23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
27ŞUBAT1998CUMA CUMHURİYET KULTUR SAYFA: Steven Spielberg'in 4 dalda Oscar'a aday son filmi 'Amistad' bugün gösterime giriyor Siyah güzeldir!Son 20 yılda. sinemayı çocuksulaştıran Hollyvvood kuşağının başını çeken, genel- de her filmi gişelerden ses getiren, ünlü ve usta yönetmen Steven Spielberg, 3 yıl ön- ceki 'Schindler'in Listesi'nden sonra, bir sürelığıne "Jurassic Park', 'Kayıp Dünya' benzeri sırk cambazhklanna, panayır eğ- lencelerine ara vererek yine esaslı bir ko- nuya, 19. yüzyılın ABDsindeki demİTbaş sorunlardan, insanlığın hep yüz karası ola- gelmiş köleliğe el atıyor 'Amistad'da. En iyi yardımcı erkek (Anthony Hop- kins), kamera (Janusz Kaminski). müzik (John VVüTiams) ve kostüm (Rırth Carter) dallannda Oscar'a aday gösterilen 'Amis- tad', geçen yûzyılda köle tüccarlannca ha- bıre kınk-dökük gemilere doldurulup zin- cirlere vurularak ve her türlü baskı, zu- lüm, eza ve cefaya maruz bırakılarak Af- rika"dan Yeni Dünya'yataşırup satılan ka- raderilı insanlann özgürlük mücadeleleri- nı görûntülere döküyor iki buçuk saat sü- resince. 1839"da. Küba açıklannda köle ticareti yapan tspanyol bandıralı La Amistad ad- lı bir geminin ambarlanna konserve gibi tıkılmış 50 kadar Afrikalı. Sengbe (Dji- mon Hounsou) adındaki sınm gibi bir zen- cinın önderliğinde başkaldırarak gemiyi ele geçirir. özgürlük aşkıyla. Amaçlan Af- rika"ya, köklerine dönebilmektir. Sağ bı- raktıklan iki tspanyol: gemicilikten, de- nizcilikten hiç çakmayan, yalan dolan. fit- ne fesat bilmeyen. alabildiğine doğal bu yalın doğa adamlannı oyuna getirir. Özgürlüğe doğru yelken açûklannı zan- neden köleleri taşıyan La Amistad, sürek- li aynı yörede dolanır durur ve sonunda Amerikan donanmasına ait bir gemi tara- findan zapt edilır Connecticut yakınlann- da. Dillerinden kimsenin çakmadığı gari- ban Afrikalılar. Ispanyol mürettebatı öl- dürmek suçundan mahkemeye çıkanlınca, iki kölelik karşıtınca (SteDan Skarsgard, Morgan Freeman) bulunan genç bir avu- kat Roger Baldwin (MattnewMcConaug- hev) üstlenir savunmalannı. Afrikalı köle- Amistad Yönetmen: Steven Spielberg / Senaryo: David Franzoni / Kamera: Janusz Kaminski / Müzik: John VVilliams / Kostüm: Ruth Carter / Oyuncular: Djimon Hounsou, Matthevv McConaughey, Morgan Freeman, Anthony Hopkins, Nigel Hawthorne, Pete Postlethwaite, Stellan Skarsgard, David Paymer, Anna Paquin, Tomas Milian /1997ABD(UIP) lerin davası. yenı bir seçim kampanyası- nın öncesindeki eyyamcı ABD Başkanı Martin Van Buren (Nigd Havrthorne) 19. yüzyıl Amerikan adaletinın temellennı sarsan bir davaya dönüşür giderek. Danışmanının (Tomas Milian) yönlen- dirdiği, daha çocuk yaştakı Ispanyol Kra- liçesi 2. Isabella (Anna Paquin) da, ABD'yle Ispanya arasındakı eski bir an- laşmaya dayanarak kölelerini geri iste- mektedir bu arada. Avukat Baldvvin sa- vunduğu Afrikalılan özgürlüklerine ka- vuşturmada son çare olarak hukukçu, ay- dın kişiliğıyle tanınan, köşesine çekilmiş, eskı başkan John Quinc> Adams'a (Ant- hony Hopkins) başMiracak ve davaya ağır- lığını koyan Quincy Adams da Afrikalıla- nn özgürlükîerini kazanmaları uğruna. Amerikan anayasa mahkemesinde savun- maya koyulacaktir... Afrika kökenli Amerikalı tarihçilerin yazdıklanna dayanan. David Franzoni im- zalı. 'çahnn" olduğu ıddıa edilen. sağlam bir senaryodan çekilmiş bu son Spielberg filmi, geçen yüzyıldaki özgür beyaz m- sanlarla kara denli kölelen. köle ticareti- nin sürdürüldüğü gemi- deniz manzarala- nnı, mal- mülk sahibi. varlıklı üst smıflar- la halk tabakasından insanlan, özgür- lüğe, eşitliğe inanmış, aydın, geniş ufuk- lu. hoşgörülü ABD başkanlanyla çıkarcı, dar görüşlü, kirlı başkan müsveddelerini, savcı ve avukatlann gösten yaptığı mah- keme salonlannı, tspanyollan, Ingilizleri, Amerikalılan karşımıza getiriyor. Resmi tarihin yazmadığı gerçeklere yaslanarak kölelik yanlılanyla karşıtlan- nın dramatik mücadelesini aktarmaya so- yunan. 'Hol!ywood'un aranyumurtlayan' yönetmenı Spielberg, görsel bakımdan da dört dörtlük bir düzey tutturduğu 'Amis- tad'da bir kez daha yediden yetmişe her kesimden seyirciyi etkikyen. yağ gibi ka- yan, sürükleyici bir epik kotarmış. Başta birer mal gibi görülen Afrikalı kölelerin davasmı bir insanlık sorununa çeviren fil- min bakış açısı, baştan itibaren kölelerden ve özgürlükten yana. Ancak genç avukat Baldwin'in tüm çabalanna karşın kölele- rin lehine karar veren mahkemenin kara- n, köleciliğin yaygın ve geçerli olduğu Güney'den zılgıtı yiyen, perde arkasında- ki güçlerin kukla gibi oynattığı eyyamcı ABD Başkanı Martin Van Buren'in 'yu- kaıthn' vetosuyla, bir kez daha görüşül- meküzere yüksek mahkemeye yollanır ve denizde soykınm yapmakla suçlanan Af- rikalı özgürlük savaşçüannın davası, gide- rek başkanlann davasına dönüşür. Zincirlere vurulmuş Afrikahİara, gemi- de aç bırakılarak, kırbaçlanarak hatta de- nize atılarak yoğun işkence ve zulmedil- diği bölüm gibisinden etkileyici sahneler içeren 'Amistad', 200 küsur >Tİlık ABD ta- rihinin geçmişine gömülmüşkimi gerçek- leri yansıtan, birtakım kamera cambazlık- lanna, biçimci üslup numaralanna yüz vermeyen, klasik, yalın ve son derece ger- çekçi anlatımıyla, Spielberg sinemasının son dönemdekı yüz akı fılmlerinden biri kuşkusuz. Alışılrmş deyişle, yoğun acüarla, ıstı- raplarîa dolu bir yolculuğa çıkmış La Amistad gemisiyle ve taşıdığı karaderili 'malzemenin' epik öyküsü aracılığıyla se- yirciyi 184O'lı yıllara doğru şöyle bir sa- vuruyor Spielberg, iki buçuk saatliğine. Spielberg'in her zamanki ekıbindcn bes- teci John Williams'ın müzikleri, Janusz Kaminski"nin görüntüleriyle de değer ka- zanan 'Amistad', yönetmenin