Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 4 HAZİRAN 1998 PERŞEMBE
OLAYLAR VE GORUŞLER
Koalisyon Hükümetleri
Prof. Dr. İBRAHİM Ö. KABOĞLU
Marmara Üniv. Hukuk Fakültesi
T
ürkiye'de çok partili dö-
nemde, koalisyon (güç-
birliği) hükümetlerinin
toplam süresi, bir parti-
nin yasama çoğunluğuna
dayanan yönetimlerin top-
lam süresinden çok kısa degildir. 48 yı-
lınö'sıara rejim. 18'i koalisyon, 24'üde
tek parti çoğunluğu hükümetleriyle geç-
ti. Gelecek seçımlerde de bir partinin
yasama çoğunluğunu elde etme olasılı-
%\ çok düşük olduğuna göre güçbirliği yö-
netimleri bir olgu olarak kabul edilerek
demokratik meşruluk ve kültür baglamın-
da değerlendirilmek gerekir.
Siyasal istikrar açısından koalisyonla-
nn olumsuzluğu görüşünden hareketle re-
jimdegişikliği öneriliyor. İstikrarereği-
ne yönelik arayışın baş miman Cumhur-
başkanı Sayın Demirel, koalisyon yöne-
timinden yana olmak ve ona karşı çık-
mak gibı iki karşıt görüşün de temsilci-
si. Türkiye için oldugu denli Demirel
için de radikal sayılan rejım değişikliği
önerisi üzerine kimi ön saptamalar, ki-
şilerin demokrasinin yazgısına etkisini
anlamaya ışık tutabilir.
Bugün siyasal istikrarsızlığın başlıca
nedenini parlamentoda çoğunluğa sahip
bir parti hükümetinın bulunmayışına
bağlayan ve bundan çıkış için yan baş-
kanlık ya da başkanlık rejimini öneren
Demirerin koalisyon deneyimleri ve bu
konudaki söylemlerini kısaca anımsa-
makta yarar var I. Milliyetçı Cephe(MC)
hükümetini, radikal sağa uzanan parti-
ler yelpazesiy le -üç milletvekili bulunan
bir partiye üç bakanhk vermek suretiy-
le- 1975'tekurdu. 1977'delI.MC'yiaşı-
n sagı daha güçlendirmiş olarak kurdu.
1980'de derin bir "siyasaRoplumsal ve
iktisadi bunalırrT yaşanırken ülkeyi par-
tisinin (AP) azınlık hükümetiyle yöne-
tiyordu. O ortam ve koşullarda, yüzde
42'ye yakın oy almış bulunan birinci
parti (CHP) lideri Ecevit'in, darbeyi ön-
iemek amacıyla iki büyük parti güçbir-
liği önerılerini hep elinin tersiyle itti...
"Demokratikveözgüriükçü" söylem-
le, büyük vaatlere da> andırdıgı kampan-
ya sonunda 1991 seçimlerinde birinci
parti (DYP) konumuna gelince, bu kez
11 yıl öncesinin tam tersi bir tavır sergı-
ledi. CHP'nin mirasçısı SHP ile koalis-
yonu gerçekleştirdi SHP-DYP hüküme-
tinden belleklerde kalan, yapılan reform-
lar ya da somut icraattan çok, Demirel' in
son on yıllann iki "düşman"(!) partisı
olarak nıteledigi orta sag-orta sol güç-
birligini meşrulaştırıcı söylemi ve cum-
hurbaşkanı seçilmesidir.
Ne var ki 1995 seçimlerinden sonra art
arda kurulan koalisyon hükümetleri kar-
şısında bu kezcumhurbaşkanının halk ta-
rafından seçildigi yan başkanlık ya da baş-
kanlık baglamında siyasal rejim deği-
şikligini tartışmayaaçtı. Bunuherfırsat-
tayineledi. Buradaönenlenyönetimbı-
çimlerinin Türkiye için sakıncalanndan
çok, koalisyonlann rejimin demokratik-
leşmesıne katkısına dikkat çekilecek.
Toplumdaki çatışmalann yanşmacı
bir süreçte ortaya çıkmasına olanak ta-
nıyan ve bunlan uzlaştırmaya dönüştü-
recek düzenekleri (mekanizmaları) ön-
görendemokrasi, "bir yaşamtarn" ola-
rak nitelenir. Bu özellık, yönetimın ser-
best seçimler sonucu el değıştırdiği (al-
ternance politique) çoğulcu rejim içeri-
sınde kazanılır. Aynştırıcı ögelerın öne
çıktığı çatışmaci toplumumuzdafarklı si-
yasal ailelerin önemli ülke sorunlannı çöz-
mede uzlaşması, böyle bir birikim için
de fırsat.
Buna karşılık, çok partili deneyim ve
"siyasal alternans"ta daha önce görülen
kopmalar, sıyasetçılere uzlaşma kültürii-
nü aşılayamamış olmalı ki üçüncü büyük
karşı dalganın u
Zincirbozan"lan 9O'lı
yıllarda güçbirliği hükümetleri sürecin-
de etkilı oldu... Tek parti çogunlugu ufuk-
ta gözükmediğine göre farklı partiler,
uzlaşma yol ve yöntemlerini geliştırme-
ye mahkûm da sayılırlar. Siyasetçileri
bırbırini tanımaya olanak veren u
me-
kân"lar. TBMM olmalıdır. Zincirbo-
zan'lar değil. 1980 sonrası, mevzuat yo-
luyla yapay oluşumlann yarattığı sorun-
lardan da ders alınarak koalısyonlar bir
olgu olarak görülmelidir. Sözün özü,
güçbirliği yönetımleri, siyasal meşru-
iyetin kurucu öğesi ve demokrasinin özü-
dür.
Hükümetlerin ortalama ömrü hep gün-
deme getınlir. Siyasal oturmuşluğun (is-
tikrarın) tek ölçüsü süre mi? Yapılan ıc-
raatı da göz önüne almak gerekmez mı?
XX. yüzyıl sonunda Avrupa'da parla-
menter rejim baskın. tstisna oluşturan
Fransa'da yan-başkanlığın uyumlu işle-
yebilmesi, büyük ölçüde cumhurbaşka-
nıyla hükümeti kuran yasama çoğunlu-
ğunun aynı siyasal akıma ait olmasına
bağlıdır. Aynşrna durumunda cumhurbaş-
kanının sistemi bloke etme olanağı her
zaman vardır. O ülke de koalisyonla yö-
netilmektedir, hem de dört partiyi bir
araya getiren hükümetle. Bızde 75 yıl-
lık cumhuriyette 55, Fransa'da 40 yıllık
cumhuriyette 27 hükümet. karşılaştırıla-
bilir sayılardır. Bu nedenle hükümetle-
rin ömrü kadar yaptıklan ıcraat da ölçü
olarak alınmalıdır. Türkiye'de demok-
ratik gelişim bakımından, yüzde 30'lar-
la kurulan tek parti yönetiminden, yüz-
de 50'lere yakın bir çoğunluğa dayanan
güçbirliği hükümetleri yeğlenmelidir.
Yetkiler kullanıldı mı?
Denebilirkı halkın seçtiği birdecum-
hurbaşkanı. bunalım durumunda daha
geniş bir inisiyatif alanına sahip olur;
parlamentoyu fesih gibi. 1982 Anaya-
sası. "gözetme iktidan" ile cumhurbaş-
kanını sıstemin merkezi konumuna yer-
leştirdi. Fesih dışındaonu birçokbakım-
dan yarı-başkanlık yetkıleriyle donattı.
Bakanlar Kurulu'na başkanlık etmek de
var bunlar arasında. Atna en bunalımlı
dönemlerde bıle bu yetkiyı kullanmaya
"gerek görmedi" cumhurbaşkanı. Baş-
ka ülkelerde benzerleri bağımsız bir yö-
netsel otorite statüsünde kurulmasına
karşın 1982 Anayasası. Devlet Denetle-
meKurulu'nu(m. 108)cumhurbaşkanı-
nabaglı kıldı. Ama cumhurbaşkanı, Su-
surluk kazası sonrası bile bu kurumu ça-
hştırmadı.
Siyasal ve sivil toplum ilişkilerine, se-
çim sistemi ve demokratikleşme sorun-
larına girilmeksizin, konuyla sınırlı ola-
rak şunlar söylenebilir:
Bir kez, azınlık hükümetlerinden ve si-
yasal yelpazenin tek kanadındaki -sag için
geçerli- güçbirliginden kaçınılmalıdır.
MC hükümetleri ve REFAHYOUun re-
jime verdiği zararlar, ders vericidir. Son-
ra, güçbirliginden (solun sağ partiler için
koltukdeğneği ışlevi olmaktan çıkanla-
rak) sağ-sol dengesi sağlanmalıdır. Ni-
hayet, orta sağ ve orta sol dengesine da-
yalı güçbirliği yönetimleri, 8 yıllık zo-
runlu eğitimde oldugu gibi önemli ulu-
sal sorunların çözümü yönünde destek-
lenmelidir. "Asgari müşterekler" alanın-
da uzlaşma, Türkiye'de demokrasinin
kökleşmesi için de gereklidir.
Kısacası, Türkiye gibi çatışmacı öğe
ve özelliklerin öne çıktığı bir toplumda
koalisyon, bir banşlandırma ve meşru-
laştırma işlevi görebilir. Demokrasi, ça-
tışmalan uzlaştırmaya dönüştürdüğüne
göre, koalisyon bunun etkili bir aracı
olamaz mı? Cumhurbaşkanının dönem-
lere göre iki ayn kişilik sergilemesınde-
ki "becerisi", "Dün dündür, bugün bu-
giindür" deyişıne uygun düşebilir. Ne kı
Türkiye için geçerli formül şudur: "Bu-
gün dünfin içindedir, yann da bugünün."
Şu halde siyasal istikrarsızlığı çözüm, baş-
ka ülkelerin siyasal doruk noktalarına
özenmede değil, ülkemizdeki yapısal ev-
rimin bütüncü değeriendirilmesinde aran-
malıdır.
."*t İ
DÜNYAŞEHİRLERİ
(Clties öf The World)
Oünyann en unkt ve buyOk kenttennn tanhlem,
yajatfn öramien™, doÇat gtmHHannı. tariht
/Sf'UflMuıllf, sftsvvrç yertetim, tmolojik
Oykûlenn, bugûrmnnı bothoyon geçmtslennı
eok genf br pmpeümen ek alSnk anMan
brbeigesel Kânugunuzda oturufan
HavanaOan Sugana. UarakesVn ktanbuTa
lattvptkfokkenılmryenjylegfaeceliHıbu
a f M ydaÂjk tuç bmnesın tstetvatama.
KAŞİFLER (Pathflnders)
mrbOûmOnledünyamnaynlMltafaane.
»akifinmrtpnuşoidutuyolaAğanlatan
SKANDALLAR (Scandals)
Uagazm
etfrvletı den&yunhr
nekanuoumar değil.
ĞOnym tarihmeytn vsran. yakın tlrihtt a
• • fskandtfr Genf brMman'ın,
JıleKnmln'elnif.KOrtez
$çevrek*mğı.HindBtan<da
zotiaKürtaıgetaneğı. Fransa'de WVvrOsû
Ctsm
taşıyan kândan hastaMt kapan masum u .
nanUr. AnarmrVoh askanmpnrm otmdan %*l
MUnUıİOtan msan vedahamcalen ^ 2 ,
2. DÛNYA SAVAŞI
(WortdWarll)
Pasıfıkten Fransaya Kuzey
Demfnden Atnkmya k&ar butun
dûryafi n t v Mf... tMyonlaıt*
a* ımOmı tm yılana alnn
r' imi*aıt, ntmtmı bugûn
DÜNYAMIZIKORUYAUM
(Race to Save Planet)
Yaşlı dümamiii beUeyer en önemk MMfcs,
f»wetanHjJtUnU saîu(ı<K hergün bnz
_ zDûriyaSsvaşt
Gsnek oOfüntûttnn esKğkıöe, bf
mûriûğüa
ovroniı tnemned&al
ç y
oıtayakoringenıtbraıaftmna.
M
İJÎİ
YAŞAMIN RESMİ
(Aspect of Lite)
VURUCU GÜÇLER
(Ellte Fight Forces)
Her ukjs bir ordvya satapbr Ama bûlûn bu
orOu&rın secme askeneroen ctuşan M özal
aMlenbâİİSenvaniır Ontaria kaifilasmak
dosnartçmgüven vena, dûsmanlaran
ürtdMücudU ÇûnkiionlsrdklürmayjSt^ar
F l "Ybl L '
[[belgeselier
haftanın her günü
zaman ıfnde Oodanın. nayvariam ve manm
pikpni Kızıldenız'ıJelamerctnltmbOyaeyıcl
yUZoMOnOBn Atfmm OiJiiBlmSfnVn KT9B
mmanlarmyasam&fkütûnenmılbirbaj
U ÖSyaöt ytfyan ftar canhnm br
dÇenyte aras i
Buboigeseis
k Oö
myasam&fkütûnenmılbirbaj
' ÖSnyaöt ytfyan ftar canhnm b
arastnda gûrûnnieyen bk bağ var.
seisBbyCrilMmenbağınıviBimg s i B y m y a ğ
çekıyor Ooöarvn eündtst İnsan. yasamtnt
EnMsn. 4tawkaa ûntrtvn, sarSileşrt
doğadan naal «Mhflfror. docayı as
Gezegenmzdakı yafamn a kendsı
cudU Ç û y t
lj*r Fransızlann "Yabanalar Lenvnu'.
irololenn hava komandotar, -SAS*. fenfin
•GolenTen. ABD donanmsemn -Foklan,
Ingılızlenn •Qurka1an ve daha rucalen
TV'de!
DOĞAYA MEYDAN
OKUYANLAR (Challenge)
Oryanusun denntolennden Hmalayalafa
uzanan,tohUketena4Aj t»r yoteud*. insan
aUı ve dnnctm, doğantn gûcûyte yûzyûzs
ae&ğı bK yaşam bıçırn Ahka da bir t*ş»
İBopSnn çttüeşmesı ve leopartann aıfe
yaşamınm peşmde unlu fotoğrsfçt John
Vartynm 5yılını veremk çskiğ, gdrOntOer.
'Everest Fatırv' Edmund Htttary ve gtd
Ganj Nehn-rm deüasından Hmt
Okyanusu'nun dennmenne rapuğı
MalaA*Ba»J
beyaz
Politika, ekonomi, kültür, spor,
aktüalite konularında pek çok
güncel bilgiyi anında ekrana
yansıtan Kent TV'de,
şimdi, dünyaca ünlü belgeseller:
Hem de haftada 1 gün değil,
haftanın her günü.
AMERİKA MACERASI
(Amerlcan Odyssey)
Kaktüslerm ve akre&ehn yaşaöığı
toprskJsttfan dunyarnn en bCyvk gû
uzanan bir uygarirk- Doğantn ve leknoiopnin
bgütt&dar StraOan bjrisOt ftrtrda
m
EngUnfdakiktyaMdardBn doğu pmktara ve
k i p â S a ğ t n ı i ş ç e
denayen dOrt karioısuz genç adamn
macerası Kenyadan Avus&atfaya.
Brvador-Oan BaTye unututmaz yokutJUar.
Kent'ten ayrılmayın!
9O'LI YILLAR VE DEĞİŞİM
(The 90's: A Decade İn
Transition)
901t yıüarda meydana geten ve tüm oünyayı
et&eyen olaytar Dûnya syast hantasını
yenoen ftzen poSbk ve sosyolo* değıştm
rOzgaharmm perde arfıaön. Gortacov üzenne
oynanan oyuntar, Amenka'da Istamı hareKelter
OOneyAmeriıa-nmaemokTasılerinclBh
tfktaUrter. Tıenaımen Meydanrndan sonra
OnveOartamctHen Dsgçım yıtanrm sıkı br
ozetı
vx_
ENTTV
UZAYTEKNOLOJİSI
(Space Tech)
Ayüa ız bırakan tnsantığtn büyük adınnndan
çaynk asır sontp. gehşımm gKtere* artıran
uzay teknoto?isxm dûnyatmz ûzenndoto
cıbukjşiarı Lteay araşbmalan sonucu
n tgknokvnm AIDS tbciann&n
iya,askerfgüçterdeneglencedünya$ına
dekgdiiük bayatın her anına getirdğı yenSkter
v* kotayiıkiar
Bilgi Kanalı
BUYUK ULUSLAR
(Great Nations)
En mel loplukıklaırlan en
Oüttol kd
p e
Oyüttonmelenne kadar, u s ü n t a n y ü
Katm reolen,ftavuntr,toaiarw tosknMı dt*j
- - - - /SS H
devlet
tanhiSyttüsü
t k n M dt
Kayıtdışı
Para ve
Spor
Dr. FARUK GÜÇLÜ
• 9 Ikemiz
U
özellikle 1980
sonrası hızla
futbolculaştın
lan bir ülke
oldu. Ülkenin dört bir
yanı amıgo doldu.
Medyanın övgü dolu
yaklaşımı, renkli özel
yaşam ve trilyonlarca
liralık servet, futbola
olan ilgiyi alabildiğine
arttırdı. Gençler artık
okuyup adam olmak
idealinden vazgeçmeye,
okumadan futbolcu
olmaya yönelmeye
başladı.
Her transfer döneminde
yaşanan ve
başdöndürücü hızla
gelişen olaylar, futbol
sektörünün kara para
aklanan kayıtdışı bir
sektör olduğunu da
ortaya koydu. Ozal
döneminde çıkartılan
ayncalıklı (imtiyazlı)
yasalarla futbolcular
adeta bu ülkenin en
popüler, en saygın ınsanı
ilan edildiler. Devlet;.
yazanna, sanatçısına
göstermediği bu
ayncalığı futbolcusundan
asla esirgemedi.
Şimdi düşünün, yabancı
bir futbolcuya ödenen
trilyonlarca lira transfer
ücreti, devletin bir taşra
üniversitesine ayırdığı
yıllık toplam ödenekten
daha fazla. Peki bu
paranın kaynağı nedir?
Ah bir bilebilsem... Peki
devlet biliyor mu? Hiç
sanmıyorum.
Her futbolcunun üç beş
metresi, binlerce hayranı
oldugu garip bir ülkeyiz.
Peki fubolun bize, halka,
topluma, ekonomiye
katkisı nedir? Bu
sorunun yanıtı. kocaman
bir sıfır. Peki bunca insan
neden top ya da topçu
peşinde koşar, o da belli
değil.
Ekonomımiz, vergi
sistemimiz gibi kültür
seviyemiz de arabesk.
Topluma. eğitime,
ekonomiye. insanlığa
hiçbır katkısı, yaran
olmayan futbol
sektörünü en büyük
sektör ilan etmişiz. Evet
ama niçin?
Beleşten yaşamak buna
denir. Ikı topa
vuracaksın; paranın,
sevgililerin, yalılann
üstüne konacaksın.
Dünyanın hiçbir ülkesı
bu kadar garip ve
arabesk olamaz.
Biz adam olur muyuz.
Gençlerimizi top peşine
takmaya devam edersek
hıç sanmıyorum!.. Bizim
adam olabılmemiz için
önce dünyanın "adam"
kabul ettiği insanlara
sahip çıkmayı bilmemiz
gerekir.
PENCERE
Aydın ve Devlet?..
Günümüzde dünya coğrafyasına benek benek
yayılarak yaşadığı ülkenin başına bela olan 'aydın'
türü insan nereden çıktı?..
14 Ocak 1898'de Emile Zola, 'L'Aurore' gaze-
tesinde yayımlanan yazısına 'Aydınlar Bildirisi' adı-
nı koymuştu. Dreyfus davasının yeniden görül-
mesini isteyen Zola'nın yazısını kimler imzalamış-
lardı?.. Marcel Proust, Anatole France, L6on
Blum gibı ünlüler, ımzacıların başını çekiyorlardı.
Ancak toplumda boy gösteren bu tür aydından
halkın hoşlandığı söylenemez: Maurice BarrĞs, Le
Journal gazetesinde taşı gediğine koymuştu.
"- Bu düşünce aristokratlan, böylece ayaktakı-
mı gibi düşünmediklerini göstermiş oldular."
Yukandaki bilgi notu, aydınların, yalnız Türki-
ye'de değil, çoğu zaman çoğu ülkede halkın ço-
ğunca pek sevilmedıklerinı vurgulamak içindir.
Jön Türkler'in Ikinci Abdülhamit'e karşı çıkış-
larını halk destekliyor muydu?..
Bağnaztakımı 'Jön'ü küfre dönüştürmüştü:
"-Con!.."
Bizde aydınlarla devlet, Kurtuluş Savaşı'yla bir-
likte 1923 Devrimi'nin potasında bütünleşip kay-
naştılar.
Ruşen Eşref, Reşat Nuri, Yahya Kemal, Aka
Gündüz, Mehmet Emin, Yakup Kadri vb'den
oluşan aydınlar kadrosunu, devlet kucaklamıştı;
'Aydınlanma Devrimi', birlikte yaşanıyordu. Yurt-
taşlar Yasası (Medeni Kanun), hukuk adamı ve ger-
çek bir aydın olan Mahmut Esat'ın çabasıyla ha-
yata geçirilmemiş miydi?..
Ya "MilliEğitim klasikleri?.."
Hasan Âli Yücel öncülüğünde gerçekleştirilen
atılım, aydınların katılımıyla tam bir kültür sefer-
berliğine dönüşmüştü.
"Milli Eğitim Bakanlığı Dünya Klasikleri" dizisi-
nin kapaklarındaki çevirmen adları, Türkiye'nin o
yıllardaki aydınlannın listesidır.
Nâzım Hikmet içerıdeydı.
Gariptir, Nâzım o yıllarda hapishanedeyken Tote-
toy'un "Savaş ve Barış"\n\ çeviriyordu; Milli Eğitim
Bakanlığı için yapılan bu çeviri işini, Başbakanlık'-
ta görevli Zeki Baştımar şaıre vennişti.
llendeki yıllarda parlayacak olan Aziz Nesin'den
Rıfat llgaz'a. Orhan Veli'den, Cahit Külebi'ye
Yaşar Kemal'den Orhan Kemal'e değın bütün ya-
zarlar, devletin çevirdığı klasiklerle beslenmişlerdir.
Kültürve sanatta 'Aydınlanma 'nın mayası tutmuş-
tu.
•
Aydınlaria devlet arasındaki yol ayrımı, çok par-
tili rejim kavşağında başlar; karşı devrim dişlerini
gösterdikten sonra çelışkı dennleşmeye başladı. Ha-
san Âli Yücel'in görevden uzaklaştırılması, devle-
tin Köy Enstitüleri'ne düşmanlaşması, 195<Tdeki ik-
tidar değişimiyle doruğuna çıktı.
'Aydınlanma Devrimi'ne noktayı koymuştu yeni
iktidar...
Kırk yılı aşkın bir süre aydınlarla devletin çatış-
ması sürdü gitti...
Aydın, solcu demekti..
Solcu dakomünist!.. ''
Çatışma bKmiyor tükenmiyordu, 21 'inci yüzyı-
lın eli kulağındadır.
Bugün bile kimi aydınımız içeride yatıyor. Oysa
bu kavganın 1991'de Sovyetler'in dağılmasıyla
noktalanması gerekmez mıydi?..
•
21'inci yüzyılda, aydınlarına düşmanlaşmayan
bir topluma dönüşebilecek miyiz?..
Işte demokrasi o zaman gerçekleşecek!..
Cumhuriyet
kitap kulübü
TAKSİM Sergi Salonu
HAZİRAN AYIETKİNÜKLERİ
SÖYLESİÜ İMZA GÜNLERİ
4 Hazıran Perşembe Saaf17.00-19.00
GÜRSEL ÖNGÖREN
5 Haziran Cuma Saat 17 00-19.00
OYA BAYDAR
6 Haziran Cumartesı SaaV 17.00-19.00
DEMİRTAŞ CEYHUN
8 Haziran Pazartesı Saatl 7 00-19.00
DEMİR ÖZLÜ
9 Haziran Salı Saat:17.0O-19.OO
FERİDUN ANDAÇ
Î7 Haziran Perşembe Saat:17.0O-19.0O
ERDAL ÖZ
73 Haziran Cumartesı Saat:17.OO-19.OO
EDİP AKBAYRAM
14 Haziran PazarSaat 17.00-19.00
MURATHAN MUHGAN
76 Haziran Salı Saat.77.OO-79.OO
AYSE KİLİMCİ
mmmnıml
18 Haziran Perşembe Saat: 18.00
CAHİT KÜLEBİ
Komşmaalan
Somi Karoören-Tvrğvy Fi$ekçi-CeW Ütgen
P.E.N
YAZARLAR
D E R N EĞI
katkılarıyla...
Adres: istıklal Cad. (Aksanat Karşısı) Taksım Tel:252 38 81/82