Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
30 MART 1998 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
Gültekin Çizgen 40. sanat yılmı sergiler, konferanslar ve workshoplarla kutluyor
'Fotoğraf izleyiciyle var ohırNURDAN CÎHANŞÜMUL
"Saint George'da okurken günlerden
bir gün kız okulu tarafindaki konferans
salonunda toplandık. Herr Kasper çıkO.
(Bu zat sonradan Avustuna Kültür Ofi-
si'nde de uzun yülar çauşmış, iki iilke küJ-
türünün birbirlerini tanımasına katkıda
bulunmuştu.) Daha önee hiç gönnediği-
miz bir genci tanıtn. Adam dünyayı geri-
yormuş. yolculuklarmdan çektiği fotoğraf-
lan bize göstermek istemiş.
Salon karardı. Bugün ismini dahi bil-
medtğim o kişininrenkiidialan birer birer
projeksiyon perdesine düşmeye başladı.
Dünvam değişmiş, icim ay dınlannuştı. Sa-
lonun ışıklan tekrar vandığında, dünyada
arük benim için yapdabilecek başka mes-
lek. başka bir iş kalmamıştı.'"
O günden bugüne vizörün ardında tam
40 yıl geçirdi Gültekin Çizgen-
40. sanat yılını 40 farklı etkinlilde kar-
şılıyor Çizgen. tstanbul'un yanı sıra Bur-
sa. Eskişehir ve Izmir'de sergiler, dia pa-
norama gösterileri. konferanslar ve works-
hoplar gerçekleştirmeye hazırlanıyor...
'Sanatta kendin olacaksm'
-O günden bugüne geçen 40 yühk sanat
yaşamınızda neter oldu?_.
Hedeflerinize ulaşmak için bilinçli,
programlı olursanız ortaya bir sonuç çıkar.
Önemli olan kırk yılın sonunda da o so-
nuçlan görebilmek. Fotoğrafçılık, Türki-
ye'de öksüz bir dal olduğu için yapılanlar
dikkat çekiyor ve öne çıkıyor. O günkü
hedeflerimi hiç düşünemeyeceğim ölçüde
aştığımı ve gerçekleştirdiğımi sanıyorum.
Ancak dünyadaki gelişmeleri temel olarak
aldığımızda, Türkiye'de her şeyin olduğu
gibi kaldığını görüyoniz. Hayatımdan
mernnunum, istediklerimi yaptım. Çok
fazla iş üretebildim. Bunlar öyle ya da
böyle yayımlandı. Fotoğrafm. yalnız bir
ürün olarak çoğalmasıyla degil, kuramsal
yönüyle de ilgilendim. Türkiye'de fotoğ-
rafm kavramsallaşmasına katkım olduğu-
nu söylüyorlar. En önemlisı gençlerin, bu
konunun bir iş, yaşam biçimi oluşturabi-
lecek bir kavram olduğunu anlamalan.
- Fotoğraf sanabna naal yaklaşryorsu-
nuz?
Dünya olgusunda sanatın çok büyük
m (Fotoğraf: UĞUR DEMİR)
A. ürk fotoğrafında önemli yeniliklere imza atan Gültekin Çizgen, vizörün ardında geçen kırk
yılını kırk ayn etkinlikle sanatsevere tanıtıyor. 68-98 renkii portföy, 'Dört Mevsim Türkiye',
Türkiye'ye Bakış', 'Çağdaş Türkiye Uzerine' adlı yapıtlan hazırlayan ve gezginliği
fotoğrafçılığın bir parçası olarak gören Çizgen, yurtdışı seyahatlerine de devam edecek.
önemi var. Ama ne yazık ki her şey sanat-
tan ibaret degil. Ben doğrudan fötoğrafla
uğraşıyorum. Fotoğrafin ikı temel ayağı
var: Biri doğrudan fotoğraf; öbürü de de-
neysel fotoğraf. Clkemizde deneysel fo-
toğraf sürecinin bir gelişme gösterdiğıne
ınanmıyorum. Hep dışandan bir şeyler
beklendı ve kimse işin "bizden nasıl birşey
kaulır" kısmıyla ilgilenmedi. Bu konuyla
ilgilenen insanlar bundan rahatsız oluyor.
Bu aslında onlar için göreve davet. Sanat-
ta 'kendin
1
olmak çok önemli.
- Bugüne dek kaç ülkeyi fotoğrafladı-
nız?
Beş kıtada 66 ülkeyi gezdim. E>ünyada
belirli noktalara gidilebiliyor; yoksa ülke-
nizi btle bir ömür gezemezsinız. Ancak
bu şekilde o ülkenin genel ruhunu anla-
mak, oradakı sosyo- ekonomik-kültürel
yapıyı hissetmek mümkün. Kendimi bazi
ülkelere daha yakın hissediyorum. Asya
ülkelerine çok meraklıyım. her şeyin ora-
da başladığını düşünüyorum ki tarih de
bunu vurguluyor. Dünyada Batı kültürü
dayatması ve etkisi var. Bunun dışında Av-
rupa. Amerika. Afrika ve Avustralya"yı
gördüm. Gezgınlik, fotoğrafçılığın birpar-
çası. Sokaktan içeri hiç girmedım. Onü-
müzdekı günlerde Malezya, Yenı Gıne,
Buruni Kralhğı ve Sri Lanka'ya gidece-
ğim.
- Yurtdışı sergüerinize ilgi nasridı?
Onlar fotoğraf ülkeleri. Meseleyı daha
farklı ele ahyorlar. Buradaki bir sergiyi
gezenle oradaki sergıyi gezenler birbirin-
den çok farklı. En çok Çin'de açtığım ser-
gi beni mutlu etti. Çin'de dört milyon ka-
yıtlı fotoğrafçı var. Sergiye ilgi yoğundu.
Fotoğraf, izleyicisine ulaştığı zaman var
olan bir şey.
Daha çok sergi, yayın gerekli
- Pekhi multivizyonla ne zaman
ttgüenmeye başladınız ?
Fotoğrafın iki yönü var Biri sanat, di-
ğeri uygulamalan. Ben ikisiyle de ilgile-
nebildim. Bu benım şansım ve biraz da
ıddiam. Multiv izyon önemli bir medya ka-
nalı ve bu işte iyi olduğum söyleniyor. Bir-
çok ülkeye iş yaptım. Dünyada da önem-
li. Meslek uygulamasını çağdaş ve ileri
ucundan yakalamak keyif veriyor.
- Günümüzde Türldye'deki fotoğrafçıh-
ğı ve fotoğraf eğitinıini nasıl değeriendiri-
yorsunuz?
Fotoğrafçılık bızde de giderek önemli
bir hale geliyor. Ancak gönül hep daha
fazlasını istiyor. Daha çok sergi, yayın,
toplantı gerekli. Ülkemizde kuramsal ek-
siklikler olsa da bir ilerleme var. Türki-
ye'de fotoğrafca konuşulur oldu. Herkes
bir ucundan kilimi dokuyor. 10 yılı aşkın
süredir fotoğraf eğitimi de gelişti ve güzel
sanatlar eğitimi yapan fakültelerde hem
bölüm olarak hem de uygulama olarak y-
er almaya başladı.
Mimar Sinan ve Marmara üniversite-
lerinin fotoğraf bölümlerinde daha iyi bir
kadrolaşma ve donanım var. Fotoğrafçıla-
nmızm alaylı yerine okullu olmalan, bir-
çok alanda olduğu gibi güzel bir şey. Ben
de konferanslar, sergiler ve panellerle kat-
kıda bulunmaya çalışıyorum. Gençler üze-
rinde bu işin yapılabileceği düşüncesi güç-
lendiği ölçüde görevimi yerine getiriyo-
rum demektir.
- Gelecek planlannız neier?
Yeni kitaplanm çıkacak. Fuji'nin finan-
se ettiği 68-98 renkii porftfolyo çıkıyor.
Mayıs ayında 'Dört Mevsim Türkiye'
isimli albüm çıkacak. Benim hazırladıgım
'Türkiye'ye Bakış' ve 'Çağdaş Türkiye
Üzerine' adlı iki kıtap var. Bunun dışmda
yurtdışı seyahatlerim de devam edecek.
Türk romanının genç isimlerinden Kaan Arslanoğlu 'nun yeniyapıtı 'Öteki Kayıp' çıktı
Zamansızyülkesizbir evrenselronİahFECİRALPTEKİN
Son yıllarda Türk romanına ha-
reket getiren isimlerden Kaan
Arslanoğlu'nun yeni çalışması
Öteki Kayıp. Adam Yayınlan'n-
dan çıktı. Yurtdışında, adı önem-
siz bir ülkede, sığınmacılara yar-
dım eden bir kurumda çalışan baş
karakterin anlatımıyla tanık olu-
yoruz romana. 'Öteki Kayıp', bu
belirsiz ülkede baş karakterin sı-
ğınmacılarla kurduğu ilişkiler ve
yaşanmışlıklar çerçevesinde in-
san haklan ve mültecilik sorunu-
nu gündeme getiriyor.
Arslanoğlu'yla 'Öteki Kayıp'
üzerjne konuştuk.
-Önceki romanlannızdaki gibi,
'Öteki Kayıp'm oluşumunda da
gerçek yaşamdan yola çıktığmız
söylenebiür mi?
Romanlanmda gerçek yaşamın
ve insanın sorunlannı aktarmaya
çalışıyorum. . Gerçek yaşam
önemli bir dayanma noktası, ama
yeni romammda da kurmaca ger-
çeklik ön plandatabii. Gerçeklik-
ten etkilenme, ancak esinlenme
boyutunda var oluyor.
- Fethi Nad 'Öteki Ka> ıp'ta po-
lisiye romana siyasal bir boyut ge-
tirdiğinizden söz ediyor. Yeni ro-
manımzın türünü nasıl tanımla-
yabilirsiniz?
'Öteki Kayıp'ı klasik polisiye
roman gibi tanımlamak doğru ol-
maz. içinde polis olgusu pek az
yer alıyor. Benim genel tarzım,
• "Öteki Kayıp'ı
klasik polisiye roman
gibi tanımlamak doğru
olmaz, çünkü içinde
polis olgusu pek az yer
alıyor. Benim genel
tarzım, politik
psikolojik roman."
• Romanlanmda
gerçek yaşamın ve
insanın sorunlannı
aktarmaya çalışıyorum.
Gerçek yaşam önemli
bir dayanma noktası,
ama diğerlerinde
olduğu gibi yeni
romammda da
kurmaca gerçeklik ön
planda tabii.
politik psikolojik roman. Bazı po-
lisiye tekniklerden yararlandığım
ve gerilım öğesini fazlaca kullan-
dığım için yeni kitabımın polisi-
ye roman türüne yaklaştığı söyle-
nebilir tabii.
- Kitabın anlartcısınm aynı za-
manda romanın da baş karakteri
olması, anlatnmnızı nasıl etidledi?
Bunun birçok sakıncası var as-
lında. Romanın gelışımı ıçensin-
de romancı araya girip anlatılan
kişi ve olaylann içyüzünü ortaya
koyamıyor. Anlatılanlar. baş ka-
rakterin gördükleriyle sınırlı kalı-
yor. Ben bu yolu romanın gerili-
mini besleyeceği için seçtim ve
beraberinde getirdiği kısıtlamala-
n aşmaya çalıştım.
- Konuyu beyinörsetenmesige-
çirmiş ildnd karakterin geriye dö-
nüşleri aracılığıyla açımlamak da
gerilimi arttırmak adına scctigi-
niz bir yol muydu?
Genye dönüşler, olayın son an-
da çözümlenmesi, esas olayın giz-
lenip dikkatin başka bir yere çe-
kilmesi gibi teknikler, gerilimi sü-
rekli kılmak. arttırmak ve tempo-
yu korumak için kullanılır. Tabii
bu arada gerçeklıği de olan bir du-
rum söz konusu. Kişi beyin örse-
lenmesine uğradıysa, gerçek ya-
şamda da birtakım olaylan bölük
pörçük, geçmişten yakına doğru
ve gittikçe daha çok anımsaya-
caktır. Zaman kurgusu içinde ro-
manın ıç gerçeklığini sağlam tut-
mak istiyorsanız, yaşamın iç ger-
çekliğini de inkâr etmemeniz ge-
rekir.
- Aynntılann romanınızdaki tş-
levibüyük.
Aynntılar olmazsa romanda
gerçeklik duygusu oluşmuyor. O-
lay ve kişiler canlılığını yitiriyor,
kurmaca ve yapay bir biçim ah-
yorlar. Doğru şeyler söyleseniz de
kötü edebiyat yapmış oluyorsu-
nuz, okur da hiç tat alamıyor ta-
bii. Aynntılar, özellıkle gerilim
romanlannda ipucu ışlevi görü-
yor, düşünme fırsatı veriyor ve
olaylan birbinne bağlıyorlar.
- 'Öteki Kayıp'ta ülke. kent ve
millet isimlerini kapalı rutupçeşit-
li harfler aracılığıyla ifade etmeni-
n otosansür olarak nitelendirebi-
ürmiyiz?
Otosansür demek de tamamen
yanlış olmaz belki ama. bu yolu
seçmemin çok daha önemli ne-
denlen var. Öncelikle Türkiye'de
roman kavTamı pek oturmadığı
için insanlar romanı, roman sana-
tı ve dilı çerçevesinde değerlen-
dirmiyorlar. Bellı birçevTenın in-
sanıysanız ve o çevrenin duyarlı-
lıklannı kullanıyorsanız, romanı-
nız körü de olsa beğeniliyorsunuz.
Ben tamamen gerçekçi ve belge-
sel niteliğinde bir iş çıkarsaydım,
ülke, millet ve yer isimlen kul-
lansaydım. konu da oldukça gün-
cel olduğundan, romanım politik
bir bildiri gibi algılanacak, şurası
doğru ya da şurası yanlış biçımin-
de değerlendirilecekti. Ben, çeşit-
li kodlar kullanarak bunun bir
kurmaca gerçeklik olduğunu. bir
roman olduğunu her sayfada oku-
ra anımsatmak istedim. Aynca
konu her ne kadar güncel de olsa
insanın bazı temel sorunlannın
ülkeden ülkeye ya da tarih boyun-
ca pek değişmediği kanısmdayım.
Oysa kı siz bir konuyu belgesel
bir biçimde ortaya koyarsanız,
yazdıklannız da o güne ait sorun-
larmış gibi ele alınıyorlar. 'Öteki
Kayıp', şu üç beş yılın olmadığı
gibi şu ya da bu ülkenin romanı da
degil. Olayı biraz daha evrensel
boyutlarda kavramalan için oku-
ra bir çağn...
Utopia 'nın yazarı hukukçu Thomas More 'un yaşamöyküsü yayımlandı
Adalet anlayışında avukatayer yoktu
Kültür Servisi - Utopia'nın yazan Thomas Mo-
re'un yaşamöyküsü Peter Ackroyd tarafından 'The
Ufe of Thomas More' başlığıyİa okura aktanldı.
Erişkinlik dönemine avukat olarak başladı More;
önce 'sir' ilan edildi ardmdan da Ingiltere'de en
yüksek rütbeli hâkimlere verilen 'Lord High Chan-
ceDor' unvanını kazandı, Kral 8. Henry'nın danış-
manı oldu. Kralın sohbet etmekten büyük zevk al-
dığı düşün adamı ne gariptir, krala ve ülkeye iha-
net suçuyla idam edildi. Ancak bu ölüm de ona bir
ün getirdı. Yaşarken hukuk alanındaki çalışmalany-
la sarayın gözdesi haline gelen More, ölümüyle de
kilısenin kahramanı oldu. Sir Thomas More, Aziz
Thomas olarak ölümsüzleşti.
1478 yılında Londra'da dünyaya gelen More, yar-
gıç bir babanın oğluydu. Zamanın geleneklerine
uygun olarak bilgi ve görgüsünün artması için bir
Kardinalin evine yerleştirildi. Oxford'da gördüğü
eğitimle Latince ve Yunancasını ilerleten More,
Erasmus'tan parçalarçevirerek girdi yazın yaşarm-
na. Hukuk eğitimini de New Inn ve Lincohı's Inn'de
tamamladı. 23 yaşında baroya girmesini takip eden
yıllarda bir dönem rahip olmayı düşündü. Zaman
zaman kamçüarla ve dügümlü iplerle bedenini ce-
zalandırdı. Ancak aşk onu girdiği bu yoldan geri
döndürdü. Erasmus'un sözleriyle 'Iffetsiz bir ra-
hip obnaktansa, iffetB bir kocaoüna\i yeğtedi've Ja-
ne Colt'la evlendi.
Hukuk yaşamında hızlı bir yükselış sergiledi Mo-
re. Ticari davalara bakarken gösterdıği başanlar ne-
denıyle 1509 yılında yargıçlığa yükseldı. 1523'te
Parlamento sözcüsü olan More fakır insanlann da-
valanyla başladığı hukuk yaşamında kısa zaman
içinde sarayın davalannı üstlendi.
Thomas More aynı zamanda bir yazar, bir şair,
Avrupa çapında tanınan birhümanist, zorlu bir mu-
halif, ayncalıklı bir üniversite egitmeni ve elbette
Utopia'nın -olmayan ülkenin- yaratıcısiydı. Kendi-
si bir avukat olmasına karşın onun ütopyasında avu-
katlara yer yoktu. Çünkü yarattığı ülkenin basit hu-
kuk düzeni profesyonel hukuk yorumculanna ge-
rek duymuyordu. A\iikatlara gerek duyulmaması-
nın bir başka nedenı de ütopyacı kişilerin en ada-
letli düzenın hiç aracısız, tarafiann bire bir görüş-
meleriyle sağlanabileceğine inançlanydı.
Thomas More'un katolikler tarafından bir aziz
olarak görülmeye başlaması Lutner'in görüşlerine
karşı çıktığı döneme denk düşer. Luther'le adeta
kanlı bıçaklı hale gelen düşünür. 8. Henry ıle din
konusundaki tartışmalannda daha temkinli davTan-
mıştı. Ancak kralın Anne Bofcyn ıle evlenmek için
kansı Catherine'den boşanmak isteyip Papaya kar-
şı Act of Supremacy denilen yasayı çıkarması bu
karşılaşmayı kaçınılmaz kıldı.
Önce sağlık durumunu bahane ederek Lord of
Chancoller'luktan aynldı More. Ancak 8. Hen-
ry'nın ünlü kişilerin çıkarttığı yasaya boyun eğe-
ceklerine and ıçmesinı istemesi üzerine bunu ka-
bul etmedı ve bir bahaneyle tutuklanıp Londra Ku-
lesi 'ne gönderildi. More yargilanması sırasında dü-
şüncesinı değıştırmesinın istenmesi üzerine "Suç,
düşüncesini başkalannı yavmakla ohır. Oysa ben
susrum sadece. Bö>ie susrum diye hiçbir yasa beni,
adalete göre haklı olarak cezalandıramaz," dedı a-
ma ıdam cezasına çarptınlmaktan kurtulamadı. Ya-
sayı Tannnın yasalanna aykırı buluyordu More.
Parlamento bir adamı kral ilan edebilir ama bütün
dünyada Katolik Kılısesi'nin başı ilan edemezdi.
tdam törenine bir şölene gider gibi özene bezene
giyinerek gitti More. Celladma bir altın lira hediye
ettikten sonra çeşitli espriler yaparak aynldı dün-
yadan.
BUA^AMADA
ŞUKRAJV KURDAKUL
Ölümünün 20. Yılında
İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu
Marksist kuramcılar bizim II. Meşrutiyet hareke-
tini "devrimin küçük bir parçası" olarak nitelerken
asker- sivil orta tabakanın demokratikleşme sava-
şımındaki ağırlığına dikkati çekiyorlardı.
Yan (ve de gizli) sömürge durumuna düşürülmüş
ihtiyar imparatoriuğun tarihsel sürece armağan et-
tiği bu iç dinamiğin Kurtuluş Savaşı'na da, laik
cumhuriyete de önciilük ettiğini biliyoruz.
II. Meşrutiyet aydınının birincil özelliği, ülkede
"ilk"\enn öncüsü olmasıdır.
Siyasal yaşamda partileşmenin öncülüğü...
Işçi sınıfının sayısal azlığına karşın sendikalaş-
ma öncülüğü...
Düşün ve sanat yaşamında "yeni" kavramının
öncülüğü.
Yeni eğitim, yeni dil, yeni sanat, yeni insan, ye-
ni aydın...
II. Mesrutiyet'i Darülfünun'un son sınıfında kar-
şılayan İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu dönemın or-
taya çıkardığı "yeni aydın "lardan birıydi.
Belirgin özelliği yeniyi "inkılap" kavramıyla bir-
likte düşünmesi.
Yalnızca 1910 tarihini taşıyan "Talim ve Terbi-
ye'de İnkılap" adlı yapıtının adı bile doğrular bu
yargıyı.
Baltacıoğlu, 92 yıllık yaşamında (1886-1 Nisan
1978) demokratikleşme savaşımının değişik aşa-
malanna tanık oldu. Dışandan izlemedi bu süreci.
Hızlandıracak katkılarda bulundu değişmeye.
Hat ustalığının yanı sıra oyun, roman, fıkra ya-
zariığı, Darülfünun'daki öğretim üyeliğinin (sonra
rektörtüğün) yanı sıra Yeni Adam gibi bir derginin
yönetmenliğini yaptı. Ama asıl öncü olduğu alan
eğitbilimdi kuşkusuz.
Bu özelliklerine bakarak çok yönlü bir aydın ola-
rak niteleyebiliriz Baltacıoğlu'nu.
Hilmi Ziya Ülken'in belirttiği gibi "kendisinden
sonraki nesillerin pedagojik çalışmalannın hareket
noktası" olduğu için çağdaş düşün tarihimizde
ayn bir yeri var.
Bu alandaki işlevini Çağdaş Türk Edebiyatı'nda
şöyle betirtmiştim:
"Baltacıoğlu'nun II. Meşrutiyet döneminde ya-
yımladığı Talim ve Terbiye'de İnkılap (1910), Ter-
biye Konferanslan (1915), Terbiye llmi (1916), Ma-
arifte Siyaset (1918) adlı kitaplan eğitbilim dalın-
daki yapıtlann ilk ömeklerindendir. Özellikle Içti-
mai Mektep'te (1932) eğitimi bir kurum değil, bir
olgu olarak kabul ettiğini belirterek bu olgunun' iç-
timai ve ruhi cephelerini' incelemek istediğini ya-
zar. Bu alandaki değişik, birbirlerine karşıt öğreti-
leri de değeıiendirerek bütün sistemlehn yanlış ve
doğru yönlerinin bilinmesini amaçladığını açık-
lar."
Bu türden çalışmalannı Rousseau'nun Terbiye
Felsefesi (1925), Umumi Pedagoji (1930), Demok-
rasi ve Sanat (1931), Terbiye (1932), Resim ve Ter-
biye (1932), Tarih ve Terbiye (1933) vb. yapıtları ve •
Yeni Adam'daki yazılanyla sürdürdugünü bıhyoruz. '
Baltacıoğlu "ilim, felsefe, teknik, ekonomı, ed?'-
tim" sayfalanyla birlikte edebiyata da geniş yer ve-
ren haftalık Yeni Adam dergisini 1 Ocak 1934'te
yayımlamaya başladı. Nurullah Ataç, A. Hamdi
Tanpınar, Sabiha Sertel, Sabahattin Ali, Peya-
mi Safa, Abidin Dino, Hüsamettin Bozok, llha-
mi Bekir, Müntekim Ökmen, Asaf Halet Çele-
bi, Naim Tirali vb.'lerinin edebiyata ayrılan say-
faiarında yer aldığı dergiyi 5. yılında Nâzım Hik-
met şöyle tanıtıyordu:
"Faşizme vanncaya kadar bütün irtica ve orta-
çağ artıklan, istismarzihniyetiyle mücadelesi, Ye-
ni Adam'ı Türk neşriyet dünyasında namusuna
güvenilecek bayraklardan biri yapmıştır."
Baltacıoğlu'nun Cumhuriyet'ten önce de dün-
yadaki değişmeleri algıladığını söylemıştim. Dü-
şüncelerini paylaşmadığı öteki kültür savaşımcı-
lannın da uzağında kalmayan bir demokrasi anla-
yışına sahipti Baltacıoğlu. örneğin Dr. Şefık Hüs-
nü, Ethem Nejat, Sadrettin Celal ve arkadaşla-
nnın yayımladığı Kurtuluş (1919) dergısine verdiği
bir konuşma doğrular sanıyorum bu yargıyı.
Rasih Nuri lleri'nin günümüz Türkçesine çevir-
diği bu konuşmanın bir bölümünü okuyalım:
"Bizde sınıfaynhğı varmı? Ve bu muhtelif sınıf-
lann özel eğitim amaçlan varmıdır?" sorusunu ya-
nıtlarken şöyle diyor Baltacıoğlu:
"Kadın ve erkek eğitimindeki aynlık gittikçe bir
meslek aynlığı oluyor. Demek ki yeni hayat ideali-
miz kadınla erkek arasındaki sınıfayrılığını yok et-
meye elverişli. Ekonomik sınıflar hakkında gerçi
dikkate değer bir fikrim yoktur. Yalnız en eşitçi
memleketlerde bile zenginliğin bugünkü bölünüş
biçimini insanlığın başında en büyük bela sayıyo-
rum. Artık bu musibete nasıl dayanmalı? 'Kanun
nazannda eşitsin' dediğimiz insanlar köpekler gi-
bi açlıktan ölüyohar. Servetler, debdebeler, israf-
lar bu biçarelerin ölüleri üzerinde yükseliyor."
Kültür dünyamızda misafır gibi yaşamadı Balta-
cıoğlu, ev sahipliği yaptı.
Hilmi Özbay'ın resim sergisi
• Kültür Servisi - Bugüne dek 27 kişisel resim sergisi
açan Hilmi Özbay'ın yeni sergisi Türkiye tş Bankası
Erenköy Sanat Galerisi'nde yann açılıyor. Altmış
civannda karma ve yanşmalı grup sergilenne de katılan
sanatçmın pek çok yapıtı, yurtiçı ve yurtdışı olmak
üzere özel ve kamu kuruluş koleksıyonlannda
bulunuyor. Özbay, halen 19 Mayıs Universitesi Eğitim
Fakültesi Resim Böfümü Resim Anasanat Dalı Öğretim
Üyesi olarak görev yapıyor ve sanatsal çalışmalannı
sürdürüyor. Sanatçının sergisi, bayram \e pazar günleri
dışında her gün 12.00-19.00 arası 24 Nisan'a dek i
görülebilır. (358 28 41) j
Mahedonya'da öğrenci festivali
• Kültür Servisi -Akademi lstanbul Tiyatro Bölümü 3.
sınıf öğrencıleri Işıl Kasapoğlu Atölyesi. 'Üsküp
Dramatik Sanatlar Fakültesi'nin davetlisi olarak
Makedonya'ya gitti. 'Dünya Tiyatrolar Günü'
nedenıyleÜsküp'tedüzenlenen "9Tiyatro.Akademıleri '
Öğrenci Festivali'ne katılan öğrenciler. Sophokles'ın
'Antigone' adlı oyununu sergilediler. Festivale
Türkiye'den Akademi lstanbul Tiyatro Bölümü'nün
yanı sıra Lüblana (Slovenya). Belgrad (Sırbistan).
Sofya (Bulgaristan), Tiran (Arnavutluk) ve Selanik'ten
(Yunanistan) temsilciler katıldı. Balkan ülkelerınden
festivale katılanlarla birlikte Csküp Türk Tiyatrosu'nun
bir gösterisini izleyen öğrenciler. festival kapsamında
düzenlenen workshoplarda da yer aldılar.