12 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6MART1998CUMA OLAYLAR VE GORUŞLER İstanbul, Tarihine 'Mecbur' DûÇ. Dr. İSMET OK\'AY \limar Sinan Cni. Öğretim Üyesi C | M a>atımınenbii- tanbul'un yüzyıllar boyu titizlikle I I yük mesleki ha- oluşturulmuş görkemli güzelliği. 'şarkî ^ ^ ^ ^ B tasını Atatürk'e atmosferindeki'gizlermiydi? •™^™S vazdığım mek- Kuşkusuz öylevdı. Uygarlıkların • • tupla\aptım.O kesişme noktasındaki 2600 yıllık ts- - A _ _^L_sıralar İstan- tanbul'un e\ rensel nitelikli estetiğinin • a> atımın en bü- yük mesleki ha- tasını Atatürk'e vazdığım mek- tupla\aptım.O . sıralar İstan- bul'un planlaması söz konu&U)du. Türkler Avrupah bir plancı anyor- lardı \e beninı en büyük rakibim Hen- n Proust idi. Yazdığım nıektupta.'İs- tanbul'un en bii> ük özelliği olan tari- hi >e Şarkî (Doğusal) atmosferininjvO- runması gerektiğini. A^ rupa örhekle- rinde olduğu gibi geniş eaddelerin açıl- nıasHiın \anlış olacağıhı. hafta İstan-j bul'un eğri büğrü \ollannın. yoLaö-/ şemelerinin. bahçe duvartanarkaşın! dan \oUara sarkan ağaçlannın olduf ğu gibi kalmasmın isabetü olacağını be- lirttinı. Halbuki BatıŞ ı örnek alarak modernleşme>i tercih etmiş genç bir devlet için benün önerilerimin ne ka- dar safça olduğunu tahnıin edersiniz" (Le Monde. ,\ğustos 1992, L rbanisme eki)-. LeCorbusieryıllar önce bir söyle- ^ıde böyle diyordu. Le Corbusier'nin modemist görüş- leri ile günümüz mimarhğını ve şe- hirciliğini ne denli etkılediğini biliyo- ruz. NÎodernizmin ise geleneksel ola- na karşıt bir seçenek olarak geliştiği- ni. hatta geleneksel olanın yanıbaşın- da ya da karj'sında \er alarak değiL özellikle gelenekselin \erine inşa edi- lerek variığını sürdürnıe\i amaçladı- ğınıda bılnoruz O halde. LeÇorbu- sier"\e modernıst inançlannı yadsıta- bilecek. Utanbul içın bu sözleri söy- letebileceketkenlerneydi? Tarihsel fs- ğ modernizme kurban edilmemesi içın Atarürk'e yaptığı bir çağrı. bir uyan ?idi Le Corbusier"nin bu mektubu. ' Korumacılar bilirler. bir tarihsel çesreyi koruyabihnek için vazgeçflemez birinci ilke (korumanın amentüsü). korunanşevin anlamı koruma önlenı- leriyle değiştirilmemelidir. Anlamı de- ğişirseo"tarihsel şe\" (isaret.yaa.ses, nesne.> apukent) arnk korunamaz,yi- tinı sürecine girer. Ve >itirilen "•tarih- sel şe\ " bir\enisiyle\erinekonamaz, ikame edilemez. Burada önemli olan diğer bir hu^us. o "tarihi şeyi" sade- eeyitirmeklekalmayız:yitırmesüre- ci yeni bir zihniyetin yapılanmasına. umarsızlığın kurumsallaşmasma ne- den olur. Örneğin koruma amacıyla bir medrese külliyesine diskotek ışle- ri \enlirse salt bilginin kutsalbğı vesü- reküliği anlamı yozlaşmakla kalmaz hazza > önelık küçük ticaretin bilginin kutsallığına yeğlenmesi zihni>etini kurumsallaştınr. Yadabirimparator- luğun iivasi karar alma mekânı ola- rak işle\ görmüşbiryapınınlÇırağan Sarayı) u casino"\a çevrilmesi örne- ğinde olduğu gibi... Oysa. zamanın \ e insanoğlunun hertürlü sınavından ge- çerek günümüze dek kalabilmiş mi- marlıL sanat. edebıyat. düşün v.g. Eserler hâlâ yenı yaratıcılıklara. yeni kuramlann oluşturulmasına kaynak- hk edebilmektedirler. Onlarsız ola- mamaktadır. Bellek olmadan bilgi üretilememektedir. Gelişmiş toplum- lann gerek ulusal. gerekse uluslara- rası coğrafvalardakı tanhi ge\re\i ti- tizlikle koruma çabalan bu nedenle- dır. İstanbul ve Anadolu e\rensel bo- vutlarda en renklı \e en zengin tarih- sel çevreye sahip ender >anslı bölge- lerin başında gelmektedir. Günümüz u\ garlıklannın temelı bu bölgeierde atılmış. bırbırleri ile bu bölgeierde eklemlenmiştir. Eğer Türkiye Cum- hunveti.kendıgeleceği ıçine\rense! tutarlılığı olan yeni ^entezler yapma. uluslararası yeni \apilanmalarda söz sahibı olma zorunluğunu hıs>edi>or ise. tarihi çe\ resını gözü gibi koruma- lıdır. Onlarsız mümkün olamaz. bir mecburolmahali söz konusudur. Ak- si halde. uzaklarda bırileri. bir gün bir kenrte (belkı > ine Se\ r'de) bir ara- ya gehrler. "çocuğa kim i>i bakarsa annesiodur"1 özdeyışinı fısıldaşırlar. İstanbul Tarihsel Yanmada için bır- binnı izle\erek>apılmışherplan a>- nı önemli vanlışı tekrarlamıştır. Bu önemli yanlış: Tanhı Yanmada'nın iç içe eklemlenmiş bir tarih büriinü ola- rak kavranamamasından, kentin di- ğer alanlan ile benzer işlevlerle do- natılarak modern bir kentin modern bir parçası olarak ele alınmış plma- sından ka\naklanmaktadır... "İçinde yer yer serpiştirilmiş görkemli anıtsal yapıiar da biblo gibi bir estetik çeşni verir'" anlayış tarzının kökenleri çok eskilere uzanır. İstanbul tarihi. birbiriyle simgesel (sembiotik) olarak eklemlenmiş bir kültürlerözüdür. Buşehrin tanhi. her ne kadarart arda kronolojike\Telerola- rak sunulsa da, birbirinden aynlamaz et-tımak misali bir bütündür. Evren- sel nitelikli olması da bu nedenledir. Tarihsel Yanmada'nın 1992\ılın- da Bırleşmiş Milletler LfNESCO ör- gütü tarafından "Düma Mimari Mi- rası" un\anı ile tescil edildiğinı bilı- \oruz. Bir kentin bö\le bir unvanla onurlandırılabılmesı. o kentin tarihi qc\re değerlennin e\rensel nitelikte olması. mane\ i olarak da tüm insan- lığın malı olması anlamını içerir. Tür- kiye bu unvanı \e ıçenğinı memnu- niyetle kabul etmiştir. Bu durumda Tanhı \anmada'nın. çok farklı bir anla\ışla. \ani e%rensel ölçütler çer- çe\ esınde planlanması beklenmekte- dır. Tarihsel Yanmada'nın korunması- na yönelik nâzım planı. tstanbul Bü- yükşehir Belediyesi'nce bir kez daha İıazırlanmıştır \e önümüzdeki gün- lerde onanması içm Beledıve Mecli- si'ne sunulacaktır. Bu planın getirdi- ğı kararlar "Dünya Mimari Mirası" unvanlı Yanmada'yı gerçekten koru- \abilecek nitelikte midır? Planın akademık kurumlarla \e il- gıli kuruluşlara tanıtılması ve görüş- ferinin ahnması çağnlanna özenle \ e içtenlikle çok sayıda katılım olmuş- tur. Planın hazırlanma sürecinde, tüm bilimsel ya^amlannı tstanbu! üzerine odaklandırmii} uzmanlardan. sanat- çılardan. ^i\il toplum kuruluşların- dan. bu konuda sürekli çalışan ünı\er- sıter kuruluşlardan yararlanılması da- ha akılcı bir ta\ ır olurdu. Tarihi Yarı- mada söz konusu olduğunda çoğu çe\ relerbirikimlerini aktarmayı esir- gemeyeceklerdi. Kaİdı ki. plan yapımı öncesi İstan- bul 1 Numaralı Tarihi Kültür ve Ta- biat Varlıklan Kunılu planın vapımı sürecinde bir "Danışma Kunıhı" oluş- turulmasını öngörmekte idi. Bu sütunlarda planın aynntıh birtar- tışmasına girişmek olanaksızdır. Ni- tekım vazîîı görüşlerimizı Büyükşe- hirBelediyesi'nevaktindesunmuştuk. Ancak özetle. planın. Yanmada"nın ge- leceğine yönelik stratejileri. e\ rensel düzeyde koruma ilkeleri ile çelişkiler içermesi kaygı \enci boyutlardadır. Plan. önceki örneklerinde olduğu gi- bi Yanmada'yı bir tarihsel SİT olarak değil. İstanbul metropolünün birpar- ças\ olarak algılamıştır; mevcutta olumsuz etkilen olan büyük kentsel donatılann \ e otomobil öncelikli ula- s,ım modelinın sürdürülmesine göz yumar bir\ aklaşımdadır. '»'a da e\Ten- sel boyutlu tarihi çevre değerlerinm korunması ale>hine mevcut kentsel ya- pıyı değiştirmeye cesaret edememek- tedir. Bu planlama tavn da önceki örnek- lerde olduğu üzere. yine kentsel ran- tı sermaye arttınmında araç olarak benımsemişçevreleriçinelverişlibir pazar hazırlayacaktır. Çok gerekli ise bö\ le bir pazar Tarihsel Yanmada dı- şında yer seçmelidir. Zıra "Düıç« Mimari Mirasr un- \anlı Tarihsel Yanmada her geçen gün biraz daha fazla yitiribnektedir ve yerıne başka bir İstanbul Tarihi Yan- mada ile ikame edilemeyecektir. \a- nmada'nın korunma&ı gereği sadece Bü\likşehir Belediyesi'nin değil, tüm Türkiye Cumhuriyeti'nin bir sorunu- dur. Tarihine sahip çıkma ya da sahıp çıkamama. uygarlık içinde yeredin- me va da edinememe sorunudur. ARADA BİR SABRİ ÖZDEMİR SımfÖgretmem Gözlerim Yollarda Değil... Yeni bir yılı ya da ıkibin'e iki kalmışlığımızı önem- semiyorum. ikı bın için gözlerim yollarda değil. Öz- lemlenmiz olmalıydı aslındatüm dünya için yalın, ço- cuksu ve yaşanılası... Çok önemsemiyonjm yeni bir yılı. yanıltmacı bir başkalaşımı. sınırlayıcı ve iç- güdüsel. kısırdöngüsel bir yaklaşımı. - Değışimsiz-donuk bir dönüşürrv devinimsiz bir geçış yaşayacağız yine, umarsızlığımıza renkli plas- tiklerden yüzeysel-doğa karşıtı ve bol ışıklı süslerta- kacağız ve en çok da kendi yarattığımız anlaşılmaz bir zaman yolculuğu için kamçılayacağız asla bas- tıramadığımız duygularımızı. Yapay umutlarımızın geçici-titrek esintisinde uyanmak istemediğimiz, kurnazca ve ölçüsüzce kurguladığımız bir tutkunun kaypak ellerine bırakacağız bir kez daha kendimi- zi. Gelse n'olacak iki bin! işte her gün biraz daha yaklaşıyoruz ikrbin'e. • Ama ikibin'e iki kalmışken, sanatta postmoder- nizm sahte estetiğiyle daha da güçlenerek çıkacak karşımıza. Emperyalizm, hümanist yalanlannın renk- li ve reklamcı görüntüsüyle gizlediği sömürgen an- layışının yeni ve global yöntemlerini daha da çoğal- tarak deneyecek. Aşklarçıkarcılığın, hormonlaşma- nın ve kasrtlı bir yabancılaşmanın sapmaz-değişmez uzantısı olarak yapaylaşacak ve daha da duygusuz- laşacak. Müziğin ıçıni özenle boşaltmaya devam edecek yine bırileri ve birileri çıldıracak yine yoklu- ğu yaratarak yoz müziğin starları için... Ve hep biriikte göreceğiz, medyanın kültürel bir evrim içın çalışmak yerine yine nasıl tabak-ça- nak ticareti yapmaya devam ettiğini, insan- ların ekmek kuyruklannda nasıl kayıtsızca bekletildiğini. ortaçağ kompleksli değerie- rin etik değerlerımıze nasıl baskın çıktı- ğını ve Türkiye'nın yeşile çalan doğası- nın. düşlerimiz yağmura çalarken na- sıl biraz daha silikleştiğini. grileştiği- ni ve çölleştiğini. Ve. hissedeceğiz kirlenen ve buharlaşan düşlerimiz- de paylaşımcı-kuçuk kasabalan- mızın yavaş yavaş yıtişini. Bıraktığımız yerden yaşama- ya devam edeceğiz. Yine. çok fazla kitap okumayacağız, üre- temeyeceğiz, iyimser bir pa- siflıkten kurtaramayacağız kendimizı ve şiirsel duşler- den rastlantısal düşlere doğ- ru kaçacağız. Turkıye rastlan- tılar ülkesi olmaya devam edecek. ızin verilmeyecek insanların düşünmesine. enflasyon düşmeyecek, gözumüzün içıne bakacak birileri ve purosundan çek- tiği dumanı yüzümüze doğru üfleyecek. biraz da- ha kırlenecek ulkemiz. Çokça yanıltılacağız yine ve borsaya endekslene- cek insansal değerlerimiz. insan haklannda, bitimde ve eğıtimde milımetrik ka- zanımların ötesine geçe- meyeceğiz. Ve çok. ama çok yak- laşmışken ıkibine. çok önemseyeceğız yine ya- pay başlangıçlarımızı. Ay- kırı bir lyimserlık ve kolay- cılıkla yeni yılların çok şey • getireceğıne inandıraca- ğız kendimızi. ikibin'e çok yakın bir kavşakta ve bir ' şeylerinçokırağındakala- cağız. Anlann dönüşumün- den ve yaşamın pastel noktalanndan sevınç ritim- len yaratamayacağız. Ne- den bu denli karamsanm? Ülkemizin içinde yüzdüğü : yönetim kötülüğu, pislık, • çirkinlik. canavarlaşan enf- \ lasyon... Atatürk'ün ay- - dmlık ilkelen işlerlığe kavuş- madıkça karamsarlıktan kurtulmaya olanak var mı? Tümden sisler aydınlığa, çirkinlikler güzelliğe, düş- lerimiz sevince ve sevinç- lerimiz bize dönünceye dek... w w Şeriatçı, Şiddet ve Odüniddet. güçsüz olan. fikırle. hukukla ıkna edemeyen. ıstedıği şeyı elde edemeyen insanlann başvurd'uğu bir zor kullanma yöntemidir. Şeriat ve t daha doğrusu şenatçı ve şiddet son yıllarda gündemimizde sıkça tartışılan ko- nulardan biri olmuştur. Dünya genelınde kendılerini "şeriatçı" ola- rak tanımlayan gruplann Afganistan'da. Ce- zayir'de. Mısır'da. Lübnanda Iran'da Irak'ta yaptıklan katlıam. hâlâ belleklerde. Kadın çocuk demeden baş kesen >eriatçılar acıma- dan dünyanın en zalim katliamlannı yapa- bilmektedirler. Afganıstan da "din adına" yapılan cinayetler on yıllardır süregelmek- tedir. Böylece Müslüman olmayan dünva. lslam ve şidderi yan > ana anma>a başlamış- hr.Ülkemızde yaşanan ısyanlar ve kıyımlar dikkatlice incelendiğinde "şeriat isteriz" diye ayaklanan gruplann adam kesip basji- nı sokakta gezdirmekten büyük ze\ k aldık- lannı izlemekteyiz. Patrona HalU isyanı, Ş«yh Sait isyanı. Menemen'de yaşa- nan Kubilay olayı bu \ahşet his- sinin en bariz örneklori ara- sındadır. Lğur Mumcu. Bahme L çok. Çetin Emeç de bu uğurda katledilmedı mı? Din \e kat- liam aslında hıç de uyumu olma\ an iki kav- ram değil mi? Dinlertoplumsal huzur ve ba- nşı sağlamayı amaç edinen kurumlar değil mi? Din adına toplumun huzurunu bozmak nasıl açıklanabilir? Bugün Müslüman olma- yan insan Islamla şiddeti yanyana anmak- ta her akşam TV'lerinde seyretmektedir- ler. Oysa lslam dini hiç kimseye kendi adı- na şiddete başMirma adam kesme yetkisi ver- memıs.tır. Ankara DGM karannda da ifade edildiği gibi 1993 yılında Sıvas'ta bir otel- de 37 insan cayır cayır yanarken. dışanda sevinen. bağıran olayı büyük bir zevkle iz- leyen güruhun Müslüman daha doğrusu in- san olduğunu düşünebilir misiniz? Kapatı- lan RP'nin genel başkanı. ağzından dini imanı eksik etmeven Krbakan bile mahkeme kararlanna yansıdığı ölçüde "kanlı mı olacak. kansız mı olacak" diye- bilmektedir. Kan ve din nasıl bir arada dü- şünülebilir. Tüm dinler kanı önlemek için gelmemiş mi? Hele ağzından küfürden ve dinsel sözcüklerden başka sözcük çıkma- yaneski RPmillet\ekiliŞe\ki^'ılınaz'ıniki sözünden biri de şiddete dayanmıyor mu? İbrahim Hatil Çelik adlı bir eski milletve- kilı -çok kan akacakCeza>irgibi olacak.fis- ük gibi olacak" demedi mi? Kutsal dınler şiddeti öngörmezler. Ancak dini siyasallaştıraru dinden haber- siz çağdışı zavallılar fikirlenni kabul etti- remedikleri zaman şiddete başvururlar. Şim- di de başörtüsünü siyasal amaçla kullanan kızlanmızın üniversite önlerindeki gösteri- lerine. koalisyon hükümeti ödün veriyor ve bunu sakallılarla sözümona solculart!) des- tekliyor. Çok acı. Türkiye bu ödünlerle şe- riatın kucağına düşer ancak. Dr. FARUK GÜÇLÜ PENCERE Dönüşüm Sürecinin Taze Dengeleri... 196O'lı yıllarda bu köşede yayım- lanan yazılarda "politikacı-mü- tegallibe-komprador ittifa- /«"ndan sözaçılırdı. 'Mütegallibe'nln bir anlamı 'zorba 'dır, öteki anlamı 'derebe- yi...' Anadolu'da kimi eşraf ve top- rak ağalan 'mütega///be' idiler. Bu güç, tek parti yönetiminde 'toprak reformu'na karşı çık- mıştı. Köy Enstitüleri'ni "nü- fuz"\ann\ kıracak bir "tehlike" sayan 'mütegallibe'n\n temsil- cileri, 'stnıfsal bir kavga' vere- rekTürkiye'ninuyanışınıengel- lediler. Peki, komprador kimdi?.. Ülkede sanayi burjuvazisi yok- tu; çok partili rejimde yabana ka- pitalizmin içerdeki ajanları gibi çalışan komprador kesimi tü- remişti. Bunlardevletçiliğedüş- man idiler, ama. sermaye biri- kimleri deolmadığından devle- te dayanarak sözde 'özel te- şebbüsçülük' yapıyorlardı. Sanayileşmemiş toplumda, çok partili rejimin Batf dakinden ayn bir niteliği oluşuyor; "müte- gallibe- komprador-politikacı" üçlüsü, seçim sandıgını denet- lemesini biliyorlardı. Tarım top- lumunun köylü katmanlarında başat ideoloji dindir. Ittifak, din sömürüsüyle sandıkta çoğunlu- ğu elindetutuyordu. 1923 Dev- rimi'nin partisi CHP bu neden- le hiçbir seçimi kazanamamış- tır; ama, Türkiye demokrasiye kavuşamamıştır. • Aradan yarım yüzyıl geçti. Bugün yaşanan en büyük olay, seçim sandığındaki ittifakın bo- zulma sürecine girmesidir. Neden?.. Çünkü ülkede sanayileşme az çok gelişti; ekonomide tarı- mın ağıriığı geriledi; Türkiye, tu- rizm gibi yeni alanlara girdi; hız- lı nüfus artışı ve kentleşme, top- lum yapısını değiştirdi; vaktiyle Demokrat Parti ya da Adalet Partisi gibi merkez sağ örgütle- rin şemsiyesi altında yaşayan irtica, bağımsızlığını ilan ederek öz partisini kurdu; endüstrileş- me sürecinde burjuvalaşan üçüncü kuşak sanayici laik top- lum yaşam bıçimine aşılandı; "komünizme karşı panzehir" di- ye beslenen mürteciye -Sov- yetler'in yıkılması üzerine- dev- letçe gerek kalmadı; sola karşı Islamcı ideolojiyi seçim sandı- ğında kullanan büyük serma- ye, denetiminden çıkan dincilik- ten ürkmeye başladı; silahlı kuv- vetler en büyük tehlike saydık- lan komünizmin gündemden si- linmesinden sonra, irticayı "en büyük tehdit" olarak niteledi. 19901ar dönüşüm yıllarıdır. Merkez sağ ile merkez solun koalisyonu 1991'den bu yana süreklilik gösteriyor; arada "DYP-RP parantezi" var; ama, bu ortaklıkta irtica tehlikesi bü- yüyünce, toplum ve devletin or- tak tepkisiyle önlemi alındı. • Halkın büyük çoğunluğunun ve devlet örgütünün üzerine bir- leştiği iki tehlike var: Ayrılıkçılık.. Ve irtica!.. Bu iki "tehlike" ya da "tehdit" arasında önemli bir "fark" gö- ze çarpıyor. "Aynhkçıhk" hiçbir zaman "ik- tidar" olamaz; devleti ele geçi- remez; ama, irtica, kısasüre ön- ce örneği görüldüğü gibi -oy oranı yüzde 20'de kalsa da- hü- kümetleşip devleti ele geçire- bilir. O zaman Türkiye'nın iran'a ya da Cezayir'e dönüşmesi gün- demegirebilir. Halkın büyük ço- ğunluğuyla devlet yönetimi bu nedenle çok duyarlıdır. • Önümüzdeki günlerde, her- kes hesabını buna göre yap- makzorunda... Politıkacı bu hesabın dışında kaldığı zaman, kafasını duvara çarpacak... Neîlk,Ne Son... G:18 azetenizin 10 Ocak 1998 günlü TARTIŞMA sütununda "Kül- tür Bakaniığının ilgjsine.." başlıklı yazıyı okuduktan sonra. tr- fan Kumüzöm tarafından dile getirilen gerçeklerirftümüne ka- tılıyorum. Ayşe Yıldınm'ın 3 Ocak günlü. yine Cumhuriyet'in sayfasında "Dünyanın en zengin arşhlerinden biri. iki memurun emekli olmasıyla tozlanmaya terk edilecek, "Çivi yazılı tabiet arşi- \ine kilit vunıluyor" başlıklı yazısına da. Bu ne ılktir ne de son. 1971 yılında yükseköğrenimini ta- mamladıktan sonra yurda dönen ve Kaysen Müzesi'nde ça- lışmaya başlayan bu satırların \ azarı Nafîz Aydın Sü- merolog'dur. Sümerce'nınyamnda Akkadça \e Asur- ca'yı bildiği için bölgemize gelen yabancıların dikkatini çekmek \e onlann tekrar Türkiye'ye gelmelerini sağlamak için ne gerekıyorsa onu yapma\ a özen göstermıştir. Bu cümleden ol- mak üzere. biri mektup öbürü senet olan iki eskı Asurca tabletı Türkçe. lngilizce. Al- manca ve Fransızca olmak üzere dört dilde çevirip yayımlav arak onlann ilgi- sini çekmeyi başarmıştır. Buna ben- zer birçok çalışmalan olmasına kar- şın. "başansız" raporu>la Kayseri Müzesi'nden uzaklaştınldı. Tıpkı o tarihten yirmi yıl son- ra Antalya Müzesı'nden aynı gerekçe ile alındıği gibi. Öyley- se sorulur: Başansızlar Kayse- ri Müzesı'nderı alındıktan son- ra yüzyılın hırsızlığından baş- ka orada ne üretildı? 1985-95 yılları arasında Antalya Müzesi'nde göre\ yapan O, bu süre içerisinde Antalya Müzesi'ne havale edilen Almanca. Fransız- ca. tngilızce ve Italyanca kaleme alınmış tüm res- mı yazılara yanıt \ermiş ol- manın yanında.bölgemizi ziyaret eden. başta Avrupa Topluluğu Dönem Başka- nı. birçok dışişleri bakan- lan ve genelkurmay baş- kanları yanında Malezya Krah'na da rehberlik yap- mıştır. Bütün bu çalışma- lannın yanında Erzurum Pasinler'den müzeye geti- rilen GüzelhısarUrartu Ki- tabesi ile eski Asurca Kül- tepe tabletleri üzerine Türk- çe ve Almanca olarak ha- zırlamış olduğu rnakalele- ri de Beîleten'deyayımlan- mıştır. Korkuteli ilçesindeki da- ha önce saptanmış bazı >a- zıtlann artık yennde olma- dığını rapor eden ben. gö- revimden ahnd.ın. Sonra- dan emekli olurca v e aldı- ğı görevi düşünûnce acaba bu eserler çok czel bir ko- leksiyona mı gıtmişleTdı diye düşünmedeıı edemez- dim. Sonuç olarik diyebi- liriz ki ülkemizce bir Sü— merolog \ardır\e o şirrdu Antalya. Röleve.e Anıuar Müdürlüğü'nde. jgrenmelc isteyen herkes i;ın bir Sû- merce Dilbilgis hazıria— makla meşguldur. NAFÎZ AYDLV Sümerolig^ EFES DARKBlra. Faıkh Bixa.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle