28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 TEMMUZ 1998 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 •• • Jnlü Ingiliz kompozitör Michael Nyman, 11 kişilik orkestrasıyla bu akşam CRR'de Profesördenfilrtımiiziği dersleri LV1HLR CANBAZOĞLU Bu gece, on bir kişilik orkestrayla •RR'de sahneye çıkacak müzik profe- irii Michael Nyman'ı klasik müzik tut- unlan iistün kompozisyonlanyla ya- ından tanır. Ancak Londralı profesör ve lüzikologa popülerliği getiren iş. film- •re yazdığı müzıklerdır; özellikle de Ja- e Champion'un ödüllü yapıtı Piyano fhe Piano) getirmiştir uluslararası ünü. Okuduğumuza göre Nyman da film lüziğiyle popüler hale gelmekten hoş- ut. Kesip kenara koyduğumuz söyleşi- •rinden bırinde şöyle diyor Nyman: fhe Piano benim kurtuluş yapıtım. Şim- i çok zenginim ve aptalca fîlmJere mü- k >azmıyorum. Sanatsal endişev i önp- tna alma lüksiim var artık." Nyman'ın müzikal serüvenı albüm- rle, konserlerle dolu ama film müzik- rinın daha belırleyîcı ağırlığı var kari- ;rinde. Ünlenmeye PeterGreenevvay'in lmleriyle uzun yıllar önce başladı yman. l986'daZedAndTwoNoughts. ne aynı y11 Sayılarda Boğulmak (Drow- ıng By Numbep). 1989da da Ahçı, ırsız, Kansı ve Âşığı'yla genış kitlele- yakaladı profesörün özgün soundu. Ikı yıl önce Ingıltere'de düzenlenen vrupa Futbol Şampiyonası finalleri sı- sında piyasaya çıkan After Extra 1T- ıe'la (Uzatmalardan Sonra) ly ice çizgi- aşağılara çeken Nyman (sıkı bır Qu- :ns Park Rangers taraftan) sonra Car- ngton'ın müziğiyle titiz hayranlannı emnun etti. TheOgre'nin fılminin müzikleri ise dü- ;yi daha da yukanlara taşıdı. Bu albümde 2. Dünya Savaşı sırasın- ı Fransa ve Almanya'da yaşanan geri- ni ve nazizmin etkilerinı yansıtabil- ek amacıyla sinirli havayı körükleyen .'feslilen öneçıkartıyor, VVagner'in ya- tlarını çağnştıran bır sound buluyor- ı. Bu bölümler PhilipGlass'ın minıma- ;t soundundan çok Steve ReiclTinkine j IMLBSUtMMSI fSTMlBİ M,. üzik profesörü Michael Nyman'ı klasik müzik tutkunlan üstün kompozisyonlanyla yakından tanır. Ancak Londralı profesör ve müzikologa popiilerliği getiren iş, filmlere yazdığı müziklerdir; özellikle de Jane Champion'un ödüllü yapıtı Piyano (The Piano) getirmiştir uluslararası ünü. benziyordu. Bizim de daha önce aktar- dffımız gibi filmin yönetmenı Voiker SchJondorfTla profesör Nyman bu yapı- tı iirik operaya dönüştürmek amacıyla ça- lışmalara girişiyordu... Nyman'ın müzik yazdığı son film Aiidren- IViccoTun yönetti|i Gattaca ol- du. Türkiye'de CD olarak yayımlanan bu albümde Los Angeies Fibn Orchest- ra'yla işbirlıği yapan Nyman'ın bu Holly- vvood siftahında post- minimalist stilini terk ederek pahalıya çıkmış bu film için bir tutam Schubert'in romantik piyano yapıtlanndan alması, tansiyonu arttır- mak içın oyunlara girişmesi. sadık din- leyıcilerinin hiç mı hıç hoşuna gitmedi. Hatta bazı gazete köşelennde Nyman'ın hızla Philip Glass gibi davranıp sanatla ticaretın dozunu iyi ayarlayamadığı ya- zıldı ve Nyman'ın özgün stilınin aşınma- ya başladığı iddıa edıldi... Istanbul 'a konserden üç. dört gün ön- ce gelip btzım müzısyenlerle bağlantı