11 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 25 MART 1998 ÇARŞAMBA 12 KULTUR Turan Erol, 50. sanat yılını Yapı Kredi Kazım Taşkent Galerisi'ndeki sergisiyle kutluyor 'Doğada hazır güzeOilder aramam' ESRA ALİÇAVXŞOĞLU Henüz 16-17 yaşindayken Eminönü Halkevi'nde açılan bir grup sergisiyle başlayan sanat yaşamı bugün 50. yılını dolduruyor Turan Erorun.Sessizvedin- gin görünen resimlerinde yaşamının tüm haykırışlarını görebiliyoruz sanatçımn. Terk edilmış tekneler, belki de hiç öyle görmediğimiz enginar çiçekleri Erol'un dünyasmdan izler taşıyor. Turan Erol"un resimleri natüralist görünseler de kendi- sinin de belirttiğı gibi hiçbir yerin, hiçbir kimsenin görüntüleri değiller. Zaten ken- disi de çevresıne birtakım güzellikler ya- kalamak. avcılık yapmak için bakmadı- ğını söylüyor. "Doğada, içimde yıllardır birikmiş olan ve çeşitli etkileşimierin bir sonucu olarak var olan bir biçim dünya- su bir biçim içerik bileşiminin yansıması- nı anyorum. Doğada aradığjm hazır gü- zellikkr değil. İçimde oluşan güzelliklerin doğa tarafından onaylanması. Doğa beni onaylasın isrivorum." Turan Erol 50. sanat yılını Yapı Kredi Kazım Taşkent Sanat Galerisi'nde açtığı sergiyle kutluyor. Sanatçımn resimleri 4 Nisan tarihıne dek izleyicilerınbeğenisi- ne sunulacak. Sergı 20 Nisan -15 Mayıs tarihlerinde İzmir Yapı Kredi sanat Ga- lerisi'nde de tzmirli sanatseverlerle bu- luşacak. Yeniresimlerinisergiliyor - Bu sergiyle birlikte 50. sanatyıhnızı da kutluyorsunuz... TURAN EROL - Benim kuşağımdan pek çok sanatçı birkac yıl önce kutladı 50. sanat yılını. 1948'de 'Onlar' grubu- nun bir sergisinde yaptığım bir portre. Resim Heykel Müzesı Müdürü ve aynı zamanda hocamız olan Halil Dikmen ta- rafından müze için satın alındı. Bızim kuşaktan müzeye giren ilk resım benım resmim oldu. Resmımın müze adına sa- tın almışını sanat yaşamımın başlangıcı saydım. -Sergide retrospektifmi,yoksayenire- simterinizi mi serğiliyorsunuz? Hayır retrospektıf değil. Aksine çok yeni resımlerim var sergide. Yapıtlarımın yüzde 80'î 1997 tarihli resımlerden olu- şuyor. Ayrıca bu sergide koleksiyonda olan resimler de sergileniyor. Bunlar be- nim torunlanmın portrelen. Bir defa öy- le bir yanlışlık yaptım. Torunumun bir 'A (Fotoğraf: KUBİLAY TÜNTÜL) Lslında hepimiz doğayla yüzleşiyoruz, iç içeyiz. Herkes doğanın bir yanına tutunmak istiyor. Belki benirn resimlerimde doğa daha çok görünür olduğu için böyle bir kanı uyanıyor. Doğaya bağlı bir ressam gibi görünüyorum, hatta biraz da gerçekçiymişim gibi... Bu sergimdeki tekneler serisine bakıldığı zaman. sanki nesnel ve görüngü dünyasına çok bağlı işlermiş gibi anlaşılabilir ama aslında bu resimlerin hiçbiri doğadan yola çıkılarak yapılmış değil.' portresini Kile Galerisi'nde açılan bir sergımde bir koleksiyoncuya sahnak zo- runda kaldım. Halil Bezmen torunumun portresi için; "Bunu murlaka bana sağla- yın" demiş. Galeri sahipleri de bana bil- dırdıler \e ışlerı bozulmasın diye beni zorladılar. Mecbur kaldım torunumun portresini satmaya. Ondan sonra çok üzüldüm torunumun portresini sattım di- ve. - Yapıtlannızın en önemli özelliği do- ğayla iç içe olması. Bu yaklaşımınızı bir anlamda doğayla yüzleşmek olarak ta- nımlayabilir miyiz? Aslında hepimiz doğayla yüzleşiyo- ruz. ıç içeyiz. Herkes doğanın bir yanına tutunmak istiyor. Belki benim resimle- rimde doğa daha çok görünür olduğu için böyle bir kanı uyanıyor. Dogaya bağlı bir ressam gibi görünüyorum. hatta biraz da gerçekçiymişim gibi... Bu sergimdeki tekneler serisine bakıldığı zaman mıma- risı. yapısal özelliklerı. birbirini kovala- yan rıtmik sıralanışı. kısaca her şey i. san- ki nesnel ve görüngü dünyasına çok bağ- lı ışlenniş gibi anlaşılabilir ama aslında bu resimlerin hıçbıri doğadan yola çıkı- larak yapılmış değil. - Teknelerin sizin için özel bir anlamı var. Resimlerinizdeki terk edilmiş tekne- ler yaşamınızla bağdaşıyor mu? Teknelerin yapıldığı tersanelerle göl- geliklerin ilişkisi hiçbir zaman resimler- de göründüğü gibi değil, ben bunlann ka- nşımını yaptım. Bir türlü yakamı kurta- ramadım teknelerden, giderek içine gir- dim. Zaman geçtikçe bu motife daha faz- la ilgi duymaya başladım. Aynı zaman- da bunlardan bir dünya kurmaya yönel- diğimi de fark ettim. Daha çok terk edil- miş. dağılmak üzere olan tekneler \ e on- lann hüzünlü dünyasını anlatmaya çalı- şıyorum. Son yıllarda bu terk edilmiş tek- nelere bir de terk edilmiş bisıklet ekliyo- rum. Unutulmuşluğu, terk edilmişliği ve yalnızlığı daha çok vurguluyor sanıyo- rum. Enginar çiçeğı için de sanıyorum aynı kaygıları duyduğum söylenebilir. Bir ressam olarak hem teknelenn hem de enginar çiçeklerinin mimarisi, formlan. plastık, heykelsel ve resimsel özellikleri çok ılgılendırıyor, ama bununla yetinmek yeterli olmayabilir tabii ki. Sadece bi- çimsel bir şey değil. asıl motiflerin bana söyledıği şeylerı eklemek lazım resme. tçerik olarak çok gizemli bir şey, özellik- le enginar çıçeklerinde. Onlan seyreder- ken hissettiğım gizemi yakalamak. onla- ra duyguyu eklemek istedim hep. - Tıpkı tekneler gibi seri yapmayı dü- şündüğünüz başka konular var mı? Içımde bekleyen birçok yeni seri var. Örneğin Anadolu kentlerini çok seviyo- rum. Anadolu kentleriyle birlikte geçmiş tarihle hesaplaşıyor gibiyim. CHP 1938'de başlayıp 6 yıl süren bir program düzenlemişti. O günün kalburüstü res- samlan illen dolaşarak. oralardan resim- ler getirdiler. O dönem yurt gezisi resim- leri bende çok derin izler bıraktı. Hep öy- le bir imge peşinde olduğumu hıssediyo- rum. - Ressamlığınızın yanı sıra öğretmenli- ğiniz ve yazarlığınız da var. Oğretmenlik sanat yaşamınızı nasıl etkiledi? Öğretmenlığı yaşamımı sağlamak için bir araç olarak seçtım. 8 yıl Dıyarbakır'da oğretmenlik yaptım. Korka korka başla- dığım oğretmenlik hayatından büyük ke- yif aldım. Oğretmenlik. resim çalışmala- nmı köstekledi bir dönem. Ama Millet Meclisi'ne resim yapması için görevlen- dirilen ressamlar arasında ben de vardim. Her birimize 1000'er lira verdıler. Re- simlerimize de 500'er lıra vereceklerdi. Bız de bu hevesle resme tekrar sanldık. Her zaman zaferekadarKültür Servisi -Alberto Korda. genç yaşta amatör olarak fotoğraf çekmeye başladığın- da süreklı olarak âşık olduğu Yoianda isimli kızın fotoğraflannı çekiyordu. Yetışkinliğin- de ise sosyal adaletsızlıği sımgeleyen olay- lara yöneldi. Profesyonel olarak fotoğrafçılı- ğa başladığmda "şık giv inıli güzel kadınlar \ç toplumdaki sosyal adaletsizlikler" arasında büyük çelışkı yaşadı. 1954 yılında kendi stüd- yosunu kurduğunda Küba'daki ilk moda fo- toğrafçısıydı. Devrim başarıldığında ıse dev- rimcilerin fotoğrafmı çekmeye başladı. Fotoğrafçılıkta izleyeceği çizgiyı bir gün kırsal bölgelerde fotoğraflar çekerken girdı- ği yoksul bir evin bahçesınde belirledi: "Bah- çede üç vaşlannda ufacık bir kız çocuğu \ar- dı. Beni görünce korktu. hayatında hiç fotoğ- raf makinesi görmemişti. Bu arada elinde rut- tuğu odun parçasını "bebeğim' diye sevhor- du." Korda, kızın, hayatı boyunca hiç bebeği- nin olmadığını öğrendiğinde kendisıni \e sa- natını bütün çocuklann bebekleri olacağı bir toplum yaratmayı vaat eden devrime adadı. 1. Uluslararası lstanbul Kıtap FuarTnın ko- nuğu Alberto Korda'nın fotoğrafa başlama serüvenı işte böyle. Sanatçı bugün 10 yıl bo- yunca kişisel fotoğTafçılıgını yaptığı Fidel Castro'nun ve çektiğı pek çok de\ nm lideri- nin fotoğraflarıyla tanınıyor. Ancak kendisiy- le özdeşleşmiş olan en önemli yapıtı 5 Mart 1960 yılında Havana Lımanı'nda cephanelik yüklü bir geminın ha\aya uçurulması sonucu ölen 81 kışının cenaze törenınde çektiğı Che Guevara fotoğrafı. Korda'mnbufotoğrafı"yüzyılınençokba- sılan fotoğran" olarak adlandınlıyor. Korda, Che'yi anlatırken onun 21. >üz>ılın adamı olduğunu belirterek Che'nin bir düşünce \e yürek adamı olduğunu. yaşamı boyunca dü- şüncelen ıçın mücadele etmesını \e bu düşün- celeri için ölmesini bildiğinı vurguluyor. Bugün Korda'yı en çok üzen konu ise Che ımajının ticarileştirilmesi v e kahramanın anı- sına saygısızlık edilmesi. Bunu ikı yüzlü bir para gibi gördüğünü ve tek iyi yönünün Che'nın ımajını yaşatması olduğunu belirti- yor. Korda, Che'nin ideolojisıni. düşüncele- nni anlamadan onun resminin olduğu tışört- lerin gıyılmesine, fotoğraflarının taşınması- na \e basılmasına karşı çıkıyor. Bu doğrultu- da da ilk olarak Parıs'te gördüğü Che'nin önünde bir rock şarkıcısının yer aldıgı fotoğ- raf nedeniyle mahkemeye başvurmuş. Bütün bunlann büyük bır saygısızlık olduğuna dikkatçeken Korda, "Du>gusalbo\utunuan- lamanız için Atatürk'ün ticari bir ürüne ad olup fotoğrafının bu ürünün üstüne konuldu- ğunu düşünün. İşte hissedeceklerinizin aynı- sını hissediyorum" divor. Korda. Che'nin ünlü fotoğrafının ortaya çıkmasını şövle anlatıvor: "Che, Küba'da saklaruyordu. Yalnızca hükümet çev releri bi- liyordu neredeolduğunu.Öldürülmedendört beş ay önce, üst me\kikrdtn birinin tavsiye- si\le stüdyoma bir İtahan »eldi. DeMİm dos- ru olduğunu \e Che'nin bir fotoğrafmı aradı- ğını sö\ ledi. Para önerdi. De\ rim dostu oldu- ğu için istemedinı. Halbuki ünlü >a\ıncı Felt- nnelli olduğunu sö>lemeyerek beni aldarmış- b. Che ötdürüklügü gün bufotoğraftanbü\ ük poster yaptılar. Fotoğraf dün>a çapında bir patlama yarattı. Hiçbirzaman bana para öde- mediler ve ben de istemedim. Fakat bana acı \eren. fotoğrafın altına adımı koymamış ol- malandır. Bu fotoğraf bugün hâİâ Küba'da sergileniyor ve altında "Her zaman zafere ka- dar" >azıyor." 10bın negatıflık bır arşive sahip olan 70 ya- şındaki Korda'nın en büyük mutluluğu ıse Küba de\ rimine tanıklık edecek fotoğraflar bırakma şansına sahıp olması. Ünlü fotoğrafçı Alberto Korda. (Fotoğraf: KUBİLAY TÜNTÜL) 1 0 . U L U S L A R A R A S I İ Z M İ R F İ L M F E S T İ V A L İ İzmir'in ufkuna yine bir pencere açdıyor.•. OZAN YAYMAN İZMİR - "10. Uluslararası İzmir Film Festivali". 27 Mart'ta başlıyor. Güzel Sa- natlar Eğitim \e Kültür Vakfı (GÜSEV) tarafından düzenlenen festival, 5 Nisan tarihine değin Izmirli smemaseverlere si- nema sanatınm seçkin örneklerini suna- cak. Kültür Bakanlığı ve Dokuz Eylül Cnı- versitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nin de destek verdiği "10. Uluslararası İzmir Film Festivaü"""nin bu yılki "Altın Artemis Onur Ödülü". sinema yazarı ve eleştır- menı Atilla Dorsay'a veriliyor. Dorsay. ödülünü, 30 Mart günü saat 19.00'da Amenkan Kültür Derneği'nde yapılacak törende alacak. Festıvalin açılış filmi. Alain Corne- au'nun son filmi "Le Cousin" olarak be- lirlendi. Festival kapsamındaki filmler, Karşıyaka D-R Cinema Clup, Türk Ame- rikan Kültür Derneği. Fransız Kültür Mer- kezi, İzmir Tabip Odası-Oksijen Bar ve Kültürpark-Özdemir Sabancı Kültür Merkezi'nde lzmirli sinemaseverlerin be- ğenisine sunuluyor. Güzel Sanatlar Eğitim ve Kültür Vakfı Başkanı OğuzMakal, Izmir'ın kültür- sa- nat hayatında festivallerın a> rı bir yeri ol- duğunu ve "Uluslararası İzmir Film Fes- th'ali'*nin de. 9 yıldır izmirlilere bır şen- lik havası yaşattığını söyledi. Makal. 10. yılda iddialı birprogramla izleyicilen se- lamladıklannı belirterek, "Bu yıl heyeca- nı daha fazla bir festivali İzmirlilere sun- maktan mutluyuz. İzmir'in uf- kuna yeni bir pencere açtığımiA sanatın ışığını. İznıir'den Akde- niz'e ve tüm dünyaya taşıdığı- mıza inanıyonım" dedi. "10. L luslararası İzmir Film Festhali"nın bu yıl "Ülke Sine- ması" bölümünde konuğu Is- veç sineması. "Akdeniz Ülkele- ri Yanşmasrnda 12 Akdeniz ülkesinin filmleri jüri karşısına çıkarak, "Altın Artemis" ıçın yanşacak. Yine her yıl olduğu gibi bu yıl da "Dünya Sinema- sı" bölümünde uluslararası ya- rışmalarda ödül alan filmler gösterilecek. Festivalin en faz- la ılgiy i çekmesi beklenen bö- lümünde. sinema eleştirmenle- ri tarafından son yıllardaki Türk sınemasının en başanlı çalış- maları olarak kabul edilen. "Masumiyet, Hamam. Usta Be- ni Öldürsene, Holly^vood Ka- çaklan. Kasaha.Çökertme. Ku- şatma Altında Aşk ve Mekrup" Festivalin açılış filmi Alain Corneau'nun son filmi 'Le Cousin'. ' filmleri- nin oyuncu ve yönetmenlerinin katılaca- ğı Türk sineması galalan gerçekleştirile- cek. Türkıye'de sinema ve iletışim eğıtı- mi alan öğrencilerin filmleri de tzmir'de sinemaseverlerle buluşuyor. Öğrencilerin filmlen. "Genç Artemis Yanşmasrnda jüri önüne çıkıyor. Uluslararası ve ulusal > anşmalarda ödülü kısa v e belgesel film- lerden seçmelen Fransız kısa filmlerinin son 12 yıldaki en iyi filmleri yine festival kapsamında gösterilecek. Bu filmler ara- sında DEÜ Güzel Sanatlar Fakültesi Si- nema- TY Bölümü kurucusu Prof. Dr. Al- im Şerif Onaran't anlatan bir film de yer alıyor. "Shakespeare ve Sinema Bölü- mü"nde 4 film yer alıyor. Bu filmler. "Lo- oking For Richard(Aİ Pacino), 12th Night (On Ikinci Gece), Othello ve Hamlet" ola- rak belirlendı. Izmırliler sinema günlerin- de iki de sergi izleme olanağı bulacak. îs- v içre sineması tarihinden oluşan afiş ser- gisı ve RainerWernerFassbin- der'ı anlatan sergı. festival sü- resınce açık kalacak. "10. Uluslararası İzmir Film Festivali~"nde en iyi fılme "Al- tın Artemis 1 * ödülünün verildi- ğı "Akdeniz Filmleri Yanşma- sı"nda. 12 Akdeniz ülkesinden 14 film vanşacak. Festival son- rası adından daha sık söz edil- mesi beklenen filmler ve katıl- dıkları ülkeler; Portekiz'den "A Tempestade Da Terra (Yer Fır- tınası)". Fas'tan "Aouchtam". Makedonya'dan "Gips> Magic (Çingene Büyüsü)". Tunus'tan "Bent Familia (Ailenin KIM)*\ halya'dan "MadahaveSeniSe- viyorum Maria". Slovenya'dan "Carmen ve Outsider (Dışlan- mış)". Yunanistan'dan "The Bachelor (Bekâr)'1 . Bosnadan "Neocekrvana Setnja (Beklen- meyen Bir Yürüyüş)", lsra- ıl'den "SaintClara". Mısır'dan "The Captain (Kaptan)". Cezayır'den "L"Arche Du Desert (Çölün Gemisi)" v e Fransa'dan "Jeanne ve Harika DelikanlT olarak belirlendı. "10. l luslararası İzmir Film Festiva- li"'nde Fransız- Alman ortak TV kanalı ARTE'nın. Robert Qafzezi ve Mesut Tu- fan'a yaptırdığı "Enver Hoca" belgeselı Fransa'dan sonra ilk kez Türkiye'de gös- tenliyor. Dört yılda tamamlanan çalışma bugüne kadar yayımlanmış belgelerle Ar- navutluk'un yakın tarihini yansıtıyor. Festivalin, "Ülke Sineması Bölü- mü"nde. lsviçre sineması ışleniyor. Bu bölümde 25 uzun metraj. 20 belgesel ve kısa film yer alıyor. lsviçre sineması adı altında gösterilecek filmler arasında Köy Enstitüleri'nin kurucusu Tonguç'un Köy Enstıtüleri fikrinı edindiğı. VonGunten'ın yönettiğı "Pestalozzi's Mountain (Pesta- lozzi'nin Dağı)" fılmı de yer alıyor. Film- de Isveç'te ilkokulların kurucusu Hein- rich Pestalozzf nın hayatı anlatılıyor. Film- de. Pestalozzi'ninkurduğuokullardaki in- sani ve eğıtımsel prensipler. sosyal ideal olarak aktarılıyor. Alman sınemasının uluslararası kari- yere sahip yönetmeni Daıner Werner Fassbinder'in "Effi Briest, Özgürlüğün Zorbahk Hakkı. On Üç Avü Bir \ üdı. Ma- ria Braun'un EvBliği, Lili Marleen ve Ve- ronikaS'oss'unTutkusu" filmleri. festival kapsamında tzmirlilerin beğenisine sunu- lacak "10. Uluslararası İzmir Film Festiva- lTnde ayrıca Türkıye'nın yanı sıra yaban- cı ülkelerden çağnlı kadın yönetmenlerin filmleri "Kameranın Ardındaki Kadın'" bölümünde gösterilecek. "10. İzmir Film FestivaH" 4 Nisan'da Türk Amenkan Demeğf ndekı "Altın Ar- temis•" ödülünün verilmesıyie son bula- cak. Ödül törenınde sessiz sinema döne- mının klasikleri arasında yer alan Fritz Lang'ın "Metropolis" filmi. fılmin piya- nisti Aljoscha Zimmerman'ın eşlığinde göstenlecek. DEFNE GOLGESt TURGAY FtŞEKÇİ Meyyâle ^ Neisim! Arapçakökenli, 'çokistekli, düşkün'an- lamına geliyor. 1857'de Kafkasya'daki savaşlardan kaçanların Istanbul'a gelip cami avlularını doldurduklan sıra- larda, Pertevniyal Valide Sultan'ın annesiyle bir- likte yanına aldığı iki aylık bebeğe olan sevgi ve düşkünlüğünü göstermek için verdiği isim, bugün bir kitap adı olarak önümüzde: Meyyâle, Hıfzı To- puz, Remzi Kitabevi, 239 sayfa. Kültür dünyamızın seçkinlerinden, yıllarca UNESCO Genel Merkezi'nde iletişim uzmanı ola- rak çalışan Hıfzı Topuz, anneannesinin annesi olan Meyyâle Hanım'ın öyküsünü anlatırken aynı za- manda Osmanlı Imparatorluğu'nun son yüzyıiın- dan da kesitler sunuyor. Kitabı benzersiz kılan özelliği, Pertevniyal Vali- de Sultan'ın o yıllarda vakanüvis (döneminin olay- larını yazan tarihçi) Ahmet Lütfi Efendi'ye yazdırt- tığı ve Sergüzeştname (Serüvenler Kitabı) adını verdiği ve bugüne dek günyüzüne çıkmamış elyaz- ması anılarına dayanıyor olması. Böylelikle kimi tarihsel olayların yanı sıra saray insanlannın, özellikle de kadınların bireysel acıla- nnı da birinci ağızdan öğrenmiş oluyoruz. Fransız Devrimi olalı, Insan ve Yurttaş Haklan Bil- dirgesi (26 Ağustos 1789) kabul edileli yüz yıl geç- miş olmasına karşın Osmanlı yönetimi bu gelişme- lerden hiç etküenmemiş. Yalnızca Batı Avrupa ül- kelerinde gördükleri yeni saraylara özenerek ben- zerlerini yaptırıp içinde yine eski mutlak egemen- lik anlayışıyla yaşamayı sürdürmüşler. İlk kez Batı ülkelerinden borç alımının başladı- ğı bu dönemde "saraylarda bin iki yüz kadın, üç yüz elli aşçı ve yamağı, dört yüz seyis ve ahır ba- kıcısı, dört yüz kürekçi ve kayıkçı, dört yüz muzı- ka eri ve subay, iki yüz kuşbaz ve canbaz, iki bin hademe, üç yüzün üzehnde kâtip, teşrifatçı ve mabeyinci..." bulunuyormuş. Hele kadın ve erkek köle ticareti tam bir içler acı- sı. Kafkasya'dan Cezayir'e dek raştlanan bütün güzel kadınlar padişaha yollanıyor. Öte yandan bu kadınlann bakımı için, Afrika'dan çocukyaşta köy- lerinden kaçırılıp, hadım edilerek başkente gönde- rilen siyahi erkekler. Hadım edilme biçimi de son derece vahşice: "Çocuklar kollanndan ve bacaklanndan bağlana- rak bir masaya yatınldıktan sonra cinsel organla- n sicimle boğularak sıkıştınlıyor. Sonra da bir us- tura ile kesiliyor. Bu iş yapılırken hiçbir uyuşturu- cu da kullanılmadığından, heron çocuktan doku- zu ölürmüş." Kitaptaki ilginç bilgilerden biri de Boğaziçi yalı- lan üstüne: Geçen yüzyılda Boğaziçi'nde tam se- kiz yüz yirmi üç yalı varmış. "Bunlann beş yüz kırk yedisi Rumeli yakasında, iki yüz yetmiş altısı da Anadolu yakasındaydı." Bugün sahil yolunun geç- tiği, "Bebek'le Rumelihisan arasındaki yalılann sa- yısı otuz dokuz, Rumelihisan ile Emirgân arasın- daki yalılann sayısı da kırk dokuzdu." Işin ilginç yanı bu yalılann çoğunda imparator- luk memurlarının oturuyor olması. (Günümüz me- muriarının kulaklan çınlasın!) Elbette, çürüyen, yıkılmaya yazgılı birtoplumun üyesi olarak yaşamak -hele namuslu bir insansa- nız- çok zor. Geçen yüzyılın aydınlannın günleri her gün biraz daha batağa sürüklenen ülkelerinin kur- tuluş yolunu aramakla geçmiş. Bu girişimlerin ço- ğu da mutlak iradenin gücüyle ezilmiş. Kitapta, ülkelerini düşünen bu insanlann kaygı- larına, düşüncelerine, aralarındaki tartışmalara da geniş yer verilmiş. Sonuçta bireysel yazgılarla, toplumsal tarihin birbırıne geçerek anlatıldığı, yeni bilgilerle dolu, il- giyle okunan bir yapıt çıkmış ortaya. Totoğraflarla Toppak Ana' yarışması • Kültür Servisi - Şark Sigorta'nın Basın Yayın Mezunlan Derneği ile ortaklaşa düzenlediği geleneksel fotoğraf yanşmasına son katılma tarihi 31 Mart. Toprak temasmın işlendiği bu yılkı yanşmada dereceye girenler 30 Nisan'da düzenlenecek bir törenle ödüllerini alacaklar. Yarışma siyah-beyaz, renkli ya da dia pozitif - dallarında gerçekleştiriliyor. Aynca bu yıl ilk kez haber görüntüsü ve televizyon görüntüsü ödülleri de verilecek. Gazeteciler daha önce yayımlanmış bulunan haber fotoğrafı ve televizyon görüntüsü ile yarışmaya katılabilecekler. Yanşmaya katılan yapıtlann 31 Mart akşamına kadar Şark Hayat Sigorta'nın Bağlarbaşı Kısıklı Caddesi No.9 Altunizade 81180 tstanbul adresine teslim edilmesi gerekıyor. Yarışmanın seçici kurulunda ise Şark Hayat Sıgorta Genel Müdürü Kemal Olgaç, BAYMED Başkanı llker Altun, lstanbul Kültür ve Sanat Yakfı Başkanı Şakir Eczacıbaşı. Mimar Sinan Üniversitesı Fotoğraf Ana Sanat Dalı Öğretim Üyesi Sabit Kalfagil. Ara Güler, Ersin Alok, Berk Ank, lzzet Keribar. Ayşenur Arslan, Selahattin Duman, Ersin Güvener. Doğan Satmış, Haluk Şahın. Mehmet Yaşin ve lCürşat Yılmaz yer alıyor (Ayrıntılı bilei için: 0212-266 67 66 ya da 0216 343 76"45) K Ü L T L R • Ç İ Z İ K K  M İ L M A S A R A C I
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle