Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 6MART1998CUMA
OLAYLAR VE GORUŞLER
İstanbul, Tarihine 'Mecbur'
DûÇ. Dr. İSMET OK\'AY \limar Sinan Cni. Öğretim Üyesi
C | M a>atımınenbii- tanbul'un yüzyıllar boyu titizlikle
I I yük mesleki ha- oluşturulmuş görkemli güzelliği. 'şarkî
^ ^ ^ ^ B tasını Atatürk'e atmosferindeki'gizlermiydi?
•™^™S vazdığım mek- Kuşkusuz öylevdı. Uygarlıkların
• • tupla\aptım.O kesişme noktasındaki 2600 yıllık ts-
- A _ _^L_sıralar İstan- tanbul'un e\ rensel nitelikli estetiğinin
• a> atımın en bü-
yük mesleki ha-
tasını Atatürk'e
vazdığım mek-
tupla\aptım.O
. sıralar İstan-
bul'un planlaması söz konu&U)du.
Türkler Avrupah bir plancı anyor-
lardı \e beninı en büyük rakibim Hen-
n Proust idi. Yazdığım nıektupta.'İs-
tanbul'un en bii> ük özelliği olan tari-
hi >e Şarkî (Doğusal) atmosferininjvO-
runması gerektiğini. A^ rupa örhekle-
rinde olduğu gibi geniş eaddelerin açıl-
nıasHiın \anlış olacağıhı. hafta İstan-j
bul'un eğri büğrü \ollannın. yoLaö-/
şemelerinin. bahçe duvartanarkaşın!
dan \oUara sarkan ağaçlannın olduf
ğu gibi kalmasmın isabetü olacağını be-
lirttinı. Halbuki BatıŞ ı örnek alarak
modernleşme>i tercih etmiş genç bir
devlet için benün önerilerimin ne ka-
dar safça olduğunu tahnıin edersiniz"
(Le Monde. ,\ğustos 1992, L rbanisme
eki)-.
LeCorbusieryıllar önce bir söyle-
^ıde böyle diyordu.
Le Corbusier'nin modemist görüş-
leri ile günümüz mimarhğını ve şe-
hirciliğini ne denli etkılediğini biliyo-
ruz. NÎodernizmin ise geleneksel ola-
na karşıt bir seçenek olarak geliştiği-
ni. hatta geleneksel olanın yanıbaşın-
da ya da karj'sında \er alarak değiL
özellikle gelenekselin \erine inşa edi-
lerek variığını sürdürnıe\i amaçladı-
ğınıda bılnoruz O halde. LeÇorbu-
sier"\e modernıst inançlannı yadsıta-
bilecek. Utanbul içın bu sözleri söy-
letebileceketkenlerneydi? Tarihsel fs-
ğ
modernizme kurban edilmemesi içın
Atarürk'e yaptığı bir çağrı. bir uyan
?idi Le Corbusier"nin bu mektubu.
' Korumacılar bilirler. bir tarihsel
çesreyi koruyabihnek için vazgeçflemez
birinci ilke (korumanın amentüsü).
korunanşevin anlamı koruma önlenı-
leriyle değiştirilmemelidir. Anlamı de-
ğişirseo"tarihsel şe\" (isaret.yaa.ses,
nesne.> apukent) arnk korunamaz,yi-
tinı sürecine girer. Ve >itirilen "•tarih-
sel şe\ " bir\enisiyle\erinekonamaz,
ikame edilemez. Burada önemli olan
diğer bir hu^us. o "tarihi şeyi" sade-
eeyitirmeklekalmayız:yitırmesüre-
ci yeni bir zihniyetin yapılanmasına.
umarsızlığın kurumsallaşmasma ne-
den olur. Örneğin koruma amacıyla
bir medrese külliyesine diskotek ışle-
ri \enlirse salt bilginin kutsalbğı vesü-
reküliği anlamı yozlaşmakla kalmaz
hazza > önelık küçük ticaretin bilginin
kutsallığına yeğlenmesi zihni>etini
kurumsallaştınr. Yadabirimparator-
luğun iivasi karar alma mekânı ola-
rak işle\ görmüşbiryapınınlÇırağan
Sarayı) u
casino"\a çevrilmesi örne-
ğinde olduğu gibi... Oysa. zamanın \ e
insanoğlunun hertürlü sınavından ge-
çerek günümüze dek kalabilmiş mi-
marlıL sanat. edebıyat. düşün v.g.
Eserler hâlâ yenı yaratıcılıklara. yeni
kuramlann oluşturulmasına kaynak-
hk edebilmektedirler. Onlarsız ola-
mamaktadır. Bellek olmadan bilgi
üretilememektedir. Gelişmiş toplum-
lann gerek ulusal. gerekse uluslara-
rası coğrafvalardakı tanhi ge\re\i ti-
tizlikle koruma çabalan bu nedenle-
dır.
İstanbul ve Anadolu e\rensel bo-
vutlarda en renklı \e en zengin tarih-
sel çevreye sahip ender >anslı bölge-
lerin başında gelmektedir. Günümüz
u\ garlıklannın temelı bu bölgeierde
atılmış. bırbırleri ile bu bölgeierde
eklemlenmiştir. Eğer Türkiye Cum-
hunveti.kendıgeleceği ıçine\rense!
tutarlılığı olan yeni ^entezler yapma.
uluslararası yeni \apilanmalarda söz
sahibı olma zorunluğunu hıs>edi>or
ise. tarihi çe\ resını gözü gibi koruma-
lıdır. Onlarsız mümkün olamaz. bir
mecburolmahali söz konusudur. Ak-
si halde. uzaklarda bırileri. bir gün
bir kenrte (belkı > ine Se\ r'de) bir ara-
ya gehrler. "çocuğa kim i>i bakarsa
annesiodur"1
özdeyışinı fısıldaşırlar.
İstanbul Tarihsel Yanmada için bır-
binnı izle\erek>apılmışherplan a>-
nı önemli vanlışı tekrarlamıştır. Bu
önemli yanlış: Tanhı Yanmada'nın iç
içe eklemlenmiş bir tarih büriinü ola-
rak kavranamamasından, kentin di-
ğer alanlan ile benzer işlevlerle do-
natılarak modern bir kentin modern
bir parçası olarak ele alınmış plma-
sından ka\naklanmaktadır... "İçinde
yer yer serpiştirilmiş görkemli anıtsal
yapıiar da biblo gibi bir estetik çeşni
verir'" anlayış tarzının kökenleri çok
eskilere uzanır.
İstanbul tarihi. birbiriyle simgesel
(sembiotik) olarak eklemlenmiş bir
kültürlerözüdür. Buşehrin tanhi. her
ne kadarart arda kronolojike\Telerola-
rak sunulsa da, birbirinden aynlamaz
et-tımak misali bir bütündür. Evren-
sel nitelikli olması da bu nedenledir.
Tarihsel Yanmada'nın 1992\ılın-
da Bırleşmiş Milletler LfNESCO ör-
gütü tarafından "Düma Mimari Mi-
rası" un\anı ile tescil edildiğinı bilı-
\oruz. Bir kentin bö\le bir unvanla
onurlandırılabılmesı. o kentin tarihi
qc\re değerlennin e\rensel nitelikte
olması. mane\ i olarak da tüm insan-
lığın malı olması anlamını içerir. Tür-
kiye bu unvanı \e ıçenğinı memnu-
niyetle kabul etmiştir. Bu durumda
Tanhı \anmada'nın. çok farklı bir
anla\ışla. \ani e%rensel ölçütler çer-
çe\ esınde planlanması beklenmekte-
dır.
Tarihsel Yanmada'nın korunması-
na yönelik nâzım planı. tstanbul Bü-
yükşehir Belediyesi'nce bir kez daha
İıazırlanmıştır \e önümüzdeki gün-
lerde onanması içm Beledıve Mecli-
si'ne sunulacaktır. Bu planın getirdi-
ğı kararlar "Dünya Mimari Mirası"
unvanlı Yanmada'yı gerçekten koru-
\abilecek nitelikte midır?
Planın akademık kurumlarla \e il-
gıli kuruluşlara tanıtılması ve görüş-
ferinin ahnması çağnlanna özenle \ e
içtenlikle çok sayıda katılım olmuş-
tur. Planın hazırlanma sürecinde, tüm
bilimsel ya^amlannı tstanbu! üzerine
odaklandırmii} uzmanlardan. sanat-
çılardan. ^i\il toplum kuruluşların-
dan. bu konuda sürekli çalışan ünı\er-
sıter kuruluşlardan yararlanılması da-
ha akılcı bir ta\ ır olurdu. Tarihi Yarı-
mada söz konusu olduğunda çoğu
çe\ relerbirikimlerini aktarmayı esir-
gemeyeceklerdi.
Kaİdı ki. plan yapımı öncesi İstan-
bul 1 Numaralı Tarihi Kültür ve Ta-
biat Varlıklan Kunılu planın vapımı
sürecinde bir "Danışma Kunıhı" oluş-
turulmasını öngörmekte idi.
Bu sütunlarda planın aynntıh birtar-
tışmasına girişmek olanaksızdır. Ni-
tekım vazîîı görüşlerimizı Büyükşe-
hirBelediyesi'nevaktindesunmuştuk.
Ancak özetle. planın. Yanmada"nın ge-
leceğine yönelik stratejileri. e\ rensel
düzeyde koruma ilkeleri ile çelişkiler
içermesi kaygı \enci boyutlardadır.
Plan. önceki örneklerinde olduğu gi-
bi Yanmada'yı bir tarihsel SİT olarak
değil. İstanbul metropolünün birpar-
ças\ olarak algılamıştır; mevcutta
olumsuz etkilen olan büyük kentsel
donatılann \ e otomobil öncelikli ula-
s,ım modelinın sürdürülmesine göz
yumar bir\ aklaşımdadır. '»'a da e\Ten-
sel boyutlu tarihi çevre değerlerinm
korunması ale>hine mevcut kentsel ya-
pıyı değiştirmeye cesaret edememek-
tedir.
Bu planlama tavn da önceki örnek-
lerde olduğu üzere. yine kentsel ran-
tı sermaye arttınmında araç olarak
benımsemişçevreleriçinelverişlibir
pazar hazırlayacaktır. Çok gerekli ise
bö\ le bir pazar Tarihsel Yanmada dı-
şında yer seçmelidir.
Zıra "Düıç« Mimari Mirasr un-
\anlı Tarihsel Yanmada her geçen
gün biraz daha fazla yitiribnektedir ve
yerıne başka bir İstanbul Tarihi Yan-
mada ile ikame edilemeyecektir. \a-
nmada'nın korunma&ı gereği sadece
Bü\likşehir Belediyesi'nin değil, tüm
Türkiye Cumhuriyeti'nin bir sorunu-
dur. Tarihine sahip çıkma ya da sahıp
çıkamama. uygarlık içinde yeredin-
me va da edinememe sorunudur.
ARADA BİR
SABRİ ÖZDEMİR SımfÖgretmem
Gözlerim Yollarda Değil...
Yeni bir yılı ya da ıkibin'e iki kalmışlığımızı önem-
semiyorum. ikı bın için gözlerim yollarda değil. Öz-
lemlenmiz olmalıydı aslındatüm dünya için yalın, ço-
cuksu ve yaşanılası... Çok önemsemiyonjm yeni
bir yılı. yanıltmacı bir başkalaşımı. sınırlayıcı ve iç-
güdüsel. kısırdöngüsel bir yaklaşımı.
- Değışimsiz-donuk bir dönüşürrv devinimsiz bir
geçış yaşayacağız yine, umarsızlığımıza renkli plas-
tiklerden yüzeysel-doğa karşıtı ve bol ışıklı süslerta-
kacağız ve en çok da kendi yarattığımız anlaşılmaz
bir zaman yolculuğu için kamçılayacağız asla bas-
tıramadığımız duygularımızı. Yapay umutlarımızın
geçici-titrek esintisinde uyanmak istemediğimiz,
kurnazca ve ölçüsüzce kurguladığımız bir tutkunun
kaypak ellerine bırakacağız bir kez daha kendimi-
zi. Gelse n'olacak iki bin! işte her gün biraz daha
yaklaşıyoruz ikrbin'e. •
Ama ikibin'e iki kalmışken, sanatta postmoder-
nizm sahte estetiğiyle daha da güçlenerek çıkacak
karşımıza. Emperyalizm, hümanist yalanlannın renk-
li ve reklamcı görüntüsüyle gizlediği sömürgen an-
layışının yeni ve global yöntemlerini daha da çoğal-
tarak deneyecek. Aşklarçıkarcılığın, hormonlaşma-
nın ve kasrtlı bir yabancılaşmanın sapmaz-değişmez
uzantısı olarak yapaylaşacak ve daha da duygusuz-
laşacak. Müziğin ıçıni özenle boşaltmaya devam
edecek yine bırileri ve birileri çıldıracak yine yoklu-
ğu yaratarak yoz müziğin starları için...
Ve hep biriikte göreceğiz, medyanın kültürel bir
evrim içın çalışmak yerine yine nasıl tabak-ça-
nak ticareti yapmaya devam ettiğini, insan-
ların ekmek kuyruklannda nasıl kayıtsızca
bekletildiğini. ortaçağ kompleksli değerie-
rin etik değerlerımıze nasıl baskın çıktı-
ğını ve Türkiye'nın yeşile çalan doğası-
nın. düşlerimiz yağmura çalarken na-
sıl biraz daha silikleştiğini. grileştiği-
ni ve çölleştiğini. Ve. hissedeceğiz
kirlenen ve buharlaşan düşlerimiz-
de paylaşımcı-kuçuk kasabalan-
mızın yavaş yavaş yıtişini.
Bıraktığımız yerden yaşama-
ya devam edeceğiz. Yine. çok
fazla kitap okumayacağız, üre-
temeyeceğiz, iyimser bir pa-
siflıkten kurtaramayacağız
kendimizı ve şiirsel duşler-
den rastlantısal düşlere doğ-
ru kaçacağız. Turkıye rastlan-
tılar ülkesi olmaya devam
edecek. ızin verilmeyecek
insanların düşünmesine.
enflasyon düşmeyecek,
gözumüzün içıne bakacak
birileri ve purosundan çek-
tiği dumanı yüzümüze
doğru üfleyecek. biraz da-
ha kırlenecek ulkemiz.
Çokça yanıltılacağız yine
ve borsaya endekslene-
cek insansal değerlerimiz.
insan haklannda, bitimde
ve eğıtimde milımetrik ka-
zanımların ötesine geçe-
meyeceğiz.
Ve çok. ama çok yak-
laşmışken ıkibine. çok
önemseyeceğız yine ya-
pay başlangıçlarımızı. Ay-
kırı bir lyimserlık ve kolay-
cılıkla yeni yılların çok şey
• getireceğıne inandıraca-
ğız kendimızi. ikibin'e çok
yakın bir kavşakta ve bir
' şeylerinçokırağındakala-
cağız. Anlann dönüşumün-
den ve yaşamın pastel
noktalanndan sevınç ritim-
len yaratamayacağız. Ne-
den bu denli karamsanm?
Ülkemizin içinde yüzdüğü :
yönetim kötülüğu, pislık, •
çirkinlik. canavarlaşan enf- \
lasyon... Atatürk'ün ay- -
dmlık ilkelen işlerlığe kavuş-
madıkça karamsarlıktan
kurtulmaya olanak var mı?
Tümden sisler aydınlığa,
çirkinlikler güzelliğe, düş-
lerimiz sevince ve sevinç-
lerimiz bize dönünceye
dek...
w w
Şeriatçı, Şiddet ve Odüniddet. güçsüz olan. fikırle. hukukla
ıkna edemeyen. ıstedıği şeyı elde
edemeyen insanlann başvurd'uğu bir
zor kullanma yöntemidir. Şeriat ve
t daha doğrusu şenatçı ve şiddet son
yıllarda gündemimizde sıkça tartışılan ko-
nulardan biri olmuştur.
Dünya genelınde kendılerini "şeriatçı" ola-
rak tanımlayan gruplann Afganistan'da. Ce-
zayir'de. Mısır'da. Lübnanda Iran'da Irak'ta
yaptıklan katlıam. hâlâ belleklerde. Kadın
çocuk demeden baş kesen >eriatçılar acıma-
dan dünyanın en zalim katliamlannı yapa-
bilmektedirler. Afganıstan da "din adına"
yapılan cinayetler on yıllardır süregelmek-
tedir. Böylece Müslüman olmayan dünva.
lslam ve şidderi yan > ana anma>a başlamış-
hr.Ülkemızde yaşanan ısyanlar ve kıyımlar
dikkatlice incelendiğinde "şeriat isteriz"
diye ayaklanan gruplann adam kesip basji-
nı sokakta gezdirmekten büyük ze\ k aldık-
lannı izlemekteyiz. Patrona HalU isyanı,
Ş«yh Sait isyanı. Menemen'de yaşa-
nan Kubilay olayı bu \ahşet his-
sinin en bariz örneklori ara-
sındadır.
Lğur Mumcu. Bahme L çok. Çetin Emeç
de bu uğurda katledilmedı mı? Din \e kat-
liam aslında hıç de uyumu olma\ an iki kav-
ram değil mi? Dinlertoplumsal huzur ve ba-
nşı sağlamayı amaç edinen kurumlar değil
mi? Din adına toplumun huzurunu bozmak
nasıl açıklanabilir? Bugün Müslüman olma-
yan insan Islamla şiddeti yanyana anmak-
ta her akşam TV'lerinde seyretmektedir-
ler. Oysa lslam dini hiç kimseye kendi adı-
na şiddete başMirma adam kesme yetkisi ver-
memıs.tır. Ankara DGM karannda da ifade
edildiği gibi 1993 yılında Sıvas'ta bir otel-
de 37 insan cayır cayır yanarken. dışanda
sevinen. bağıran olayı büyük bir zevkle iz-
leyen güruhun Müslüman daha doğrusu in-
san olduğunu düşünebilir misiniz? Kapatı-
lan RP'nin genel başkanı. ağzından dini
imanı eksik etmeven Krbakan
bile mahkeme kararlanna yansıdığı ölçüde
"kanlı mı olacak. kansız mı olacak" diye-
bilmektedir. Kan ve din nasıl bir arada dü-
şünülebilir. Tüm dinler kanı önlemek için
gelmemiş mi? Hele ağzından küfürden ve
dinsel sözcüklerden başka sözcük çıkma-
yaneski RPmillet\ekiliŞe\ki^'ılınaz'ıniki
sözünden biri de şiddete dayanmıyor mu?
İbrahim Hatil Çelik adlı bir eski milletve-
kilı -çok kan akacakCeza>irgibi olacak.fis-
ük gibi olacak" demedi mi? Kutsal dınler
şiddeti öngörmezler.
Ancak dini siyasallaştıraru dinden haber-
siz çağdışı zavallılar fikirlenni kabul etti-
remedikleri zaman şiddete başvururlar. Şim-
di de başörtüsünü siyasal amaçla kullanan
kızlanmızın üniversite önlerindeki gösteri-
lerine. koalisyon hükümeti ödün veriyor ve
bunu sakallılarla sözümona solculart!) des-
tekliyor. Çok acı. Türkiye bu ödünlerle şe-
riatın kucağına düşer
ancak.
Dr. FARUK
GÜÇLÜ
PENCERE
Dönüşüm Sürecinin
Taze Dengeleri...
196O'lı yıllarda bu köşede yayım-
lanan yazılarda "politikacı-mü-
tegallibe-komprador ittifa-
/«"ndan sözaçılırdı.
'Mütegallibe'nln bir anlamı
'zorba 'dır, öteki anlamı 'derebe-
yi...'
Anadolu'da kimi eşraf ve top-
rak ağalan 'mütega///be' idiler.
Bu güç, tek parti yönetiminde
'toprak reformu'na karşı çık-
mıştı. Köy Enstitüleri'ni "nü-
fuz"\ann\ kıracak bir "tehlike"
sayan 'mütegallibe'n\n temsil-
cileri, 'stnıfsal bir kavga' vere-
rekTürkiye'ninuyanışınıengel-
lediler.
Peki, komprador kimdi?..
Ülkede sanayi burjuvazisi yok-
tu; çok partili rejimde yabana ka-
pitalizmin içerdeki ajanları gibi
çalışan komprador kesimi tü-
remişti. Bunlardevletçiliğedüş-
man idiler, ama. sermaye biri-
kimleri deolmadığından devle-
te dayanarak sözde 'özel te-
şebbüsçülük' yapıyorlardı.
Sanayileşmemiş toplumda,
çok partili rejimin Batf dakinden
ayn bir niteliği oluşuyor; "müte-
gallibe- komprador-politikacı"
üçlüsü, seçim sandıgını denet-
lemesini biliyorlardı. Tarım top-
lumunun köylü katmanlarında
başat ideoloji dindir. Ittifak, din
sömürüsüyle sandıkta çoğunlu-
ğu elindetutuyordu. 1923 Dev-
rimi'nin partisi CHP bu neden-
le hiçbir seçimi kazanamamış-
tır; ama, Türkiye demokrasiye
kavuşamamıştır.
•
Aradan yarım yüzyıl geçti.
Bugün yaşanan en büyük olay,
seçim sandığındaki ittifakın bo-
zulma sürecine girmesidir.
Neden?..
Çünkü ülkede sanayileşme
az çok gelişti; ekonomide tarı-
mın ağıriığı geriledi; Türkiye, tu-
rizm gibi yeni alanlara girdi; hız-
lı nüfus artışı ve kentleşme, top-
lum yapısını değiştirdi; vaktiyle
Demokrat Parti ya da Adalet
Partisi gibi merkez sağ örgütle-
rin şemsiyesi altında yaşayan
irtica, bağımsızlığını ilan ederek
öz partisini kurdu; endüstrileş-
me sürecinde burjuvalaşan
üçüncü kuşak sanayici laik top-
lum yaşam bıçimine aşılandı;
"komünizme karşı panzehir" di-
ye beslenen mürteciye -Sov-
yetler'in yıkılması üzerine- dev-
letçe gerek kalmadı; sola karşı
Islamcı ideolojiyi seçim sandı-
ğında kullanan büyük serma-
ye, denetiminden çıkan dincilik-
ten ürkmeye başladı; silahlı kuv-
vetler en büyük tehlike saydık-
lan komünizmin gündemden si-
linmesinden sonra, irticayı "en
büyük tehdit" olarak niteledi.
19901ar dönüşüm yıllarıdır.
Merkez sağ ile merkez solun
koalisyonu 1991'den bu yana
süreklilik gösteriyor; arada
"DYP-RP parantezi" var; ama,
bu ortaklıkta irtica tehlikesi bü-
yüyünce, toplum ve devletin or-
tak tepkisiyle önlemi alındı.
•
Halkın büyük çoğunluğunun
ve devlet örgütünün üzerine bir-
leştiği iki tehlike var:
Ayrılıkçılık..
Ve irtica!..
Bu iki "tehlike" ya da "tehdit"
arasında önemli bir "fark" gö-
ze çarpıyor.
"Aynhkçıhk" hiçbir zaman "ik-
tidar" olamaz; devleti ele geçi-
remez; ama, irtica, kısasüre ön-
ce örneği görüldüğü gibi -oy
oranı yüzde 20'de kalsa da- hü-
kümetleşip devleti ele geçire-
bilir.
O zaman Türkiye'nın iran'a
ya da Cezayir'e dönüşmesi gün-
demegirebilir. Halkın büyük ço-
ğunluğuyla devlet yönetimi bu
nedenle çok duyarlıdır.
•
Önümüzdeki günlerde, her-
kes hesabını buna göre yap-
makzorunda...
Politıkacı bu hesabın dışında
kaldığı zaman, kafasını duvara
çarpacak...
Neîlk,Ne Son...
G:18
azetenizin 10 Ocak 1998 günlü TARTIŞMA sütununda "Kül-
tür Bakaniığının ilgjsine.." başlıklı yazıyı okuduktan sonra. tr-
fan Kumüzöm tarafından dile getirilen gerçeklerirftümüne ka-
tılıyorum. Ayşe Yıldınm'ın 3 Ocak günlü. yine Cumhuriyet'in
sayfasında "Dünyanın en zengin arşhlerinden biri. iki memurun
emekli olmasıyla tozlanmaya terk edilecek, "Çivi yazılı tabiet arşi-
\ine kilit vunıluyor" başlıklı yazısına da.
Bu ne ılktir ne de son. 1971 yılında yükseköğrenimini ta-
mamladıktan sonra yurda dönen ve Kaysen Müzesi'nde ça-
lışmaya başlayan bu satırların \ azarı Nafîz Aydın Sü-
merolog'dur. Sümerce'nınyamnda Akkadça \e Asur-
ca'yı bildiği için bölgemize gelen yabancıların
dikkatini çekmek \e onlann tekrar Türkiye'ye
gelmelerini sağlamak için ne gerekıyorsa onu
yapma\ a özen göstermıştir. Bu cümleden ol-
mak üzere. biri mektup öbürü senet olan iki
eskı Asurca tabletı Türkçe. lngilizce. Al-
manca ve Fransızca olmak üzere dört
dilde çevirip yayımlav arak onlann ilgi-
sini çekmeyi başarmıştır. Buna ben-
zer birçok çalışmalan olmasına kar-
şın. "başansız" raporu>la Kayseri
Müzesi'nden uzaklaştınldı.
Tıpkı o tarihten yirmi yıl son-
ra Antalya Müzesı'nden aynı
gerekçe ile alındıği gibi. Öyley-
se sorulur: Başansızlar Kayse-
ri Müzesı'nderı alındıktan son-
ra yüzyılın hırsızlığından baş-
ka orada ne üretildı?
1985-95 yılları arasında
Antalya Müzesi'nde göre\
yapan O, bu süre içerisinde
Antalya Müzesi'ne havale
edilen Almanca. Fransız-
ca. tngilızce ve Italyanca
kaleme alınmış tüm res-
mı yazılara yanıt \ermiş ol-
manın yanında.bölgemizi
ziyaret eden. başta Avrupa
Topluluğu Dönem Başka-
nı. birçok dışişleri bakan-
lan ve genelkurmay baş-
kanları yanında Malezya
Krah'na da rehberlik yap-
mıştır. Bütün bu çalışma-
lannın yanında Erzurum
Pasinler'den müzeye geti-
rilen GüzelhısarUrartu Ki-
tabesi ile eski Asurca Kül-
tepe tabletleri üzerine Türk-
çe ve Almanca olarak ha-
zırlamış olduğu rnakalele-
ri de Beîleten'deyayımlan-
mıştır.
Korkuteli ilçesindeki da-
ha önce saptanmış bazı >a-
zıtlann artık yennde olma-
dığını rapor eden ben. gö-
revimden ahnd.ın. Sonra-
dan emekli olurca v e aldı-
ğı görevi düşünûnce acaba
bu eserler çok czel bir ko-
leksiyona mı gıtmişleTdı
diye düşünmedeıı edemez-
dim. Sonuç olarik diyebi-
liriz ki ülkemizce bir Sü—
merolog \ardır\e o şirrdu
Antalya. Röleve.e Anıuar
Müdürlüğü'nde. jgrenmelc
isteyen herkes i;ın bir Sû-
merce Dilbilgis hazıria—
makla meşguldur.
NAFÎZ AYDLV
Sümerolig^
EFES
DARKBlra. Faıkh Bixa.