sözleriyle 'bûtün ırklardan ve bütün uhıslardan olan insanlann mutlaka bilmesu seyretmesi ge- reken dnsten bir öyküyü' anlatan, usta işi birepik. Oyuncu kadrosundan genelde göz doyurucuperformanslar alan Spielberg'in özgürlük üstüne bu son fılminden geriye kalan kimi görüntülerin zihninize kesinkes nakşolacağını şimdiden ileri sürebiliriz. Yüz milyon dolarhk böcelder"Totall Recall", "Robo Cop'\ 'îJeme! lçgüdü", u Sh6wgirİs" gibi yakın dö- nemin namh filmlerinin be- cerili yönetmeni ve yaklaşık on yıldır Hollywood'a postu sermiş olan 'Uçan Hottanda- h' Paul Verhoeven yine iş ba- şında! Bir kez daha yoğun özel efekt bombardımanına tutulacağımızı bile bıle gidip seyrettiğimiz "Starship Tro- opervYüdız Gemisi Askerte- ri", alışılmış anlamda bir bi- limkurgu filmi olmaktan çok, çizgi roman basitliğin- de tezgâhlanmış. bilgisayar ağırlıklı görsel efektlerden geçilmeyen, şenlikli samatalı ama çok kanlı bir video oyu- nu eğlenceliği. Sivillerin pek adam yerine konmadığı. ancak asker sını- finın hakiki yurttaş sayıldığı, 24. yüzyılın 'mutlu faşist dünyasında' geçen "Yıldız Gemisi Askerteri''nın ilk ya- nsı. birtakım güzel kızlarla sağlıklı oğlanlann kınştırdı- ğı bir gençlik-kampus filmi gibi. • Derken zorlu bir askeri eğitimin aşamalanna tanık olduğumuz "Yıldız Gemisi Askerleri"nin ikinci yansıy- sa bilgisayar oyunu izlenimi uyandıran dehşetengiz bir uzay savaşına dönüşüyor. Bilimkurgunun tanmmış ya- zarlarından Robert A.Hein- lein'in 1959'da yayımlanmış bir romanından epeyce de- ğiştirilerek sinemaya aktanl- mış film, yönetmen Paul Verhoeven'e de bilimkurgu türü ve klişeleriyle, genç kahramanlarıyla dalga geç- mek fırsatını vermiş doyası- ya, hamasi bir vatan millet, dünya muhabbetiyle kanşık. Bütün uluslann bir fede- rasyon çatısı altında birleşti- ği 24. yüzyılın dünyasında. daha okuldan mezun olur- ken, pjlotluğu kafasına tak- mış, yanıp 'tutuş'tuğu kız Carmen (Denise Richards) uğruna federasyon ordusuna katılıp uzay piyadesi yazılan genç Johnny Rico'nun (Cas- per Van Dien) öyküsünü naklediyor "Yıldız Gemisi Askerleri". Okul yıllanndan beri Rico'ya sınlsıklam âşık, kaslı güzel Dizzy (Dina Me- yer) de, Rico için piyade oluyor bu arada. Uzaydan gelen hamambö- ceğiyle örümcek arası, dev böcek-yaratıklann dünyayı tehdit edici saldınsı üstüne, federasyon ordusunun dev böceklerin ürkütücü gezege- nine yaptığı. 2. Dünya Sava- şı'nın büyük çıkarma hare- kâtlannı hatırlatan saldınyı aktaran filmde, alışılmış Hollyvvood yapımı savaş filmlenndeki kötü Nazilerin ya da Japonlann yerini, bin- lerce kannca gibi kıpır kıpır kaynayan korkunç canava- nmsı böcekler almış bu kez. Kışkırbcı fantastik Oscar'a aday, bilgisayar ağırlıklı, ustalıklı özel efekt- lerle bezeli, son derece kan- lı, şiddetli sahnelerle dopdo- lu, yer yer grotesk ama ilgı- siz de kalınamayan bir spek- takle de dönüşen filmde vahşet, dehşet. kan gırla gi- diyor. Çocuksu bir çizgi roman yaklaşımı ve beylik bilim- kurgu gerilimıyle, başansız oyunculuklarla, uçan kaçan, savaşan, irkilticı dev böcek tasanmlanyla, faşızan içeri- ğine karşın, şaşırtıcı, hatta zaman zaman ilginç bilim- kurgusal bir fantastik düze- yine erişiyor "Yıklız Gemisi Askerteri". Her ne kadar bir Fransız eleştırmenın yakış- tırmasıyla, birkaç yüzyıl ^omjsı gelecekteki dünya tjftfBsunun sinema merkezi tarafından çektirilmiş, askeri bir moral ve propaganda fıl- mi duygusunu uyandırsa da. antolojilere girecek türden, kimi ilginç bölümler de ba- nndıran "Yıkhz Gemisi As- kerleri'', türün meraklısının iflahını kesebilir, görkemlı bir örnek.iînıİJıırton'un "Mars Attacks"ı gibi. türe çalımlı bir nazire vapmaya girişmİ!) V'erhoeven'ın. To- tall Recall'la Robo Cop'tan oluşan uzay üçlemesinı ta- mamlayan, taşlamadan paro- diye yol alan bu ürkünç fan- tezisi, tartışmalara açık bir üstün yapım. Hollyv/ood'un malum böcek fobisini kötü uzaylı(lar) takmtısıyla alla- yıp pullayarak had safhada bir şiddet öğesiyle önümüze süren bu kışkırtıcı fantastik; türün tiryakilerine önerilir. Yıldız Cemisi Askerleri Starship Troopers / Yönetmen: Paul Verhoeven / Senaryo: Ed Neumeier, Robert A. Heinlein'in romanından / Kamera: Jost Vacano / Müzik: Basil Poledouris / Oyuncular: Casper Van Dien, Dina Meyer, Denise Richards, Jake Busey, Michael Ironside, Patrick Harris, Patrick Muldoon /1997 ABD Yeni bir yönetmenin kıvamı tutmamış, özentili ilk filmi: 'Kanşık Pizza' 'Pulppizza'sinemalarda...Çağdaş bir grafik zevkini yansı- tan tanıtma yazılannın ardmdan. aynadaki görüntüsüne hayran hay- ran bakıp taranarak kendine gaz ve- ren: ufak tetek, çelimsiz pizza da- ğıtıcısı Murat'ın (Olgtın Şimşek), 'Kimim lan ben' monoloğuyla baş- lıyor "Kanşık Pizza". 25 milyon ay- lığa talün eden ama hayal dünyasi zengin, başmda kavak yelleri esen, kendi halinde, halktan bir delikanlı bu pizzacı Murat. 'Onlar'dan biri olmadığınm farkmda, yine de kah- raman olmarun dayanılmaz çekicı- liği kıpraşıyor delifışek gönlünde. Masum bir kurban ya da sevimli bir çağdaş Keioğlan havasındaki Mu- rat'm aynaya bakarak (seyirciye) "Birilerinin diğerlerini eğlcndirme- si lazun" deyişiyle rengini baştan i- maeden fılmin sürprizlere gebe öy- küsünün, her an geliyorum diyen gırgır şama- ta atmosferi, aslmda son yıllarda seyrettiği- miz, Qnentin Tarantino'nun başını çektîği bir- takım yeni kara film çeşitlemelerinden hiç de yabancımız değil. Emel adlı şuh kadının (MeltemCumbul) da- vetkâr çekiciliğine kapılıp parayı beklerken usulca daireye sûzülen, kapı aralığmdan bir odadaki yatan birinin (bir cesedin) ayaklarını da kaşla göz arasmda kesıveren merakli piz- zacırun başına aniden çıkardığı tabancasını da- yar pyunbaz ve esrarengiz kadın. Silah zoruy- la Murat'ı bir iskemleye bağlayan Emel, bir- dcn eli, koru, ayağı bağlı ve büyük olasılıkla da bakir gcnci okşayıp öpmeye, ısırmaya baş- lar derken. Tam 'pizzacı fantezisi* kızışırken Emel'in, ansızın çalıveren bir telefonla, kapı- yı bacayı, iskemlede bağlı Murat'ın üstüne ki- litkyip dışan çıkmasmdan sonra, bağlanndan zarzorkurtulan pizzacımız korku ve telaş için- de, mutfak balkonundan kaçmayı dcner. Yar- dım haykınşlannı işiten, karşı aparrmandaki besili bir zamane veledine kanıp yangın mer- divenine ulaşarak canını kurtarmak amacıyla inanılmazbir cambazlığa kalkışır, bilmem kaç kat yükseklikte. Binbir güçlükle, düz duvara yapışmış bir örümcek adam gibi, yeniden eve tırmanır ve kendini tekrar ıskemlesine kuzu kuzu bağlar, Emel'in dönüşünü yükseklerde ölümcül akro- basi yaparken gören Murat. Başlıca motivas- yonu, tüm dini imanı para olan, su içercesine ateş ederek adam öldüren bu tehlikeli ve sek- si kadının tutsağıdrr artık. Hakaret, tokat eşli- de, sürekli ölüm tehlikesi altmdaki tutsak pizzacınm istemeksizin kanşüği bu kanşık mafya hesaplaşması serüveninde daha karşı- laşacağı şaşırtıcı dururnlarbitrnerniştirveakıl- lan hep suça çalışan, ortakhktan öte. birlikte, sıkı dost takilan, biri cin gibi, öteki kütkafa, uyanık. modern bitirim Kenan (Erkan Tasdö- ğen) ve delikanlı raconu kesen Celal (CemÖz- er) adlanndaki, yeraltı dünyasından birbirleri- ni tamamlayan iki gözü kara kafadar kabada- yı daha devTeye girecektir... Belgesel, reklam filmi yönetmeni olarak adını duyurup Orhan Atasoy'un "GemBer", Mirkelam'ın "Her Gece", Demet Sagıroğ- lu'nun "Arnavut Kaldınnu'' gibi klipleriyle tanınan Umur Turaga>r 'm, iki genç sinema ya- zannm (Tamer Baran'la Uygar Şirin'in)ortak senaryosundan çektiği ilk uzun filmi "Kanşık Pizza", belirgin biçimde son dönemin moda- sı. Tarantino filmlerinden kaynaklanan etkile- K a r ı s ı k P i z z a Yönetmen: UmurTuragay/ Senaryo: Tamer Baran, Uygar Şirin / Kamera: Pgtrice Marchetti / Müzik: pmer Ahunbay, Hakan Ozer / Oyuncular: Olgun Şimşek, Mettem Cumbul, Cem Ozer, Erkan Taşdöğen, Sait Ergenç, Ali Sürmeli, Beysun Gökçin / 1998 Türk filmi (WB) re, esinlenmelere fazlasıyla açık, hatta yer yer taklit Lzlemmı veren, sürekli eğlenceli ve esprili olmaya çalışan,ortamalı bir gerilim dene- mesi. Baştan sona çeşitli filmleri ve sahneleri sürekli çağnştıran "Kanşık Pizza". genelgeçer kalıp- lara uygun tezgâhlanmış, 'alatın1 - ka bir kolaj' havasmda seyreden, renkli kılınmış bir eğlencelik sayı- labilir. Dayanılmaz erkek. yenilmez kahraman düşleriyle yüreği pır pır eden ama gerçekte tehlikeyle yüz yüze kalınca korkup pısan genç pizzacı Murat, orospu lafını duy- du mu nevri dönen, sonundaemel- lerine nail olan, dengesiz, gıcık, çekici kadm Emel ve çağın geri- sinde kalmış eski kuşak babalann ayağını kaydınp suyun başmı rut- maya soyunan, hayatlan hep namlnnun ucrnı- daki iki can dostu kabadayıyla suç âleminin öteki üyelerinin çevTesinde gelişiyor "Kanşık Pİ2za". Eğer fazla ince eleyip sık dc4cumadan, öykünün bir yerden sonra manüğı fılan iple- meyişine aldırmazsanız, gırgır. şamata, eglen- ceyle kanşık kotanlmış bu kapalı mekân geri- lim- polisiye serüven çeşitlemesinden yer yer tat aiabilirsiniz. Zaten sona doğru sökün eden 'Maksat muhabbet obun!' adlı şarkıya nazire yaparcasına, sanki amaç 'görfintü tempo şen- lik, şiddet,mizah dolsun, eğiencetik fDm obun' yaklaşımıyla gerçekleştirildiğı açık seçik or- taya çıkıyor giderek bu özenti fılmm. Anlaşüan bu sabun köpüğü gibi, hafıf, uçu- cu ve komik filmi çekerken seyirci>i eğlendir- meyi amaçlamış yaratıcılan da epeyce dalga- lannı geçmiş ve eğleranişler besbelli. 'Para, gfiç, dnayet ihanet, matytı' ağıriıkh, sonucta bir çırpıdâtüketilip unutuİuveren "KanşdtPİz- za", o çok beylik deyişle, hoş ama içi boş bir eğlencelik, özetle. Kimi mantık kusurlan, de- vamlılık hatalan içermesine, Murat'ın örümcek adamlığa özenerek balkondan kaçmayı denedi- ği, yama gibi kaçtntş, ekleme heyecan sahne- lerine karşın rahathkla izlenen, önemsiz ama abcı, işlekbirilk film denemesi sayıiacak *K»- nşık Pizz«''nın görüntüleriyle müzikîeri idare ediyor, ancak oyunculuk pek göz doldurmu- yor. Yeteneklerini yeterince göstermek firsatı bulamayM Olgun Şimşek'le,her ne kadar Brn- ce \VUSs'den ödünç alınmış bir şekılde, bağnş çağnş, gümbür gümbür ateş etse de. kaba saba ama sıcak, sıradışı bir tetikçi kompozisyonu çizdiği söylenebilecek Cem özer'in dışmda. 13 KEDIGOZ VECDt SAYAR Hangi Kültiir? Hangi Tanıtım? VKedinin sorduğu sorunun münasebetı görüyor musunuz? Cumhuriyetimizin kültiir politikasından V\\ su olanlar var galiba... Oysa, bizim anlı şanlı "resmi" bir kültürümı var. Kim demiş, kültür politikamız yok diye?.. Iktidarlar değişir, ama bu kültür hiç değişmez.. Değişmez de, her niyete yenen muz misali, ki- \ şiden kişiye tanımı deöişir bu kültürün. "* Kimine göre, "Türk-lslam sentezi", kimine gö- re Batı modeline göre biçimlenmiş, katıksız bir' "Cumhuriyet kültürü"... Bu kültürün, nasıl bir kültür politikası sonucu1 biçimlendiğini anlayamayanlara anlatalım. Halkın kültür düzeyinin yükselmesi için hiçbir' önlem almaz bu politika (işine gelmediğinden ol-" sa gerek). Devlet televizyonu, özel kanallarla ay-' nı seviyesizliği tutturmak için çaba gösterir, okul-, larda sanatın, kültürün esamesi okunmaz; ama - bir yandan da "Türkiye'yi baştan başa opera ile, donatacağız" diye demeçler verilir. Popülizmle Jakoben kültürün kol kola girdiği, acayip bir "ekletizm"öir bu, örneği dünyada ol- mayan. Tabii, böyle bir kültürün dünyaya tanıtılmasr pek kolay olmaz. Kimi zaman, kültürümüz salt Osmanlı kültürü1 ile tanıtılmaya çalışılır, kimi zaman tüm gelenek- sel değerlerimiz rafa kaldınlır, 'derin' devletin kay-' gılarından ötürü... Türkiye'nin dünya kültür piyasasına sunabile- ceği nice degerli sanatçı ve grup var. Onlara des- tek olmak yerine, Bakanlık bürokrasisi ile ilişki- , lerini iyi tutmakta pek mahir bazı sanat erbabına' destek olmayı seçer bu bürokrasi. ••• ,;', Kültürünü tanımlayamayan bir ülkenin, bu kül-,,, türün tanıtımını yapmakta zorlanması kuşkusuz şaşırtıcı değil. Ama, allahtan bu işi tek başına yapan sanat^ çılarımız var. Ve de, yukanda sözünü ettiğim ge- nel yaklaşımı benimsemeyen, kültürümüzü hak. ettiği düzeyde tanıtmaya çalışan diplomatları- mız... Geçen hafta, kuyrukları havada dolaştı Parisli •, Türk kediler. Bir nedeni, Demirel'in ziyareti ne-'' deni ile Champs-Elysee'nin Türk bayrakları ile donanması ise (böylece gizli kalmış milliyetçi' duygulanmızla tanışmış olduk), bir başka nede- ni de, Fazıl Say'ın Louvre Oditoryumu'nda ver-! diği, dakikalarca ayakta alkışlanan konseri idi. Tanşuğ ve Erel Bleda'nın, büyükelçilik konu- tunda verdikleri davette, Fazıl Say'ın verdiğı mi- ni resital, katılan yabancılara ve Türklere, "Işte böyle tanıtılır Türk kültürü" dedirtiyordu. Hele, Hüseyin Sermet'le birlikte yaptıklan doğaçlama unutulur gibi değildi. Kedi sözü dinlemektense, yanlış yaprnayı,yeğ-^ ı leyen bürokratlanmız dinleyebilselerdi keşke Fa- zıl Say'ın "ragtime"a uyarladığı, Mozart'ı (Türk' Marşı), Dede Efendi'yi (Gülnihal)... Hele, Âşık Veysel'e adadığı "Kara Toprak", Türkiye'den de . (her şeye, en başta devlete rağmen) bestecı ye- tişebileceğini kanrtlıyordu dosta, düşmana. Ve de, nasıl aynı zamanda hem ulusal, hem de ev- rensel olunurmuş bir güzel gösteriyordu. ı ÇASOD ödülleri 'Masumiyet Hn oyuncularının Kültür Servisi - Çağ- daş Sinema Oyunculan Derneği (ÇASOD) tara- fından her yıl venlen " 1997'nin En İyi Oyuncu Ödülleri" sahiplerini buldu. Derya Alabora, Haluk Bilginer ve Güven Kıraç ödüle değer görül- dü. Sunuculuğunu Kor- han Abay'ın üstlendiği ödül töreninin düzenlen- diği geceye, Türk sine- masının önemli isimleri de katıldı. Tijen Par, Atilla Dor- say, Prof. Dr. Zafer Do- ğan, Tuncer Cücenoğlu ve Mahinur Ergun'dan oluşan seçicı kurul "1997'nin En l>i Oyun- culannı"; Nilüfer Açıka- hn (Deniz Bekliyordu), Ayla Algan (Ali), Derya Alabora (Masumiyet, Solgun San Bir Gül), Mehmet Aslantuğ (Ak- rebın Yolculuğu). Haluk Bilginer (Nihavend Mu- cize, Masumiyet. Usta Beni Öldürsene), Halil Ergün (Hamam). Güven Kıraç (Masumiyet), Tuncel Kurtiz (Çökert- me, Akrebin Yolculuğu. Usta Beni Öldürseneı. Lale Mansur (Nihavend Mucize). Güler Ökten (Ali).L'ğurPolat(BırEr- keğin Anatomısi). Şerif Sezer (Hamam). Şeb- nem Doğruer Tacal (De- niz Bekliyordu), Şahika Tekand (Akrebin Yolcu- luğu) ve Deniz Uğur'un (Bir Erkeğin Anatomisî) yer aldığı adaylar arasn- dan seçti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle