23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 MART 1998 CUMA CUMHURİYET SAYFA 15 Dugun dernekBizim Ekonomi Servisi'ndeki arkadaşların dikkatini çekmiş... Geçen salı Sabah gazetesi "Akif Bey takipte" manşetiyle İstanbul Defterdarı Akif Hamzaçebi'nin lüks otellerde milyarlık düğün yapıp da tek kuruş vergi vermeyen 511 kişiyi incelemeye aldığını duyurmuş; Güngör Mengi de defterdarı destekleyen bir başyazı yazmış. Aynı gün aynı gazetenin ekonomi sayfasındaki köşesinde başka bir konuyu ele alan Ali Rıza Kardüz, ertesi gün bu kez Tevfik Güngör kimliği ile yazdığı Dünya gazetesindeki köşesinde "düğün takibi"ne girmiş: "Acaba bu haberin medyada yer alması vergi reformu için ve de faiz vergisi uygulaması bakımından yararlı mı oldu, zararlı mı oldu? Önemli olan vergi vermeyen 511 düğün sahibinin isimlerini belirlemek değil, bunlardan ve benzeri kişilerden nasıl ve ne kadar vergi tahsil edildiğini halka duyurmaktır." Etektronik posta: Deniz.Som6raksneUom Telî 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - 5 Mart'ta Hukuk Devleti Günü kutlanmış... "Yılm öteki aünleri ise hukuka gününü aöstermekle aecivor!" Y asaklarla dolu Anayasa'da yasaklama yok- tu ama memurlann nasıl sendika kuraca- ğına ilişkin yasal düzenleme de yoktu. Me- 1 murlar, sendikalarını kurmak istedi. Hükü- met istemedi. Muhalefet destekledi. Memurlar ken- di başlarına sendikalarını kurdu. Hükümet sendika kuran, sendikaya üye olan me- murlan takibe aldı, sürgüne gönderdi, mahkemeye verdi, binalarını bastı. toplantılarını dağıttı, copladı, dövdü. Muhalefet, memurlara desteğini sürdürdü. Memurlar sendikadan vazgeçmedi. Gün geldi, hükümet memurların sendikalarını ka- bul etmek durumunda kaldı ve iktidarlar kendi elle- riyle sarı sendikalar bile yarattı. Hükümetlerdeğişti, muhalefetlerdeğişti; memur- ların sendikal mücadelesi değişmedi. Muhalefetteyken memurlara sendika vaadeden- ler iktidara geldiklerinde memurların sendikal hak- Kanlı tasarılarını unuttu. Sağdaki, soldaki bütün siyasi partiler sırayla hükümete ortak oldu ama muhalefetteyken memurlara destek verenlerden hiçbiri iktidarda me- murlara arka çıkmadı, herkes sözünü unuttu. Memurlar ise haklarını aramayı unutmadı. Sendi- ka binasından alanlara çıktıklarında memurlann ba- şındacoplar paralandı. Memurlann istediği grev ve toplusözleşmeli sendika hakkıydı. Türkiye'nin imza- iadığı uluslararası sözleşmeler de bunu öngörüyor- du. Muhalefet memurlardan yana desteğini hep sür- dürdü, hatta "Isyan etmeyen memurun insanlığın- dan şüphe ederim" diyen siyasi parti genel baş- kaniarı oldu; memurların grevli toplu sözleşmeü sen- dika hakkı için anayasal düzenleme öngören siya- si parti genel başkanları Meclis kürsüsüne çıktı. Sonra muhalefetteyken memurlara en büyük des- teği verenler iktidar ortağı oldu ve hükümet memur- lar için sendika yasa tasarısı hazırladı. Ancak me- murlara grev ve toplusözleşme hakkı tanınmadı, bir çok sendikal hak kısıtlandı. Memurlar itiraz etti. Ta- sarı, gündemin son maddesi olarak Meclis'e gön- derildi. Sırasının gelmesi için aylar hatta yıllar geç- mesi söz konusuyken tasarıya öncelik tanındı ve bir gün aniden ilk sıraya alınıp görüşülmeye başlandı. Memurlar insanlıklarını hatırladı. Alanlara çıktı. Memurlar için anayasa değişikliği önerenler, "Biz istediğimiz zaman alanlara çıkmadınız, şimdi niye çıkıyorsunuz" dedi. Muhalefette memurlara isyan hakkı tanıyanlar ik- tidarda polise cop kullanma hakkı tanıdı... Sarı sendikaya razı olmayan memurlann kafası kırıldı: hükümetin tasarısına memur kanı bulaştı. Demokrasi, kanlı bir tasarıya daha tanık oldu! SESSÎZ SEDASIZ (!) M//Î/KURTCEBE Yüksek Yerilim Hattı Erdinç UTKU Tatlı dıl YILLARI deliğınden çıkarır The Genocide Files: Kıbrıs'taki soykımm 1962 yılında Girne'ye yerleşen ingi- liz gazeteci Harry Scott Gibbons Ara- lık 1963'teki olaylardan başlayarak Kıb- rıs'taTürkler'eyönelikkatiamlara tanık olmuş... Birara Yemen'deki savaşı iz- lemiş ve 1968'de tekrar Kıbrıs'a dö- nüp konunun ayrıntılarına ve sonuçta ortaya "The Genocide Files" yani "Soykırım Dosyalan" ki- tabı çıkmış. Türklerin bakış açısını yansıtan böyle bir kitabı neden yazdı- ğını sormuş hep kehdi kendine ve ya- nıtı Kıbns sorununun suçlusunun Kıb- ns Türkleri olduğu yalanına bütün dün- yanın inanmasında bulmuş... Köy köy dolaşıp insanlarla konuşmuş, Lefko- şa'ya geldiğinde dönemin Türk yöne- ticilerden ilgi görmemiş ama Kıbrıs'ta Türkler'in haklannın ellerinden nasıl alındığını ve yüzde 35'lik bir toprak par- çasında hak sahibiyken bunun yüzde 3'lere nasıl indirilmek istendiğini belgeleriyle ortaya koymuş. Ingi- liz yazar "Kıbns Sorunu"nun, Tür- L kiye'nin 1974'teki Banş Harekâ- tı'yla çözüldüğünü belirterek kitabı- nı noktalamış. 500 sayfalık "The Geno- cide Files", kısa bir süre önce Ingilte- re'de ingilizce basıldı; Ankara'da Varol Matbaası'ndan (0.312. 97 45) istene- biliyor. Kıbns Türkleri'nin sesini dünya- ya duyurmada önemli bir belge... Her olaya "tarihi" damgası vuruluyor; gelecek nesillere ancak bavulla taşınabilecek tarih kitapları bırakıyoruz anlaşılan... \MuffiBozacT\-*PALAS PANDIRAS Mikroba karsı ası Çocuk ölümlerinin dörtte biri zatürreeden İstanbul Haber Servisi - İs- tanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Göğüs Hastahkla- rı ABD Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Rasim Kiiçükusta. Tür- kiye'de her yıl ortalama 500 bin kişinin zatürreeye (pnömoni) ya- kalandığını ve yüzde 22 oranla 5 yaş altındaki çocuklarda en çok görülen ölüm nedeni olduğunu söyledi. Pasteur Merieux Connaught tarafından üretilen zatürree aşı- sı. Divan Oteli'nde düzenlenen toplantıyla tanıtıldı. Toplantıda konuşan Prof. Dr. Kücükusta. za- türreenin dünyada sık görülen ve ölümlere yol açan bir hastalık ol- duğunu söyledi. Istatistiklere göre, her bin kı- şiden 10-15 "inin zatürree olduğu- nu ve buna göre Türkiye'de her yıl ortalama 500 bin kişinin bu hastalığa yakalandığını anlatan Kücükusta, en fazla da bebek ve küçük çocuklar ile yaşlılarda gö- rüldüğünü belirtti. Kücükusta. "Hastalık, özellikle küçük ço- cuklar. yaşlılar, kalp. şeker. böb- rek ve bronşit hastalarında ölümlere yol açıyor. 5 yaş altın- daki çocuklarda görülen ölüm nedeninin de yüzde 22'sini oluş- turuyor" dedi. Zatürreenin belirtilerini "genel- likle nezle veya başka üst solu- num yolları infeksiyonunu ta- kiben başlar ve ani olarak yük- selen ateş, üşüme-titreme, ök- sürük, balgam. nefes alırken batar tarzda göğüs ağrısı, ne- fes darlığı, iştahsızlık, halsiz- lik" olarak sıralayan Kücükus- ta. şöyle devam etti: "Zatürreeye bağlı ölümlerin yüzde 40ı ilk 24 saat içinde gö- rülür. Bu nedenle erken tanı ve teşhis tedavi için çok önemli. Hastalıkta etkin korunma yön- temi aşıdır. Mikrobun yüzde 90'ına karşı etkili olan aşıyı, özellikle bağışıklık eksikliğine yol açan hastalıkları olanlar, böbrek transplantasyonu. kar- sinom, kan kanseri, HIV infek- siyonu ve AIDS, dalağı olma- yanlar; orak hücreli anemi, nef- rotik sendrom. şeker hastalığı, kronik akciğer, kalp hastalık- ları. böbrek yetersizliği, siroz, alkolizm ve sağlıklı olan 65 ya- şın üzerindeki yüksek risk gru- bunda olan kişilere önerebili- riz" dıye konuştu. Gazetemiz muhabirleri ödül aldı Bahçelievler Belediye Baş- kanlığı'nın "Belediye Haber- leri '97 Ödülleri", önceki ge- ce Bahçelievler Kültür \ler- kezi Piramit Restoranfta dü- zenlenen törenle sahiplerine verildi. Gazetemiz muhabir- leri İpek Yezdani ve Alper Turgut'un da ödül aldığı ge- cede konuşan Bahçelievler Belediye Başkanı Saffet Bu- lut. Bahçelievler için çağdaş projelerin üretilmesinde ba- sının verdiği desteğe teşek- kür etti. Basın mensupları- nın birbirlerini görüntüledi- ği ödül gecesinin sunuculu- ğunu Çiğdem Tunç yaptı. Ge- cede ses sanatçıları Fatih Kı- saparmak ile Sibel Can da sahne aldı. Çevirmen öğrenciler firma temsilcileriyle buluştu İstanbul Haber Serv isi - Bu y ıl ilk mezunlarmı \erecek olan İs- tanbul Üniversitesi Edebıyat Fa- kültesi Çeviri Bölümü. ünıversite ile iş dünyası arasında işbirliğini ge- liştirmek amacıyla öğrencilerini firma temsilcileriyle buluşturdu. Çeviri Bölümü Almanca Müter- cim Tercümanlık Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Turgay Kurul- tay. bugünedek üniversitelerin çe- viri bölümlennin. pıyasanın gerek- sinimine yanıt \ erecek elernan ye- tiştiremediğini savunarak 1Ü Ede- biyat Fakültesi Çeviri Bölümü'nün piyasa için nitelikli çe\irmenler yetiştirdiğini söyledi. İÜ Edebiyat Fakültesi'nde düzen- lenen buluşma ve tanıtım toplan- tısında konuşan Doç. Turgay Ku- rultay. 6 yıllık planlı bir çalışma- ııın ürünü olan öğrencilerinin bu yıl mezun olacaklarını belirterek bö- lüm öğrencilerinin iş dünyasının aradığı nitelikte çe\ irmenler olarak yetiştiklerinı söyledi. Bölüm ola- rak şimdilik Almanca çevirmenı yetiştirdiklerini kaydeden Kurul- ay, •'Toplumsal, kültürel ve ik- tisadi donüşüm yaşayan ülkemiz- de çevirinin önemi artmaktadır. Bu koşullarda nitelikli çevirmen- lere üîkemizde önemli görevler düşmektedir" dedi. HAYVANLAR ÎSMAÎL GÜLGEÇ KÎM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicak(a tuiic.net ÇtZGtLÎK KÂMİL MASARACI MIRMIRLAR VĞIR DVRAK iBiM AKŞAM UK YAPARiM.. TARİHTE BUGÜN MÜTUTAZ ARIKAN 6Mart MERCEOES'/N BABAS/.. 1SOO 'D£ BUGÜN, ÜNLÛ ALMAM MÛHENPiS VE 8U- LUŞÇUSU 6OTTUEB D/UMLER. 66 YAŞtNbA ÖLDÜ. Y(LLAe.CA 8UHAZ MOTTD&omi ÜZE&NOE ÇALIŞA- £AK BİL6İ ISE DEMEYIM KAZAAtAN Mftol£&,OA- HA SONRA, YÛKSEtc OEVrgLf BeHZlN MOV3&.U YAPlMIMA Gl&fMİçrİ. İ88O'L£G£>EN 8AÇUYA- RAK MOTOG GÜCÜYLE HAREKET £DEU ABASA- LAO. ÛKBTMEYE KOYULMUŞ I/E BAŞAKIU OL- MUŞTU. f883 MOOELİ "DA/MLE/^, İLK KEZ. OTO~ MÇSfL SİÇİMİAJOE 7P4S4£l/IAJAA/f 4 rEK£/£££/£- Lİ Tn^lTTf. ~CM'toL&S*07Z>MOBlUNİ f836 'D4 İLK KAMYOU MO&ELİ İZC£M/fr/(£OLa4). CAIML^fS. 'ifJ, K/ZffJfAJ AD/U/ VE&PİĞİ "A4EBCE- PES* OVOMOSİLJ ffE: ONUN AMS/fJI 2O. YÜZYI- UM SOPJUMA OESİAJ YAÇATACAKVI'. ANKARA...ANKA... MÜŞERREF HEKİMOĞLU Parantez Kapanacak Çocukluk yıllartmdan ilginç bir anım var. Cumhuriyet oku- nuyor evimizde: güzellik yanşması, kraliçe adaylan ilgiy- le izleniyor. Kardeşlerim ve arkadaşlanmla biz de yanş- malardüzenliyoruz. Kimı zaman komşu köşklerden birin- de, kimi zaman evimizde. Orta katta bir odada ayaklı bir lamba var, Göztepe'ye elektrik gelmemiş henüz, lamba gazla yanıyor. Kraliçe adaylan ışığında poz veriyor! Lam- ba devrildi, koltuk ve halı alevlendi, korkuyla bağırdık, an- nem koştu, alevleri söndürdü, babam da şöyle dedi: - Güzel kadın olmak değil, güzel insan olmak önemli... Bu söz hâlâ çınlar kulağımda. Ayaklı jambanın ışığın- da yer alan kraliçe adaylarından biri de Güner Gören, ga- zeteci Zeyyat Gören'in kardeşi. llkpkulda da lisede de parlak bir öğrenci, İstanbul Teknik Üniversitesi'nin mi- marhk-mühendıslik bölümünü ilk bitiren kızlardan biri. Profesör Bonatz ve Profesör Holzmeister'in yanında ça- lıştı sonra. Uzun süredir Şikago'da. Güzel yapıtların pro- jelerine emek veren bir Türk. Geçende Ankara'ya geldi, Yeşilbahar Sokağı'nda anısal bir yolculuk yaptık. baba- cağımın sözü de çınladı kulağımızda. Güner Gören (şim- di Bloc) güzel bir kadın sayılmaz, ama güzel bir insan. Atatürk devrımlerini güzel insanların, güzel kuşaklann altyapısı diye düşünüyorum ben. Çağdaşlığın kapısı di- ye. Türban tartışmalarını da hayli yapay buluyorum. Ke- sin kararlı politıkalar o yapaylığı hızla aşabilir. Ama kimi siyasal kuruluşlar aşmayı değil, sürdürmeyi yeğliyor. Ödün politikasını sürdürüyor. Odün politikasıyla yol ve oy almak- ta direniyor. Ancak destek görmüyor halkımızdan. Tersi- ne tepki görüyor, sivil toplum örgütlerinden ses geliyordur- madan, ödün politikasını onaylamadığını belirtiyor, uyan görevinden gen kalmıyor hiç. Hatta hafta başında başkentin göbeğinde. Tunalı Hil- mi Caddesi'nde yaşanan bir olay da guzel bir uyan ben- ce. İlk ağızdan, Titanic filmini izleyen bir arkadaşımdan dinledim. Yüzünde bir sorun var, bilet alırken yanda bir yer istiyor, ama salona girince rahat edemeyeceği bir kol- tuk gösteriyor görevli. Çağırıp konuşuyor, arkadaki boş koltuklardan birine geçeceğini söylüyor. Film arasında görevli arka koltuklara sesleniyor: - Herkes numaralı yerlerine geçsin, arka koltuktaki çift- ler de öne geçsin. Arkadaşım sesleniyor birden: - Siz ne hakla böyle konuşuyorsunuz, çiftlere arka kol- tuklara oturmak yasak mı? Kim yasaklıyor bunu, hangi ku- ralla. Salonda yalnız gençler değil, orta ve yaşlı kuşaktan ka- dınlar da var. Herkes alkışlarla onaylıyor bu konuşmayı. Arkadaşım hızını alamıyor, film bitince sinema müdürû- nün yanında alıyor soluğu, tepkisini ona da belirtiyor. Çevi resinden gördüğü desteği de sesı gülerek anlatıyor ba- na. Ben de gülerek dinledim, belli olaylarda tepkimizi gös- termezsek ney e yarar haklarımız? Türban olayındaki dav- ranışımızı da belirtmek, görevimizi yapmak zorundayız. Doktor Behçet Uz'u saygıyla anımsarım her zaman. yıl- larca önce belediye başkanı Izmir'de. Halka açık. yapıcı, yaratıcı bir başkan, güzel yapıtları var, bin de Bahri Baba Parkı. Park yapılırken yaşlılar da, gençler de çok hoşla- nıyor, ama hoşlanmayanlar da var. Dahası tepki gösteri- yor, başkanın karşısına dikiliyortar bir gün. - Sayın başkan, bu parkın tenha köşelerini sakıncali, tehlikeli buluyoruz. Gençler o köşelere gizlenebilir, uy- gunsuz davranışları gözden kaçabilir. Behçet Uz gülüyor, "Ben de gençler için yaptım bu parkı" diyor, "rahatça gitsinler, el ele dolaşsınlar diye..." Nerden nereye, sinemalarda çiftler göz önünde yerle- re oturuyor şimdi, arka sıra koltuklar yasak, parklarda da gizlice izleniyor çiftler. Korkuyla sanlıyorlar birbirlerine! Ancak abartmamak gerekir. Kimi gazeteler, TV ekranları türban olayına geniş yer veriyor ama ülkemizin gündemin- de en önemli sorun bu değil! Tersıne gündemi çarpıtan bir olay bu. Halkımızın beklentileri doğrultusunda politi- ka üretemeyenlerödün politikasına öncelik veriyor, yapay olaylar.üretiyor, Olgylan boyutlandırcnaya öaen gösteriyor nerdeyse! Neden bu çaba diye şaşınyor insan, mesleği- miz açısından da şaşırtıcı doğrusu. Belli tartışmalar, o tar- tışmalarda yer alan sözcüler de ödün politikasına bir des- tek değil mi acaba? Neler söyleniyor, kişıler de, kurumlar da nasıl yıpranıyor; belli sorumlu yerlerde bulunan kişiler, örneğin bir partinin genel başkan yardımcısı. bir milletve- kiliölçüyü nasl kaçırabiliyor, amasonuç? Kimidostlarım TV seyretmiyor artık! Ya da belli programları izliyor yalnız. Dahası türbarlı kızlann ötesindeki kalabalığı, haklarını. özgüıiüklerıni yaşamaya karariı kadınları görüyor. O gü- zel kadınların çoğunlukta olduğunu bilerek gülümsüyor. • • • Ferhunde Erkin ünlü bir piyanist. birçok konçertoyu ilk kez seslendırdi üîkemizde. Kolejde öğrenciyken ağa- beyi ile bir konser vermeye geliyor Ankara'ya. Park Sina- ması'ndaki konseri Atatürk de izliyor. Ikı kardeşi Çanka- ya'ya yemeğe çağırıyor. Sofrada yan yana oturuyor, ko- nuşuyorlar. Genç kızın kâkülüne takılıyor Atatürk. Beyaz- perdedeki Clair Blum'dan esinlenen bir kâkül modası var o dönem. Atatürk bu modadan hoşlanmıyor anlaşı- lan. - Türk kızlannın alnı açık olur, diyor. Istanbul'a dönüşte birkutu briyantinle kâkülünü bozu- yor Ferhunde Erkin. Kahvaltı saatinde şaşkın soruyor ar- kadaşlan. - Kâkülüne ne oldu? - Atatürk, Türk kızlannın alnı açık olur, dedi... Ertesi sabah tüm Türk kızları kâküllerini tarayarak ge- liyor kahvattıya! Inançlara sözümüz yok, saygımız var ama siyasal gösterge olan türban gerçeğini iyi yorumlamak zo- rundayız bence. Başı örtüyor. gerçekleri örtemiyor türban. Kapalı yaşama götürüyor kadını, ikınci sınıf vatandaşlığa. Haklar, özgürlükler bir yana, cinselliğini de hissedemiyor, kullanılıp atılan bir eşya türü dışlanıyor erkeğın yaşamın- dan. Aianlarda özgüıiüğü savunuyor, gerçekte tutsaklığı. Ancak yeniden vunguluyorum. türbanlılar değil. biz çoğun- luktayız. Kısır politikalann ürünü onlar. ara bir yaşamın gö- rüntüsü. Ara yaşam sona erecek bir gün, parantez kapa- nacak. Doğru politikalardan ödün vermeyenler kapaya- cak, onlann yanında yer alanlar, ben, siz, o, siz, biz, he- pimiz. Dünya Kadınlar Günü'nü de böyle kutlayacağız, güzel kadınlar değil, güzel ınsanlar olmak özlemiyle. BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5SOLDAN SA- ĞA: 1/ Bir hal- kın bütün dünya- ya yayılması. 2/ Bir tür kâgıt süs- lemeciliğı. . Ci- simler tarafından yan5ilananışığın gözde oluşturdu- ğu duyum. 3/ Alanya yakınla- nndabirakarsu.. Konya ilınde bir baraj. 4/Bir ürü- nün halka tanıtıl- ması amacıyla üc- retsiz dağıtılan küçük miktar. 5/ Olumsuzluk belırten bir önek... Itırh bir bıtki. 6/ Es- kı diide su... Takımlar gru- bu.küme...Birçalgı.7/in- 2 san ve memelı hay\ anlann vücudunda asalak olarak yaşayanufakböcek... Bil- 4 gisayar oyunlanndan bın. 8/ 28 ocakta başlayan fır- tına.9/Herhangibirbiçim- 6 de birbinyle oranlı bulu- j nan sayı. nokta. çızgı gıbı şey. " 8 YUKARIDAN AŞAĞI- 9 YA: 1/ Bektaşılığın en üst aşaması. 2/ Türk tuluat tişatrosunda baş komik göre\ındeki uşak tiplemesi.. Gıysının yaka, kol. etek çevresine geçırılen in* ce şerit. 3/ "Cihat —": Ünlü kaleci... Birine dokunsun dıye söy> lenen söz. 4/' "Ne zaman seni düşünsem Bir ceylan — içme- ye ıner" (llhan Berkl... Hızmet hay\anlarınınayagmaçakılan demır... Hollanda'mn plaka ışareti. 5/ Satrançta bir taş... Alın- mış bir şeyi gen vernıe. 6/ Eti lezzetlı bir tavuk ırkı. 7/ Bir hüküm- dann yönetimi altındaki halk... Karsın doğusundakı ünlü es- kiçağ kenti. 8/ Tarla sınırı... Insanın kendıne karşı duyduğu saygı. 9/ Bir cismın hareketı nedeniyle kazandığı enerji.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle