23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 18 HA2İRAN 1998 PERŞEMBE 14 KULTUR Festivaller, kimlik kazanma yerine izlenirliklerini yükseltme çabasında Popülerlik aıtbkça^ kabfce düşüyor• Müzik yazarlan, festivallerin fotoğrafında netlik göremediklerini, özellikle sponsor desteğinin iyi kullanılmadığını, 'yeniiikçi' ölçüsünün kaçırılmamasının gerektiğini belirterek, 'daha çok tanınmayı hak eden' sanatçılara yer verilmesini istediler. Cl/MHUR CANBAZOĞLU Clkemizde uluslararası kültür ve müzik festivallerinin sayısı arttıkça kalitede bel- libirdüşüşyaşanmayabaşlandı. Festival- lerin büyük bölümü kimlik kazanmak ye- rine izlenirliklennı arttırmak amacıyla her tür müzik dalından popüler isimlerin pe- şinde. Bu politikaların. bu yanşın ülke kültürüne ne kadar katkıda bulunduğu. sponsor desteğinin ne derece verimli kul- lanıldıgı tartışılıyor bugünlerde. Biz fes- tivalleri yakından izleyen müzik yazarla- nndan festivallerimizi degerlendirmele- rini istedik: YAVUZBAYDAR(Müzik yazan): Fes tival kavramının özünden kopmasıyla şu anda her sey festival. Istanbul Sanat Vak- fı yıllarönce ihtiyaçlan, talepleri iyi takip ettiği için belli alanlar üzerine oturmuş, genellikle doğru kararlar verdigi için de kimlik kazanmış durumda. Sorun Caz Festivali'nde çıkabilir. Dünyada yaz mev- sımındekı caz festivallerinde birpopüler- leşme ve unlüleri festivale katma eğilımi var. Bunu Montreux başlattı. Caz sevme- ye potansiyeli olanlan çekerek. daha ge- niş kitlelere cazı sevdirmeye uğraşıyor- lar. Diğer konu da şu, insanlar bir festivali yıl boyunca anımsadığında belleklerinde neyin kaldığı önemli. Festival müzik fes- tivaliyse onu belirli bir müzik akımı be- lirler. lnsanlann müzikle ilgili talepleri çok yönlü; bazılan caz, bazılan arabesk seviyor. Örneğin arabeskın çok daha iyi anlaşılması. farklı yönlerinin ortaya çık- ması için bir festival çok iyi olur. Türk Halk Müziği festivali de yok; Anadolu kaynıyor, yepyeni arayışlar var. Ancak bi- zim festivaller ünü, sanı belli olmayan ge- lip geçici bir takım pop gruplannın peşin- de, arkasından da bakıvorsunuz bir caz sanatçısı koyuyorlar; yani festivalin fo- toğrafında bir netlik göremiyoruz. Bir tu- tam ondan, bir tutam bundan, olmuyor. SERHAN YEDİĞ (Aktüel muhabi- ri): Bir caz dostu olarak festival organı- zasyonlarına şükran borçlu olduğutnm kanısındayım. Fakat olanaklann, özellik- le sponsor desteginin iyi kullanıldığını söyleyemeyeceğim. Festivaller kent ya da Harcayıcı eleştiriler, cesaret kırabilirBu festivaller arasında en fazla eleştiri toplayan Yapı Kredi Sanat FestivaB'ni dü- zenleyen Yapı Kredi Kültür SanatA^.'nin Genei Müdü- rü OzatpBiroTdan görüşlen- ni öğrendik: Bu yıl 11. festivalimizi gerçekleştiriyoruz. Festivali- miz aynençocukgibi her ge- çen yıl daha da büyüyüp ge- lişiyor, yapısındadegişiklik- ler olabiliyor. Bazı şeyleri denemeden görmek olanak- Iı değil, bu yıl yepyeni bir an- layışla festivali tüm bir yıla yaymaya ve yalnızca göste- ri, dinleti etkinlikleriyle kı- sıtlamamaya çalıştık. Gale- ri, müze ve kütüphanemiz- deki festivale özgü sergiler bu yaklaşımımız hakkında sanınm bir fikir veriyor.. Bu kadar geniş yelpazeli bir programda, gösteriler arasında tam bir doku uyuş- masından söz etmek olanak- lı degil. Gerekliliği de tartış- tnaya açık bence. Caz festi- vaü, rock festivali, sinema festivali, klasik müzik festi- vaii gibi festivallerde doku uyuşması olduğunu düsünü- yorsanız, bunu, seçilen sa- natsal etkırdik alanının sınır- lanna hağlamak yanlış olma- yacaktır. Bilet fıyatlanna ge- lince; bence yüksek değil. Bu kalibrede sanatçılan dün- yanın neresinde izlerseniz izleyin, gelirinize göre göre- ce aynı bilet fıyatını ödemek durumunda kalırsınız. Kaldî ki, bizim festivalimizin Yapı Kredi tarafından bir milyon dolann üzerinde bir sübvan- siyonu olduğunu düşünürse- niz, gerçek giderlerin bilet saüş fıyatlanmıza asla yan- sıtılmadığını görürsünüz. Olkemizde, daha geniş ka- pasiteli uygun mekânlann sayıca artışı ve yatınm ya- pan kurumlara vergi avantaj- ları sağlanabilirse, gösterile- rin bilet fiyatları düşebilir... Doğru işler yapmaya çalı- şıyoruz. Işlerin doğruluğunu değerlendirirken, bütçe, me- kân, zaman. sanatçılann da- ha önceden belirlenmiş programlan, mevsimsel şart- lar gibi parametreleri göz önünde bulundurmak ve or- ganizasyonlan buna göre eleştirmek gerekir. Olkemiz- de kültür-sanataciddi ölçüde yatınm yapan, yapabilen ku- rumlann sayısı iki elin par- maklannı geçmiyor. Özen- siz ve harcayıcı eleşririler, bu kurumiann cesaretini kırabi- lir ve bu alandaki yatınmla- nm olumsuz yönde etkileye- bilir. Yapıcı eleştiriler ise ge- lecekteki organızasyoniara ışık tutar. bu kurumiann kül- tür-sanat etkinliklerine bakı- şını cesaretlendirir ve güç- lendirir. ülke kültüründe iz bırakacak. sanat yara- tımını özendirecek. begeni düzeyıni yük- seltecek etkinlikler olmalı, programlar rastgele hazırlanmamalı. Yalnız eğlence ve sansasyon gözeten orgamzasyonlann etkisi. kültüre katkısı 'karpuzşenliği'nden öteye gidemez. Ayrıca 'yenilikçilik'ölçü- sü de kaçırılırsa ızleyıciye ulaşılamaz. Son birkaç yıldırne vazık kı iddialı fes- tivallerin bile bocaladığını görüyoruz. Bunlann basmda poplaşan Yapı Kredi Sa- nat Festivali ueliyor. tkinci yılında Boğa- ziçi ftstfvai de Gülhane EtkinBkktine döndü. Istanbul Müzik Festivali cılızlaş- tı, Parliament fazlasıyla 'light' oldu. Ge- çen yılki programdan sonra istanbul Caz Festivali'ni kaybettik diyedüşünüvordum açıkçası. Oysa bu yıl caz adına iyi prog- ramla çıkıyor. Akbank Caz Festivali'nde de yeniliğin ölçüsünün kaçırıldığı. spon- sora haksızlık edildigini düşünü\orum. insanlar sık sık konser salonlannı terk edi- yor. O sponsorlar bir gün festivali yapmı- yoruz, çünkü kimseye ulaşmıyor diyebi- îirler... Birmüziksever olarak halimize yı- ne de şükrediyorum, yeter ki devam etsin- ler. SADETTİN DAVRAN (Yeni Y üzyıl miizik yazan): Ben festıvalten çok önemsıyorum, sav ılannın daha da artma- sını isterim. Fesrivalleri bırer 'okuT gibi görüyorum, ama sonuçtatıpkı okullar gi- bi birer ticari girişim olduklannı unutma- mak gerek. Türkiye'deki festivallere bak- tığımızda çevrelerinde kalın bir sponsor zırhı görüyoruz. Bu bir bakıma kültür tü- keticisi açısmdan bulunmaz bir talih. Dünyanın önde gelen artistleri bu spon- sorlar sayesinde Türkiye'ye neredeyse ya- ğıyor. Pekiyi 'Daha neoİsun ?' denilebi- lir. Bence şunlar olabılir: 1- Festivaller birbirine tüketicide çag- nşım yaptıracak düzeyde bile benzeme- meliler. 2- btanbul gibi bir kültür kavşagında bulunmaktan yararlanmalılar, yerel sanat- çılarla dünyanın heryerinden sanatçılann ortaklaşa ver alacağı Istanbul'a özel ya- pımlara önayak olunmalı. 3- Festival düzenleyen kurumlarbiran önce tstanbul'a 'yeni' festival mekânlan kazandırmak için güçbirliği yapmalılar, 4- Biraz daha araştıncı davranılarak dünyada da yeni olan, daha az tanınan a- ma 'daha çok tanınmayı hak eden 1 sanat- çılara da yer verilmeli. 5- Festivaller kurumsal profilini zede- lemeden daha fazla izleyiciye yönelik projeler üretmeliler. Bu önerilerin sayısı arttınlabilir. Festi- vallerin değerli yöneticilerinin de bu dü- şüncelerin uzağında olduğunu san- mıyorum. Önümüzdeki yıllarda bu yön- de kaçınılmaz adımlar atılacak. 'Müzik Bayramı' Kültür Senisi - Fransa'da 1982 yılında Kültür Bakan- lıgı tarafından düzenlenme- ye bcislanan Müzik Bav ramı. Fransa ve Türkiye'de yaşa- yan Türk ve Fransız müzis- yenleri bir araya getiriyor. Yarın saat )7.00"de Fran- sız Kültür Merkezi'nin Tak- sim'deki bmasının bahçesin- de gerçekleşecek olan gele- neksel Müzik Bayramı özel bir katılımı da içeriyor. Mü- zik Bayramı nedeniyle. Kül- türel Alışveriş llişkilerini Geliştirme Ajansı ADRl (Agence pour le developpe- ment des Relations Intercul- turelles), Fransız Dışişleri Bakanlığı ve Fransız Kültür Merkezi yardımlanyla grup ALIS (Alsace Istanbul) Do- minique Colme'ün yöneti- minde orıjinal bir besteyi yorumlayacak. Türk ve Fransız müzisyenlerin ortak çalışması olan bu beste, her müzisyenin kompozısyona kendi kimliğinden birparça- yı taşımasıyla ortaya çıkanl- mış. Alsace bölgesinde ya- şayan Türk ve Fransız ile Türkiye'de yaşayan Türk müzisyenlerden oluşan bu grup, çalışmalannı Fran- sa'da ve Istanbul'da gerçek- leştirdi. Bu konserin devamı olarak, sonbaharda grup tek- rar bir araya gelecek ve Fransa'da birdizi konserve- recek. Aynca bir CD kaydı da gerçeİcleştirilecek. Etkinlik; Türk müzisyen- lere Fransa'da kapılar açarak çalışmanın bir parçası olma imkânı vermek \e îstanbul- lu müzikseverlere Fran- sa'nın çağdas müzik eğilim- lerini tanıtmak amacını taşı- yor. Müzik Bayramı etkinlik- leri çerçevesinde ayrıca amatör ve profesyonel mü- zisyen \e gruplar da izleyi- cilerle buluşacak. Gecede St. Benoit. Galatasaray ve Profilo Teknik liseleri mü- zik grupları, Istanbul ve Marmara konservatuv arlan- nın öğrencileri ile Mr. No, Keresia Seferadi gibi grup- lar da etkinlikte yer alacak. Ücretsiz olarak izlenebile- cek olan Müzik Bayramı sa- saat 24.00'te sona erecek. 'Yoşomak, cmunaktır içindckigömiiyü y Kültür Sen isi - Ali Nesin. babası .4ziz Ne- sin'in yaşam öyküsünü, yine babasının ken- di ağzından kaleme aldr 'Gömüjü .Arayan Adam' (Fotoğraflarla Aziz Nesin'ın \aşa- mövküsü). Sel Yavıncılık'ın Temel Taşlar dizisinden çıkan kıtapla Ali Nesin. Azız Ne- sin sevenlerıni sev ındirmek kadargençlerin Aziz Nesın'ı tanıınalarını >ağlamayı ve bu- nu olabildiğince sevimli bir biçimde vap- mayı amaçladığını belirtiyor. Çağdaş Türk mizah edebiyatının kurucu- su. öykücü, romancı. şaır. gazetecı. köşe v a- zan. oyun yazan, yayıncı. senanst Azız .N'e- sın'in bir çok fotoğrafının da yer aldığı kı- tap. tarihlerle v asamını v e bütün yapıtlannın listesini de içerivor. Toplam 167 sayfalık kitapta. oğlu Ali Ne- sin babasının ya^amının her dönemınde. kendisini okutan halkına borçlu olduğunu çok derinden hissettiğini, ödemekle bitme- yen bu borcun Aziz Nesin'in vaşamına yön veren en büyük etken olduğunu vurguluyor. Borçluluk duygusunu kzxı Nesin anlatı- yor: Bende borçlulukıluvgıısıt vaşamımtn una çizgisi olarak hep sürüyor. Anama, babama borcum. ögretmenlere borvum. arkadaşlan- ma, okullanma, halhmauırduma, tarihe ve dünyaya borcum... Hiçbirzaman ödenmeıe- cek, ödenmesi olanaksız olan bu borçlarım -tıpkı ölüm düşüncesigibi- lıiç akhmdan çık- mamak üzere bende hep sürerek vaşıvor. Bu borcun nasıl bir borç olduğunu. nasıl anla- tabilihm ki' 7 Yaşamım sürekli bir borçluluk duygusu altındageçmıştır. Borçlandıklanm. en başta üyesi olduğum toplıımdur. Toplum beni kimden, neden konımuşiur! Çocuklıı- ğumdan beri her zaman kendime şunu sor- muşumdıtr: Beni besleyip büvüten. okutan. yetiştiren kim? tlkokul öğrenciliğimde bu- nunyanıtı şövleydi: Anam. babanı. ...Ortaokıtla geçip parasız vatı/t askeri okula başlaymca ve ondan önce vine para- sız yatılı okulDariişşafaka'da okıırken. ar- tık beni besleyen. givdiren. bütün gereksi- nimlerimi karşılayan. eğiten. kısacası, neöl- çüde insan oldınsam beni o ölçüde msun yapan artık anam babanı değildi. Ya kimdi? Ali Nesin'in babasının ağzından kaleme aldığı 'Gömiiyü Arayan Adam' adlı kitapta Aziz Nesin'in fotoğraflan da yer alıyor. O zaman bize öğreüldiğine göre devletti. Hele Darüşşafaka gibi, kurulıifu ve ondan sonra isle\işi iyiliksever kisilerinyardımına dayanan bir okıdda bile. bizi devleün yedi- rip içirdiğini. okuttuğunu. eğittiğinisanıyor- dum. Lise öğrencisi olduktan sonra bu diişiin- cem değisti. Devlet kimdir. nedir. ne ıse va- rar dive kendime sormaya ve düşünmeye başladım. Lisenin ileri sımflarında venibil- giler edindikçe ve devletin kimliği konıısu- nu düşimdükçe anladım ki. devlet denilen şey, ruhgibi, vicdangibi. namusgibi, sonnıt olarak var olmavan soyut bir kavramdır. Kendisi voktur. Kendi verine simgeleri var- dır. Lise son sımfma doğru. bizi vedirip içire- nin. givdirip besleyenin, okutııp eğitenin de\let değil. halk olduğunu anlamıştım. Bu halk. salt bizi beslemekle. yetiştirip adam et- mekle kalmıvor. de\letide o beslivordu. Bel- ki de padısahhk döneminden kalıt bir duy- guylaAllah 'ınyeryüzündekiuzantısı vesirn- gesi sandığım devlet adamlannın ayhkları- m da halk veriyordu. Yani devlet. halhnpa- rasıyla güzel yemekler yiyor. iyi besleniyor ve çocuklanm en iyi ve en pahalı okullara gönderiyordu. Oyleyse esas olan devlet de- gil halktı. Devlet üzerine düşüncelerimin de- ğisime uğradığı ıızun süren bu dönem, be- nim için. halkı alabildiğineseıdiğim vehal- ka olan borcumun bilincine vardığım bir dö- nem olmuştur. Bizi. hele heleyoksul çocuk- lan besleyen. koruyan. eğitip öğreten ve in- sanyapan devlel değil halktı. Kutsal olan da devlet değil. halktı. Halk. vanndan vermiyor. kendisinde olandan vermiyor. yokundan ve- rivordu. Bana verdiği ayakkabıyı, çamaşırı. givsiyi kendisi. eşi ve öz çocukları giyemi- vordu. Beni eğitip okutuyor. ama ne kendisi okuyabilmiş nede çocuklanm okutabilmek- ledir. Ben, işte böylebirhalka elbetborçluy- dum ve böylesine borçlu olduğum halka ne versem ve ne denli versem boreumu ödemis olamazdım. Bu borçlulukduygusu, bütünyaşamım bo- yunca hep artarak sürdü ve vaşamımın ana ekseni oldu. Bütün davrunışlanmda. çalış- malanmda. her eylem ve edimimde bu gö- rülür. Benim halksevgim. toplumsal borcu- mun bilincine varmamdan kaynaklanır. Yıl- largeçtikçe bu halksevgisi bende biçim de- ğiştirdi. Halkımızın yüzde altmışı aptal ve enayi diyecek bir yere geldim. Bu oranın yüzde altmıştndan çok olduğunu da gördüm ve anladım. Budeğişimin nasıl olduğunuye- ri gelince, ilerde anlatınm. Şunu söyleye- yim ki. halkıma olan borçluluk duygumda eksilme değil. hep artma, boreumu ödeyeme- dikçe daha çok artma olmuştur. Gerçekleh gördükçe halk sevgimin salt biçimi ve anla- mı değişmiştir. Borç, her zaman borçtur.. Ödenebildiğince ödenmeye çalışılmahdır. 'Fazıl Say' için sempozyum düzenleniyor Kültür Servisi - Izmir'de bulu- nan aktif sivil toplum örgütlen. dünyaca ünlü genç pivanist Fa- zdSay'ın sanatının sosyal boyu- tunu ele alan bir senıpozv um dü- zertüyor. Bugün saat !7.0û'de Dokuzeylül Universitesi Loka- li'nde düzenlenecek olan sem- pozyumu gerçekleştiren sivil toplum örgütlen ise şunlar: So- roptimist International Avrupa Seçilmiş Başkanı Ayla Selçuk. Alsancak Soroptımist Kulübü Başkanı Dilek Ozen, Izmir So- roptınmt Kulübü Başkanı Zeh- ra Basrıvalı. Kordon Soroptimist Kulübü Başkanı Şenay Erdemir, Ceşme Soroptimist Kulübü. Ka- dın Hakları Koruma Derne- ği'nden Engin Demir. Türk Ka- dınlar Birliği İzmir İl Başkanı Sermin Akman. Türk Anneler Derneği İzmir Şubesi ve Zihin- sel Özürlüleri Yetiştirme ve Ko- ruma Vakfı Başkanı Gülsen Ke- serman. Tülay Aktaş fşitme En- gelliler Derneği, Damlacık Li- ons Kulübü Başkanı Zuhal Yü- cel. Ortopedik Özürlüler Reha- bilitasyon Merkezi. Fazıl Say'ın daha iyi tanınabil- mesi için annesi Gürgün Say da sempozyuma katılarak sanatçı hakkındaki sorulan yanıtlaya- cak. Avrupa basınında ve Ameri- ka'da kendisinden "21. yüzyıhn en büyük piyanistlerinden biri olacak" diye söz edilen Fazıl Say, sanatını ve ününü bu ülke- nin çagdaşlaştınlması için kul- lanmayı amaçlıyor. Köy mey- danlannda konser vermeyi plan- layan Say, aynca lzmir'li genç piyanist Emre Elidar'a yardım elini uzatıyor. Bugün düzenle- necek olan sempozyumda Fazıl Say'ın yaşam ve sanat öyküsü- nün yanı sıra gelecek planlan da konuşulacak. IŞDLDAK YE YELPAZE ATİLLA BİRKİYE Dil Üzerine - II Türk Dil Kurumu, Devlet Tiyatroları'na gönderdi- ği bir yazıda (19.3.1998), "dilimizi istila eden ya- bancı kelimelere karşılıklar teklif etmektedir". Ku- rum Başkanı Prof. Dr. Ahmet B. Ercilasun un im- ; zaladığı yazının ekinde "tiyatro "y\a ilgili 118 sözcük yer alıyor. 1983'teki düzenlemeyle, "Başbakanlığa bağlı bir anayasa kutvluşu haline getiri/en" ve darbe sonra- sı yapısı değiştirilen TDK'nin, -geçen hafta da be- lirttiğimiz gibi- yabancı sözcüklere karşılık bulması ve onu çeşitli kurumlara önermesi, dergisinde ya- yımlaması "görevinin" gereğidir. TDK'nin "önerisinde" bizce "haklı ve doğru" kar- şılıklar yer almakla birlikte, birçok sözcük de "zor- lama". Öte yandan, anlaşılan o ki Ingilizce ve Fran- sızca'dan gelip "istila eden" sözcükler söz konusu olmuş. Daha önceden dilimizi "istila" etmiş Arapça ve Farsça kökenli sözcükler, kurumun -herhalde- ilgi alanının dışında! ••• Bazı terimlere dokunmamak gerek; o terimlerin (özellikle felsefe, psikoloji, edebiyat vb.) taşıdıklan, yalnızca onlarta açıklayabileceğimiz anlamlan oluş- muştur. "Diyalektik" gibi. Yalnızca anlam açısmdan da değil; dildeki "kulla- nım" açısmdan da bu böyle. Kurumun karşılık öner- diği arketip, fenomen gibi. Arketip'in karşılığı 7//rdrne/r"önerilmiş. (Yıllarön- ceki sözlüklerinde de var.) Öte yandan prototip için de ilkörnek öneriliyor. Her ikisini aynı sözcükle karşılamak dogru değil, yine bizi anlam kısırlığına sürüklüyor. Üstelik biri fel- sefe (arketip), öteki psikoloji (prototip) terimi. Absürd için de saçma. zırva. anlamsız öneriliyor. Absürd komedi için de saçma komedi. Absürd ti- yatro dilimize -ne yazık ki- saçma tiyatrosu olarak girdi. Bir tiyatro tarzı niye "saçma" olsun! Beckett saçma mı? Belki de "uyumsuz"! Bienal, detone gibi yerieşmiş yabancı sözcükle- rin karşılıklan da zorlama geliyor insana. Bienal için, "yıl aşırı" öneriliyor. Verilen örnek de şöyle: "Kasım ayında yapılacak olan Dördüncü YılAşı- n Resim Sergisi'ne Türk ressamlan da katılacak." Kim bilir dünyanın dört bir yanında bienal olarak bilinen, bizde yıl aşırı olarak tutar! Detone karşılığı ise "perdesizleşmek veyaperde- si bozulmak" olarak yazılmış. Ne yani Konserde şarkıcının sesi perdesizleşti" mi diyeceğiz? Dil Kurumu, sözcükleri önerir ama, o sözcükler di- le öyle kolay kolay girmez. Disk için teker, disket için tekercik, disjokey için tekerçalarcı, disk-player için tekerçalar önerilmiş. Bu tür sözcüklerin, hele hele halkın kullandığı dilde yaygınlaşması çok güç. Idol, karizma, hit için önerilen sözcükler "anlamı" taşımıyor! Idol için mini put, put önerilmiş. Verilen örnek de şöyle: "Sonuçta hepimiz bize bu hayat kültürünü veren putlanmıza (mini putlanmıza) sadığız." Oysaki, fdol'ün yüklendiği anlam çok farklı. Put'ta mistik bir hava var. "Safiye Ayla bir dönemin mini putuydu" demek bana doğru gelmiyor. Benzerşekilde karizma da öyle. Karizma için "bü- yüleyici özellik" denilmiş. Örnek de şöyle: "Atatürk, büyüleyici özelliği olan bir önderdir." Büyüleyici, daha çok dişil bir anlamı ve gizemi im- liyor. Karizma ise bilgelikten doğan bir etkilemeyi içeriyor. Hit için gözde denilmiş. Ömekler: "Sanatçının son parçası gözde oldu. Yönetmenin son filmi göz- deliğe aday gösteriliyor." Örneklerin "kötü" olması bir kenara -ne demek gözdeliğe aday gösterilme- si-, hit, sanki birçok gözde içinden yükselen bir "gözde"yi imliyor. Böyle daha birçok sözcük var Dil Kurumu'nun "teklifinde". Matine için "gündüzlük", suare için de "akşamlık" önerilmiş! • • • Anadilini güzel konuşmak, güzel yazmak gibisi yoktur! Dilin "istilasına" da bir yazar olarak tabii ki karşıyız. Ancak, karşılıklar bulunurken "mantığı doğ- ru oluşturmak" gerekir. An birTürkçe kullanmak -özellikle de edebiyat di- lini an bir dille oluşturmak- en güzeli. Bu da köklerini Nâzım Hikmet'te bulur! Bilkent Orkestrası ve Nalan Altmörs Kültür Senisi-İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı tara- fından düzenlenen 26. Uluslararası İstanbul Mü- zik Festivali bu akşam Bil- kent Seniöni Orkestrası'nı ve Nalan Altınörs'ü konuk ediyor. Atatürk Kültür Merkezi Büyük Salon'da saat 19.00'da izle> ıcılerle bulu- şacak olan Bilkent Senfo- ni Orkestrası'nı Cem Man- sur yönetiyor. Mezzosop- rano Catherine W'\TI-RO- gers'ın katıldığı konserde; Bizet'nin "L'Arlesienne Süitleri'nden 5 Bölüm', BerHoz'un 'Les Nuits d'Ete, Op.7'(YazGecele- ri), Korsakof un 'Şehrazad Senfonik Süiti. Op.35" başlıklı yapıtlan yorumla- nacak. Bilkent Universitesi Müzik ve Sahne Sanatlan Fakültesi'nin özgün bir sa- nat projesi olarak Prof. Er- sin Onay öncülüğünde 1993'te İcurulan Bilkent Senfoni Orkestrası. Türki- ye dışında 12 ülkeden 120 sanatçıdan oluşan Türki- ye'nin ilk özel, akademik ve uluslararası sanat toplu- luğu. Festivalin 'Geleneksel Müzik' bölümünde Nalan Altınörs saat 21.30'da Ata- türk Kültür Merkezi Kon- ser Salonu'nda solo kon- ser verecek. Altmörs'ün konserde seslendireceği yapıtlardan bazılan şöyle: Şekerci Cemil Efendi'nin 'Bir nigah et ne olur hali- me',A«ıiAnıl'ın "Rüya gi- bi uçan yıllar', ,\rif Sami Toker'in 'Çıksam şu dağ- lann yücelerine'. Dede Efendi'nin 'Ey büt-i nev e- da". Selahattin Pınar'ın 'Birbaharakşamf. Şükrü Tunar'ın "Söyleyemem derdimi kimseye'. Teoman .•Mpay'ın 'Nasıl geçti ha- bersız'. Muzaffer Ilkay'ın "Gönül penceresinden* ve Erol Sayan'ın 'Kalbe do- lan o ilk bakış". Eğitimini Ankara ve lzmir'de ta- mamlayan Nalan Altınörs. 1981de TRT tarafından Türkiye genelinde açılan sınavı kazanarak bir çok Türk müziği sanatçısının yanısıra Ferit Sıdal. Kutlu Payaslı. \"ılmaz Yüksel ve Ahmet Hatipoğlu ile eğı- tim gördü. 1983'te İzmir Radyosu'nda ses sanatçısı olarak göreve başlayan sa- natçı. 1992'de bu görevin- den aynldı. Bugüne kadar sayısız konser veren sanat- çının repertuvannda ge- nellikle neo- klasik yapıt- lar; seslendirdiği besteci- ler arasında ise Seiahattin Kavnak, Selahattin Pınar, Dramalı Hasan. Şükrü Tu- nar. Yesari Asun Arso>' ve Avni Aml önemli bir yer tutuyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle