Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 4 HAZİRAN 1998 PERŞEMBE
HABERLER
Sinan Cemgil, Hüseyin inan ve diğer gençler devrimci mücadelelerini dağlarda
sürdürme kararı alır, gerekli malzeme 1970 kasım ayında ODTÜdenyola çıkar
Malatya eylemüssüoluyor-w~ ~w~ OCA yeteneklen dolayı-
m ğ sıyla Sinan, her zaman
ğ m aranan birisı olmuştur.
. A M Dönüşüm dergisinin yazı
kurulunda görev almış, ODTÜ Sosya-
list Fıkır Kulübii Başkanlığı yapmış.
8-9 Mart 1969 günleri Ankara 'da yapı-
lan TİP Genel Yönetim Kurulu Toplan-
tısı'nda TİP Bilim ve Araştırma Kuru-
lu'nun gençlik işlerinden sorumlu bü-
rosuna yönetici olarak seçilmiştir. Si-
nan, politik birikimi ve hitabet yetene-
ği açısından herkesçe kabul edilen bir
isimdir. Okumaya düşkündür. Nur-
hak'ta dagda iken bıle .Mao'nun üç cilt-
lik, "Seçme Eserier"ini sırt çantasında
taşır ve mola verdikleri yerlerde okur.
TİP Genel Başkanı Mehmet Ali Ay-
bar'a, üyeler ve arkadaşlan, genellik-
le, "Hoca"diye hitap ederler. TİP üye-
si Sinan da arkadaşlarına çogunlukla
"Hoca" diye hıtap eder. "Hoca" lafı
ODTÜ öğrencilerı arasında yayılır.
Özellikleri nedeniv le. Sinan'a "Hoca"
lakabı takılır. Hatta, TürkiyeÖğretmen
Sendikası (TÖS), 1968 yılı içinde. 1-
Mesleki alanda olsun. halk içinde ol-
sun örgütlenme, 2- Kapıtalıst düzen
uygulamalanna direniş. 3- Emperya-
lizme ve sömürüye karşı çıkma. 4- Tam
bağımsızlık fikrininyayılması, 5- Hal-
ka dönük ve halk yaranna ışleyen dev-
rimci egitim, 6- Ve Anayasanın tam uy-
gulanması: konulannda halka. öğret-
menlere, aydınlara ve ögrencılere ön-
derlik eden ve uğradıkları baskılara.
hatta fiilı tecavüzlere aldırmadan et-
kinliklerini sürdürdükleri anlaşılan bir
öğretmen ile biröğrencinin kahraman
olarak seçilmesine. bunların birerpla-
ket ile 1000'er liradeğerinde kültürya-
pıtı armağan edilerek mükâfatlandınl-
masına karar verir. Armağana aday ola-
rak Sinan Cemgil, Harun Karadeniz,
Yusuf Küpeli, Fevzi Alruğ, Murat Ca-
hit Koğacıoğlu, Zeki Saruhan, Timur
Erkman, Halit Koçer \ e İbrahim Kay-
pakkaya gösterilir. Bu maksatla Doç.
Dr. Osman Nuri Koçtürk, INejat Erder,
Hürrem Arman, Mehmet Durukan,
Demir ÜnsaL Cahit SenkoL Safa Gii-
ner'denoluşanjürı, 16 ögretmen v e 10
ögrenci aday arasından yaptığı deger-
lendirme sonunda eski İTÜ-ÖB Başka-
nı Harun Karadeniz'i, ögretmenlerden
eski Malatya TÖS Şubesı başkanı H.
.Nedinı Şahhüseyinoğiu'nu armagana
layık görür. Armaganlar. 29 Haziran
1969 Pazar günü Aksaray'da bulunan
TÖSbinasındayapılan bir törenle kah-
raman seçılenlere venlır. Sinan, bu sı-
ra, Ankara Hukuk Fakültesi öğrencile-
rinden Şirin Yazıcıoğlu ile Eskişehir'de
evlenir. Sinan ile Şinn'ın nikâh şahit-
ligini SBF ögrencısı Nihat Akseymen
(Raşit Yörükoğlu) ıle Emine Engin ya-
par. Sinan ile Şirın, evlendıkten sonra
Sıhhiye'de bir evde yaşamaya başlar.
Ev, bodrum katında oldugu için yağ-
mur yağdığı bir dönemde ev i sel basar.
Bu nedenle, ODTÜ'de asistan olan Ay-
dın Karagözoglu'nun evinde bir süre
kalır. Daha sonra. Aydın Karagözog-
lu'nun evinden aynlan Sinan'ı, mimar
Giirol Gürkan otomobiliyle Aydın'a
götürür.
CİZLİ KOMÜNİST PARTİSİ
11 Nisan 1969 günü verilen gıyabi
tutuklama karan ile polis tarafından
aranmaya başlanan Sinan, Hüseyin
tnan'ın. bir grup arkadaşıyla Filistin'e
gitmesinden birkaç gün sonra 13 Ekim
1969 Pazartesi gecesi Ankara'dan gi-
den bir emniyet ekibi tarafından 14
Ekim Salı günü, eski CHP milletveki-
li olan ve Aydın'da avukatlık yapan,
dayısı Nedim Müren'in yanında yaka-
lanır. Hakkındaki gıyabi tutuklama ka-
ran Aydın Savcılıgf nca \ıcahıye çev-
rilen Sinan, Ankara'ya getirilir. Sinan,
Ankara Emniyet Müdür!üğü"nde ba-
sın mensuplanna şu açıklamav ı yapar:
"Polise mukavemet ve patlayıcı madde
bulundurmaktan suçlanıyorum. Bana
zabıtaca bir baskı >apılmadı. Aydın'da
iken beni buldular ve Avdın'dan Af-
yon'a kadar bir vasıta ile geldim. Af-
yon'dan sonra da enınivete ait olduğu-
nu tahmin ettiğûn sivah bir Yoiks»agen
'inan okumaya düşkündür. Nurhak'ta
dağda ikep bile Mao'nun üç ciltlik "Seçme
Eserler"ini sırt çantasında taşır ve mola
verdikleri yerlerde okur. TİP Genel Başkanı
Mehmet Ali Aybar'a, üyeler ve arkadaşları,
genellikle, "Hoca" diye hitap ederler. TİP üyesi
Sinan da arkadaşlarına çogunlukla "Hoca"
diye hitap eder."Hoca" lafı ODTÜ öğrencileri
arasında yayılır. Özellikleri nedeniyle, Sinan'a
"Hoca" lakabı takılır.
otomobil ile Ankara'va getirildim. Em-
niyet >etkililerinin benden ifade alma-
ya kalkışmalan üzerine, 'Sizlere sade-
ce adımı soyadımı söylerim. İfade an-
cak savcılıktaalınır' dedimve ifade ver-
meyi reddettim." Ankara Emniyet Mü-
dürlügü I. Şube Müdürü Altan Ünalda
Sinan'ın yakalanması hakkında şunla-
n söyler: "Sinan Cemgil üniversiteden
aynldıktan sonra A>dın'da bulunan da-
yısının yanına gitnıiş. Biz de kendisini
Aydın'da, buradan gönderdiğimiz bir
ekip vasıtası ile vakaladık." Gıyabı tu-
tuklama karan ile aranan Ahmet Sina
da 11 Kasım 1969 günü yapılanduruş-
maya giderek teslim olur. Sinan aynı
ha sonra, 1971 yılında bir gün. Akın
Atauz'a gider. Atauzlann evinde Sevıl
Hanım'ın Amerikan Kız Kolejı'nden
arkadaşı olan SBF mezunu bir mısafi-
ri vardır. Sevil Hanım, Akın Atauz ve
misafirleri, "Türkiye'de emperyaiizm
var mı, yok rnu?" tartışması vapmak-
tadırlar. Gece geç bir vakit evın kapısı
çalındıgında Akın Bey kapıyı açar ve
Sinan'ı karşısında görünce çok sevi-
nir. lçeri davetederama Sinan ıçen gır-
mez: "Vok, gelemejeceğim. Arkadaş-
lar, dışarda otomobilde bekliyorlar. Ya-
nn Şirin evde olmayacak. Benim de bir
işim var. Taylan"ı bırakacak bir yer yok.
Getirip size bıraksam olur mu?" "INe
dinlemekle yetinmiş, hemen hemen hiç
agzını açmamıştı. Ötekileri daha da az
tanıyordum. Sinan, Adnan Cemgü'in
oğiuydu. Onu bebekliğinde bir kez gör-
müştiim. Avdınlık'ta bir-iki kez karşı-
laşmıştık. Pck yakınlık göstermemişti.'*
(1) Sinan. 1970 yılı sonunda, Yusuf,
Mahır ve Münır tarafından oluşturu-
lan harekete katılma konusunda yapı-
lan öneriyı de geri çevırmıştir. Yusuf
Küpelı. bu konuda şunlan söylemiştır:
"1970 Ağustos ayında ben tahliye ol-
duktan sonra Mahir, ben ve Münir, Si-
nan CemgiTi evinde ziyaret ettik. Mü-
nir ve Sinan, aynı okuldan iyi arkadaş
idikr. Benim de Sinan'la bir arkadaşh-
Sinan ve ekibi bir gerilla harekâtı için yaz stajlarını yaptıklan Doğu'da önce bir önyapı oluşturdu-
lar. Daha sonra eylem merkezi olarak Malatya dağlannı seçtiler. Sinan Cemgil 1967 yazında mi-
marlık stajı yaptığı Muş'a bağlı Bulancık'da köyün yaşlılardan biriyle.
dönem. "Gizli Komünist Partisi" kur-
dukları gerekçesıyle Ankara Ikinci
AğırCeza Mahkemesi"nde DenizGez-
miş, Yusuf Kiipeli, Münir Ramazan
Aktolga, A> dın Karagözoglu, Sema Ka-
ragözoğlu, Bingöl Krdumlu ve Musta-
fa Kemal Çamkıran'la birlıkte yargıla-
nır. Kısa bir süre tutuklu kalan Sinan,
24 Aralık 1969 Çarşamba günü, beş
bin lira kefaletle serbest bırakılır. Ha-
mile olan Şirin, bu sıradoğum yaparak
bir erkek çocuk dünyaya getirir. Çocu-
ga "Taylan
1
" adı verilir. 1969 yılında
ODTÜ'de okuyanlardan sadece Sinan
değil, öğrenci hareketlerinin içinde ak-
tif olarak yer alanlardan birçok kimse
de evlenmiştir. 1 Temmuz 1969'da
Mehmet Akın Atauz ile Sevil Güvezne.
1969 Agustos ayında da Çağatay Ana-
dol ile Ayşen Besen evlenir. Çağatay
Anadol ile Ayşen Besen'in nikâh şahit-
leri Sinan Cemgil ile Atilla Keskin'dir.
Sinan'ın oğlu Taylan doğduktan kısa
bir süre sonra Akın ile Sevil Atauz'un
15 Şubat 1970'te bir kız cocuklan dün-
yaya gelir. Akın Atauz. bir çocuklan-
nın oldugunu haber vermek için Aydın-
lıkevler'de iki katlı bir evin ait katında
oturan arkadaşı Sinan'a gider. Sinan,
Taylan'ın altını değiştirmektedir. "Se-
vil dogum > apa" "Ne otdu?" "Kıamız
oMu." Bu sırada Taylan. ağlamaya baş-
lar. Sinan, bunun üzerine. "Bakgördün
mü, kızın adını duvunca nasıl bağın-
yor" der. Akın Atauz ile Sinan şaka
olarak Taylan ile Ayşe Devrim'e "be-
şik kertmesi" yaparlar. Sinan, çok da-
demek. tabii getir. Biz evde>iz, baka-
nz." "Tamam. Yaruı getiririm. Teşek-
kûrederim"dıyen Sinan, tam gıdecek-
ken geri döner ve "Ayşe Devrim na-
sıl, büyüdii mü? Görmem mümkün
mü?" der. "Şimdi uyuyor." "Olsun bir
bakayım Ay^e Devrim'e." Sinan. Ayşe
Devrim'in uyuduğu odaya götürülür.
Ayşe Devrim'e bakar. "Ne kadar bü-
yümüş" der ve başmı okşar. Daha son-
ra evden aynlan Sinan'ı, Sevıl ve Akın
Atauz'un bu son görüşlendir.
Hasan Ataol'un dedigı gıbi:
"THKO, bir parti gibi görev leri ya-
zılı olarak belirlenmiş insanların
oluşturduğu bir örgütlenme değildi.
Hani, toplumda yasalaştırılmamış,
teamülen uygulanan bazı kurallar
>ardır. THKO işte bö>le bir şeydi.
Aynı duvguları pavlaşan, avnı ama-
cı güden, birbirlerine alabildiğine
güvenen, birbirlerini seven, savan in-
sanların oluşturduğu dar bir arka-
daş grubuydu." Bu dar arkadaş gru-
bunun içinde DÖB'den gelenlerin dı-
şında THKO olarak adlandınlan hare-
keti oluşturanlann hepsi "Türk Solu"
\e "Aydmlık" gibi çevrelerin savundu-
ğu MDD tezine olumlu bakmamış, o
çevrelerden uzak durmuşlardır. TİP
kökenli olan bu gençler. partiyi sonu-
na kadar desteklemiş. fakat parti için-
de tartışmalar çıkıp hizipleşmeler baş-
layınca. hiçbir hizibin yanında olmayıp
kendi başlannın çaresine bakmışlardır.
Mihri Belli bunu şöyle dile getirmiştir:
"Hüseyin İnan'ı az tanıyordum. Bir-i-
ki kez bizinı eve gelmiş, konuşulanlan
ğım vardı. Sinan'ın Mahir ile arkadaş-
lıkları yoktu. Sinan'ın evine. birlikte ör-
gütlenme teklifi yapmak için gittik. O,
bizi kibarca reddetti. Böyle bir serüve-
ne girmek istemiyordu, düşünceleri
farklı idi. O günkü konuşmalanna gö-
re, Deniz ve Hüseyin İnan grubu birlik-
te olması da bence olanaksızdı, ama
herhakle arkadaşlık bağlan nedeniyle
fazla direnemedi."
TDCF'NİN SON KONCRESİ
"Dağcılar", mücadelelerini dağda
sürdürecekleri için bu dönem şehirde
örgülenmeye çok fazla önem vermez.
TDGF Kongresi, 17 Ekim 1970 Cu-
martesı günü, SBF Konferans Salo-
nu'nda başlar. Hüseyin İnan, Sinan
Cemgil. Tuncer Sümer, Atilla Keskin,
Mustafa Yalçıner. Ahmet Erdoğan ve
Alpaslan Özdogan, TDGF Kongre-
si "nin yapıldığı gün. ODTÜ'den dog-
ruca kongrenin yapıldığı salona gelir.
Erzurum Atatürk Ûniversitesi delege-
lerinden Sadık Soysetenci, Kadir Man-
ga. Cengiz Baltacı. Mehmet Nakiboğ-
lu da kongreye katılanlar arasındadır.
istanbul'dan da Cihan Alptekin ve ar-
kadaşlan katılır. Deniz, kongreye katı-
lıp oy kullanacak olan arkadaşlanna,
"Ertuğrul Kürkçü'nün desteklenme-
si" gerektiğini söyler. Kongrede, bazı
konuşmacılardinlenir. Konuştugu sıra
Doğu Perinçek'e saldınlarolur. "Dag-
cılar" Perinçek'e yapılan saldınyı
"zorbahk" olarak nitelendirirler. Ma-
latya, Tunceli ve Adıyaman bölgesini
inceleyen 'Dağcılar' gnıbu yapacakla-
n mücadale için en uygun yerin Malat-
ya oldugunu belırlerler. Yapılan plan
gereği Sinan ile Teslim Töre, daha
sonra. arabayla gece saat 12.00'de OD-
TÜ arazisinde söylenilen yere gider-
ler. Malzemeler arabaya ODTÜ arazi-
sinden yüklenir. Yükleyenler arasında
Deniz de vardır. Mustafa Yalçıner ve
Teslim Töre, malzeme yüklü arabayla
1970 Kasım ayında Malatya'ya ha-
reket ederler.
POLİS KULÜBESİ SİLAHLA
TARANIYOR
23 Aralık 1970 Çarşamba günü, An-
kara Hukuk Fakültesi önünde vurulan
devrimci ögrencilerden tlker Mansu-
roğlu, 28 Aralık 1970 Pazartesi günü
akşamı tedavı edıldiği hastanede ölür.
Bunu duyan "Dağcılar", tepkilenni di-
le getirmek amacıyla bir eylem yap-
mayı kararlaştınrlar. "Dagcüar"a göre.
sorunu artık sağcı-solcu gençlenn ça-
tışması olayından çıkartmak, kavganın
yönünü esas hedefe çekmek gerekır.
Esas hedef ise Amerikan emperyaliz-
mıdir. Bu nedenle eylem için Amerika
Büyükelçiliği seçilir. Yusuf Aslan ile
Ahmet Tuncer Sümer, eylemde kulla-
nılacak otomobili Bahçelievler An Sı-
neması'nın önünden çalarak, Hüseyin
İnan'a götürüp verir. Hüseyin bu ey-
lemden sonra, Tuncer Sümer ile Semih
Orcan'a haber gönderinceye kadar
Besni'ye gidip beklemelerini söyler.
Şubat ayına kadar Besni'de kalan Tun-
cer Sümer ile Semih Orcan, Anka-
ra'dan gelen Kadir Manga ile birlikte
Besni'den ayrılarak Malatya'ya gider,
Güvercinlik mağarasında bulunan ar-
kadaşlanna katılır. 29 Aralık 1970 Sa-
lı günü sabaha karşı saat 04.00 civann-
daotomobille ABD Sefaretı önüne ge-
len Sinan, Deniz, Hüseyin ve Yusuf.
ABD Sefareti önünde nöbet tutan po-
lis memurlan Nuri Sdçuk ile Vahap
Çınar'ı silahla tararlar. Otomobil daha
sonra polis tarafından ODTÜ arazisin-
de terk edilmiş olarak bulunur.
KÖFTE EKMEK SATMAKTAN
BANKA SOYMAYA ,„, ,
..,'ODTÜ'd&, Toplum^u, Grup adıyla
hareket edenler, ilk başta üye aidatı,
bağış, konser, kitap, rozet satışı gibi et-
kinliklerle geür elde ederler. 1969 yı-
lında ODTÜ ÖğTenci Birliği seçimle-
ri yapılırken çıkan çatışmalardan son-
ra Ögrenci Birliği yönetimini Divan
Başkanı Münir Ramazan Aktolga'nın
alması üzerine ODTÜ Rektörü, Öğ-
renci Birliği'ne yaptığı mali yardımı
keser. Toplumcu Grup, bunun üzerine
gelir sağlamak amacıyla yeni yöntem-
ler bulur. Hüseyin İnan, Atilla Keskin.
Yusuf Aslan, Mustafa Tavlan Özgür,
Tuncay Çelen, Münir Ramazan Aktol-
ga, Irfan Uçar, Rasih Ulaş Bardakçı,
Ahmet Tuncer Sümer, Müfit Özdeş,
Gülay Özdeş, Gfilay Kurnaz, Şule Al-
bayrâktaroğlu, Türkan Sabuncu, Ca-
nan Koç (Durusan), Sema Hallı, Pınar
Erdemil, ekmek arası köfte yaparak
ODTÜ yurt ve kafeteryası önünde 1 li-
raya satarlar. ODTÜ Mimarlık Fakül-
tesi malzeme deposundan alınan kar-
tonlara yapılan Che Guevera, Ho Chi
Minh portreleri 2.5 liraya satilır. Mi-
marlık Fakültesi'nde bir serigrafi tez-
gâhı kurulmuştur. Serigrafi tezgâhmı
da İstanbul'dan gelen iki kişi kurmuş-
tur. Burada afişler, posterleryapılır. Se-
ngrafi yapanlar arasında İbrahim Ni-
yazioğlu, Mehmet Akın Atauz, Yusuf
Aslan. Arif Şentek, Ali Aıtun, Pınar Er-
demil, Şule Albayraktaroğlu. Tuncay
Çelen de vardır. öölbaşı'nda "Çıtır"
isimli bir kuruyemiş büfesi açılır. Bü-
feyi Rasih Ulaş Bardakçı, Mete Erte-
kin ve Ihsan Ata Yavuzçalıştınrlar. Yu-
suf Aslan da bu sırada, Mimarlık Fa-
kültesi öğrencisı Ertuğrul Kürkçü, Ko-
ray Doğan ve dığer arkadaşlanyla bir-
likte Mimarlık Fakültesı'nde "Mim
Pub"denilen kanrini işlerir.
SÜRECEK
NOKTASII ORAL ÇALIŞLAR
1960'lardan bu yana üniversiteye
yönelik resmi bir tutum inatla sür-
dürülüyor. Nedir bu tutumun özü:
Yasak ve baskı yoluyla öğrencileri
zapturapt altına almak. Kafasını kal-
dıranı ezmek, hayatını karartmak ve
bu örnek yoluyla diğer öğrencileri
boynu bükük, kişiliği yaralanmış bir
hale getirmek ve suskunluğa mah-
kûm etmek. Öğrencilere yönelen bu
anlayış, öğretim üyelerini ve bilim-
sel yaratıcılığı da hedef almaktan
geri kalmıyor.
1961 Anayasası ile özerkleştirilen
üniversiteler, 1960'iarda en büyük
yaratıcılığı ve düşünce zenginliğini
üreten merkezler haline geldiler. O
dönemin üniversitelerinden yeti-
şenler, bugünTürkiye'nin kalburüs-
tü insanları. Eğer günümüzde bu ül-
kede yaşamın her alanında dişe do-
kunur bir şeyler varsa, o tarihlerde
yetişmiş insanların bunda önemli
bir payı oldugunu unutmamak ge-
rekir.
Üniversiteye Yine Yasak
Ancak, Türkiye'ye yön veren ka-
fa, 1960'ların üniversitelerini hiçbir
zaman içine sindiremedi. Üniversi-
telerde yükselen özgürlük ve bilim-
sel yaratıcılık rüzgârı, hemen karşı
örgütlenmeyi de beraberinde getir-
di. Komandoların o dönemde çok
küçük bir azınlık olmasına karşın
polis tarafından desteklenerek üni-
versitelerin üzerine salınması işte
bu anlayışın eseriydi. 12 Mart 1971
askeri darbesinin ilk hedeflerinden
birisi de üniversite özerkliği oldu.
Hemen bu konuda baskıcı önlem-
ler alındı. Özerklik bu saldırıların so-
nucu olarak kadük hale geldi.
Yöneten kafa bununla yetinmedi,
12 Eylül askeri darbesinden sonra
üniversiteleri siyasi iktidarın ege-
menlik alanı içine soktu ve YÖK yo-
luyla bilimsel yaratıcılık yerine sada-
kati esas alan bir yapı kurdu. Üni-
versitelerde bilimsel ve akademik
kariyer için bilgi birikimi geri plana
itildi, sağcı ve otoriter siyasi tercih-
lerle üniversiteler sıradan okullar
haline dönüştürüldü.
Üniversite öğrencisinin ve bilim
insanlarının, düzeni sorgulamaları,
özgür bir ortam içinde eleştiri ve
uyarılannı yapabilmeleri süreç için-
de yok edildi. Örgütlenme neredey-
se yasaklandı. En masum öğrenci
talepleri, polisin coplu tekmeli, gö-
zaltılı, tutuklamalı tepkileriyle yüz
yüze geldi. Bu yetmedi, yeniden
öğrencilerin üzerine satırlı, taban-
calı, bıçaklı ülkücü saldırıları tertip-
lendi. Gençlik içinde ise bu yasak-
çı, baskıcı, saldırgan yaklaşım, şid-
det yönündeki eğilimleri geliştirdi.
Normal kanallartıkandıkça, üniver-
sitelerin cadı kazanına döneceği bir
yol açıldı.
Artık her akşam TV kanallannı çe-
virdikçe, üniversiteler önünde hoş
olmayan manzaralarla daha fazla
karşılaşır olduk. Çözüm nedir diye
düşünmek ve 30 yıldır kanayan bu
yaraya nasıl çare buluruz diye yeni
yollar aramak yerine, yine klasik
yollara başvuruluyor. Yüksek Öğre-
tim Kurulu (YÖK) son olarak, bütün
bunların üzerine tuz biber eken ye-
ni bir kararı yürürlüğe soktu. Bun-
dan böyle, öğrenciler yalnızca üni-
versite içindeki eylemlerinden değil,
dışardaki eylemlerinden de soruş-
turmaya uğrayacaklar, okuldan atı-
labilecekler.
Bravo demekten başka bir söz
söylemek anlamsız. Aynı kafayla
devam edin. Bilim insanlarını me-
mur, üniversite öğrencilerini de
medrese mollaları haline getirmek
için elinizden geleni yapın. Bu ülke-
de ne özgür bilıme, ne başı dik, dü-
şünen, üreten öğrencilere ihtiyaç
var. Yıkın, ezin, yok edin. Bu yolla
her şeyin süt liman olacağını sanın.
Üniversitelerini bir tehlike odağı
olarak görmek, en duyarlı gençleri-
ni cezalandırmak için şeytanın bile
düşünmediği yolları bulmak hangi
tür sistemlerin işi, bunu bir kez da-
ha anlamaya çalışın. Üniversiteler-
deki rahatsızlığı, sıkıntıyı özgürlük-
leri genişleterek aşmak hiç aklınıza
geldi mi? Batı'daki bilim yuvalarını
bu açılardan gözden geçirmek ge-
reksinimini hiç duydunuz mu? Or-
neğin, kafasındakini özgürce söyle-
yebilen, bunu söylediği için ceza al-
mayacağına inanan bir gençlik kit-
lesini hiç hayal ettiniz mi? Bilimin
ancak özgür bir ortamda, yasaklar-
dan arınmış, aydınlık kafalı insanlar-
ca geliştirilebileceği gibi bir derdiniz
oldu mu?
Dünya gidiyor Mersin'e, biz gidi
yoruz tersine.
PERŞEMBE
ORHAN BURSALI
"Ey Halkım..."
Varsayalım kı bir siyasi partimiz, ilk seçimlerde,
halka yapacağı vaatlerinde önceliği, Türkiye'yi bir
bilim ve teknoloji ülkesi yapma karanna verdi.
Olmaz ya, biz yine varsayalım ki, bu cesur ve ger-
çekçi parti, halka bu vaadini de aşağı yukan şöyle
açıkladı:
"Ey sevgili halkım,
Bugüne kadar hiçbirimiz sana, kalkınmanın, re-
fahın, Türkıye'yiyükseltmenin veyüceltmenin ger-
çek yolunun ne oldugunu göstermeyi becereme-
dik. Çünkü biz de bunu bugüne kadar görememiş
ve kavrayamamıştık. Ama artık Batı ülkelerinde be-
pimizin gıpta ettiği, tıkır tıkır işleyen sağhklı ekono-
milerin temel/nde çağdaş bilim ve teknolojilerin yat-
tığı gerçeğini görmemek için kör olmak gerek. Biz,
bilgiyi süratle öğrenen, kullanan; bilgiyi hızla üreti-
me, teknolojiye dönüştüren, yeni ve ileri teknoloji-
leri geliştiren ve kullanan bir bilgi toplumu olamaz-
sak; ülkemizin yaratıcı beyinlerini özgürce geliştire-
mezsek; ne sen ne de bu ülke yoksulluktan kurtu-
labilir.
Ey sevgili halkım,
Bizim partimiz, bu nedenle, kalkınmada bütün
önceliği bilimi ve teknolojiyi geliştirmeye verdi. Stra-
tejik planımız, Türkiye'yi bir bilim ve teknoloji ülke-
si yapmaya yöneliktir. Bir dünya ülkesi olacağız.
Teknolojigeliştiren, üreten, satan ve ekonomik üre-
timinı yeni teknoloplere dayayan bir ülke olacağız.
Ey sevgili halkım,
Bunun için şunlan yapacağız: "
• • •
Partilerimizin programlarına bakın: Hiçbirinde bi-
lim ve teknoloji politıkalarına ilişkın tek paragraf yok-
tur. Bilim ve teknolojinın, çağımızın gelişmiş ekono-
milerinin olmazsa olmaz koşulu oldugunu kavrayan
tek bir satır yoktur.
Politikacılarımız arasında, ABD hükümetlerinin
ana işlevlerinin, ülkenin bilim ve teknoloji ana stra-
tejik planını çizmek oldugunu bilen kimse de yok-
tur.
• • •
Önceki gün, ülkemizin bu konuda en yetkili orga-
nı, Başbakanlığa bağlı Bilim ve Teknoloji Yüksek
Kurulu (BTYK), kurulduğu 1983 yılından beri dör-
düncü kez toplanabildi. Bu, Türkiye'yi yönetmek ve
kalkındırmak iddıasıyla iktidara habire gelip giden
bütün politikacılar için bir yüz karas'ıdır. Bu kurul, ta-
rihinde ilk kez bu hükümet döneminde 2. kez top-
lanıyor ve biz de buna seviniyoruz!
Yine de bilime ve teknolojiye en duyarlı hüküme-
tin 55. hükümet oldugunu söylemeliyiz. Hatta Baş-
bakan Mesut Yılmaz'ın son derece ileri düzeyde
ve iyi niyetlerle dolu bir konuşma yaptığını görüyo-
ruz. Başbakan'ın başkanlığındatoplanan kurul, ge-
çen ağustos ayında alınan 29 karar ve projenin du-
rumunu gözden geçiriyor ve gelişmeleri izliyor. Bu
tutumu, umut verici buluyoruz. Kurulun, Ulusal Bil-
gi Teknolojileri Konseyi'ni kurma kararını ilginç bu-
luyoruz. Sanayiye araştırma-geliştirme teşviklerini
arttırma kararlannı destekliyoruz...
Ama, güzel konuşmak ve iyi niyet kararlan yet-
miyor.
Siz bilim ve teknolojide atılımın Türkiye için önem-
li bir şans olacağına beyin ve yürek olarak inanıyor-
sanız güzel sözlerin ve iyi niyetlenn ötesinde dav-
ranmalısınız.
Örneğin:
• Türkiye'de bilim ve teknolojide atılım yapacak
projelere fııliyatta öncelik vermelisiniz; ilk önce Beş
Yıllık Kalkınma Planı'nda, bu önceliği vurgulamalı-
sınız;
• Bilim ve teknolojide atılım projelerini, bütçe kı-
sıntılarının tamamen dışında tutmalısınız;
• Gerektiğinde her şeyi zorlayarak, bu atılım pro-
jelerine ek fonlar yaratmalısınız;
• Her şeyden önemlisi, bilim ve teknolojide atı-
lım projelerini parti programlannızda baştacı etme-
lisiniz...
• • •
Acaba, ilk seçimlerde bilim ve teknolojide Türki-
ye'nin atılım projelerini ana programı yapacak ve bu-
nu halka çok iyi sunacak demokrat eğilimli büyük
partilerimizden birinin şansı, sizce yükselmez mi?
Siz böyle bir partiye oy verir misiniz?
Demirel Ukrayna'ya gidiyor
Yalta'da Türk
Yunan zirvesi
gündemde
SERKAN DEMtRTAŞ
ANKARA - Karade-
niz Ekonomik Işbirliği
(ICEİ) örgütü için tarihi
önem taşıyan zirvenin
yapılacağı Ukrayna'nın
Yalta kenti. olası bir
Türk-Yunan zırvesine de
sahne olmaya hazırlanı-
yor.
Cumhurbaşkanı Sü-
leyman Demirel ve Yu-
nanıstan Başbakanı Kos-
tas Simttis'ın, ge<;en yıl
Madrid'de NATO top-
lantısında bir araya gel-
melerinin ardından bu
kez de Yalta'da buluşma-
ları öngörülüyor. Demi-
rel'ın, Ermenistan'ın
sertlik yanlısı Devlet
Başkanı Robert Koçar-
yan ile bir araya gelme-
sinin küçük bir olasılık
olduğu kaydediliyor.
1992 yılmda Jstanbul
Deklarasyonu ile kuru-
lan ICEİ, yann Yalta'da
"KEİ Şartı"nın imza-
lanmasıyla varlığını hu-
kuki zemine de dayan-
dırmış olacak. Avrasya
bölgesindeki ülkeleri bir
araya getiren. Hazar
havzasındaki yeraltı zen-
ginliklen ile başta Avru-
pa Birliği (AB) olmak
üzere, diger uluslararası
örgütlerin de dikkatinı
çeken KEİ, böylece so-
mut projelerin önündeki
fınansman sorununu da
aşmış olacak. Bölgesel
birörgüt olarak KEl'nin
bayrağı da ilk kez Yal-
ta'da göndere çekilecek
ve üye ülkelerin liderle-
ri "aile fotografi" çekti-
recekler. Birleşmiş Mil-
letler (BM) gözlemcilik
statüsü elde edecek olan
K£l; Fransa, Ingiltere ve
Japonya gibi gelişmiş
Batılı ülkelerin "gözlem-
ci" olmak için yaptıkla-
n başvurulan değerlen-
direcek.
Yalta Zirvesi'nin ilk
gününde Cumhurbaşka-
nı Demirel; Bulgarıstan.
Arnavutluk ve Azerbay-
can liderleri ile bir araya
gelecek. Diplomatik
kaynaklar, zirve sırasın-
da Demirel ile Simitis'in
bir araya gelmesinin bir
olasılık oldugunu kay-
dettiler. tki lider geçen
yıl temmuz ayında Mad-
rid'de yapılan NATO zir-
vesi sırasında ABD Dı-
şişleri Bakanı Madeleine
Albright'ın arabulucuğu
sayesinde bir araya gele-
rek Madrid Belgesi'ni
kabul etmişlerdi. Ancak
bu belge. Yunanistan'ın
ısteksizliği nedeniyle
ilerletifememişti.