27 Aralık 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 24 MAYIS 1998 PA2AR 8 PAZAR YAZILARI Korku iktidarında vicdana yer yokOleg benim eski bır sınıf arkadaşım olan Olga'nın kocasıydı. Bir rürlü bir baltaya sap olamamışti. Maceraya bayılırdı. Adı sık sık kavgalara kanşırdı. Kızcağız evi geçindirmek içın okuldan sonra çalışır, ıki çocuğun dışında bır de ayyaş kocaya bakardı. Bir gün şaşırtıcı bir haber aldık: Oleg nihayet bir iş bulmuştu. Milis (po lis)olmuştuf Ufak bir kutlama düzenlediler Oleg'in sarhoş olması sonucu kutlama kısa sürede çığnndan çıktı.- Konuklardanbiri küsiip aynldı. Komunalka denilen ve insanlan aynı banyoya. tuvalete ve mutfağa mahkum eden. üçüncü sınıf otel tıpindeki Sovyet evlerinden birindeydik. Yinebızim sınıftaki Valya aynı zamanda kan kocanm komşusuydu. Bir ara Oleg'ı uyarmak ıstedı. Tartışma çıktı. Oleg çekmeceden çıkardıgı tabancayla "şakacıktan" bir iki el ateş etti. Kısa süre önce Valya'nın hediye ettiğı tablo parçalandı. Kızlar ağlamaya başladı. Bu dunımun Oleg'i keyiflendirdiğini fark ettim. Keyfini daha da arttıran erkekJerin kendine sa>gı ile korku kanşımı bir tavırla yaklaşarak silahı birakması için yalvarmalanydı. O an tam anlamıyla sarhoş olmadıgına. alkoliin bastınlmış istekleri ortaya serecek kadar "ayıltan" kıvammda olduğu kanısına vardım. Az sonra mutfakta başbaşa kafdık. O artık daha MOSKOVA HAKAN AKSAY az sarhoş numarası yapıvor. daha çok arsızlıkla karışıİc açık sözlülüğün tadını çıkanyordu. Şöyle diyordu: "insanlar korkuvla yasıyor. korkuyia eğitiliyorlâr. Içimizdeld en eski ve en derin duygu bu. Yıllarca pek çoklanndan korkrum. Şimdi epe>ce insan benden korkacak! L'steiik elimdeki silah \asaJ! Onunla ikridan aldığırriL nke aydından daha üstiin olduğumu hissedhonım." Bu anlattıklanmın üzennden on yıldan fazla zaman geçri. Anılanmın canlanmasına yol açan. geçen gün ızlediğim bir filmdi. Roman Polanski'nin yönettıgi. Fran/Schubert'in 'G«nç kız ve ölüm' esennın müzikal fbnunu oluşturJuğu aynı adı taşıvan fılmde. aslında pek de kötü bir insan olmayan doktor Roberto Miranda.'birdenbıre nasıl korkunç suçlar işleyebıldiğini anlatır. BırGüney Amerika iilkesınde diktatörlük sonrası dönemde. eskr bır veraltı savaşçısı olan Avukat Gerardo Eskobar. daha polis korkusunu yenemeden devlet başkanı tarafindan insan haklan komisyonunun başına getirilir. Kansı Paulina Lorca, bır zamanlar Gerardo'yu ele vermemek ıçin iki ay süreyle işkencelere dayanmıştır. Bu sıralarda Paulina'nm gözleri bağlıyken ona 14 kez tecavüz eden doktor. yıllar sonra bir gün tesadüfen ev lerine gelir. Kadın. doktoru sesinden, komışmasından ve kokusundan tanır. Silahını çekerek hemen oracıkta. kocasmın yeni kanyerini ve tüm yaşamlannı tehlikeye sokma pahasına bir mahkeme kurar. Filmin sonunda doktor şu sözlerle gerçefi itiraf eder: "Kı'mse benim kadar uzun süre direnmedi. Ama gizii pol'ıste çalışan kardeşimin ısrarlı önerisiyle. gözaltina ahnanlann öimemesi tçin görevç başladım. Ve pek çok kişinin hayaünı