Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
11 TEMMUZ1998 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
HABERLER
Öiretim
kadrolapı
• ANKARA (Cumhuriyet
Bünosu)- Anayasa
Mahkemesi, 1997 Mali Yılı
Bütçe Yasası'nın 45.
maddesin>de yer alan
"yüksekö-ğretım
kurumlaruıda öğretim
elemanlan kadrolanna
yapı lacak açıktan atamalan
Maliye Bakanlığı iznıne
bağlayan" hükmü iptal
edildi. ArLayasa
MahJcemesi'nin ıptal
karannın yeraldığı Resmi
Gazete'nin dünkü sayısmda,
Bütçe Yasası'nın 34.
maddesinin a fıkrasının
anayasaya aykın olduğu
belirtildi. Danıştay 8.
Dairesi'nin itirazı üzerine 13
Mayıs 1998'de karan alan
Anayasa Mahkemesi, söz
konusu fıkranın
yükseköğretim kurumlan
yönünden anayasaya aykın
oldugunu vurguladı.
Meral tazmmat
kazandı
• ANKARA (AA) - Ankara
11. Asliye Hukuk
Mahkemesi. yaptığı bazı
açıklamalarda Türk-lş
Başkanı Bayram Meral'in
kişilik haklanna hakaret
ettiği gerekçesiyle,
Demiryol-îş Sendikası
Genel Başkanı Enver
Toçoglu'nu 2 milyar lira
tazminat ödemeye mahkûm
etti. Toçoğlu'nun, Türk-lş
Genel Mali
Sekreterliği'nden alınmasına
ilişkin olarak. başkanı
bulunduğu Demiryol-lş
Sendikası'nın yayın organı
Hız dergisinin Mart-Nisan-
Mayıs 1997 sayısında ve
Dünya gazetesinde 5
Agustos 1997tarihinde
yayımlanan haberde
Meral'in kişilik haklanna
hakaret edıldiği belirtilerek
5 milyar lira manevi
tazminat isteniyordu.
Hollandada
Türkçe eğitim
• A.NKARA (Cumhuriyet
Burosu) - Holanda'da
Anadıli Eğıtimi Yasası'nda
yapılan değişiklikle, anadıli
eğıtiminin düzenlenmesi
Eğıtim Bakanlığı'ndan
alınarak belediyelere
de\Tedildi. 1 Ağustos 1998
tarihinde yürürlüge girecek
uygulamaya göre. velilerin,
çocuklan için Türkçe
anadili eğitiminin
sürdürülebılmesi amacıyla
bir dilekçe ile bağlı
bulunduklan Belediye
Egitım Müdiirlükleri'ne
veya okul idarelerine
başvurmalan gerekiyor.
Yazılı başvuruda
bulunmayan velilenn
çocuklan anadıli egitimi
derslerini alamayacakJar.
ArnavutJuk'la
hibe anlaşması
• ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - Türkiye'nin
Amavutluk'a 5 milyon dolar
tutannda askeri yardımda
bulunmasını öngören Hibe
Anlaşması. Ama\
r
utluk
Savunma Bakanı Luan
Haldaraga ve Başbakan
Yardımcısı ve Milli
SavTinma Bakanı Ismet
Sezgin tarafından
ımzalandı. Sezgin, Hibe
Anlaşması'nın imzalanması
ve temaslarda bulunmak
amacıyla Türkiye'de
bulunan Haydaraga ile
görüşmesı sırasında
Türkiye'nin Arnavutluk'u
her konuda desteklemeye
hazır oldugunu kaydetti.
Balkanlann ıstikrar ve
güvenlıginin Türkiye için
büyük önem taşıdıgını
belirterek. "Arrıavutluk ve
Makedonya'nın güven
ıstıkranna büyük önem
^erdiğımızi vurgulamak
sterim" diyen Sezgin,
Zumhurbaşkanı Süleyman
Demirel'in 14Temmuz
1998 tarihin
ie Arnavutluk'u ziv aret
îdecegini bildirdi.
HDD'den kınama
• ANKARA (AA)-
\ıatürkçü Düşünce Derneği
3enel Başkanı Yekta
jüngör Özden. Lozan Banş
\ıtlaşması'nın
/ıdönümünü kutlamak
ınacıyla İs\ içre'de yaşayan
rirklerin düzenlemek
sediklen etkinliklere izin
.emeyen Isv içre'nin,
rırkiye düşmanı
OJİuluklann göstenlerini
ieteklernıtelikteki
uumunu dostlukla
Dgdaştıramadıklannı
Ddirtti. Terör örgütlerine
aıiayışla yakiaşma sav ının
jeöre çağn ve destek
Dİuğunu kaydeden Özden.
^zan Banş Antlaşması'na
: sahiplıği yapan
• içre'nin buna uygun
vranması gerektigini
3İirtti.
BTK'ye sunulan raporda, yurtlar ve vakıflann irticai faaliyetlerdeki etkinliğine yer verildi
6
Dmci yurdara dikkat'ALPERBALLI
ANKARA - İrticai faaliyetleri
izlemek üzere kurulan Başba-
kanlık Takip Kurulu'na sunulan
bir ıstihbarat raporunda. tarikat-
lann kontrolündeki yurtlarda ba-
nnan öğrenci sayısının 200 bine
ulaştığı kaydedilerek, tarikat ve
cemaatlerin yanı sıra şeriatçı te-
rör örgütü Hizbullah'ın da arala-
nnda bulunduğu bazı odaklann
yurtlardaki etkinliğine dikkat çe-
kildı.
Raporda, 4 bin 500 irticai va-
kıf bulunduğu belirtilirken de-
netlenen 674 vakfin amaçlan dı-
şında faaliyet gösterdiği sapta-
masına yer verildi.
İstihbarat birimlerince sunulan
"İrticai Yurtiar" başlıklı raporda,
Türkiye'de şeriatçı faaliyetlerin
okullarda ulaştığı etkinliğin bir
kesitine dikkat çekildi.
Raporda, Süleymancılar'ın ül-
ke genelinde 745 öğrenci yurdu-
nu kontrol altında tuttuğu kayde-
dilirken, yurtlann tamamına ya-
kınında ilköğretim ve lise öğren-
cilerınin bannmasının rejimin
gelecekte hedef olacağı tehditin
boyutlarını gözler önüne serdıği
belirtildi. Raporda. Kadiriler'in
10. Fazilet Partisi yanlısı, kapa-
tılan RP'nin gençlık örgütü Mil-
li Gençlık Vakfı'nın 50. Nakşi-
bendi tarikatının 86, Nur cema-
atinın de binden fazla yurdu
kontrol aitında tuttuğu saptama-
larına yer verilerek, Işıkçılar,
Aczmendıler \ e şenatçı terör ör-
gütü Hizbullah'ın da bazı yurt-
larda etkın faalivetlerde bulun-
duğu kaydedildi Süleymancı-
lar'ın yurt, vakıf \e dernek faali-
yetlerinı genelde Akdeniz. Ege
ve Iç Anadolu bölgelerinde yü-
rüttüğü. Doğu ve Güneydoğu
Anadolu bölgelerine ilgi göster-
mediği kaydedilen raporda. Nak-
şibendiler'ın ise Doğu ve Günev -
doğu Anadolu bölgeleri ile özel-
likle lstanbul'da etkin çalışmalar
yaptıgı saptamasına yer verildi.
Raporda, Nurcular'ın bölge ay-
nmı yapmadığı değerlendirmesı
yapılırken. "Hizbullah'ınbirvur-
du, 2 vakfı tespit edildi. Ancak Di-
yarbakır'daki Natnık kemai, Ti-
caret \e Zi\a Gökalp liselerini
kontrol altında tuttuğu belirlen-
di. Kadiriler'in faaliyetlerini Ka-
radeniz Bölgesi ile Güneydoğu
Anadolu Bölgesi'nde yoğunlaşür-
Eğitim
Gerici
kitaplar
ayıklanıyor
EBRITOKTAR
ANKARA - Milh
Eğitim Bakanlığı çoğu
eskı bakan Vehbi Din-
çerter dönemınden bu
yana tavsiye edilmış bi-
ne yakın kitabı büyüteç
altına aldı. Talim Terbi-
ye Kurulu'nda çalışma
başlatan bakanlık, çağ-
daş yaşamın gereklen
ve millı eğitimin temel
amaçlanyla bağdaşma-
yan kitaplardan "onajı"
kaldınyor. Onayı kaldı-
rılan kitaplar arasında
N'akşibendi tarikatının
önderlerinden Mehmed
Zahkl Kotku'nun "Sof-
ra Adabt" adlı kitabı da
bulunuyor.
Mılli Egitım Bakan-
lığı Talim Terbiye Ku-
rulu'nda oluşturulan In-
celeme Komisyonu, şe-
riatçı kitaplann "tavsiye
onayını" kaldırmaya
başladı. Vehbi Dinçer-
lerdöneminden bu yana
tavsiye edilen ve sayısı
1000'e ulaşan kitaplann
Türk millı eğitiminin ve
laik devlet anlayışının
gereklenyle uyuşmadı-
ğı saptandı. Geniş çaplı
bir "temizlik operasyo-
nu" başlatan bakanlık.
tavsiyeli şeriatçı eserle-
ri incelemeye başladı.
Incelenen kitaplar ara-
sında okul kütüphaneie-
rine alınmış eserler de
bulunuyor. Kotku'nun
kitabında yer alan öne-
rilerden bazılan şöyle:
- Tokluk hem gaflet
getinr. hem de kasvet-i
kalbe neden olur. Aç in-
sanların gönüllerı arşa
çıkar. Toklann gönülle-
ri de pisliklerle dolaşır.
Açlar mescitlerin etra-
fında dolaşır. TokJar da
helaya boşalmak için
koşar.
- Yemek yiyenlerin
yüzlenne bakmamalı.
- Oturarak yemeli ve
sol ayagının üsrüne otu-
rup, sağ avağını dikme-
li.
-Elilehemdeüçpar-
mak ile yemek yemeli.
-Ekmeğiveetibıçak-
la kesmemeli.
- Yemeğı daima yerde
yemek sevaptır. Yemek
masalannda yemek ye-
mek mekruhtur.
- Duvarlardaki canlı
resimler günahtır.
- Yemek yiyen kadın.
kocasından başkasına
bakmamalı.
- Balık eti cesedı eri-
tir.
ÇİZMEDEN YUKARI MUSA KART
MecJiste pankart açökJan için 96 yıl hapis cezalan Yargıtav 'dan dönen çocukJann duruşması 13 Temmuz'da...
maya çalıştığı saptandı" denildi.
Raporda. şöyle devam edildi:
"Yönetmeliklere göre ilköğre-
tim çağındaki öğrencilerin yurt-
ta kalması vasaklanmış olmasına
karşuı buna uyulmadığı yapılan
incelemelerde ortava çıkıyor.."
Halkın içınde bulunduğu eko-
nomık sıkıntılar nedeniyle ço-
cuklannın banndıklan yurtlann
irticai faaliyetlerin yürütüldüğü
bir merkez olup olmadığını göz
önünde bulundurmadığı kayde-
dilen raporda. şu bilgilere yer v e-
rildi: "Doletin, öğrencilerin ba-
rınma ihtiyaçlannı karşılama ko-
nusunda veterli çalısmalan
yürütmemesi. bunun en
önemü nedenidir. Bu yurt-
larda şu anda 200 binden
fazla öğrencinin bulundu-
ğu hesaplanmıştır. Yurtla-
nn imam-hatip okullann-
dan daha etkili bir güç ol-
duğu, yurtlarda >etişririlen
çocukİara özel dersler ve-
rildiğj, bu çocukJann siya-
sal bilgiler fakültesi, hukuk
fakültesi ve idari bilimler
eğitiminin verildiği yükse-
kokullara »irmesinin sağ-
lanmaya çahşıldığı, bu se-
kilde de> let kadrolanna sız-
ma çabalannın sürdürül-
mesinin hedeflendiği de-
ğerlendirilmektedir."
Irtica vuvası vakıfla
Kurula sunulan başka bir
raporda da, Türkiye'deki
yaklaşık 10 bin vakıftan 4
bin 500'ünün irticai faali-
yette bulunduğu, son 1 yıl
içinde denetlenen 674 vak-
fin kuruiuş amaçlan dışın-
da faaliyet gösterdığinin
ortaya çıktığı kaydedildi.
Raporda. vakıflar konu-
sunda Nurcular'ın etkinli-
ğine işaret edilirken Nakşi-
bendi tarikatı, Kadiriler ve
Hizbullah'ın da vakıflar
üzennde etkin olduğu kay-
dedildi. FP'nin gençlik ör-
gütü MGV'nin da faaliyet-
lerine dikkat çekilen rapor-
da. "Tarikat ve cemaatler
aynı Ude ayn isimlerle bir-
kaç vakıf açarak yasal iş-
lem yapüması durumunda
yedeğini korumayı hedefli-
yorlar" denildi.
Başbakan, MGK ve Genelkurmay'ın öncelikli tehdit saptamasına katılmıyor
6
Bir numarah sorun irtica değil'
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Güncelleş-
tirilen Milli Güvenlik Sıyaset Belgesi'nde tehdit
değerlendirmesinde ırticanın ilk sıraya yükseltil-
mesıni daha önce onaylayan Başbakan Mesut Yü-
maz, ırticanin Türkiye'nin en önemli sorunu ol-
madığını savundu. Yılmaz. "İrtica Türkiye'nin
bir numarah sorunu denemez, ama öncelikli bir
tehdittir"dedi.
Yılmaz. önceki gece Kanal D'de yayımlanan
"Durum" programında irticanm Türkiye'de bir
numarah sorun olup olmadı-
ğı yolundaki bir soruya şu
yanıtı verdi:
"İrtica Türkiye'nin bir
numarah sorunu denemez.
Ama devlete yönelik tehdit
değerlendirmesinde irtica
öncelikli bir tehdit midir?
Evet Bana göre Türkiye'nin
en önemli sorunlan ekono-
mik sorunlardır. terördür.
İrtica da bazı kesünlerce ve
halkın büyük bir çoğunluğu
tarafından sorun olarak gö-
rülebUir. Ama dev letin şekli-
ni. anavasaJ düzeninı değiş-
tirmeye yönelik bir tehdit
olarakirticaönceüklibir teh-
dittir."
Yılmaz, türbanla ilgili bir
soruyu yanıtlarken de başör-
tüsünün çağdışı bir kıyafet
olarak yorumlanamayacağı-
nı savıınarak "Çağdışı kıya-
fet yasaklanabilir ama başörtüsü çağdışı kıyafet
olarak yorumlanamaz. Bu kadınlanmızın yansı-
na hakaret olur. Bu konuda esnek dav raıulmasın-
dan yanayım. İ niversitelcrinıi/de zorlamalann
olumlu sonuç vereceğini sannmorum" dedi.
Yılmaz. Genelkurmay İkinci Başkanı Orgene-
ral Çevik Bir'in irtıcanın bir numaralı tehdit ol-
duğu yolundaki sözlerinin ardından başlayan tar-
tışmalar konusunda. "Kendisiyle ilgili haberiere
açıklama yapan TSK'nin, eğer böyle bir söz söy-
lenmediyseaçıklamayapmasıgerekirdi" diye ko-
nuştu. Yılmaz, irticayla mücadele konusunda T-
SK ile hükümet arasında yöntem farklılığını an-
latırken de "Bölücü terördeyaptığımızgibisilah-
lı kuv\etlere irticayla mücadeleyi asli görev ola-
rak veremeyiz. Çünkü bu silahlı kuvvetlerin ya-
pacağı mücadele değil. Atatürk dönemindeki gi-
bi irtica yanlılan isyanlar çıkanp de\ letin otori-
tesine karşı gelirlerse o zaman başka çaremiz
vok"dedi.
ÖYK, R e k a b e t K u r u l u n u n i n c e l e m e s i n i b e k i i y o r
Dağıtım musluğu POAŞ'ın elinde
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Başbakan Mesut Yıl-
maz, Petrol Ofisi Anonim Şirketi'nin (POAŞ) pazar payını
araştıran Rekabet Kurulu çahşmasını tamamlayıncayadeğin
satışm askıya ahnması talimatını verdi.
Karann, önceki günkü Bakanlar Kurulu toplantısınm ar-
dından almdığı öğrenildi.
POAŞ'ın ürün ve pazar payını saptamak amacıyla Reka-
bet Kurulu'ndan 6 uzman tarafından başlanlan incelemeler,
15 uzmamn haftanın 7günü 24 saat aralıksız çalışmalanyla
sürüyor. Rekabet Kurulu'nun mesaisinin tamamını ayırdıgi
incelemeler«jnunda belirtenecek görüş dogrultusunda, şir-
ketin devir koşullannda da değişiküğe gidilebilecegi kayde-
dildi. încelemenin bir hafta içinde tamamlanması bekleni-
yor. Petrol Ofisi Anonim Şirketi'nin (POAŞ). dağıtım yaptı-
gı firmalar için tanıdığı "çek ödeme süresini" bir hafta uzat-
makla pazann yüzde 60'ına egemen olabilecegi ortaya çık-
tı. Çek ödeme süresini uzattıgı dönemde POAŞ'ın akaryakıt
satışlannm katlandığına işaret eden yetkililer. bu konudaki
geri adımm da Shell'in Türkiye direktörünün mayıs ayında
gazetelere verdiği bir demecin ardından gerçekleştirildigini
anımsattılar. Yetkililer. şu bilgileri verdiler:
"Bu konuda Shell şirketinin Türkhe direktörünün geeen
nmis ayındaverdiği beyanmda, PetrolOfısi'nin 7günlükçek
opsiyon süresini 11 güne çıkarması nedenh İe SheU şirketinin
yakıt sahşlannın düştüğü belirtilmiştir. Bu beyanın ardından
şirket. opshon süreJerini gerekçesiz olarak tekrar 7 güne in-
dirdL Şirketin,şu an uyguladığı 7 günlük opsiyonu,diğer da-
ğıünı şirketkrinin uyguladığı gibf 14 güne çıkarması duru-
munda.BP. Türk Petrol.Shell dışındaki dağıtım şirketlerinin
bazılan iflas edecektir. Petrol Ofısi'nin mali gücü. bunun ger-
çekleşmesi için yetertidir.Ofıs. bu durumdapazarda tekel ko-
nunıuna geiecektir."
POLntKA GUNLUGU
HİK31ET ÇETİNKAYA
'Enoin İşi...1
izmir Çeşme'de, Istanbul'da otobüs ve TIR'lar-
da trilyonlarca lira değerinde eroin yakalanıyor...
Televizyonlar, gazeteler "eroin kaçakçıları"n\n
gerçek kimliklerini yansıtıyormu, yakalanan taşıyı-
cıların arkasındaki güçlerin kim oldugunu kamu-
oyuna duyuruyor mu?
Kimler var bu "eroin işi"n\n içinde, bilinmiyor...
Uğur Mumcu yıllardır "kaçakçılık" konusunda
yazılaryazdı; 1970li ve80'li yıîlardaki kanhterörör-
gütlerinin yurtiçi ve yurtdışı bağlantılannı belgele-
riyle ortaya koydu; Abdullah Çath'dan Samet As-
lan'a, Horts Grillmayerden Otto Tinter'e dek
tüm ilişkileri sergiledi...
Birkaçgünönceistanbul'da, Beyoğlu Birinci Ağır
Ceza Mahkemesi'nde Ömer Lütfü Topal cinaye-
tinin duruşması vardı...
Topal 'ın çocukları Serdar ve Elif, sanıklardan
davacı olmadıkJarını söylediler:
"Biz bu işi önce Allah 'a, sonra adalete bırakıyo-
ruz..."
iki çocuk niçin davacı olmuyor sanıklardan, hlç
bunu düşündünüz mü?
Bir buçuk yıldır Susurluk kazasıyla ortaya çıkan
"devlet içindeki örgütlü" gücün salt bir ayağı gö-
züküyor, diğerleri nedense bir yerterde saklanıyor...
Dün sabah Cumhuriyet'in yıllar önceki sayıları-
nı karıştınrken ilginç bir haberie karşılaştım:
"Abdullah Çatlı Isviçre'de Zug Cezaevi'nden
kaçtı..."
1970'li yılları irdelemeden 1990'lı yılları degerlen-
diremeyiz...
Abdi Ipekçi'den Kemal Türkler'e; Doğan Öz-
den Uğur Mumcu'ya dek uzanan cinayetlerin. kat-
liamların arkasında kimler vardı? Ankara'da yedi
TİP' liyi alçakça katleden Abdullah Çatlı ve arkadaş-
larına sahte pasaport sağlayanlar bu kanlı cinayet-
leri bilmiyorlar mıydı? Mehmet Ali Ağca'yı Malte-
pe Askeri Cezaevinden kaçıran sadece birkaç ki-
şi miydi?
Uğur Mumcu bu soruların yanıtlarını yıllarca al-
maya çalıştı ama alamadı...
• • •
Devlet içinde örgütlü çete nereden geliyor?
1970'li yıllardan!..
Kemal Türkler davasında müdahil avukat Ra-
sim Öz, bir süre önce Bakırköy Birinci Ağır Ceza
Mahkemesi'ndeki duruşmada şöyle diyor:
"Ünal Osman Ağaoğlu, Çatlı çetesinin üyesi-
dir, bu yüzden Susurluk Raporu istenilsin!..''
Ağaoğlu'nun Türkler'i öldürdüğü iddia ediliyor...
Kemal Türkler ne zaman öldürüldü?
On sekizyıl önce!..
Şimdi Çatlı olayına dönelim...
Abdullah Çatlı'nın "Türkiye'ye neden iade edil-
mediği'' sorulduğunda (yıl 1985), dönemin ANAP'lı
Adalet Bakanı M. Necat Eldem şu açıklamayı ya-
pıyordu:
"22 Şubat 1982 tarihinde Isviçre'nin Zürih şeh-
rinde yakalandığı, Ankara Sıkıyönetim Komutanlı-
ğı Askeri Savcılığı'nca arandığı Içişleri Bakanlı-
ğı 'nca bildirilen Abdullan Çatlı 'nın iadesi ile ilgili iş-
lemlere tevessül olunmak üzere, lüzumlu bUgi ve
belgelerin gönderilmesi, yetkili adli merciden bu
hususta belgeler intikal ettirilinceye kadar adı ge-
çenin başka ülkeye firannın önlenmesi ile ilgili ted-
birin ahnması için Isviçre yetkili makamlanndan is-
temde bulunulması aynı gün Içişleri Bakanlığı 'ndan
istenilmiş ve düzenlenen iade evrakı bu ülke ile ara-
mızda yürüriükte olan sözleşme hükümleri daire-
sinde zamanında ilgili ülke makamlarına diploma-
tik kanaldan intikal etmiş ise de 22 Şubat 1982 ta-
rihinde yakalanan Çatlı'nın 24 Şubat 1982 tarihin-
de Isviçre'de serbest bırakılması ve iade talebinin
de kabul edilmemesi; müteakıben Fransa'da bu-
lunduğunun haberalınması üzerine yurdumuza ta-
desine dair diplomatik kanaldan yapılan iade tale-
binin de Fransız yetkili makamlarınca yerine geti-
rilmemesi sebepleriyle Abdullah Çatlı'nın iadesi
işlemi gerçekleştirilememiştir.
Uluslararası arama ve tevkif bültenine istinaden
yurtdışında takip edilen Abdullah Çatlı hakkında ia-
desi ile ilgili talep ve evrakın ilgili ülke yetkili ma-
kamlarına intikal ettirilmesinde herhangi bir gecik-
me söz konusu olmayıp gerekli işlemler uluslara-
rası anlaşmalarda öngörüldüğü şekilde zamanın-
da ikmal edilmiş bulunmaktadır.''
• • •
1990 yılında Isviçre'de Zug Cezaevi'nden "kuş
gibi" kaçıp daha sonra Türkiye'ye gelen Abdullah
Çatlı, Mehmet Özbay kimliğiyle "çokrahat" birya-
şamı nasıl sürdürdü ölümüne dek?
Çünkü Abdullah Çatlı o tarihte gerici-faşist güç-
lerin, devlet erkini elinde tutan siyasal kadrolann ko-
ruması altındaydı...
Işin içinde "şeyhler", "şıhlar", "polismüdürieri",
"istihbarat birimleri" vardı...
Topal'ın çocuklan, sanıkları "Allah ahavale" edi-
yor, Behçet Cantürk'ün yakınlan hiç konuşmu-.
yor!..
Haydi söyleyin bakalım, "güç odakları" kim?
Hem içeride hem dışarıda kimler var bu işlerin ar-
kasında? Eroin kaçakçılığı tüm hızıyla sürerken bu
ilişkiler zincirinin halkalarında kimlerin fotoğrafı
yer alıyor?
hckaya; posta.cumhuriyet.com.tr
Faks numaramız: 0212/ 513 90 98
IRMIKI AYDIN ENGÎN aengin (o posta. cumhuriyet. com. tr
Herhalde farkındasınız ve uma-
rım sız de benim kadar "hoş" bu-
luyorsunuz: Petrol Ofisi'nin haraç
mezatlanmas/nı fırsat bilip bu ga-
zetenin yazarları, özelleştirmeyı
becerebildiğimizce tartışmaya
çabalıyoruz.
Tırmık'tan beş yazı geldi. Bu
günkü altıncısı. 6 Temmuz'da ça-
tal dilli kapı yoldaşım Türkel Mi-
nibaş "Gözucuyla" adlı köşesin-
de Petrol Ofısi'nin satılmadığını,
yağmalandığını sergiledi. Oku-
yanlar "/// ki Gözucuyla bakmış.
Bir de gözlerini dikip bakaydı, he-
riflerin haliharaptı" dediler. Ardın-
dan bir başka kapı yoldaşım, Er-
gin Yıldızoğlu eşyayı adıyla ça-
ğırarak tartışmaya katıldı: Özel-
leştirmeye ekonomi biliminin, is-
tatistiklerin soğuk gözlükleriyle
değil ideolojik, felsefi ve siyasal
gözle bakılması gerektigini çekin-
cesiz ilan etti. Küreselleşme ma-
valını ısrtıp ısıtıp öne süren çok bil-
miş ekonomi ulemasının "Ama siz
özelleştirmeye karşı çıkarken ide-
olojik bakıyorsunuz" deyişlerine
"Elbette öyle bakıyoruz! Ya nasıl
bakacaktık?" yanıtını yapıştırdı.
Korkut Boratav, İzzettin Önder,
Şükran Soner zaten kafayı bu
konuya takmış durumdalar.
• • •
(Şimdi bu yazının başlığına bir
kez daha bakın: Tartışma - He-
saplaşma!
iki zıt görüşü, ideolojiyi, siyasal
çizgiyi savunanlar arasında bir
"tartışma" mümkün değil. Olsa ol-
sa hesaplaşılır. Örneğin bir
ANAP'lı ile özelleştirme konusun-
da tartışmamız mümkün değil.
Tartışma adı altında olsa olsa bir
didişme olur ve bundan hiçbir şey
çıkmaz; bir ortak noktada bulu-
şulmaz; görüşlerde karşılıklı bir
zenginleşme elde edilmez. Kapi-
talizmi benimsemiş biriyle sosya-
lizmden yana olan biri arasında
ne tartışması olacak ki?
Bu gazetenin pek çok yazarı
özelleştirmeyi tartışıyor. Birinin ek-
siğini öteki kapatıyor; ötekinin at-
Hesaplaşma-Tartışma
ladığını bir başkası gün ışığına ge-
tiriyor. Tartışma, konuya derinlik,
zenginlikkazandınyor. Sorularçe-
şitleniyor, yanıtlar kapsam kaza-
nıyor. Eh, dumura uğramış kafa-
ların bize gazetecilik dersi verme-
ye kalkıştığı bir ortamda, böylesi
bir tartışma doğrusu keyrf veriyor.)
• • •
Şimdi özelleştirme üstüne adım
adım bikaç saptama:
Bu ülkenin bir yurttaşıdır. Temel
özelliği namuslu olmaktır. Kamu
mülkünün it uğursuza peşkeş çe-
kilmesine karşıdır. Doğrudan ya-
şamdan süzdüğü gözlemleriyle
kamu işletmelerindeki aksamala-
rın, özelleştirmeyle ortadan kalk-
madığını, çoğu kez katmerlendi-
ğini görmüştür. Özelleştirmeye bu
nedenle ve bu bağlamda karşı çı-
kar.
Ekonomi bilimiyle donanmış bir
yurttaştır. Devlet (kamu değil dev-
let) mülkiyetindeki aksamaların,
bozukluklann, verimsizliklerin, bu
mülkiyet biçiminin doğasından
değil, uygulamadan kaynaklandı-
ğını farketmiştir. Bilgisiyle devlet
mülkiyetindeki işletmelerin ıslah
edilebileceğini bilir; kamu banka-
larının, KlT'lerin yağmalanması-
nın, iktidardaki politik güçlerin
"kirii marifetleri" oldugunu kavrar
ve bunun önüne nasıl geçilebile-
ceğine ilişkin çareler araştınr, bu-
lur, önerir, savunur.
Sosyalizmi benimsemiş bir
yurttaştır. Marksizmin, dünyayı
doğru açıklayan bir ideoloji oldu-
gunu düşünmektedir. Kapitalizme
karşı çürütülememiş eleştiriler
üreten bu ekonomik, felsefi, siya-
sal, ideolojik çizgiyi benimsemiş-
tir.
Özelleştirmeye karşı çıkışının
temel dinamiği (itici gücü), kapita-
list sömürünün önünü tıkayacak
ve gitgide yok edecek bir hedefi
önüne koymuşluğudur.
Tırmık'ta beş (bu altıncı) yazıdır
tartışılmaya çalışılan da işte bu-
dur. Sosyalistler (hatta doğuş yıl-
larında, yöntemde ayrılsalar bile
hedefte birleşen sosyal demok-
ratlar) kapitalist sömürünün aşı-
lacağı bir mülkiyet düzenini ara-
maktalar. Çünkü onlar kapitalizm-
deki sömürünün "kötü kalpli pat-
ran"dan değil, üretim araçlarının
özel mülkiyetinin doğasından fış-
kırdığını bilmektedirler. Özelleştir-
menin bu sömürünün katmerlen-
mesine, pekişmesine hizmet ede-
ceğini görmektedirler.
Ama devlet mülkiyetinin, kolek-
tif mülkiyet anlamına gelmediğini
de bilmektedirler. Sovyetler Birli-
ği'ndeki, Çin'deki, Yugoslav-
ya'daki, Arnavutluk'taki, Kü-
ba'daki, Nikaragua'daki kolektif
mülkiyet yaratma denemelerine
büyük değer biçmekte, ama bun-
ların başarısız kaldıklarını da gö-
zardı etmemektedirler. Devlet,
parti, kolhoz mülkiyetlerinin onca
iyi niyetli ve cesurçabaya rağmen
kolektif mülkiyet üretemediğini
kavramaktadırlar.
Işçiler, emekçiler ise kapitalistin
patron ya da devlet oluşunun
kendileri için hiç de farketmediği-
ni ya bilmekte ya da yaşamlarıyla
sınayıp sezmektediıier.
Türkiye'de özelleştirmeye karşı
çıkan sol partilerin, önerilerini iş-
te bu bağlamda, kolektif mülkiye-
te gidecek yolu açma bağlamın-
da ele almaları gerektigini savun-
maya çalışıyoruz. Var olan devlet
mülkiyetinin, her şeye rağmen
özelleştirmeden daha verimli ol-
dugunu, kamu çıkarını daha iyi
gerçekleştirdiğini saptamak, ka-
nıtlamak mümkündür ama bu,
onunla yetinmek anlamına da gel-
mez.
Dünya Marksistlerinin çok yo-
ğun tartıştığı bu sorunda Türkiye
Marksistlerinin detuzunun bulun-
ması için özelleştirme tartışmala-
n iyi bir düzlem ve fırsat...