Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 4 MAYIS 1998 PAZARTESİ
OLAYLAR VE GORUŞLER
Tarüisel Çevrenin Önemi
HAKKI ATUN KKTCUeelis
"Kültürsüz bilim " gezegenimizin
geleceğini tehdit etmektedir bütün ar-
sızlığı ile.
K
onumuz itibanyla ta-
rih öncesi en parlak
uygarlıklann fışkırdı-
ğt bir bölgede ve bu
uygarlıklann doğal
olarak etkilediği ve
yeşerdiği bir ülkede yaşıyoruz. Dola-
yısıyla şanslıyız. Çünkü çeşitli uygar-
lıkları vekültürleri taşıyan tarihsel bir
çevre, bugünkü yaşamımıza renk ka-
tan. derinlik getiren ve zenginliğimi-
zi arttıran çok önemli bir değer ve
yadsınamayacak, üzerine titrememiz
gereken bir mirastır. Zengin tarihsel
çevreye sahip bir ülkeyi iyi yetişmiş
bir insana, tarihi çe\ reden yoksun bir
ülkeyi de küçük bir çocuğa benzete-
biliriz. Birısinin çok sınırlı düşünme
\e zihin olgusu yanında, öbürünün
bin bir bilgi ve deneyimle bezenmiş
engin düşünme, hayal gücü ve mutlu
olma yeteneği vadır. KondradSmigi-
elski "F.ski binalan olmayan bir şehir,
belleği olmavan bir insan gibidir" de-
mişti. Şehirler de insanlar gibi zaman-
la olgunlaşan organizmalardır. Ingil-
tere'de bir bütün olarak inşa edilen
100-150 bin kişilik Stev enage. Harlovv,
Milton Keynes gibi modern pınl pınl
yeni şehirler, yine Ingiltere'debulunan
Bath. Chester gibi tarihsel kasabalar
kadar insanı heyecanlandıramamakta,
içinde yaşayanlan aynı oranda tatmin
edememektedir. Yeni kasabalar bu
özelliği ancak zamanla kazanabile-
cektir. Aynı özelliği, tüm bir ülkeye teş-
mıl edebiliriz. Örneğin dünyanın en ge-
liş.miş ülkesi olan Amerika Birleşik
Devletleri iki yüz yılı aşkın tarih sü-
recr içinde, tarihsel çevre yönünden
yoksul ve renksizdir. Halkının Avru-
pa'ya hayranlığı \e düşkünlügü bu
yüzdendir.
Toparlamak gerekirse tarihsel çev-
renin gerek kültür zenginliği gerekse
sosyo-ekonomik potansiyel değer ve
psikolojik etki yönünden paha biçil-
Başkani'Şehirci-Yüksek Müh. Mimar
mez bir önemi vardır. Onun için tüm
dünya ülkeleri bunu fark ederek ina-
nılmaz bir koruma çabası ve ulusla-
rarası işbirliği içine girmişlerdir. 1970'li
yıllann başında Ingiltere en yetenek-
H uzmanlarvna, Bath, Chester, Chic-
hester ve York gibi tarihi şehirlerin
koruma planlannı hazırlatmış, politi-
kalar üretmiş, titiz ve başanlı bir bi-
çimde bu bağlamdaki politikalan uy-
gulatmıştır. Aynı hareketi, tüm Avru-
pa'da, Paris'ten Prag'a kadar görmek
mümkündür. Tarihsel bir kasabanın
gerçek ve gizemli kalitesi, artan tra-
fik ve gelişigüzel yeni yapılarla sürat-
le bozulabilir. Bu olunca da bellek
(hafıza) durgunlaşacak ve gerçek ol-
mayanbir rüya v e kâbus kanşımına dö-
nüşecektir. Tarihi çevre mirasına ait il-
gimiz de geçmişe aitbirnostaljiden iba-
ret kalacaktır. Geçmişle şimdiki zaman
ilişkisini yitirecektir.
Çevre sorunlanna bir bütün olarak
sanlan dünya ülkeleri, 5 Haziran
1972"de Stockholm'de yer alan Bir-
leşmiş Milletler Dünya Çevre Konfe-
ransı Sonuç Bildirgesi'nde "Çevreher
iki yönüyle de; yani hem doğal çevre
hem de insan yapısı (kültürel) çevre
olarak. İnsanoğlununesenli0vetemel
insan haklanndan yararianmakiçin ve
hatta yaşamın kendisi için gereklidir*
deniyordu. Bu görüş birliğine varan ül-
keler. ortak yükümlülüklerini ise şöy-
le belirlemişlerdi: "Çevrenin korun-
ması ve geliştirilmesi dünv anın ekono-
mik kalkmması için en önemli öğedir.
Bu, bütün insanlann acil isteği ve bü-
tün hükümetkrin göre\idir."
Türidye ve KKTC'de koruma
Koruma olmadıkça tarihsel çevre
de olamaz, zamanla yok olacaktır. Do-
layısıyla koruma gittikçe artan bilinç
ve uluslararası etkin iletişim ve görüş-
meler sonucunda dünya ülkelerinin
ortak sorumluluğu durumuna gelmiş-
tir. Bu konuda Türkiye ve KKTC'de-
ki duruma kısaca bir göz atalım.
1971 yıhnda ODTÜ 'de "Akdeniz'de
Şehirteşme Sorunlan" ile ilgili düzen-
lenen uluslararası bir seminere katıl-
mış ve özellikle "Kıbns'ta Koruma'"
konulu bir tebliğ sunmuştum. Geçen
çeyrek asır içinde bu alanda gerçek-
ten inanılmaz bir uyanış \e gelişme-
ler olmuştur. Belki henüz kesin bir
iyimserlik izlenimi veren somut, be-
lirgin ve olumlu bir süreç hayata ge-
çirilememiştir. Örneğin tstanbul Üni-
versitesi Araştırma Görevlisi Ümit
Arat "Çağdaş toplumlarda çevre ko-
ruma bir yaşam poütikasryken. ülke-
mizde tek bir gün içinde kutlanmaya
devam edilir. Hâlâ bir çevre bakanb-
ğımı/ olmadığı gibi yasalar da uygu-
lanmıyor" diyordu. Durumun. ülkemiz
KKTC "de daha iyi olduğunu ıddia ede-
meyiz. Ama yine de iyimserliğimizi
değilse bile umudumuzu arttıracak
bazı işaretler vardır ve olumlu adım-
laratılmaktadır. Gerek Türkiye, gerek-
se KKTC'de uyanış ve siyasi bilinç-
lenme süreci devam etmektedir. Yer yer
somut uygulamalara rastlamak da
mümkündür. Örneğin yıllardan beri
Safranbolu'da örnek bir koruma ola-
yı yaşanmakta ve kasaba bir bütün
olarak korunmaktadır.
Safranbolu, tipik Türk evleri ve
komple dokusuyla korunan bir örnek
olarak BM literatürüne girmiştir. Son
yıllarda Bursa kenti içindeki mahalle
bazında koruma uygulamalan Avru-
pa Konseyi'nin dikkatini çekecek ve
ödül alacak kadar başanlıdır. Buna
mukabil, Türkiye'de ve tüm dünyada
müstesnabirkonuma ve güzelliğe sa-
hip Istanbul şehrinde durum iç açıcı
değildir.
O Istanbul ki, ünlü mimar ve şehir
plancısı Le Corbusier 1911 yılında
burayı ziyaret ettiğinde görüşlerini
şöyle dile getirmiştir. "Eğer New
York'u tstanbul ile kıyaslayacak olur-
sak. birinin felaket. diğerinin ise bir
yeryüzü cenneti olduğunu söyleyebiU-
riz. İstanbul bir meyve bahçesidir, bt-
zim kentterimiz ise tas ocaklandır."
Doç. Dr. İsmet Oktay, 6 Mart 1998
tarihli Cumhuriyet"te Le Corbusier'nin
yıllar önce tstanbul ile ilgili bir söy-
leşisine değinmekte ve "uygartıkla-
nn kesişme noktasındaki 2600yülık İs-
tanbul'un evrensel nitelikli estetiğinin
modernizme kurban edilmemesi için
yapnğı bir çağn, bir uyarT niteliğin-
deki Atatürk'e yazdığı ilginç mek-
tuptan söz etmektedir.
Bu olup giden süreç içerisinde İs-
tanbul'un başına gelenleri, hepimiz
içimizi sızlatırcasına çok iyi bilmek-
teyiz.
Prof. Dr. Ahmet Samsunlu, Fatih
döneminden başlayarak, lstanbul'un
bu özelliğini, yani olağanüstü güzel-
liğinin korunmasını, doğanın zengin-
liği ile tarihsel ve kültürel değerlerin
beraberce, dengeli ve estetik birbiçim-
de yaşatılmasını, Türklerin şehircili-
ğe ve mekâna verdikleri önemin bir
göstergesi olarak yorumlamaktadır.
Gelin görün ki sahip olduğumuz bu
kültürel bilinci daha sonralan ve özel-
likle 1950'den sonra devam ettireme-
dik.
Hızlı nüfus artışı, endüstrileşme, şe-
hirlere göç nedeniyle. Türkiye'de çev-
re sorunlan ortaya çıkmaya başlamış
ve sahip olduğumuz çevre kültürü bo-
zulmuştur.
Bu olumsuz süreç en acımasız bir
biçimde adeta bir fenomene dönüşe-
rek Türkiye'nin büyük şehirlerini ge-
cekonduya çevirmektedir. Bunu dur-
durabilecek sağduyuya dayalı bir güç,
uygulamaya azimli bir karar meka-
nizması beklenmektedir.
Zararlı bir sanayileşme ve nüfus ar-
tışı olmayan küçük ülkemizde bu an-
lamda çok önemli bir çevre sorunu
yoktur. .Ancak koruma yönünden, mün-
ferit bazı uygulamalar dışında, yasa-
lara ve plana dayalı bir koruma göze
çarpmamaktadır. Lefkoşa'nın surlan
içinde master plan, yol gösterici ilke-
leri önerdiği halde henüz tatminkâr
bir imar kontrolü uygulanmamaktadır.
Kat yüksekliği ve estetik kontrolün
arzu edilen etkinlikte ve standartta ol-
duğu söylenemez. Kuşkusuz geçen
zaman aleyhe çalışmakta, bir daha ye-
rine getirilemeyecek kayıplar devam
etmektedir.
Tipik Osmanlı-Türk kasaba doku-
su ve karakterini ve mimari değeri
yüksek münferit ve toplu binalan et-
kin ve duyarlı biçimde korumak zo-
runludur. Bu konuda Belediye ve Şe-
hir Planlama Dairesı tarihsel bir sorum-
luluk altmdadır. Birbütün olarak, apay-
n bir değer olan Magosa sur içinde,
bazı eşdeğer uygulamalan, karakteri
ve dokuyu bozucu sonuçlar getirmiş-
tir. Yükseklik ve karakter kontrolü
gevşemiştir. Çatılar üzerindeki çirkin
tesisat ve depolar siluette ve hisarlar-
dan bakışta görüntüyü çirkinleştir-
mektedir.
Girne'de yol gösterici ve bağlayıcı
nâzım plamna karşın yoğun ve bilinç-
sizce yapılaşma "Beyaz Bölge"de sür-
mektedir. Keyfi onanmlar göze çarp-
makta, mevcut özyapı (karakter) eroz-
yona ugramaktadır. Eski binalarla ye-
nilerinin uyumlu olmasına ciddi bir mi-
mari çaba ve özen gösterilrnemekte-
dir. Büyük bir ustalık gerektiren bu ko-
nunun kolay olmadığını biliyorum.
Lefkoşa sur içinde bazı kahplara ve
imar kurallanna uyıun istenmekte ve
uygulamalar ürkek de olsa bir derece-
ye kadar başanlı olmaktadır. Tekrar et-
mek gerekirse. eski özyapıda bina ya-
nına, modern bir bina eklenirken ar-
zu edilen uyumun sağlanması çok us-
talık isteyen bir mimarlık olayıdır.
Prof. Inceoğlu, "Eskinin yanında ye-
ni ne kadar az dikkat çekerse, sonuç o
oranda başanlıdır" der. Bu konudaki
uygulamalarda iki yaklaşım söz konu-
sudur. Biri ürkek diye tanımladığım
doğrudan (dolaysız) bir uyumu öngö-
ren tasanm biçimi, öbürüyse tam bir
kontrast yaratmadır. Lefkoşa'da eski-
ye dolaysız (direkt) saygıyı öngören,
(yükseklik, renk, malzeme vs. yönün-
den) yaklaşımı uyguluyoruz, buna kar-
şılık tasanmı daha iddiah biçimde ele
alarak uyumu kontrastla elde etmek de
mümkündür.
Budapeşte'de eski sur kalıntıları
içindeki cam yüzeyli hotel, Paris'te
Louvre Müzesi'nin ortasmda usta mi-
mar t.M. Pei'nin inşa ettiği cam-çelik
piramit, insanı etkileyen güzel örnek-
lerden yalnızca birkaçıdır. Gelecek
yazımda "çe\Te koruma ve hukuk"
konusuyla başlayıp tarihsel çevrenin
korunması üstünde duracağım.
* *
Ozgür ve Namuslu Basın Dostumuzdur!
C
umhuriyetgazetesi,30Nisan 1998
gün ve 2. sayfasmda, Bursa Tabip
Odası'nın "Hekimce Bakış" adlı
yayın organı. 38. sayı, 28-29. say-
falarda yayımlanan "Sia Leş Kar-
galan" başlıklı yazımınyanhâaj.-^
gılandığını üzülerek öğrendim. ... ., ^ <
Yazı, bütünü dikkatlice okunduğunda, eleşti-
rilen ve suçlanan odaklann kazanç ve "Rating"
dışında kaygı, toplumsal sorumluluk taşımayan,
kamu kaynaklanyla beslenen, teşvik, kredi kı-
yakçısı basın tekelleri olduğu anlaşılmaktadır.
Teknik nedenlerle ad ve neden verilmeden ya-
pılan eleştirilerde, hastaneleri, sağlık persone-
lini yüzeysel, tek yönlü, aşağılayıcı anlatımlar-
la kamuoyu önünde küçük düşüren, binlerce
USA Dolan aylıkla televizyon ekranlannda dil
ve kültür yozlaşmasının temsilciliğini yapan ki-
şilere karşı savunma hakkımız kullarulmaya ça-
Jişıhnışür.""
. Yazunızda, tüm basına ve özellikle de gaze-
tecilik uğraşı veren demokrasi dostlanna, yiğit
insanlara değil, tekelci sermayenin televizyon ek-
ranlannda boy gösteren, çahşanlann birikimiy-
le oluşmuş kamu kuruluşlanna, milyonlarca in-
sana. toplumun emekçi kesimine hizmet veren
Sosyal Sigortalar Kurumu'na, onun yoksunluk-
lar ve kalabalıklar içinde bunalmış çalışanlan-
na saldırmayt, çamur atmayı huy edinmiş kişi-
lere "Yeter!" demeyi amaçladık.
Birtakım çevreler, trilyonlan bulan SSK. biri-
kimlerini, işçi keseneklerini "özeUeştirme" kı-
lıfı arkasında kamu malı yağmalamaya ahşmış
birilerine peşkeş çekme hazırlığı içindedirler.
Bu oyunun bir parçası olarak. hastalan SSK has-
tanelerine karşı kışkırtma, hekimjere düşman
etme, sağlık çalışanlanyla diğer emekçi kesim-
ler ve basın arasında düşmanhklar körükleme uğ-
raşı, bilinçle ve sinsice ekranlara yansıtılmak-
tadır. Bu oyuna gelmemek, bu tuzağa düşmemek
zorundayız.
Tekelci sermayeden, kazanç ve "Rating" kay-
gılanndan özgür kalabilmiş, ülkesini ve halkını
seven, namuslu basın. hekimlerin düşmanı de-
ğil, dostudur. Türk hekimi, sorumluluk taşıyan
basın emekçileriyle, halk sa|lığırun iyileştirile-
bilmesi mücadelesinde birlikte yol yürümeye
her zaman hazıfdır. Şahsım ve yazımı yayımla-
rmş gazete ve hekim örgütü yayın otganı so-
rumlulan adına. yazıyı basına saldırı olarak al-
gılayan basın emekçilerini gereksiz yanlış anla-
malardan uzak kalmaya çağınyor. saygılar su-
nuyorum...
Dr. Alper Akçam
SSK Bursa Hastanesi
Doğs hnpımızfrı
"ş Ons cst'ıifı airRhm..
ÜU SBUNLlk
DOClvU YLERDIİN
•Vf
LLILUI [:
TEM S A Tel. (0322) 324 4312(8 Hat)
Tel (0312)231 7B71 (2 Hal)
Tel' (0242) 312 02 13 (3 Hat)
232 18 23 (2 Hat)
elektronik
ADANA
ANKARA
ANTALYA
İSTANBUL
Anadolu Yakası Tel- (0216) 442 05 00 (10 Hat)
Avtupa Yaka»ı Tel' (0212) 679 52 07 (2 Hat) - 679 60 71
IZMİR Tel (0232) 463 68 23 - 422 49 60
bırH.Ö.
Fax (0322) 324 43 21
Fax (0312) 231 50 62
Fax: (0242) 312 02 16
Fax: (0216) 442 05 15
Fax: (0212) 679 60 72
Fax: (0232) 421 82 02
MITSUBISHI
HEAVY INPUSTRİES, LTP.
Holding Kurulu«udur.
CUMHURtYET^TEN
OKURLARA
ORHAN ERİNÇ
74 Yıllık Basın Çınarı
7 Mayıs Perşembe günü Cumhuriyet Gazetesi'nin
74'üncü görev yıldönümü.
1924 yılında Cumhuriyet'i ve demokrasiyi savun-
mak amactylaYunus Nadi ustamız tarafından ya-
yın yaşamına sokulan gazeteniz, son bir yıl içinde
yaşananlarta yayın politikasının ne kadar doğru ve
tutarlı olduğunu bir kez daha gözler Önüne serdi.
Demokrasi söylemiyle gündemlere gelmeyi ba-
şaran bölücülük ve şeriatçılığın gerçek yüzünü ga-
zeteniz yıllar önce ortaya koymuş ve yetkilileri ıs-
rarlauyarmıştı.
12 Eylül sonrasında devleti küçültme görüşünü
savunanların, globalleşme aldatmacasıyla dünya
düzenini çokuluslu şirketlerın yönetımine sokma-
yı amaçladığını haber ve yorumlanyla gündeme ge-
tirdiğimizde okurlarımız dışında kimse gerçeği an-
lamamıştı. Bugün varılan noktada pek çok kişi ve
kurum bizimle aynı görüşleri paylaşarakgloballeş-
meye karşı çıkıyor.
Ozelleştımne ve sendikal gücün kırılması giri-
şimlerinin aynı oyunun bir parçası olduğu da ga-
zetenizin yayınları ile belgelenmiş durumda.
Atatürk ilke ve devrimlerinı ödünsüz ve art ni-
yetsiz savunan tek günlük gazete olmanın önemi-
ni de yaşayarak tanrtlıyoruz.
7 Mayıs'ta yıldönümümüzü kutlarken bir yeni-
likle de karşınıza geleceğiz.
Cumhuriyet Gazetesi'nin yayın ilkelehne koşut
bir yol izleyecek Radyo Cumhuriyet de yayın ya-
şamına adımını atmış olacak. FM 107.4'ten yayın
yapacak Radyo Cumhuriyet, yazarlarımızın prog-
ram, muhabirarkadaşlanmızın haber desteği ile ül-
ke gerçeklerıne ışık tutarken dinleyicilerini her ko-
nuda bilgilendirmenin de çabasını verecek. Baş-
langıçta Trakya illeri ve Bolu çaplı biralana hizmet
verecek olan radyonun daha geniş bir alana ya-
yılması için arkadaşlanmız çalışmalarını sürdürü-
yorlar.
Yeni yayın yılımızda Cumhuriyet'e internet ara-
cılığı ile ulaşma olanaklannın sağlanması çalışma-
lanmızdasonaşamasınageldi. Cumhurıyet'inöz-
gün sayfaları ile intemete taşınması öngörüldüğü
için çalışmalar biraz uzadı. Bu konuda da kısa sü-
re içinde açıklama yapacağımıza inanıyoruz.
Cumhuriyet'in yıldönümlen kendine özgüdür.
Kimseye çağrı göndenlmez. Doğal olarak bütün
dostlar çağrılıdır. Öğle saatlerinde bir araya gelip
Yunus Nadi, Nazime Nadi, Nadir Nadi ve Do-
ğan Nadi ile birlikte Cumhuriyet'e emek vermiş olan-
lardan aramızdan aynlanları saygıyla anar, cumhu-
riyetçiler ve dostlarımızla birlikte olmanın mutlulu-
ğunu paylaşırız.
Tüm Cumhuriyetçilerte birlikte nice yıllara.
•
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Basın Müzesi'nde
yapılan bir toplantıda"Sevg/m/z Özgüriüğümüz-
dür" adlı kitap tanıtıldı. Kitabın özelliği, Marmara Üni-
versitesi İletişim Fakültesi öğrencilerinin, fakültenin
uygulama ajansı oten Miha'da görev üstlenenleri ta-
rafından yapılan ve yaşamın çeşitli kesitlerint yan-
srtan röportajlarını bir araya toplamasıydı. Bir diğer
özelliği ise krtapta yer alan 43 röportajın Cumhuri-
yet Pazar Dergi'de yayımlanmış olmasıydı. Gaze-
teci adaylannın özverilı çalışmalarını desteklemek
ve onlan yüreklendirmek, Cumhuriyet'in mesleğe
katkılanndan bir başkasını oluşturuyordu.
•
Seçım tartışmalanyla çalkalanan TBMM'deki si-
yasi gelişmelerin DSP ve CHP kanadını parlamen-
to bürosu şefimiz Türey
Köse, ANAP ve DTP ka-
nadını Dürdane Kırçu-
val aktardı.
•
Refah ülkesi Nor-
veç'ten, kapsamlı birge-
zi sonucu ekonomik ve
siyasi röportajlarla izle-
nimleri Lale Sanibrahi-
moğlu yazdı.
•
Güneydoğu'da süren
Murat Operasyonu kap-
samında bölgeye götü-
rülen gazeteciler harekât
alanında ilk kez sınırla-
masız dolaştılar. Gelinen
aşamada, bölgedeki insa-
ni durum ile teslim alınan
PKK'lilerle röportajları
Mustafa Balbay'ın kale-
minden okuduk.
•
Istanbul'da yapılan Ye-
ni Atlantik Girişirni'nin ikin-
ci toplantısını Özlem Yü-
zak izledi ve aktardı.
Avrupa'nın en büyük
çevre felaketlerinden bi-
rine neden olan Ispan-
ya'nın Sevilla kentindeki
siyanürleme yöntemiyle
altın arayan Boliden şir-
ketinin; Türkiye'de ma-
den işletme ruhsatı alan
TÜPRAG'la ortak oldu-
ğunu arkadaşımız Dev-
rim Sevimay yazdı.
•
1 Mayıs İşçi Bayra-
mı'nın tarıhçesı ile bu yıl—
ki kutlamalan bütün aynn-
tılarıyla Ankara ve Izmir
bürolanmızla Istanbul Ha-
ber ve Fotoğraf servisle-
ri izledi.
•
Serkan Eroğlu'nun
"asılı bulunması" olayıy-
la ilgili gelişmeleri. Ay-
dın'da görülen Baki Er-
doğan davası sonrası
avukat ve gazetecilere
saldırı olayıyla ilgili geliş-
meleri ve saldırganlarla
ilgili suç duyurusunda bu-
lunulmasını Izmir Büro-
muz haberleştirdı.
•
önümüzdeki pazartesi-
ye kadar gönlünüzce bir
hafta geçirmeniz dileği ve
saygılarımızla.