Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 4 MAYIS 1998 PA2AR CUMHURİYET SAYFA
15
Asya'nın değerleri - Asya'nm krizleri
J992yılındayazdığı 'Tarihin
Sonu ' isimli kitabıyla ciddi
tartışmalam yol açan Japon
fcökenli Amerikalı siyaset
profesörü Francis Fukuyama,
Virginia Üniversitesi 'nde siyaset
i)ilimi dersleri verivor. Özetini
sunduğnmıız son çalışmasında
^imerikanın, Asya nın politik ve
ekonomik gelişmesine yönelik
değerlendirmelerinin vanlış
oldıığıınu ortaya koyan
Fukuyama, Asya gerçeğinin
göründüğünden çok daha
karmaşık sorunları içerdiğini
açıklıyor.
Çeviri Servisi - Amerikan hüküme-
tı. daha on yıl kadar önce Asya modeli
kalkınmayı ö\er ve önenrken bölgenin
ekonomik başansının, insanlannm kül-
türel degerlerinden kaynaklandıgına ina-
nıyordu. Amerikalılara göre modeldeki
anahtar sdzcükler üretım etiğı. topluma
\e otoriteye sayg\ \e Uzakdogu hükü-
metlennin tav ızsız tutumuydu. Uzakdo-
ğu ülkelennin bugiin içine düştüklen
kriz karşısında ise Amerikalılar. başka
bir tez oluşturmak zorunda kaldılar ve
bu yeni teze göre de Asya'nın kültürel
değerlen hükümetlenn kredı dağıtımın-
daöncelıkleyakınçevrelerınıgözetme-
lerine. devletın müdahalecı bır tutum ız-
lemesıne ve para pıyasalarının şeffaf-
laşmasının engellenmesine yol açmıştı.
Oysa bu iki tezin de hiçbir geçerlilığı yok-
tu. Asya'daki çok kültürlülük zengınlik
yenne çatışmalara gebeydı Kültür ya-
pılan sadece ülkeden ülkeye değıl, Ma-
lezya ve Sıngapur'da olduğu gıbi ülke
ıçındekı farklı etnık gruplar arasında da
değişiyordu. Ahlaki değeTİerk ekonomik
kalkınma arasında iddia edilen baglan-
Lndonezya'da Suharto'nun başkanlığı bırakmasından sonra başkent Cakarta varalarını sarmaya başladı.
tı da bu nedenle havada kalıyordu; çün-
kü çalışmaya \e kazanmaya bakış açı-
lan farkiıydı. Kârı \e kazancı aşagıla-
\an geleneklervardı. L'zakdoğuülkek-
rınin ekonomik kalkınmaya geçişleri.
geleneklennden vazgeçmelerı oranında
mümkün olmuştu.
Onlan çalışkan \e başanlı kılan gele-
neksel değerleri degıl, Konfüçyus felse-
fesinin disıpliniydi. Ancakbudisiplın ya-
şamın her alanında \ardı ve bıri içın di-
ğennden \azgeçme\ı engellerken de\-
letı de otonter kılıvordu.
Otorıter dev letlenn ekonomik kalkın-
mayı gerçekleştıreme\ecekleri şekhn-
dekı teoriler ıse tartı^ılabılır. Sıngapur
\e Güney Kore ömeklerindeki otorite kal-
kınmav ı teş\ ık edebılmıştı ama 70"lı yıl-
larda Brezılya \e Peru'da olumsuz etki-
ler verdi.
Kriz^UzakdoğuVu kapsıyor
Otontelerın nıteliklerı çok önemli
Devletın politik ve ekonomik kontrolü-
nün olmadığı verde. kavnaklann >atınm-
lara yöneltilme olasılığı potitıkacıtarm
ceplerıne akma olasılığı kadar büyük.
Bu krızın kökenlerinı. tüm Uzakdo-
ğu ülkelerını kapsamakla beraber. Ja-
ponya \c Güne> Kore"de aramak daha
doğru Bu ulkelerın ne pahasına olursa
olsun yabancı rekabet karşısında yerlı ya-
tırımcıları desiekleme polıtıkaları. so-
nunda endüstm ı devletlestirdı
Uzakdoğu'da bu Mstemın devletı bir
rüşvet muessesesı halıne getirdıgi ıddi-
alan ıse sadece Filipinler. Endonezya
ve Çin ıçin geçerli Dığer ülkeleri de bu
genelleme ıçıne almak. sorunutespU et-
mede yanıltıcı olur. Sonunda bankalann
da sistemm ıçıne çektlmes\\le üretim
halindekı bırçok ışletmenin kredı alma
yollan tıkandı \ e kapanma aşamasına gel-
dıler.
Bu knzın olu^masında bölgelerarası
farklılık gözetmeyen tek faktör. ekono-
miyi kışisel ilışkilerın vönlendirmesi.
Amerikalılann de> imiyle 'kuzenler eko-
nomisi" oldu. Tiearı kararlar bu bölge-
de pazarın koşullarına göre alınmadı.
Kişiselılışkilerkararlardaen önemli et-
ken haline geldı. Ancak burada Batı'nın
yanılgısı.bunlarıçıkarılı^kilerisanmak
oldu
Asya gelişmeyi yakalayacak
Ovsa Dogu felsefesi gereği. çıkarred-
dedılse de mınnet. acıma. sorumluluk gi-
bı duygular vani 'sos\al ilişkiler' eko-
nomınin yönlenmesinde başrolü oyna-
dı. Doğu ülkelerinde insanlar doğduk-
ları andan ıtıbaren dığerlerıne bır so-
rumluluk duvgusu içinde yetişir ve bu
sorumluluk ağı genişleyerek onlann sos-
yal çevresını oluşturur Bu ağ ıçınde ya-
şayan insanın. yaşam alanlarını birbi-
rinden ayırma>ı ve Batılının iş hayatın-
da gösterdiğı kesın tavn göstermesi ko-
lay değildi. Doğunun bir sorunu da top-
lumlarının kadın yansını -gelenekleri
\e aile gıbi toplumsal değerleri koru-
mak, sosyal parçalanmayı engellemek
adına- üretımden uzak tutmak oldu.
Ancak Asya ülkeleri çok hızlı olma-
sa da gelişme trendıni tekrar yakala-
v acaknr. Bu knzle birlıkte özgün ve böl-
gesel yöntemleri de iflas edecek. ekono-
mik ve politik müesseseleri global yön-
temlere kan,ı daha fazla direnemeyecek
\e beraberınde sosyal değışimi de zor-
layarak kendıne yenı bır \ol çızeeektir.
Sosyal değişım ıse polıtıkanın kuralla-
nnı zorlayarak bu ülkelerin en büyük
sorunu olan doğal demokratikleşme sü-
recine girmelerine katkıda bulunacaktır.
ÇED KÖŞESİ
OKTAY EKİNCİ
Müzeler Haftası ve
Osman Hamdi Bey...
U 4Osman Hamdi
Bev'in büstü mü-
ze girişinde ko-
nukları karşılar.
Her yıl
18-24Mayıs
günlerinde
kutladıgımız
'Mfeeler •
Haftası' bu-
gün sona en-
yor. Hafta
boyunca
müzecilığı-
mizin \e
müzelenmi-
zin sorunlannı tartıştık; dünya uy-
garlıklar coğrafyasmtn en birikım-
li ülkesindeki kültür zenginlıgıni
yetennce koruyup koruyamadığı-
rruzı sorguladık; sıyasibaskılardan
ve 'oyunlardan' artık bunalma-
yabaşlayan özvenli müzecilerimı-
zin dertlennı paylaştık; bunları
yaparken. gurur kaynağımız olan
müzelerimızı de tanıtan ve y ürek-
lendıren yayınlar. konuşmalar yap-
tık...
Peki. bütün bu etkinlıkleri \e
eylemleri ardı ardına sıralarken
acabaçağdaş müzecıliğimızin 'ön-
Osman Hamdi Bey'ın bugün
Eskihisar'daki müzesınde kendı el
yazısıyladüzenlediğı ılkşekli ser-
gilenen 'Asar-i Atika Nizamna-
mesi' >884'te yürürkiğe gırınce-
ye kadar. Anadolu uygarhklannın '
yağmalanarak \ urtdışına çıkartıl-
masına karşı hiçbir cıddi yasal ön-
lem yoktu. Bugünkü Mimar Si-
nan Lni\ersitesi olan ve bızlerın
'Güzel Sanatlar Akademisi" > ıl-
lannda öğrencısı olduğumuz Sa-
nayii Nefıse Mektebi de yıne Os-
man Hamdi Bev tarafindan 1882'de
kuruluncaya kadaf Osmanlı Tür-
kıyesi bilimsel bır kültür ve sanat
eğitımiyle tamşmamıştı..
Bir 'arkeolog' olarak yıne o ytl-
larda Nemrut, Sidon, Boğazkö\.
Alacahöyükgibi kazılan gerçek-
leştirip müzelerimize ilk eserleri
kazandıran Osman Hamdi Bey,
bugün övüncümüz olan ve bu ne-
denle 'dikkatle izlediğimiz" tstan-
bul Arkeolojı Müzeleri'nin teme-
lini de 1891'de atmıştı. Bır 'res-
sam" olarak da ilk kez akademik
Eskihisar'daki Osman Hamdi Bey Müzesi, kendi zarifliğini
de yansıtıyor. (OKTAY EKİN Cl)
cüsü' olan ve daha 1880'lerin Os-
manlı ortamında eski eserlerimi-
zin korunmasına yönelik ilk hukuk
kurallannı geliştiren Osman Ham-
di Bey'i yetennce andık mı? Onun
anılannı \e çabalannı banndıran
Osman Hamdi Bey Mfizesi'ni
de ziyaret edıp teşekkürlerimizi
ve saygılanmızı sunduk mu?..
Belki biraz geç oldu ama: bu-
gün hem pazar hem de Müzeler
Haftası' nın son gunü olduğundan.
zamanı ve olanağı bulunanların
Eskihisar'a uğrayıp Osman Ham-
di Bey Müzesi"ni de ziyaret etme-
lenni anımsatmak için bu değerh
kültür insammrzı tanıtmak istiyo-
nım. tzmit K.örfezi'ni feribotla ge-
çenler birkaç vapur sonraya kala-
rak bu zıyaretı gerçekleştirebile-
ceklen gibi. yine Izmit-lstanbul
yolunda seyTedenlerde Danca'dan
saparak aynı duyguyu paylaşabı-
lirler...
Sanatta bilimsel adımlar...
1842-1910 yıllannda yaşayan
Osman Hamdi Bey, sadrazam Ed-
hem Paşa'nın oğluydu. 1850'ler-
de Paris'teki hukuk eğitimini bı-
rakarak Gerome \e Boulonger
gıbi ünlü ressamlann atölyelenne
devam etti. Yurda dönünce de ken-
d sinı müzecilığe \e kültür değer-
knmızın korunmasına adadı.
resım çalışmalannı başlatmış ve
Osmanlı tutuculugundan "aydın-
lanmaya' geçişte çağdaş resım sa-
natımızın önderi olmuştu...
Yolmmzu gözlüyor
tşte bu değerli insanın alçakgö-
nüllü müzesi. kendisimn de 26 yıl
boyunca yaz aylannı geçirdiği ve
19. yüzyıl sonlannm mimari anı-
lannı taşıyan tarihi bir miras ola-
fak. eski adt Nikitijatos olan ye-
şil vadidekı Eskihisar'da hemen
her gün yolunuzu gözlüyor.
Köşkün resimhanesi ve kayık-
hanesiyle birlıkte mimari tasanmı-
nı da 1884 yılında Osman Hamdi
Bey yapmış. Bınnci Dünya Sava-
şı'nda karargâh olarak kullanılan
köşk ve korulugun 1933'te Ata-
türk tarafindan "korunması" ıs-
tendiği halde restorasyon çalış-
ması ancak 1980'lerde yapılabil-
mış...
1987'den bu yana Osman Ham-
di Bey'i \e çabalannı tüm yönle-
riyle tanıtma hizmetı veren sev im-
li müzeyi görmeye gıderseniz.
1910*da öldüğünde yıne Eskihi-
sar'daki aynı çamlığa gömulen bü-
yük müzecımizi de belki mutlu
etmış olursunuz...
Tüm tanh ve uygarlık dostlan-
nın Müzecilık Haftası'nı kutluyo-
rum...
HAYYANLAR tsmlL CCLGEÇ
KİM KİME DL3I DLMA BFHİÇAK behicak'ı turk.net
ÇİZGİLİK KİMİL MASARUI
HARBİ SEMİU POROY
TARİHTE BUGÜN wi MTAZ ARIKAS 24 Mayıs
ÛNLÛ BİR KADIN PİLOTI.
İ930'OA BUGÜN, /A16tLIZ MAvACıSt AMY JOHUSOM
(EMı <ZANSlM')lTEK SAŞlUA AVISUPA'OAN **l—
KJP,UÇAKLA AVUSTtZALYA'yA Ul/lfAfi/ lUC KA-
D'N PİLOT O/Ml/fTV? £ MAYfSTA LOAIDI&'DAN
HAVALAUAM AMY JCMUSOU, TEK MOrZ>£t-U
UAV/LUMD MOTH UÇAĞJYLA; TÛ&CİYe,
ÜS774MBURMA ÜZ£JSÎMC>eiU AVU£T<£
LAR. Gigl KAIZŞtLAA/AAI AMV ^TomlSON'ükl BU
AVA yot-CUU/ĞU 19 GÜA1 SÜKMÜfTÜ- KADttJ
PiLUT, 8AŞAGIS/YLA', S//S AM0A, StfJBM/i YIL-
-. - . ÜMB ~~'
Saâda, /4*»a J'oUnsoı» 'u E>arvvin
y\a ivıdiğı sırada ğârüy
PANO
DENtZ KAVUKÇUOĞLU
'Büyük Buluşma'
Türkıye yine bır "büyük t>u/uşma"ya tanık olu-
yor... Gazetesayfaları.televizyonlann beyazcam-
ları günlerdir bu "büyükbuluşma''nın haberleriy-
le dolu... Binlerce insan ilende, "O büyük buluş-
mada ben de vardım" diyebilmek için ülkenin
dört bir yanından Ankara'ya akmış. Çoğu "sıra-
dan", sizin benim gıbi insanlar. Ama ıçlerinde ki-
mileri ilk bakışta "fark ediliyor". Insana, "Işte, bu
da onlardan bin" dedirtıyor. Kim "politikacı", kim
değil, hemen belli oluyor.
Ingiliz yazarı Peter Mandelson'a göre. "Poli-
tika acımasız bir uğraş, başınızı siperden çıkartr
çıkarmaz size ateş ediyorlar, hep bunu bekliyor-
sunuz!..." Herhalde bu nedenle "onlar", yaşam-
ları rastlantısal bir "başlangıç" ile mutlak bir "son"
arasında, büyük önemlertaşımayan, bildık ıniş çı-
kışlarla süregiden olağan insanlardan farklı, ba-
zı "refleksler" edinmişler. Çünkü hep tetikteler. Her
zaman bir ceylan kadar çevik, bir kaplan kadar
yırtıcı olmak zorundalar. Sürekli "teyakkuz" du-
rumu "politikacılar"\ bızlerden farklı kılıyor.
Günlerdir "onlar"\ izhyorum... "L/der"lerini din-
liyorum... Aynı korunma refleksi "onlar"daözgün
bir "lider bağı" geliştirmiş. Afrika ormanlarmda ya-
şayan büyük "kaplan a/te/eri"nın üyeleri, aılenin
soyunu sürdüren, kolonyal şapkalı beyaz avcıla-
ra karşı kendilerinı koruyan "erkek kaplan"a na-
sıl bağlılarsa, "on/ar"da "//der"lerine öyle bağ-
lanmışlar. Okyanuslarda seyreden dev transatlan-
tiklerin pervane suyuna kapılan balıklar gibi bir gün
"lider"\n karızmasına kapılmışlar. Ne olduğunu
anlayamadan kendilerinı onun pervane suyunda,
beyaz köpüklenn arasında bulmuşlar. Sonra bı-
linçlı olarak kendilerinı "ıkincileştırip", siyasal var-
lıklarını "lider"\n kişıliğine koşullandırmışlar. Ad-
lan artık "lider"\r\ sıfatlaşmış adıyla anılır olmuş.
Bundan gözle görülür bir rahathk duyuyorlar.
Türkiye'nin siyasal tarihinde özgun bir konum-
ları var. Ne düşünüyorlar, neye inanıyorlar kimse
pek bilemıyor. Kendilerinden başka hıç kimsenin
bilemeyeceği, çözemeyeceğı ilişkiler zemininde
bir "itttfak" oluşturmuşlar. Ne kuramsal, ne dü-
şünsel, ne de siyasal olarak tarifi mümkün olma-
yan bu "ittıfak"\n gücüyle aıt oldukları siyasal ya-
pılanmada ";Mdar"olmuşlar. Fakat "muhalefet"
gıbi davranıyorlar. Bu bağlamda, dışarıdan bakıl-
dığında anlaşılması kolay olmayan bir "ilk"\ ser-
gılıyorlar.
Çok "önemli" insanlar olduklarına inanıyorlar.
Çevrenin kendilerine yüklediği "önem"i önceleri
yadırgamış, sonra da benimsemişler. Şimdi Tür-
kıye ıçin "vazgeçilmez" olduklarını düşünüyorlar.
Her zaman "dolu" bir çevreleri var. Çorak dağ ya-
maçlannda yetışen bodur ağaçların çevresini "sü-
pürge otları" nasıl sararsa. "on/ar"ın da çevresi
süpürge otunu andıran "ot-insanlar" tarafindan
sanlmış. Bundan gizlı bir hoşnutluk duyuyorlar.
"Kalabalık" gözükmenın kendilerine "prestıj" sağ-
layacağını düşünüyorlar. Sürekli üreyen ot-insan-
ların varlığı "onlar"\ biryandan kalabalık kılarken,
öte yandan da "düşünmek zahmeiı "nden kurta-
rıyor. Çevre kalabalığı var olduğu sürece yeni şey-
ler düşünmelerıne, okumalanna, öğrenmelerine
gerek olmadığına inanıyorlar. Çünkü ne söylese-
ler dinleniyor, ne önerseler onaylanıyor, ne konuş-
salar alkışlanıyor. Yakın kalabalık onlardan "yeni
şeyler" beklemiyor. Bunu çok rahatlatıcı buluyor-
lar.
En iyi terzılerden, en pahalı butiklerden giyini-
yorlar. Şışen omuzlarını. kabaran göğüslerini en
iyi gösteren modellerı, renklerı seçıyorlar. "Lıder"
ne zaman. ne için nerede oluyorsa, onlar da en
şık giysileriyle o zaman, onun içın, orada oluyor-
lar. En ön sıralarda oturuyorlar. Göz göze gelme-
ye olabıldiğince tıtiz. göze girmeye olabıldiğince
kararlı bir bıçimde '7/der"lerını alkışlıyorlar. Son-
ra ot-ınsanlara geri dönüyorlar. Gecenin ilerle-
miş saatlerinde evlerine gidip, yatıyorlar. Fakat ya-
tağa girmeden önce mutlaka televizyona bir göz
atıyorlar Son haberlerde kendilerini izleyip "mut-
lu" oluyorlar.
Insani bakımdan anlaşılabilır duygularla bu mut-
luluğu yitirmekten korkuyorlar. Çok küçük bir ola-
sılık da olsa, bir daha "seçı/ememek" korkusu, dav-
ranışlarına kimi zaman aldatıcı bir "alçakgönül-
lülük" olarak, kimi zaman ise abartılı bir "erk gös-
terisi" biçiminde yansıyor. "Büyük buluşma"nın,
ilk günü bayraklarla, şarkılarla, alkışlarla iyi bir
"başlangıç" yaptılar. Bugün de birbirlerıni seçe-
cekler. Mutlulukları bundan böyle de sürecek. Ne
var ki, "onlar"\r\ mutluluğu sürdükçe, Türkiye'de
hiçbir şey değişmeyecek. Öyle değil mi?
{Faks: 0.216-418 84 10)
B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN
1 2 3 4 5 6SOLDAN SAG.A:
l/Varsayımsal.
2/ Pirınç ve şe- '
kerkamış.ından 2
elde edilen bir
türrakı... lyıni- "
telikleri olma-
yan, kötü. 3/
"Egil bir —
öpeyim / Ay ka-
ranlık görmez-
ler" (Türku)...
Islam dinine
göre ölüleri me-
zarında sorgu-
ya çekecek olan ıki me-
lekten biri. 4/ tki tarla
arasındakı sınır... Posta
paketi. 5/ lzmir'ın bır
ılçesi... Yanağınaltkıs- 3
mı. 6/ Bir meyve..." Ba- 4
şını taştan taşa urup ge-
zer avare —•" (Fuzu-
h). II Halk dılinde ba-
deme verilen ad... En-
gel 8/Bırelektroliza>- 8
gıtındaki artı kutup... 9
Maksim Gorki'nin bir
romanı. 9/ Yazın giyilen astarsız hafif ceket.
YUKAR1DAN AŞAĞIYA: 1/ Genelhkle köy \e ka-<
saba evlerinde. üstü kapalı. bir >a da birkaç yanı açık-
sota... Temız. 2/ Edebıy atta etkiyı çoğaltmak içın bir şe-j»
vin tersini söyleyerek edilen alay... Temel, esas. 3/ Bir,,
cıns güvercin... Bir magazanın valnız bir tiir eşya satı-
v
lan bölümü. 4/ Yahva Kemal'in hece ölçüsüyle yazdı3
ğı tek şiiri... Ayakkabı çekeceği. 5/ Japon lirık dramı...'/
Parola. 6/ Labada da denılen ve yaprakları sebze ola-Dl
rak kullanılan bıtki... Eski ve bilinmeyen birtarıhı an--
latmakta kullanılan deyim sözü. II Bo^, içinde kimse^
bulunmayan... Küçük körfez. 8/ Küçük erkek kardeş...-";
Mantık. 9/ Bir \agis, şeklı. . Bü\ük pulluk.
P
'