14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 15 NİSAN 1998 ÇARŞAMBA HABERLER DÎSK Genel Başkanı, siyasete bilinçli müdahale seferberliğini seçimlere kadar sürdüreceğini söyledi Budak:ÖnceömütlütoplumAYŞE YILDIRIM DİSK Genel Başkanı Rtdvan Bu- dak, başta sendikalar olmak üzere si- vil toplum kuruluşlannı demokratik- leşmeyi sağlayabilmek için siyasi par- tilere müdahalede bulunmaya çağırdı. Geçen gûnlerde Adana'da başlattığı "bilinçli yurttaş olarak siyasete müda- hale" seferberliğini seçimlere kadar sürdûreceğini bildiren Budak, "Ulke- nin en dinamik yapısını oluşturan işçi- ler ve onJann örgiitleri sendikalar ar- tık duruşlannı belli etmelidirler. Yani partiler üstü politika dönemi geçmiş- tir" dedi. Özellikle sol partilere ve CHP'ye büyük görev düştüğûnü söy- leyen Budak, "Mevcut siyaset anlayışı ve siyaset tipi değişmelidir" dedi. Ku- rultay sûrecine giren CHP'yi değer- lendiren Budak, lider tartışması bu- lunmayan partinin toplumun çıkarlan doğrultusunda sivil toplum kuruluşla- nyla ortaklaşmayı yakalaması gerek- tiğini anlattı. - Sizce Türkiye'de demokrasinin iş- leyişindeki temel eksiklik siyasi parti- lerden mi başlıyor? - Bir ülkenin demokrasisinde eksik- lik varsa diğer alanlannda tartışmala- nn, çekişmelerin, hatta kavgalann ol- ması çok doğaldır. Oysa Türkiye'de demokrasinin temel kurumlannın hep- si var. Yani yerel yönetimler, parla- mento, yargı, siyasi partiler, sendika- lar, sivil toplum örgiitleri, bütün bu si- vil kurumlanmız var. Ama tüm bunla- nn işleyişindeki eksiklik Türkiye'de demokrasinin yanm yamalak olduğu- nun bir göstergesi. Zaten üç sefer ara rejimlerin devreye girmesi belki de bundan kaynaklanıyor. Eğer biz Tür- kiye'de yanm yamalak bir demokrasi yerine tam bir demokrasiyi oturtmak, bütün bu farklılıklar üzerinde ortakla- şa bir toplumu yaratmak, paylaşımi adaletli hale getirmek istiyorsak, yapa- cağımız örgütlü toplumu yaratmaktır. Toplumun örgütlü olmayışı, hakkını arayan, hak arama özgürlüğünü kulla- nabilen bir toplum olmayışı bu sıkın- tılann en temel sebebi. Özellikle 12 Eylül'ün bastırdığı ve dağıttığı siyaset, sivil örgütlenme süreci, bu olumsuz- luklann en temel sebebini oluşturuyor. Mesela paylaşımdaki adaletsizlik 1970'li yıllar, 1980'li yıllara göre çok daha büyüdü. Üretim ekonomisinden kesinlikle uzaklaşıldı. Paraylapara ka- zanma süreci alabildiğine etkinlik ka- zandı. Devletin vergisinin yaklaşık yüzde 4O'ı para sahiplerine faiz olarak verilmeye başlandı. Böyle olunca dev- let, sosyal devlet olma özelliğini yitir- di. Yurttaşına karşı en temel görevi olan sağlık, eğıtim, ulaşım, haberleş- me gibi sorumluluklannın gereğini ya- pamaz hale geldi. Yurttaş, devleti po- lis, jandarma, karakol, savcılık ve mahkeme olmaktan öte göremez, an- layamaz oldu. Yani o 'devlet baba' imajı öylesine sarsıldı ki sosyal devlet kalıntılan üzerinde yasanmaya başlan- dı. Bu büyük boşluğun içinden de çe- teleşmeler, hukuksuzluk, adaletsizlik, irtica, tarikatlar çıktı ve cumhuriyetin 75 yıllık en temel nitelikleri, kuruluş amacı tartışılır hale geldi. - Bunu aşmak için ne yapdması ge- rekiyor? - Öncelikle yapılması gereken şey, siyasi partiler başta olmak üzere halkı örgütleyecek olan kurum ve kuruluş- lann içinde demokrasiyi işler hale ge- tirmektir. Çünkü 65 milyon insanın ya- nsından fazlası seçmen. Bunlann hep- sini bir seçimde oy vermek biçiminde siyasete duyarlı hale getiremezsinız. Bu mümkün değildir. Bunlann içinde çok az bir kesim siyasetle ilgileniyor, bu ilgilenenler de maalesef siyaseti yönlendirme şansına sahip oluyorlar. Bunlar çok üreten insanlar da değil. yahut üreten kesimlerin temsilcileri de değil. Dolayısıyla bu sürece öncelikle siyasi partilerde bir demokratikleşme- yi sağlayabilecek müdahaleyi yapmak lazım. Siyasi partiler kanununu değiş- tirmek lazım, lider hegamonyasını ve lider kadro hegamonyasını silecek, onu etkisiz hale getirecek, azaltacak müdahalelerde bulunmak lazım ve ta- CHP'ye büyük görev dÜŞÜyor Budak, siyasetin bu kadar vurdum duymaz oluşunun en önemli nedenin örgütlenme eksiği olduğunu söyledi. DİSK lideri, "Ülkenin en dinamik yapısını oluşturan işçiler ve onlann örgiitleri sendikalar, artık duruşlannı belli etmelidirler. Özellikle sol partilere ve CHP'ye büyük görev düşüyor. Mevcut siyaset anlayışı ve siyaset tipi değişmelidir" dedi. bii bu seçim kanununu değiştirmek la- zım. - Ptki örgütlü toplum? - Öncelikle örgütlü toplumu yarat- mak lazım. Sivil müdahaleyi gerçek- leştirmek lazım. Bakınız Türkiye'de örgütlenme öylesine gerilemişki siya- setin bu kadar vurdumduymaz olma- sının en önemli sebeplerinden birisi o. Türkiye'de 12 Eylül olduğunda yakla- şık 2.5 milyona varan bir sendikahlık oranı varken. 12 Eylül 'den sonra çalı- şan sayısı iki-üç misli büyümesine kar- şın sendikalaşma oranı ise yan yanya düşmüştür. Şimdi sendikalar gibi bü- yük sosyal ortaklı platformlarda bu ge- rileme olunca toplumun her kesimin- de gerileme fazlasıyla yer rutmuş. Bu yaşanan demokratik koşullara göre çok ileri bir yaklaşım olabilir ama bu Yunanistan'daki. Belçika'daki, Avus- turya'daki sendika için geçerliyse be- nim için de geçerli olmalı. Ben eğer üretiyorsam. ben eğer vergi veriyor- sam, ben eğer yurttaşhk görevimi ye- rine getiriyorsam, yurttaşhk bilinciy- le davranan bir sendika, bir sendikal hareket de bütün bunlann gereğini yapmalı. Yani biz üretelim, vergi ve- relim, sonra birtakım adamlar onun üzerinde siyaset yapsınlar, üstelik Tür- kiye'nin hiçbir sorununu çözmeden, adeta bizimle dalga geçer gibi bizim vergilerimiz üzerinde istedikleri gibi oynasınlarbeklentisi içinde olamayız. Buna müdahale etmek lazım. olması lazım. Başta sendikalar olmak üzere sivil toplum siyasetin bu gidişi- ne müdahale etmezse, hiçbir şekilde Türkiye'nin önümüzdeki süreçteki olumsuzluklan gidermesi söz konusu değildir. Türkiye'nin önünde de görü- nen o ki eğer siyaset kendine gelmez- se bir olağandışı müdahale ve bir irti- ca tartışması, bir şeriat tartışması alıp başını gidecektir. Bunun için bütün bu olumsuzluklann olmaması için başta sendikalar olmak üzere sivil toplum örgütlerinin devreye girmesi lazım. Si- yasi Partiler Kanunu'nun yeniden şe- killenmesinin, demokratik işleyişe ka- vuşmasının sağlanması lazım. - Bu çıkışınızı ve düşüncelerinizi DtSK'e bağh iş> erlerini tek tek dolaşa- Kurultay sûrecine giren CHP'yi değertendiren t>tSK Genel Başkanı Budak, lider tartışması bulunmayan partinin toplumun çıkarlan doğrultusunda srvil toplum kuruluşlanyla ortaklaşmayı yakalaması gerektiğini vurguladı. toplumu yeniden örgütlemek için bi- rilerinin hareketlenmesi lazım. Bu bi- rilerinin başında yine sendikalar geli- yor, yani siyasetin gelmediği kesin. Türkiye'de yine iyi kötü örgütlü olan sendikalar var. Kitle örgütü olmasına rağmen me- sela hep beraber vergi adaleti, hep be- raber hukukun üstünlüğü, işsizlik so- rununun çözülmesi, enflasyona çözüm bulunması yolundaki talepler, yahut sosyal güvenliğin özerkleşmesi, sos- yal güvenliğin sosyal devlete yaraşır biçimde yerli yerine oturması için se- si çıkacak öncelikli örgütler sendika- lardır. - Sendikalann siyasete de müdahale etmesi gerektiğini mi savunuyorsunuz? - Sendikalar sadece toplu iş sözleş- mesi yapan kurumlar olmaktan arttk çıkmalıdırlar, kendilerine biçilen rolü yırtmalıdırlar. 12 Eylül'ün kendilerini soktuğu o zordan çıkıp ülkenin bütün sorunlanyla ilgilenmelidirler, hatta ül- kenin dış ilişkilerine bile göğüs gere- cek, müdahale edecek bir süreci baş- latmalıdırlar. Bu belki Türkiye'deki - Yani bugünkü siyaset aniayışı ve si- yasetçi tipi değişmeli diyorsunuz? - Eğer biz bu ülkede sendikalan ör- gütleyemiyorsak, kadın hareketini, çevre hareketini, gençlik hareketini, Türkiye'nin sosyal, külrürel sorunlan- na yönelik örgütlenmelerin hiçbirisi- nin büyümesi söz konusu değildir. Si- vil toplum örgütlenmesı yoksa bu si- yaset anlayışının değişmesi de söz ko- nusu değildir. Bu siyasetçi tipinin değişmesi de söz konusu değildir. Bu siyasetçi ti- pinden bu siyaset anlayışı doğuyor, bu siyaset anlayışından böyle bir siyaset- çi tipi doğuyor. Adamı milletvekili ya- pıyorsunuz, bağımsızlığını veriyorsu- nuz ama adamı özgür milletvekili ola- rak kendi projelerini anlatacak, lideri- nin yanlışına, lider kadronun yanlışı- na karşı durabilecek bir konuma soka- mıyorsunuz. Size kimi veriyorlarsa onu seçiyorsunuz. Bu parlamento ata- malı bir parlamentodur. - Bu anlayışın hangi yöntemle deği- şebileceğini inanıyorsunuz? - Bunun için sivil toplumun örgütlü rak anlatmayı sürdürecek misiniz? - Tabii. Bütün işyerlerini gezeceğim. Önümüzde seçime tam bir yıl var. Bu bir yıllık süre içinde DtSK. üyesi, Türk-lş üyesi, Hak-lş üyesi, nerede iş- çilerle karşılaşırsam, nerede halkın de- ğişik kesimleriyle karşılaşırsam, şikâ- yetçi olmanın, eleştirme hakkını kul- lanmanın yeterli olmadığını. sürece müdahale etme gerektiğini anlatıyo- rum, anlatmaya devam edeceğim. Ilk defa Türkiye'de işyerlerinde bir süreç başlatıyoruz. Işte geçenlerde Adana'da başlattığımız odur. "Size en önemli me- sajım, arbk siyasete müdahale edin" dedim. Çünkü bu ülkenin başbakanı- nın da cumhurbaşkanının da bir tek oyu var, sızı de bir kişi sayıyorlar, si- zin de oyunuz bir tane. Şikâyetçi olma- nın ötesine geçin, siyasal anlayışınız neyse o siyasi partilere gidin. o siyasi partilerde işçiler olarak, küçük esnaf olarak, sanatkâr olarak. yani bütün bu sorunlar düzelsin diyenler olarak bir arada durun ve hep beraber baskı un- suru olun. Tabii benim çalışanlara yönelik me- sajım, önemli ölçüde ideolojik olarak da programıyla, projesiyle, sosyal an- layışıyla emeğe yakın partileri tercih etmeleridir. Bunun için bir ses bekli- yorlardı. Mesele bu söylemin çok bü- yük bir ilgi gördüğü. Bu ülkenin yine en dinamik yapısım oluşturan işçiler ve onlann örgütleri sendikalar artık duruşlannı belli etmelidirler. Yani par- tilerin üstü politika dönemi geçmiştir. Görüyorsunuz işte Saym Sabancı da kalkıyor. "Dünyada en adaletsiz ulusal gelir paylaşunı bizde var, en bü- yük kayıt dişı ekonomi bizde var" di- yor. Sayın Baydur da kayıt dışı ekono- miden şikâyetçi olduğunu söylüyor. TOBB Başkanı da kalkıp Istanbul'un gelirlerinin yüzde yetmişini 100 bin kişinin paylaştığını, geri kalan yüzde 30'u da 10 milyona yakın insanın pay- laşmak zorunda kaldığını söylüyor. Yani toplumda üreten kesimlerin sos- yal ve ekonomik konumu ne olursa ol- sun, bütün farklılığına rağmen herke- sin ortak talebi; vergi adaleti, işsizli- ğin azaltılması, ulusal gelirin daha adaletli paylaşılması, hukukun üstün- lüğü. sosyal devlet ve hukuk devleti- ne yönelmiş vaziyette. Bunun kıyme- tini bihnesi gereken siyasettir. Özellik- le de soldur. - Herkesin aynı şe> leri söylediği or- tak bir süreci mi yaşıyoruz? - Elbette. Yani tek başına DİSK Başkanı söylese "Zaten solcu canım, zaten DİSK, zaten sendika" diyebilir- siniz ama bunu söyleme şansınız yok. Şimdi siyaset bütün bu ortaklaşmaya rağmen DtSK Başkanı'nın da TİSK Başkanı'nın da söylediklerinde bir or- tak nokta olmasına rağmen siyaset bunlann gereğini yapamıyor. Siyaset burada tıkandığını gösteriyor. O ba- kımdan siyaseti toplumsal sorunlann çözümünde ortaklaştırmak diye bir he- def olmalı. - Yeni bir modei mi öneriyorsunuz? - Dünyada üç tane model kendini gösteriyor. İşte bu küreselleşme, glo- balleşmeyle ortaya çıkan, bireyi öne çıkaran, örgütlenmeyi reddeden, yeni sağ politikalar. Bunun öncülüğünü bi- liyorsunuz Reagan yaptı, Thatcher yaptı ve Özalbunun Türkiye'deki tem- silciliğini yaptı, iflas etti işte orada. Lıberalizm bu söylediğim. Bir diğeri gelenekçi, Japonlann başını çektiği model. Her şey devlet için, dendi. Ora- da da bu işin geçerli olmadığı görül- dü. Oysa somut olarak önümüzde du- ran 75 yıllık cumhuriyetimizin kurul- duğu gün tespit ettiği, Batıh çağdaş demokrasilerdeki sosyal ve toplumsal ortaklığın öne geçtiği bugün adına Av- rtipa Sosyal Modeli diye tanım yapa- bileceğimiz toplumcu model var. Tür- kiye'ye uyarlanabilecek olan da uygu- lanabilecek olan da bu. Avrupa sosyal modelini Türkiye'ye hedef almalıyız. Türkiye'nin solu, Türkiye toplumunu ortaklaştıracak, Avrupa sosyal mode- lini örnek olarak gösterebilecek bir bü- yük sosyal hukuk devletinde toplumu buluşturacağını inandıncı birdille an- latabilecek bir programı ortaya koy- malıdır. bır kadroyu ortaya çıkarmalı- dır. Bugün Türkiye'nin sol partileri, eksiksiz hiçbirisi, sosyalist partiler de dahil olmak üzere ne böyle bir prog- rama ne böyle bir kadroya sahiptir. Sı- kıntı da burada." - Kadrolardeğişmeli artık, diyorsu- nuz. - Evet. Çünkü solun bu kadrosuyla olmaz. Bu ne Deniz Bey'in etrafında- ki kadroyla olabilir ne Bülent Bey'in etrafındaki kadroyla olabilir. Bunlan değiştirmek lazım. Bunlan açıkça söy- lemek lazım. Yani ulusal geliri bu kadar adaletsiz paylaşan bu ülkede sol niye bu kadar cıhz kalmıştır. Bunun hesabmı sol si- yaset vermelidir. Sol siyasetin lider kadrolan vermelidir. Bunun hesabını biz de vermeliyiz. Bunun hesabını Türk-lş Başkanı da vermeli. Bunu sol adına falan değil, bunu Türkiye'nin içinde bulunduğu konum adına ver- meliyiz. Sürecek IFmNOKTASI/ ORAL ÇALIŞLAR e-mail: [email protected] Uzun bayram tatilinin ardından, siyasi yaşam yeniden hareketlendi. Şemdin Sakık'ın bir operasyonla Türkiye'ye getirilmesi bayram son- rasının en önemli gelişmesi olarak, gündemin baş köşesine oturdu. Resmi kısa bir açıklama dışında, neyin nasıl olduğunu tam anlamıy- la bilebilecek durumda değiliz. Sakık, gerçekten Barzani'nin bilgisi dışında mı getirildi? Şemdin Sakık, PKK ile mücadelede nasıl kullanılacak? Türkiye'nin bu konu- da belirlenmiş bir siyaseti olduğu- nu söyleyebilir miyiz? Operasyo- nu, resmi açıklamaya göre Genel- kurmay yaptığına göre, onlann bir strateji çizdiği düşünülebilir. Ya si- yasi iktidar, yani hükümet; onun bir projesi var mı? Ilk günkü açıklama- İardan, böyle bir çalışmanın olma- dığı izlenimi doğuyor. Kafalarda çoksoru düğümleniyor. Gelişmele- ri görüp izleyeceğiz. • • • Bayram sonrasının önemli so- Yeniden Başlarken runlarından birisi de CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın yeniden gündeme getirmesi söz konusu olan "seçim". Bir yönüyle kabak tadı veren, hükümetle CHP arasın- da bir köşe kapmacaya dönüşen bu tartışma, görüldüğü kadarıyla CHPtarafından gündemden düşü- rülmeyecek. Baykal, bundan ne kazanacak, doğrusu bir tiirlü anla- yabilmiş değilim. Tatil boyunca ko- nuştuğum çok sayıda insan, bu be- lirsizlik siyasetine tepki gösteriyor- du. Umarım CHP yönetimi de bu mesajı alır ve önümüzdeki dönemi böyle anlamsız tartışmalarla tüket- mez. Türkiye'nin demokratikleşmesi için hazırlayacağı projeleri Meclis'in önüne getirir ve yeni seçimlere, çı- karılmasında rol oynayacağı ka- nunların yaratacağı oluımlu havay- la girer. Türkiye'nin gündemindeki önemli konulardan birisi de, siyasi Islamla yürütülecek mücadelenin yöntemleri... Hükümetle, laiklik ko- nusunda daha sert önlemlerden yana olan kesimler arasındaki tar- tışma ve sürtüşme de süreceğe benziyor, örneğin, Ecevit'in Fet- hullah Gülen'e yaklaşımı, sol için- de daha derin çatlaklara yol açabı- lir. ANAP içindeki farklı eğilimler Mesut Yılmaz'ı zorlayabilir. ••• Yaz mevsiminin yaklaşmasıyla birlikte, tatil yörelerindeki çevre so- runları da gündemi işgal edecek. Örneğin Izmir'de Kordon'u otoyo- la çevirmek isteyen Burtıan Özfa- tura ile izmirtiler ve çevreciler ara- sındaki çelişme keskinleşecek. Bu- rada DSP'Iİ Kültür Bakanı İstemi- han Talay'ın Özfatura yanlısı dav- ranışı da DSP'nin bu bölgede ba- şını yakacak gibi görünüyor. Bergama'da benzer kritik bir du- rum söz konusu. Bergamalılar, bi- leklerinin hakkıyla kazandıkları ve Türkiye'ye örnek direnişleriyle elde ettikleri kararı uygulatabilecekler mi? Hükümet hâlâ bu konudaki ikircikli tutumunu sürdürecek mi? Eurogold, koca bir kente karşı sırf para gücüyle direnmeye devam edecek mi? ••• Herkes bunları tartışacak da, ya Susurluk ne olacak? Binlerce faili artık meçhul olmayan cinayetin fa- illeri, itibarlı adamlar olarak ortalık- ta dolaşmaya devam edecekler mi? Devlet, kendi içindeki bu pisli- ğin hesabının sorulacağı bir nokta- ya gelecek mi? Hiç kimsenintutuk- lu olmadığı bir cinayetler ağı, Tür- kiye'nin başına çorap örmeye de- vam edecek mi? Yargısı bağımsız olmayan, içindeki cinayet şebeke- lerini ortaya çıkarma konusunda is- tekli davranmadığı hükümet yetki- lilerince ifade edilen güvenlik güç- lerideğişecekmi? Susurluk karan- lığı aydınlığa çıkacak mı? Manzara pek parlak görünmü- yor. Yine de umutsuz olmamız ge- rekmiyor; buna hakkımızyok. Şim- di, bir süre kafamızdaki pasları at- tık, biranlamdabeyinleri dinlendir- dik, vjcut yorgunluğumuzu attık ve Türkiye'de yaşadığımızın bilinciyle her şeye yeniden başladık. Zorluk- larla, sıkıntılarla dolu yeni bir döne- me hazırlanıyoruz. Bu, ülkemizin gerçeği, belki de hepimizin bu du- rumda sorumluluğu var. Öyleyse yakınmaya, sızlanmaya gerek ol- madığını düşünüp kolları sıvamalı- y |z .: Özgürlük, eşitlik, adalet ve de- mokrasi için, barış için, herzaman- kinden daha çok enerjiye muhta- cız. Bu enerjiyîe bayram sonrasına başlıyoruz. Hepimize kolay gelsin. GLOBADPOLTIIKÜLTÜR ERGIN YıLDıZOĞLU Lemming ve Dinozor Lemming soğuk bölgelerde yaşayan bir tür fare. Norveç'te yaşayan lemminglerin ise bilim adamlan- nı çok meşgul eden ilginç bir özelliği var. Belli dönem- lerde, büyük sayılarda bir araya gelerek denize doğ- ru yürüyüşe geçiyortar. Ancak fiyorda gelince durmu- yor ve binlercesi topluca fiyorttan atlayarak intihar ediyor. Dinozoriar da hâlâ tatmin edici bir açıklaması ol- mayan bir nedenden, kısa bir zaman dilimi içinde topluca ölmüşler. Ufacık leming ile dev dinozorun ka- derinin birleştiği yer, açıklanamayan bir nedenden kitlesel ölüm. Bu karamsar ömekler, fiyorttan kitleler halinde at- layan lemmingler, birden bire yere yıkılarak ölen di- nozoriar, iki, farklı ancak birbiriyle bağlantılı neden- den aklıma geldi. Lemmingleri düşündüren, New York borsasının 9000 sınınnı geçici olarak da olsa aş- mış olmasıydı. Daha 6 ay önce New York borsası 8000'in altnda dalgalanıyordu. Şimdi 9000 tavanı- nın hemen altına yerteşmiş yeni bir hamleyle 9000 ek- senine oturmak üzereymiş gibi. Borsa daha ne ka- dar çıkmaya devam edecek? Hemen tüm analistler, borsanın aşın değeıienmiş olduğunda, ya da hisse değerlendirmelerinde artık yeter güvenlik marjı kalmadığında, şirket gelirierinde bir yükselme evresinin geride kalmak üzere oldu- ğunda anlaşıyorlar. Ama borsa yükselmeye devam ediyor. Ulaştıgı baş döndürücü yer o kadar olağanüs- tü ki bugün borsa yüzde 40 değer kaybetse, hemen bütün göstergeler hâlâ tarihsel ortalamalann attına düşmemiş olacak! (Wall Street Journal 13/04/98). Korkutucu. Peki ya "yeni ekonomi" açıklamasına ne demeli? Öyle ya belki de borsa bu yeni ekonomik yapılanma- dan (düşük enflasyon sürekli, istikrarlı büyüme) do- layı, bundan böyte sürekli artmaya devam edecek. Inanması zor. Hele bundan 10 sene önce Tokyo bor- sasının 40.000 düzeyini geçmeye hazırlandığı sıra- da, Japon mucizesine. Japon ekonomisinin özgün- lüğüne dizilen övgüleri hatırlayınca. Bu hafta IMF Ja- ponya'nın belki de bir ressesyona girdiğinden söz ediyor. Tokyo borsa endeksi ise 16.000 düzeyinde, 10.000'e hatta 8.000'e düşebileceğinden söz açan- lar var. Wall Street borsasının 3.000 dolayına düşe- bileceğini ve bunun da dünya ekonomisinde nasıt bir fırtınaya yol açabileceğini düşünebiliyor musunuz? Hani olmaz, ama ya olursa? Bir düşünün. O zaman bugünlere bakıp, şimdi tüm uyanlara rağmen inatla hisse senetlerini almaya devam eden yatınmcılan anımsayıp fiyorda koşan lemmingleri düşünmeyecek miyiz? Dinozortan ise pazartesi sabahı ABC News Web sitesinde okuduğum haber aklıma getirdi. "Banka- alık dünyasında bu sabah iki dev kükredi. Bank of America, Nations Bank Corp. ile Banc One Corp'ta First Chicago NBD Corp bankası ile birleşeceğini açıkladı." (13/04/98) Daha geçen hafta Citicorp ve Travelers, dünyanın en büyük mali hizmetler şirke- tini oluşturmak üzere birleşeceklerini açıklamışlardı. Geçen sene iki Isvıçre bankası birteşerek dünyanın en büyük fon yöneticisi kurumunu oluşturmuşlardı. National Bank ile Bank of America birleşmesinin etiketi 59.3 milyar dolar. Birteşmenin yaratacağı ku- rumun toplam varlıklan ise 570 milyar dolar. Ilk he- saplara göre birleşmeyle birlikte 8.000 kişi işini kay- bedecek. Centre for Study of Responsive Law'dan tüketici haklan için seneterdir kampanya ya- pan Ralf Nader'e göre "Bu biheşmeler tüketici açı- sından endişe verici" (Financial Times 14/04/98) Bu tür dinozoriann ortaya çıkmasının arkasında küreselleşmenin getirdiği rekabet, teknolojinin yarat- tğı olanaklarla yasaların bu birleşmelere oianak sağ- layacak şekilde değişmekte olması yatyor. Üstelik bu birieşmeler bir fasit daire yaratıyor. Diğer şirketter bu devlerin karşısında ayakta kalmak için birteşmeye çahşıyoriar. Nereden bakarsak bakalım bu şirket birteşmeleri- nin (Mergers and Acquisitions M&A) tarihsel olarak çok yüksek bir düzeye ulaşmış olduğu görülür. 1997'de sadece ABD'de gerçekleşen şirket birleş- melerinin toplam ederi 983 milyar dolar. Bu 1996'ya göre yüzde 40 artış demek. Avrupa'ya gelince, bu- rada Ortak Para Birimi gerçekleştiginde doğacak ortama uyum sağlamak için bir birleşme dalgasının başlamakta olduğu görülüyor. (Fortune 13/04/98) Bu birleşmelerle borsa arasında (dinozorla lem- ming arasında) çok sıkı ilişkiler var. Her büyük şirket birleşmesi borsada bir çalkalanma yaratıyor, hisse senedi alışverişlerinde bir yükselme getiriyor, üstelik birleşmeye başlayanlann da hisse senetlennin değe- ri artıyor, bunlar genelde endeksi yukan itiyor. Ikinci- si, hem borsadakı yükselmenin hem de şirket birieş- melerinin arkasında piyasalarda, şirketlerin elinde çok miktarda likidite olması var. Diğer bir deyişle, atıl (fazla) bir nakit sermaye var sistemde, bu borsaya, spekülasyonlara ve şirket birleşmelerine gidiyor. For- tune yazarlannın aktardığı gibi bugün Leverage Buy Outs (LBO), (borçla destekleyerek satın alma) piya- salannda yatınlmayı bekleyen 60 ila 80 milyar dolar para var. Bu LBO işlemlerine girince kolaylıkla 3O0 milyar dolarlık bir işlem hacmi yaratacak bir miktar. Lemmingin kaderi dinozorunkiyle birleşmiş gibi. Piyasadaki likiditeyi etkileyecek bir gelişrre, ömeğıin büyük bir banka iflası (Japonya'yı düşiinüyorurn), ABD'de faizlerde bir yükselme her ikisinin de sonu- nu getirebilir. Bu kadar yüksekten düşüncs ne kadar ses çıkar dersiniz? C A G D A S Y A Y I N L A R I V'*3S£ ÇA^NIN TANIĞİ ÜÇ YAZİt 2 BASI 3O0 0OCTI KUBİLAYOUYIVETARİMT KAMPURI 4. BASI 560G0CTI SANCILI YILLAR KUJATIUİJ SOKAKIAR 4 BASI KUZU POSTUNDA KURT 2 BASI 600 00CTL ZAMBAK SANA DA BULAjH KAR 2. BASI 6O0 0CCTL DİN BARONUNUN KAZLAJ 2. BASI 6O0 0CCTL Â$IK KADINLAR SOKAĞI 2. BASI 800 000 Tl JERİAT PAZARI 600 000 TL SEVDANIN ADRESİ BELJ DEĞİL Çağ Pazariama A.Ş. Türkocağı Caddes to:39/41 (34334) Cağaloğlu-lstanbul Te): (0212) f 4 01 96
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle