Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 10 MAYIS 1998 PAZAR
OLAYLAR VE GORUŞLER
Demokrasiyi Savunma
Prof. Dr. COŞKUN OZDEMİR
T
ürkıye'de konuşan. yazatı. tan için yurdumun güneş girmemiş evle-
düşünce açıklavan hemen rinde karanlığa karşı kazanılacaktır.'I düşünce açıklavan hemen
herkesın yandaşı ve hararet-
li savunucusu olduğu De-
mokrasi'yi bir türlü kura-
mıyoruz. Sanınm demokra-
tik düzenin hayli uzağmda olduğumuz
konusunda tam bir görûş birliği var.
Demokrasinin önündeki engeller ne-
lerdir? Bence bunun sağlıklı, doyurucu bir
tartışması yapılamıyor. Şöyle bir deyim
vardı. galiba onun tam yeridir: "Cümfe-
nin maksudu bir, rivayet mubtelif." Halk
mı demokrasiye destek vermiyor acaba.
siv ıl örgütler mi. medya mı? Siyasal par-
tiler ve politikacılar mı? Kanlı ya da kan-
sız gelecek olan demokrasi midir? Ya fıs-
tık gibi demokrasi özleminı dile getiren
milletvekilimize ne dıyelim? Kimi aydın-
lanmıza göre başhca güç. ordudur ve Ke-
malizmdirdemokrasıye karşı duran. Bu-
gün gündemimize oturan MGK'dir Her
türlü olumsuzluğun nedenidirKemalizm.
Bakınız, nasıl niteleyeceğimi bilemediğim
bazı enteUerimizii) demokrasi adına kara-
lamaya. küçümsemeye kalktiğı koca Mus-
tafa Kemal ne diyor:
"Asıl düşman üısanUnrnızı örten orta-
çağ karanhğıdır \e akhmızın süngüleri ile
ortadan kaJdınlacaknr. Vsıl savaş. halkı öz-
gür direklerde sapasağtam lutan bir va-
SOyıldan beri din sömürüsü yapan po-
litikacı. bu inanç dolu sese kulaklannı tı-
kamıştır: bununla kalmayıp Anadolu Ay-
dmlanmasına karşı çıkmıştır. Bugün yur-
dumuzda yaygınlaşan şeriat düzeni öz-
lemlerini yadsımak olası mı? Şeriatçılığın
savaşımını değil, ticaretinı yapanlan bir
yana koyarsak, bugün içtenlıkle kendi
inançlanna göre Tann"nm yasalannı ege-
men kılmak, başka bir deyışle şeriat hu-
kukunu getirmek ısteyen. bu yola baş koy-
muş. aydınlanmadan nasiplenmemiş in-
sanlanmız, yurttaşlarımız küçümseneme-
yecek sayıdadırlar. Onlar bizimle birlik-
te yaşıyorlar. Aralannda kuşkusuz hem-
şerilerimiz, çocukluk ya da sınıf arkada-
şımız, meslektaşlanmız vardır. Tevhid-i ted-
risatı (öğretim bırliğıni) delenler, Köy
Enstitüleri'ni, Halkev leri'ni yıkarak imam
hatip okullannı yıllar içinde çoğaltarak,
mezunlannın üniversiteye girmesini sağ-
layanlar; 6-7 yaşındakı çocuklann körpe
beyınlerini Kuran kurslannda teslim alıp
özgürlükten yoksun bırakanlar: seriatöz-
lemlerini ve yandaşlannın sayısı ile bır-
likte cesaretlerini arttırmışlardır. Bugün-
kü bunalımdan sonımlu olan ne cumhu-
nyet ılkelerine karşı çıkan imam hatipli-
ler, ne türban savaşımı veren genç kızla-
nmız ne de el sıkmayan kaymakam ve va-
lilerimizdir. Bunlan yetiştiren Anadolu
aydınlanmasına ihanet eden ve Kışlalı 'nın
'Vlilli İhanet Bakanhğı' nitelemesıni hak
eden TC Milli Egitim Bakanlığı'dır.
Bugün "Irtkaik savaşmak btzimgöre-
vimizdir'' diyerek orduya posta koymaya
çalışan. sonra da geri adım atmak zorun-
da kalan siyasetçiler ve onlann öncülüğü-
nü yaptığı partilerin bu gelişmede büyük
payı ve büyük sorumlulugu olduğu tartı-
şılamaz. Türkiye'nin nasıl böyle bir nok-
taya geldiğinın, getırildiğinin sorgulan-
ması \e hesaplaşması elbette süregele-
cektir ve ülkenin tarihine ibretle yazıla-
caktır.
Bugün karşı karşıya oiduğumuz bu yol
aynmını görrnemekte inat eden, tarikat-
lan ve şmatçılığı sivil örgüt kavramı içi-
ne alan sözde a>dınlarunızve yazarlanmız
da az degüdir. (Inlann bir bölümü inanıl-
maz bir aymazlıkla Müslümanlann cum-
huriyet döneminde zulüm gördüğü savı-
na da katılıyorlar. Oysa zulüm ile kaste-
dilen şey ibadetin önlenmesı değil. onla-
ragöre Allah'ın yasalannın. yanı şeriat hu-
kukunun egemen kılınmasının engellen-
mesidir. Böyle birinançlayetıştirilmiş in-
sanlar için bu engel gerçeİc bir zulümdür.
O çokentelektiieiyazar, çizer takımı ina-
nılmaz bir şekilde bunu görmüyor, göre-
miyorya da görmezlikten geliyor. Çok ta-
kıldıklan ordunun, bugün Türkiye'nin
içine itildigi tehlikeyi görmesine ve buna
karşı tavır almasına içerliyor ve tepki gös-
teriyorlar. Bugünkü ordu, 12 Mart ya da
12 Eylül ordusundan çok farklı bir tutum
içerisindedir. Sanınm sola vurulan darbe-
lerin ülkeye neye mal oldugunu da anla-
maktadırlar ve bugünkü politikacıya kar-
şı güven duygusu içinde değildirler. Bun-
dahaksızolduklannısöyleyebilirmisıniz?
Türkiye'nin gaflet vedalalet(ihaneti kul-
lanmıyorum) açmazına düşmeyen aydın-
lan, düşünürleri, yazarian, hızlı antikema-
lıstleri. MGK karşıtlan, demokrasi sevda-
lılan ellerinizi vicdanınıza koyup düşünü-
nüz; demokrasinin önündeki engel bu-
günkü Silahlı Ku%"vetlermidir, yoksadar
ufuklu, koltuk, ikbal düşkünü, oy çılgmı
ve din ıstismarcısı birtakım politikacılar
mı?
Onlar Köy Enstitüleri "ni. Halkevleri "ni
yıkmayı başaramasaydılar böyle birordu,
hükümet ve politikacı sürtüşmesi olur
muydu? Eğitimi yaygınlaştırmak için nur
önderi Saidi Nursfnin öğrencisi hoca efen-
diye mi ihtiyaç duyardık. Bugünün poli-
tikacısı halkından korkuyor. Onun var
saydığı muhafazakârlığından ürküyor, oy
kaygısı ile doğrulan söyleyemiyor. Ece-
vit düzeyinde ve binkiminde bir insanın
tarikatlarla ilgili sözlerini başka türlü yo-
rumlamak mümkün müdür? Kadınlann
açıkça şeriat. yani teokratik düzene kar-
şı yürüyüşünü dine karşıdıye yorumlayan.
şeriata karşı yürünmez, saygi duyulur di-
yen Mesut Yılmaz, bu söylediğine içten-
likle inanıyormu? Açıktır kı Başbakan la-
ik düzeni yüreklice savunamıyor. Halkın
sağ duyusuna gü\ enemiyor, ödüncü tutu-
mu yeğliyor.
Bizım kuşak yurdun her yerinde dincı
olmayan. ama dini bütün muhafazakâr
mütedeyyin çok sayıda insanın Atatürk'ü
övünçle, minnetle bağnna bastığına tanık
olmuştur. Bugün Türkıye'de beyninin ışı-
ğını ve kalemini satılıga çıkarmamış ve
kafa kanşıklığina uğramamış sağduyu sa-
hibi gerçek yurtseverler. Türkıye'deki te-
mel sorunlann ardında yanlış. hatta hain-
ce diyebileceğimiz eğitim politikasıyla
dogmalardan annmış özgür bıreyler ye-
rine şenat özlemi ile yanıp turuşan genç
kuşaklaryetiştinnişolınamızın acısını çe-
kiyor. Bu yurtsever insanlar, sağ iktidar-
lann öncülüğünde 12 Mart ve 12 Eylül'ün
desteğiyle sola vurulan darbelerin, milli
gelirdağılımındadünya rekorlannadoğ-
ru tırmanan eşıtsizliğin ve böyle bir or-
tamda gelişen yeraltı dünyası ve çeteleş-
menin Türkiye'yi çıkmazlara sürükledi-
ğını ıyı bılmektedırler. Türkiye'nin ordu-
sunun yanı sıra aydını, sivili, dürüst ve yurt-
sever polıtikacısı bu yanlışlıklardan ve
toplumsal hastalıklardan kurtulmak için
işbirliği yapabilmelidir. Demokrasiye, laf
ebeliğiyle değil, onun önündeki engeller
birer birer kaldınlarak ulaşılır.
ARADABÎR
Doç. ŞÜKRAN ŞAHİN
Bilim Adamının Fasulyesi...
Edıtör Philip H. Abelson, üçüncü teknobjik devrirnin
en büyük ıkı alanının, bılgısayartemelli teknoiojık devnm
ve bıyotekndo)ik devrim oldugunu anımsatarak başlıyor
"Scıence" dergısınin mart sayısındaki yazısına. Özellik-
le totkilerle ılgili biyoteknofojik gelışme üzennde yoğun-
laştırrnış yazısını. Dow Chemıcal, DuPont, Monsanto,
Novartis, Pioneer, Hi-Bred ve AgrEvo şirketlerinin, gen
mühendısliğı çalışmalan yapılan şirketlennde, bu araştır-
malar ıçın milyarlarca dolar harcamakta olduklannı vur-
guladıktan sonra, Monsanto şırketının soya fasulyesıyle
ilgili etkmliklerini anlatmış uzun uzun.
Monsanto şırketı, yenı gelıştırdığı bıyoteknoioji ürünü
soya tohumunu 1996'da tican olarak pıyasaya sürmüş
ve bunun için I996 yılında 0.4 milyon hektar, 1997'de 4.5
milyon hektar ekim yapmış, 1998'de ıse 8 milyon hektar
ekim yapmayı planlamış. Bu kadar çok soya ekiminin ne-
deninın, Amenkan halkının; sabah kahvaltısında soya
çorbası, öğle yemeğinde soya pılakisi, akşam yemeğin-
de pastırmalı soya mönüsünü tercih ettığı sanılmasın.
Monsanto şırketinin gözü şimdi gelışmekte olan ülkeler-
dedir ve bu fasulyeleri bu ülkelenn ınsanının sofrasına sun-
ma hazırlığı ıçındedir. Yakında soya fasulyesınin sofrala-
nmıza nasıl renk, lezzet ve de ahenk kattığını haykıran rek-
lamlann başlayacağından hiç kuşku duyulmasın. Mon-
santo, bu işın araştırması için yaptığı harcamayı yerine
koymak, yerine koymanın da ötesınde, bu ışten büyük
kârlar sağlamanın peşındedır. Zaten araştırmalara mad-
di destek vermesınin temehnde de bu yatmaktadır. Önü-
müzdeki uzun yıllar bol fasulyelı sofralar bizi beklemek-
tedir ve bu fasulyenin ülkeye kontrollü ıthali için önlem
alınmazsa yerli fasulye üreticilığı artık sadece tarih say-
falannda okunacak öykü olarak kalacaktır.
• • •
Görüldüğü gibi genel olarak biyoteknoloji adını verdi-
ğimiz bu teknolojınin ürünlen yaşamın her alanını etkile-
meye adaydır. Yine editör Abelson aynı yazısında, mar-
gannlerle ilgili bıyoteknolojık çalışmalardan bahsetmek-
tedir. Öyle ya, fasulyeyı yenıden formüle ettikten sonra
doğal olarak margarininı de yenıden formüle etmek ge-
nekmektedır!.. Biyoteknotojınfn bu çılgın gıdışı sınırianmaz-
sasonundadoğanınalbenısinidealıpgötürecektir. Çün-
kü sermaye bu ıştekı tatlı kânn kokusunu almıştır ve bu-
nun için ne gerekıyorsa yapmaya hazır duruma gelmiş-
tir ki, biyoteknolojik araştırmalara aynlan milyarlarca do-
larlık harcama da bunu açıkça göstermektedir. Bılimsel
araştırmanın temel amacınm. doğanın sırlannı çözmek ve
elde edılen bilgilerı yıne doğa ve sonuçta insanın yaran-
na kullanmak olduğu anımsandığında, bu tür egilimlerin
temel felsefe ile örtüşmedıgı ortadadır.
• • •
Mevsim bahar, doğa her bahar olduğu gibi. bu büyü-
lü masalını kış boyu sesstzce kurguladı. Bizlerde kış bo-
yu bu yeni büyülü masalı heyecanla bekledık. Her bahar
yeniden kurgulanan, içinde bilınmeyen, görülmemiş bin
bir güzellığin bulunduğu, büyülü bir masalı beklemenin,
coşkusu da mı tanh olacak? Bahan büyülü masal olmak-
tan çıkaran biyoteknolojiye ne demeli!.. Bol fasulyeli bir
yazı oldu, ancak Batı'nın bilım ve teknolojı politikasının
hedefinın, yeni teknolojik ürünlerle 3. Dünya'nın bağım-
lılığını nasıl gerçekleştirmeye hazırlandığını göstermesi açı-
sından dikkat çekıcıdir.
Çerçevesi çizilmiş ulusal bilım ve teknoloji polıtikamız
olmadığı sürece bu bağımlılıktan kaçınmamız olanaklı
görünmemektedir.
Yeter, Ben de YazacağımL
MUZAFFER YUCE Emekli Val,
G
elırimize gıdenmıze. güzel günlerimi-
ze dokunabılirsıniz... Ancak, ulusal de-
ğerlenmizedokunmayın, Sayın Başba-
kanım... Ölülerimize saygımız sonsuz.
Öyledeolsa değerlendirmenızi içimize sindireme-
yiz. Atatiirk bir orun (makam). L'lusu aydınlatan
bir ışık. Iş ve söz alanında bir güzellikler buketi.
O cumhuriyetimizin mimari. "Köprii benim ese-
Toprakbank bütün annele
"Anneler Günü"nü kutlar
Toprakbamc daha iyi yannlar adına
gösterilen her çaffe^saygı duyuyor.
" nimize daha ryi yannfar ^
her turiuozvet
anneler, Toprakbank
desteğinin her zaman yanlarında
oldugunu çok iyi biliyor.
http://y»Vvw.toprakbank.com.tr
rimdir'' diyenlerle oranlanamaz. Dedikleri kitap-
lara sığmaz. Söylediklerinde yanlış bulunamaz.
Yaptıklannı ise saymak gereksiz. Çünkü onu ya-
şıyoruz. Söylemedikleri: Yunanın denize dökülme-
sinden cumhunyetin tamamlanmasına kadar "Ben
yapöm"demediler. "'Bizyapök'n
dediler. Bensöz-
cüğünü hiç kullanmadılar.
Bu nedenle de "Bcn"ciler-
den farklıdır Atatürk.
Çağda§ Türkiye'nin usta-
sı Atatürk: halkı oyalayan.
avutan söz söylememıştır.
Yoksulluk günlerinde. eko-
nomik gönençten (refahtan)
söz etmemiştir. Tersi sonuç-
lanmış hiçbır sözü yoktur
Örneğın, "Beş. on yıl demı-
yorum. tki yıl içmde enflas-
yon düşecek. ekonomı düze
çıkacaktır" gibi ölçüsüzsöy-
lemlerine rastlanamaz.
Halkına gerçeği söyler.
Haktan gelen halkını yanılt-
maz. Nedeni neolursaolsun.
"Gerçegi söylevecek kadar
ena\ideğüm"gıbi avami söz-
ler onun güzel dudaklanna
yakışmaz. O, bilimin. dog-
runun, güzelin ve halkının
sevdalısı birbilgedir. lş biti-
ncilerle bir tutulamaz.Ona
benzemeyenler küçümsene-
mez. Yanlış olan; benzeme-
yenleri ona benzetmektır. Bi-
rilerini bir yere çıkanrken,
hakkıyla yerine gelenlen ye-
rinden oynatmaktır. Yanlış
değerlendirme yaptınız Say ın
Başbakanım. De\ let ve siya-
set adami Klemanso: "Kür-
süye çıkan hatip ne söyleye-
ceğini degiL ne söyleme>'eee-
ğini bilmelidir" der. Ovgü
için pek çok söz bulunabilir-
di. Teşbihte hata olmaz sözü,
yanlış yapılamaz anlammda-
dır. Haksever olmalıyız. Bu
da yetmez. Tarihi değerlen-
dirme yaparken tarihi de bil-
meliyiz. Hamidi^ kahrama-
nı RaufOrbay basın önünde:
"Bana kahraman derseniz.
Barbaros'a. PiriReb'e, Tur-
gut Reis'e nedKecegiz'' diye
karşılık verir. Kuşkusuz kah-
ramandı. Üstelık.
Cumhuriyet peteği olan
Atatürk'ün yanında; övgüye
değerolanlarbirgözenek bal-
dır. Onlann da tümüne say-
gılıyız. Amabağışlayın; Ata-
türkümüz konusunda titizli-
ğimiz vardır.
PENCERE
ıı
"Annemin Anlattıklam
Oryal Gökdemir'in kitabı "Annemin Anlattık-
ları" (Arkın Kitabevi), beni aldı. geçmişe götürdü;
bir zamanların Türkiyesine yolculuğa çıktım.
Ancak bu, 'anı'kitabı değil, 'an/af/'sayılabilir; bir
ailenin öyküsü üç boyutta dile getiriliyor; anne, ço-
cuk ve dayının belleklerınde zamanla süzülüp tor-
tulaşan anılar, bırkaç kuşaklık süreçte yaşamış
kahramanlarda somutlaşıyor.
Çarpıcı, acı, duşündürücü...
•
Osmanlı'nın son yılları...
Oryal Gökdemir'in babası Azîz, Harbiye son sı-
nıfta okurken cepheye yollanmış...
Hasan Pulur'un babası gibi...
Benim babam gibi...
Atılgan bir subay Aziz; ölüm kalım savaşlannda
on dört kez yaralanıyor.
Gökdemir. babasını anlatıyor:
"Babam, gariptir, savaş yıllannı anlatmazdı. Fa-
kat (o yıllarda) ne ana, ne baba, ne kardeş, geri-
de kalan kimsesi olmadığından mıdır nedir, cep-
hede pek korkusuz ve pervasızdır. On dört yara
alır. Hepsi de belden aşağı. Yani siperde durdu-
ğu yok."
Peki, savaş bitip de Cumhuriyet devletı kurulun-
ca ne oluyor?..
•
Nemi oluyor?..
O zamanki devlet, göğüslerinde istiklal Madal-
yası taşıyan subaylan, yarım kalmış ogretımlerıni
bitirsinler diye, Harbiye'ye çağınyor.
Inanılır şey değil!..
Ama ben gözlerimle gördüm.
Harbiye'ye "ikmal-i tahsil" için gelen subayla-
rın özel birliği vardı.
Şişli 43'üncü Ilkokul'daydım. O yıllarda Harbi-
ye, Istanbul'daydı. Okulumuz, HalaskârGazi Cad-
desi üzerinde Şişli Meydanı'na bakıyordu. Harbi-
ye'den yola çıkan 'ikmal-i tahsil' birliği Hürriyet-i
Ebediye Tepesi'ne ya da Ayazağa'ya talime gider-
di. Babam ve arkadaşlannı seyre çıkardık. Tüfek
omuzda, uygun adımla rap rap yürüyen yüzbaşı-
lann içinde göbeklilerde vardı. Bu durum bize ko-
mik gelirdi. Yaşını başını almış subaylar, er ünifor-
ması ve asker postallarıyla fotoğraf gibi belleği-
me çakılmıştır.
Tramvaylar dururdu...
Halk alkışlardı.
•
Oryal Gökdemir'in kitabı, yokluklar içinde yaşa-
yan bir halkın varoluş romanından bir kesıt...
İnsanlar da bu kesitin içinde yerlerini alıyorlar;
sonunda öyle bir devlet kuruluyor ki cephelerde
on dört kez yaralanmış subayını, yanm kalmış eği-
timini tamamlasın ve çağın bilgilerini öğrensin di-
ye yüzbaşı rütbesiyle yeniden Harbiye'ye alabili-
yor.
Bugünden geçmişe bakınca şaşakalıyorum.
Çocukken ailecek yaşadığımız bu olayın anla-
mını ve değerıni kavrayamamıştım.
Işin tuhaf yanı, babam da savaş yıllarını -Oryal
Gökdemir'in babası gibi- anlatmazdı; ülke kurtul-
muş, devlet kurulmuştu; her şey geride kalmıştı.
Hiçbir şeyin geride kalmadığını yaşayarak öğ-
renecektım. •
•
"Annemin Anlattıklan", yaklaşık 150 sayfalık bir
kitap; ama büyük tarihsel dersler içerıyor; Türk-
çesinin güzelliğıne de diyecek yok!..
MERSİN 1. ASLİYE HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
1Q94 956
Davacı Turan Ekınci vekılı Av. Cemai Ertugrul Ko-
çak tarafından davalılar Selahattin Dalgıç. Mavısu Inşa-
at Müt., Cavıt Aslan ve Mavısu lnşaat Müt. Mehmet
Recep Samer aleyhıne açılan tescıl davasının yapılan
duruşmasında verilen ara karan gereğince;
Davacı vekili 1.12.1994 havale tanhli dava dilekçe-
sinde Mersin Nusratıye Mah. 51 pafta, 358 ada, 29 par-
seldekı 1. Blok 19 no'lu bağımsız bölümün müvekkili
adına tescilini ıstemış bulundugundan. davalılar Sela-
hattin Dalgıç, Cavit Aslan ve Recep Samer'e gönderilen
teblıgatlar bila teblıg ıade edılmiş bulunup adresleri de
tespit edilemediğinden haklannda duruşma gününü
göstenr şekilde davetıyenın \e da\a dılekçesının ılanen
teblığıne karar verildığınden. karar gereğince davalıla-
nn duruşma günü olan 01.06.1998 günü saat 09.00'da
mahkememizde hazır bulunmalan ya da kendılenni bir
vekılle temsıl ettirmelerı. aksi takdırde HUMK'nın de-
ğişik 213. maddesi gereğince yargılamaya yoklukların-
da devam edileceğı \e karar venleceğı hususu ılanen
tebliğ olunur.
Basın: 17419
A Y Ş I VE ANNISİNİN PEK Ç.
ORTAK YANLARI VAR. OSTEOPOROZ
VE KlRIKLARIN O N L A R D A N BİR!
»LMASINA İZİN VERMEYİN
•X GIRMIŞ HER
01N1N HAYATININ KALAN
AN1ND4 OSTEOPOROZ
KIRIK OLUŞMA
40 OLDUĞU TAHMİN
BİR KADINfll[HAVATt
IELL1KLE MENOPOZDAN SONRA, ILERI YAŞLARDA GORULEN B C V
ALMASI VE KAMBURUVŞMANiN YAŞLILIĞIN DOĞAL SIR SÜRECİ OLCL.o_N.'0
İSÜNDÜNÜZ B U YANLIŞ B!R GÖRÜŞTÜR. OSTEOPOROZUN DOĞAL
5LANMA SURECININ SONUCU OLMADIGINI ARTiK.
•,RK EDIN. EĞER MENOPOZA GİRMİSSENİZ,
lURTAtİK
lUfMASI RtSKİMC BŞİTTİR.
TEOPOROZA BAGLİ OMURGA. E
KIRIKLARiNDAN OTURU
SAKAT K A L A B I L I R . HATTA O LE B I L; R S I N I Z . K O N S E Y I
A T f N . A N N E N I Z L E B I R L I K T E B İ R D O K T O R A G I D E R E K , O S T E O P O R O Z
D A H A U T M A Y I N ! ' S A Ğ L I K L I B İ R Y A S A M " E N K A L I C I H E D I Y E D I R . .