Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 MAYIS1998 PAZARTESİ CUMHURtYET SAYFA
KULTUR 13
Bin filmi geride bırakan Ebru Yapıcı'nın kısa filmi 'Kıyıda', finalde Türkiye'yi temsil edecek
Yüz ıııilyoııhıkfihnCannes'da
CUMHIR CANBAZOĞLL
Ebru Yapıa. 22 yaşında genç bir yönet-
men. yedı dakrkalık ilk kısa metrajlı de-
nemesi Knıda ık İFSAK19. Uusal Kısa
Fihn Yanşjnası'ndan birincılik ödülü var.
Şimdı de. önce Ankara lluslararası Film
Festivafi'nde yanşacak. ardmdan Cannes
FBnı FestivaJfnde finalde Türkiye'yi tem-
sil edecek
Oradan buradan bulduğu ham fılmler-
le Kjyıda'yı yapan. aralannda profesyonel
götüntü yönetmenı Lğur İçbak'ın da bu-
lunduğu bir grup smemacıdan destek gö-
ren Ebru Yapıcı'nın fılmınin maliyeti yüz
milyon lıra.
Minimalıst fılmleri se\en. amatörnıh-
lu sinema)a inanan Ebru Yapıcı halen si-
nema ögrenimıni sürdürüyor...
Birçokşeyi imece usulü yaptik
- Sinema tutkusu nasıl başladı?
Ankara'da fotoğrafla uğraşıyordum. Da-
ha sonra bır şekilde sınemaya merak sal-
dım. Marmara Cniversitesi Sinema-Tele-
vizyon Bölümü'ne girdim. Şu anda ikin-
ci smıftayım. Okulun binnci yılında 35
mm'lık bir kısa fılm çekmeyı düşündüm.
Böylece Kıyıda çıktı ortaya. Filmim, ken-
tin kıyısında yaşayan. anne-baba ve ço-
cuktan oluşan üç kişılık bir ailenin doğay-
la. birbırleriyle. kullandiklan nesnelerle
ılişkileri üzerine bir öykü.
- Senaryo kime ait?
Senaryo bana ait, bır ayda yazdım. Baş-
larken, daha çok ınsan varlığmın nesneler
ve doğayla ilişkisi üzenne bır kısa film
düşünüyordum. Sonra buna bırdenbire bir
aile eklenıverdı. Aile ve çocuğun yaşamı
ön plana çıktı. nesneler gende kaldı.
- Filmi nerede çektiniz; kaça çıkn pro-
inimalist
filmleri seven,
amatör ruhlu
sınemaya inanan
Ebru Yapıcı'nın
yüz milyon liraya
mal olan
yedi dakikahk ilk
kısa metrajlı filmi
'Kıyıda'
Cannes'da
gösterilecek.
dûksiyon?
Filmı, Karadeniz kıyısında Karaburun'da
ıki günde çektik. Maliyeti düşüktü. çünkü
birçok şeyi imece usulüyle yaptık. Pro-
düksiyon sonrası aşamada çeşitli fılm la-
boratuvarlan yardımcı oldu. Kamera da
birarkadaşımındı.Işıkkullanmadım.hep-
si dış çekımdı. Cebimden çıkan para yüz
milyon lira filan; bu 35 mm'lik fılm için
çok düşük bİT rakam. Ham fılmleri de ora-
dan buradan yanm yanm topladım. Har-
cadığım para setteki yemek. ıvır zı v ır, ıçın-
de. Yüz mılyona. filmi kasetlere aktarma-
nın maliyeti de dahil.
- Ovunculan nereden buldunuz?
(,'ocuk ovuncuvu mahalleden buldum.
adı Şafak Kasım. Anne. oku'.dan arkada-
şım Pejin Rahat. baba da yıne arkadaşım
YusufÖzbek.
Neyi bilmediğjmi ögrendim
- PekivL, Cannes serüveni nasıl geJişti?
Kıyıda'yı çektikten sonra bırkaç yaban-
cı festivalle birlikte Cannes"a da gönder-
dim, ama çok umutlu değildim .Bir gün eve
geldim. telesekreterimdekı nottan Can-
nes'a seçildiğini öğrendim. Yaklaşık bin
fılm arasmdan on üç tanesini seçmişler. 23
Nisan'akadarbasmdansaklamamı istedi-
ler. Böyle işte...
- Uğur İçbak nasıl Kı>ıda'nın görüntü
yönetmenliğini yüklendi?
Kısa film yapmay a hazırlanırken profes-
yonel anlamdayönetmen-kameraman iliş-
kisi üzerine merak ettigım birçok konu
vardı. Teknik konusunda bana >ardımcı
olabilecek. aynca profesyonel bir kame-
ramanla çalışma deneyiminı sunacak bır
insan anyordum. L'ğur İçbak'ateklif ettim.
kabul etti.
- Bu dene>imden geriye neter kaldı?
Ne bılmedığimi öğrendim, en önemlısi
buydu. Şu an bu bilmediğim şeyleri öğren-
me sürecındeyım. Oyuncu yönetiminin.
üzerinde özenle durulması gereken bır ko-
nu olduğunu bile bilmiyordum. Birden set-
te karşıma çıktı. biraz bocaladım. Oyun-
cu yönetımı filmde çok da ıyi değil zaten
- Sinema okullannda eğitim alanlann
kısa fîlme bakışı nedir sizce?
Dünyada kısa fılm. kendi başma gelişen
uzun fılmden apayn bır sektör. Sadece kı-
sa filmcıler var. Türkiye'de ise daha çok.
bır geçış. basamak olarak görülüyor kısa
fılm. Önce bir kısa filmim olsun, deneyim
kazanayım gibi yaklaşılıyor. Bizdeki si-
nema okullannın çoğunda 35 mm. tekno-
lojısi yok: dola> ısıyla sadece vıdeo tekno-
lojısi üzerine egitım \ enliyor. O > üzden sü-
rekli video teknolojısı gelışı>or. Modern
çağda gideceğin yere en kestirme yoldan
ulas.ma çabası önemlı. Zaman hızlı akı-
yor. Okuldan çıkan ınsan da v ideo eğıtımi
gördüğü içm öğrendiğı dili kullanabılece-
ğı tele\ izyona ve reklam dünyasına gidi-
yor. Onlan bu açıdan suçlayamam. Ama
35 mm'lik film yapmak ısteyen bıri de bir
şekilde fılmıni çekebilir. Sinema. öyle hep
söylendıği gıbi çok büyük bütçeler gerek-
tirmiyor. çok az paralarla kısa film yapı-
labilir. Tamamen hayata bakış. idealler ve
istekle ilgili bır şey bu. Sıradanlığın öne-
mınin farkında değil kimse. Bence bir yö-
netmenin en önemlı görev i gerçeğin peşin-
den koşmak. Gerçeğin de özel efekte ih-
tiyaci yok. Sinema sıradan hayat ve onun
aynntılannı ele almalı bence.
- Bundan sonra sinemada neler yapma-
yı planlıyorsunuz?
Kısa metraj film çekmeyi düşünmüyo-
rum ileride. Ben de deneyim kazanmak için
kısa filmı basamak olarak kullananlardan
bıriyım. Bır uzun metraj filmin senaryo-
suna başladım. ama kısa vadelı bır şey de-
ğil açıkçası. Önce eksıklenmı tamamlama-
lıyım.
Olcay Sezen 'in 'Doğanın Bitmeyen Senfonisi Yaprak' başhklı sergisi Ayşe Takı Galerisi'nde
Takılarla kuüanan bahar
Gİ L ERÇETİN
Tambirkm^ımcugibimetalkçahşmayıyeğüyorOlc» Sezen.(Fotoğraf: KADERTUĞLA)
Yapraklar. dallar. çıçekler. Otcay
Sezen'in elinde baharın gelişını kut-
layan takılara dönüşüyorlar. Lçüncü
sergismi açan sanatçı. sergı zamanı ba-
hara denk geldığınden, çe\ reye karşı
duyarlıliğınıdavurgulamak ıçın 'Do-
ğanın BitmeyenSenfonisi\aprak' baş-
lığı altında ulaştınyor yapıtlannı iz-
leyicilere.
Tam bir kuyumcu gibı metalle ça-
lışmayı yeğliyor Sezen. Altına oran-
la daha kulianıijlı olduğundan gümüş-
le çalışıyor. Bahann renklerine uy-
gun olarak mıneler de eklenmii) son
sergıye. Kıyafetlerin vakalan açık ol-
duğundan koh/eler. tasmalar agırlık ka-
zanmış. Kumas.lar mce olduğundan ığ-
nelenn bovutu da küçühmüş
Ingıliz Dılı Edebiyatı Bölümünde
eğıtım gören ve Sanat Tarihı derslen
alan Olcay Sezen. uzun vıllar bır bü-
roda çalışmasının ardından ancak
emekli olduktan sonra buluşabıldt ta-
kıyla. 1989 yılında Ayşe Lnaydın'ın
açtığı takı kursalarına ba^ladığında
sınıfta 35 kişilerdı. Be^s ay sonra yal-
nızca o kalmı^tı. Kursu tamamlama-
sının ardında ilk sergisinı yine Ayşe
Takı'da açtı. ikincı \e üçüncü sergi-
lennı de bu mekânda gerçekleştiren
Olcay Sezen. hem Ayşe Hanım'ı us-
tası olarak gördüğünden hem de ya-
pıtlannı sadece takıya özel bir gale-
ride sergilemek istediğinden Ayşe Ta-
kı'da buluşmayı yeğliyor izleyiciyle.
İlk ıki sergisini 1995 ve 1996 yıl-
lannda gerçekleştiren Olcay Sezen.
1997 yılında sergı açmamasının ardın-
dan bir arkadaşının 'bu sene de sergi
açmazsan bir daha takıdan koparsın"
dıye uyanda bulunması nedenıyle ka-
sım ayından ben ürettıği yapıtlannı
*nbahan beklemeden ılkbaharda ser-
gilemeye karar vermış. Takıya hep
meraklı olan. ancak bu işı Kapalıçar-
şı'dakı ustalann heperkek olması ne-
denıyle erkeklere özgü bir işolarak gö-
ren Sezen. ilk olarak 1970 yılında
Amerika'da birdoktonm hanımmın ta-
kı yaptığını söylemesı üzerine kendi-
sınin de böyle bir uğraşa yönelebile-
ceğını düşünmüş.
Takının yedi bin yıllık geçmişini
değerlendinrken teknikte. malzeme-
de değışıklıkler olsa bıle takının süs-
lenmeamacının hep korunduğunube-
lirtiyor. Kendısınin takı üretmedekı
amacı ıse öncelıkle sergilemek. Ser-
giyi galensıyle, gakri sahibıyle. açı-
lışıyla. izleyicisiyle bir bütün olarak
görüyor. Yapıtlannı evınde eşe dosta
göstermek ya da tican amaçla üretip
para kazanmak bir anlam ifade etmi-
yor onun ıçm.
Takıda sanat ve zanaat aynmını da
tasanmın belirledığıni düşünüyor. Ta-
mamen özgün formlarla çalışmayı
yeğliyor. Bır dergiden gösterilen en
karmaşık biçimleri bıle çok kısa bir
sürede büyük bır ustalıkla üretebili-
yor zanaatkârlar. Ancak onun amacı
biçimıyle tasanmıyla tamamen ken-
disine ait takılar üretmek.
BU AŞAMADA
ŞÜKRAN KURDAKLL
"Üniversite Kalası"
Başhk. Halide Edib Adtvar'ın
1950'den sonra Demokrat Partı'ye de Adnan Men-
deres'ın egemen olduğu Meclis'e de kustuğü yıllar
yayımladığı yazılardan birinde özgüriuğü tanınma-
yan ünıversrtenin bilimsel kimliğı olamayacağını sa-
vunuyordu Halide Edib Adıvar.
Bir dönemin toplumsal / siyasal koşuHarını gözar-
dı etmeden soruyorum:
Cumhuriyetin, Darütfünun'dan üniversiteye geçme
istegi köklü bir külttırel atılımı gerçekleştirebilmış mi-
dir?
Ne denli olumlu yanıt verilebilir ki bu soruya...
Eski dönemin "müderrisi" ne ölçüde yukarılarda
bir yeriere bakıp hizaya gelme zoaınluluğu duymuş-
sa, yeni dönemin "profesör"ü o ölçüde bağımlı sa-
yıyordu kendini.
Bağımlılığın binnci nedeni. kürsüsüne atamayla
gelmesiydi kuşkusuz.
Ikınci neden. tek partı ıdeolojisinin "disiplinli hür-
riyet" anlayışı.
Bu anlayış Zrya Gökalp'ın Durkheim'dan esinle-
nerek yazdığı ıki manzume satırına yansıyan "Göz-
lenmi kaparım - Vazıfemı yapanm" bağımlıhğı istiyor-
du bilım adamından da.
Yazardan, şairden, tıyatro sanatçısmdan, ressam-
dan istediğı gibi.
Halide Edib'in "üniversite kafası" olarak iki sözcük-
le nıtelediği özlemde. bu ideolojik kuşatmaya karşı
olmak vardır bence.
Tek partili dönemde Pertev N. Boratav'ı. Niyazi
Berkes't, Behice Boran'ı kürsülerinden alan güç, han-
gi kaynaktan beslenmişse birden fazla partinin ku-
rulmasına izin verildiği dönemde de "üniversite ka-
fası "yla çelişen gücu benzer kaynaklar ayakta tutu-
yordu.
Bugünkü gibi.
Esası yitırmemeye çalışalım.
Demokrası, verildiği kadar vardır çünkü.
Perdelerin arkasında kalanları görmeye çalışalım.
Özgür insanı köleleştirme ıdeolojisı yerini koruya-
biliyordu çünkü.
Bilimin, sanatın görünür görünmez zincirierie ku-
şatıldığı bir ülkede kurumlar da nitelik degiştirir. bu
kurumları yaratacak, ayakta tutacak güçler de ger-
çeğı aldatmacaya çevirme araçlannm koşutuna dü-
şer.
Adalet Ağaoğlu, Fethi Naci, Prof. Olcay Öner-
toy, Erdal Öz, Ataol Behramoğlu, Alpay Kabaca-
lı, Ali Cengizkan, Haluk Çetin'le birlikte dolu dolu
iki gün geçirdiğim Mersın Universitesi'nden dönüş-
te duşundüm bunları.
Öğretim üyelen de özgür hissedıyordu kendini, bız
de.
En önemlisi, algılama güçlerı sorularına yansıyan
öğrenciter de "disiplinli hüniyet" kuşatmasından sıy-
nlmışlardı.
Bızden eskilerin pek sevdikleri iki sözcük vardı iş-
ler kanşınca kullandıklan:
Nereye gıdiyoruz?
Aslında görece yanıtları da gizinde sakıayan soru-
lardan biridır bu.
Örneğin Bay Demirel, Adalet Partisi'nin başına
tepeden inme getirildiği zaman başkatürlü yanıtlıyor-
du bu soruyu.
Gözaltında tutulduğu dönem başka, şimdi başka.
Bereket versin, bilimin ve sanatın yaratıcılan her ko-
şulda (Recep Peker'ın, Adnan Menderes'ın baş-
bakanlığında da, 12 Mart'ındada, 12 Eylül'ündede)
aynı sözcüklertedikildiler, "Nereye Gidiyoruz"ur\ kar-
şısına.
- Bilimin ve sanatın özgüriüğüne...
Bu aşamada Mustafa Kemal'ce söylenmiş ürtlü
sözlerden birinı değiştirerek yazmak ıstıyorum.
Özgüriüğün getirmesı olası sakıncalann gene öz-
güriükle ortadan kalkacağını bilıyoriardı çünkü.
Mersin Üniversitesi'nin en genç öğrencısınden en
deneyimli öğretim üyesine kadar tüm kültür adam-
lanna selam...
Koruma Kurullarındaki operasyonlar TBMM'de de tartışılıyor
Sağlar'dan Talay'a soru önergesi
Kültür Ser\isi- Kültür Baka-
nı lstemihan Talaç 'ın kamuoyıın-
da tepkı > aratan "Koruma Ku-
nılu operasyonlan" TBMM'de
de gündeme getinldi.
CHP tçel Milletvekili ve es-
ki Kültür Bakanı FtkriSaglarta-
rafından TBMM Başkanlığı'na
verilen soru önergesinde, özel-
likle İstanbul \ e kmir gibi kent-
lerde "yağmaaJtğaprimveren'"
uygulamalar hakkında açıkla-
ma istendi.
Kültür Bakanı Tatay'm yanıt-
lamasi için verilen 29 Nısan
1998 tarihlı önergede. "bu tala-
nın önünde önemli bir yasal en-
gei oluşturması gereken Koruma
Kurullan'nın giderek bu işlev-
lerinden uzaklaştınlmak isten-
diğüıT belirten Fikri Sağlar özet-
le şu sorulan yöneltti:
1- İstanbul 3 Numaralı lCuru!
Müdürü Bülent Bilgin hakkında
eski Kurul Başkanı Prof. Dr.
Hakkı Önel tarafından bakanlı-
ğa sunulan ve bu kişinin
u
iş ta-
kipçilîği'' yaptığını belgeleyen
raporlar neden işkme konulmu-
yor? Aynı müdürün. "Oktay
Ekinci yakında görevden alına-
cak" şektindekı sözleri doğru
çıktığına göre, bakanlık yetkile-
ri bu tartısmalı kişıyle paylaşıl-
makta mıdir? Bülent Kurt'un
aynı kuruldan alınıp yerine Da-
nıştay karanyla Ekinci'nin atan-
ması, ancak 1 ay sonra bu kez
Ekinci'nin alınıp yerine yine
Bülent Kurt'un geri getirilmesi
hangi gerekçelere dayanmakta-
dır?..
2- İzmir 1 Numaralı Kurul'a
tarafınızdan atanmas>ına rağmen
3ay sonra geri alınan Doç. Dr.
Nutnan Tuna hakkındaki bu gö-
rüş değişikliğinizin gerekçesi
nedir? Tuna'nın başkan olduğu
kurulca alınan "Kordonboyu
StT karannr neden engelledi-
niz? Usul eksikliği varsa, Numan
Tuna'nın bu eksikliği tamamia-
masma neden firsat tanımadı-
mz°
3- İstanbul 1 Numaralı Ku-
rul"a tarafınızdan atanan Prof.
Dr. Zeynep Ahunbay'ı 4 ay son-
ra gen almanız hangi nedene
dayanıyor? Suriçi'ndeki tarihi
bostan alanlarının imara açıl-
masına karşı çıktıği bilinen Prof.
Ahunbay uzaklaştırılarak bu
imar beklentilerine hizmet mı
ediliyor?..
.HPlçel
Milletvekili ve eski
Kültür Bakanı Fikri
Sağlar, TBMM
Başkanhğı kanahyla
Kültür Bakanı
lstemihan Talay"a 7
soru yönelterek
Koruma
Kurullan'ndaki
görevden alma
kararlannm hangi
gerekçelere
dayandığını yazıh
olarak yanıtlamasını
istedi.
4- İstanbul 3 Numaralı Ku-
rul'da 1992-1996 döneminde
uygun görülmeyen ve Boğazi-
çi'nde yapılaşma içeren imarta-
lepleri bir süredir yeniden neden
kurul gündemine alınıyor ve
hangi gerekçeyle onaylanıyor?
5- Kurul Müdürü Bülent Bil-
gin, bu yeni onay kararlannı y a-
zarken. eski ret kararlanna de-
ğınmeyerek usul hatası yaptığı
halde, neden aynı kararlar da dı-
ğerSlTTergibı durdurulmuyor?
6- Aynı kunıla yargı karany-
la dönen eski Kurul Başkanı
Prof. Dr. Afife Batur neden kı-
sa sürede y en iden görev den alın-
mıştır. Danıştay kararlannı Ba-
tur ve Ekinci için sadece "bir-
kaçhaftahğtna" uygulamak. hu-
kuku "hileli yöntemle" işlevsiz
kılmak demek değil mıdir?..
7- 1995'teki Sanyer ve Bey-
kozSlT kararlanna belcdiyele-
nn açtığı da\a nedenıyle görü-
şülemeyen "geçiş dönemi imar
koşullan", şımdı bu dav alar red-
dedildiğı içm yeniden kurul gün-
demine gelmiştir. SİT karann-
da imzası olan eski üyeleri ay-
nı kuruldan bir kez daha uzak-
laştirarak. bu hassas imar ko-
şullannın yeni ve "tarafinızca
atanmış" üyelerce belırlenme-
sinden beklentiniz nedir?..
Suriçi Kurulu'nda
operasyon
CHP Içet Mıllervekili.TBMM
Başkanlığı kanalıyla Kültür Ba-
kanı lstemihan Talay" a bu soru-
lan yöneltirken, Istanbul'da Su-
riçi ve Beyoğlu bölgelerine ba-
kan 7 Numaralı Koruma Kuru-
lu Müdürü Nurhan Ercan'ın da
Nevşehir Kurulu'na tayin edil-
diği öğrenildi.
Aynı kuruldan yine Talay ta-
rafından geri alınan Prof. Dr.
Zeynep Ahunbay'la birlikte
1995'teki Tarihi Yarımada SİT
karannda da bilikte çahşan Nur-
han Ercan. 1996 yılı mart ayın-
daki ANAYOL dönemi operas-
yonlarında ,\gâh Oktay Güner
tarafından alınmış. ancak Da-
nıştay "da açtığı davay ı kazanın-
ca Talay döneminde görev e dön-
müştü...
Nurhan Ercan"ın Nevşehir"e
atanmasıy la da, I Numaralı Ku-
rul'da. 1995'teki SİT karan alan
kadrodan hiç kimse kalmamış ol-
du. Şimdi bu kurula. aynı böl-
genin "Koruma İmar PlanlarT
onay için gelecek...
Sahnede gençlik ate
kuyruklarda gençler
KühürServisi-Amerika.
Japonya \e Avustralyadan
sonra Ingıltere'de de kapalı
gişe oynayan "•Rent" (Kıra).
son yıllann en başarılı mü-
zıkallennden birı olarak ni-
telendinlıyor. The New York
Times gazetesine göre "•\rne-
rikan müzikalinin geleceği-
ne dair umut vcren". Rol-
lıng Stone dergısıne göre
"Broadvtay'i baştan yara-
tan" müzıkalin sıın. genç-
liğın ateşini sahneye taşıma-
sı... "Herhangi bir gün de-
gü.bugün'" sloganıylapıya-
saya çıkan "Rent" müzika-
linde, yaşadıklan anı hisset-
meye çalışan, sonsuza dek
genç kalacakmış gibi \ aşa-
yan genç ınsanlann öyküsü
anlatılıyor.
"Rent'*in yaratıcısı Jonat-
hanLarson'ın 1996'nmşu-
batında müzıkalınin ilk kez
sahnelenmesınden bır gece
önce kalp yetmezlığınden
ölmüş olması ıse trajik bir
rastlantı olarak değerlendı-
riyor Ironik ama, sonsuza
dek genç kalmanın yolu.
genç ölmek değil mi? Lar-
son'ın ölümünden bu vana
u
Rent", önce Ne\\ York'ta. ar-
dından Kuzey Amerıka'nın çe-
şıtli kentlerinde, sonbaharda Ja-
ponya ve ^ustralya'da. bu haf-
tadan başlayarak da Londrada
sahnelerde gençlik ateşı yakı-
yor ve yaratıcısının adını tiyat-
rolarda yaşatıyor.
Broad^ayde sahnelendiğı ilk
gece Tom Cnıise, Nicole Kid-
man, Michelle PfeifTcr. Svlves-
ter Stalkme. lsabella Rosselini
gibı ünlü ısımler tarafından da
ızlenenu
Rent". Amerikan basi-
nında da genış yankılar uyan-
dırdı. Bugünedek 120 milyon do-
• Amerika, Japonya ve
Avustralya'dan sonra
Ingiltere'de de sahnelenmeye
başlanan "Rent", 1960'lann
efsanevi müzikali "Hair" ile
karşılaştınlıyor. Pulitzer ve
Tony ödülleri kazanan müzikal,
özellikle gençlerin
ilgisini çekiyor.
larlık bir hasılat elde eden mü-
zikal. bir Pulitzer ödülünün ya-
nı sıra o yılki Tony ödüllerinın
pekçoğunukazandı.
•*Rent". New Yorklu oyun ya-
zan BiBy Aronson'm, Puceini'nin
1896 tarihlı ünlü operası u
La
Boheme"e çağdaş bır yorum ge-
tırmek isteğini Jonathan Lar-
«ion'a açmasıyla birlikte yaşa-
ma geçmış... Ikili. 19. yüzyılın
korkulu hastalığı tüberkülozun
yerine AIDS'i koyarak. o gün-
lerin bohem yaşantısına günümü-
zün penceresinden bakarak ve
olava biraz da rock'n roll ekle-
yerek "La Boheme"i
"Rent"e dönüştürmüşler.
Aslında tstanbullu sanat-
sev erler de " La Boheme"e
getirilen çağdaş biryorumu,
YektaKara'nınyönetmen-
lığinde geçen y ıllarda İstan-
bul Dev let Operasf nda iz-
lemişlerdı.
"Jonathan Larson,yeni
bir Hair müzikali gerçek-
leştirmekistedi" diyor Billy
Aronson "Resfle ilgili ola-
rak. 1967 yılının bu ünlü
müzikali de tıpkı "Rest"
gibi Manhattan'ın doğu ya-
kasında geçiyordu. tkı mü-
zikalın bir dığer ortak nok-
tası da kendi kuşağmın ya-
şamını. sorunlannı ve öf-
kesini dile getirmek uğra-
şı içinde olması. Sekiz kü-
çük öykünün bırbıri içme
geçmesiyle oluşan
"Rent"te. yaratıcı bir fitm
yapımcısı. çeşitli sorunlar-
la boğuşan bır rock yıldı-
zı. travesti birdavulcu, bir
performans sanatçısı. ero-
in bağımlısı birdansçı. bir
av ukat. bir profesör ve on-
lann evsahıbi gibı karakter-
ler bulunuyor.
Onlar. gençler neyaparsa on-
lan yapıyorlarişte: Âşıkoluyor-
lar. ayrılıyorlar, fılm yapmaya
çalışıyorlar. ticarilığe karşı çı-
kıyorlar. başanlı bir rock şarkı-
sı yazma hayalleri kuruyorlar,
sanat olaylan düzenliyorlar. dans
ediyorlar... Yalnız aralarından
birisi. AlDS'ten ölerek. yaşıtla-
rına gerçek yaşamın kapılannı
aralıyor. 20 dolarlık bıletlerine
karşın özellikle gençlerin ılgisi-
nı çeken "Rent", yönetmenı Mic-
haelGriefe göre "Izleyiciyigenç-
liğine götürüyor, geçmişteki ha-
yaUerine görüriiyor.."
Piyanist Tuna Ötenel yeni
albümünü tamamladı
• Kültür Servisi - Geçen ocak ayında Paris'in ünlü caz
kulübü Le Petit Opportu'da verdiği üç konsenn
ardından. bir kez daha Pans'e davet edılen piyanist
Tuna Ötenel. yurtdişındakı zamanının büyük bir
bölümünü yeni albümünün çalışmalarma ayırdı ve 2K
Denizcılik Şirketi sponsorluğunda albümünün
kayıtlannı tamamladı.Sanatçıya 'L'ecume de Vian' adlı
yeni albümünde. Mıles Davıs (bas). Pierre Michelot
(da\ul) ve Philıppe Combelle (alto saksofon) eşlik etti.
Fransızca Tiyatro Festivaö başhyor
• Kültür Servisi - İstanbul Kültür Merkezi
tarafından bu yıl üçüncüsü düzenlenen Uluslararası
Ortaöğretım Fransızca Tiyatro Festivalı, 15-19
Mayıs tarihleri arasında Ozel Saint Michel
Lisesi'nde gerçekleştirilecek. Türkiye'de ve
dünyadaki Fransızca eğitim \eren bütün hselere açık
olan festivale, bu yıl yurtıçınden 12 lise,
yurtdışından ise Belçika. Fransa. Italya ve
Lübnan'dan öğrenciler katilacak. (0 216-342 64 13)
'Kamyon' BBT Sahnesi'nde
• Kültür Servisi - Bakırköy Belediye Tiyatrosu'nun.
oyunlannı sahnelediği Yunus Emre Kültür Merkezi. 10
Mayıs'a dek 'Kamyon" adlı oyunuyla İstanbul Dev let
Tiyatrosu'nu konuk edecek. Memet Baydur'un vazdığı
'Kamyon'u Osman Wöber yönetiyor.
1. ULUSLARARASI KUKLA FESTİVALİ
BLGUN
• Hadi Çaman Tiyatrosu'nda saat 15.00"te
"Şamanizm ve Kukla" konulu söyleşi, saat 14.00'te
Show Tiyatro'nun sergııeyeceği o^un izlenebilir.
• Topkapı Sergi Sarayi'nda 'Karagöz Figürleri"
sergisi izleyicilerin beğenisine sunuluyor.
Kenter Tiyatrosu'nda MÜ Dekor Bölümü'nün kukla
sergisi yer alıyor.
• Şehir Müzesi'nde 19. ve 20. yy'da Halk Tiyatrosu
konulu sergı gezilebilir.
YARIN
• Hadi Çaman Tiyatrosu'nda saat 11.00'de Tiyatro
Fora'nın sergileyeceği oyun. saat 15.00'te "Kukla ve
Tiyatro' konulu söyleşi yer alıyor.
• Topkapı Sarayf nda Karagöz Figürleri sergisi
izlenebilir.
• Kenter Tiyatrosu'nda MÜ Dekor Bölümü kukla
sergısi, saat 20.30'da Çadır Hayal Grubu'nun
sergileyeceği oyun. izleyicilerin beğenisine
sunuluyor.
• Şehir Müzesi'nde 19 ve 20. yy'da 'Halk
Tiyatrosu' konulu sergi görülebilir.