Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 25 MART 1998 ÇARŞAMBA
HABERLER
T ü r k i y e ' n i n 1 0 0 y ı l l ı k t e s e t t ü r k a v g a s ı
Şeriatınbayrağı: TürbanHALİL NEBİLER
İstanbul Cniversitesi'nde 23 Şubat
1998 günü Rektör Prof. Dr. Kemal Alem-
daroğiu'nun yayımladığı genelgeyle baş-
layan \e kriz haline getirilen türban ey-
lemlerinin uzun bir geçmişi var.
Osmanlı tarihinde çarşaf-örtünme tar-
tışması, 19. yüzyılda iyice kızışmıştı. Jön
Türkler için özgürlük anlamına gelen
Meşrutiyefin ilanıyla birlikte. bazı ka-
dınlarpeçesizdolaşma\abaşlamıştı.An-
cak ünlü 31 Mart ayaklanmasının neden-
leri arasında örtünıne sorunu da yer aldı.
Tartışma ası) dönüm noktasını Kurtu-
luş Savaşı sırasında yaşadı. Savaşın için-
de aktif olarak yer aîan kadmlar. kendıle-
ri hakkında özgürce karar verebilmeye
başladılar. K.adın demekleri oluştu. Cum-
huriyet döneminde çarşafın. örtünün ye-
rini Batılı giyim aldı. CHP \e DP \öne-
timleri sırasında örtünme pek sorun ol-
madı.
Demokrat Parti"nin baskı yönetimine
karşı oluşan 1960 hareketının liderlerin-
den Cemal Gürsel. çarşaf için ~\üz ka-
rasıdır.çarşafla namusun alakası \okrur"
diyor. dönemın albayı Alparslan Türkeş,
"Çarşafin kapkara bir \angın halindebü-
tün yurdu sardığını gördünüz mü~ dıye
konuşuyordu. Demokrat Parti dönemin-
de açılan imam-hatipler. Kuran kurslan.
Said-i Nursi'ye \e genel anlamda şeriata
verilen ödünler. l%8"lerde örtünme ko-
nusunda bir yere kadar gelmişti. Cum-
hurbaşkanı Cevdet Sunay. 1968 yıhnın
Mart ayında. "baa yerlerde kız ve kadın-
lanmınn başlannı örtmeleri \e uzun giv-
meleri için yapılan münasebetsiz teşeb-
büsler"den sözediyordu. Yanı şeriatçılar
insanlann haklarına ve inanç özgürlüğü-
ne saldırarak örtünmeleri için baskı yapı-
yorlardı.
Neslihan Bulaycı olayı
Aynı \ ıllarda ünı\ ersitelerde başörtü-
sünden dolayı ilk sorunlar çıkıyordu. Ör-
neğin 1968 yılına kadar ılahıyat fakülte-
sinde bile başörtüsü takan kız öğrenci
yoktu. Başörtüsünü takan ilk öğrenci Nes-
lihan Bulaycı oldu. Ilahiyattaki öğrenci-
ler Bulaycı'yı bayTak haline getirdiler
Ancak kısa sürede aralarında sorun çık-
tı. Bulaycı. "BeninancımolduğuMjinör-
tünmüştüm. ama bunlann inancı İslamı
bötmektir" dişerek başinı açtı. Bulaycı.
kendisini İslamı siyasallaştırarüara kul-
landınnamıştı.
Hatlce Babacan olayı ' ?
Başörtüsü tartışması. aynı yıl Ankara
Üniversıtesi Dil Tanh Coğrafya Fakülte-
si'ne sıçradı. Başını açmak istemeyen Ha-
tfce Babacan derslere sokulmayınca. er-
kek öğrencilerle birlikte günlerce süren
birboykota başladı. Daha sonra 11 Nisan
1968 günü okuldan uzaklaştınlaıı Nuray
Babacan "Başımı örttiiğüm için ahldım"
diyordu. ama fakülte yönetim kurulu. Ba-
bacan" ın
u
öğretmenlerine hakaret ettiği
için atıldığım" karara bağlıyordu.
şule Yüksel Şenler olayı
O günlerde örtünme konusunda sö> le-
dikleriyle gazetelerin sayfalarından düş-
meyen bir isim Şule Yüksel Şenler'di.
Şenler. IstanbuTda bir konuşmasında.
"Başörtüsü saçı ve gerdanı gizlemeli. vü-
cut hatlannı belli etmeyen mantoveya par-
dösü gjyümelidir" diyerek tesettürün ana
hatlannı çizerken salon alkıştan inliyor-
du. Şule Yüksel Şenler. "Kanlı Pazar' gi-
bi şeriatçı katlıamlardan önce Mehmet
Şevket Eygi'yle birlikte il ıl dolaşarak pro-
paganda yapmasıyla tanınıyordu.
Av. Emine Aykenar olayı
Başörtüsü tartışması. 70"li yıllarda
avukat Emine Aykenar'ın. başörtüsüyle
duruşmalara girdıği gerekçesıyle baro-
dan atılmasıyla gündeme geldi. Baronun
29 Nisan 1973 ıarihli ihraç karan şöyley -
dr.
"Dinsel örtüyü. uygar giysi ve mesleki
kılıkla bağdaşhrmak olanaksızdır. Ma-
halli bir örtü olsa bile resmi görev anlajı-
şıyla bağdaşmazT
Avukat Emine Askenar da\ası. 1974
başında Danıştay'da sonuçlandı. Ayke-
nar'ın avukatı. MSP \e MNP'nin ağır
toplarından ŞenerBattal'dı. Danışta\ ka-
ran A>kenar"ı haksızbuldu. Aykenar bir
daha avukathğa dönmedi ve Milli Gaze-
te'ye yazar oldu.
Başörtüsü yasaklan: AP, MSP ve
MHP'nın içinde yer aldığı Milliyetçi
Cephe hükümetleri döneminde de sürdü.
Ardından CHP \e daha sonra AP hukü-
metlerinde de durum değişmedi. Başör-
tülü öğrenciler ünı\ ersitelerde derslere
giremediler.
Darbe döneminde durum biraz kanş-
tı. Darbenin lideri Kenan Evren, kadın-
ların ev ve sokak kıyafetlerine karışma-
yacaklannı. iş ve öğrenim sırasında bazı
zorunluluklara uyulması gerektiğini be-
lirtiyordu.
Ordue\ lerine başörtülü ordu mensup-
lan alınmadı. Ancak 12 Eylül bıryandân
da tarikatlan. şeriatçı kuruluşlan destek-
liyordu. Ilımlı tslam projesi devreye gir-
mişti. Yıllarca tankat okullannda yetişti-
rilen gençler. şımdi üniversitelere örtü-
nerek girmek istiyordu.
YÖK. bir genelge yayımladı ve 20 Ara-
lık 1982'deüniversitelerdekızöğrencile-
rin başları örtülü okula gelmesi yasaklan-
dı. Uygulama 10 Ocak 1983'te başladı ve
işin hile-i şenyesi. kız öğrencilerin peruk
takarak okula gelmeleriyle ortaya çıktı.
ve>a gelenek göreneklerine bovun eğme-
yecekdenli eğitim gören baa kızlanmız ve
kadınlanmtan sırf laik cumhuriyet ilke-
lerine karşı çıkarak, dine dayalı devlet dü-
zenini benimsediklerini belirtmek ama-
cıyla başlannıörttükleri bilinmektedir. Bu
kişiler için başörtüsü masum bir alışkan-
lık olmaktan çıkarak. kadın özgürlüğüne
ve cumhuriyetinıizin temel ilkekrine kar-
şıbir dünva görüşünün simgesi halinegel-
mektedin*
Başörtüsünü destekleyen siyasiler işi
komediye kadar götürdüler. ANAP Mü-
letvekili Engin Cansızoğlu, 1987 yılında.
başörtüsü yasağı kalkana kadar kravatını
çıkanp kemer »ibi beline baâlayarak
TBMM'ye geldi.
Kenan Evren, Nesrin Konukçu hakkın-
da Danıştay'ın verdiği karan 1986 yılın-
da bir üst yazıyla YOK Başkanı'na gön-
dererek 'türban'ın yasaklanmasını istedi.
YÖK. en önemli geri adımlardan bin-
ni attı ve "yükseköğretim kunımlannın
dershane. laboratuvar. klinik. polikünik
\e koridoıiannda çağdaş kıvafet ve görü-
nümde bulunmak zomnludur" karannı
aldı. Bugün süren tartışmalarda. başörtü-
sünün klinikte mi dershanede mı takıla-
cağı YÖK'ün mirası oldu. Oysa Danışta)
menüğin \e insanlık idealinin temeli kılan
uygar bir yaşanıa biçimidir... Derslikler-
de. laboraruv arlarda. klinik. poliklinik ve
koridorlarda bilimsel >öntemlerle jetişti-
rilerek gerçeği bulmak için birlikte çalış-
malar \apanlann kardeşlikleri. arkadaş-
lıklan.dayanışmalan,yannlar içingerek-
li iken onlan dinscl gerekleıie a\ ırmak. ki-
min hangiinançtan olduğunu gösteren bir
işaretle belli etmek. onlann \akınlaşmala-
nnı. birlikte çalışıp yardımlaşnıalanm ve
işbirtiğini önler... \asa hüknıü. anayasının
Din \e \ıcdan Hürriyetı' başlığını taşı-
\an 24. maddesine de a> kındır. Sosyal ve
dinsel değertere.geleneklere saygı a> n, ba-
şörtüsü için çıkan >asa>ı dinsel inançlara
davandırmak ayndır. ^ ük.sckoğrvtim ku-
rumlannda dinsel gi>im veesaslan içeren
düzenleme. dinsel kurallardan anndırıl-
mış dev let düzenine. giyim nedeniv le din-
sel bir el atmada bulunnıadir..."
Turgut Özal olayı
Durum böyleyken Turgut Özal cum-
hurbaşkanı oldu. tkinci cumhurıyetçilerin
en büyük de\rirnci ilan ettiği. yere göğe
sığdıramadığı Özal. olaya ağırhgını koy-
du \e YÖK. 28 Aralık 1989 günü Öğren-
Muhafazakâr ANAP iktidara gelince. uy-
gulamayı \umuşatmaya. delmeye \e aş-
maya çalıştı. Buna paralel olarak YÖK,
1984 yılında başörtüsü sözcüğü yerine
türban sözcügünü koydu. Ancak 'türban'
sözcüğü. YÖK'ün bıraktıgı en kötü mi-
raslardan biri oldu. Öğrenciler türban fa-
lan değil apaçık başörtüsüyle tesettüre gi-
riyorlardı, ama hükümet. basın, kamu-
oyu. herkes bu tesettüre türban diyordu.
Nesrin Konukçu olayı
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi öğren-
cisi Nesrin Konukçu, başörtüsü konusun-
da açtığı da\ada. taktığı türban değil ba-
şörtüsü olduğu için haksız bulundu. Da-
nıştay da aynı karardaydı.
Daha sonra (1989 yılında) Anayasa
Mahkemesi'nin üni\ersitelerde başörtü-
süne ızin \ eren yasanın ıptali gerekçesin-
de de \er alacak bu karar şö>leydi:
"...yeterli eğitim ve öğretim görmemiş
kızlanmız. hiçbir özel düşünceleri olmak-
sızın. içinde yaşadıklan toplumsal çev re-
nin. gelenek ve göreneklerin etkisi alünda
başlannı örtmektediıier. Ancak bu konu-
da kendi toplumsal çev relerinin baskısına
karan açıktı. Başörtüsü. türban yasaktı...
Cumhuriyetin temel ilkelerine karşı bir
dün>a görüşünün simgesiydi.
Kargaşa arasında 27 Aralık 1988 tari-
hinde ÂNAP'lılann oylanyla 3511 sayı-
lı >asa de\reye girdi. Yasa değişikiiği.
"Yükseköğretim kurumlannda dersha-
ne, laboratuvar. poliklinik. klinik ve kori-
dorlarda çağdaş kıvafet ve görünümde
bulunmak zomnludur. Dini inanç sebe-
biyle boyun ve saçlann örtü veya türban-
takapaülmasıserbesttir" hükmünü getir-
dı.
Anayasa Mahkemesi, Dünya Kadınlar
Günü olan 8 Mart 1989 günü yasayı ip-
tal ettiğini açıkladı. Karar. bire karşı 10
oyla alındı. Tek karşı oy. 1980'e kadar 30
yıl çıkan tslamcı Hisar dergisinin kuru-
cusu Mehmet Çınaıiı'nındı.
Karar üzerine Anayasa Mahkemesi
aleyhine eylemler başladı. Anayasa Mah-
kemesi. karannın gerekçesini 5 Temmuz
1989"da Resmi Gazete'de yayımladı. Ge-
rekçeli karann bazı bölümleri şöyleydi:
"Laiklik. ortaçağ dogmatizmini >ıka-
rakaklın öncülüğü. bilimin aydınhğı ile ge-
lişen özgürlük ve demokrasi anlayış,ını.
uluslaşmanın, bağımsızlığın. ulusal ege-
AIHK
karan
Tesettüriu
öğrenciler ve
şeriatçı basın. tüm
türban evlemleri
sırasında insan
haklannın, düşünce
>e inanç
özgürlüklerinin
çiğnendiğini
söylediler. O>sa
tesettürün
anavasaya
avkinhğı, 1993
tarihinde Anayasa
Mahkemesi
karanvla
saptanmışü.
Yüksek
mahkemenin karan
ü/.erine Lamia
Bulut ve Şenay
Karaduman adlı iki
öğrenci, Av rupa
İnsan Haklan
Komisyonu'na
başvump türban
takmak istediklerini
belirtmişlerdL
Komisyonun 3
Ma>ısl993tarihli
karan,
tesetrüriülerin
beklediği 0bi
çıkmadı.
ci Dısıpiın ^ önetmelığı'nınilgılimadde-
sinı iptal etti. YÖK. başörtüsü konusunu
disiplin yönetmeliğiyle düzenlemekten
vazgeçmı^ \e topu üni\ersite yönetimle-
rine atmıştı. Göz yumma dönemı başla-
mıştı. Öğrencıy le rektörler. dekanlar mu-
hatap olacaktı. Tesettüre göz yumulacak.
karşı çıkanlar da Turgut Özal'ı karşıla-
rında bulacaklardı. Buna karşın Karade-
niz Teknık Onıversitesi başta. Hacettepe.
ODTL'.Gazi. Ege. Çukurova. MimarSi-
nan ve 9 Eylül üniversitelen tesettürü ya-
sakladı. \\m\\ üni\ ersite ise sessizdi. Göz
yumuyorlardı.
Sıra devlet dairelerinde
Şeriatçı kurumlar Kuran kurslarını, i-
mam-hatipleri açmışlar. öğrenciler yetiş-
tirmişler. üniversitelere sokmuşlar. üni-
versitelerde ıstedikleri koşullan oluştur-
muşlar. şimdi re;,mi kurumları. de\ let da-
irelerini tesettüre alıştırmaya sıra gelmiş-
ti. Tartışma barolara sıçradı. Hareketin
başmı Samsun Barosu avukatlanndan
Canan Kambur. İstanbul Barosu'ndan
Zev nep Aslantürk ve Emine Çoban çek-
tiler.
Artık okullarda öğretmenler. hastane-
lerde doktorlar ve hemşireler. adliyeler-
de a\Tikatlar tesettüre başladılar. Sert ge-
çen tartışmalar sırasında şeriatçı Akit ga-
zetesinin hedef gösterdiği Gümüşhane
Barosu Başkanı Ali Günday katledildi.
Şeriatçı kesim. mücadelesinden hıç
vazgeçmedi. Şeriatçılar ne zaman bir çı-
kış yapmak istediyseler tesettürüöne sür-
düler. Ne zaman eleştirildiler ve üstleri-
ne gelındiyse yine tesettür öne çıktı. Çı-
kışların en kolay yapıldığı yer ise üniver-
siteler oldu.
Örneğin. 1994-1995 öğretim yılında
başları açık olarak fotoğraf \ermeyip
kimlik alamayan ve derslere giremeyen
160 hemşirelik bölümü öğrencisi. teset-
tür tartışmalannın alev lendiği her dönem-
de ortaya çıktı.
Tıpta Uzmanhk Sınavı'nı kazanarak
ihtisas yapmak üzere Cerrahpaşa Tıp Fa-
kültesi Genel Cerrahi Bölümü'ne gelen
Dr. Şükran Erdem, aylarca örtünme tar-
tışmasının odağında yer aldı. Dinci bası-
na göre, Bölüm Başkanı Prof. Dr. Kemal
Akmdaroğlu. tesettürle görev yapan Dr.
Şükran Erdem'i yanına çağınp "Buşekil-
de burada çafaşamazsın'" dedi \e hulun-
duğu görevden alarak cerrahi müzesine
kilitledi!..' Bölüm Başkanı Alemdaroğ-
lu'nun açıklaması ise şöyleydi:
"Asistanlann görev yerleri yönetkfleri
taranndan beüıienir. Gençdoktorhanıma
kitaplıkta önemli bir hastalıkla ilgili araş-
Orma görevi verilmiş ve sonucu henüz ög-
renilememişoıf
Yani müzeye kilitleme falan yoktu.
Cerrahpaşa'da 1996 yılının son günle-
rinde patlayan bu kriz üzerine tıp fakül-
tesi yönetim kurulu toplanarak türbanla
göreve izin verilemeyeceği karara aldı.
TBMM İnsan Haklan Komisyonu
olayla ilgili olarak özel bir çalışma baş-
lattı. Soruşturma sonunda Şükran Er-
dem'in iddialannın doğru olmadığı orta-
ya çıkacaktı. Bu arada Alemdaroğlu'na.
'Uğur Mumcu ve Çetin Emeç gibi öldü-
rüleceği' yolunda telefonlar gelmeye baş-
lamıştı. Kamuoyu, tesettüriu doktorun
açıklamalannı tartışırken Dr. Erdem. Ya-
kıfGureba Hastanesi'negeçti. VakıfGu-
reba. tesetrürlüleri kabul ediyordu.
Dr. Evren Burakgazi olayı
Dr. Şükran Erdem olayı sönmeye baş-
ladığı sırada dinci basın bu kez Dr. Evren
Burakgazi olayını ortaya attı. Hacettepe
Üniversitesi'ne 1989 yılında gîren Bu-
" rakgazi ve dokuz arkadaşı. Hacettepe'nin
yasayı uygulaması üzerine yatay geçişle
başka bir üniversiteye geçti. Burakgazi
de Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Göz Anabi-
lim Dalf na başvurdu. Ancak yine teset-
tür sorunuyüzünden kabul edilmedi. Din-
ci basın, Burakgazi olayını masaya sürer-
ken. haberin sonuna 'protesto için' diye-
rek Alemdaroğlu'nun telefon ve faks nu-
maralannı da ekliyordu.
Kimlikteki fotoğrafla
başlayan eylemler
İstanbul Üniversitesı'ne 1997-1998
öğretim yılı için kayıt yaptırmak amacıy-
la gelen öğrenciler. kimlik alırken fotoğ-
raf vermeye başladılar. Tartışma burada
çıktı. Kimi öğrenciler. başörtüleriyle fo-
toğraf çektirmişlerdi ve bu fotoğrafların
kimliklerine yapıştırılmasını istiyordu.
Oysabu. yasaİara % e Milli Eğitim Bakan-
lığı'nın 15 Eylül 1997 tarihli genelgesı-
neaykırıydı.Buöğrencilere kimlik veril-
medi. Kimliksiz derse girilemeyeceği için
de ekimin ortalarına kadar derslere gire-
meyen öğrencilerden 100 kadan ekim
ayının ortasında üniversitenin Beyazıt
Meydanfna bakan kapısının önünde
oturma eylemi yapmaya başladılar. Dö-
nemin Rektörü Bülent Berkarda. açıkça
"Getirsinler başı açık fotoğraf, hemen
kimlik vereyim. Bu inatiaşmav 150-100ki-
şilik bir grup yapıyor. Beni de bazı çev re-
lere hedef yapülar" diyordu. Kapınm
önündeki öğrenciler ise MHP. BBP ve
RP'li ziyaretçilen kabul ediyordu.
Aynı günlerde Beyazıt Meydanfnın
öbür ucundaki sakallılar. camiden çıkarak
"İmam-hatipler kapaülamaz" sloganla-
nyla destek oluyordu tesettürlülere...
Yine bu günlerde Bursa Uludağ Cni-
\ersitesi Sağlık Meslek Yüksekokulu ve
Eğitim Fakültesi'nde de aynı sorun yaşa-
nıyor ve örtülü öğrenciler aynı biçimde
eylem yapıyorlardı.
UFÎgtNOKTASI I ORAL ÇALIŞLAR oral.calislarCo raksnet.com
Doğan Öz bu devletin savcı-
sıydı. MHP'nin geçen yıl yapılan
genel kurulunda. genel başkan
adayı olan ibrahim Çiftçi, Do-
ğan Öz'ü öldürdüğü gerekçesiy-
te yargılandı ve askeri mahkeme
onun hakkında üç kez, bu cina-
yet nedeniyle ölüm karan verdi.
Askeri Yargrtay 1. Dairesi de bu
karan onayladı. Kesinleşmiş bu
kararaAskeri Yargrtay Başsavcı-
lığı itiraz edince dosya, Askeri
Yargrtay Ceza Daireleri Genel
Kurulu'na gitti; genel kurula ka-
tılan 15 üyenin 8'i kararın bozul-
ması yönünde. 7'si ise onaylan-
ması yönünde oy kullanınca ib-
rahim Çiftçi beraat ettirildi.
Çiftçi'nin beraat karannı uygu-
lamak zorunda kalan askeri
mahkemenin karan ise hukuk ta-
rihine geçecek bir trajediyi yan-
srtıyordu: "Sanık İbrahim Çift-
çi'nin maktul Doğan Öz'ü taam-
müden öldürdüğü mahkeme-
Doğan Öz'ün Anısına.
mizce sabit görülmüş ve
22/7/1983 tarih, 1981/229esas
ve 1983/140 karar sayılı 35 sa-
hifelik gerekçeli kararda deliller
tek tek tartışılmış, ret ve kabul
sebepteri uzun uzadıya izah edil-
miştir. Askeri Yargrtay 1. Daire-
si, mahkememizin mahkûmiyet
hükmünü isabetli görmüş ve
hükmü dörde bir oyçokluğuyla
onamıştır."
Her şey bu noktaya kadar nor-
mal görünürken, tam bu karar
onaylandıktan sonra Askeri Yar-
grtay Başsavcılığı, o güne kadar
onaylanmasını istediği bu kara-
ra sudan bir gerekçeyle itiraz et-
ti. Başsavcının itiraz gerekçesi:
keşfın, bütün tanıkların aynı gün-
de olay yerinde bulundurularak
yapılması yerine peyderpey ya-
pılmış olmasıydı. Bu sudan ge-
rekçeyi reddeden genel kurul,
her ne hikmetse. bırden karan e-
sas hakkında incelemeye almış.
"hükmün bozu/masına ve İbra-
him Çiftçi'nin tahliyesine karar"
vermişti.
Dosyayı baştan sona takip e-
den ve karannda direnen askeri
mahkemenin bu durumdaeli ko-
lu bağlandı ve karara uymak zo-
runda bırakıldı. Doğan Öz cina-
yeti böylece faili bilindiği halde
failinin beraat ettirildiği bir dos-
yaya dönüştü. Doğan Öz cina-
yeti dosyası. baştan aşağı bir
yargı dramı. Her şey apaçık or-
tada iken, dışarıdan müdahale
edildiği çok bellı birtakım oyun-
larla. sonunda ibrahim Çiftçi
serbest kaldı. ibrahim Çiftçi, Su-
surluk olayının ardından yaptığı
bir açıklamada, kendisine ceza-
evindeyken "serbest bırakma"
koşuluyla yurtdışında ASALA'ya
karşı eylem önerildiğini anlatmış-
Doğan Öz, bu ülkenin savcı-
sıydı. Yürekli, yurtsever bir ay-
dındı. Görevini, ülkücülerin, çı-
kar çevrelerinin tehditlerine al-
dırmadan yürütmeye çalışıyor-
du. Birçok siyasi cinayeti aydın-
latmanın peşindeydi. Bir gün ge-
lip onu öldürdüler. Bu devlet,
kendi savcısının katilini cezalan-
dırmadı. Öz'ün meslektaşı olan
yargıçlar. çok açık delillere veta-
nıklara karşın dosyayı kapattılar.
12 Eylül döneminde, birçok su-
ikast davası bu şekilde örtbas
edildi. Ülkücü katiller birer birer
yargıdan yakalarını sıyırdılar.
Dosyalar incelendiği zaman bu
dosyalar üzerinde oyunlar oy-
nandığı açıkça görülür. Bazı ci-
nayet dosyalan ise ne hikmettir.
kaybedildi.
Doğan Öz'ün ölümünün üze-
rinden 20 yıl geçti. Doğan Öz, bir
siyasi cinayete kurban gitti. Su-
suriuk'tan sonra iyice ortaya çık-
tı ki, devletin içinde birtakım güç
odakları, ülkücüleri bu cinayet-
lerde kullanmışlar. Türkiye, 12
Eylül askeri darbesine. bu cina-
yetierin karabasanı içinde adım
adım hazırianmış. Bu tabloyu
bugün daha net şekilde görüyo-
ruz. Sonra da, askeri darbeye gi-
den koşullan hazırlamak için ci-
nayet işlettirilen ülkücülerin ak-
lanmasına sıra gelmiş. ibrahim
Çiftçi'nin aklanmasını başka na-
sıl izah edebiliriz? Askeri Yargı-
tay Başsavcısı. daha önce ida-
mın onaylanmasını ısterken.
sonradan ne olmuş da, karann
kesinleşmesi üzerine genel ku-
rula itiraz etmek ihtiyacını hisset-
miş? Genel kurul, usulü bir iti-
razdan yola çıkarak neden ke-
sinleşmiş bir karann esasına gir-
miş ve Çiftçi'yi 7'ye karşı 8 oyla
beraat ettimniş? Ardından da he-
men tahliye etmiş?
Bu sorutann sizce akılla, man-
tıkla bir açıklaması olabilir mi?
Doğan Öz öldürüleli yirmi yıl ol-
du. Bu dosya tarihin tozlu rafla-
nna kaldınldı. Unutmayalım ki bu
dava dosyası, Türkiye tarihinin
bir utanç lekesi olarak o raflarda
duruyor. Vıcdanlan kanatıyor, ül-
kemizin geleceğini karartıyor.
Doğan Öz dosyası vicdanlarda
kapanmadı. Yann Susurluk tam
olarak aydınlandığında, bu cina-
yetin devlet içindeki hangi güç-
lertarafından işlettirildiği ve han-
gi oyunlarla beraat ettirildiği da-
ha iyi anlaşılacak.
GLOBALPOLİTİKLTTÜR
ERGIN \1LDıZOĞLU
'ABD Modeli'
Tartışması Sürüyor
Geçen hafta, yayımlanan ekonomik verilerden
sonra tekrar canlanan ABD modeli tartışmaları (bkz.
Cumhuriyet, 23/03/98, Dünya Ekonomisine Bakış)
bu hafta da devam ediyor. Görünüşte, "ABD mode-
li herkese uyar mı" ya da "ABD yeni bir ekonomik
paradigma geliştirerek sürekli büyümeyi yakaladı
mı" sorulanna cevap aranıyor, ama aslında tartışılan
konu "ABD kaynaklı neoliberalizm" ve "denetimsiz
piyasa ekonomisi", hatta The American Prospect
dergisinin editörü ve Business Week'in yorumcu-
su, ekonomist Robert Kuttner'in terimlerini kulla-
nırsak, "naif küreselleşmecilik"\\r.
Biryaklaşıma göre Japonya birdeflasyonist reses-
yona girmek üzereyken ABD'nin bir ekonomik "bo-
om" yaşıyor olması. burada uygulanan "serbest (de-
netimsiz) piyasa ekonomisi" modelini ve bunun dün-
yanın geri kalanına dayatılmasını haklı kılan bir ka-
nıttır. Pazartesi günü ABD'de yaşanmakta olan "öo-
om"unnasılçürüktemelleredayandığınıgöstemne-
ye çalışmış ve Japonya'da 1980'lerin sonunda olu-
şan spekülatif köpüğü hatırlatan gelişmelerin,
ABD'de de görülmeye başlandığına dikkat çekmiş-
tim. London School Economist'ten Prof. John
Gray, pazartesi (23/03/98) günü Financial Ti-
mes'da ABD'nin çok övündüğü ekonomik büyüme
ve yeni iş yaratma modelinin toplumsal zaaflannı ir-
deleyen birdeneme yayımladı ve ABD'nin "yenieko-
nomikparadigma" bulduğunu savunanlan "Aşıngü-
ven bir felaket reçetesidir" diyerek uyardı.
Prof. Gray, ABD'de esnek emek pazarı ve serbest
piyasa uyguiamasının, refah devletinin yıkılmasının,
milyonlarca yeni iş yarattığını kabul ediyor, ama bu-
nu, "büyük bir toplumsal parçalanmaya yol açma
pahasına yapıldığına" dikkati çekiyor. Bu yeni iş ya-
ratma süreci, iş güvenliğini ortadan kaldırdı ve işçi-
leri iş bulmak için bölge bölge gezer hale getirdi, ai-
leleri parçaladı, istikrariı toplum yaşamını yıktı. böy-
lece toplumun resmi olmayan öz kontrol mekaniz-
malannı yıktı. suç işleme egilimini arttırdı. ABD eko-
nomisinde yaşanan "üretkenliğin" meyveleri top-
lumda eşitsiz dağıldı. ekonomik eşitsizlik arttı, çok
ufak bir hisse senedi sahipleri sınıfı gelirini arttınrken
orta sınrfın gelir artışı durakladı. Yeni bir iş sahibi yok-
sullartabakası oluştu. ABD tutukevlerindeki 1.5 mil-
yon kişi göz önüne alındığında işsizlikteki azalma da
ilk andaki pınltısını kaybediyor diyor Prof. Gray ve ar-
tan bebek ölümlerine. beslenme istatistiklerine de-
ğinerek ABD'nin şimdi aslında bir Latin Amerika ül-
kesine benzemeye başladığına dikkat çekiyor. Prof.
Gray, ABD'nin ekonomik büyüme döneminde top-
lumun bu tahribata nispeten katlanabildiğini, ancak
ekonomik duraklama, hatta bir ressesyon dönemi
geldiğinde -ki Gray'e göre bu mutlaka gelecektir- bu-
günkü "başannın" gerçek toplumsal ve sosyal fatu-
rası görülecektir diyor Prof. Gray, küreselleşme ve
piyasa ekonomisinin dinamiklerinin toplumsal istik-
rar ve düzen gereksinimleriyle bağdaştınlması gerek-
tiğini savunuyor.
Aynı gün International Herald Tribune'de çıkan
$ir başka makale; 1980lerde ABD geriüyor vJp
ya'yükseiiyordu, şimdi ABD yükseliyor Jâporfya'ğ
riliyor, bu tür devrevi hareketler hep olur, bundan çt-
kanlacak ders, yaşanmakta olan yükselmenin geçi-
ci olduğunu kabul etmek ve zaafları üzerinde düşün-
mek gerekir fikrini savundu. Eski ABD Meclis Baş-
kanı, şimdi Japonya Büyükelçisı Thomas Fovley'e
atıfla makale, Babil Kulesi mitolojisini hatıriatarak,
"Aşırı gurur, çöküşün önünden gider" özdeyişini de
aktardı.
Robert Kuttner'in, American Prospect'in mart-
nisan sayısında yayımlanan "Globalism bites back"
(Küreselleşme geri dönüp ısınyor) makalesi de yu-
kandaki tartışmalarla ilgiliydi. Kuttner "mallann ve
hizmetlerin mümkün olan en serbest dolaşımı, eko-
nomik verimi, böylece insan refahını arttırır; ma-
demki serbest rekabet ulusal düzeyde (ABD'de) so-
nuç verdi, öyleyse küresellik düzeyinde de iyidir" te-
zini saf (naif) küreselleşmeci olarak niteledikten son-
ra, bu tezin ulusal devleti bir birim olarak devre dışı
bıraktıgı için siyasi demokrasiyi (devlet olmadan de-
mokrasi olmaz), vatandaşlann seçme hakkını orta-
dan kaldırma eğiliminde olduğunu saptadı. Kutt-
ner'e göre bu tez, demokrasi tartışmalarının en
önemli bileşeni olan özyönetim sorununu devre dı-
şı bırakmaktadır.
Kuttner, "saf küreselleşmeci" tezin hep, şirketler
arasında/için haksız rekabeti engellemekten, bireşit
ilişkiler alanı kurmaya çalışmaktan (bkz. Çok Taraflı
Yatırım Anlaşması ya da IMF serbestleştirme politi-
kalan). hep şirketlerin haklarından söz açtığına, ama
vatandaşlann. emekçilerin haklarını, bunlann büyük
şirketler karşısında nasıl korunacağını sorun edinme-
diğine dikkati çekti.
Kuttner, spekülasyonun ve sermaye hareketleri-
nin özgürlüğünün genel çıkara tabi kılınması gerek-
tiğini, özgüriüğün özü olarak görülmemesi gerekti-
ğini savundu. Yanlış anlaşılmasın, Kuttner solcu.
sosyalist bir ekonomist değil. Diyor ki, "Eğerserbest
rekabetin optimal olduğuna inanıyorsanız mesel&
yok. Ancak kapitalizmin tüm tarihi, bunun aksi ör-
neklerie doludur. Ne yazık kipiyasa ekonomileri ma-
li paniklere, satın alma gücünde ani çöküşlere, şid-
detli depresyonlara yol açariar. Düzenlenmeyen ka-
pitalizm, tekelleşmeyi güçlendirir, kamu mallanna
yeterince yatırım yapmaz, gelir ve servet eşitsizlik-
lerini toplumsal olarak dayanılamaz bir dûzeye çı-
kanr." Kuttner kapitalist sistemi daha dayanılır hale»
getiren emniyet supaplannın. bu denetimsiz küresel-
leşme sırasında ve bunu savunan tez tarafından te-
ker teker kaldınlıyor olmasından kaygılanıyor. Kutt-
ner dogmatizmin başa bela olduğunu hatırlatmaya
çahşıyor... Kuttner'in haklı olup olmadığını görmek
için 1980'den sonraTürkiye'nin kırsal ve kentsel ya-
pısında yaşanan toplumsal tahribata, siyasal tslamır»
yükselmesine yol açansosyo-ekonomikkoşullara ve
"muhalefet söylemine" bakmak yeter sanınm.
TBMM Cenel Kurulu
OHAL 4 ay u:xıtıldı
ANKARA (Cumhuri-
yet Bürosu) - OHAUin
Diyarbakır. Hakkâri. Si-
irt. Şırnak. Tunceli ve
Van illerinde 30 Mart
1998'den itibaren 4 ay
daha uzatılmasına ilişkin
Başbakanlık tezkeresi
TBMM Genel tCuru-
lu'nda kabul edildi.
İçişleri Bakanı Murat
Başesgioğlu. bölücü te-
rörle mücadelede büyük
mesafeler alındığını be-
lırtti.
Genel kurulda konuş-
malann tamamlanması-
nın ardından oylamaya
geçildi. FPmilletvekille-
rinin isteği üzenne yapı-
lan açık oylamaya 299>
milletvekili kaiıldı. O-
HAL'in Diyarbakır, Hak-
kâri. Siirt. Şırnak. Tun-
celi ve Van illennde 4 ay
süreyle uzatılrnasına iliş-
kin Başbakanli tezkere-
si. 91 "e karşı 20? oyla ka-
bul edildi. Biroy da ge-
çersiz sayıldı.