kurtardım. SizJer apaydınbk bir odada. göderiniz bagh ve çınlçıplak bir masada işkence görürdünüz. Zamanla bu işten hazduymaya başladığımı fark ettim. Insanlann hoşuna gitmek ve onlar için kavgılanmak amacıyla çaba sarfetmem gerekmhordu. tstediğimi vapabilirdim. tster aci verirdirn, ister onlara sahip olurdum. O odada iktidar bendeydi. Elektrik verilmiş bir kadının bacaklannın arası hep kunı mu kalır. acaba orga/m olabtfir mi. diye merak ederek size tecavüz ettim. Sonradan bu işten keyif dm maya başiadım ve doğnısu şimdi n »ünlerin geçmiş olmasına üzülüvorum." Beni Iskenderiye Dörtlüsü yıktı İSKENDERİYE MEH.MET MESTÇİ Lizbon'ım çiçek insanlan Dünvanın en büyiik fııarlann- dan biri olan KXPO 98 önce- ki gün Portekiz'in başkenti Lizfoon'da açıldı. E\ lül avına kadar sürecek fuan gez- meye gelenler hoş göriintülerle karşılaşıvoriar. Ziyaretçilere bebek arabasına dot- durduklan çiçekJeri dağıtan iki "çiçek insan" büyiik ilgi çekiyor.330 hektarlık bir alana kurulan EXPO 98'i günde ortalama yüz bin insanın gezmesi bekJeniyor. Fu- ara 150 ülke ve uluslararası kurum kafıJıvor. İsveç, 4 günlüğüne Ankara'ya geliyor! STOCKHOLM GÜRHAN UÇKAN Önceleri bana memleketteyken sık sık sorarlardı. -Vaha İsveç gîbi kiiçiik bir ülkeden bu kadar haberi nasıl bulup çıkanyorsujı" dıye. Son zamanlarda pek sormaz oldular; belli ki alışmışlardı artık. Gerçekten de bu kuzey ülkesi. belirli birkaç özelliği dışında bugün bile pek tanınmaz ülkemizde. Astrid Lindgren'den bile l982- den bu yana yeni çeviri yapılmamış. lsveç'in Ankara Büyükelçiliği'ndeki müsteşar Llf VVakJen en çok buna şaşınyordu. benden bu ünlü yazann ilk Uzunçorap Pipsi'sinin yeni çevirisini isterken. Çünkü Isveçlilerbu kez ülkelerini. Türkiye haritasına. daha doğrusu Ankara'ya dört gün içın bile olsa, yerleştirmekte kararlıydılar. 5-8 haziran arası Ankara"da tsveç Günleri yapılıyor. ağırlık noktası kültür olarak. Geleneksel tsveç müziğiyle birçok ülkedc tanınan The RealGroup; kristalleriyle İsveç'e gelen turistlerin büyük ilgisini çeken Orrefors/ Kosta Boda. sanatçılanndan Eva Hedbcrg'le \e çeşitli elişi sanatçılanyla yapıtlanyla bugünlerde Ankaralılara fsveç'in az tanınan yanlannı göstermeye çalışacaklar. Aynı zamanda, ülkenin en ünlü aşçısı Carl Jan Graqvist, ağız tadına çok düşkün olan insanlanmıza farklı tatlar sunacak. İsveç Günleri Hilton'da gerçekles.ecek. Burada aynı zamanda lsveççe"den Türkçe'ye kazandınlmış kitaplarda sergilenecek. Bu arada "İsveç Ue Türkiye arasında edebiyat köprüsü" konulu bir açıkoturumda düzenlenecek. Bu oturuma. aynı zamanda sürüyor olacak olan 2. Ankara Övkü GünlerTnin onur ödülü sahibi Demir Özlü, iki dil arasında çev iri yapan bir ya da iki çevirmen. bireditörde katılacak. Ankaralı edebiyatseverler de belki bu sayede bır editör eldeedebilecekler. Özelde İsveç. genclde İskandina\ edcbiyatı hakkında ayın 5"indeki oturuma katılanlan haşan. kırmızı saçlan dimdık. örgülü. iki çorabı ayrı renkte ve garip entarili LJzunçorap Pippi karşılayacak. Kültür Bakanlığı. geçen vıl 90. yaşgünü kutlanan Astrid Lindgren'in ilk kitabını yetiştirebilirse. Llf VV'alden'in ve 3. sekreter Ânnet Karisson Fouda'nın keyfinden yanlanna vanlamayacak. Sanınm, aynı akşam Büyükelçi Mikael Sahlin'ın vereceği partide tsveç Jazz Band'm parçalanna "cilab ve kalın topukJu" ayakkabılarla en çok oniar dans edecekler. Dileriz. bu çıkarmanın benzerini de ileri de burada Stockholm"de gercekleştiririz ve Vaşar Kemai, Orfaan Pamuk, Aziz Nesin'lc başlamış olan Türk edebiyatının İsveç'e ulaşması dalgasını. diğerdeğerli yazarlanmızla sürdüriirüz. Bolu'dan da bır aşçı getiririz ve gösterir Carl Jan'a yemek dediğinin nasıl yapıldığını... Hiçbir kent, hiçbır bucak yanaklanmdan nohut gibi damlaların süzülmesine sebep olmamıştı. Slena"nın Errüsk açık hava koridorlannda yerde kalmak için kanatlanmdan birini kırmış. Granada'da sırf mutluluktan -günün birinde tayfun gibi geri döndüğümde taş ta^ koklayacağım- Alhambra Sarayı'nın koynuna kadar sokulup noktasını görmemiş. bir Akdeniz laboratuvarı olduöunu güneşin altında gevrek gevrek yaktıgı kahve. kınnızı kiremitlennde hazla vurgulayan Toulouse"da hayacanla >önlere. köşelere dügılını^; ancak ağlamamıştım. Tabii bu kentlerin hiçbirine de Iskenderiye Dörtlüsü gibi çok tehlıkeli bır başyapıt ithaf edilmemişti. Benı İskenderiye'de büyük bir olasıiıkla Iskenderiye Dörtlüsü yıktı. Lawrence DurreH şeytanlarla cebelleşe. meleklere Palcstrina söyletedursun; sırtına vurduğum ve sekiz koca aydır altında debelenerekten o bucaktan bu kente taşıdıf ım Justine balyalannın üzerine Iskenderiye"de bır bilmem kaç kilo daha yüklendi. Otobüs ganndaki otel çığırtkanlan Kahire taşıtindan inenlerin üzerine zamk gibi yapışırken. elimde dörtlünün ikinci cildi Balthazar'ı gören kılıği bozuk Arap, Durrell'in romanında kullandığı Cecil Otel'e gitmemek ıçin ne gibi bir sebebimiz olduğunu <»rdu. Otelden alacağı komisyonu hayal etmeye davranmışken. Kristina'yla harika. soyu kurumuş Pejo taksiye can havlıyle sıçrayıp öğrencı hosteline doğru yola çıkmamız için şofbrü yüreklendirdim. Her katında kurban bayramının soluklaşmış izlerini taşıyan altı kedili. iki koyunlu merdivenlerden çıkıp hostel odasının balkonundan dışarı süzüldüm. Sağ tarafımdaki Akdeniz sulannın yanık. tuzlu rüzgânnı. solumdaki Italyan- Portekiz karışımı muhtesem bınalardan yüksclen türlü türlü Arap melodilen \ e bu mahalleleri varlığımın neresine sokacağımı. belleğimın neresine yapıstıracağımı düşünmeye koyuldunı. Gece vansı yrrmi kilometre uzunluğunda. Iskendenye'yi kıtanın belki dc Rio"su yapan sahılde sıralanmn kahvelerden bınnc kurulduın. Kayısı rûtünlü nargileden çıkan hantal bulutlan suyun ayna gibi karanlığına üflerken İskenderi\eli Costantine CarafV'ııin mi. Rimınilı Federico Fellini'nın mi. daha sanslı olduğuna karar veremedım. Enesı gün öğle saatlennde Midan At-Tahrir meydanından ve vumuna sansı tramvayların ansızın belirdigi ara sokaklardan vüriiyerek denizden iki adım uzaktaki cezaevinin önüne geldığimde siyalı ünıformalı polisler coşkun bir kalabahk önünde kelepçeli iki oğlanı götürüyordu. Tam bir koreografi görüntüsü veren ve ızlemesi kısa süren sahnedeki iki tutuklu sanki geziye çıkmışlar gibi bır ifadeyle sakin sakin yürürken arkalanndaki polısler bunlara dostça davranıyor. Necip Mahfuz kargaşasıyla polislerı izleyen kalabalıktakı insanlar ıse şarkı söyiüyor. bağırıyor, birbirine dolanmamaya çalışıyor ve birbirini eziyordu. Cezaev inden biraz yukardaki Anglikan kılisesınin garip ve ilginç Sudanlı bekçisi kiliseyi göstermek ineeliğinde bulunup. Joş ve kokulu mekâna buvur ettığinde beş dakika geçmeden mucize başgösterdi. Içeri serap gibi Justine girdi. Adı Miriam idi. Justine gibi biraz tombul, Justine gibi bir ha\li esmer. çok gızemli ve güzel. Bir an sonra Sudanh'nın. Miriam'ınve benim siyah beyaz fotoğraflanmız çekilirken nedense kendimi Antonioni'nin Reporter filmdeki sonsuz diyarlarda hissediyor ve büyünün bozulmaması için koca bir ağız dolusu gülümserken. hersöylenenin arkasından bir aşağı bir yukan hevesle kafamı sallıvordum. Asık suratlar kentinden birtakım izlenimlerSizler Türkiye'de güneşin sıcak ışıklan yüzünüzü ve vücudunuzu sararken bizler Avrupa'nın ortasında kışa talimiz. Her gün radyoda spikerler güneşli ve sıcak havanın yanndan itibaren yurdumuzu etkisi alttna alacağı nı söylerken bu yann hiç gelmiyor nedense. Böylelikle zaten asık suratlar daha birasılıyor. Süpermarkette kuyrukta beklerken ya^Jı bir kadının bastonuna dayana dayana ve titreye titreye, elinde bir parça etle uzun kuyruğa korkulu gözlerle baktığını görünce arkadakiler için bir sakıncası yoksa benim önüme geçebilirsiniz dememle birlikte. arkadan orta yaşlı nalet bir kan koca avaz avaz bağırmaya başladı. Yaşlı kadın ıvice korktu ve sindi. Neyse. arkadan bir genç kızla beraber bu nalet çifti susturmayı ve yaşlı kadını önümüzealmayı başardık, ama ben bir kez daha insanlann nasıJ bu kadar hoşgörüsüz olabildiğine şaşıp kaldım. Bazen bu >aşlılara yardım etme işini fazla abartıyor olmalıyım. Türkiye"de çocukluktan beri otobüste yaşlılara yer vermeyi bir görev edindiğimizden dolayı, rramvayda yantmda bir yaşlı ayakta duruyorsa felaket rahatsız oluyor ve tüm gençler kaykılarak yerlerinde otururken mutlaka yer veımeye kalkışıyorum. Halbuki diğer gençleri kendime örnek alsam çoğunlukla daha iyi olacak. Bazı yaşlılar sunduğum yere minnetle otururken. çoğu yaşlı kötü kötü bana bakıp ayakta durmayı tercih ediyor. Ya da "Siz daha bürün gün çauşacaksınız, benim oturma>a ihthacım yok" diyorlar. Ama bebek arabalı genç anneler hıç öyle değil. Bebek arabalan için aynlan yerlere mutlaka sahip çıkıyorlar ve kazara birisi o bölümde oturuyorsa hemen başına dikiliyorlar. Yalnızca havalann kötülüğü ve yazı bıraktık bahann bile bir türlü gelmeyişi değil hepimizin suratını asan. Eylülde yapılacak genel seçimlerin yaklaşmasıyla birlikte yine şu yabancılar meselesi öne çıkmaya başladı. Sachsen-Anhalt'da yapılan ESSEN j SEDEF —»4 KOR4Y eyalet seçimlerinde radikal sağ partinin beklenmeyen bir başan elde etmesi bir yana, CDU'nun seçim kampanyalannda "AlmanJara daha çok işyerT sloganını kullanacak olması yabancılann yine seçim malzemesi olacağını haber veriyor. Asık suratlar için en iyi terapi Alman televizyonlanndaki reality shovvlar. Yani birtakım insanlann milyonlarca televizyon ızleyicisinın önüne çıkıp yaşamlannın en mahrem (kalması gereken) bölümlerini, en kişisel sorunlannı zaman zaman gözyaşlanna boğularak anlattıklan programlar. Sevgilısi, kocası ya da çocuklan tarafindan terk edilenier, çocuğu cinsel tacize ufrayanlar, komşulanyla kanlı bıçaklı olanlar, aldatılan ya da dolandınlanlar. işten at/lanlar, hepsi bu anlattıklannın karşılığında komik birkaç yüz mark aldıklanna göre para olamaz bu toplu günah çıkarmanın ya da toplu psikanalizın nedeni. Özellikle çok izlenen bir programda, sevgilisini terk eden kızı bulan sunucunun, kızı sevgilisine geri döndürme çabalannı geri çevirmesini ve sevgilısi hakkında söyledıği "işeyaramaz herifin teki. geri zekâlı" ve buna benzer komplımanlan, stüdyodaki hatın savılırsayıdakı seyirci ile birlikte ve milyonlarca televizyon izleyicisi önünde dinlc>cn sevgilinin bugüne kadar halen nasıl intihar etmediğine şaşıyorum. Bir de telev izyon kanaltyla partner arayanlar var bolca. Özellikle 50 yaşın üstündekilere yönelik progTamı. cinsiyeti ve cinsel tercihi neolursa olsun. yaşını başını almış kişilerin televizyona çıkıp birkaç dakika içinde kendilerinin reklamını yaptıklan. yani tanıttıklan ve aradıklan partnerin özelliklenni anlattıklan programı şimdiye kadar yalnızca bir kez. o da tesadüfen izledim. ama yine izlemeye karar verdim. Bunları anlattıgıma bakıp televizyon kuşu olduğumu sanmayın. Yapacak daha iyi şeyler var. ancak bu tophımu ve toplum psikolojisini anlayabilmenin bazen en etkilı ve kısa yolu bu programlar. Birde kanallarda dolaşırken arada bir tanıdıklara rastlamak da olası. Hiç düşünmezdim ama bu da oldu. Birseferinde üniversiteden tanıdığım birini televizyonda ilk cinsel deneyimini anlatırken yakalayınca çevremdekileri tekrar bir gözden geçirmeye karar verdim. Anlaşılan kimin nereye çıkıp ne anlatacağı belli olmuyor. Ö.Y.S' ye girmeden bu fuan mutlaka ziyaret edîn!.. TURK ÜNİVERSİTELERİ ve ÖZELOKULLAR FUARI TÜRKİYE NIN EN İYİ OKULLARI BU FUARDA; İstanbul Teknik Üniversitesi • Yıldız Teknik Üniversitesi • Hacettepe Üniversitesi • Gazi Üniversitesi • Karadeniz Teknik Üniversitesi • Beykent Üniversitesi • Dogus Üniversitesi • Feyziye Mektepleri Vakfı • Maltepe Üniversitesi • Girne Amerikan Üniversitesi • Uluslararası Amerikan Üniversitesi • Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi • Yakındoğu Üniversitesi • Doğu Akdeniz Üniversitesi • Lefke Avrupa Üniversitesi • TED İstanbul Koleji • Yüzyıl Isıl Okullan • MEF Okullan • Özet Yeni Yıldız Eğitim Kurumları • Yeni Dünya Egitim Kurumlan • Özel Izmir İleri Eğitim Kurumları • B.J.K Koleji • Beykent Eğitim Kurumları THE MARMARA OTELI, TAKSIM - İSTANBUL 22 - 23 - 24 MAYIS 1998 Saat. 11:00 - 19:00 23 Uayıs 1998, Saat 14.-00: Y.T ü 23 Mayıs 1998. Saat 15:00: İ.T.Ü. 23 Mayıs 1998, Saat 16:00: G Ü 23 Mayıs 1998. Saat 17:00: MEF 23 Mayıs 1998, Saat 18:00: Yüzyıl Işıl 24 Mayıs 1998, Saat 14:00: Ö.İ.İ.E K 24 Mayıs 1998, Saat 15:00: D.Û. 24 Mayıs 1998, Saat 16:00: H.Ü. 24 Mayıs 1998, Saat 16:30: Y.D. Prof. Yafiya Karslıgıl (Biigi DOnyası) Doç Or. Tûlin Kjlınçarslan (İ.T.Ü. 2001 Atrbm Profeleri) Yrd Doç. Hale Künüçen (İtetişim - Halkla İlişklter) Doç Dr. Zoya Tuyebakhova (Egttsel EtkinNMerin Fen Eğmminöeki Ro/ü ve Önemi) Doç. Dr Esra Arslan (8 Yılhk Eğitime Geçiş) Dr. Gülnur Doğanata (Sosyal Bilgiter Eğfflminde Problem Çozme Yöntemi) Prol. Dr. Gonül Yenersoy (Eğitimde Toplam Kalite) Prof. Dr. Burçin Erol (Türfc ÜniversHelerinde Bilimsel Yaymlar) Ölçme-Değerlendirme Bolüm Bşk. Mehmet Türkkan (ÖSS-ÖYS'nln Use Eğitimi Ûzerjndeki Etkfleri) PANAJANS Okullar Rehberi Satışı C giris serbesttir! MSM MÜJDAT GEZEN SANAT MERKEZİ * Yetişkinler için akşam okulu * 7-15 yaş grubu için hafta içi yaz okulu eğitimi baş- lıyor. BÖLÜMLER: Yefişkinlere: 7-15 yaş grubuna * Tiyatro-Müjdat Gezen * Çocuk Tiyatrosu ile Yüzyüze Eğitim * Piyano •HafifBatıMüziği * Org Org-Şan Tekniği- * Klasik Gitar ve Repertuvar * Batı Solfeji * Opera-Şan ve * Klasik Gitar Kayıtlar devam etmektedir. Kontenjanımız sınırlıdır. Not: 8-16 yaş gençler için MSM Kilyos Yaz Kampı kayıtlan başlamıştır. Müracaat: 348 80 72 - 348 80 73 Kayışdağı Cad. No: 48 Ziverbey/Kadıköy ÇORLM1. SULH HUKUK MAHKEIVIESİ'ÎVDEN EsasNo: 1997'618 Davacı Mithat Kısaboyun vekili Av. Ibrahım Öz\ılmaz tara- findan davalılar Abdûlkadir Eşme ve Zafer Terlemez ale> hine açılan menfi tespit davasının yapılan açık yargılaması sonun- da: Davanın kabulüne. Çorum Halk Bankası Şubesı ne ıbraz edilen keşıdeci Mithat Kısaboyun olan 20.8.1997 \ade tarihlı 90.000 000.- TL'lik bonodan'dolayı davacı Mithat Kısabo- yun'un borçlu olmadığının tespitine. bononım iptaline karar verilmiş olduğundan; yapılan aramalara rağmen adresı bulana- mayıp tebligat yapılamayan davalı Abdülkadır Eşme"\e mah- keme karannın ılanen teblığine karar verilip ılanm gazetede yayımlandığı tarihten itibaren 8 gün sonra teblig yapılmış sa- yılacagıilanentebligolunur. 11.5.1998 Basın:2215" SAHİBİNDEN ESENKÖY'DE SATILIK YAZLIK Telefonlu, eşyalı, yeni 7e/: (09.000-18.30:) 0212 511 5240- (20.00-22.00) 02164410657 DUYtJRU ÖZEL GÖKKUŞAĞI DİL KURSLARI 1998 • 1999 Öâretim Yılı Ders Saat Ücreti 1. 4 Ay : 750.000 TL + KDV 2. 4 Ay : 850.000 TL + KDV 3. 4 Ay : 900.000 TL + KDV İlgili yönetmelik gereği duyurulur KURS MÜDÖRÜ Tel: (O212) 233 18 58 / 59 DUYURU ÖZEL GÖKKUŞAĞI DERSHANESİ 1998 • 1999 Ögretim Yılı Ders Saat Ücreti 700.000 TL + KDV Olarak tespit edilmiştir.llgili yönetmelik gereği duyurulur. DERSNANE MÜDÜRÜ Tel; IO212I 233 18 5B/59 DUYURU T.C. İSTANBUL VALİLİĞİ ÜMRANİYE İLÇESİ ÖZEL METOD DERSHANESİ 1998-1999 Öğretim Yılında bir ders saat ücretimiz KDV 7 dahil 830.000 Tl/dir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle