Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
A HAZİRAN 1998 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
Tadashi Suzuki, her insanın farklılığını aynı enerjiyi kullanarak ortaya koyuyor
nsanlar
farklı; ama
onlardan çıkan
enerji aynu
İnsanların
değişiklik
göstermeleri
bence bir mucize.
JSeden insanların
birer mucize
olduklarını
düşünüyorum?
Çünkü her
birinin hayvansal
enerjisi apayru'
6
Her insatun enerjisi bir mucize
9
ÖZLEMGÜLŞEN
Bu yıl 10. Uluslarası Istanbul
Tiyatro Festivali'nde Türk izleyi-
cisi çağdaş Japon yönetmeni Ta-
dashiSuzuki'nin topluluğunu iz-
leme olanağını buldu. Dünyaca bi-
linen 'SuzuJd Metodu'yla oyun-
cuların egitildıği topluluk. festi-
val kapsamındadasahneledikle-
ri 'Dionisos' adlı oyunu 1990 yı-
Iından bu yana repertuvarlannda
bulunduruyorlar. 'Dionisos*, Su-
zukı'nin. Euripides'ın 'Bakkha-
lar* adlı oyunundan yola çıkarak
yazdığı \ e yönettiği bir oyun.
'Suzuki Metodu': her insanda
farklı bıçimde dışanya çıkan hay-
vansal enerjinin, bedensel dille
birleştırilmesinden oluşuyor. Uzun
sürelı çalışmalar gerektiren bu
yöntem, Amerika'da yaygınlaş-
maya başlamasına karşın Avru-
pa'da henüz yeni yenı tanınıyor.
1995 'te Yunanistan'da Delphi Ta-
pınagı'nda Tiyatro Olimpiyatla-
n'nıbaşlatan Suzuki. 1999yılın-
da tüm dünya ülkelerini kapsayan
ve Tokyo'da gerçekleştirilecek
olan bir festivalin hazırlık çalış-
malarını sürdiiriiyor. Toga Ulus-
lararası Sanat Festivalı'nın ve Shi-
zuoka SanatJar Merkezi'nin Ge-
nel Sanat Yönetmeni Suzuki'yle
kendi geliştirdiği metot ve toplu-
luğu üzerine konuştuk.
- Metodunuzu kullanarak bir
oyuncunun içindeki enerjhi dışa
v urnıasmı nasıl sağhyorsunuz?
Benim içın en önemli olan şey:
her insanın vücudunun ıçmdeki
enerji. lnsanlar inanılmaz varlık-
lar, vücutlannın içinde o kadar
büyük bir enerji var ki... Benim
amacım da onu dışarı çıkarmak.
Bir süre sonra insanoğlu vücu-
dundaki enerjiyi unutup onu kul-
lanmamaya başlıyor. Ben kendı
işimi arkeologların kazı yapma-
sına benzetiyorum. Araştırmalar
yaparak bu dışavurumu en iyı ne
şekilde sağlayabıleceğimi düşü-
nüyorum. Benim topluluğumda
her oyuncu önce kendi 'kaztsım'
yapıyor. Kazıdançıkanlan bırara-
ya toplamak da benim ışim
Kendisini metoda adamalı
- Bu metodu oluştunırken baş-
ka yöntemlerva da akımiardan da
varartandınız mı?
Başka hiçbır şey düşünmeden
benim ürettigim bir metot. Pek
çok seyi araştırıp. üzerinde düşü-
nüp. ortaya hepsinden yararlana-
rak oluşturduğum bir yöntem çı-
kardım. Avrupa ve Asya'nın es-
kı medenıyetlen bana araştırma-
lanmda çok yardımcı oldu.
-Japon külrürü tüm dünvanın
ilgisini çekivor. Özellikle sinema-
da bu uvgarfığı eie alan pek çok
filnı olmasına rağmen, Japon ti-
yatrosu çok tanınmntır. Siz meto-
dunuzun daha da vay<jınlas.ması
için neler vapacaksmız?
Amerika veJaponya'da bunun
bir okulu yok. Ancak gıdıp ders
verdığım üniversıtelervar Avru-
pa'da henüz bu konuda bir atıiım
yok. Japonya'da bırokulumuz var.
Avrupa dansanatçılargeliyor. Be-
nim metodum öğrenilmesi çok
zorolmayan: ancak anlaşılması za-
man ısteven bır çalışmadan olu-
şu\or. Pratik bıröğrenim söz ko-
ııu.su değil. Sanatçının bir yerde
kendisinî bu metoda adarnış ol-
nıa.sı gerckıyor. Çünkü öğrenme-
ye başlama aşamasından ilıbaren
hayatınız da bir yerde bu metoda
göreyönlendiriüyor. Nevv-York'ta-
ki TheJuiIUard Schooi'da Ame-
rikalı ve Japon sanatçılar birlik-
te çalışıyorlar. Hem Japonca hem
tngilizce kullanılıyor. 'Dionisos'ta
da bu iki dili kullanıyoruz.
-Teknotojinin bu kadar ht/la ge-
Itşfiği günümüzde salr insan bede-
ni veenerjisinden vararlanarak ti-
vatro yapmak zor değil mi?
Türkiye'de öyle, fazla bisiklet
görmüyorum. Jnsanları birer bi-
rer ele aldıgımızda her birinin di-
gerinden farklı oldugunu görii-
yoruz. lnsanlar farklı; ama onlar-
dan çıkan enerji aynı. İnsanların
degişiklıkgöstermeleri bence bir
mucize. Her insanın düşünme bi-
çımi, bedensel dili birbirinden
çok farklı. Ben bu farklılıklan,
aynı enerjiyi kullanarak ortaya
koyuyorum. Neden insanların bi-
rer 'mucize' olduklarını düşünü-
yorum? Çünkü herbınnin bayvan-
Anthony Gormley 'nin 60 adet insanfigürü Londra RoyalAcademy 'de
'Sessizve
kurbanlar'
Kültür Servisi - Anthony Gormley sürp-
rizyapmavı sevıyor. Heykeltıraş bu yılm ba-
şında. dev kanatlı 'Angel ofThe North' (Ku-
ze> Melegı)adlı yapıtını Gatesheadyakın-
lanndaki A-l"de uçurmuştu. Bu tür şaşır-
tıcı işlerine şimdi de Londra Royal Aca-
demv 'de devam edıyor Gormley.
Bu haftadan itibaren Royal Academ> nın
aylık Yaz Sergisine gelen izleyiciier. Gorm-
ley'in son enstalasyonuyla da karşılaşacak-
lar. Sanatçı kendi çıplak vücudunu kalıp
olarak kullandığı, 'Gritical Mass' adını
verdigı 60sdet insan boyutlannda demir fi-
gürlerden oluşan sergisini sunuyor bu kez
izleyicilere.
"ınsanlar çok şaşıracaklar. Yerde yatan
bu bedenlerin başından ne tür felaketler
geçtiğiııi merak edecekler. Izleyicilerin tıp-
kı o hoş, sulubova sergilerinde olduğu gibi
bu çalışmalan gördüklerinde de bir an du-
rup kalmalannı istivorum. Şundan eminim
ki çoğu akademis)en benim yapıdanmı gör-
düğiindc beğenmeyecek. Ancak Ro> al Aca-
demy zaten orta sınıfinsanlara hitap ediyor.
Bu da benim için yeterli."
Gormle> 1996'da Viyana'da kendi vü-
cudunu kalıp olarak kullanmasının ardm-
dan ılk kez*bu sergisiyle 60 adet figürü bir
araya getiriyor. Yapıtlardan 14 tanesi mü-
zenin üç kolunda. Michelangelo. Raphael
ve diğer büyük sanatçılann büstlerinin asıl-
mış durumda. Kalan 46 sı ise yeni oluştu-
rulan a\luda ulaşacak izleyiciye.
Yapıtlannın Şıkımı' simgelediklenm
Heykelüraş Cormlev', bu demir figüıierle Bosna ya da Ruanda'da yaşananlann sonuçlannı st-rgilediğini belirtiyor.
söylüyor Gormley: "Sessizvçunutuimutşkur-
banlar onlar. Bosna >a da Ruanda'da vaşa-
naniann sonuçlannı sergili.vorum aslında."
Figürler oluşturulurken Gormlev ın eşi
Vlcken ve asistanı Jonathan Lakenhill al-
çı dökülmeden önce sanatçının çıplak vü-
cudunu bir yapışkanla kaplıyorlardı. Ce-
nin pozisyonundan avakta duranlara kadar
uzanan 12 çeşit figürün bıçım alabılmesı için
alçı Gormley"in vücudunda yaklaşık bir
saat kadar bekletilıyordu.
Gormley uçan meleğiyle gelen ba^andan
da oldukça hoşnut. Nevvcastle tarafîarlan-
nın heykele takımlannın şortunu giydır-
mesıni de hoş karşılavarak "futbo) ruh ve
havatjn birleştiği' yerdir yorumunu yapı-
yor. Heykelin popülerleşmesıne bir itirazı
olmamasma karşın gelen bütün reklam tek-
liflenni geri çe\ iriyor. Bırsonrakı projesın-
de de Avrupa'nın zirvelerinden bınne sem-
bolik bırdünya figürü yerleştirmek istiyor.
Şaşırtıcı, sorgulayıcı 'sanal' bir oyunKültür Servisi - "Sanal; gerçe-
ğindeğB;güncelolanın karşıödır. Sa-
naL sanalolduğuçapta gerceğeyak-
la$ır"dıvorgünümüzün önemli fi-
lozoflanndan Gilles Deleuze. Sanal
ka\Tamınm mimarlıktakı en etkile-
yici ve etkileyıci olduğu kadar çö-
ziimsüz bir bilmeceyi andıran uy-
gulamalarının sahibi PBter Eisen-
man, İstanbul'daki sergisinde ger-
çeklık ile ilişkimizi sorguluyor.
Borusan Kültür ve Sanat Merke-
zi'nin her yıl farklı bırdisiplineyer
vermeyi planlayan sanat galerisin-
deki Eisenman sergisi, izleyeni hay-
rete düşüren. şaşırtıcı. sorgulayıcı
bir dizi çalışmayı bir araya getiri-
yor. Eisenman'a göre "sanal", bir
farklılaşmasüreci. Birbaşka şekil-
de söyleyecek olursak: Mimari an-
lamda var olan her türlü gerçeğin
-Eisenman, gerçeklerin tuzagına
düşmemek için sürekli kaçıyor ve
herdefasında farklı birgerçeklik ya-
kalıyor- bizler için ne ifade ettiği-
rıi araştırmak. Böylelikle o yapı-
nın içindeki -ve elbette beyinleri-
mızin içindeki- "öz"e ulaşmak; an-
• Ünlü Amerikah. "neo-
modernist" mimar Peter Eisenman.
"Sanal Ev" adlı projesiyle
Borusan Sanat Galerisi'nde.
Eisenman, gerçeklikle sanallar
arasındaki ilişkiyi sorgularken
alışılagelmiş mimari kalıplardan
uzak duran üslubuyla dikkat
çekiyor; izleyiciyi şaşırtıyor.
lamlar v e ışlevler arasındaki ilişki-
yi sorgulamak.
Peter Eisenman. neo- moderniz-
min fikir babası olarak tanınsa da
bütün "izm"leri reddediyor ve bir
ettketlenmeyie sınırlandınlmaya
karşı çıkıyor. Eisenman'a göre mı-
marlık alarunda var olan yapılan an-
lamaktan çok; onlara yeni anlam-
lar yüklemek önemli. Bu yüzden
yaptıgı evler. bildiğimiz evlerden de-
ğil. Kişilerin modemist yabancı-
laşmayı iliklerinekadarhissettigi ya-
pılar! Eisenman'm projesi herhan-
gi bir evininin içinde dolaşmaya
soyut bir "ovnn'" oynamaya benzı-
yor. Ve Eisenman. hepimizı bu oy u-
nadavet ediyor...
Bu çok ünlü ve de muhalif mı-
mann ABD'deki bürosunda çalı-
şan bir dizi genç nnmardan bıri
olan Juliette Cezzar, "SanaJ Ev"
sergisınin tasarımını uyguluvor.
Gezzardan. "Wbod> Allen'dan bi-
ledahasıkpsikiyatragidcnbuilgiiK,-
adam." hakkında bir şev ler öğren-
mek istiyoruz. "Feter Eisenman,
bepimizi çok özgün bırakır: proje-
lerigenellikle birlikte geliştiririz. Bi/
onun projeieri üzerinde çalışınz; o
bidm üzerimizde" dıve anlatıyor
Cezzar. "Bu proje İstanbul'da kar-
şımıza bu ev olarak çıkıvor belki
belki ama Arizona'da bir stadv um
olarak belirebilir.
Peter Eisenman. 65 vaşında ve
bugünedek birbirinden ilginç bina-
lar vapmış birmimar. Kendi reper-
tuvannı ve genel olarak mimariık
repertuvarını geliştirmeve çalışan
ona her zaman veni soluklar ka-
zandırmayaçabşan biryaraocı. Çer-
çevevi daraltan kalıplardan uzak
duruvorve her veni projevleiıısan-
lan şasirhyıor.''
Sanal Ev projesınin uygulama-
sında \er alan iki Türk mimar da
var. Yümaz Zenger\ e Gökhan Av-
CHiğlu, "Burada mimariıkta çok
tartışüğımız konulardan birini. gö-
zümüzün önündcki gerçekle kafa-
nızın içindeki gerçeğin buluşmasf-
nı tartışmava açıvoruz" dıyor A\-
cıoğlu. "Mimaridöşünceyi birya-
pıva dönüştürüvoruz. Soru sormak
isn'voru/- Sanallığı vegerçekliği tar-
hşmaya açmak istivoruz..."
Eisenman. bundan sonra mıma-
rıde neleryapmavı tasarlıyor? "Ei-
senman her an yenilenen bir mi-
mar, kişisel tsnn bu >önde. Her an
kendisini, vaptıklannı sorguluyor
ve her yeni projede başka bir kim-
likk karşımıza çıkıvor. Kendishle çe-
lişkive düşmeyi göze alsa da._" ya-
nıtı veriyor. Cezzar ve Avcıoğlu.
Ardından da ekliyorlar: "Eisen-
man'mçahşma biçimindeönemlibir
fark. belli bir üslubun söz konusu
olmaması. Bu çok geniş bir özgür-
lükalanı varatıyor. Belki degelecek-
te Eisenman'm önemi daha da iyi
anlaşrlacak."
sal enerjisi apayn. Japonlar'ın ve
Türkler'in hayvansal enerjiyi kul-
lanış biçımlen çok değişik. Baş
sallamamız. konuşma biçimimiz,
mrmiklerımız çok değişik. Be-
nim yaptığım tiyatroda bu farklı
zenginliklerin hepsi bir araya ge-
liyor. Bedenlerimizbırbirineben-
zemesine karşm biz neye göre de-
gişiyoruz? Vücudumuzda bulunan
enerjiyi kullanış bıçimimize gö-
re. Suzuki metodu da bu noktayı
daha iyi anlamamız için gelişti-
rildi. Bizim amacımız bu yön-
temden yararlanarak oluşturdu-
ğumuz oyunlan seyirciye aktar-
mak
-Gendlikle klasik metinler üze-
rinde çalışıyorsunuz. Suzuki me-
todunu içeren yeni ve öznel bir
metin yazdınız mı?
Bu tarzda metinler yazdım.
Bjnce eskı metmlerle bugün ya-
zılanlar arasında da birta-
kım benzerlikler var. Bu ka-
çınılmaz.
- Gerek kendi vazdıgimz,
gerek yararlandığınız me-
tinlerde biçim mi içerik mi
ön plana çıkaniıyor?
Ilk bakışta bıçim gibi gö-
rünse de içerik daha önem-
li. 'Ne yaparsak nastl yaşa-
nz' sorusunu yöneltıyoruz.
Bunun için yazılmış çok me-
tin var. Bu konudaki en
önemli yazarlardan bir tane-
si de Shakespeare Her in-
sanın temel kaygısı yaşa-
mak. Bunu da ele aldığımız
metinler var.
- 1990 yılından bu yana
sahneledigini/ bir oyun' Di-
onisos'. Bir oyunu uzun sü-
re sahnelemenin oyuncula-
ra sağladığı temel yararlar
nderdir?
Başroldeki oyunculan-
mız değişmedi. Yıllar geç-
tikçe oyuncular teknik ve
enerjik açıdan da güçleni-
yorlar. Aynı çalışmayı defa-
larca tekrarlamanm önem-
li oldugunu düşünüyorum.
Yıllarca tekrarlanan ama
kötü sonuç veren oyunlar
da vardır.
Tiyatro Olimpiyatlan
- Metodunuzda göv de ve
avaklar çokbüyük önem ta-
şıyor. Gövdenin hiç kımıl-
damamasının temel nedeni
ne?
İyi ses çıkarabilmek için
gövdeyi oynatmamak çok
önemli. Bizoyunda çok yük-
sek ve güçlü sesle konuşu-
yoruz. Gövdeyi oynatmadı-
gınız takdırde asıl güç, bel
ve bacak kısmına biniyor.
Ayaklan ve bacaklan kont-
rol etmek zorlaşıyor. Asıl
önemli olan da onlan nasıl
kontrol edeceginiz. Meto-
du ögretmeye ayaklan nasıl
kullanacaklannı göstererek
başlıyoruz. Farklı ayakka-
bılar kullanıyoruz ve birçok
yürüme biçimimiz var. Be-
deni zemini yatay olarak
kullanmak gerekiyor.
- 1999yıiında Japonya'da
Shizuoka'da, nisan-haziran
aylan arasında ikincisi ger-
çekleştirilecek TiyatroOlim-
piyadan'na kiniler kaüla-
cak. Olimpivatların içeri-
ğinden söz eder misiniz?
Japonya'da Fuji Dagı'na
yakın bir yerde gerçekleşti-
rilecek olan Olimpiyatiar'a;
benim dışımda, Theodoros
Terzopoulos, Nuria Espert,
Antunes Filho, Jürgen
Fiimm, Tony Harrison. Ge-
orges Lavaudant, Yüri Lv u-
bimov, Robert Wilson ve
Heiner Müller katılacak.
Olimpiyatlar'ın üçüncüsü
Moskova'da gerçekleştiri-
lecek. Birbirlerinden farklı
görüş açılanna sahip yönet-
menlerin bir araya geleceği
birolimpiyat. Bedenlerimiz
birbırincbenzerolsa da ener-
jilerimizin farklılığını se-
yirciye sunacagımız hoş bir
ortam daha.
ODAK NOKTASI
AHMET CEMAL
Korsan Yayıncılık ve
Sivil Toplum...
Kavramlar birer ideal olabilir, ama elbet onlan sa-
vunanların ve kullananların düşünebilmeleri ko-
şuluyla! Aksı takdirde bazı ortamlarda ınsanlık için
en büyük dönüm noktalan anlamına gelmiş kav-
ramlar bile, düşünceden yana yoksul başka ortam-
larda birer parlak söz olmaktan ileriye gidemez.
"Sivil toplum" da bu kavramlardan biri. Üstelik
toplumumuzda özellikle son yirmi yıl boyunca "ay-
dınlar" tarafından gittikçe artan ölçüde dile getirı-
len bir kavram. Gelgelelim belirtiler, bu kavram
üzerinde hiç de dile getird/ğimiz kadar düşünme-
diğimizi ortaya koyuyor.
Bilindiği -ya da bilinmesi gerektiğü- üzere "sivil
toplum", devletin işlev ve yetkilerinin "en zorunlu
olan" ilesınıriandığı, busınırlarınötesindeisetop-
lumsal yaşamın bilinçli bireylehn girişimleriyle ör-
gütlendirilip düzenlendiği toplum demektir. Böyle
bir toplumda haklarının bilincine varmak, onlan
savunmak, mesleki yararlarını gözetmek vb. gibi
konular, en geniş ölçüde bireylere, özellikle de si-
vil toplum kuruluşlarına bırakılmıştır. Yine böyle
bir toplumda sivil toplum kuruluşları devlete an-
cak hertıangi bir konuda gerekli yasal düzenleme-
lerin yapılması için başvururlar. Böyle bir başvu-
runun amacı geneflikle, sivil alanda ve sivilgirişim-
le gerçekleştirilmiş bir düzenlemeye, bu düzenle-
meye karşı çıkılması durumunda bir yasal yaptı-
nm gücü sağlamaktır.
Ama hertıangi bir ortamda bireyler ve sivil kuru-
luşlar, böyle bir başvurunun amacını saptırır ve
yalnızca yaptınm gücü talep etmekle kalmayıp,
devletten izin istemeye kalkariarsa, öyle bir top-
lumun yalnızca adı "sivil" olabilir!
Korsan yayıncılık, uzunca bir süredir yayın dün-
yamızın gündeminden eksik olmayan bir sorun.
Özellikle büyük yayınevlerinin çok satan yazarla-
nnın kitaplannın yetkisiz kişilerce tıpkıbasımlarının
yapılarak piyasaya sürülmesiyle ortaya çıkan bu
sorunu aşabilmek için bugüne kadar çeşıtli gırişım-
lerde bulunulmuştu. Böyle bir sorun karşısında
yayıncılıkla ve yazarlaria ilgili sivil toplum kuruluş-
lanndan beklenebilecek tek davranış, bu sahtekâr-
lıkla savaşma bağlamında gelişt/recekleri model-
leri devlete önermek ve bu modeller çerçevesin-
de uygun düşecek yasal önlemleri talep etmek
olabilirdi. Başka deyişle, böyle bir talebin konusu,
yalnızca korsan yayıncılann engellenmesi ve ce-
zalandınlması olabilirdi.
Oysa ülkemizde bugün vanlan aşamada kimi si-
vil çevrelerce devlete yöneltilen talep, bunun çok
ötesine geçiyor. Devletten, dolayısıyla Kültür Ba-
kanlığı'ndan, yayımlanacak her kitaba satışa su-
nulma şartı olarak bandrol isteniyor!
Hemen belirtelim: özünde bu çözüm, devlete çı-
kacak herkitap konusunda amacı çok aşan bir de-
netim yetkisi tanınmasından başkaca bir anlam ta-
şımamaktadır. Burada Bakanlığın istenen bandro-
lü beili bir süre içersinde verme zorunluluğundan
söz ederek durumu olduğundan farklı gösterme-
nin bir yaran da yoktur, çünkü iktidarların bir kez
ellerine geçirdikleri denetim yetkilerini ne ölçüde
kurallara bağlı kalarak kullandıkları, özellikle ülke-
mizde epey tartışmalıdır!
Bu noktaya nasıl gelinmiştir? Buna da biraz ol-
sun açıkça deginmekte sanırım yarar var.
Bu noktaya, sivilleşme ile 'yalnızca kendi yara-
rını düşünme'rim birbirine karıştırılmasıyla, belli
konularda bencil tutumların ağır basması duru-
munda özgürlük düşüncesinden -ustaca bir ıç-
tenpazarlıkla- gizli ödünler verilmesiyle gelinmiş-
tir.
Bu tutumda olanların "aydın" kimliğini taşımayı
sürdürebildikleritoplumlarise, sivilleşmenin henüz
epey uzağında olan toplumlardır...
Fettıi Naci Türkiye Yazarlar
Birligi'nin ödülünü reddetti
• Kültür Servisi- Fethi
Naci. bu yıl Türkiye
Yazarlar Birliği
tarafından 'Tenkid'
dalında "50 Türk
Romanı' adlı yapıtıyla
layık görüldügü ödülü
reddetti.Türkiye Yazarlar
Birliği, her yıl olduğu
gibi bu yıl da bir önceki
yılm yazar. fikir adamı
ve sanatçılannı belirledi.
Türkiye Yazarlar Birliği
Genel Başkanı Atilla
Maraş'ın bildirisine
göre; bu yıl 'Tenkid' dalında '50 Türk Romanı' adlı
yapıtıyla Fethi Naci, 1997 yılı Türkiye Yazarlar
Birliği Ödülü'nü almaya hak kazandı. Naci. ödülünü
almak üzere Ankara'ya davet edildi. Ancak Fethi
Naci ödülü kabul etmeyerek şunları söyledi:
"Eksik olmasınlar ama ben. dünya görüşü
görüşlerime böylesine aykın bir Dernek'ten ödül
kabul etmem." 6 Haziran Cumartesi günü
gerçekJeştirilecek olan törene Fethi Naci
katılmayacak.
BUGUN
• AKSANAT'ta saat 12.30 ve 18.30'da laser
diskten Mascagni'nin Cavaliena Rusticana operası
dinlenebilir.
• BORUSAN KÜLTÜR VE SANAT
MERKEZİ'nde saat 19.00-20.00 arası Ahmet
Yürür'ün konuşmacı olarak katıldıgı Morton
Feldman Yapıtlannda Türk Halı Motifleri konulu
söyleşi izlenebilir.
• AVUSTURYA KÜLTÜR OFİSİnde saat
20.00'de Hande Alten'in piyano resitali dinlenebilir.
(223 78 43)
• İTÜ TAŞKIŞLA109'da ITÜ 225. yıl etkinliklen
kapsamında 16.00-17.00 arası Sabit Kalfagil'in Çın
Izlenimleri başlıklı dia gösterisi izlenebilir.
10. ULUSLARARASIİSTANBUL TİYATRO FESTIVALİ
BUGUN
• AKM Büyük Salon'da saat 21,30'da Istanbul
Devîet Tiyatrosu Nâzım Hikmet'in yazdığı 'Kuvayi
Millive' adlı oyunu sahneliyor.
• MUHSİN ERTUĞRUL SAH1VESİ nde saat
20.30'da Istanbul Devlet Tiyatrolan Bertolt
Brecht'in yazdığı 'Kaikas Tebeşir Dairesi' adlı
oyunu sahneliyor.