Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 18 HA2İRAN 1998 PERŞEMBE
14 KULTUR
Festivaller, kimlik kazanma yerine izlenirliklerini yükseltme çabasında
Popülerlik aıtbkça^ kabfce düşüyor• Müzik yazarlan,
festivallerin fotoğrafında netlik
göremediklerini, özellikle
sponsor desteğinin iyi
kullanılmadığını, 'yeniiikçi'
ölçüsünün kaçırılmamasının
gerektiğini belirterek, 'daha
çok tanınmayı hak eden'
sanatçılara yer verilmesini
istediler.
Cl/MHUR CANBAZOĞLU
Clkemizde uluslararası kültür ve müzik
festivallerinin sayısı arttıkça kalitede bel-
libirdüşüşyaşanmayabaşlandı. Festival-
lerin büyük bölümü kimlik kazanmak ye-
rine izlenirliklennı arttırmak amacıyla her
tür müzik dalından popüler isimlerin pe-
şinde. Bu politikaların. bu yanşın ülke
kültürüne ne kadar katkıda bulunduğu.
sponsor desteğinin ne derece verimli kul-
lanıldıgı tartışılıyor bugünlerde. Biz fes-
tivalleri yakından izleyen müzik yazarla-
nndan festivallerimizi degerlendirmele-
rini istedik:
YAVUZBAYDAR(Müzik yazan): Fes
tival kavramının özünden kopmasıyla şu
anda her sey festival. Istanbul Sanat Vak-
fı yıllarönce ihtiyaçlan, talepleri iyi takip
ettiği için belli alanlar üzerine oturmuş,
genellikle doğru kararlar verdigi için de
kimlik kazanmış durumda. Sorun Caz
Festivali'nde çıkabilir. Dünyada yaz mev-
sımındekı caz festivallerinde birpopüler-
leşme ve unlüleri festivale katma eğilımi
var. Bunu Montreux başlattı. Caz sevme-
ye potansiyeli olanlan çekerek. daha ge-
niş kitlelere cazı sevdirmeye uğraşıyor-
lar.
Diğer konu da şu, insanlar bir festivali
yıl boyunca anımsadığında belleklerinde
neyin kaldığı önemli. Festival müzik fes-
tivaliyse onu belirli bir müzik akımı be-
lirler. lnsanlann müzikle ilgili talepleri
çok yönlü; bazılan caz, bazılan arabesk
seviyor. Örneğin arabeskın çok daha iyi
anlaşılması. farklı yönlerinin ortaya çık-
ması için bir festival çok iyi olur. Türk
Halk Müziği festivali de yok; Anadolu
kaynıyor, yepyeni arayışlar var. Ancak bi-
zim festivaller ünü, sanı belli olmayan ge-
lip geçici bir takım pop gruplannın peşin-
de, arkasından da bakıvorsunuz bir caz
sanatçısı koyuyorlar; yani festivalin fo-
toğrafında bir netlik göremiyoruz. Bir tu-
tam ondan, bir tutam bundan, olmuyor.
SERHAN YEDİĞ (Aktüel muhabi-
ri): Bir caz dostu olarak festival organı-
zasyonlarına şükran borçlu olduğutnm
kanısındayım. Fakat olanaklann, özellik-
le sponsor desteginin iyi kullanıldığını
söyleyemeyeceğim. Festivaller kent ya da
Harcayıcı eleştiriler,
cesaret kırabilirBu festivaller arasında en
fazla eleştiri toplayan Yapı
Kredi Sanat FestivaB'ni dü-
zenleyen Yapı Kredi Kültür
SanatA^.'nin Genei Müdü-
rü OzatpBiroTdan görüşlen-
ni öğrendik:
Bu yıl 11. festivalimizi
gerçekleştiriyoruz. Festivali-
miz aynençocukgibi her ge-
çen yıl daha da büyüyüp ge-
lişiyor, yapısındadegişiklik-
ler olabiliyor. Bazı şeyleri
denemeden görmek olanak-
Iı değil, bu yıl yepyeni bir an-
layışla festivali tüm bir yıla
yaymaya ve yalnızca göste-
ri, dinleti etkinlikleriyle kı-
sıtlamamaya çalıştık. Gale-
ri, müze ve kütüphanemiz-
deki festivale özgü sergiler
bu yaklaşımımız hakkında
sanınm bir fikir veriyor..
Bu kadar geniş yelpazeli
bir programda, gösteriler
arasında tam bir doku uyuş-
masından söz etmek olanak-
lı degil. Gerekliliği de tartış-
tnaya açık bence. Caz festi-
vaü, rock festivali, sinema
festivali, klasik müzik festi-
vaii gibi festivallerde doku
uyuşması olduğunu düsünü-
yorsanız, bunu, seçilen sa-
natsal etkırdik alanının sınır-
lanna hağlamak yanlış olma-
yacaktır. Bilet fıyatlanna ge-
lince; bence yüksek değil.
Bu kalibrede sanatçılan dün-
yanın neresinde izlerseniz
izleyin, gelirinize göre göre-
ce aynı bilet fıyatını ödemek
durumunda kalırsınız. Kaldî
ki, bizim festivalimizin Yapı
Kredi tarafından bir milyon
dolann üzerinde bir sübvan-
siyonu olduğunu düşünürse-
niz, gerçek giderlerin bilet
saüş fıyatlanmıza asla yan-
sıtılmadığını görürsünüz.
Olkemizde, daha geniş ka-
pasiteli uygun mekânlann
sayıca artışı ve yatınm ya-
pan kurumlara vergi avantaj-
ları sağlanabilirse, gösterile-
rin bilet fiyatları düşebilir...
Doğru işler yapmaya çalı-
şıyoruz. Işlerin doğruluğunu
değerlendirirken, bütçe, me-
kân, zaman. sanatçılann da-
ha önceden belirlenmiş
programlan, mevsimsel şart-
lar gibi parametreleri göz
önünde bulundurmak ve or-
ganizasyonlan buna göre
eleştirmek gerekir. Olkemiz-
de kültür-sanataciddi ölçüde
yatınm yapan, yapabilen ku-
rumlann sayısı iki elin par-
maklannı geçmiyor. Özen-
siz ve harcayıcı eleşririler, bu
kurumiann cesaretini kırabi-
lir ve bu alandaki yatınmla-
nm olumsuz yönde etkileye-
bilir. Yapıcı eleştiriler ise ge-
lecekteki organızasyoniara
ışık tutar. bu kurumiann kül-
tür-sanat etkinliklerine bakı-
şını cesaretlendirir ve güç-
lendirir.
ülke kültüründe iz bırakacak. sanat yara-
tımını özendirecek. begeni düzeyıni yük-
seltecek etkinlikler olmalı, programlar
rastgele hazırlanmamalı. Yalnız eğlence
ve sansasyon gözeten orgamzasyonlann
etkisi. kültüre katkısı 'karpuzşenliği'nden
öteye gidemez. Ayrıca 'yenilikçilik'ölçü-
sü de kaçırılırsa ızleyıciye ulaşılamaz.
Son birkaç yıldırne vazık kı iddialı fes-
tivallerin bile bocaladığını görüyoruz.
Bunlann basmda poplaşan Yapı Kredi Sa-
nat Festivali ueliyor. tkinci yılında Boğa-
ziçi ftstfvai de Gülhane EtkinBkktine
döndü. Istanbul Müzik Festivali cılızlaş-
tı, Parliament fazlasıyla 'light' oldu. Ge-
çen yılki programdan sonra istanbul Caz
Festivali'ni kaybettik diyedüşünüvordum
açıkçası. Oysa bu yıl caz adına iyi prog-
ramla çıkıyor. Akbank Caz Festivali'nde
de yeniliğin ölçüsünün kaçırıldığı. spon-
sora haksızlık edildigini düşünü\orum.
insanlar sık sık konser salonlannı terk edi-
yor. O sponsorlar bir gün festivali yapmı-
yoruz, çünkü kimseye ulaşmıyor diyebi-
îirler... Birmüziksever olarak halimize yı-
ne de şükrediyorum, yeter ki devam etsin-
ler.
SADETTİN DAVRAN (Yeni Y üzyıl
miizik yazan): Ben festıvalten çok
önemsıyorum, sav ılannın daha da artma-
sını isterim. Fesrivalleri bırer 'okuT gibi
görüyorum, ama sonuçtatıpkı okullar gi-
bi birer ticari girişim olduklannı unutma-
mak gerek. Türkiye'deki festivallere bak-
tığımızda çevrelerinde kalın bir sponsor
zırhı görüyoruz. Bu bir bakıma kültür tü-
keticisi açısmdan bulunmaz bir talih.
Dünyanın önde gelen artistleri bu spon-
sorlar sayesinde Türkiye'ye neredeyse ya-
ğıyor. Pekiyi 'Daha neoİsun ?' denilebi-
lir. Bence şunlar olabılir:
1- Festivaller birbirine tüketicide çag-
nşım yaptıracak düzeyde bile benzeme-
meliler.
2- btanbul gibi bir kültür kavşagında
bulunmaktan yararlanmalılar, yerel sanat-
çılarla dünyanın heryerinden sanatçılann
ortaklaşa ver alacağı Istanbul'a özel ya-
pımlara önayak olunmalı.
3- Festival düzenleyen kurumlarbiran
önce tstanbul'a 'yeni' festival mekânlan
kazandırmak için güçbirliği yapmalılar,
4- Biraz daha araştıncı davranılarak
dünyada da yeni olan, daha az tanınan a-
ma 'daha çok tanınmayı hak eden
1
sanat-
çılara da yer verilmeli.
5- Festivaller kurumsal profilini zede-
lemeden daha fazla izleyiciye yönelik
projeler üretmeliler.
Bu önerilerin sayısı arttınlabilir. Festi-
vallerin değerli yöneticilerinin de bu dü-
şüncelerin uzağında olduğunu san-
mıyorum. Önümüzdeki yıllarda bu yön-
de kaçınılmaz adımlar atılacak.
'Müzik
Bayramı'
Kültür Senisi - Fransa'da
1982 yılında Kültür Bakan-
lıgı tarafından düzenlenme-
ye bcislanan Müzik Bav ramı.
Fransa ve Türkiye'de yaşa-
yan Türk ve Fransız müzis-
yenleri bir araya getiriyor.
Yarın saat )7.00"de Fran-
sız Kültür Merkezi'nin Tak-
sim'deki bmasının bahçesin-
de gerçekleşecek olan gele-
neksel Müzik Bayramı özel
bir katılımı da içeriyor. Mü-
zik Bayramı nedeniyle. Kül-
türel Alışveriş llişkilerini
Geliştirme Ajansı ADRl
(Agence pour le developpe-
ment des Relations Intercul-
turelles), Fransız Dışişleri
Bakanlığı ve Fransız Kültür
Merkezi yardımlanyla grup
ALIS (Alsace Istanbul) Do-
minique Colme'ün yöneti-
minde orıjinal bir besteyi
yorumlayacak. Türk ve
Fransız müzisyenlerin ortak
çalışması olan bu beste, her
müzisyenin kompozısyona
kendi kimliğinden birparça-
yı taşımasıyla ortaya çıkanl-
mış. Alsace bölgesinde ya-
şayan Türk ve Fransız ile
Türkiye'de yaşayan Türk
müzisyenlerden oluşan bu
grup, çalışmalannı Fran-
sa'da ve Istanbul'da gerçek-
leştirdi. Bu konserin devamı
olarak, sonbaharda grup tek-
rar bir araya gelecek ve
Fransa'da birdizi konserve-
recek. Aynca bir CD kaydı
da gerçeİcleştirilecek.
Etkinlik; Türk müzisyen-
lere Fransa'da kapılar açarak
çalışmanın bir parçası olma
imkânı vermek \e îstanbul-
lu müzikseverlere Fran-
sa'nın çağdas müzik eğilim-
lerini tanıtmak amacını taşı-
yor.
Müzik Bayramı etkinlik-
leri çerçevesinde ayrıca
amatör ve profesyonel mü-
zisyen \e gruplar da izleyi-
cilerle buluşacak. Gecede
St. Benoit. Galatasaray ve
Profilo Teknik liseleri mü-
zik grupları, Istanbul ve
Marmara konservatuv arlan-
nın öğrencileri ile Mr. No,
Keresia Seferadi gibi grup-
lar da etkinlikte yer alacak.
Ücretsiz olarak izlenebile-
cek olan Müzik Bayramı sa-
saat 24.00'te sona erecek.
'Yoşomak, cmunaktır içindckigömiiyü
y
Kültür Sen isi - Ali Nesin. babası .4ziz Ne-
sin'in yaşam öyküsünü, yine babasının ken-
di ağzından kaleme aldr 'Gömüjü .Arayan
Adam' (Fotoğraflarla Aziz Nesin'ın \aşa-
mövküsü). Sel Yavıncılık'ın Temel Taşlar
dizisinden çıkan kıtapla Ali Nesin. Azız Ne-
sin sevenlerıni sev ındirmek kadargençlerin
Aziz Nesın'ı tanıınalarını >ağlamayı ve bu-
nu olabildiğince sevimli bir biçimde vap-
mayı amaçladığını belirtiyor.
Çağdaş Türk mizah edebiyatının kurucu-
su. öykücü, romancı. şaır. gazetecı. köşe v a-
zan. oyun yazan, yayıncı. senanst Azız .N'e-
sın'in bir çok fotoğrafının da yer aldığı kı-
tap. tarihlerle v asamını v e bütün yapıtlannın
listesini de içerivor.
Toplam 167 sayfalık kitapta. oğlu Ali Ne-
sin babasının ya^amının her dönemınde.
kendisini okutan halkına borçlu olduğunu
çok derinden hissettiğini, ödemekle bitme-
yen bu borcun Aziz Nesin'in vaşamına yön
veren en büyük etken olduğunu vurguluyor.
Borçluluk duygusunu kzxı Nesin anlatı-
yor:
Bende borçlulukıluvgıısıt vaşamımtn una
çizgisi olarak hep sürüyor. Anama, babama
borcum. ögretmenlere borvum. arkadaşlan-
ma, okullanma, halhmauırduma, tarihe ve
dünyaya borcum... Hiçbirzaman ödenmeıe-
cek, ödenmesi olanaksız olan bu borçlarım
-tıpkı ölüm düşüncesigibi- lıiç akhmdan çık-
mamak üzere bende hep sürerek vaşıvor. Bu
borcun nasıl bir borç olduğunu. nasıl anla-
tabilihm ki'
7
Yaşamım sürekli bir borçluluk
duygusu altındageçmıştır. Borçlandıklanm.
en başta üyesi olduğum toplıımdur. Toplum
beni kimden, neden konımuşiur! Çocuklıı-
ğumdan beri her zaman kendime şunu sor-
muşumdıtr: Beni besleyip büvüten. okutan.
yetiştiren kim? tlkokul öğrenciliğimde bu-
nunyanıtı şövleydi: Anam. babanı.
...Ortaokıtla geçip parasız vatı/t askeri
okula başlaymca ve ondan önce vine para-
sız yatılı okulDariişşafaka'da okıırken. ar-
tık beni besleyen. givdiren. bütün gereksi-
nimlerimi karşılayan. eğiten. kısacası, neöl-
çüde insan oldınsam beni o ölçüde msun
yapan artık anam babanı değildi. Ya kimdi?
Ali Nesin'in babasının ağzından kaleme aldığı 'Gömiiyü Arayan Adam' adlı kitapta Aziz Nesin'in fotoğraflan da yer alıyor.
O zaman bize öğreüldiğine göre devletti.
Hele Darüşşafaka gibi, kurulıifu ve ondan
sonra isle\işi iyiliksever kisilerinyardımına
dayanan bir okıdda bile. bizi devleün yedi-
rip içirdiğini. okuttuğunu. eğittiğinisanıyor-
dum.
Lise öğrencisi olduktan sonra bu diişiin-
cem değisti. Devlet kimdir. nedir. ne ıse va-
rar dive kendime sormaya ve düşünmeye
başladım. Lisenin ileri sımflarında venibil-
giler edindikçe ve devletin kimliği konıısu-
nu düşimdükçe anladım ki. devlet denilen
şey, ruhgibi, vicdangibi. namusgibi, sonnıt
olarak var olmavan soyut bir kavramdır.
Kendisi voktur. Kendi verine simgeleri var-
dır.
Lise son sımfma doğru. bizi vedirip içire-
nin. givdirip besleyenin, okutııp eğitenin
de\let değil. halk olduğunu anlamıştım. Bu
halk. salt bizi beslemekle. yetiştirip adam et-
mekle kalmıvor. de\letide o beslivordu. Bel-
ki de padısahhk döneminden kalıt bir duy-
guylaAllah 'ınyeryüzündekiuzantısı vesirn-
gesi sandığım devlet adamlannın ayhkları-
m da halk veriyordu. Yani devlet. halhnpa-
rasıyla güzel yemekler yiyor. iyi besleniyor
ve çocuklanm en iyi ve en pahalı okullara
gönderiyordu. Oyleyse esas olan devlet de-
gil halktı. Devlet üzerine düşüncelerimin de-
ğisime uğradığı ıızun süren bu dönem, be-
nim için. halkı alabildiğineseıdiğim vehal-
ka olan borcumun bilincine vardığım bir dö-
nem olmuştur. Bizi. hele heleyoksul çocuk-
lan besleyen. koruyan. eğitip öğreten ve in-
sanyapan devlel değil halktı. Kutsal olan da
devlet değil. halktı. Halk. vanndan vermiyor.
kendisinde olandan vermiyor. yokundan ve-
rivordu. Bana verdiği ayakkabıyı, çamaşırı.
givsiyi kendisi. eşi ve öz çocukları giyemi-
vordu. Beni eğitip okutuyor. ama ne kendisi
okuyabilmiş nede çocuklanm okutabilmek-
ledir. Ben, işte böylebirhalka elbetborçluy-
dum ve böylesine borçlu olduğum halka ne
versem ve ne denli versem boreumu ödemis
olamazdım.
Bu borçlulukduygusu, bütünyaşamım bo-
yunca hep artarak sürdü ve vaşamımın ana
ekseni oldu. Bütün davrunışlanmda. çalış-
malanmda. her eylem ve edimimde bu gö-
rülür. Benim halksevgim. toplumsal borcu-
mun bilincine varmamdan kaynaklanır. Yıl-
largeçtikçe bu halksevgisi bende biçim de-
ğiştirdi. Halkımızın yüzde altmışı aptal ve
enayi diyecek bir yere geldim. Bu oranın
yüzde altmıştndan çok olduğunu da gördüm
ve anladım. Budeğişimin nasıl olduğunuye-
ri gelince, ilerde anlatınm. Şunu söyleye-
yim ki. halkıma olan borçluluk duygumda
eksilme değil. hep artma, boreumu ödeyeme-
dikçe daha çok artma olmuştur. Gerçekleh
gördükçe halk sevgimin salt biçimi ve anla-
mı değişmiştir. Borç, her zaman borçtur..
Ödenebildiğince ödenmeye çalışılmahdır.
'Fazıl Say' için sempozyum düzenleniyor
Kültür Servisi - Izmir'de bulu-
nan aktif sivil toplum örgütlen.
dünyaca ünlü genç pivanist Fa-
zdSay'ın sanatının sosyal boyu-
tunu ele alan bir senıpozv um dü-
zertüyor. Bugün saat !7.0û'de
Dokuzeylül Universitesi Loka-
li'nde düzenlenecek olan sem-
pozyumu gerçekleştiren sivil
toplum örgütlen ise şunlar: So-
roptimist International Avrupa
Seçilmiş Başkanı Ayla Selçuk.
Alsancak Soroptımist Kulübü
Başkanı Dilek Ozen, Izmir So-
roptınmt Kulübü Başkanı Zeh-
ra Basrıvalı. Kordon Soroptimist
Kulübü Başkanı Şenay Erdemir,
Ceşme Soroptimist Kulübü. Ka-
dın Hakları Koruma Derne-
ği'nden Engin Demir. Türk Ka-
dınlar Birliği İzmir İl Başkanı
Sermin Akman. Türk Anneler
Derneği İzmir Şubesi ve Zihin-
sel Özürlüleri Yetiştirme ve Ko-
ruma Vakfı Başkanı Gülsen Ke-
serman. Tülay Aktaş fşitme En-
gelliler Derneği, Damlacık Li-
ons Kulübü Başkanı Zuhal Yü-
cel. Ortopedik Özürlüler Reha-
bilitasyon Merkezi.
Fazıl Say'ın daha iyi tanınabil-
mesi için annesi Gürgün Say da
sempozyuma katılarak sanatçı
hakkındaki sorulan yanıtlaya-
cak.
Avrupa basınında ve Ameri-
ka'da kendisinden "21. yüzyıhn
en büyük piyanistlerinden biri
olacak" diye söz edilen Fazıl
Say, sanatını ve ününü bu ülke-
nin çagdaşlaştınlması için kul-
lanmayı amaçlıyor. Köy mey-
danlannda konser vermeyi plan-
layan Say, aynca lzmir'li genç
piyanist Emre Elidar'a yardım
elini uzatıyor. Bugün düzenle-
necek olan sempozyumda Fazıl
Say'ın yaşam ve sanat öyküsü-
nün yanı sıra gelecek planlan da
konuşulacak.
IŞDLDAK YE YELPAZE
ATİLLA BİRKİYE
Dil Üzerine - II
Türk Dil Kurumu, Devlet Tiyatroları'na gönderdi-
ği bir yazıda (19.3.1998), "dilimizi istila eden ya-
bancı kelimelere karşılıklar teklif etmektedir". Ku-
rum Başkanı Prof. Dr. Ahmet B. Ercilasun un im-
;
zaladığı yazının ekinde "tiyatro "y\a ilgili 118 sözcük
yer alıyor.
1983'teki düzenlemeyle, "Başbakanlığa bağlı bir
anayasa kutvluşu haline getiri/en" ve darbe sonra-
sı yapısı değiştirilen TDK'nin, -geçen hafta da be-
lirttiğimiz gibi- yabancı sözcüklere karşılık bulması
ve onu çeşitli kurumlara önermesi, dergisinde ya-
yımlaması "görevinin" gereğidir.
TDK'nin "önerisinde" bizce "haklı ve doğru" kar-
şılıklar yer almakla birlikte, birçok sözcük de "zor-
lama". Öte yandan, anlaşılan o ki Ingilizce ve Fran-
sızca'dan gelip "istila eden" sözcükler söz konusu
olmuş.
Daha önceden dilimizi "istila" etmiş Arapça ve
Farsça kökenli sözcükler, kurumun -herhalde- ilgi
alanının dışında!
•••
Bazı terimlere dokunmamak gerek; o terimlerin
(özellikle felsefe, psikoloji, edebiyat vb.) taşıdıklan,
yalnızca onlarta açıklayabileceğimiz anlamlan oluş-
muştur. "Diyalektik" gibi.
Yalnızca anlam açısmdan da değil; dildeki "kulla-
nım" açısmdan da bu böyle. Kurumun karşılık öner-
diği arketip, fenomen gibi.
Arketip'in karşılığı 7//rdrne/r"önerilmiş. (Yıllarön-
ceki sözlüklerinde de var.) Öte yandan prototip için
de ilkörnek öneriliyor.
Her ikisini aynı sözcükle karşılamak dogru değil,
yine bizi anlam kısırlığına sürüklüyor. Üstelik biri fel-
sefe (arketip), öteki psikoloji (prototip) terimi.
Absürd için de saçma. zırva. anlamsız öneriliyor.
Absürd komedi için de saçma komedi. Absürd ti-
yatro dilimize -ne yazık ki- saçma tiyatrosu olarak
girdi. Bir tiyatro tarzı niye "saçma" olsun! Beckett
saçma mı? Belki de "uyumsuz"!
Bienal, detone gibi yerieşmiş yabancı sözcükle-
rin karşılıklan da zorlama geliyor insana. Bienal için,
"yıl aşırı" öneriliyor. Verilen örnek de şöyle:
"Kasım ayında yapılacak olan Dördüncü YılAşı-
n Resim Sergisi'ne Türk ressamlan da katılacak."
Kim bilir dünyanın dört bir yanında bienal olarak
bilinen, bizde yıl aşırı olarak tutar!
Detone karşılığı ise "perdesizleşmek veyaperde-
si bozulmak" olarak yazılmış. Ne yani Konserde
şarkıcının sesi perdesizleşti" mi diyeceğiz?
Dil Kurumu, sözcükleri önerir ama, o sözcükler di-
le öyle kolay kolay girmez. Disk için teker, disket için
tekercik, disjokey için tekerçalarcı, disk-player için
tekerçalar önerilmiş. Bu tür sözcüklerin, hele hele
halkın kullandığı dilde yaygınlaşması çok güç.
Idol, karizma, hit için önerilen sözcükler "anlamı"
taşımıyor! Idol için mini put, put önerilmiş. Verilen
örnek de şöyle:
"Sonuçta hepimiz bize bu hayat kültürünü veren
putlanmıza (mini putlanmıza) sadığız."
Oysaki, fdol'ün yüklendiği anlam çok farklı. Put'ta
mistik bir hava var. "Safiye Ayla bir dönemin mini
putuydu" demek bana doğru gelmiyor.
Benzerşekilde karizma da öyle. Karizma için "bü-
yüleyici özellik" denilmiş. Örnek de şöyle: "Atatürk,
büyüleyici özelliği olan bir önderdir."
Büyüleyici, daha çok dişil bir anlamı ve gizemi im-
liyor. Karizma ise bilgelikten doğan bir etkilemeyi
içeriyor.
Hit için gözde denilmiş. Ömekler: "Sanatçının
son parçası gözde oldu. Yönetmenin son filmi göz-
deliğe aday gösteriliyor." Örneklerin "kötü" olması
bir kenara -ne demek gözdeliğe aday gösterilme-
si-, hit, sanki birçok gözde içinden yükselen bir
"gözde"yi imliyor.
Böyle daha birçok sözcük var Dil Kurumu'nun
"teklifinde". Matine için "gündüzlük", suare için de
"akşamlık" önerilmiş!
• • •
Anadilini güzel konuşmak, güzel yazmak gibisi
yoktur! Dilin "istilasına" da bir yazar olarak tabii ki
karşıyız. Ancak, karşılıklar bulunurken "mantığı doğ-
ru oluşturmak" gerekir.
An birTürkçe kullanmak -özellikle de edebiyat di-
lini an bir dille oluşturmak- en güzeli.
Bu da köklerini Nâzım Hikmet'te bulur!
Bilkent
Orkestrası ve
Nalan Altmörs
Kültür Senisi-İstanbul
Kültür ve Sanat Vakfı tara-
fından düzenlenen 26.
Uluslararası İstanbul Mü-
zik Festivali bu akşam Bil-
kent Seniöni Orkestrası'nı
ve Nalan Altınörs'ü konuk
ediyor.
Atatürk Kültür Merkezi
Büyük Salon'da saat
19.00'da izle> ıcılerle bulu-
şacak olan Bilkent Senfo-
ni Orkestrası'nı Cem Man-
sur yönetiyor. Mezzosop-
rano Catherine W'\TI-RO-
gers'ın katıldığı konserde;
Bizet'nin "L'Arlesienne
Süitleri'nden 5 Bölüm',
BerHoz'un 'Les Nuits
d'Ete, Op.7'(YazGecele-
ri), Korsakof un 'Şehrazad
Senfonik Süiti. Op.35"
başlıklı yapıtlan yorumla-
nacak.
Bilkent Universitesi
Müzik ve Sahne Sanatlan
Fakültesi'nin özgün bir sa-
nat projesi olarak Prof. Er-
sin Onay öncülüğünde
1993'te İcurulan Bilkent
Senfoni Orkestrası. Türki-
ye dışında 12 ülkeden 120
sanatçıdan oluşan Türki-
ye'nin ilk özel, akademik
ve uluslararası sanat toplu-
luğu.
Festivalin 'Geleneksel
Müzik' bölümünde Nalan
Altınörs saat 21.30'da Ata-
türk Kültür Merkezi Kon-
ser Salonu'nda solo kon-
ser verecek. Altmörs'ün
konserde seslendireceği
yapıtlardan bazılan şöyle:
Şekerci Cemil Efendi'nin
'Bir nigah et ne olur hali-
me',A«ıiAnıl'ın "Rüya gi-
bi uçan yıllar', ,\rif Sami
Toker'in 'Çıksam şu dağ-
lann yücelerine'. Dede
Efendi'nin 'Ey büt-i nev e-
da". Selahattin Pınar'ın
'Birbaharakşamf. Şükrü
Tunar'ın "Söyleyemem
derdimi kimseye'. Teoman
.•Mpay'ın 'Nasıl geçti ha-
bersız'. Muzaffer Ilkay'ın
"Gönül penceresinden* ve
Erol Sayan'ın 'Kalbe do-
lan o ilk bakış". Eğitimini
Ankara ve lzmir'de ta-
mamlayan Nalan Altınörs.
1981de TRT tarafından
Türkiye genelinde açılan
sınavı kazanarak bir çok
Türk müziği sanatçısının
yanısıra Ferit Sıdal. Kutlu
Payaslı. \"ılmaz Yüksel ve
Ahmet Hatipoğlu ile eğı-
tim gördü. 1983'te İzmir
Radyosu'nda ses sanatçısı
olarak göreve başlayan sa-
natçı. 1992'de bu görevin-
den aynldı. Bugüne kadar
sayısız konser veren sanat-
çının repertuvannda ge-
nellikle neo- klasik yapıt-
lar; seslendirdiği besteci-
ler arasında ise Seiahattin
Kavnak, Selahattin Pınar,
Dramalı Hasan. Şükrü Tu-
nar. Yesari Asun Arso>' ve
Avni Aml önemli bir yer
tutuyor.