19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET 27 ŞUBAT 1998 CUMA HABERLER Diyarbakır DGM'nin yasadışı Hizbullah örgütü iddianamesi: Son hedefleri Islami Kürt devleti kurmakDhARBAK1R - Örgütün ilk itirafçısı Abdülkerim Öz'ün açıklamalanyla çö- kertilen Hizbullah Nusaybin grubu ile il- gili Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahke- mesi Başsavcılığın'ca hazırlanan iddiana- mede, şeriatçı militanlann örgüte katıl- ;mayan yurttaşlan, *ya göç ya ölüm" ikı- lemiyle karşı karşıya bıraktığı belirtildi. tslamda. cihadın yalnız Miislümanlann ırz, mal ve can güvenliğinin tehlikeye düş- mesi halinde ginşilen savaş eylemi oldu- ğuna dikkat çekilen iddianamede, "An- cak Hizbullah'a göre cihat örgütün dışın- da kalan Müslüman olan- olmayan herke- se karşı girişilcn saldın ve sabotaj e>lem- lerini jçennektedir" denildi. • tddianamede, Hızbullah'ın dış kaynak- lı yardımının kanıtlanamadığı, tran tara- findan desteklendığinin tahmin edildiğı açıklandı. DGM iddianamesinde. Hizbullah'ın güçsüz olduğu yerlerde ve örgütlenmeyi tamamlayamadığı mahallelerde. daha çok siyasi kanat faalıyetlerinde tebliğ ve da- vetçilik işine ağırlık verdiğine dikkat çe- kildi. Tebliğ ve davetçiliğm daha çok camii. mescit \e öğrenci evlerinde, orta ve yük- seköğretim yurtlannda îslam ıdeolojisine yatkın kişilenn tespit edilmesinden sonra örgütün siyasi mensuplan tarafından ve- rildiği vurgulanan iddianamede şöyle de- nildi: "Söz konusu Idşi, tebliği ve davetçiliği kabul ederse Hizbullah örgütü içine ahnır. Ancak. teklifı kabul etmemesi durumun- da ise. şahsa kendisine teklif ve öneriyi unutnıa&L. birsüre örgüt tarafından izlene- ceğj, aksi hareketinin tespit edilmesi duru- nıunda gerek kcndisinüı ve gerekse ailesi- nin örgüt tarafından cezalandınlacagı söy- ienerek suskunluğa hilir. Tebliğ ve davet- çilikte adaylara İslami mücadeleyiverenin Hizbullah olduğu, Hizbullah'm AHah'ın askerleri ve Allah'ı sevenlerin. Muham- med'e inanmışolanlann bir araya gefcrek ohışturduklan bir örgüt olduğu. Hizbui- lah'ın dışındakilerin şirke, dalalete düş- müş, şeytana uşakük edenler anlanuna ge- len Hizbul-şeytan niteüğinde bulunduğu. Hizbul- şeytanla mücadeienin bir Müslü- man için mücadeienin en hayırusı olduğu. bu doğrulfuda en ileriye giden Müslüma- nın en hayırh Müslüman olduğu. bu uğur- da ölenin şehit olacağk bu mücadeleye ka- Olanın da Gazipayesineerişeceğianlaûlır." Ya göç- ya ölüm~ Hizbullah'a katılan kişilenn camıde okutman olarak görevlendirildiği daha sonra cami sorumluluğu yardımcılığına getirildiği anlatılan iddianamede, şahsın bu aşamadan sonra örgütün "şair mensu- bu sıfaünı" kazanmış olduğu belirtildi. Hizbullah'm siyasi kanadı yanında bir de askeri kanat adı verilen ayn bir birimvn olduğu ve bu birimin de kendi içinde ci- hat grubu, sorgu-infaz grubu ve icra gru- bunaaynldığı belirtilen DGM iddianame- sinde. Hizbullah'm Cihat grubuyla ilgili şu saptamalar yapıldı: "Hizbullah terminolojisindecihat faali- yetleri, Hizbul-şeytana mensup olduğu id- dia ve kabul edilen kişi veya kişilere uyan mahiyetinde sorguya çeketerek başlanır. kencüsinden örgütten af düediği şekilde beyan ahnır. Bu arada. bu tür faaliyetleriııe son ve- rilmesi hususunda ihtar edilir. l'yanlarm, ihlalin ağırtığına göre beüi miktarda para cezası ödemeye mecbur edilmesi veyahut- da örgütün faaliyette bulunduğu alan dV şına göç etmesi gerekir. Buna zoriamak için evinin işyerinûi taranmasu sabotaj yo- luyla yakılmasL kısaca göçe kbar edibne- si eylemleri\Ie yaralama. öldürme eylem- lerini içerir. Yine Hizbullah yanlıiannagö- re cihat uygulaması Hazret Muham- med'in Hicret sonrasındaki polhikasına benzetilmektedir. Ancak ne var ki, İslam- da cihat, sadece Müslümanlann ırz, mal ve can güvenHğinin tehlikeye düşmesi ha- Güneydoğu'da kadın olmakMİYASE tLKNUR Siirt'te yapılacak "Güneydoğu Kadın Kurultayı'*nı izlemek için davet edilen gazetecilerin havaalanına ındiklerinde heyecanlan yüzünden okunuyordu Bir- çoğu Siirt'e ilk kez geliyordu. Daha ön- ce gelenler de ya bir operasyon, ya da te- rör örgütü tarafından yapılan bir baskı- mn ertesinde yolunu düşürmüştü buraya. Oysa şimdi yaşamın kendisini gözleye- cek, kadınlann sorunlannı bizzat kendi ağızlanndan dınleme olanağını bulacak- lardı. Bir gün önce "Siirt'teki kadın kurul- tayı"nı konu alan bir televizyon progra- mma katılmış Havva Hanım da gazete- cilerle aynı uçaktaydı. Uçak. Siirt Hava- alanı'na iniş için alçaldığmda Havva Ha- nım yerinde duramaz oldu. Yakınlann- dan ve hemcinslerinden nasıl bir tepki alacağını merak ediyordu. Bozuk Türk- çesiyle "Bir daha televizyona, gazetetere çıkmaknu,tövbelerolsun"diyen Havva. uçaktan iner inmez etrafı sanldı. Kimisı Kürtçe "Neden şunu da söylemedin?" ya da "Niye bu lafi ettin ki, ne gerek vardı?" diye eleştirirken kımısi de hararetle öpüp kutluyordu. Havva. Siirt'ten seçilmiş sıradan bir örnekti. Ama yıne de şanslı sayılırdı. Çünkü onun bir eşı ve işı vardı. Oysa şehrin dış mahallelerinde birçok kadın eşıni terör nedeniyle ya dağda ya da dağ- dakilerin düzenlediği saldında yitirmiş- ti. En azından kuması yoktu ve çalışacak bir işi vardı. CHP11 Başkanı Mervan Bilek'ın evin- de yardımcı olarak çalışan Havva'nın ko- cası da kendisi gibi çalışarak eve ekmek getiriyordu. Günübirlik işleri saymazsak Siirt'te kaç kadının kocası çalışacak bir tşe sahipti? Siirt'te devlet kapısında ış bulup ma- aş alan kendini varlıklı sayıyor. Bir baş- ka teze göre ise "devletten maaşalmayan da başka bir geliri olsa bile kendisini işsiz sayıyor". tkinci tez Siirt'in en eski yerel gazetesi Mücadele'yi tek başına yaşatan Cumhur Kıhççıoğlu'na ait. CHP'nin "Kadın Kurultayı"nda doğal olarak ka- dınlann dinlenmesi umuluyordu. Ancak fiziki koşullarbunaelvermedi. Küçücük spor salonunu dolduran kadınlann uğul- tusundan ve ses düzeninin yetersizliğin- den konuşan bir iki kadının neler söyle- diğini kendisi dışında kimse anlamadı. CHPGenel Başkanı DenizBaykalgel- diğinde ise kadınlar kürsüye çıkıp ko- nuşmak yerine. isteklerini yazdıklan kü- çük kâğıt parçalarını Baykal'a ulaştır- mak için birbirlerini ezdiler. Kurultay, güya kadınlann sorunlannı dinlemek Güneydoğu kadını kendi sonınlan için yapılan kurultayda, konuşmak yerine dileklerini küçük pusulalarla Ba> kal'a iletti. için yapılmıştı. Belki konuşamadılar ama hiç olmazsa yanm yamalakTürkçeleriy- le dileklerini yazdıklan küçük kâğıt par- çalannı Baykal'a ve milletvekillerine u- laştırmayı başardılar. Deniz Baykal, cebine doldurduğu not- lan akşam basının önünde açıp okudu. ll- ginçtir. kadınlann bir teki bile kendileri için bir şey ıstememis.. Kadınlann tama- mına yakını, ya kocasma ya da oğluna iş istiyor. Bazılan da kalabalık nüfusuna erzak yardımı yapılmasmı talep ediyor. Bu koşullarda kadınlann özel sorunlan- na çözüm istemesi, yöre için biraz lüks kalıyor. Işsizlik, bunun doğal sonucu ola- rak ortaya çıkan sefalet ve terör nedeniy- le zorunlu göçün yarattığı sıkıntılar ön- celikli olarak diğer sorunlann önüne geç- miş. Başta Evren Mahallesi olmak üzere zorunlu göçlerin oluşturduğu dış mahal- lelerde. her evde ayn bir trajediye tanık olunuyor. Her evde, bİT ya da birkaç kişi terör nedeniyle yaşamını yitirmiş. İki göz evde nerden baksan 10 nüfus yaşıyor. Va- li Osman Acar'ın yaptığı araştırmaya gö- re. çocuk ölüm hızı, yetişkinlerde görü- len ölüm hızının iki katmı aşıyor. Do- ğum kontrolü yörede neredeyse hiç uy- gulanmıyor. 20 yaşındaki genç kadınlar bile en az dört çocuk annesi olarak çıkı- yor karşınıza. Hastanelerde uzman doktor bulmak imkânsız. Pratisyen hekimlere düşen hasta sayısı 3 binin üzerinde. Bu neden- le bölgeye atanan hekim ve öğretmenler, bir yolunu bulup daha ilk senelerinde Si- irt 'ten kaçıyor. Köy okullannda öğretmen yokluğun- dan ders yapılamıyor. Şehir merkezinde- ki okullarda ise, yöre dışından gelen öğ- retmenler ya hiç gelmiyor ya da geldik- ten kısa bir süre sonra istıfa ve torpille ta- yin yolunu kullanarak Siirt'i terk ediyor. Siirtli öğretmenler kendi çocuklanna öz- veriyle eğitım vermeye çalışıyor. Ancak "sürgün" kararnameleri, onla- n da canından bıktırmiş. Bu yıl içinde Eğit-Sen üyesi 11 öğretmen başka illere sürülmüş. Öğretmenlerhaklı olarak; "Bu çocuklara ancak bizim gibi aynı sıkınbla- n yaşamış Siirtli öğretmenler egitim ve- rebilir. Ancak bizi de rahat bırakmryor- lar. Eskiden komünist diye suçlanırdık. şimdi de bölücü olduk. Oysa suç işlediği- mizi kanjtlayacak tek birfiilimizyok" di- ye serzenişte bulunuyorlar. Türkçe bilen kadınlann oranı erkekle- re göre hayli düşük. Vali Osman Acar'ın iyi niyetli girişimleriyle bu sorun aşıl- maya çalışılıyor. Ancak henüz yeterli de- ğıl. Kadınlara yönelik açılan Türkçe öğ- renme. halı ve kılim dokuma kurslan, biçki- dikiş ve diğer beceri kurslan, ola- naksızlıklar yüzünden henüz istenen dü- zeye erişememiş. Vali. yardım alabileceğini umduğuher kurumun kapısını çalmış. Ufak tefek yar- dımlar geliyor. Koç, Tekfen, Alarko ve Global Menkul Değerler'in gönderdiği 1 'er milyarhk yardımlar dışında bazı il- lerin müfrülüklerinden gönderilen yar- dımlar şaşırtıcı olduğu kadar da sevindi- rici. Kadınlann öncelikle Türkçe öğren- meleri gerekiyor. O nedenle Vali'nin ön- celikli talebi "adaptörlü radyo". Okulda öğrendikleri Türkçe, eve gidilince konu- şulmadığı için unutuluyor. Bunun önüne de, her kadına dağıtılacak birer adaptör- lü radyo ile geçilecek. Yöreye, ekonomik kalkınma için veri- len teşvikler heba olmuş. Dört duvar di- kiltikten sonra teşviği alan kaçmış. Alar- ko'nun meyankökü fabrikası da bir süre çalıştıktan sonra kapıya kılıt vurmuş. Bölgede üretim yapan tek bir özel sektör ve kamu kuruluşu yok. iindevebunu defedecekölcüde Müslüman olmayan unsurlarakarşı girişikn savaşey- lemleri oMuğu halde, Hizbullah örgütü ba- kımından cihat, örgütün dışında kalan Müslüman olan veya olmayan herkese karşı bir başka deyimle Hizbul-şevtana karşı girişikn saldın ve sabotaj e> lemleri- ni içermektedüf Iddianemede. Hizbullah'ın en önemli birimlerinden askeri kanada bağlı olarak çalışan icra bınmınin. sanrcılar ve silahlı militanlannın eylem yöntemleri ile ilgili olarak da şu bilgilere yer verildi: "En az iki kişi eylem için göreviendiri- Br. Bunlardan bir tanesi eylemi icra eden tetikcJdir. Diğeri yine silahlı olarak yakm koruma konumunda bulunur. Uygun hal ve koşul gerçekleştiğinde, >akın mesafe- den bir veya birkaç el ateş edilmek sure- tiyle eylem gerçekleştirilir. E> lemde kulla- nılan silahlar birim sorumlusu tarafından tenün edilirve daha önceden örgütün hüc- re evinde eyleme katüacak olan kişhe ve- rilir. Eylem sonrası bu silah- lar geri ahnır, başka bir ey- lemde kullanıldığında silah tespiüni güçleştirmekiçinte- tik iğnesi eğelenerek, mermi kovanı üzerinde farklı iz bı- rakması temin edilir. Yine aynı şekilde bu silahlann de- şifre olması halinde bir baş- ka bölgeye gönderilir, başka eylemlerde kullanüır. Eylem gruplannın kullandıgı bu si- lahlann değişik nitelikte ve çaptaolması, farklı özellikler taşımasının bir sebebi de. bu silahlann örgüt mensuplan tranndan birejsel olarak edinilmesi ve örgüte destek veren sempatizan gruplar ta- rafından sann alınarak hibe edilmesinden kaynaklanır. Bazı silahlardan. silah nu- marası ile, silah namlu nu- marasının farklı olmaması- nın nedenine geUnce, aynı çap ve marka silahlann de- şifre olmasının engeüemek amacıyla namlulannın de- ğjştirilroesinden ka> naklan- dtğı gözlenmektedirr PKKileçafaşma Hizbullah'ın askeri kanat eylemlerinin 1990 ve 1991 yılında PKK yandaşlanyla Hizbullah örgütü mensupla- n arasında kıyasıya bir si- lahlı mücadeienin başlama- sından kaynaklandığı belir- tilen iddianamede, mücade- lede örgütün bölünmesiyle ortaya çıkan menzil grubu- na karşı yürütülen silahlı mücadele ile birlikte günü- müze kadar süregeldiği be- lirtildi. DGM Savcılığı iddiana- mesinde, son olarak Hizbul- lah hakkında şu tespitlere yer verildi: "Hizbullah örgütünün a- maç ve gayesi, Doğu ve Gü- neydoğu Anadolu bölgele- rinde tran tslam Cumhuri- yeti'ni model alan İslami Kürt de\ leti kurmaktır. Böl- gedeki siyasi ve silahlı hâki- miyeti tesis ettikten sonra toprak talepli olarak devlet güçleriyle silahlı çanşma aşamasina gelinecektir ki, bu aşamaya henüz ulaşüma- mış bulunmaktadır. Dış kay- naklıyardım olayı henüz ka- nıtlanmamış bulunmakta- dır. Ancak dolaylı yoldan tran tarafından desteklendi- ği tahmin edilmektedir." SÜRECEK ÜZ YAZIIORHAN BİRGİT Başbakan'ın çağrısı üzerıne. hüküme- ti oluşturan üç partinın genel başkanla- n, pazar günü bir araya gelecekler. Tür- kiyegibi, koalisyon hükümetlen ıleyöne- •' tirn geleneği çok eskiye dayanmayan ul- kelerde, o koalisyonu oluşturan partile- rin liderlennin zaman zaman sorunlannı masa üzerine getirmelen her şeyden ön- ce aralarındaki uyumu pekıştirmek ba- kımından yararlıdır. Peki, pazar doruğunda ne konuşula- cak? Gündemi, öncelikle toplantı çağnsını .'. yapan kişınin saptaması, varsa diğerle- - rinin de bu gündeme eklemeler öner- mesi gerekir. , Ama pazar toplantısı için, çağrılılar- dan birisi önceden gündemle ilgili olarak b 'kırmızı ışık' yaktı. Ecevit, çalışma büro- , ları aynı bınada ve aynı katta bulunan ., BaşbakanYılmaz'atelefonlayadaoda- ' sına uğrayarak söyleyebileceğini, önce- ki gün toplanan DSP Grup Genel Kuru- 1 lu'nunbasınaaçıkbölümündevekürsü- ' den söylemeyi yeğledi. Milletvekıllenne, "Benim düşüncem şu: Uygun görürse- - niz, Sayın Başbakan'dan erken seçim •' konusunu önümûzdeki pazar günü ya- •? pılacak üçlü toplantının gündemine al- '. mamasınıricaedeceğim" dedi. Böylece, Anavatan Partılı bazı taktis- Pazar Doruğunun Gündemi yenlerin, boş bulunan sekiz milletvekil- liği için 'erken ara seçim'm gündemege- tirilmesi isteklen, resmi bir kimlik kazan- madan gündemden adeta düştü. Çün- kü, sadece DSP değıl; Demokratik Tür- kiye Partisi de Cumhuriyet Halk Partisi de öneriye sırt çevirmişlerdi. Anavatanlı taktisyenler, bir 'erken ara seçim' isterterken, boşalmış sekiz koltu- ğun yeni dağılımında partilerinin yanşı önde bitireceğı gibi bir inançtan yola çı- kıyorlar. Bu sekiz milletvekilliğinden iki- si, Kırşehir ve Bursa. ilki ANAP'lı Meh- met Ali Altın'ın, ikincisi DYP'li Abdülka- dir Cenkçiler'in ölümleri nedeniyle bo- şalmıştı. Altısı ise Anayasa Mahkeme- si'nin Refah Partisi'nin kapatılması ile il- gili karannın içinde, kapatmaya neden oldukları için TBMM üyelikleri düşürü- lenlerin oluşturduğu beş seçim bölgesi ile ilgili. Konya, Ankara '2', Şanlıurfa, Kocaeli, Rize. ANAP Genel Başkanı'nın kurmaylan, yapılacak bir ara seçimde RP'nin yerini alacak parti tam anlamı ile örgütlenme- den sağlayacakian üstünlük için, bir yan- dan da koalisyon programında bazı re- vizyonlan da gündeme getirmeyi ihmal etmiyorlar. Sekiz yıllık eğitım, Kuran kurslan ile ilgili Danıştay karannı gidere- cek yeni bir yasa teklifi ya da tasansı ve Bütçe Plan Komisyonu'nda eskimeye başlayan vergı reformu ile ilgili hükümet tasansında her gün biraz daha büyük delikler açma girişimlerini bir masanın üzerine sıralarsanız, ANASOL-D hükü- metinın ana kanadında, ya nefes darlığı başladığını ya da her türlü olasılıga kar- şı orta sağ partiler arasında en büyük oluşun bir ara seçim aracılığı ile seçme- ne onaylatılarak, bir erken genel seçim için TBMM'nin karar almasını sağlama- ya yöneldiğini fark edersıniz. Koalisyo- nun büyük ortağı, bu düşüncesinde hü- kümet içerisinde yalnız kalmış görünü- yor. O zaman, elbette MesutYılmaz'm ve yakın çevresinin değil, ama partınin ka- patılan Refah'ın seçmenleri için de bir li- man olaçağı düşüncesini taşıyan kimi "dört eğilimli" kökten gelen milletvekil- leri için, pazar günkü dorukta "ortaklar- dan" ödün ısteme önerileri gündeme getirmesi yolunda genel başkanlarına baskı yapılacak mıdır? Ben böyle bir ihtimali, fazla zayıf gör- mediğimı söylemek ıstiyorum. Demokratik Türkıye Partisi ve Cindo- ruk, hükümetin ekonomi politikasını saptayıp uygulayan bakanlardan sızlan- malannı, zaman zaman Başbakan'a mektup yazarak, demeçler vererek gün- demde tutuyorlar. Anavatan Partili mil- letvekillen arasında, bu sızlanmalara kar- şı, özellıkle Maliye ve Milli Eğitım gibi, gerçekten özveri ile çalışan, olumlu ya- pıtlar koymakta olan iki bakan şıkâyet- lenn başlıca hedefi yapılıyor. Hükümetin parlamentoya getirmiş ol- duğu vergi tasansı, tam bir caclılar yuma- ğı ıçine alınmak ısteniliyor. Banka faizle- rinden belirli ölçüde vergı alınmasını amaçlayan ve yürürlük maddesı 1997 olarak belırlenen yasanın, 1991'de çı- kartıldığı unutulmuş görünerek Bütçe Komisyonu'ndaki vergi reformu tasansı ile özdeşleştıriliyor. Türkiye'de hemen her işverenın değışmez bir ilke olarak uyguladığı asgari ücretle işçi çalıştırma ya davergi bordrolannda öyle gösterme geleneğinin neden olduğu kanamalar görmezden gelinerek bu kesım için ver- gi dışı tutulma önerileri birbirinı izliyor. Yazık ki bu önerilerde, vergi kaçırma sev- dalısı işverenlerin sözcülüklerıni kimi sendikalar ile olayın salt popülist yanını değerlendiren CHP üstleniyor. Rüştü Saracoğlu, kendisini Meclis'e taşıyan kanyerinı bir hamlede çızecek ölçüde gülünç bir yaklaşım ile vergi reformun- dan önce devletin harcamaya tövbe et- mesi gibi bir koşul ile Hazine açtğını ka- patacakformüllerönerebiliyor. Sekiz yıl- lık eğitimin yanı sıra, Anadolu liselerini düzene alan, öğretmen açığını kapatan ve öğretmenlere ek ödemeter getiren önlemleri ile Hikmet Uluğbay aydınlan- ma sevdalılarımızın, doğumunun yüzün- cü yılı nedeniyle daha yakından özlemi- ni duyduğu rahmetli Hasan Âli Yücd gi- bi yıldınlmak isteniliyor. Kuzum neler oluyor? Ellibeşinci hükümet için 'yerinde say' mı demek istiyor ana ortağın bir bölü- mü? Her şeye karşın, pazar doruğundan sağduyunun egemen çıkacağını ve ar- kasına Irak krizinde kimi çevrelerin hâlâ fark edemediği başarılı dış politikasmın sonuçlan ile ülke ekonomısinde rahatlık sağlayan hükümetin vaat ettiği reform- lar için kollan sıvayacağını umanlar... Dilerimyanılmayız... BIRBAKIMA SERVER TANİLLİ Bereketli Yağmurların Eşiğinde... Bir dava sonuçlandı; Refah Partisi kapatıldı ve ge- rekçeli karar da elimizde. Anayasa Mahkemesi'nin aldığı karann şurasına burasına takılabilirsiniz; ama bir nokta var ki, o ko- nuda bütün açıklığıyla tavnnı gözler önüne sermiş- tir: Cumhuriyet'in degerieriyle demokrasi ve laiklik bir bütün oluşturur; etle tırnak gibi birbirine bağlıdır bunlar. Cumhuriyet'in değerlerinden soyutlanmış bir demokrasi anlamsızlaşır; laiklik ise, demokratik Cumhuriyet'in "onsuz olmaz" koşuludur. Çağdaş tarihimizin en büyük gerçeği budur. Yüksek mahkeme, veciz bir dille şunu da söyiü- yor: "Demokratik yaşamı tehdit eden, ondan yok- sun kalmaya yol açacak eylemlere girişen veya bu tür amaçlan taşıyan siyasal partilerin kapatılması doğal karşılanmalıdır." Yani? Yani, demokrasilerin kendilerini savunma haklan vardır. Hiç gizlisi saklısı yok olanbitenin: Refah Partisi, Cumhuriyet'in değerlerine karşıydı; demokrasiye as- lında inanmıyor ve bir araç olarak bakıyordu; laiklik ise, dışardan getirilmış bir meta idi gözünde, gâvur icadıydı. Öyle değil de, tersine tek bir eylemini gösterebilir misiniz? Eline iktidar fırsatı da geçti; yaptığı ytğtnla abuk- sabuk işi, bugün özeleştiri mertliği gösterenler açık- ça dile getiriyorlar. İyi de ediyorlar. Profesör Bülent Tanör'ün, Milliyet'te çıkan 25 Şu- bat günlü söyleşisindeki şu hatıriatması da kulaklar- da küpe olmalıdır: "Siyasal Islamcılar, 'Bu düzende kendimize yer açmak istiyorsak, nerede hata yap- tık' sorusunu kendilerine sormalıdırlar." Refah Partisi'nin açığı, bağlı olduğu dünya görü- şünden, ideolojisinden geliyordu: Islamcı hareket, Cumhuriyet'i kuranların karaıiı adımlan karşısında gerileyip sinmiş; çok partili dönemde yeniden başı- nı kaldırdığında, Cumhuriyet düşmanlığıyla ortaya dökülmüştür. Gündeminde "vicdan özgüriüğü" di- ye bir sorun yoktu; çünkü, Cumhuriyet bunu sağla- mıştı insanlanmıza. Ama onun Medeni Kanunu'yla, eğitimiyle, bütün ilerici kurumlarıyla, en başta da la- ikliğiyle tasfıye edilmesi gerekiyordu. Bu silaha sanlmıştır hareket. Necip Fazıl'ın ünlü Büyük Doğu'sunöan günümü- zün şeriatçı takımının gazetelenne kadar bir gözden geçiriniz, aynı temadır; aynı Cumhuriyet düşmanlı- ğıdır göreceğiniz. Bir toplumda laık-antilaik çelişmesi hiçbir zaman temel çelişme değıldir; Refah Partisi sayesinde öy- le olmuştur. Böylece, ülkenin siyasal ve sosyal gün- demini değiştirmiştir ki, yaptığı en büyük kötülük budur. Şimdi, Kürt sorunundan emek sorununa ka- dar, üzerinde duımamız gereken asıl ana davalan ye- niden gündemde hak ettikleri sıralara çıkarmak gi- bi bir görevimiz var. Bunu gecikmeden yapmalıyız. Refah Partisi'nin getirdiği hiçbir olumlu miras yok- tur, getireceği de yoktu. Kapatılmasıyla olumlu ge- lişmelerin kapısını açmak mümkündür; açılacaktır da. Anayasa Mahkemesi'nin, Türkiye'de politikaya, giderek demokrasiye çizdiği sınıriann "terbiyetkâri", yani eğitici bir rol oynayacağına inanıyorum. Şimdi yeni bir dönem başlamıştır. 21. yüzyıla iki kala, gecikerek de olsa kimi büyük doğrulann altı çizilmiştir. Yeni şeyler söylemeliyiz artık. Refah Partili kadrolann yapacağı ne olabilir bu sü- reçte? ınsanlann, bir anda değişmesi mümkün değildir elbette. Ama insanlar değişmez diye de bir kural yoktur. "Şam yolunda erme"ye inanırım; yaşam, kendini dayatır, kabul ettirir sonunda. Cumhuriyet'in temel felsefesine bu kez saygı du- yarak, demokrasisine ve laikliğine sahip çıkarak, bü- yük siyasal ve sosyal davalann çözümünde rol al- malıdıriar onlar; bu yeteneği göstermelidirler. Yeni dönem, bir sınav dönemidir de. Yalnız onlar için değil, öteki partiler için de. Özellikle sosyal demokratlarımız, bir silkiniş içine girmeli ve sosyal demokrat sıfata gerçekten lâyık ol- malıdırlar. Onlann yanı sıra, sosyalist partiler, dağı- nıklığa ve kendi aralannda didişmeye son vermeli- dirler. Örnek olması gerekenler başta onlardır. Yollan asıl açacak olanlar da onlardır. Türkiye'de, yeni bir yüzyılın eşiğinde, büyük bir uyanışın tomurcuklandığını görüyorum; ağaçlann çi- çeklenişi yakın olsa gerek. Tıpkı, Melih Cevdet An- day'ın dediği gibi: "Kim bilecek... kapalıkutu /Ama bulut, yağmur bulutu I Gelir karanr nerdeyse I To- hum altta nefes nefese I Kulağı gök gürültüsünde." Bereketli yağmurların eşiğindeyiz sevgili okurla- rım. Havadan sezinlemiyor musunuz? Diyarbakır'da yargılanacak Hava korsanının üüsorgusu sürüyor ENVERSEVtŞ DtYARBAKIR-THY- nin Adana-Ankara sefen- ni yapan RJ-100 tipı 'Ga- ziantep' adlı uçağını kaçı- ran hava korsanı Mehmet Dağ'ın Dıyarbakır Emni- yet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesı'ndeki sorgusu sürüyor. Bakırköy Ruh ve Sinir Hastahklan Hastanesi'nde tedavi gör- düğü belırlenen Dağ'ın, birkaç gün içinde savcılı- ğa çıkanlacağı ve ağır ce- za mahkemelerınden bi- rinde yargılanacağı açık- landı. Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okan. Mehmet Dağ"ın Kütah- ya'da 1986 yılında askerlı- ğini yaparken uyuşturucu kullandığını ve Bakırköy Ruh ve Sinir Hastahklan Hastanesi'nde 6 ay tedavi gördüğünü söyledı. Okan, Dağ'ın tedavi gördüğü hastanenın depo- sunda 60 adet uyuşturucu özelliği bulunaa morfin tüpünü de çalıp kullandı- ğını belirtti. Dağ'ın, uçağa binme- den önce kumar da oyna- dığını söyleyen Emniyet Müdürü Okan, "Kumar oynadığı arkadaşlanna ar- tık doğru yola gireceğini söylemiş. Buzdolabtnı sa- tarak eline geçen paramn çoğunu da kumarda kay- betmiş. Cebinde son kalan parayla da uçağa binmiş" şeklinde konuştu. Bu arada. hava korsanı Mehmet Dağ. dün basın mensuplanna gösterildik- ten sonra kontrol edilmek üzere Diyarbakır Devlet Hastanesi'ne götürüldü. Dağ, iki polis eşliğinde araca bindirildiği sırada kendisini görüntüleyen fo- to muhabirlerine ve kame- ramanlara yalruzca el sal- lamakla yetındi. Dağ'ın, sorgusunun ardından Di- yarbakır Ağır Ceza Mah- kemesi'nde yargılanacağı öğrenildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle