Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 1 NİSAN 1998 ÇARŞAMBA
12 KULTUR
Ayşe Emel Mesçi, Dario Fo ve Franca Rame'nin metinlerinden oluşturulan bir oyun sunuyor
parçası obnayın'
•Ayşe Emel Mesçi, Ankara
Birlik Tiyatrosu'nda, Fo ve
Rame'nin yazdığı oyıın
metinlerinden seçilerek
oluşturulmuş 5 ayn
episodu, 'Karanlıkta Işık
Damlalan' adı altında, Zeki
Göker'in yönetmenliğinde
sahneliyor.
ÖZLEMGÜLŞEN
Dario Fo, Franca Rame ve Ayşe Emel
Mesçi. Kimi zaman aynı; kimi zaman fark-
lı ortamlarda, ama hep aynı düşünceden;
işık damlalan'ndan yola çıkarak tıyatro-
severlerle buluşmuş üç isim. Bugünlerde
Ayşe Emel Mesçi, üç buçuk yıl aradan
sonra kendisine kucak açan belki de tek ti-
yatroda, Ankara Birlik Tiyatrosu'nda, Fo
ve Rame"nin yazdığı oyun metinlerinden
seçilerek oluşturulmuş 5 ayn episodu,
'Karanlıkta Işık Damlalan' adı altında,
Zeki Göker'in yönetmenliğinde sahneli-
yor. Bir fabrikada müzik eşliğinde çalışan
işçi kadınlann gitgide robotlaşarak siste-
min bir parçası haline gelışlerini anlatan
bir episodla; 'Band Sistemi'yle başlayan
oyun; Franca Rame'nin başından geçen
gerçek bir olayı, 4 polisin kendisine teca-
vüz ediş anını anlatan 'Tecavüz' adlı epı-
sotla devam ediyor.
Oyunun ilk perdesi, Fo ve Rame'nin
Italya'daki biranlatıdan yola çıkarak oluş-
turduklan 'Medea'yla sona eriyor. tkinci
perdede, Stamheim Cezaevi'ndeki toplu
kjyım olaylannı anlatan'Vann Olacak'ta.
Mesçi, salt beden ve ışık dilini kullandığı
farklı bir teknilde çıkıyor seyirci karşısı-
na. Son episot 'Ben Ulrike Bagjnyorum'da
ise Ulrike Memhoff'un, hiç kimsenin ol-
madığı 8 katlı bir bınanın ara katındaki
hücresinden Jean Paul Sartre'a yazdığı
mektuplar seyirciye aktanlıyor.
Rame'nin çok ilginç yöntemi
Yönetmen, koreograf, oyuncu ve bir
sürgün sanatçısı Mesçi. Bugüne dek yurt-
dışında biyomekanik oyunculuk tekniği;
Orta Asya, Mezopotamya ve Anadolu ri-
tüellerinin çağdaş sahne plastiğine taşın-
ması; tiyatro estetiği, mask kullanımj ve
çağdaş koreografi teknikleri üzerine araş-
tumalar yapan sanatçının şu anda sahne-
lediği ve Türkiye gündemiyle de özellık-
le devlet-işçi sınıfi ve polis konulannda
bağdaşan oyuna yaklaşımı nasıl olmuş?
"1980'ta* ydlarda yurtdışına çıktıktan
sonra 'dünya tiyatrosu' üzerine araşürma
yaparken, Italya'da Dario Fo ve tiyatrosu
üzerine de birçok bilgi edinmiştim. 1980
öncesiTürkiye'de Dario Foekolü ve Fo'nun
ismi dahi pek konuşulımıyordu. Dario Fo
tiyatrosunun. ttalyan geleneksel halk tiyat-
rosundan özellikle ortaçağ halk tiyatro-
sundan kaynaklanarak çağmıız tiyatro-
sunda bir sentezyaratnuş olduğunu öğren-
dim. 1981 yılında Londra'da Franca Ra-
me'nin kadın oyunlannı oynadığını duyar
duymazoraya gittim. Rame'den izledigim
oyunda çok ilginç birtiyatrobiçimiyie kar-
şılaşum. Oyunun bitiminde bir kadın pa-
neii olduğunu. herkesi oraya davet ettiğini
belirterek şö> le sö> ledi: l nutmayın ki ben
sadece bir sanatçı değil a>ıu zamanda bir
militan sinaşçıyım.''
Bu olay üzerine Mesçi, Rame'yle tanı-
şıyor. Rame. sanatçıya tskandinavya tem-
silcisınin adını venyor: Carlo Barzotti.
Barzotti, 1985'te oyunu izledıkten sonra
Mesçi'ye kadın oyunlannı sahnelemesi
için teklıfte bulunuyor. O zaman seçılen üç
episot ise şöyle: 'Ûyanış', 'Bir Teröristin
Annesi' ve 'Medea'. Bu dönemde Mesçi.
Tempera'da oyun sahneleyen Fo ve Ra-
me'nin yanına gidıyor ve ılk kez bir Türk
sanatçısı olarak. Fo tarafından Finlandıya
basınına tanıştınhyor. 1985'te Milano'da
düzenlenen Fo festivaline de üçü katılıp
oyun sahneliyorlar.
199O'lı yıllara dek Mesçi, bu oyunlan
çeşitli ülkelerde sahneliyor. 1993 yılında
Avignon Fesrivali'nde sahnelediğı 'Dün-
yaya Aülan Bir Çığkk' adlı oyundan son-
ra da Türkiye 'ye geri dönüyor Mesçı.Ta-
nk Zafer Tunaya Kültür Merkezi'nde bir
ay süreyle bu oyunu Türk seyircisiyle bu-
luşturduktan sonra. uzun bir dönem -asıl
yapmak istediği- tiyatrodan uzak kalıyor.
O dönemde 'Buhışma' ve 'Aşk Öiümden
Soğuktur' adlı filmlerde rol alıyor. ABT
ile tanışması bu yaza rastlıyor. Fo. henüz
Nobel Edebiyat Ödülü'nü almadan önce
Füsun Demirel'le birlikte episotlan seçi-
yorlar. Bu seçimde de, biçim ve öz olarak
hem Türkiye gündemiyle özdeş. hem de
evrensel bir ileti taşıyan episotlan seçme-
ye özen gösteriyorlar ve ortaya 'Karanlık-
ta Işık Damlalan' adı altında bu oyun çı-
kıyor.
Uzakdoğu tekniği ve bilim
Pekı bunca yıldırpolıtık tiyatro yapma-
ya gönül vermiş bir sanatçı olarak Mesçi,
1970'li yıllardan bu yana Türkiye'de bu
alanda yapılan çalışmalan nasıl değerlen-
dinyor?
*Bir getişim sürcciyaşandığmainanıyo-
rum. Thatro zaten politiktir. Mesela btır-
juvatiyatrosuda bir tür politik tiyatrodur.
Yalnızönemli olan biçim ve tarzdır. Birim.
Türkiye'de ilk dönemde yapnğunız tiyat-
ro: bence çok kaba. çok dogma, daha çok
ajitasyona dayab bir politik tiyatro biçimry-
di Bu tiyatro biçiminin kaynağınaindiğim
zaman da karşıma bir Meyerhold, Tairov,
Vakhtangor gibi ünlü ustalar çıku. Onla-
nn tiyatroya yaklaşımı bizim yaklaşımı-
mızdan elbetteki çok farklıydı. Çünkü on-
lar dramatiktiyatronunbabasıolarak anı-
lan Stanislavskı'nin kuramııu en yakın-
dan izleme olanağına sahip insanlardı.
Özellikle gelenege dayalı birtiyatrobicimi-
ni araşnrmışlar. bütün halk tiyatrosu gele-
neklerini incelemişlerdi. Halk tiyatrosu ge-
lenekkrinin içinden işçi sınıfının günlük
çalışma biçimlerini, o biçimdeki vücutsal
dengeleri işçilerin ortak hareketlerini, bu-
nun özündeki hareket ekonomisi. enerji
ekonomisi gibi çok önemli unsurlan tiyat-
roya taşunışlardı. Bu unsurun adı da bi-
omekanik teknik idi. Bu konuda araşur-
malanm ve uygulamalanm oldu." Mesçi,
bu aşamadan sonra Brecht üzerine de in-
celemeler gerçekleştiriyor.
Oyunun yönetmeni Zeki Göker'le ilk
çahşması Mesçi'nin. Göker, olabildiğince
özgür bırakmış sanatçıyı. Özgürleştikçe
de üretim artmış. Mesçi, kendisinde biri-
ken enerjiyi seyirciye aktarabilmenin mut-
luluğunu yaşıyor bu oyunda. Özellikle 'Te-
cavüz' adlı episotta kotanlması oldukça
zor bir durum göze çarpıyor. Episodu oy-
namadan, şimdiki zamanla geçmiş zama-
nı iç içe geçirerek seyirciye o anı aktar-
mak.
Rame, bunun oynanmasuıı değil, anla-
tılmasını istiyor. Mesçi, 'Tecavüz'ü oyna-
madan, çok fazla duygulann derinine in-
meden anlatılmasımn kendisini zorladığı-
nı; ancak bu şekilde seyirciye aktanlma-
sının, iletinin yerine ulaşması açısından
daha doğru olduğunu belirtiyDr.
Oyunculuk tekniği üzerine de pek çok
incelemesi bulunan Mesçi. bu konuda ne
gibi çalışmalar gerçekleştiriyor? Sanatçı,
tasavvufun da içinde olduğu Uzakdoğu
tekniklerini kullanıyor. Bu oyunda, bu tek-
nığin en çok ön plana çıktığı episot: 'Me-
dea'. Ancak sanatçının asıl amacı Uzak-
doğu teknikleri ile kuantum fiziğini birleş-
tırmek. Mesçi 'ye göre artık tiyatroya ye-
ni ve farklı biçemler gerekiyor. Bunun
içinse sürekli bilimi takip etmek...
Tiyatronun tutkuya dönüştüğü bir be-
dende Mesçi son olarak şu soruyu yönel-
tiyor izleyiciye ve belki de tüm insanlığa:
"Karanhğın bir parçası olarak mı kalmak
istersiniz? \bksa 'Karanlıkta Işık Damla-
lan'olarak mıT
Kültürün Cücü' zlrveslnde
Türkiye, Makedonya
ve Yunanistan kültür
bakanlan buluştu
GÜRHANUÇKAN
STOCKHOLM - UNES-
CO tarafından Stockholm'de
düzenlenen "Kültürün Gü-
cü" adlı zirve toplantısı, pa-
zartesi günü eskı Birleşmiş
Milletler Genel Sekreteri Ja-
vier Perez de Cuellar'ın ko-
nuşmasıyla açıldı. 228 ülke-
nin katıldığı toplantıda yak-
laşık 30 kişilik Türk heyeti-
ne Kültür Bakanı tstemihan
Talay başkanlık ediyor. Açı-
lış konuşmasında de Cuellar,
kültürün marjinal bir konu
olmaktan. hep kenarda tutul-
maktan kurtanlıp, politik ka-
rarlar verilen merkezin tam
ortasına yerleştirilmesi ge-
rektiğini söyledi. Dört gün
sürecek zirve toplantısı ha-
zırlanacak olan "Kalkınma
İçin Külfürel
Politika Konu-
sunda Hareket
Planı" adlı bel-
genin mutlaka
yaşama geçiril-
mesi gerektıği-
ni de vurgula-
yan eski BM
Genel Sekrete-
n, politikacıla-
nn üısana özgü
kültürel ve di-
ğer değişiklik-
lere hoşgörüyle
yaklaşmalan
gerektiğini de
söyledi.
Zırvenin ilk
gününde, Ma-
kedonya Cum-
huriyeti'nin Bitola kentinde
birçok ülkeden gelen gençle-
rin "Eski Makedonya Evle-
ri" konulu resimlerinden olu-
şan serginin açılışında Türk,
Yunan ve Makedonya kültür
bakanlannın biraraya gelme-
si büyük ilgi yarath. Make-
donya Kültür Bakanı Slobo-
dan Unkovski, Yunanistan
Kültür Bakanı EvangetosVe-
nizetos ve lstemihan Talay,
kültürün banştıncı ve banşı
güçlendirici özelliğinin şere-
fıne kadeh kaldırdı. Venize-
los, Talay'ı Atina'ya da\'et et-
ti. Talay da komşu bakanı,
Ankara ve Istanbul'da ağırla-
mak istediğini söyledi. Veni-
zelos, Yunanistan'daki eski
Osmanlı yapılannj onarmak-
ta olduklannı söyledi. Talay,
tstanbul'daki Bizans evlerini
azartesi günü
Stockholm'de
başlayan "Kültürün
Gücü" adlı zirve,
100'den fazla
ülkede, politikacılan
ve sanatçıîanyia bir
araya geldi. Türk
delegasyonuna
başkanlık eden
Kültür Bakanı
tstemihan Talay,
Yunanlı
meslektaşıyla iyi
niyet görüşmesi
yapü.
de Türkiye'nin koruduğunu
ve bakımdan geçirdiğını be-
lirtti. Venizelos şu yorumda
bulundu:
- Kültür banş aracıdır. a-
ma ne yazık ki zaman zaman
çadşma aracı da oluyor.
lstemihan Talay bu sözle-
re şu yanıtı verdi:
- Biz hep kültürün banşçı
yönünü yeğledik ve bu yönü-
neinandık.
Zırvenin ilk gününde ko-
nuşmacı çokluğundan ötürü
lstemihan Talay'ın konuşma-
sı 1 Nisan gününe kaldı.
Öte yandan zirvenin bü-
yük forumunda ilk gün 20
heyetbaşkanı 10'ardakıkalık
konuşma yaptı. Bunlar ara-
sında olan Evangelos Veni-
zelos. kültürün geçmişteki ve
günümüzdeki yerini anlatan
konuşmasında,
2000-2004 yıl-
larında Ati-
na'da "Kültür
OlimpiyatT
düzenleneceği-
nı açıkladı.
1997 yılında
Avrupa'nın
kültür başkent-
liğini yapmış
olan Selanik'te
"Pro Culture"
adı altında bir
araya getirilen
12 maddelik
acentenin bu
yılın kültür
başkenti olan
Stockholm'de
gündeme geti-
rilmesinden duyduğu hoş-
nutluğu da belirten Venize-
los, zir\eden kalıcı sonuçlar
alınmasmı umduğunu söyle-
di.
Zirveye katılan Ingiltere
heyetinden Mc Donald Ar-
keolojik Araştırmalar Ensti-
tüsü Başkanı Lord Coiin
Renfrew, Türkiye'nin New
York Metropolitan Müzesi'ni
dava etme cesaretini ve eko-
nomik riskini göze alarak
dünya kültürüne büyük bir
hizmette bulunmuş olduğu-
nu ve davanın kazanılması
sonucu Anadolu topraklan-
na ait olan hazinenin geri ge-
tirilmesinin büyük müzelere
karşı yargı yolunu seçmeye
cesaret edemeyen diğer ülke-
lere önemli birömek oluştur-
duğunu söyledi.
August Macke 'ninyapıtları 21 Mayıs tarihine dek Madrid Thyssen Bornemisza Müzesi 'nde
Macke'nin renkleriMadrid'de
ESRA ALİÇAVUŞOĞLt
MADRİD - Ünlü ekspresyo-
nist August Macke'nin suluboya,
yağlıboya ve çizimlerinden olu-
şan kapsamlı bir sergi. Madnd
Thyssen Bornemisza Müze-
si'nde açıldı. 21 Mayıs tarihine
dek sürecek olan sergide Alman
sanatçının yapıtları izleyıcilere
sunuluyor.
3 Ocak 1887'de Almanya'nın
Meschede şehrinde dünyaya ge-
len Macke, 26 Eylül 1914'te 1.
Dünya Savaşı sırasında Fransa'da
Marne savaşında vurularak yaşa-
mını yitirdi. Alman dışavurum-
culuğu doğrultusunda yapıtlar
veren ve Der Blaue Reiter (Mavi
Süvari) grubunun öncülerinden
olan sanatçı. 1904-06 yıllan ara-
sında Düsseldorf Akademisi'nde
okurken bir yandan da sahne ve
kostüm tasanmlan üstünde çalı-
şıyordu.
1907'de Paris'e giden Macke,
o sıralarda yaygın olan fovizme
yakınlık duydu. Aynı yıl Ber-
lin'de LovisCorinth'in öğrencisi
olan sanatçı, ilk yapıtlannda ho-
casından olduğu kadar, kübist ve
izlenimci ressamlardan da etki-
lendi. 1909-10 yıllan arasında
Münih'te Kandinsky ve Marc'la
tanıştı ve 1912 yılında Marc'la
birlikte Pans'te yaptığı bir başka
gezide R. Delaunay'ın renk kul-
Macke'nin 1913 yılında yaptığı Giysi Dükkânı adlı yapıtı.
lanımından etkilenerek bu doğ-
rultuda yapıtlar verdi. 1910 do-
laylannda dışavunımculuğu be-
nimsediyse de yaradılışı nede-
niyle dışavurumcuların şiddet
dolu üslubuna ve konulanna ya-
kınlık duymayan Macke. daha
çok Fransız resim geleneğınin,
özellikle de manzara resminin
havasını ve zarif hareket duygu-
sunu, Alman sanatındaki evren-
sellik duygusuyla birleştirdi.
1914'te Paul Kke ve Louis
Moilliet'yle birlikte Tunus'u ge-
zen ve orada yaptığı resimierde
figürleri saf renklerden oluştur-
duğu bir ızgara üzerine yerleşti-
ren sanatçı. bu resimlerinde or-
fizmin üzerindeki etkisini ortaya
koyarak sanat dünyasında beğe-
nilen yapıtlannı oluşturdu.
Işık-rengi kullanarak 'zaman-
daş konrrast' yeniliğıni bulan ve
çok canlı tonlar taşıyan yapıtla-
nnda, çoğunlukla çağdaş sahne-
leri (Büyük Işıklı Vitrin 1912,
Hannover Müzesi) konu alan
Macke'nin sanatı, 'Yeşil Ceketii
Kadın' ve 'Ağaçlar Altında Kız-
lar' gibi resimlerinde de göriil-
düğü gibi empresyonizm, fovizm
ve oıfizm etkilerinin öznel birbi-
leşimini ortaya koyar. Yapıtlann-
da neşeli bir hava ve dışavurum-
cu bir tavn yansıtan Macke, bu
dönemde Münih'te yaygın olan
ruhsallığa ve doğaüstü sorunlara
ilgi duymamış, yaşadığı dünya-
nın gerçeklerine bağlı kalmıştı.
Macke, 1913 'te bir ara non-f igü-
ratif çalışmış ve Alman sanatçı-
ları içinde Fransız sanatına en
yaklaşan ressam olmuştu.
Sanatçının yapıtlan arasında;
'Yeşü Ceketii Kadm-1912', 'Pal-
yaço Kılığında Kendi Portresi-
1913', 'İki Kadm-1913', 'Ağaçlar
Altında Kızlar-1914', 'Kairouan
1-1914', 'Tunus'ta Liman-1914',
'Inek ve Develi Manzara-1914'
sayılabilir.
Yapay zekâ, sanat ve düşünce ilişkisi
Kültür Servisi -
Yapı Kredi Sanat Ya-
ymcılık tarafından
üç ayda bir yayımla-
nan Cogito'nun bu
sayısı 'yapay zekâ'
konusunu ele alıyor.
Son yıllann en
önemli tartışma ko-
nulanndan biri olan
yapay zekâ, edebiya-
ta, sanata, daha doğ-
rusu tamamen 'insa-
ni' olduğu için sevı-
nilen insani işlere fena halde el atmış durumda.
Bu da kaçınılmaz olarak dünyada yaşayan bın-
lerce yazan, bilgisayar uzmanını. ressamı. müzis-
yeni, sanatçıyı ilgilendiriyor ve etkiliyor. Yapay
zekâ ürünü şiirler dergilerde boy gösterip resım-
ler müzelere çoktan girmişken, bilgisayar. özel-
likle de Internet bizleri esir etmişken Cogito da
bu ay bu konuyu aynntılanyla okuyuculanna ak-
tanyor.
Derginin dosya bölümünü oluşturan 'Yapay
Zekâ',Girven Güzekkre'nin 'Yapay Zekâ'mn Dii-
nü, Bugünü, Yannı', Allen NeweU ve Herbert A.
Simon'un 'Ampirik Araşürma Olarak Bilgisa-
yar Bilimi: Semboller Arama". John Searle'nın
'Bilgisayartar DüşünebiHr mi?', Cem S»'ın 'Ak-
la Doğru'. Haldun M. Özaktaş'ın 'Yapay Zeka:
Bilgi Çağında Akıl-Beden Sorunu", Nevzat Erk-
mcn'ın 'Keza Zekâ', Harold Cohen'ın 'Ressam
Aaron'un Yeni Başanlan'. Ercüment Aytaç'ın
'Yapayazar', Herbert A. Simon'un 'Edebiyat
Eleştirisi: Bilişsel Bir \aklaşım' \e Varol Ak-
man'ın 'Bir Metni Farklı Dikişlerinden Sökmek'
gibi başlıklarla irdeleniyor.
SelçukDenıirel'in ilginç desenleri. Ne\zat Erk-
men'in zekâ oyunlan, yapay zekâ ressam Aa-
ron'un şaşırtıcı resimleri, yapay zekâ şaır ve hi-
kâyecilerin insani ciddi bir şekilde edebiyatın
içindeki insan unsurunun bir kenara itilebilece-
ğini düşündürten ürünleri de Cogito'nun bu sa-
yısmdayeralıyor.
Derginin dosya dışı bölümünde. Charles Tay-
lor'la yapılan röportajda, ülkemizin önemli bir
sorunu Türk-Kürt meselesine. dünyanın öbür
ucundan. Kanada'dan, benzer bir tecrübeyi yakın
zamanda yaşayan bir ülkenin düşünürlerinden
yeni öneriler geliyor.
Cogito bu aydan başlayarak düşünürlerin ha-
yatlanna farklı bir gözden bakmayı amaçlıyor.
Yaşananlarla üretilenlerin yadsınamaz paralelli-
ğinin gözler önüne sermeye çahşılacağı bu bölü-
mün bu sayıdaki ilginç yaşam portresi, Afthus-
ser'in hayatı, onunla bir dönem mektuplaşmış,
yaşammı yakından izlemiş olan MuratBelge'nin
kaleminden okuyuculara sunuluyor.
Dosya dışı bölümün bir başka köşesini de
'l nurulmuşYazdar' oluşturuyor. Türkiye'nin dü-
şünce hayatındakı önemli yeriyle ve özellikle Din
ile tlim, Osmanlı Türklerinde llim gibi yapıtla-
nyla harırladığımız A.Adnan Adıvar'ın Tarih ve
Biyografya başlıklı yazısı, 40 yılı aşkın bir süre
sonra, döneminin dilini koruyarak yeniden gün-
deme getiriliyor.
Cogito'nun bu sayısında aynca. ŞerifMardin,
Exclusive yazısını. Hasan Ersel, 'gündem'den bir
türlü düşmeyen IMF'yi, şakacı bir gözle 'günde-
mimize' eklerken Güven Turan, postmodemizm-
müzik ilişkisini irdeliyor. Iki çevirmen %rda-
nur Saunan ve îlhan Güngören, iki klasik yazıy-
la. Tbomas Husley ve D.T. Suzukfnin düşünce-
leriyle Cogito okuyuculanyla buluşuyor.
Yüzyıhn ünlü Dreyftıs davası, Emile Zola'nın
kaleminden. dönemin cumhurbaşkanına yazıl-
mış mektupta ve ilk kez Türkçede, bu sayıda ye-
nni alıyor.
DEFNE GOLGESÎ
TURGAY FtŞEKÇİ
Arkadaş Şairler
Necati Cumalı ile karşılaştım. Bütün yapıtlannı
yayımlamayı sürdüren Çağdaş Yayınlan'nda^ş/f da
Gezer adlı romanı yayımlanmış. Onun sevinci için-
deydi.
Derken şiirlere, şairiere geldi söz. '401ı yıllann o
unutulmaz dostluklannı andık. Cahrt Srtkı'yla pay-
laştğı odadan, 'Yağmurdan Sonra Bayram Yeri' ad-
lı şiirini gösterdiği Orhan Veli'nin bu şiiri nasıl kısal-
tarak sekiz dizeye indirdiğini, kendisinin de bunu be-
nimseyip öyle yayımlayışını anlattı.
Yeni kuşaktar arasında eskiler denli derin dostluk-
lann bulunmadığının aynmındaydı. "Biz birbirimize
şairdemezdik. Behçet Kemal Çağlar'a şairderdik.
Yahya Kemal'e bıle 'Yahya Kemal Bey' derdik" de-
di.
Konuşmalanmızın etkisiyle o günlere ilişkin anı ki-
taplanna dönüp kanştırmak geldi içimden.
Cumalı'nın güncesi, Yeşil BirAt Sırtında ile başla-
dım. Bu kitapta Nâzım'ın 1958'deki Paris gezisiyle
ilgili anılar vardır. o sayfalarda oyalandım bir süre.
Sonra Melih Cevdet Anday'ın unutulmaz Akan
Zaman; Duran Zaman 'ını aldım elime. Bu kitaptaki
yazılardan birinin başlığı olan 'Coşkulu Günler' o yıl-
lan belki de en iyi anlatan sözdür. Gerçekten de bir
yandan dünya klasiklerinin dilimize çevrilmesi; Köy
Enstitüleri'nin kurulması gibi büyük atlımların başla-
ttmış olması, ötede Garip akımı çevresinde gelişen
şiirimizdeki değişim hareketi, bu dönemi benzersiz
kılar.
Ben, Melih Cevdet'in bu kitabını herokuyuşumda,
elbet yazanmızın benzersiz inceliklerfe dolu anlanmı-
nın etkisiyle de o coşkuya kaptınnm kendimi. O dö-
nemin kişileri. Nurullah Ataç'tan Sabahattin Eyu-
boğlu'na, Orhan Veli'den Tarancı'ya, buyük roman-
larda rastladığımız inanılmaz kişilikterolarak görünür-
ler gözüme.
Şiirin toplumsal gündemde kendine nasıl yer aça-
bildiğinin de önemli bir tanığıdır o günler.
Salâh Birsel'in Ah Beyoğlu Vah Beyoğlu'su da
Beyoğlu'nun eski mekânlannı anlatmak gibi bir
amaçla işe koyulmuşsa da sonunda içinde edebiyat-
çılann dolaştıklan bir canlı edebiyat tarihi kitabı olup
çıkmıştır. Hangi şiirin hangi mekânlardayazılışınadek
zengin aynntılarla doludur bu kitap.
Okumaya doyum olmayan bu kitaplardan başka-
lan da geliyor aklıma: Oktay Akbal'ın Şair Dostla-
nm, Mehmed Kemal'in Şaırier Dövüşür.
Günümüz şairlerine dönersek, şairlerin yakın arka-
daş olamadıklannı, dahası birbirlerinin şiiri üstünde
de tarttşamadıklarını görüyoruz. Bunun nedenlerini
düşünmekte yarar var.
Neden?
Şairler, yazdıklarını üstünde tartışılamayacak den-
li kusursuz mu buluyoriar, oturup konuşabilecekleri
ortamlar mı yok, hayatlannda şiirden daha önemli iş-
ler var da şiir boş zamanlann bir yan uğraşı olarak mı
yapılıyor, dergilerde şiir eleştirileri neden salt övgü ya
da salt yergiden öteye gidemiyor, düşünce aynlıkla-
n şairlerin birbirini sevmesine engel mi?..
Sorular uzayabilir. Aslolan kültür ortamımızın can-
lılığı ve venmliliği.
Bunca övgüyle söz ettiğim '401/ yıllann kültür or-
tamtnı anarken Abidin Dino şöyle diyor, "Biz hepi'
miz bir bütün harekettik, birbirimızden etkileniyor,
birbirimize kanat olup uçuruyorduk, ama öyie birda-
ğıtıldık kiyeryüzünde tek tekkaldığımızda, birlikte ol-
manın verdiği gücü bulamadık."
Bu sözler, kapalı hayatlardan oluşan bir edebiyat
dünyasının zengin bir ufka sahip olamayacağını an-
latmıyor mu?
Beraber tırmanmadık mı ağaçlara
Siz kanatmadınız mı ellerimi
Pen Yazarlar Dernegj'nden
Hesimleme' ve 'RlnT yarışmaları
• Kültür Servisi - Pen Yazarlar Derneği, hem
'edebiyat-resim' ve "edebiyat-sinema' ilişkilerini
gündeme getirmek hem de kimi yazarlan anmak
amacıyla 'Resimleme' ve 'Film' yanşmalan
düzenliyor. Belirli bir edebiyat yapıtının
resimlerunesini öneren ilk yanşma, Abidin
Dino'nun beşinci. Oktay Rifat'ın onuncu, Bedrettin
Cömert'in yirminci ve Halikarnas Balıkçısı'nın
yirmi beşinci ölüm yılı dolayısıyla açılıyor. Seçici
kurulun Semih Balcıoğlu, Ferit Edgü, Bülent
Erkmen, Alpay Kabacalı ve Gürol Sözen'den
oluştuğu yanşmaya katılmak isteyenlerin, tanınmış
yazarlann bilinen yapıtlanndan birini konu alan
yayımlanmamış en az üç resimleme ile 15 Kasım
1998 tarihine dek başvuruda bulunmalan gerekiyor.
Onat Kutlar anısına, annesi Meliha Kutlar'ın
katkısıyla açılan film yanşmasının seçici kurulu ise
Füruzan, Seher Karabol, Zülfü Livaneli, Tekin
Özertem. Olkü Tamer, Rekin Teksoy ve Turgay
Fişekçi'den oluşuyor. Yanşmaya, Kutlar'ı
yitirdiğimiz tarihten bu yana Türk edebiyatından
sinema ve televizyona uyarlanmış yapımlann
yönetmen ve yapımcılan katılabiliyorlar. Son
başvuru tarihi 1 Aralık 1998. Yanşmalarla ilgili
geniş bilgiyi Pen Yazarlar Derneği'nden
alabilirsiniz. (TeJ: 292 00 26)
K Ü L T Ü R 0 Ç İ Z İ K
K Â M t L M A S A R A C I