşlar da onların ken-
dilerini laiklik karşısında ne kadar iyi koruyacaklan-
nı anlayıp oylannı esirgemesinler!
Oysa biraz farklı konuşabilseler! Laikliği gereksiz
aklama çabalannı bir yana bırakıp, ancak laik top-
lumlarda din ve inanç özgürlüğünün de gerçek an-
lamda var olabileceğini, çünkü ancak laik toplum-
larda insanların birbirlerinin inançlarına kanşmayı
düşünmediklerini bir anlatabilseler!
Ama yapamazlar.
Çünkü bunu yaptıkları anda, barutları da tükeni-
verir.
Çünkü bu türden barutlara ihtiyaç duymamak,
ancak Mustafa Kemal Atatürk ve Ismet inönü gi-
bi gerçek devlet adamlannın harcıdıri
Cassandra Vtfilson 24 Temmuz'da
Açıkhava Tiyatrosu'nda
• Kühür Servisi - Cassandra VV'ilson, Yapı Kredi
Sanat Festivali kapsamında 24 Temmuz günü
müzikseverlerle buluşacak. Konser saat 21.15'te
Cemil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosu'nda
gerçekleştirilecek. Billie Holiday'ın bıraktığı yerden
devam ederek caz ve pop arasındaki aynmı tamamen
kaldıran VVilson, Time dergisi tarafından 'kendi
kuşağının en yetenekli caz vokalisti' olarak
tanımlanıyor. 1994'te çıkardığı albüm Blue Light Till
Dawn ile başanlı olan sanatçı, Nevv Moon Daughter
adlı albümünde hem pop şarkılannı hem de kendi
bestelerini seslendirdi. Dovvnbeat dergisı tarafından
1994 ve 1995'te 'Yılın En İyi Kadın Şarkıcısı'
seçilen VVilson, eski şarkılan tekrar ele alıp caz, hip-
hop. fıınk ve R&B tarzlanyla süsleyerek onlan bir
anlamda bu yüzyılda tekrar yaratıyor.
5. ULUSLARARASI İSTANBUL CAZ FESTİVALİ
BUGUN
• Açıkhava Thatrosu'nda saat 21 00'de Cubanismo
ve McCov Tyner & Latin .\ll Star Band konseri
gerçekleşecek.
• CRR Konser Salonu, saat 19.00 da Michael
Nyman Band'i ağırlayacak.
• Roxy'de saat 23.30'da Red Snapper, izleyicilerle
buluşacak.
• Gramofon'da saat 23.00'te Tahsin Ünüvar
Dörtlüsü yer alıyor.
YARIN
• Açıkhava Tiyatrosu'nda saat 21 30da Kudsi
Erguner ve Björk, izleyicilerle buluşacak.
• CRR Konser Salonu'nda saat 19.00'da Burhan
Öcal & Peter VVaters konseri gerçekleştirilecek.
• Roxy'de saat 23.30'da Coolbone yer alıyor.
• Gramofonda saat 23 OO'te S. Köse C. Ayer & V.
Öktem & Ç. Yıldız kon?,eri izlenebilir.