Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
-10MAYIS1998PA2AR CUMHURİYET SAYFA
15
DSP'de
içki yok
Demokratik Sol Parti
istanbul örgütü
geçenlerde, Mavi
Marmara
Lokantası'rtda içkili bir
yemek düzenliyor.
Davetiyeler 10 milyon
liradan satılıyor. 1.450
kişinin katıldığı
yemekte davetiyede
yazmasına karşın içki
servisi yapılmıyor.
DSP'nin İstanbul'daki
son il başkanının
"hacı" kimliği kulaklara
fısıldanırtcen,
demokratik solcular
erken saatlerde "parti
dayanışması"nı hacı-
hoca takımına bırakıp
ağız tadıyla iki kadeh
rakı içebilecekleri
yerlerin yolunu tutuyor.
Kuva-yı
Medya
içinde bulunduğu
ekonomik güçlüklere
peşisıra gelen milyarlık
tazminat davalan da
eklenen Kuva-yı Medya
dergisi dağrtımdan
çekildi ve abone
sistemine döndü.
Haftalık dergi Kuva-yı
Medya'nın yıllığı 6.5
milyon, altı aylığı 4
milyon lira. Abone için
Iş Bankası Ankara
Gaziosmanpaşa
Şubesi'ndeki hesap
numarasr.
4241-0-183001... Yada
Posta Çeki hesabı:
Strateji/52-26-59.
Tet: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97Etektronik posta: Deraz.Som9raksn«tcom
- Süleyman Demirel'in
kardeşi banka satın almış.
"Konuşan Türkiye'den
Kazanan Türkh/e've!"
K
ocaman bir ormanda bir cadı yaşıyordu.
Kuşlar ve diğer hayvanlar cadının korku-
sundan yavrularını nerede saklayacakları-
nı bilemiyorlardı, çünkü cadı onları çalıyor-
du. Sincaplar onu görünce ağaçlara tırmanıyorlar,
beyaz tavşancıklar var hızıyla ondan kaçıyorlardı.
Ama bu ormanda bir de küçük peri yaşamaktay-
dı. Küçük peri annesini arıyordu. Cadının, annesine
bir büyü yapıp bir yere hapsettiğinden emindi.
Ormanın dışında çok güzel, yemyeşil bir ova uza-
nıyordu. Pia, arkadaşlarıyla oraya oynamaya git-
mişti. Oyun oynarlarken, arkadaşlarını bırakıp çok
merak ettiği ormanın içine dalıvermişti. Arkadaşla-
n ona seslendilerse de duyuramadılar. Bu büyülü or-
mandan çıkması pek de kolay olmayacaktı.
Cadı onu görmüştü bile... Pia'nın etrafında dön-
meye başlamıştı.
Cadıdan korkan Pia, "Anne, anneciğim" diye ağ-
lamaya başladı. Ağlama sesi, ormanda annesini
Anneler
aramakta olan küçük perinin kulağına ulaştı. Küçük
peri var hızıyla o sese doğru seğirtti. "Korkma Pia"
dedi. "Ben seni koruyacağım. Ver elini. Cadı beni
göremez."
Pia, ipek saçlı, yeşil gözlü, minnacık periye baktı
ve elini uzattı. "Yanlız senden bir şey istiyorum" de-
di Peri. "Cadı, benim annemi bir yere sakladı, onu
bulamıyorum. Belki seni de oraya götürür, onu iz-
le..."
Pia, "Peki" dedi ve perinin elini sıkı sıkı tutup, ca-
dıyı izlemeye başladı. Yürüdüler, yürüdüler... taa ki
ormanın en karanlık yerine varana kadar. Peri bile
korkuyordu. Bir kuyunun başına gekjiler. Cadı, Pia'ya,
"Atla" dedi, "aşağısı çok güzel."
Kuyunun derinliğinden gelen içli bir şarkı duyulu-
yordu. Beyaz tavşancıklar, sincaplar, karıncalar, kuş-
lar hepsi kuyunun başına üşüştüler ve cadıyı kuyu-
ya ittiler. Küçük peri de Pia'nın elini bırakıp var hı-
zıyla kuyuya indi. Kuyunun içindetutsak olan anne-
sini alarak tekrar yukarıya çıktı.
Artık hepsi serbestti.
Daha sonra kuyuyu taş ve toprakla örttüler.
Hep birlikte Pia'yı ormanın dışına bıraktılar. Küçük
peri de annesinin kollarında ormandan çıktı.
Pia onu, o da Pia'yı. hiç bir zaman unutmadı.
"Büyükanne K'nin Öyküleri"nden biri böyle...
Ketty Hakko'nun torunlanna anlattığı masallan An-
ne Grenadine resimlemiş, oğlu Cem Hakko da bir
Anneler Günü'nde umutları ve sevgileri paylaşmak
için iki cilt kitap olarak yayınlanmasını sağlamış.
Masaldaki peri bile annesini arıyor. Anneler kay-
bolmasın...
Annelerin de çocukları kaybolmasın. Annelerin
kayıp çocuklarını araması masallarda kalsın...
SESSÎZ SEDASIZ (!)
Siper
NVRÎKUSTCEBE
Hotznj/viLAMA CSÜÖJVLE:
Yüksek Yerilim Hattı
Erdinç UTKU
Avrupa'daki Türkler istek yapıp Türkiye'yi de
yanlanna aldirsınlar!
Partöanlık ANAP'ın iliğine
Kurban Bayramı'nın ikinci günü
Amasya Devlet Hastanesi Acil Servi-
si'nde nöbetçi olan Op.Dr. Erdoğan
Sü, kurbanlık hayvan yerine kendini
kesenlerin tedavisiyle uğraşırken Mer-
zifon'dan bir telefon geliyor. Amasya
ANAP İl Başkanı Erdoğan Toto arı-
yor ve, "Başhekimi bulamadım, kadın-
doğum'da özel bir oda istiyorum, şu-
nunla ilgilenir misin canım..." diyor.
Canım sözcüğü doktoru rahatsız
ediyor:
- Ben bir hekimim. Devlet memu-
ruyum. Benimle canım-cicimli konuş-
mayın lütfen. Doktor, deyin; doktor
bey deyin; hatta Erdoğan deyin...
Tetefonun öteki ucundaki ANAP'ltTo-
to, belli ki Merzifön'da seçmenlerine
hava atarken. ummadığı bir tavırla
karşılaşıyor. Dr. Sü "canım" uyarısın-
dan sonra, "Şimdi buyrun size nasıl
yardımcı olabilirim?" diyor. Toto. "Eşe-
koğlueşek" diyerektelefonu kapatıyor.
Aradan üç hafta geçiyor ve 12 Ey-
lül döneminde sağcıların işlediği iki
cinayette adı katil zanlılan arasında ge-
çen Amasya Sağlık Müdürü Nihat
Ulukışla, Amasya Tabip Odası Baş-
kanı Op.Dr. Erdoğan Sü'yü çağırıp
Ankara'dan gelen yazıyı tebliğ
ediyor: "Muş'a sürüldün."
Içişleri'nden sonra Sağlık
Bakanlığı da ANAP'lıların par-
tizanlığına aiet oluyor!
PALAS PANDIRAS
Banal siyasete
sanal bunalımlaryakışır... [MüfitBozaa
ÇED KÖŞESI
OKTAY EKİNCİ
'O'yıllardan'bu'yıllara...
Doğan Hızlan'm önensıne dört
elle sanlarak "Onuncu Yıl Mar-
şfmızı artık "Cumhuriyet Mar-
şı" olarak da söylüyoruz. "Çıktık
açık alınla" dıye başlarken, sa-
dece 10. yılı değil. 75. yılı da aynı
coşkuyla kutlayabilmek için...
<. AcabsbDoğan Hızlan, böyksine
bir öneriyi, söz gelimi neden 50. Yıl
Marşı'yla yapmadı?
Yanıtı açık: Birincisi, 50. Yıl
Marşı'nı anımsayan kaç kişi var?
îkincisi de "1970'lerin" bugüne ve
geleceğe de taşınabilecek ne gibi
başanlan, ne gibi coşku verici ka-
zanımlan var?..
Zaten eminım ki Doğan Hızlan
da sadece herkesin bildiği bir marş
olduğu için değil. yıne 10. Yıl Mar-
şı'ndaki "toplumsal sevinci" de ya-
ratan o unutulmaz "1930'lann"
yeniden anımsanması için bu çıkı-
şını yaptı. Belki de; "Politikadan
umut yok; hiç olmazsa Cemal Re-
şit Reyin ezgisini yeniden ku-
caklayarak aklımızı haşımıza top-
lanz..." diye düşündü ve hepimi-
tiv sektörünün ülkemizdeki iki bü-
yük temsilcisinden biriydi. 10. Yıl
Marşı'ndaki hanı şu ünlü "demi-
rağlara" tutkuyu vurgulayan söz-
leri nasıl da rahatlıkla söyleyebili-
yordu?..
Yine aynı "coşkulu protokol"
arasınıia pcneğin "Eurogoid fır-
masını -Türkiye'den biryana- Ber-
gama'dan bile hâlâ dışan çıkarta-
mayan "yetkililer" de vardı. On-
lar da 10. Yıl Marşı'ndaki "Bü-
tün dünya öğrendi Türklüğü say-
masını" dizesinı söylerken. mah-
keme kararlanmızı bile elin şirke-
tine saydıramadıklannı acaba bir an
için bile olsa, düşünebildiler mi?..
Tersine sflreçler
Her "yeni" durumun "üeri" ol-
madığını. her yeniliği savunmanın
da "üericilik" anlamına gelmeye-
ceğini kendi yakın tarihine baka-
rak "açıkça görebilme" şansına sa-
hip ender uluslardan biriyiz.
Babalanmız ve dedelerimiz 10.
yılı coşkuyla kutlarken. örneğin
tstanbul Lniversitesi önünde 1936'daki Cumhuriyet Bayra-
mına katılan bu kız öğrenciler, yaşlandıkian zaman aynı mey-
danda "'tiirbanlı kızlarınn
da gösteri yapabileceğini acaba tah-
min edebilir miydiler (FotoğrafCLMHURİYET ARŞİVÎ)
zi "65 yıl öncesine" götürdü. Kül-
tûrün politikadan farkı da işte bu-
rada değil mi?..
'Coşku'yu hak edebilmek
Peki, neydi o 1933'ü öylesine
co^culu kılan ve neydi 10. Yıl Mar-
şı'ndaki o büyük "sevinci" yaşa-
tan?..
Yanıtı jine açık: Kurtuluş Sa-
vaşı'yla bağımsızlığına kavuşan
bir iilkeyi, 10 yıl gibi kısa bir sü-
rede yoktan yeniden var etmek...
Böylesine bir "zoru" başarabil-
mek için de öncelikle ülke ve top-
lum yarannı gözeten, ulusal çıkar-
lan her şeyin önünde sayan ve em-
peryalist dayatmalara göğüs gere-
bilen kararh've kişilikli politikalar-
dan asla ödün vemnemek...
Şimdi, ister istemez akla şu so-
ru da geliyor:
Acaba 10. Yıl Marşı'nı herkes
bilmesine rağmen, yine "herkes"
artık söyleyebilir mi?.. Daha doğ-
rusu, her önüne gelen "yürekten"
söyleyebiliı mi?.. Geçenlerde te-
levızyondaizledim. Izmir'deki
M
lşa-
damları Kurulta>ı"nda Emel Sa-
yın. 10. Yıl Marşı'na başlayınca.
salondakı izleyenlerle birlikte ön sı-
radakı "protokol" de ayağa kalk-
&ve Sakıp Sabancı'nın öncülüğün-
de alkış tutarak marşa eşlik etti...
Çok da neşeli, çok da mutluydular...
Oysa ki aynı Sabancı, Türkiye'de
"demin ollannı körelten** ve tüm
ulaşım politikasmın "karayolu ta-
şıtlan için*1
belirlenmesinde yıllar-
dır etkili olan uluslararası otomo-
kentlerimiz de "ilk kez" imar pla-
nı uygarhğıyla tanışıyordu. Ne var
ki 1950'lerden sonra başlayanplan
düşmanlığı. günümüzdeki "kaçak
kentleşmenin" de siyasal altyapı-
sını oluşturdu... Acaba bu "geriye
giden" sürecin sorumlulan da 10.
Yıl Marşı'nı söyleyecekler mi?
Yine babamın görevi nedeniyle
çocukluğum Anadolu kentlerinde
geçti. Bunlann çoğundaki. temel-
lerio 1930'lardaatılmışfabrikala-
nn çevresi işçi gecekondulanyla
değil •'lojmanlarla" çevriliydi.
Hatta o kente de hizmet veren park-
lan, sinemalan ve "müsamere sa-
lonlan" vardı... 1950'lerden son-
ra bu uygarlık da terk edildi. Da-
hası şimdi aynı "ulusal tesisleri"
satışa bile çıkartıyorlar. Yine bu
"tersine sürecin" lıderleri, acaba
10. Yıl Marşı'nı "ahnlan açık" ola-
rak alkışlayabilirler mi?..
" O " yıllarla "bu" yıllan kıyas-
lamak. aslında ne bu köşeye sığar
ne de buna yürek dayanır. "Tarih
Vakfi'nın vurguladığı "75. yılda bir
bilanço çıkartabm" çağnsı işte
bu nedenle "tarihsel önem" taşı-
yor. Galiba Doğan Hızlan'ın öne-
nsi de bu çağrıva "marşla katıl-
mak"... Ancak yıne de düşünüyo-
rum ki acaba 10. Yıl Marşı'nı o
"ait olduğu" Onuncu Yıl'a mı bı-
raksak? Çünkü, bugünbize hos, ge-
lebilir ama gelecek kuşaklan yanıl-
tıp da 1930'lardaki o coşku veren
"bağımsızlık ruhunun" sanki
1990'larda da sürdüğü imajını ver-
meye, belki de hakkımvz olmasa
gerek...
KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicakt turk.net
"ûn*- öult demet/t
ÇİZGÎLİK KÂMtL MASAKACI
HARBİ SEM/H POROY
MIRMIRLAR VĞVR DVRAK
TARİHTE BUGÜN MVMTAZARIKA\ lOMayts
"C/ZGİ DBLİSf BİR YASU ADAM..
1843"t>A 8UGÛN, üfJLÛ JAPON *£SSj*Mf HOTJUSAl
tHOKUSi), 83 >*4f/A/A4 ÖLMÛÇTİJ. ÇOK KUÇÜK.
TA, BİR AVNA YAPfMCrSt TAKAFtNOAU Et/LAT
ÇALIŞAhJ S/IZ ^
"UKİYO^', YÜZSM OÜN-
ANtAMtM/4 GELEU, j*PON
APfYOt HT HOtUt-
ÖAJCÜ
İÇ.İN "Ç.İZSİ OEUSr" PİYEM HOKUSAİ, ÖZEL
UlCt-E PEY2ATLAGJÇ*t4M2*&ıl) tLE ÜAJCEVE
C£K., 8ATI
IN Gigı G
GÖRÜŞ
DENİZ KAVUKÇUOGLL
Hep "68'li" Kalmak
Mustafa Kemal Atatürk, Kurtuluş Savaşı'nı
başlatmak üzere 16 Mayıs 1919 günü işgal altın-
daki Istanbul'dan Samsun'a doğru çıkmadan ön-
ce şöyle diyordu: "Alınacak tekbirkarar vardı; hâ-
kimiyet-i milliyeye müstenid, müstakil yeni bir
Türk devleti kurmak!"
Dünyadaki ilk "Kurtuluş Savaşı"n\n önderi, bir
cümlede özetlediği bu tarihsel projesini, Anado-
lu'nun etnik kökenleri farklı halklarına özgüven-
lerini yeniden kazandırarak, onları ayaklandırarak,
örgütleyerek, tek bir bayrak altında toplayıp bir-
leştirerek yaşama geçirdi. Her şey dört yıl gibi kı-
sa bir zaman içinde gerçekleşti. Ulusun egemen-
liğine dayalı bağımsız yeni bir Türk devleti kurul-
du. Bu yıl 75. yaşını kutlayacağımız Türkiye Cum-
huriyeti, "bizıboğmakisteyen emperyalizme" kar-
şı kazanılan zafer sonucu doğdu. Bu zafer aynı
zamanda Asya'nın, Afrika'nın, Güney Amerika'nm
diğer "mazlum milletleri" ne de örnek oldu.
Bizim kuşağımız lise çağlarında "yeni Türk dev-
tef;"nin doğuş koşullannı bu açıklıkta öğrenme şan-
sına sahip olmadı. Okul kitaplarımızda "Emper-
yalizm nedir", "Kurtuluş Savaşı nedir", "Anado-
lu Devrimi nedir", yazmıyordu. Bize "farih"i. bir
"entrikalarzinciri'', bir "komplolarkarmaşası", bir
"savaşlar bütünü" olarak öğrettiler. Tarıh dersle-
rinde "sınıf savaşı", "emek-sermaye çelışkisi",
"emperyalizm-ulusal devlet çatışması" gibi kav-
ramlar geçmiyordu. Profesör llber Oltayh'nın de-
diği gibi, bu kitaplan okuyarak "yurtsever" olmak
mümkün değildi!
Sokaklar bize okul oldu. Ülkemizin ve dünya-
nın gerçeklerini "yasak k/rap/ar"dan öğrendik.
Üniversite amfilerinde, alanlarda tartışarak, çatı-
şarak bilendik. Her şeyden önce "haklı" olduğu-
muzun bilincine vardık. Emperyalizmi somut ola-
rak ilk kez Izmir Kordon Boyu'nda, Hasan Tah-
sin'in düşmana ilk kurşunu sıktığı yerde bayra-
ğımızı yırtan, üzerine çıkıp tepinen, ama yargıla-
namayan Amerikan askerlerinin variığıyla, "IkiliAnt-
laşmalar"\a tanıdık. Iç işlerimize. dış politikamıza
yabancı güçlerin müdahalesini içimize sındire-
medik. Bizim yurdumuz Vietnam, Mozambik ya
da Angola gibi sömürgeleştirilmiş. emperyalizme
mutlak bağımlı bir ülke değildi. Mustafa Kemal Ata-
türk'ün önemini, Anadolu Devrimi'nın anlamını
daha iyi kavradık. "Tam bağımsız" bir Türkiye is-
tiyorduk.
Yurdumuzu kanş karış gezmeye başladık. Ta-
rih kitaplarında yazmayan feodal ılışkilere. dere-
beylik düzenlerine tanık olduk. Ağalara. beylere,
şeyhlere tutsaklığın halkımızın özgur iradesinin oluş-
ması önündeki en büyük engei olduğunu gör-
dük. "Gerçekten demokratik Türkiye" dedik. Tüm
bu ilişkiler ve söylemler birbirine bağıı, birbirle-
riyle iç içeydi. Ne var ki, biz bu özlemlenmizi di-
le getirdikçe. alanlara, sokaklara taşırdıkça yaşam-
sal varlıklarını emperyalizmin çıkarlarıyla, çağdı-
şı toplumsal ılişkilerle bütünleştirmiş yerli egemen-
ler, Türkiye'deki emperyalist çıkarlann "gönüllü-
Ierordusu" milliyetçileri örgütleyerek üzerimize sal-
dılar. Başedemeyince işkencelerle, hapislerle.
darbelerle sindirmeye çalıştılar. En yığit, en yü-
rekli, en yurtsever arkadaşlarımızı öldürdüler. As-
tılar. Fakat yok etmeyi başaramadılar. Son çözüm-
lemede biz kazandık. "68"le birlikte özgürleştik.
Bu süreçtekafalarımızdagelişen "yurtsevertik"bi-
linci giderek "sosyalist" bir zemine oturdu.
O yıllarda Asya'nın, Afrika'ntn, Güney Amerika'nm
"mazlum milletleri" emperyalizme karşı direni-
yorlar, boyunduruk zincirlerini kırıyorlar. bağım-
sızlıklarını kazanıyorlardı. Kurtuluş savaşlarının
önderlerini Patrick Lumumba'yı. Che Guevara'yı,
Fidel Castro'yu. Ho Chi Minh'ı. CamilloTores'i
seviyorduk. Şimdi de seviyoruz. Gelişmiş Batı ül-
kelerinin metropollerinde de gençler, aydınlar so-
kaklara dökülmüşler, uzun süren "Soğuk Savaş"
yıllannda üzerlerine geçirilmiş "tek tip giysiler"den.
kendilerine dayatılmış "tekboyuttu insanlık"Xan kur-
tulma savaşımı veriyorlardı. Emperyalizme karşı
direnen halklar özgürlüklerine kavuştukça kendi-
lerinin de özgürleşeceklerine inanıyorlardı. Ame-
rika'da Stockeley Carmichael, ingıltere'de Ta-
nk Ali, Almanya'da Rudi Dutschke, Fransa'da
Daniel Cohn-Bendit arkadaşlanmızdı Jean-Pa-
ul Sartre'a. Olof Palme'ye, Martin Luther King'e.
Heinrich Böll'e. Muammer Aksoy'a. Halit Çe-
lenk'e. Mihri Belli'ye, llhan Selçuk'a Hikmet Kı-
vılcımlı'ya, Mehmet Ali Aybar'a saygı duyuyor-
duk. Şimdi de duyuyoruz. Aradan geçen yıllarda
duygularımız. inançlarımızdahadapekişti. insa-
nın ve insanlığın kurtuluşuna olan özlemimiz da-
ha da güçlendi.
Hep "68"li kaldık. Öyle de kalacağız!.
(Faks:0216-418 84 10)
BULMACA SEDAT YAŞAYAS
1 2 3 4 5 6 7SOLDAN SAĞA:
1/Türkdili.tan-
hi ve edebıyatı
ile uğraşan bilim
dalı. 2/ Halk di-
linde sebze bah- 3
çesine verilen
ad... Çok anla-
yışlı \e sezgili 5
kimse. 3/ Önce-
den verilen gü-
vence parası... J
Ermeni terör ve
cinayet örgütü.
4/ Ender. sey-
rek...Geçımsiz-
lik. kargaşa. 5/ Ht Mu-
hammed'ın genel kural
niteliğındeki söz v e dav-
ranışları 6/K.ir... Bırno- 2
ta. 7/ Birelektroliz aygı- 3
tındaki eskı kutup...Ca- 4
hit Kfilebi'nin bir şiir ki-
tabı. 8/ lçe doğan yaratı-
cıduygu.. Güney Ame- 6
rika'da yaşayan bir yük
hayvani. 9/1501-1732
yıllan arasında Iran'da
hüküm süren hanedan.
YUKARIDANAŞAĞIYA: 1/Tarlayaatılantohunıuört-
mek için gezdırilen ağaç sürgü... Genellıkle \akmak ıçın
kullanılan ıri saman. II Muşmulava ben/er bir yemı>..
Hamurun fınna verilmeden önce dinlenmesi ıçin üzerin-
de bekletildiğı tahta. 3/ Derriiryolu... Gaıpten haber \cr--
diğine ınanılan melek. 4/ Kripton elementinın simgesı...
Çözgü ya da atkının kumaş yüzeyi üzerinde kendiligin-
den bir desen oluşturduğu heT tÜT kumaşa \erilen ad 5/
Ödenti. 6/ Birtüresnekörgü... Adlan sıtat >apmakta kul-
lanılan bir yapım eki. 7/ Güzel sanatlarda dua ederken be-
timlenmış kişiye \enlen ad... Tabut. 8/ Kadınlann blıız üze-
rine givdikleri yelek... Dumanrengi 9/ Bir ı>ı ycrınc ge-
tırme... Asya'da bir ülke.