Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
11 —TEMMU2 1998 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
15
Eğitim-Sen
kongresîEğitim-Sen 'in 3. olağan genel ku-
rzılu, geçen hafta sonundayapıldı. Ke-
rrmal Bal 'ın yeniden genel başkanlı-
ğ*3 seçildiği genel kurulda, eğitime
V(e öğretmen örgütlenmesine dönük
bir di:i sorun tartışıldı, önergeler
ktabul edildi.
Eğitim-Sen 'in bundan sonraki ro-
tasını çizen kimi önergelerden ör-
rnskler verelim:
- öğretmenevlerinin yönetim ve
denetiminin gerçek sahipleri olan
öğretmenlere devri için politikalar
üretilmesi, hukuksal girişimlerde
bulunulmasL
- Eğitim-Sen 'in kurumsallaşması
için Hukuk Işleri Dairesi, Eğitim ve
Eğitimin Sorunlan Dairesi, Örgüt-
lenme Dairesi. Kadın Sorunlan Da-
iresi oluşturulması, bu dairelerde
olanaklar ölçüsünde uzman ve pro-
fesyonel kadrolar istihdam edilme-
si.
- Antidemokratik hükümler içe-
ren ve üyelerinin iradelerini yok sa-
yan İlksan Ana Statüsü 'nün değiş-
tirilmesi.
- Karar oluşum süreçlerinin. bir
anlamda sendikal örgütlenmeninya-
pı taşı olan işyerlerinden başlayarak
ert üst organa kadar çoğunluk ve
azınlık düşüncelerinin yazıh olarak
sunulmasıyla oluşturulması.
- Kayıt parasına, katkı payına ve
özelleştirmeye hizmet edecek ben-
zer uygulamalara karşı tavırlı olun-
ması, öğrenci ve velilerle her dü-
zeydeparasız eğitim için ortak mü-
cadele verümesL
- Kadın komisyonlarmın yaygın-
laştınlması. işle\iihalegetirilmesi.
Eğitim-Sen in "Genel Kurul So-
nuç Bildirgesi" ise, şu tümceyle bi-
tiyor:
"Emekten, özgürlükten, barış-
tan, demokrasiden yana tüm güç-
lerle ortak mücadele hattı genişle-
tilmelidir divoruz—"
ISIK.KANSC
Fikret, yine o pencerede olacakBeyindeki şimşeklerin, hrık mızraklar-
la algı merkezinden tutun tizinden boğuğu-
na tüm sesleri ayıran duymaya, görme mer-
kezinden bilinçaltımn kör kuyusuna değin
art arda çaktığım düşünün.
Gri, kapalı bir ortamda, azgın velleri
savurarak vağmuru keskin tırpan kılan fır-
tına, gerilimin en uç noktasıdır.
Ulaşılan ketum, somurtkan haberkayna-
ğt, deneyimin kerpeteniyle çekilivermiş tek
sözcük, birikimin çıkrığma sanlan çelişki,
erişiliveren giz dolu belge, bunahmlı yağ-
mur havasına birdenbire vuran gün ışığı-
dır. Gazeteci. içindeki borayı aşmış. gök-
kuşağımn 7 rengini bulmuştur.
Kalemin ilksiyah çizgisi. vurulan ilktuş;
düzgün. ama güriil gürül akacak ırmağın
çağlayanıdır. Nokta kondu mu da, duru,
ılıkbirgevşeme... Milliyet 'in Ankara büro-
sunun önünden akşamüstü geçenler, Fik-
ret Bila yı, dingin bir yüzle sokağı seyre-
derken görürler, cam kenarında. Sevgili
Fikret, yine sakin sakin yaşamla boğuşu-
yor. Az kaldı, yakında opencerede olacak.
Tes-tş Sendikası, gerek elektrik santral-
larının, gerekse elektrik dağıtım şebeke-
lerinin özel sektöre devri konusunda ka-
rarlı bir savaşım içindeydi. Ne olduvsa ol-
du. Tes-tş Sendikası 'nın Mahmut Özonur
Tes-lş eski rayına oturdubaşkanlığındaki vönetim kurulu 1 Nisan
1998günü görevden alındı, yerine kayyum
atandı.
4 Nisan 1998 tarihli Resmi Gazete de
de. 10 elektrik santrah ile 25 elektrik da-
ğıtım şebekesinin özelsektöre devrine iliş-
kin belgeler yayımlandı.
Aradanîaygeçti. Tes-lş Sendikası 'nın
geçen günlerde yapılan genel kurulunda
Mahmut Özonur ve arkadaşları yeniden
sendikanm başma geçtiler.
Güzel bir rastlantıvla, kongrenin he-
men ardmdan Danıştay, enerji sektörün-
deki özelleştirmelerin dayanağı olan 3096
sayılı yasanın. "ihalelere katılan şirket-
lerin denetimine ilişkin kamu yarartnı
gözeten hükümlere yer vermediği" ge-
rekçesiyle anayasava aykırılık taşıdığı gö-
riişüne vardı ve iptali için Anayasa Mah-
kemesi ne başvurmayı kararlaştırdı.
Tes-lş Başkanı Mahmut Özonur ile ko-
nuştuk. Çokkeyijliydi: "Biz gerek ekono-
mik, gerek stratejik açtdan enerji sektö-
rünün özelleştirilmemesini savunuyor-
duk, hâlâ da savunuyoruz. Hiç olmadık
bir nedenle sendikamız kayyuma teslim
edildi. Bu arada, enerji santrallan ve da-
ğıtım şebekeleridevredilmek istendu Ama,
biz görevimizi devraldık. tşlerimize bı-
raktığımız yerden başlodıL Danıştay'm
kararı da çıktı. Bizegöre, Anayasa Mah-
kemesi, Danıştay 'ın başvurusunu kara-
ra bağlayıncaya dek enerji sektörünün
özelleştirilmesi konusunda hiçbir işlem
yapılamaz. Yapılmamalı da. Ayrıca, elekt-
riğin özelleştirilmesinin memleketebüyük
Zararlar getireceğine ilişkin ısrarımızı
sürdürüyoruz. Bu görüşlerimizi sonuna
kadar savunacağız."
Tes-lş vöneticileri ve elektriğin özelleş-
tirilmesine karşı çıkanlar, tüm engelleriaşa-
rakyorulmadan doğru bildikleriyoldayü-
rüvorlar.
İzgiMin güreşi
Usta gülmece yazanmız Muzaffer
tzgü, yeni kitabı "Oturaklı Baskan"ı
imzalamış, göndermiş sağ olsun.
"Elinize, aklmıza sağlık " demeye
telefon açtık. Hoşbeş derken, konu
döndü dolaştı Kilis millen>ekili Do-
ğan Güreş 'inyeniden DYP 'liolması-
na geidi. Muzaffer tzgü, gevrek gev-
rekgüldü:
"Eteği ne kadarda uzunmuş!Mo-
dayı mı takip ediyor, nedir?"
Yerinde
atamalar
Milli Eğitim Bakanlığı 'nda iki
önemli atama gerçekleşti.
Din Öğretimi Genel Müdürü
Ahmet Gül'den boşalangöreve
Doç. Dr. Mualla Selçuk getiril-
di. Mualla Selçuk, başını örtme-
yen Ankara tlahiyat Fakültesi
öğretim üyelerinden Prof. Dr.
Beyza Bilgin 'in kürsüsünden.
tnceleme ve araştırmaları "din
öğretimi " üzerine. Aydın düşün-
celeri ile tanman tlahiyat Fa-
kültesi emekli öğretim üyelerin-
den Prof. Dr. Hüseyin Yurtay-
dın 'ın, bu atamaya ilişkin gö-
rüşleri şöyle:
"Asıl, Sayın Selçuk'un Din
öğretim Genel Müdiirlüğü dö-
neminde neler yapacağı önem-
lidir. Ama, sanırım böylesi özel-
likleri olan bir hanımın genel
ntüdür olması bence iyi bir baş-
langıç." Ekrem Yangın'ın yeri-
ne tlköğretim Genel Müdürü olan
Ata Tezbaşaran da egitbilim do-
çenti. Haceıtepe Üniversitesi
Eğitim Bilimleri Fakültesi nden.
Muğla tlköğretim Okulu nu ta-
mamladıktan sonra bir süre öğ-
retmenlikyapmış. Ankara Eğitim
Fakültesi 'nin ardmdan yüksek
lisans diplomasmı Hacettepe İJen
almış. Universitede verdiği kimi
derslerin ana başlıklarına göz
atalım: "Öğrenme psikolojisi,
eğitimde ölçme-değerlendirme,
ilköğretimde değerlendirme ve
araç geliştirme, ilköğretimdeki
sosyal bilgiler öğretiminde bil-
gisayar uygulamaları, bilgisa-
yar destekli öğretim."
Gerek Selçuk un, gerekse Tez-
başaran ın görevlendirilmeleri.
eğitim çevrelerinde "gecikmiş,
ancak yerinde atamalar " olarak
değerlendiriliyor.
Yüksel Endeğer
ya&yor
Memur
Güzel iş be!
Devlet kapısında iş bul, otur
masana, iki dosya hazırla, üç
paraf at, çayını iç, mesaiyi bitir,
sonra gelsin nefis zamlar.
Oturduğun yerde köşeyi dön,
ama her zaman da hüküTtıete
kafa tut, verilen hiçbir zammı
beğenme, memleketin huzuru-
nu, ahengini bozmayı "ek iş"
edin! Memur olmak varmış ha-
yatta! Hükümet, dişinden tırna-
ğından arttırıp bunlara yüzde
25'e yakın bir oranda zam yap-
mayaçalışadursun, bunlareylem
Zitiniyeti
üstüne eylem yapıyor, "Yüzde
20 sadaka istemiyorvz, memur
sandıkta hesap soracak" diye
sloganlar atıyor.
Ne hesabı soracakmışsınız?
Hesap sorup da oyunuzu Çil-
ler'e m? vereceksiniz? E, verin git-
sin o zaman! Bir hesap merak-
lısı da Baykal. "Meydanlarda he-
sap soranz!" demiş. Sor baka-
lım, yüzde 10'un meydanından
ne olur? Sermaye düşmanlığı
kimseye yaramaz! Nerede
Özal'ın işini bilen memurları, ne-
rede bu bozguncular?
Çiller'in dönüşü!
Güreş Paşa, yeniden DYP'ye
döndü!
Bu aslında Doğan Güreş'in
DYP'ye değil, Tansu Çiller'in
politikaya dönüşüdür. Biz bu iki-
linin "fa/c-şafc"disipliniyle birçok
başanya ulaştıklarını gördük. Ke-
rvan Evren'den sonraki en deger-
li komutan olan Güreş Paşa,
DYP'yi yeniden canlandıracak-
tır. Keşke mümkün olsa, değer-
li komutanımızı, yeniden Genel-
kurmay'ın başında görebilsek.
Böylece hem ülkeye istikrar ge-
lir, hem de sevgili Bahattin Şe-
ker askerliğini güzel şekilde ya-
pardı. Fakat bu biraz zor görü-
nüyor!
DYP'ye dönüşler Dogan Gü-
reş'le sınırlı kalmayacak. Çiller,
filmlerdeki gibi "eskigrubu"ye-
niden topluyor. Ihraç edilenlerin
geri dönebilmesi için DYP-
GlK'ten af karan çıkartıldı. Benim
tanıdığım Çiller, 276 oyu engel-
leyecek ve Yüce Divan'a asla
gitmeyecektir. Zaman zaman
eleştirsem de Çiller ailesine say-
gım büyüktür. Hele ki maddi-
manevi birseferberlik başlattık-
ları şu aşamada ve komisyonda
Çillerler'in 6 yeni şirketi daha or-
taya çıkmışken, onlara sırt çevi-
remem. Bunu yapamam!
Ne bekliyordun Süleyman Efendi?
Adana'da deprem oldu. Hepi-
niz üzüldük.
Devletimiz hemen olaya el at-
ı. Sayın yetkililer. gerekli açıkla-
naları yaptılar. Yaralaryavaş ya-
r
aş sarılmaya başlandı.
Bu arada Enerji Bakanımız da
nükemmel bir hizmet örneği
löstererek, depremzedelerin
•lektrik faturalarından gecikme
îizi alınmayacağını açıkladı.
Vay efendim, sen misin bunu
liyen? "Kahraman" solcularhop
ıturdu hop kalktı.
Bu, tribünlerde gördüğümüz
Meksiko" olayının sosyal versi-
onunun başını çeken de Genç
iadyo'da "Haberötesi" adU kış-
ırtıcı programı yapan Süley-
man Yıldız oldu. Adam, bu hiz-
met nedeniyle yetkilileri nere-
deyse azarladı. Hem de canlı ya-
yında!
Şimdi sormak lazım, ne bek-
liyordun Süleyman Efendi? Dev-
let, depremzedelerin vergi borç-
larını kaldırsa mıydı? Onlardan
elektrik, su, telefon paralannı al-
masa mıydı. Komünist bir ülke gi-
bi onlara bedava sağlık hizmeti
mi sunsaydı? Ne bekliyordun?
Bir-iki bina yıkıldı diye, azimli
müteahhitlerimizin zan altında
kalması işine mi geliyor? Size
kalsa, hiç bina yapılmasın, o za-
man malzemeden de çalınmaz!
Hep beraber mağaralarda otu-
ruruz!
Araştırdım, yazıyorum!
Defalarcayazdım, ben bu ga-
etede "mecburiyetten"yazıyo-
um. Gelişmiş medyamızın "çok-
atışlı" gazetelerinde tekrar yer
>ulduğum an, burada bir sani-
•e bile durmam. Cumhuriyet,
>enim için bir nevi sürgün yeri-
ir. Açıkça belirtiyorum.
Peki, bu siyah-beyaz gazete-
>t niye alerjim var? Aslında say-
rakla bitmez. Burada son "araş-
ırnamın" sonuçlarını aktaraca-
jm sadece. Süper Futbol der-
jsi, 287 spor yazarı arasında
jıket düzenlemiş ve onlara Dün-
/ıKupası'nın şampiyon, gol kra-
ı.yıldız futbolcu, sürpriz takım
^ıminlerini sormuş. Üşenme-
jn saydım! Şampiyon adayla-
rı Brezilya ya da Fransa olanla-
rın, yani gerçege yaklaşanların
spor servislerindeki durumu şöy-
le: Sabah'ta 20'ye 5. Yani 20 ki-
şi, Brezilya ya da Fransa demiş,
yalnızca 5 kişi yanlış. Yeni Yüz-
yıl: 13-5, Hürriyet: 12-9, Türkiye:
13-4, Fanatik ve Radikal: 15-5,
Zaman: 7-4! Akşam spor servi-
sinde durum 10-10 berabere,
Milliyet'te ise 8-8! Bu saydıkla-
rım içinde mağlup durumda olan
yok. Basın içinde yenilen tek
sporservisi ise Cumhuriyet! Evet,
Cumhuriyet Spor Servisi 2-7
mağlup! Sadece iki kişi Brezilya
demiş, diğerleri sallamış!
Işte bilimsel araştırma, işte so-
nuç!
Yeni dünya düzeni fıkraları
- Satanistler ile sosyalistler arasındaki benzerlik nedir?
- Her iki kesim de Batı Çalışma Grubu'nun gündeminde değildir!
• • •
• Satanistler ile sosyalistler arasındaki fark nedir?
• llki. olan ama reddedilmiş şeye tapar. Ikincisi ise olmayan ama
ıe de reddedilmiş şeye!
HAYVANLAR tsMAtı GIJLGEÇ
KÎM KtME DUM DÜMA behicak(tıturk.n6t
ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI
HARBİ SEMİH POROY
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKA\ 11 Temmuz
YERALT/NDA SERAMIKORDU!
1975'TE BUGÜM, ÇİN HALK CututHuH.iYET( 'HıN SIAN
KEUTİ yAK'MLAetMDA SUUJNAfiJ
ÖNCE *söyt.üe-EecE
Mlf
YE/SDE
6ÖST£G-
ASICEtZ VE ATTAN OLUŞAN SÖ2 »COfJUSU O&OU,
MttATrrttJ 21O Y/L ÖNCE ÖLEM Ç.İN
ÇiN SUİU UUANG Ti TA/eAF/NOAU, MEZARtNt
MASI'({) AMACIYLA YAPTtglLMtŞrı SE/PAMIK A£-
KE/ZLEGrN UfÇ 8/g(NİA/ Û'6E£İNE BEN2EMEMESİ
A/ZKEOLOGLAfi A/&4S/NPA ÇAÇKttJUK YAfSArMlÇH.
TAl/AN/N ÇÖKMESr NEDEUİYLE KOŞtLAtJ UeYK£LLE-
£İ ESKİ DI/K.UMUNA SEn'tSİLAKESİ ZAMAN ALACAKri..
GÖRÜŞ
İLHAN İREM
İPtica, Çokuluslu Şirketler ye
Mustafa Kemal'in Askerleri
Evet, irtica gündemin birinci maddesi ve Ecevit de
dahil olmak üzere, dinci kesime zarif dalışlar yaparak
oy çıkarma gafletindeki hükümetin gündelik kıvırtma-
lar dışında bu konuda hiçbir radikal yaptırımı ufukta
görünmüyor. Ayrıca kapanık Refah'm uzantısındakile-
rin, örtünmeyenleri fahişe sayan demeçleriyle, ders
almayan beyinlerin karanlık histerilerinin sürüp gittiği,
o çıldırtıcı günlerden bu yana bir arpa boyu bile yol alı-
namadığı ayan beyan ortada. Zaten olmayan demok-
rasinin bütün düşlerini arka cebime koyarak, üçüncü
bin yıla alnı açık, başı dik, evrensel bir dünya insanı
olarak ulaşabilmek için, ülkemdeki yobazlık sorunu-
nun bir daha soluk alamayacak biçimde. en kökten şe-
kilde çözümlenmesinden yanayım.
Bugünün devrim ordusunu 1980'lerin Türk-lslam
sentezine endeksli paşalarıyla özdeş tutan, yalnızca
adı "aydın" ağızdan dolma tüfeklerin de, Türkiye'nin
aydınlık yoluna köstek olan diğerleriyle birlikte çanla-
nna ebedi bir ot tıkanacaktır böylelikle...Olup biteni net-
likle görmenin çaresizliği ile bu boğucu sistemin kısıt-
lı harekât alanlannın dışına doğru, itaatsizlik çıtasını yük-
seltenler ve sivil toplum örgütleri, demokrasi düşleri-
nin kahramanlan olarak üniformalı insanları en yakın-
larında hissediyorlarsa...
Bütün kişiler ve kurumlar güvenilirlik açısından inti-
har ettikleri için, bu sonuç, genç Türkiye Cumhuriye-
ti'nin satışsız gerçek aydın olan, kaygılı ve umudunu
yitirmeyen insanlarının, kırk yıl kadar önce bir örneği-
ni daha gördüğümüz bütünleşme ve tutunma refleks-
leridir.
Sanal uzlaşmacıların yazıp çizdiği gibi, demokrasi
açısından kaotik bir görüntü değildir bu...
Çünkü, ülkede güvenebileceğimiz tek kurum; nefe-
rinden generaline, 1923 Aydınlanma Devrimi'nin -
1980'lerin kişilerle kısıtlı yaptırımlarının dışında- hiç
zaafa düşmemiş bekçisı olan, en millıyetçiden daha
vatansever veensoldan daha solda, Mustafa Kemal'in
askerleridir. Ordudan ses geldikçe, güzel güzel demok-
rasiden söz ediyorsun da, sen nerdesın? Atatürk dev-
rimlerini aynı inançla savunan o ınsanlar karşısında. se-
nin çıkarlarmı es geçip, vatanın için kılını kıpırdattığı-
na şahit olamadık. En büyük diktatörlere ve bugünle-
rin tohumlarını atan aymazlara kalabalık otoyollarırı
kenarlarında anıtmezarlar kazıp alkış tuttun... En bü-
yük hrsızları demokrasi kahramanı ilan ettin ve onlar-
dan bazılarını peygamberlerle eş tutup. salya-sümük
kurbanlarla baştacı ediyorsun... Kavuniçi koltukları bi-
le şaibeli milletvekili; orada bulunma anlamlarını sor-
gulayan birkaç vatansever güzel insan dışında, sen ge-
riye ne kadar kaldıysa, saf yürek Anadolu insanını hiç
mi hiç temsil etmiyorsun! '-
• • •
Alın size. sadece ilkeli. tutarlı. disiplinli birilerinin ba-
şedebileceği, irtica kadar vahim, irticadan öte bam-
başka bir sorun: Bir sene önce çok iyi giden turizm
girdilerinden sonra, üç tarafı denizlerle çevrili ülkede
bu yaz acaba niye bir turizm faciası yaşanıyor? ikibın
kişilik beş yıldızlı otellerde acaba niye yirmi kişi var?'
O bakir yeşilliklerin, güzelim körfezlerin çok katlı be-
ton yığınlarına dönüştürülüp iğfal edilişi ayrı konu...
Ama Bergama'da ışıklı bir halk tokadı ile engellenen
Eurogold ve Türkiye topraklarında sayısız ruhsat alan
altın ve maden şirketlerinin turizmi baltalama kanalıy-
la bir baskı oluşturup, önlerini açma sevdasında olduk-
larını biliyor musnuz?
Sadece Eurogold gündeme geldiği için, ondan ha-
berimiz var. Oysa Türkiye'nin çeşitli yörelerinde aynı
konularda altı yüze yakın ruhsat verilmiş... Türkiye yü-
zölçümünün yüzde on üçü artık bu çokuluslu şirket-
lerin mülkü. Içimizden birçoklarının da, öz değerleri-
mizi şavullayıp, sanal çağdaşlık adına zamanından
önce destekledikleri küreselleşme olgusu (!) içinde
Türkiye'yi çöplükleri ve sömürgeleri zanneden çoku-
luslu şirketlerin tanıtım kitaplarındaki haritalarda Van
Gölü ve yöresi Ermenistan olarak gösteriliyor! Manda-
cılar ve at gözlüklü Sartre aydınları için belki hava
hoş... Ama, Bergama direnişinde çehresini gösteren
bozulmamış Anadolu insanları, sömürge halkı, müs-
temleke ordusu olmayı kabul etmezler.
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde yemin edip görev
yapan bazı milletvekillennin, kendi ülkelerinde cüret ede-
medikleri bu siyanür ve çöplük muhabbetlerini tezgâh-
layan çokuluslu şirketlerin ülkemizdeki adamları oldu-
ğunu da duyum aldıysak. kime güveneceğiz?
Türkiye'nin onuru adına kaçınılmaz bir savaş veri-
lecek!
Aydınlanma devrimini, egemenlik haklarımızı, ger-
çekten çağdaş, özgür, bağımsız. evrensel insanlığımı-
zı içte ve dışta tehdit eden kim varsa, onlara karşı...
Bütün bu sozde demokrasi söylemli, kötü niyetli, aciz
kıvırtmaların ötesinde, biliyoruz ki;
Mustafa Kemal'in askerleri, sonradan deforme ol-
mayacak şekilde, gerektiği zaman gerektiği yerde ola-
caklardır. Zaten haftalardır noktası virgülü tartışılan
söylem de bu. "Bizanayasalgörevimiziyapıyoruz" de-
mek, "pardon" anlamlı, görev sınırlarını belirleyici bir
adım çekiş değil, "yetmiş beş yıllık Türkiye Cumhuri-
yeti ve aydınlanma devrimlerini içte ve dışta tehdit
eden kim varsa, onlara karşı gereken savaşımı hiç he-
sapsız ve en radikal şekilde siz yapmazsanız, bizyapa-
nz" demek.
Gönlüm birilerinin uyanışından yana...
O zaman güzellik... Düğün-bayram...
Ama bu çok yakın/çok uzak ihtimal olmazsa...
Olup biteceklere şaşırmayın hiç!
Bunca üçkâğıtlı dinsel zaaf ve satış öyküleri içinde,
gerçeğinden her zaman korktuğunuz yarım yamalak
demokrasiyi bile hak edip hak etmediğinizi düşünün.
Işık ve sevgiyle...
B U L M A C A SEDAT YAŞAYA\
1 2 3 4 5 6SOLDAN SAĞA:
1/ Botaniğin, su-
yosunlannı ince-
İeyendalı.2/Kal-
kan balığırun yav-
rusu... Dâhi. 3/
İyi, güzel... Nev-
şehir'inbirilçesi.
4/ Porselen yap-
maktakullanılan
birçeşitbeyazve
gevrek kil...
Olumsuzluk be-
lirten bir önek. 5/
Boru sesi... Kuı-
sal inanç. 6/ Fran-
sa'da bir ırmak. 7/Tropi-
kal bölgelerde yetişen ve
nişastaca zengin. yumru
kökleri yiyecek olarak
kullanılan bir bitki... Ar-
dahan ilinde bir ilçe. 8/
Bir çeşit gemici düğümü.
9/ Iskambilde koz... Gül-
dürü türünde kısa oyun.
YUKARIDAN AŞAĞI-
YA:
1/ Ortodoks kilisesinde.
büyük perhizden önce gelen ve et yemekten kaçmılan dö- ,
neme verilen ad. 2/ Bal konulan ufak tekne... Babanın kız*"^
kardeşi. 3/ Yunanistan'ın plaka işareti... Yapılarda merdi-/"
venleri aydınlatan elektrik düzeneği. 4/ Kalay oksıt katı-
larak donuklaştınlmış ya da kemik tozu katılarak yarı do-
nuk hale getirilmiş cam... Bir gösterme sıfatı. 5/ Bir resmf-"
sulandınlmış renklerle boyama ya da gölgeleme biçımi..."
Kişinin öz benliğı. 6/ Birdenbire... Üzerine çivi çakıiacak
ayakkabı geçınlen kunduracı aracı. 7/Önemli rollerde oy-
nayan genç oyuncu... " Aksel": Ünlü ressamımız. 8/
Ortodokslarda tahta pano özenne yapılmış her türlü din--
sel resme verilen ad... Arapçada "ben." 9/ Kokulu sıvı...
Yiyecek bulamayan. yoksul kimse. ..-