kuracağını. yerel sazlan ınceleyeceğını söyleyen ancak elindeki yeni film pro- jesıni zamanındatamamlayamadığı için bu isteğinı gerçekleştıremeyen Michael Nyman'la ilgili BritishCouncü"ın kıtap- çığından da iki haberaktaralım: Nyman, 30 yaşındayken kaleme aldığı Experi- mantal Music-Cage and Beyond (De- neysel Müzik-Cage ve Ötesi) adlı ktta- bın çeyrek yüzyıldır en önemli başv uru kıtaplanndan biri haline gelmesıni kut- layacak gelecek yıl. 2001de ise, bu ge- ce CRR'de birlıkte çalacağı. onun dene- ye duydugu iştahı iyi algılayabilen mü- zikçilerden oluşan Michael Nyman Band'in 25. kuruluş yılı için kadeh kal- dıracak. Bu akşam 19.00'daki konsere gelince, Nyman tutkunlannın bu randevuyu ka- çıracaklarını zannetmiyoruz. Tanıma- yanlann ise minimalist müziğı yaratan ve dünyanın dört biryanından aJdığı ez- gileri klasik formlarda ustaca yorumla- yan profesörle tanışma ftrsatını iyi de- ğerlendırmeleri gerekiyor. Açıkhava'da bir usta: McCoy Tyner ner, ca/ın en gözüpek müzisyenJerinden. LALE KUYUCU Cazın en gözüpek müzisyenlennden bin üçüncü kez Istanbul'da. tlk gelişinde yaşadığı taUbsizienhctkk,—--^ hayatı boyunca başa çıktığı güçlüklerin yanında çok hafif kalıyor. Bebop'tan başlayan ve John Cottrane üzerinden çağdaş caza uzanan çizgıde (adı üstünde Mainstream). adını en koyu renkierle yazdırmış müzisyendir MCCOT Tyner. 70'li yıllardan ben akustık piyanonun başında. 60'lann başında oluşan efsanevı Coltrane dörtlüsünün piyanısti olarak ünlenen Tyner, Coltrane geleneğinın günümüzdekı tartışmasız temsilcısi. Müzikal ıddiasmın yanı sıra. sabır ve metanete dayalı yaşamının heranını cıddıye alarak ve hep inanarak yaşadığı içın Coitrane geleneğinin ta kendisı McCoy 0LUSUMM5I İSTftNIDL CU FESTİVALİ yılın albümü seçilen -«** 'Sahara'dan sonra dığer albümlenyle de benzer ödüllere ulaştı. Bu albümün ardından Arap tarihçısı Ibn-i Haldun'un öğretısıni ılke edindi: "Bu çöl o kadar büyiik ki, bir uçtan bir uca geçmek havatını/ı alabilir." Bu alıntı. Tyner'in yaşama ve müzıge bakışını çok iyi özetlıvor. Cünkü o, müziğı. "ruhun hiç bilinmeyen, hiç gidilmemiş yerlere yokuluğu" olarak tanımlıyor. Işte bu yüzden Tyner, dünya yüzündekı bütün müzıklenn peşınde. ISMNIIIt KliuDn VE 5»N»I V*KF! Afrika'dan Hindıstan'a, Arap Yanmadası'ndan Avrupa'ya değın her ıklimle ılgilenıyor. Coltrane dörtlüsünden kalma alışkanlığıyla cazda Afro- Amenkan kökenden başka kökler de olduğuna ınanıyor. Değışık müzikler arasındaki içselleşmiş baglantılan bulmaya çalışan albümlenyle gerçek cazdinlevıcısinin hep yanında. Ilk akla gelen örneklerden bın de Japon armonılennden esınlenerek yaptığı 'Song of Happincss' adlı albüm. McCoy Tyner'ın şaşırtıcı bir becerisi, pıyanosundan aldığı ve besteleriyle yansıttığı güç. Cok yetenekli birçok piyanistjn doMurduğffcaîr - sahnesinde hep ayncalıklı bir yeri var. Tyner'ın sırn -birök"te. Işte kendi ağzından açıklaması: -EnstrümanıniTİa bir «Imalısınız. Piyanonun sadece bir ifade aracı oMuğunu hiç akıldan çıkarmamak gerek. Bir süre sonra enstrüman. sizin doğal bir uzantınıza dönüfecektir." Bununla da yetınmiyor McCoy Tyner; müzisyenin benlikten sıynlması gerektiğını. enstrüman gibi benliğin de sadece bir anlatım aracı olduğunu ekliyor. Benlık olursa birlik olmayacak: Tyner'ın deneyimleri böyle söylüyor. Bu iki yaşamsal ilkenın yardımıyîa. özellikle pıyanistleri çok zorlayan bir başanyt-kendin* mal etmeyi başanyor: Piyanoda kendi sesinı bulmak. "Bu yüzden ekktrikli enstrümanlardan kaçınıyonım. Elektrik müzik, insan ruhuna iyi geünez" diye de ekliyor. McCoy Tyner'ın 1986'dan beri birlikte oldugu basçı Avery Sharpe da bu gece sahnede olacak. Aynca saksofonda Gary Bartz, trompette merakla beklenen Brezilyalı Claudio Roditi, trombonda Steve Tiırre (deniz kabuklannı unutmadık!). timbalde Jobnny Martin, kongada Gkrvanni Hidalgo ve davulda da Aaron Scott. iakan Akdoğan 'ın Yunus Nadi ödüllü romanı 'Nü Peride' Can Yayınları 'ndan çıkıyor İstanbul'a gelmiyorlar Rolling Stones konseri iptal Kfiltür ServBİ - Rolling Stones'un 13 Eylül'de Istanbul'da vereceği stadyum konseri iptal edildi. IVfick Jagger ve arkadaşlannm Istanbul konserini organize edeeek Ahmet San'dan resmi bir açıklatna gelmemesine karşın Sanın yardımcılan Avrupa'da turnede olan Rolling Stones'un, konserleri dolduramamasj üzerine böyle bir karar ahndîğjnı belirttiler. Kûtüphanesinden kitap seçerken merdivenden düşüp kaburgalannı kıran Kdtiı Rîchartfsın sakatlanması sonucu geç başlayan turnede Rolling Stones'u Nürnberg'de 110 bin kişinin, Milano'da da 40 bin müzikseveraı izlediği biliniyor. Tutku veşiddetin çıplaldığL FECtRALPTEKİN HakanAkdoğan, henüz yayımlanma- mış yapıtı 'Nü Peride' ile önce 1998 Yu- nus Nadi Roman Ödülü'nün sahıbi ol- du. Şimdi de bu ilk romanının okurla bu- luşmasını bekliyor. "Nü Peride" önü- müzdeki hafta Can Yayınlan'ndan çıkı- yor. 1971 doğumlu. Ankaralı biryazar Ak- doğan. Kendisini yormayan ve çok sev- diğı bu kentte. aynı mekânlarda aynı ın- sanlan gözlemleme olanağı bulduğunu söylüyor. Yükseliş Koleji'ni bitirdikten sonra Hacettepe Cniversitesi Ingiliz Dilbilımi Bölümü'nü kazanıyor. Yazdıklannı de- ğerlendirip kendısine yönlendirici eleş- tiriler sunabilecek insanlarla karşılaştı- ğı bu bölüm. Akdoğan'ın yazın serüve- nindekı en önemli adımı oluşturuyor. tlk kitabı "MermerdenEv"'i kendi ola- naklanyla yayımlıyor. 9-10 yıl önce yaz- dıkJannı da kapsayan bu öykü kıtabıy- la çok olumlu tepkiler alıyor Akdoğan. Bazı hocalan kitabı edebiyat v e çev iri derslerinde incelemeye alıyorlar. Ama Akdoğan'ın "dönüm noktam** olarak nitelendirdiği gelişme. kitabı gönderdi- ği bir yaymevinden aldığı cevapla ger- çekleşiyor. Erdal Öz mektubunda. bu zamanlarda ender rastlanan iyi bir Türk- çesi olduğunu söylüyor v e mutlaka yaz- mayı sürdürmesını öğütlüyor Akdoğan'a. O gece Nü Peride'nin temelleri atılıyor. "Öykü içinde öykülerden oluşan" bir roman Nü Peride. Kitabın başkişisı Ne- cati'nin, tüm yaşamını bağladığı, "ken- disini tutkulara boğan" büyük aşkı Bc- nl 'e anlattığı Osmanlı dönemıne ait öy- külerle gelişiyor. Öykülerinı, belki de bir daha hiç göremeyeceği Benl'earma- ğan olarak sunuyor Necatı: 'Hiçbir he- diyeye bunca emek harcanmamıştır! r Yasakçı Osmanlı idaresi altında "bir kadının. belki detüm kadınlann yüzün- de ve vücudunda gizlediği derin anlam- >a alışmış bir insanın bile tutkuyia bağ- iandığı şeyi vitirdigi zaman içinde gizle- dtğî şkJdeti öidürnie boyutuna vardıra- 'er insanın içinde bir katil olduğuna inanıyorum. Ben de içimdeki katili, içimde gizlediğim şiddeti yazarak kendime itiraf etmeye çalışıyorum. Tutku ve şiddet iç içe şeyler. Tutkulu insanlar bağlandıkianna daha saldırgan olabiliyorlar. masa da sonuna dek bu tutkuyu yaşata- bilijorlar". Onu yaşadığı eve hapseden \e Be- rıTın de bir parçası olduğu geçmişiyle banşmayı başaramayınca, geçmışinden mtikam almaktan başka bir seçeneği kal- mıyor Necati'nin. Öyküleryolu) la kur- duğu inanılmaz tuzak. yıllarca içinde beslediği tutku ve acıyı şiddete dönüş- türerek dışavurma fırsatı sunuyor Ne- catı'ye. "Her insanın içinde bir katil ol- duğuna inanıyorum" dıvor Akdoğan, "Ben de içimdeki katili, içimde gizledi- ğim şiddeti yazarak kendime itirafetme- >eçalışıyorum. Tutkulu insanlar bağlan- dıklan şeye karşı daha saldırgan olabili- yorlar. Tutku ve şiddet iç içe şeyler. Ne- cati'ninşiddeteğüimide romanın sonun- da ortayaçıkıyor.Anlatmak istediğini;çok romantik, duygusal. acüanyla yaşama- lan. ezme boyalarla keten tuvallere işie- yip ölümsüzleştinne'' tutkusu. yaşama amacı haline gelen Halıl'ı anlatmaya başlıyor \ecati. Halil ve Peride'nin öy- küsü bırnoktada Necatı ve Benl'ın öy- küsü oluyor. Hatta Peride de. Beril de bi- rer "nü" olarak kalıyor okurun belle- ğinde. Ölûmûne bağlanabilmek... Küçük çağnşımlardan yola çıkarak yapıtlarmı oluşturan Akdoğan. izlediği birresimsergisısırasındazihnindecan- lanan bazı görüntüler üzerine kurmuş. Nü Peride'yı. "Acıçeken.tutkulu birin- sanı anlatmak istedim. Bu kişi, Osman- lı döneminde yaşayan bir ressam olabi- lirdi" dıye söze başlıyor. "Tutkulu insan- lan seviyorum. Onlar, bir şeye ölümüne bağlanabiüyor ve hiçbir kazançlan ol- Nü Peride için uzun bir hazırlık dö- nemi geçirdiğıni, Osmanlı tarihine iliş- kin onlarca kıtap okuduğunu söylüyor Akdoğan. "Kahvenin. tütünün Osman- lı İmparatorluğu'na nasıl girdiğini bıra- kın.öy künün vapa> birgörünüme bürün- mesini önlemek için Osmanlılar'ın gün- lük yaşam tarzian ve yedikleri tatlılara vanncaya kadar araşörma yaptun. Ve- direrek. içirerek, gi>direrek, acı vererek. muöuluk vererek,içierine şiddet gizieye- rek yararnm bütün kahramanlanmı" diyor ve ekliyor: "Ama bu kahraman- lar kesinlikle benim oyuncağınv benim kuklanı olmadılar. Onlar roman içinde özgürce hareket ertiler ve ben sadece bu hareketleri yazıya döktüm." Romanda Osmanlı dönemi ve bugün, birinci ve üçüncü tekil şahıslar arasında gidip gelen anlaumın da kendisini olduk- ça zorladığını belirtiyor Akdoğan: "Bi- rinci tekil agızdan Necati'nin bugünkü vaşamını yazarken, anlatûklanmı Os- manlıdönemineveHalil'e bağlamakzo- nındaydım. Bu bağlanOyı tablolar, el- yazmalan, mahzenler. dehüzler, kjsaca- sı o dönemden günümüze kalan eserler yeyapılar aracılığı> la kurmay a çalışam. Üçüncü tekil şahsın ağzından Osmanlı dö- nemine ait öyküieri anlaürken ise bağ- lantıyolumöncelikleNecati'nin sahip ol- duğu tabto. yani Nü Peride oldu." Roman, "A(v)cıyadaSonsöz'"başlık- lı bölümle sona eriyor. Bu bölüm uzun bırşiırden ıbaret. Necati'nin Berii'e yaz- dığı şiirde Necati "Aa"ya, Beril ise "Av- eı"ya eşıtleniyor: "düşüyorum / öylece suskun dunıyorum toprağın üzerinde çamur içinde/çamur içinde uçma yasa- ğı yüksdmek yok artık ayağınia tel bağ- fiyor avcı / avcı om/una asıyur kan bey- nimesıçnvor olüvorum sanki/sanki ötü- yorum. / avcı acı / acı ava demek." ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Laiklik Ayağa Kalk! Laiklik ilkesiyle neden sorunumuz var? Bu topluma uymadığı için mi? Bu topluma gerektiği gibi anlatılmadığı için mi? Yoksa laiklik üzerine anlatılanlar bağlamında, cum- huriyetin ilk dönemlerinde anlatılanlar ve takınılan tu- tumlaria sonrakiler arasında bazı "farklar" bulundu- ğu için mi? Bu sorulan doğru yanıtlayabilmek için iki döne- mi, 1923-1950 ve 1950-1998 dönemlerini birbirin- den çok dikkatle ayırmak gerekir. Çünkü 1923-1950 arasındaki dönem, pek çok şey bakımından olduğu gibi laiklik için de doğrula- nn söylendiği ve bu doğrulara uygun tutumlann alın- dığı dönemdir. 1950'den günümüze uzanan dönem ise yine pek çok şey bakımından olduğu gibi, laiklik için deya- lanlara sapıldığı ve bu yalanlara uyan tutumlann alındığı dönemdir. 1923-1950 dönemi için laiklik, din ile dünya işle- rinin birbirinden ayn tutulmasıdır; insanlann inanç ve ibadetlerinde özgür bırakılmalan, aklın buyrukları karşısına dini bahane ederek dogmalar dikmeme- leri demektir. Siyasa adına dini sahiplenmeye kal- kışmamak demektir. Zaten var olan ve anayasa ile de güvence altına alınmış din ve inanç özgürlüğü- nü kimin daha iyi sağlayabileceği sorusuyla, işi oy pazanna düşürmemek demektir. 1950'den günümüze uzanan dönem ise, din adı- na gittikçe büyüyen yalanların söylendiği, dinin in- san ile Tanrısı arasındaki kutsal bir ilişki olmaktan çıkarılıp siyasette geçerli akçeye dönüştürüldüğü, din ve inanç özgürlüğünün adının ve kapsamının de- ğiştinlip bunlann yerine sık sık en koyu bir din istib- dadının yürürfüğe konulmaya çalışıldığı, sonunda işjn sözde din adına insanlann diri diri yakılmasına ka- dar vardırıldığı, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin ça- tısı altında, din adına yapılmak istenen değişikfiğin "kanlı mı, yoksa kansız mı" olacağı sorusunun so- rulabildiği dönemdir. Bu dönemde laiklik ilkesi, ilk dönemdekinin ve çağ- daş akılcılığın butün gereklerinın aksine, din ve inanç özgürlüğünün en büyük güvencesi sayılmamış, fa- kat dini kirtetmek, bu özgürlüğü bir köleliğe dönüş- türmek için kullanılmıştır. Bu amaca erişilebilmesi için de laiklik ilkesi, san- ki geçmişinde birtakım suçlar varmışçasına, sanki 1950'den sonra olanlar laiklik yüzündenmişçesine, gittikçe artan ölçüde bir "önce aklama, sonra sa- vunma" işlemine konu edilmiştir. Yalnızca laikliğin değil, ama hiçbir ilkenin böyle, yani hep bir mazur gösterme çabası çerçevesinde savunulabilmesi ve ayakta tutulabilmesi mümkün de- ğildir. Ama siyasi yaşamımızdan hiç eksik olmayan bir korku, başka deyişle bütün partilere kendi içlerin- de: "Ben, dini ötekilere göre nasıl daha bir savunur gözükebilirim" sorusu, laiklik ılkesini de gerçekte hiç ihtiyacı olmayan savunmalann içine atmıştır. Bunun böyle olduğunu görebilmek için yalnızca bugüne bakmak dahi yeterlidir. Meydanlarda "laik" partilerin yetkilileri vatanda- şa hangi güvenceleri vermek gereğini duyuyorter? Diyorlar ki: "Merak etmeyin, bu ülkede ezan se- si hiç eksik olmayacak..." Peki, Türkiye Cumhuriyeti'nin laiklik ilkesini kabul etmesinden sonra, ezan sesi ne zaman eksik olmuş? Elbet hiçbir zaman! Diyorlar ki: "Herkes ibadetinde serbesttir..." Herkes ne zaman ibadetinde serbest olmamış? Yine elbet hiçbir zaman! Diyortar ki: "Mütedeyyin olanlar (yani inananlar) hiç korkmasınlar..." Laiklik ilkesi, "mütedeyyinler" için ne bakımdan korkutucu? Elbet hiçbir bakımdan! Ama siyasilerimiz bütün bunları söylemek zorun- luluğunu duyuyorlar; onlara göre bu güvenceleri vermeliler ki, dini bütün vatandaşlar da onların ken- dilerini laiklik karşısında ne kadar iyi koruyacaklan- nı anlayıp oylannı esirgemesinler! Oysa biraz farklı konuşabilseler! Laikliği gereksiz aklama çabalannı bir yana bırakıp, ancak laik top- lumlarda din ve inanç özgürlüğünün de gerçek an- lamda var olabileceğini, çünkü ancak laik toplum- larda insanların birbirlerinin inançlarına kanşmayı düşünmediklerini bir anlatabilseler! Ama yapamazlar. Çünkü bunu yaptıkları anda, barutları da tükeni- verir. Çünkü bu türden barutlara ihtiyaç duymamak, ancak Mustafa Kemal Atatürk ve Ismet inönü gi- bi gerçek devlet adamlannın harcıdıri Cassandra Vtfilson 24 Temmuz'da Açıkhava Tiyatrosu'nda • Kühür Servisi - Cassandra VV'ilson, Yapı Kredi Sanat Festivali kapsamında 24 Temmuz günü müzikseverlerle buluşacak. Konser saat 21.15'te Cemil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosu'nda gerçekleştirilecek. Billie Holiday'ın bıraktığı yerden devam ederek caz ve pop arasındaki aynmı tamamen kaldıran VVilson, Time dergisi tarafından 'kendi kuşağının en yetenekli caz vokalisti' olarak tanımlanıyor. 1994'te çıkardığı albüm Blue Light Till Dawn ile başanlı olan sanatçı, Nevv Moon Daughter adlı albümünde hem pop şarkılannı hem de kendi bestelerini seslendirdi. Dovvnbeat dergisı tarafından 1994 ve 1995'te 'Yılın En İyi Kadın Şarkıcısı' seçilen VVilson, eski şarkılan tekrar ele alıp caz, hip- hop. fıınk ve R&B tarzlanyla süsleyerek onlan bir anlamda bu yüzyılda tekrar yaratıyor. 5. ULUSLARARASI İSTANBUL CAZ FESTİVALİ BUGUN • Açıkhava Thatrosu'nda saat 21 00'de Cubanismo ve McCov Tyner & Latin .\ll Star Band konseri gerçekleşecek. • CRR Konser Salonu, saat 19.00 da Michael Nyman Band'i ağırlayacak. • Roxy'de saat 23.30'da Red Snapper, izleyicilerle buluşacak. • Gramofon'da saat 23.00'te Tahsin Ünüvar Dörtlüsü yer alıyor. YARIN • Açıkhava Tiyatrosu'nda saat 21 30da Kudsi Erguner ve Björk, izleyicilerle buluşacak. • CRR Konser Salonu'nda saat 19.00'da Burhan Öcal & Peter VVaters konseri gerçekleştirilecek. • Roxy'de saat 23.30'da Coolbone yer alıyor. • Gramofonda saat 23 OO'te S. Köse C. Ayer & V. Öktem & Ç. Yıldız kon?,eri izlenebilir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle