28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 11 TEMMUZ 1998 CUMARTE! OLAYLAE VE GORUŞLER Tarih Bilinci ABDULLAH DÖRTLEMEZ Kültür Bakanlığı Müsteşar Yrd. V D oğavıvapısı ve\a»alarıv- muş bazı yargılar üzerinde izniniz olursa la daha ı> i ka\ ramaya ça- lışan doğa bılimleri, gü- nümüzdekı gelışmışlik düzeyıyle doğaya egemen olma yolunda epe> ce me- safe almıştır. Ancak tarih alanında durum oldukça başkadır. Doğadakı düzenlilıkte görülen ymelemeler(tekrarlar) burada bu- lunmamaktadir Yanıdüzenlıyınelemeler yadadene\ler\okfur. Herolav bırkezva- şanmıştır. Tarih. bir anlamıyla insan varlığının ve e> lemlennın değişme ve başkalaşma sü- recını göstermektedir. Başka bır anlamıy- la da. bu sürecın cnküsü. bilgisı. bilimi- dir. Bılım. •nesnel'olmak zorundadır. Bu da. bilginin nesneye uygun olması demek- tir. Tarih bılımı. doğa bilımleri gıbi dolay- sız gözleme da> anmak yerine. eksik ve ku- surlu belgesel kav ıtlardan ya da anlatılan- lardan yola çıkarak akıl yürütme yoluyla geçmişte olanlann çıkarsanmasmı. yeni- den kurgulanmasını içerır ve msan kültü- ründekı değışımlenn sürecmi dogru ola- rak kav ramav a çalışır. Özetle tarih, varol- mavan gerçegin kavranmasıdır. Tarih bılıncı. ınsanlığın )aşamövküsü hakkında bılgi verirken kuşkusuz insan- lığın olanaklannı da öğretmektedır. Değer- lı felsefe hocası Prof. Dr. MacitGökberk. bakınız "Bazj inanç \e görüşlerin tarihin hangi döncmindevehangi koşullardaoluş- tuğunu öğrenerek tutsakkktan kurtulur, öz- gürleşiriz.." demektedır. Bu sözlerıyle bır bilim adamı olarak, bırey ve toplum olma- nın bılınçlı olmaktan, tarihsel olavlara eleştıri getırerek doğruyu ka\ramaktan geçtığini anlatmaya çalışır. Yerleşmış ve günlük yaşantımızın ayrılmaz parçası ol- durmak. düşünmek ıstıvorum: 'Tarih tekerrûrden ibarettir' sözünıi eie alalım. Bu söz "Bugün olanJar geçmişte yaşanmıştı, gelecekte de yaşanacakör" an- lamındadır. Başka bir anlatımla. tanhle yenı bır şe\ yoktur. hep bılinenlerle kar- şılaşırız. bugünü ve yarını dün'de bulabı- liriz. sa\ı ön plandadır. Tarihsel olaylar bazı bakımlardan bırbırlenne çok benze- se de özünde aynı değıldırler. Sürecin her olayı özgündür ve önce var olmuş değıl- dir. Tanhın yinelendığı (tekerrür ettiği) sa\ ı genellikle geçmişı kutsallaştırmaya ça- lışanlardan gelır. Bır de. 'Giinün birinde tarih bunu ya- zacaktır" sözü vardır. Nedir bu sözün an- lamı? Bizı heyecanlandıran. etkenlerıni kavrayamadığımız. bır biitün olarak ele almaya cesaret edıp açıkJayamadığımız olaylar karşısında genellikle böyle düşü- nürüz. Tamamını algılamadığımız ya da algı- lamaktan anlıksal koşullar gereğınce ka- çındıgımız bazı olaylan 'tarih bilimi. ile- ride tiim çıplaklığıyla ortava çıkaracak- ür' >a da 'tarih karannı >erecektir' demek suretıyle ucuz bır sa\ unma yapmış olmaz mıyız? Ama artik varolmayan gerçeği ta- rihçinin nasıl bulup çıkardığını, kavraya- cağını >e yorumla}acağinı nedense hiç ak- lımıza getirmevu. Acaba varolmavan ger- çek veniden kav ranabiür mi? Gelecekte. geçmışteki olaylan yeniden anlamaya çalışabılmek ya da yeniden kur- gulamak için -hiç kuşkusuz- elde belge- lerin olması gerekmektedır. Bu belgelenn yokluğu ya da eksikliğı veya tartışılır ol- ması büyük boşluklar yaratır. Tarih bıli- mi ve onu araştırıp vazan tarihçiler tara- fından söz konusu belgeler değerlendiri- lecektır ve unutulmaması gereken husu- sun başında da tarihçinin bir insan olma- sı gelmektedir. Kullandığı yöntem ne kadar bilimsel olursaolsun. tarihçinin bir insan olması \e yaşadığı dönemin değer vargılanndan et- kilenmenıesinuı olanaksıziığı nedetıh le' ta- rıhın gerçeği v azacağı sa\ ı' kuşkuv la kar- şılanmahdır. Fransa'nın Annais Okulu'nun güçlü temsılcısı tarıhçi Braudel, tarihin tanımı- nı yaparken onu her türlü spekülasyona açık tutmuştur O. "tek bir tarih \e tek bir tarih yöntemi (metodu)>oktur: tarihler, me- rak konulan.görüş açılan vardır. ^ann baş- ka merak konulan, başka görüş açılan olacağı gibi*1 dıyerek bır sınırlamava git- memıştir. Tarihin verdiği hükümler ne olursa ol- sun. her zaman tartışılmalıdır. Bu husus tarihin bır bılım olmadığı yönünde de al- gılanmamalıdır. Tarihin. üzerıne düşen öznellik nedeniv le bılim dışı amaçla kul- lanıldığı her çağda ve toplumda görül- mektedır. Bunlardan binsi de. ulusların tarih ıçinde gerçekleştıreceği bir misyo- nu olduğu ınancının tarih bilimi ile des- teklenmeye çalışılmasıdır. İşte bu \e bu- na benzer hususlar ilk \e ortaöğretime yansıtılmakta \e uluslar arasında kin ve düş- manhk duygulannı beslemektedır. Günümüzde sevinerek belirtmelıvım ki, tarih değerlerine karşı büyük bir ılgi \ e sorumluluk duygusu var. Tanh bılımının ve bılıncının oluşumuna yardım ıçin, ka- zılar. müzeler. belgelikler (arşıvler) ve araştırma kurumlan oluşturulması uygar toplumların artık başta gelen görevleri arasında görülmektedir. Bır tarih bilinci sorunu olarak Türkle- rin kimlığineeğilmegereğını duvan Mus- tafa Kemal, şaşırtıcı ve çağinı aşan birön- sezıyle uv garlığa yönelik bir ders değerin- dekı. "Tarih yazmak, tarih vapmak kadar önemlidir. Yazan >apana doğrulukla bağ- lı kalmazsa değişmeyen gerçek, insanlığı şa- şırtıcı bir nitelik ahr" sözlerıni söyledığı dönemlerde. Paul Valery. tanhin uluslann bırlığinı bozmak. onlan bırbirıne düşman etmek, savaşlan çıkartmak gibi amaçlar- la çarpıtıldığını yana yana anlatmakta. Sovyet Komünist Partisi ise. tarihini dör- diincü kez yazdırmak gereğini duymak- tadır. Mustafa Kemal. tarih biiincinin ge- rekliliğini ulusal biriik \c devlet olmanın gereği olarakgörmüştü. A> nı zamanda ye- nıliklere açık verı geldığınde Türk tanhi- nın özgür düşünceyle incelenmesi devri- nın öncüsü, örgütleyicisi ve koruyucusu olmuştu. Bu düşüncenin ürünü olarak Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu ile Dil \ e Tarih-Coğrafya FakültesCnin kurulma- lanna öncülük etmıştır. Mustafa Kemal, 1 Kasım 1936 günü yaptığı Meclıs açış konuşmasında. u ._Ta- rih kurumunun Alacahö\ ük'te yaptığı ka- alar sonucunda ortava çıkardıği 5500 yıl- lık maddi Türk tarih belgeleri, dün\ a kül- tür tarihini >eni baştan inceletecek ve de- rinleştirecek niteliktedir..." demektedır. Degerlı araştırmacı ÖzerOzankaja. 'Cum- huriyetÇınarT adlı kıtabında Mustafa Ke- mal ıçın. "Kültür tarihimizin birden faz- la kökeda>aholdugunuaçıkçavurgulamış- 0 \e Anadolu kültür mirasına da sahip çıkmadan özgür ulus \araülamayacağını anlamıştı" demekle ne kadar haklıdır. Türklerin kim oldugunu, kültür tarihı- nın güvenilir venlenyle açıklamaya çalı- şan BozkurtGüvenç, 'Türk KimligT kita- bında 'Toplumsal-kültürel kimlik aravışı- nın tarih bilinci ya da tarihsizlik ile ilişki- si kurulabilir mi?" sorusuna açıklama ge- tirirken toplum tarihi >azılmamışsa; yazı- lanlar okurmuyorsa: okunanlar anlaşıla- mıyor ya da benimsenmiyorsa orada 'ta- lihsiz bir tarihsizliğin bulunduğu'nu. >anı kimlik sorununun oldugunu dıle getir- mektedir. Ulusal devletler. tarih biüncine dayalı kültürel kimlikler \aratma\a. kimlik tasa- nmı\la simgelerini komma\a çahşıriar. Bu > üzden devletler. resmi tarih \azdınp. vatandaşlanndan buna inanmalannı ve kendilerini o tarihle özleştirmeleriııi bek- ler. Geleneksel toplumlarda törelerin be- lirlediği kimUk, degişen-gelişen dinamik toplumlarda veniden \a/ılan.M)rıınılanan tarihlerie sağlanma\a çahşılır. Ancak res- mi tarihler >eni kimlik simgeleri üretirken kültür boşluklanna >ol açarlar. İşte bu boş- luklar toplumlarda \e binej lerde kökleri- ni arama özlemleri >aratır. Artık kimliğJn sorup araşünlması, kim olduğıımuzu söv- leyen kültür tarihimizin vazılmasına. bir başka de>işle kendimizi bilmemize bağh- dır. Gerçek, insan bilinç ve düşüncesinden bağımsızdır. Bilincinde olunsun olunma- sın. gerçek. varlığını sürdürecektir. Tari- hin geçmişten gelıp, şimdi üzerinden ge- çerek geleceğe uzanan üç boyutundan yal- nızca geçmişe önem vermek, onu kutsal- laştırmak; geride kalmış ve bir daha gel- meyecek olana özlem duymak ve korkuy- la karmaşık saygılı davranış geliştirmek akılcı mıdır? Tarihi yanlış bilmenin zararlan sonsuz- dur. Geçmişin bırikimini aklın ışığı altın- da gözden geçinp gerçeği kav ramaya ça- lışrnak. geçmişin derinliklerinden gelen de- ğerlen çağdaş gelişmeler karşısmda yeniden ele alıp, 'degişkenliğin degişmezligi ilkesi' ışığında değerlendirmek zamanı gelmiş \e geçmektedır. Sivil Toplum Örgütleri YETKİN ARÖZ ÇYDD Sarıyer Şııbe Başkanı S ıvil toplum örgütlerınin, 1990"lı yıllann hemen başlannda bır ı\ me kazandıgı. gi- derek oldukça yaygın bir iletişim-etkife- şım alanına kav uştuğu gözlenebılır bır ger- çek. Ne ki, bu alanın vetennce doldurul- duğunu. sıvıl toplum örgütlerınin 'etkin ve>a>gm" bırgüçodağma dönüştüğünü sö> lemek bu- gün ıçın olası değil. Ancak. kitle örgütlerimızın her şeye karşın büyüdüğünü. doğası gereği demokrası alanımızın genışlemesine katkıda bulundugunu söy- lemek olası. Türkiye. sivil toplum örgütlerinin soluk alıp vere- ceğı. daha da büyüveceğı bır kentleşme sürecmde. Kent toplumu oluyor! Göçü alabıldığıne gören. kentsel de- ğerferini çoğu zaman koruyamayan. arabesk bir kül- türün oluşturduğu kentler topluluğu-oluyor. Yine de kentleşme. bır ucundan zenginleştınyor yaşamı. Ye- ni ilgi alanlarının açılmasını, kişinin kendını gelıştır- mede yenı olanaklara kavuşmasını saglıyor. Değış- me>e. yenıleşmeye zorlanıyor. Gelenek \e görenek- lenn yerıni yavaş yavaş. yeni koşulların dayattığı ya- şam bıçımlen alı>or. Bıreyleşme. dahası avrıntılarda zenginleşme artıyor. Yerel yönetimlenn bu sürecı hız- landırma ışle\ len ıse. çoğu zaman hem anlayış ek- siklığınden hem de çabalannı 'partizanlık' çerçeve- sine çekmelen y^izünden yenne getınlemıvor. Sanayı öncesine. sanayıleşmeye ve sonrasına öz- gü toplumsal yapılan bir arada yaşayan Türkıve'de, alışılmış söylemlerını yıneleyen sıyasal partıler, kent- lıleştirmenın bu çeşıtlenen özlem ve istemlere yanıt verecek bütSnselltği yakalamanm çok uzağında du- ruyorlar. Dahası. öunun ayırdma varma, yeni olu- şumlara hazırlanma becerisini de gösteremıyorlar. Güvenılirliğini yitirmiş olmanın yanı sıra ılgi odağı olmayı da hızla >itin)orlar. Bu bağlamda sıvil toplum kuruluşjarı. kendılenni açıkça belırleyen ılgi \e uğraş alanlarıyla, temız kal- mışlıklan ve yıpranmamışlıklanyla ılgi odağı olma- yı daha da büyütüyorlar. Ne var kı, yönetim anlayış- lanndan kaynaklanan çeşitli sorunlarını da kimi za- man büyütüyorlar! Gazete sayfalanna değın taşırolu- yorlar. Şu bır gerçek. demokratık yaşam degerlennın. kurallarının yerleşemediği, her kazanımın yeni çaba- lann sonucunda saglandığı birtoplumda sivil toplum kuruluşlannın yönetim yapılan da 'lideriik" özgöre- vıni (mısyonunu) daha bır öne çıkanyorlar. Kendı iç yapılannda demokratikleşme' tartışmalarını günde- me getirıyorlar. Kımi 'sen-ben' kavgalarının da ge- rekçelennı oluşturuyorlar. Sıyasalparriİerimızde olduğu gibı sıvil toplum ör- gütlerimizde de yönetim sorunları ya da çekişmele- ri bir türlü düşünsel bir eleştiri tabanına oturamıyor. Tartışmalar üzerinde her zaman sağlıklı bırdegerlen- dırme yapma olanağı bulunmuyor. Ancak temel doğ- rulann altını çızme olanağı bulunuyor. Amaç birlı- ğınde gönüllülük esasına göre oluşan sıvil toplum örgütlerinde. ölçülennı aşan boyutlarda görev ve so- rumluluk yükleyen 'kaö yönetim' kurmayı öngör- mek, giderek sivil toplum örgütlenni 'parti gibi gör- me. onlara militan kimlik kazandırma. çoğuicu v apı- suu eritme gibr çocukluk hastalıklanmızı gündeme getirebilıyor. Özgürlükçü katılım, gevşek ve yaygın yönetim biçemi onun dogasında. Önemlı olan. bu dogası içınde örgütlenmek v e başanya ulaşmayı ko- tarmaktır. Doğasından gelenle 'yönetimden' gelen kusuru iyi ayırma sağduyusunu göstermektır. Gev- şek disiplin-yaygın yönetim, emirle değil sorumlu- luk bilinciyle görev üstlenme. sıv il toplum örgütleri- nin şaşmaz doğrusudur. Bu özelliğini gözden hıç ka- çırmamak gerekır. PENCERE Çakıl Taşı Erdal Inönü'nün yazdığı "Anılarve Düşünce ler"\n ikinci kitabı çıktı. Çekici, sürükleyicı, düşündürücü bir yazış bi çimi var inönü'nün; olaylara yaklaşımı ilginç, duy gulannı örtmeye çalışan duyarlılığı incelikli... Kitabın ortasmdayım. Arada, bırsayfaya işare koydum. Erdal inönü Gazi üsesi'nde okumuş, sor sınıfa geçtiğinde fen şubesini yeğlemiş; ancak "bu- rada (fen şubesinde)" diyor, "felsefe grubunda- ki derslerden felsefe tarihi okunmaz, mantık ve sosyolojıye ek olarak psikoloji dersiyle yetinilir- di." Benim bildiğım, psikoloji lisenin ikinci sınıfında okutulurdu; ama, bu nokta önemli değil; "Anılar ve Düşünceler"'\n 46-47'nci sayfalarında altını çizdiğim satırları köşeme aktarıyorum. Psikoloji dersine meraklı gözlerle yaklaşan ya- zar, bir soaınun yanıtını arıyor. • "... ben dediğim zaman neyi kastettiğimi, na- sıl olup da duygulanmın, düşüncelerimin ve bü- tün vücudumun bir bütün oluşturduğunu hep anlamaya çalışıyordum. Yanıtını bilmediğim bu soruyu hep kendime soruyordum. Daha açık söyleyeyim. Aynaya bakınca karşıma çıkan yü- zün tanımladığı kişiyle kendımi dinlediğim za- man algıladığım 'ben' arasında nasıl bir bağ var- dı? Benim deneyimim, bu bağın başlangıçta be- lirsizken, zaman içinde etrafımızdaki nesnelere çarpa çarpa, doğanın tokatlannı yiye yiye, yavaş yavaş kurulduğunu, sonunda aynlmaz hale gel- diğini gösteriyordu. Acaba konuyu bilim adam- ları aydınlatmışlar mıydı? Psikolojide merak et- tiğim şeylerden birisi buydu. Hâlâ da doyurucu bir yanıt bulmuş değilim. Ama artık durumu ola- ğan görmeye alıştım." • Konu karmaşık, çok boyutlu, alabildiğine de- rin, içinden çıkılması kolay değil. Benim ise bu- gün yarım sayfa renkli reklam nedeniyle yerim kı- sıtlı. Bu nedenle bir küçük olay anlatmakla yeti- neceğim. Bir gün deniz kıyısındaydım. Dalgalar birbiri ardından sahile vuruyoriar, ça- kıl taşlannı sürükleyip birbirine çarpa çarpa kö- pükleniyorlardı. Hem birbirine benzeyen, hem birbirinden aynlan çakıl taşlarından birini elime al- dım. Güneşte ısınmıştı. Kadife gibiydi esmer yü- zeyi. Sivri ya da keskin bir yanı kalmamıştı. İnönü'nün dediği gibi: "Nesnelere çarpa çarpa, doğanın tokatlannı yi- ye yiye" biçimlenmişti. Peki, insan bir çakıl taşı mıydı?.. Nereden geldiğini bilmediğimiz dalgalar, yaşa- dığımız kıyılarda, binlerce yıldan beri bizlerı bir- birimıze çarpa çarpa biçimlendirmiyor mu?.. Bir kamp beklediğimız İstikbal Yaz Koleksiyonu'nda bütün oturma grubu ve koltuk takımları, şimdi benzersiz kampanya avantajlarıyla. Muflaka yararlanın. • Peşin fiyaflina taksit •13 ay vade • Özel hediyeler* • En uygun taksit secenekleri Evinize teslim er şey, bu kampanyada!L ¥ Özel kampanya beiıyelen; Pıke Torganlar. Û « M ı TükMki Hotti 0800 3615558 Bu kampanyoda İstikbal Oturma Grubu, Koltuk Takımı, Kanepe, Koltuk ve Panel Mobilya ürünleri peşin fiyotına 1+3, Yatak, Ev Tekstili ve Baby Collection ürünleri ise, 1+5 taksitle satışa sunulmaktadır. * Özel hediyeler (Stretch Çarşaf, Fitted Çarşaf ve Pike Yorgan), sadece kanepe, koltuk, oturma grubu ve kolfuk rakımlartyla bidikte venlmekfedir. Ayrıntılf bilgi, İstikbal Satış Noktalarından alınabflir. Buto^jonyo.TC Sonayı Bokonlı9.'r,m 25 05 1994 örıh ve 21940 sayilı lebkg™ uygundur Kompan>a «n geç 31 07 1998 Bnh,«fc bıl«^ dgp Otrtm v» ^ ımİCTJanyta »ndıdır bAbd A.Ş O S B 14 Cd Nol3 38070 www.istikbal.com.tr 'yenileyin, yenilenin'
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle