Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet
tmtiyaz Sahibi: Berin Nadi
Genel Yayın Yonetmenı Orhan Erinç
• Genel Ya>ın Koordınatoni HikmetÇe-
tinka>a • Yaznşlen Müdürü: İbrahim
Vıldız 9 Sorumlu Müdür Fikret llki/
0 Haber Mcrkezı Muduru Hakan Kara
0Gorsel Yonetmen. Fikret Eser
Dış Habcrlcr Şinasi Danışoğlu • kıhbarat Cengiz
\ ıldırım # Ekonomı Mehmet Saraç • Kültür
Handan Şenköken 9 Spor Abdülkadir Vücelman
• Makafcler Sami Kjraören • Duzeltme Abdulbh
> a/ıcı 9 I otoğral F.rdoğan Köseoğlu •Bılgı-Belge:
Edibe Buğra 0 > urt 1 laberlcn Mehmet Faraç
Yavın Kurulu İlhan Selçuk
(Başkan). Orhan Erinç, Okta>
Kurtböke, Hikmet Çetinkaya,
Şûkran Sııner. Ergıın Balcı,
İbrahim Ytldız, Orhan Bursalı.
Muslafa Balbav. Hakan Kara.
AnkaraTemsılcısı Mustafa Balbav Atatürk BuK arı No
125.Kat4.Bakanhklar-Ankdralel 4195020 i 7 hat), Faks:
4195027 • lzmır Temsılcisı Serdar Kızık, H Ziya
Blv. 1352S 2 3Tel 4411220, Faks 44191170Adana
Temsilcısı ÇetinYiğenoğlu, İnönuCd 1I9S No I Kafl.
Tel. 363 12 11. Faks. 363 12 15
Muessese Mudunı Cstün Akmen 9
Koordınatör Ahmet Korulsan •
Muhasebe Büfent Vener«ldaa- Hüsnin
Gürer • Ijlennc Önder Çelik • Bılgı-
lilem \ail Inal • BılgMvar Sıstem
Mfirröet Çiter • Sanş Fazilet Kuza
MED\ V C: # Yonelım Kunılu
Başkanı - Genel Mudur Gfilbin
Erduran # Koordınatör Rcha
Işıtman 0 Genel Mudur Yardımcısı
ScvdaÇoban Tel 514 07 53 -
5139580-513846041,FaU 513M63
Y*tnnU\an >e Basan: Yeru Gun Haber \jansı Basın ve Ya>ıno!ık ^ Ş
TüAocagıCad 39 41 Cagaloglu 34334 Ist PK. 246 Istanbul Tel (0 212) 512 05 05 120 hai) haks <U 1\2) 513 85 95
1 HAZİRAN 1998 Imsak: 3.30 Güneş: 5.27 Öğle: 13.09 Ikindi: 17.06 Akşam: 20.36 Yatsı: 22.25 w ww.cumhuriyet.com.tr
Gazeteciterin
GAP gezisi
• ŞANLIURFA(AA)-
Valiliğin davetı üzerine
çeşitli gazetelerden köşe
yazarlan ve üst düzey
yöneticilerden oluşan 30
kişilik gazeteci grubunun
katıldığı GAP gezisi
tamamlariui. Tiirkiye
Gazeteciler Cemiyeti
Başkanı Nail Güreli ile
gruptakiler, Vali Şahabettin
Harput ve 20. Zırhlı îugay
Komutanı Tu|general Salih
Güloğlu'nu makamlannda
ziyaret ederek, gezi için
teşekkürettiler. Gazeteciler
adına kısa bir
değerlendirme yapan Nail
Güreli, GAP'ı veGAP'ın
getirdiklerini yerinde
gördüklerini ve bundan da
son derece memnun
olduklannı belirttı.
Vakıf
üniversiteleri
• ANKARAÇAAJ-
Yüksek Öğretim Kurumu
Başkan lığınca hazırlanan
ve yürürlüğe giren
yönetmelik uyannca, vakıf
yükseköğretim
kurumlanndan fakülte,
enstitü ve yüksekokullar;
kanunla veya Yüksek
Öğretim Kurumu ve Milli
Eğitim Bakanlığı"nın
önerisi ile üniversiteye bağlı
olarak ve sayısı üçü
geçmemek şartıyla
Bakanlar Kurulu karanyla
kurulabilecek. Vakıf
yükseköğretim kurumlanna
öğrenciler merkezi
yerleştirme sistemiyle
ahnacak.
Özürliilerle
dayanışma
• İstanbul Haber Seryisi -
Istanbul Millı Eğitim Özel
Rehberlik Başkanlığı ve
Erenköy Lions Kulübü
işbirliğiyle gerçekleştirilen
"Özürlülerle Dayanışma ve
Atletizm" yanşması,
Burhan Felek Spor
Kompleksi'nde yapıldı
Istanbul'daki 32 özûrlü
okulundan 350 özürlünün
katıldığı atletizm
yanşmasında 80 metre
koşusunda işitme, görme ve
zihinsel özürlüler değişik
kategorilerde yanştılar.
Polis Hastanesi
balosu
• İstanbul Haber Servisi -
Polis Hastanesi Yaptırma ve
Yaşatma Derneği'nin 28.
kuruluş yıldönümü
dolayısıyla Polat Rönesans
Oteli'nde dün bir balo
düzenlendi. Baloya katılan
Emniyet Genel Müdürü
Necati Bilıcan, polisi Türk
insanının gönlüne
yerleştirmeyi
amaçladıklannı. çünkü
polis teşkilatının ancak o
zaman güçlü olabileceğini
kaydetti.
Çevre bilinci
• ADAXA (AA) - Çevre
Bakanı Imren Aykut,
Adana'daki ıncelemelen
sırasında gazetecılenn
sorulan üzerine yaptığı
açıklamada, çevre
sorunlannın bireysel
mücadeleyle
çözümlenemeyeceğine
inandıklannı, bu nedenle
Türk-tş. DİSK ve Hak-lş gibı
işçı konfederasyonlanyla
işbirlığıne gittıklerinı ve
protokol ımzaladıklarını
söyledı.
Çok Taraflı Yatınm Anlaşması, anlaşmazlık durumunda davayı uluslararası mahkemelerde açma fırsatı verecek
Niüdeerci şirkeder yargıdaıı kaçıyor
ÜMÎTOTAN
İZMİR - Akkuyu'ya nükle-
er santral yapmak için ihaleye ka-
tılanfirmalarTürkiye'ye "Çok
Taraflı Yatınm Anlaşması"nı
imzalatma telaşında. Nükleer-
cilerbu yolla Türk yargısını dev-
re dışı bırakıp, Bergama ve Alı-
ağa'da ortaya çıkan "sorunlan'"
yasamak istemezken, Doğu Ak-
deniz Çevrecileri, "Konuyu ulus-
lararası alana çekmeye çahşan-
lara verilecek en küçük ta\ u bu-
gün Akkuyu'yu ve Bergama'yı,
yann tüm ülkeyi Batı'nın ulus-
lararası çöplüğü durumuna ge-
tirecektir" uyansında bulundu-
lar.
Türkiye'de çevreyle ilgilı ya-
salann yaşama geçinlememesı,
mahkeme kararlanna başta hü-
kümetler olmak üzere çevreyı
korumakla yükümlü hiçbir ku-
ruluşun uymaması, nükleer lo-
biyi yetennce rahatlatmıyor. Ali-
ağa'ya kurulmaya çalışılan ter-
mik santralın yöre halkının ey-
lemleriyle engellenmesi, Ber-
gama Ovacık'ta altıncı firma-
nın "başmagetenler'", nükleer lo-
biyi kesin ve "baş ağntmaya-
cak" bir yöntemin gerçekleştı-
rilmesi çalışmalannayönlendi-
riyor. Türk hükümetleri Yata-
ğan, Yeniköy ve Kemerköy'de ol-
duğu gibi Danıştay kararlannı
uygulamıyordu. Bergama için
verilen karann yaptınmını hiç-
bir bakanhk üstlenrruyordu Tüm
bu gelışmeler nükleer lobı için
"iyi'" işaretlerdi, ancak mılyar-
larca dolan Akkuyu"ya gömüp
yanda kalmayı istemiyorlardı.
Kesin çözüm, Türk yargısını
"bertarar1
etmektı. 29 OECD
ülkesinın ımzalayacağı "Çok
Taraflı Yaünnı Anlaşması" san-
ki nükleer lobı ıçın hazırlanmış-
tı. Bu anlaşma uluslararası söz-
• Akdeniz Çevrecileri, "Konuyu uluslararası alana
çekmeye çalışanlara verilecek en küçük taviz bugün
Akkuyu'yu ve Bergama'yı, yann tüm ülkeyi
Batı'nın uluslararası çöplüğü durumuna
getirecektir" uyansında bulundular.
leşmelerde bir anlaşmazlık çık-
tığında konuyla ilgili dava, ül-
kelerın mahkemelerinde değıl.
uluslararası mahkemelerde açı-
labılecektı. Bütün ışadı "Llus-
lararası Tahkim"e çıkan bu ya-
saya Türkiye'nın ımzasını attır-
maktı. Böylece ortada ne yöre
halkı, ne çevre örgütlen. ne mah-
kemeler. ne Danıştay kalıyor,
sorun "dışanda" hallediliyor-
du.
Hükümete baskı
Akkuyu'va nükleer santral
vapmak ıçın ihaleye katılan. ba-
şını ABD, Kanada ve Alman-
va'nın çektigı üç konsorsiyu-
mun yetkilileri Yılmaz hükü-
metine baskıyı sürdürüyorlar.
ABD Ticaret Bakanı'nın Tür-
kiye temaslan. Enerji ve Tabıi
Kaynaklar Bakanı CumhurEr-
sümer'ın yanına iki Danıştay
üyesıni de alarak ABD'ye git-
mesinin altında "Tahkim Yasa-
SJ" çalışmalan yatıyordu. Yalnız
"çok küçük bir aynntı" vardı.
Anayasanın 155. maddesi Danış-
tay ı koruyan bırmaddeydi. Bu
maddenın TBMM'de değıştiril-
mesi gerekiyordu, gerisi kolay-
dı. Nükleer lobi son günlerdeki
tüm çalışmalannı bu yönde yo-
ğunlaştınyordu.
Enerji veTabii Kaynaklar Ba-
kanlığı Müsteşan Yurdakul Yi-
ğitgüden. ihaleye giren fîrmala-
nn ülkelerinde nükleer santral-
lan gezip gördükten sonra dü-
zenlediği basın toplantısında ka-
muoyunu rahatlatıyor, "Fırma-
lar hazır, finansmanlan da ha-
zır görünüyor. Santralın temeü-
ni 1999'da atabiliriz"' diyordu.
Oysa temelı atılacak santralın
ÇED raporu yoktu, Çevre Ba-
kanlığı görmezden geliyordu.
Ihaleyi değerlendirecek danış-
man ülke olan Hindistan'ın işi-
ne son venlmiş, yeni bir danış-
man da bir türlü bulunamıyor-
du.
Hukukçular bu şartlarda ya-
pımına başlanacak bir santralın
yanda kalacağına ve Danış-
tay'dan çıkacak bir kararla yatı-
nma harcanan paralann boşa gi-
deceğıne dikkat çekip nükleer lo-
biyi sürekli uyanyorlardı.
Nükleerciler "Tahkim Yasa-
sı"yla ilgili pürüzlerin bir an ön-
ce ortadan kaldınlması için ça-
lışırlarken yetkiiiler bu yasayı
ve gelişmeleri kamuoyunun bil-
gisinden uzak tutmaya çalışı-
yorlar. Ancak Akkuyu'da nük-
leer karşıtlannın kurduğu büro
yöre halkını sürekli bu konuda
bılgilendinp uyanyordu.
Doğu Akdeniz Çevrecileri de
nükleer inatlanndan vazgeçme-
yenleri uyarmayı sürdürecekle-
rini belırterek "Akkuyu ve Ber-
gama konusunda doğan tepki-
leri ve.vasal engetleri ortadan kal-
dırmak için uluslararası alana
çekmeye çalışanlara, bu emelle-
rini gerçekleştirmek için verile-
cek en küçük bir taviz, Türki-
ye'nin ulusaldevletyapısında aç>-
İacak bir delik olacaktır. Açık
oian bu gedik, bugün Akkuyu'yu,
Bergama'vı, yann tüm Türki-
ye'>i Batı'nın uluslararası çöplü-
ğü haline getirecektir" dediler.
Lagerfdd'den 'beyaz'adönüş
Çeviri Servisi - Moda
dünyasının en ünlü isimle-
rinden Karl Lagerfeld.
uzun arkadan bağlı saçla-
n, siyah giysilen ve göz-
lüğü ile de dikkatleri üze-
rine çekmeyi her zaman
başardı. Oysa son aylarda
onu artık alışılmış sıyah
ceketıyle görmek müm-
kün değil. Lagerfeld. bır-
denbire sadece 'beyaz' gı\ -
meye başladı. Bunte dergı-
si ile yaptığı söyleşıde bu-
nun nedenini saçlanna sür-
düğü pudranın kepek gıbı
ceket omuzlarına dökül-
mesıne artık tahammül
edemediğı olduğunu söy-
leyen modacı, geçmışı \e
iç dünyasıyla ilgili ılginç
itıraflarda da bulundu.
Çocukluğunun kolav ol-
madığı halde eğlenceli geç-
tiğıne inanan Lagerfeld.
annesinin onun gözlük tak-
masına miyop olduğu hal-
de izin vermediğini \e >e-
teneksiz bulduğu için piya-
no çalmasını yasaklayarak
onu -daha az gürüllü çı-
karrtığı gerekçesıyle- re-
sim yapmaya zorladığını
anlatıyor. Annesi sigara iç-
mesini de elleri çirkin ol-
duğu ve sigara içerken da-
ha çok öne çıkacaklan için
istememiş. Ancak her şe-
ye rağmen annesini çok se-
ven modacı, löyaşındayi-
ne annesinin 'önerisijle'
e\ i terk ettikten sonra da en
çok annesini özlemiş.
Saçlara pudra
Kendi alışkanlıklarına
mızahi bir çerçeveden ba-
kan 62 yaşındaki Karl La-
gerfeld, saçlarını sürekli
pudraladığı ve her sabah
kuru spray şampuan ile te-
mizlediği için onları sık
yıkama ihtiyacı duymuyor.
Çocuklan çok seven, ancak
baba olmak için çok geç
kaldığını söyleyen Lager-
feld. çocukluğundan bu ya-
na kendi dış görünüşü ile
çok ilgıliymiş.
Sevgilisi And> War-
hol'dan aynldıktan sonra
bir ınüddet içine kapanan
\e aşın kilo alan modacı,
son aylarda 12 kilo vererek
eski formuna kavuştuğu
için çok mutlu
Defilelerinde Cindy Crtmford, Claudia Schiffer gibi ünlü
mankenlerle çalışan Lagerfeld (üstte) artık bevaz gi> iyor.
Devlet ve sivil örgütler işbirliğine gecmeli'
ÇYDD'den güneydoğu
için çözüm önerfleri
e-posta : tan (a prizma. net. tr
İstanbul Haber Servisi - Çağdaş Yaşamı
Destekleme Derneği (ÇYDD) Genel
Başkanı Prof. Dr. Tûrkân Saylan,
Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin bir an
önce kalkındınlabilmesi için devlet, sivil
toplum örgütleri, yerel yönetimler
arasındaki duvarlann
yıkılması, işbirliğine
gidilmesi gerektiğini
vurguladı.
ÇYDD'nin düzenlediği
"Türîdyemizin Geleceği İçin
El Ele" adh iki günlük
sempozyum sona erdi.
Güneydoğu bölgesindeki
bazı kaymakamlann da
katıldığı sempozyum
sonunda Saylan, dün bir
sonuç bildirgesi yayımladı.
Güneydoğunun geliştirilebilmesi için
ÇYDD'nin getirdiği öneriler şöyle:
- Kırsal kalkınma bir devlet politikası
olmalı. Oy sağlama aracı olarak yanlış
uygulamalar tamamen yok edilmelidir.
- Kırsal kalkınma projeleri bölgeye özgü
• ÇYDD'nin
düzenlediği
sempozyumun
sonuç
bildirgesinde,
kırsal kalkrnmanın
devlet politikasına
dönüştürülmesi
gerektiği belirtildi.
koşullar dikkate alınarak halkın
kahlımıyla yapılmalı. ;
- Köy işlerinden sorumlu Devlet
Bakanltğ] elindeki sondaj aletleri,
kepçeler bir dakika boş durmamaİL
- Devlet ve halk olarak kırsal kesime
yolladığımız yöneticilere
güvenmek. moral vermek ve
para akışlannı sağlamak
zorundayız.
- Eğitim kırsakla her seyin
önündedir.
- ÖgTetmen açığının
kapanması için yeni
yöntemler gerçekleştirilmeli.
-11lere mutlaka uzman
hekimler gönderilmeli.
- Gereksiz hastane, sağlık
ocaklan yapılmamalı.
- Sivil toplum kuruluşlan, o yörelerle
bütünleşmeli.
- Üniversitelerde kırsal kalkınma
çalışmalan yapılmalı.
- Medyanın konuyu gündemde tutması
sağtanmalı.
C e c e n h a f t a g o r e v i n d e n a y r ı l d ı
KOSGEB Başkanı Akgül'den
memurlara ilginç uyanlar
CAN GAZ\LC1
ANKARA - Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı'na bağlı Küçük ve Orta
Ölçekli Sanayileri Geliştirme Dairesi
Baskanhğı'nda (KOSGEB) çalışan
memurlara. duvarlara asılan yazılarla,
"Bir anlık zevk için namusunuzu
lekdemeyin" uyansında bulunulduğu
öğrenildi. Yazılan astıran ve geçen
hafta görev inden aynlan Başkan Aziz
Akgül. yazılan eğitim aracı olarak
kullandıklannı belirtirken "Birşpför
atanmak için bakana telefon ettiriyor
bana. Ayıp değil mi" göriişünü dile
getirdi.
Sanayi ve Ticaret Bakanı Yalım Erez'e
bağlı devlet kuruluşlanndan olan
KOSGEB'de, geçen hafta istifa eden
Başkan Aziz Akgül'ün, kurumun
duvarlanna astırdığı yazılarla
çalışanlara "namuslannı
lekelememeteri" yönünde şaşırtıcı
uyanlarda bulunduğu ortaya çıktı.
Akgül, başlattığı ilginç uygulamayla
çalışanlardan rüşvet almamalannı ve
torpil yaptırmaya çalışmamalannı da
istedi. Akgül, hazırlattığı yazılann
başkanlığın her bölümünün göriinen
yerlerine asılması talimatını verdi.
Memurlarca şaşkınlıkla karşılanan
yazıda, "Şerefle bitirilmesi gereken en
ağır görev hayarrır. Bu nedenle bir
lokma ekmek için şerefini ayaklar
altina almaya, bir anlık zevk için
namusunu lekelemeye, bir zamanlık
mevki için ayak öpmeye, günlük
menfaatlar için faziletini karartmaya
değmez" uyanlannda bulunuluyor.
Çalışanlar, Akgül'ün birimleri tek tek
dolaşarak asılan yerleri denetledığini
söylediler. Görevini sürdürüyorken
Cumhuriyet'in konuya ilişkin
sorulannı yanıtlayan Akgül, "Bazen
böyle reçeteier gerekiyor. tnsanlann
önüne böyle şeyler getirince daha güzel
oluyor. Dolayısıyla onlan birer eğitim
aracı olarak kullanıyoruz" dedi.
Akgül, KOSGEB çalışanlannın
yazılardan rahatsızlık duyduğunun
anımsatılması üzerine, "Orada diyoruz
ki 'Üç kuruşluk görev için kendinizi
ayaklar altina almayın.' Doğnı değil
mi? Ne diye milletin eteğini
öpüyorsunuz. Buna ihti\aç \ar mı?
Oturun kariyerinizle, vasfınızla bir
yerlere gelmeye çalışın. Beyninizi
kafanızı çalışonn. Bir şoför atanmak
için bakana telefon ettiriyor bana. Ayıp
değil mi" diye konuşru.
Suskun
kalmak
kadmlan
hasta
ediyor
İSTANBUL (ANKA)
- Ataerkil yapının ege-
men olduğu toplumlar-
da özellikle kadınlar;
duygu, düşünce ve is-
temlerini sözle ifade
edemıyor. Uzmanlara
göre sürekli susturulan,
bıreyselleşmesi engel-
lenen kadınlarda beden
dili gelişiyor.
Çapa fıp Fakültesi
Psıkiyatri Ana Bilün Da-
lı Başkanı Prof. Dr. Se-
datÖzkan, ataerkil ya-
pının egemen olduğu
toplumlarda özellikle
kadmların, serbest dü-
şünemediğine, duygu,
düşünce ve istemlerini
sözle ifade edemedikle-
rine dikkat çekti. "İç
düm alannda ve yaşam-
lannda bir se> ler iyi gh-
mhordur. fakat bunun
farkında değiller" diyen
Özkan. duygu. düşünce
ve arzulann sürekli ola-
rak biriktirildiğini vur-
guladı. Sözel dil kulla-
nılmayınca beden dilinin
devreye girdiğini belir-
ten Özkan. şöyle devam
ettı:
"Hastahk hastalıgı
Türkiye'de kadınlarda
daha fazla görülüvor.
Çok tipik duvgu ifade
yetersizliği v an Bilinçal-
tındaki öfke, arzu, öz-
lem ve beklentilerini,
duygu ve düşüncelerini
ifade edemiyorlar. Bu
durumda karşımıza,
kültürv bağlı olarak or-
ganik zemini olmayan
fiziksel \akınnıalaria ge-
livorlar. V a\ gın ağn, ba-
yılma halleri. mide, ba-
ğırsak şikâvetieri, terie-
me, boğaz ağnsı gibi bo-
zuklukiar ortaya çıkryor.
İncetemeler sonucunda
herhangi birorganik bo-
zukluk ortaya çıkmıyor"
Hekımlere önenlerde
bulunan Prof. Özkan, bu
tıp rahatsızlıklarla ge-
lenlerin öncelikle kendi-
lerini ifade etmelerine
yardımcı olunmasını ıs-
tedi.
SÖYLEŞİ ATTİLÂ İLHAN
O Kuşağın 'Kılıç Artıkları'
Geceyansına yakın bir saatte, çıkıp gelmişlerdi,
hiçbirini tanımıyordum; bilinmez hangi önse-
ziyle, solcu 'fraksiyonlardan' birinin, 'beyin takımın-
dan' olduklannı anladım, buyur ettim.
Ankara, 12 Eytül öncesı: sabaha karşı, kenar ma-
hallelerden, silah seslen işitiliyor; fakülte kapıların-
da, öğrenci cesetteri, şehrin meydanlannda panzer-
ler. ister istemez, 'silahlı eylem' üzerine konuşaca-
ğız; 65'ten beri, ısrarlaterorizm sarmalının, 'faşizmi'
getıreceğini yazıyorum; ulusal demokratik devrimi-
ni, -yanm yırtık da olsa- başarmış bir ülkede, -hele
ecnebi işgali yoksa-, silahlı eylemın 'tutmayacağı-
nı': kimse anlamak istemiyor; bunlar da, öyle!
Kanıt diye ileri sürdükleri 'devhmler', gerçekte be-
nim kanıtlanm: Tito, Mao, Hoşiminh, 'ecnebi' iş-
galciye karşı bir anti/emperyalist kurtuluş savaşını;
demokratik ve sosyalist, iç içe bir devrim sürecine,
dönüştürmediler mi? Eğer ilk Dünya Savaşının ya-
rattığı koşullar olmasaydı, acaba Lenin ve Trotskiy,
Kerenskiy'den bolşeviklığeatlayabilirlermiydi? 'Sis-
tem', (başta Ingiltere), beyaz ordular'\a (Denikin,
Vrangel, Kolçak vb.) dışardan' müdahale etmesey-
di; acaba, Rusya halklan, 'Kızıllar'a destek verir miy-
di? 'Silahlı eylem', 'ateş sofrasını', önce halkın kur-
ması demek değil midir? Anadolu Ihtilâli'nde böy-
le olmadı mı? Halk 'sivil demokrasiye' henüz ısınır-
ken, onu dağlara çağırmak, neticede, 'ara rejimle-
re' davetiye çıkarmak manasına gelmez mi?
Inandırabilmiş miydim? Sanmıyorum. Sonradan
beni asıl düşünciüren, onlann 'silahlıey/em'fikr-i sa-
biti olmadı; '68 Hareketi'nin asıl büyüktheme'leri-
ne, ne kadar ilgisiz ve duyarsız olduklannı, farket-
mek oldu. Aksi halde, benimle asıl bunlan konuş-
mak istemezler miydi?
Şimdi gülüyorsunuz, ama...
Çünkü, 6O'lı yıllann ilk yansında; Paris'ten, hem
Yön, hem Varlık dergilerine, -sonradan 'Hangi
Sol?' başlığı altında kitaplaştıracağım- yazılan ya-
zıyordum; bunlar, üç nokta çevresinde dönüyordu:
a/ Bata'lı 'gelişmişter'deki, fikir cereyanlan; bu ara-
da, sosyalizm üzerindeki yeni tartışmalar; b/
marksist estetik teorisine, bu teorinin dryalek-
tiğine göre, 'ikinci yeni' adı altında, Türkiye'de
yapılan edebiyatın, 'ilerici' değil, ancak 'biçim-
ci' sayılabileceği! c/ Frankfurt Filozoflan, onla-
nn dürtüsüyle Feminizm'in yükselişi ve Cinsel
Devrim'in kaçınılmazlığı!
Şimdi gülüyorsunuz, evet: bu theme'ler, sonra-
dan Bat'daki '68 Hareketi'nin ana theme'leri ol-
muştur; Türk intelligentsia'sı, 40 karanlığı ndan, işe
yarar birteorik birikim devralmamıştı; '61 Anayasa-
sı'nın getirdiği 'nisbîserbestlik'ten de, böyle bir bi-
rikim için, akıllıcayararlanılmıyordu: yalan yanlış bir
çeviri furyası başlamıştı; o furyada, temel klasikler
bile, liderlere ve örgütlere göre tahrif edilerek yayım-
lanıyordu. Bir kere bundan, 'Hangi Sol'daki sorun-
ların, 68 Kuşağı'nın ana sorunları olduğunu anlaya-
mamışlardı ya, bunun bir de 'ama'sı var...
KUTV kuşağına, o kuşağın yetiştirdiklerine oran-
la, 60'lı yıllarda oluşan 'militan' türü, akla ziyan bir
'bağnazlık' içindeydi: hem bilmiyor, hem bilmediği-
ni bilmiyor, hem de her düzeyde, her çeşit 'yargısız
Infaz'dan vazgeçemiyordu; marksist aydın, diyalek-
tikyöntemle, objektif koşullann sentezini yapan '£>/-
linç aydını' mıdır; yo, hayır, bizdekiler 'ümmet' (fe-
odal) üst/yapısının, dogmatique 'inanç' aydını ka-
tılığı içindeydiler: ümmet kültüründeki 'na's/ar'ın ye-
rini, Stalin'ci, Mao'cu, Giap'çı dogmalar almıştı;
aksiyon sarhoşluğu öne çıkıyor, geniş kapsamlı ve
derinlemesinetahlilleryerine, aynenTanzimat'tave
Meşrutiyet'te olduğu gibi- 'ecneö/'den aktarma
'şablonlar' düşünmek yerine geçiyordu.
Ne kadar paralellik kurarsak kuralım, bizim '68
kuşağı'nın o yıllardaki doktrin tartışma ortamı, ger-
çekte, gelişmişlerdeki '68 Kuşağı'nın doktrin tartış-
ma ortamı değildi; Avrupa'daki solun 30'lu yıllarda-
ki tartışma ortamıydı; yoksa, 'Hangi Sol?' gibi, son-
radan XX. yy'ın ikinci yansına hükmedecek bütün the-
me'leri -iyi kötü, fakat bağımsızca- tartışma günde-
mine almış bir kitaba, sadece 'silahlı eylem'; ya da
(Moskova'ya ya da Pekin'e) Vfaaf sosyalizmi' açı-
sından bakrnak, mümkün olabilir miydi?
Daha da hazin olan nedir?
Otuz yıl, bir ömür...
I O 8 Hareketi' sonradan -yalnız bizde değil, 'Ba-
D tı'da da-, o büyük sorunlan, diyalektik bir bü-
tünlük ve tutarlık içinde değerlendirememiş; 'sahte
/deo/o///er'oyununagelmiştir. Hele, bizimkiler, göru-
lecek şey!
12 Eytül sonrası, 'Pera yabancılaşmasının', ina-
nılmaz bir hızla 'ürettiği' kadın/erkek eşcinseller kim-
ler?; işin 'fikriyatını' kimleryapıyor?; tıraşlı enseleri,
kesik saçlan, dumanlı pipoları ve mühmel kılıklany-
la, 'ert(e/(düşman/'feministliği kimlersavunuyor? Kim-
ler, birdenbire ülkemizin 'çevre kirtiliğinden'batt.\()\-
nı keşfetti de, Bodrum çevresi plajlarından pet şi-
şe toplayarak, 'geleceğimizi' kurtanyor? '68 Kuşa-
ğı'nın 'kılıç artıkları' değil mi, Allah aşkına? Yanına
kibritleyaklaşırsan, alkolden tutuşabilecekeski 7de-
ologlan'; özgüriüğü, sorumsuzlukzanneden, post/mo-
dern 'sanatçılan'; 'adalet'\e, 'ihanefm sınınnı kanş-
tırmış 'sivil toplum' 'ilehcilerini', hiç saymıyorum.
Otuz yıl, bir ömür! Eğer, otuz yıl sonra, Fransız te-
levizyonunda seyrettiğim Alain Krivine, o badire-
nin günümüze intikal edebilmiş, 'tutariı've 'sağlam'
tek 'aydını' olarak görünüyorsa: bunda elbet diya-
lektik düşünebilmenin, -yâni, 'mefod'un-; bu işi, ob-
jektif koşulları içinde yapabilmenin, -yâni 'gerçek-
çiliğin'- büyük rolü vardır.
httpV/ www. prizma.net tr/ A İLHAN
http://vww.eda.tr/-bilgiyay/yazar/ailhan.htlm