25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 HAZİRAN 1998 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 13 Gazi Üniversitesi ltetişim Fakültesi öğ- retim iivesi Doç. Dr. İVilgün Gürkan. ye- ni çıkan "Türidye 'de £>emokrasiye Geçiş- te Basın " adlı kita- bmda ne güzel söy- lüyor. "Doğru haberalma, doğru bilgilen- nte ve detnokrasinin ön koşulu olan si- yasal katılımı sağlayıp sürdürme ara- sında birbirini güçlendiren bir ilişki vardtr." Demek istiyor ki Doç. Gürkan. doğ- ru haber alamayan, doğru bilgilenme- yen bir toplumda "siyasal katılım " tam anlamıvla gerçekleşmez. güdük kahr. Çeteler. gelirdağıhrm adaletsizliği, sis- tetn tarnşmalan arasında allak bullak olmuş Türkiye'de durum ne.' Açahm Tiirkive Gazeteciler Sendikası nin ön- ceki gün yapılan Ankara Şube Kongre- si 'nesunulan çalışma raporunu, satırsa- tır okuyahm: "Günümüzde, dincisinden solcusu- na, liberalinden milliyetçisine, hangisi- ISIK KANSU Siyasal katılım ve basınyasal çizgide yayıtı politikası izierse iz- lesin, basın-yayın kuruluşlannın hemen hemen tümü sermayenin egemenliği altına girmişrir. Yayın söylemi ne olur- sa olsun, gazetecilik sektöründeki bir işletmenin çalışma esasları, piyasa ko- şullarma uygun vahşi kapitalist yön- temlerdir. Basın-yayın sektöründeki rekabet 'lekelci rekabet 'tir; iki patron üç biiyük gazetenin ve aynı şirketler grubuna ait televizyonlarm sahibidir. Bu iki grup, toplumun yüzde 80 'inin haberalma hakkını kontrol altında tu- tarken sayıları yüzlerle ifade edilen bir boyuta ulaşan diğer gazete ve televiz- yonlarm varhğının basın özgürlüğü anlamına geldiğini ileri sürmek son dereceyanıltıcı olacaktır. Böyle birpi- yasada, pazar payının çoğunluğunu elde tutan gruplann yaytnları, haber- leri ve yorumları, gazetecilik mesleği- nin de tanımlanmasında belirleyici ol- maktadır. Diğerleri arasında doğruyu yapan dahi olsa, gazetecilik, bu tekel- ci sermayenin sahibi olduğu basın- yayın organlannın yanlışlıklan, yozlaş- ması, meslek ahlakıyla bağdaşmayan tavırları ile amlmakta, özdeşleşmekte- dir." Hazır meslek etiğinden söz açılmış- ken Ekonomi Muhabirleh Derneği 'nin yayın organı "Ekonom "dayayımlanan ve eskiSermaye Pi- yasası Kurulu De- netim Dairesi Baş- kanı Feridun öz- gen ile yapılmış söyleşiden almtı yapalım: "Bugün piyasa- da manipülatörgruplar içindeyer ala- bilen basın mensuplan olduğunu bili- yoruz. Yani, halkı dolandırmaya dö- niik birtakım faaliyetleri organize et- mek diye tanımlayabileceğimiz mani- pülasyon operasyonlannda, işin önem- li bir ayağını halkın yamltılması oluş- turduğu için bu görevibazı basın men- suplarınm üstlendiklerini dahi görü- yoruz. Bunun karşılığını bir şekilde alıyorlar. Çok biiyük bir silah var elle- rinde. Bu doğru kullanılırsa medya iş- leviniyapar. Aksi takdirde, halkın do- landınlmasına, haksız kaynak transfer- lerine neden oiur ve hatta bu ülkedeşim- di çok konuşulan kirli bir düzeni bes- ler." Eh. bu koşullarda da siyasal katılım "ben sana hayran, sen cama tırman " oluvor... Kabahat Başbakammız var, her "önemli" açıklamasmdan sonra "Kabahat bende değil, beniyanıltmışlar" diye özür diliyor. Başımızdan eksik olmasın, Cumhurbaşkanımız var, önce hükümetin ömriinün bittiğini söylüyor, ardmdan "Kabahat bende değil, beni yaniış anlamışlar" diyor. Kabahat ne Cumhurbaşkanı nda, ne Başbakan'da.Bizde bizde... Demokrasi kurultayı imiş.Siyasi düşünceleri aşağı yukarı birbi- riyle örtüşen DYP. FP. BBP, YDP, DP, LDP ile MÜSİAD, Hak-lş gibi paniler ve kuruluşlar İstanbul Cemal Reşit Rey Salonu 'nda bir araya gelmisler. yaptık- lan toplantımn adını da "Demokrasi Kurultayı" koymuşlar. 1990yıhnda da bir "Demokrasi Ku- ruUayı" yapılmıştı. Okurultayın düzen- leyicileri arasında yer alan eski însan Hakları Derneği Başkanı Nevzat Hel- vacı 'dan her iki kurultayı karşılaştırma- sım diledik. "Biz" dedi, "Demokrasiyi herkes için istiyorduk." Bunun kamtım da gösterdi: "1990 'daki kurultayda, sağ-sol ayırı- mına gidilmeden çok değişik siyasaldü- şüncedeki kişilere konuşma olanağı ta- nındu Böylece biz orada demokrasinin katdımcı ve çogulcu yaptsına uygun bir dûzenleme yapmıs olduk. 1990 kurul- tayını düzenleyen kişiler, demokrasiyi bir yaşam biçimi olarak görüyorlardı, hâ- lâ da öyle görüyorlar. Oysa, geçen haf- ta düzenlenen kurultaydan çıkan sonu- ca bakılırsa, toplantıya katılan sağ ke- sim demokrasiyi sadece kendisi için is- tiyor. Böylece, demokrasinin çoğulcu ve katütmct yapısına göre bir düzenle- me gerçekleşmiş olmuyor." Helvacı, htanbuVdaki kurultayı dü- zenleyenlerin, demokrasiyi biryaşam bi- çimi olarak değil, haşka amaçlarımn gerçekleştirilmesi için bir araç olarak gördükleri kamsında olduğunu söyleme- den geçemedi: "Orneğin, bu toplantıya katilanlann biiyük bölümü için asıl amaç seriat dü- zeni Bu düzeni, bu amact gerçekleştir- mek için demokrasiyi bir araç olarak gö- rüyorlar. Zaten bu düsüncelerini çesit- likez açıkladtlar. Dolayısıyla demokra- siye bakış açtları açısmdan da bizim dü- zenlediğimiz kurultaya pek benzemi- yor." Peki, istanbul 'daki toplantıya bir hu- kuk adamı olarak baktığında nasıl bir izlenim ediniyor? Helvacı 'mnyamtı şöyle: "Bu kesim, demokrasiyi hııkuksalbo- yutu bakımından 4 temel özgürlükle açıklıyor: Yaşama hakkı, din ve vicdan hürriyeti, serbestgirişim hürriyeti, mül- kiyet hakkı." Soru sırası Nexcat Helvacı da: "Soruyorum size, insanlarm hak ve özgürlükleri bunlardan mı ibarettir?" TBMM yolunda200 bini aşkm üye, 23 oda, 130 şube ve 500 ü aşkm temsilcilik... Geçenlerde genel kurulunu yapan TMMOB böylesine biiyük bir örgüt. Yeni dönemde TMMOB 'nin hedeflerinde bir değişiklik olacak mı? Örneğin, özelleştirmeye karşı duruşunda. Yönetim kurulu üvelerinden Harita Mühendisi Celal Beşiktepe, "Hayır" dedi, "Bu ülkede özgürlükten, eşitlikten, demokrasiden, barıştan, baskı ve sömürüden uzak bir ülke yaratma mücadelemizi sürdüreceğiz. Geçen dönemde yaptığımız gibi özelleştirmeleri sektörel bazda tek tek inceleyerek karşı çıktığımız yönleri dile getireceğiz." TMMOB, bir de öncelik saptamış. Bu ay ihalesi yapılması beklenen nükleer santral girişimleri konusunda kamuoyunu duyarlı hale getirecekmiş. Beşiktepe, bu konuda kararlı olduklannı söylüyor: "Nükleer santrallar, Akkuyu'dan başlanarak ülkenin en azyedi bölgesine yaygınlaştırılmak isteniyor. Bu santralların enerji açığı, ülke gereksinimleri ile hiçbir ilgisiyok. Nükleer enerji tekelleri, hem ülkeye eskimiş teknolojiyi sokmak, hem de ülkemizi nükleer çöplüğe dönüştürmek istiyorlar, o kadar." Sizin anlayacağımz TMMOB, ülke ve toplum çıkarları açısmdan zikzak çizmeyen volunda \iirümevi sürdürecek. ADD panelinde Türkiye tartışıldı 'Tüm siyasipartiler Atatürkçü düşünceyi temel almalı' İstanbul Haber Servisi - Ata- türkçü Düşünce Derneği"nce (ADD) düzenlenen panelde, Tür- kiye'deki tüm siyasi partilerin Ata- , türkçü düşünceyi ternel almalan ' gerektiği vurgulandi. Panelde ko- nuşan milletvekilleri, Fransa Par- lamentosu'nun sözde Ermeni soy- kınmıyla ilgili karanna tepki gös- terdi. ADD tarafindan EsenlerGürses Dügün Salonu'nda Türkiye'nin Dünü. Bugünü ve Yannı" ko- nulu bir panel düzenlendi. Panel- de konuşan DYP istanbul Millet- vekili Hayri Kozakçıoflu, Ata- türk ilkeleri yerine Atatürk'ün bi- yografisini öğreten 70 yıllık eği- tim anlayışının gözden geçirilme- si gerektiğini savundu. Kozakçı- oğlu, eğitim ve siyasetin. milli bir Atatürk politikası haline getiril- mesini isteyerek "Dışarıdan ve içeriden ne gelirse gelsin, Tiirk bayrağı gibi Atatürkçülük bay- rağını da indiremeyecektir" di- ye konuştu. Gazetemiz yazan Şükran So- ner, Türkiye'de Atatürkçülüğün özii yerine biçimsel yönünün ön plana çıkanldığını belirterek Ke- malizmin. yeni dünya düzeninin çıkarlanna aykın görülerek tasfi- ye edilmek istendigini söyledi. Soner şöyle konuştu: "Artık siyasi partilerin ide- olojileri arasında fark kalma- dı. İdeolojilerin yerini alt kim- likler aldı. Irkçüık ve dinciliğin yaıı sıra uluslararası sermaye- nio çıkarına uygun olumsuz ge- lişneler yaşanıyor. Yabancı ser- rnaye olarak ülkeye gelen 'sanal paralar' insanı ve emeği sömürü- yor. Fransa Parlamentosu'nun karan, bu ölçüler içinde AB'nin. Bakû-Cevhan petrol boru hat- tını çıkarlarıpa aykın bulma- sından kaynaklarmor. Bu olum- suz siireci aşmak için Atatürk- çülüğün özünde bilinçlenilmeli- dir." CW? İstanbul Milletvekili Er- can Karakaş ise Türkiye'de dev- letin tüm ınançlan, olanaklann- dan yararlandırmaması ve okullar- da din dersinin zorunlu tutulma- sının laikliğe aykın olduğunu vur- guladı. " DSP Ankara Milletvekili Uluç Gürkan ise Türkiye'nin 21. yüz- yıla içeride ve dışanda sorunlar- la girdiğini belirterek ülkenin. Ata- türk'ün söylediği iç ve dış düş- manlarla kuşatıldığını söyledi. Fransa'nın aldığı karann. 2. Dün- ya Savaşf nda Yahudilere yapılan soykınmm provası olduğunu sa- vunan Gürkan, 56 Islam ülkesi arasında yalnızca Türkiye'nin la- ik olması, ortak kültürün yaşandı- ğı ülkeler arasında da yalnız Tür- kiye'nin demokratik rejimle yöne- tilmesinin Atatürk sayesinde oldu- ğunu söyledi. Oturum başkanı eğitimci-yazar Neşe Doster ise ülkemizde ger- çek değer olan Atatürkçü düşün- cenin göz ardı edildiğini belirte- rek '"Suçumuz Atatürk'ü sev- mekse, biz bu suçu işlemeye de- vam edeceğiz" dedi. Panelden önce ADD istanbul Merkez Şube Başkanı Bilge Bil- giç tarafindan derneğe katkıda bulunanlara plaket verildi. 4)DP'den tecavüzeprotesto ÖDP Beyoğlu İlçe Örgütü Kadın Birimi. bir süre önce îrtaköy'de tecavüze uğrayan kadınlarla dayanışma anacıyla dün Taksim Tramvay Durağı'nda bir gösteri yaptı. Ellerinde "Haklı tecavüz yktur", "Tecavüz rating aracı olamaz" ve "Işılay Saygın istifa" yazılı dövizler taşıyan kadınlar, Ortaköy'de fotomodel oldukLarını söyleyen üç kadına tecavüz dilmesi olayıvla medyanın bu olay karşısındaki tutumunu jrotesto ettiler. ÖDP Beyoğlu Kadın Birimi üyesi Nilgün Y'urdalan, tecavüze uğrayan kadınların savcılığa başvurmasının ardmdan televizyonlarda bu kadınlara "Fahişe olup olmadıklarının sorulduğuna" dikkat çekerek "Böylece, yasaların kadınların lehine değişmesine rağmen tecavüz bir kez daha meşTulaştırıldı" dedi. leca\üzün hiçbir gerekçesinin ve haklı tecavüzün olamayacağını vurgulayan \urdalan. tüm kadınları •'Fahişe olsun ya da olmasın kadına yönelik her türlü şiddete ve tecavüze karşı sesini yükseltmeve" çağırdı. (Fotoğraf: İPEK YEZDANİ) HAYVANLAR ISMAIL GÜLGEÇ GORÜNMÜ/Ö/? NA51U Pü$MÜ5>. KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicak>turii.net HARBİ SEMİH POROY MIRMIRLAR ICIR DLKAK o TIK.» O ~ ı ı ! • ' SENiM YüZÜNC>£M EA^iM A&RlYoR... J ODA&İR.Ş&YMÎMİZJY, MENENJÎT GEÇı- SCİTUN Vû- CUDUM S12LIV0R... m TARİHTE BUGÜN MLMTAZARIKAIS 1 Haziran KÖPRO G£Çf$ ÜCfiETfKALÛMLDI. 193O'DA BUGÜN, ISTAHBUL'DAKI GALATA KÖP&ÜSÜ' NPE 05 Y/LO/Jİ ALINMAtrm OO*N 6EÇ/$ ÜCJBE7İ KAU>H&LPt. tB4S'TE. O ZAMANKİ tanTA /eÖP&Ü İÇJN KOMMUÇ OLAN SEÇ'Ç ÜCE£Tl£& (MÜGüKİ*İ) ŞÖYLEYP/: KDyVNLAgMM 3 PASA , YÜICUJ BEY6İH- 1O SİR ACMAAf KueuiMŞUNCA X4Prt-AK/ SOAJ GALA.- T» £Ö/>£Ü£Ü 491Z '£>£ HİZMETE Gi&MİÇTİ. SSO S/'M LİHAYA MALOLAAJ MBTAL «Dfleü, B/)- VİAJ/ SÜ&DÜIZECSKT/&.. GÖRÜŞ Prof. Dr. DEMİR İNAN GündüzFarı Trafik canavarını sindirmek için yeni bir uygulama giderek yaygınlık kazanma eğilimi göstermeye baş- ladı: Gündüzleri far yakmak! Belki bir trafik uzmanı değilim, ama otuz beş yılı aşkm otomobil kullanan bir kişi olarak göriişlerimi yaz- mayı gerekli gördüm. Trafikte bir kural vardır. Görmek ve görülmek ku- ralı. Ister yaya olun, ister bir aracı sürün, bu kural te- mel ve önemli bir kuraldır. Siz çevrenizi göreceksir niz ki, ona göre davranışlarınızı düzenleyin; çevre- dekiler sizi görecek ki, onlar da ona göre davranış- lannı düzenlesinler. Bu kuralın uygulanmasında, is- ter yaya ister sürücü olun, görüşün kısıtlandığı du- rumlarcla birtakım ek önlemler ahnması gereklidir. Söz- gelimi, görüşü engelleyen fırtına, kar, tipi. yoğun ya- ğış, sş vb. gibi durumlarda otonuzun lambalarını, var- sa sis lambasını yakmanız, sizin çevreden daha iyi görülmenize olanak sağlar. Aynı şekilde, kaldırımsız yollarda soldan yürümek (sağ trafik için) sizin karşi- dan gelen araçlan görerek davranışlarınızı düzenle- menizi sağlarken, gece iyi aydınlatılmamış yollarda elinizde taşıyacağınız bir beyaz naylon torba vb. de sizin çevrece görülmenizde yardımcı olur. Bu örnek- ler çoğaltılabilir. Gelelim gündüzleri far yakmaya... Ülkemiz genelde güneşi bol bir ülkedir. Yani gün- düzleri görüşü kısıtlayıcı koşullar seyrek olarak or- taya çıkar ve bu durumlarda da yukarıda belirtilen ek önlemler gereklidir. Ancak olağan koşullarda, ya- ni günlük güneşlik havalarda "görme ve görülme kuralı"n\ kısıtlayıcı durumlara pek rastlamayız. (Ama Türk halkının gözleri giderek bilgisayar, TV ekranla- rına çok bakmaktan aşırı derecede bozulduysa ve günlük güneşlik koşullarda koca bir kamyonu -ya da otomobili- bile farları yakılmadığında fark edemeye- cek duruma geldiyse, ona bir diyeceğim yok. Bu durum gerçekse, o zaman sadece far yakmak ye- terli değildir; otolarımızın üstlerine trafik polis araç- lanndaki gibi döner kırmızı-mavi lambalar, sirenler gi- bi ek gereçler de takmamız gerekecektir.) Herhalde birileri gündüzleri olağan koşullarda far yakarak trafik canavarını sindirmek açısmdan ne ka- zanınz ne kaybederiz diye düşünmüş ve onun so- nucu bu kuralın gerekliliğine yetkilileri inandırmıştır diye düşünüyorum. Yoksa birkaç ABD eyaletinde ya da bazı kuzey ülkelerinde -onlann kendi koşulla- rına göre konmuş- böyle bir uygulama var, bizde de olsun belki işe yarar denmemiştir herhalde. Ben yi- ne de kendi görüşlerimi yazmak istiyorum; çünkü şim- diye değin bana vatandaş olarak bu konuda herhan- gi birbilgi verilmedi; belki benim bilmediğim bilgile- rin kamuoyuna açıklanmasına yardımcı olur bu yaz- dıklanm... Gündüzleri olağan koşullarda, yani görüşü kısıt- layıcı bir durum olmadığında, farlarımızı yakarsak ne kazanırız ve ne kaybederiz. 1 - Trafik canavan farlarımızdan ürküp, ya da göz- leri kamaşıp sinmez diye düşünüyorum. 2- Tüm araçların far yakması, kısa bir süre sonra tüm araçlann far yakmaması gibi olağan bir duruma gelir. Yani alışınz ve bizi etkilemez olur. 3- Yakıt (benzin, mazot) harcaması artar; farlarını- zın enerjisi, sonunda benzinden (yaktığımız yakıttan) sağlanmaktadtr. Ülke çapında tüm araçlaFgöz önü- ne alındığında, yakıt tüketiminde kayda değer bir ar- tış beklenebilir. 4- Aküler, sürekli dolup boşalma sonucu daha ça- buk eskir, yani akü ömrü kısalır. 5- Acil bir dummda (hasta, yaralı taşıma gibi) çev- renizi uyaracak gereç olarak sadece kornanız kahr. 6- Far ve park lambalarının ampulleri çabuk eskir ve daha sık değiştirilir. 7- Zaten stop lambaları doğru dürüst yanan araç sayısı azınlıktayken, bir de arka park lambalarının sü- rekli yanması, arkadan gelen araç sürücülerini "Aca- ba fren mi yapıyor yoksa park lambaları mı yanıyor" düşüncesine kaptırarak trafiği aksatıcı davranışlara (ani fren yapma gibi) yol açabilir. Ya da, gerçekten fren yapan bir aracı izleyen bir sürücü bunu farket- meyebilir. 8- Fariarınızı açık unutup aracınızdan ayrıldığınız- da (bazı eski araçlarda "faryanıyor" uyanları bulun- mamaktadır, ya da bu uyarı bozulabilir, ya da sürü- cü uyarıyı çevre gürültüsü vb. nedenlerle farkede- meyebilir) sürekli yanan farlar aracınızın aküsünü boşaltabilir. 9- Karşı yönden gelen bir aracı uyarmak için kul- lanmak zorunda kalacağınız durumlarda (Yaniış yön- den gelen bir sürücüyü uyarmak, yaniış sollama ya- pan bir sürücüye variığınızı daha etkin belirtmek gi- bi) far yakıp söndürme işlemi etkinliğini yitirir. Umarım, benim bu görüşlerimin dışında akla yat- kın ve bilimsel nedenler vardır gündüzleri Türkiye'de far yakmak için. Ve bu nedenler kamuoyuna açıkla- nır, ya da bu uygulamadan vazgeçilir ve trafik cana- varını sindirmek için daha ciddi önlemler üzerinde durulur. BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 î 2 I 3 I 4 5 6 7 8 11U j \jr H r 9 II I I I SOLDAN SAĞA: 1/ Dızılmekte olan bir yapıtın provalarını dü- zeltmekle görev- li kimse. 2/ Bir şeyi oluşturan parçalann kendi aralannda ve par- çalarla tüm ara- sındabulunanuy- gunluk... Bizmut elementinin sim- gesi.3/Metalpar- laklığı verilmiş deri... Zorunlu gereksinme maddeleri için devletçe saptanan fiyat. 4/ Soyundan gelınen kim- se... Bir çalgı. 5/ Hukuk- ta "bozma" anlamında kullanılan sözcük... Tu- nus'un plaka işareti. 6/ Borsada belli miktardaki hisse senedini belirrmek- te kullanılan işlem biri- mi... Hindistan'da olduk- ça yaygın olan bir din. II Yiyecek, besin... Galyum elementinin simgesi. 8/ Eski dılde su... Türk müziğinde bir makam 9/ Pastoral Senfoni, Dar Kapı, Kalpazanlar ad- lı romanlanyla ünlü Fransız yazan. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Kaleci yerine "fıle bekçi- si", rakı yerine "arslan sütü" denmesinde olduğu gibi, bir sözcüğü imgesel yolla anlatmaya verilen ad. 2/ Urik asidin tuzu ya da esteri... Saz şairi. 3/ Seyhan lrmağrnm yukan çığınnı oluşturanakarsu.4/Arapçada "ben"... Biryağışşek- li. 5/ Litrenin kısa yazılışı... Kayak... Bir nota. 6/ Ot ya da ekin yığını... Bir sahne oyununa eklenen gülünç sözler ya da durumlar. 7/ Ender. seyrek... Ergenlik çağına ulaşmamış erkek çocuk. 8/ Eski dilde bulut... Boru sesi... Şöhret. 9/ Es- kiden saray ve konaklardakı gizlı odalara verilen ad. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 D E R S A A ,D E T 2 I N U T T •E D E 3 J I P S • IM A L 4 I N I •0 L E •E 5 T E | E P E | D 0 6 A •A K S •G Uj L 7 L A S 0 | F A D 0 8 I L 0 | M A N E J 9 N A R K 0 M A N I
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle