Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
27ŞUBAT1998CUMA CUMHURİYET
KULTUR
SAYFA:
Steven Spielberg'in 4 dalda Oscar'a aday son filmi 'Amistad' bugün gösterime giriyor
Siyah güzeldir!Son 20 yılda. sinemayı çocuksulaştıran
Hollyvvood kuşağının başını çeken, genel-
de her filmi gişelerden ses getiren, ünlü ve
usta yönetmen Steven Spielberg, 3 yıl ön-
ceki 'Schindler'in Listesi'nden sonra, bir
sürelığıne "Jurassic Park', 'Kayıp Dünya'
benzeri sırk cambazhklanna, panayır eğ-
lencelerine ara vererek yine esaslı bir ko-
nuya, 19. yüzyılın ABDsindeki demİTbaş
sorunlardan, insanlığın hep yüz karası ola-
gelmiş köleliğe el atıyor 'Amistad'da.
En iyi yardımcı erkek (Anthony Hop-
kins), kamera (Janusz Kaminski). müzik
(John VVüTiams) ve kostüm (Rırth Carter)
dallannda Oscar'a aday gösterilen 'Amis-
tad', geçen yûzyılda köle tüccarlannca ha-
bıre kınk-dökük gemilere doldurulup zin-
cirlere vurularak ve her türlü baskı, zu-
lüm, eza ve cefaya maruz bırakılarak Af-
rika"dan Yeni Dünya'yataşırup satılan ka-
raderilı insanlann özgürlük mücadeleleri-
nı görûntülere döküyor iki buçuk saat sü-
resince.
1839"da. Küba açıklannda köle ticareti
yapan tspanyol bandıralı La Amistad ad-
lı bir geminin ambarlanna konserve gibi
tıkılmış 50 kadar Afrikalı. Sengbe (Dji-
mon Hounsou) adındaki sınm gibi bir zen-
cinın önderliğinde başkaldırarak gemiyi
ele geçirir. özgürlük aşkıyla. Amaçlan Af-
rika"ya, köklerine dönebilmektir. Sağ bı-
raktıklan iki tspanyol: gemicilikten, de-
nizcilikten hiç çakmayan, yalan dolan. fit-
ne fesat bilmeyen. alabildiğine doğal bu
yalın doğa adamlannı oyuna getirir.
Özgürlüğe doğru yelken açûklannı zan-
neden köleleri taşıyan La Amistad, sürek-
li aynı yörede dolanır durur ve sonunda
Amerikan donanmasına ait bir gemi tara-
findan zapt edilır Connecticut yakınlann-
da. Dillerinden kimsenin çakmadığı gari-
ban Afrikalılar. Ispanyol mürettebatı öl-
dürmek suçundan mahkemeye çıkanlınca,
iki kölelik karşıtınca (SteDan Skarsgard,
Morgan Freeman) bulunan genç bir avu-
kat Roger Baldwin (MattnewMcConaug-
hev) üstlenir savunmalannı. Afrikalı köle-
Amistad
Yönetmen: Steven
Spielberg / Senaryo:
David Franzoni /
Kamera: Janusz
Kaminski / Müzik:
John VVilliams /
Kostüm: Ruth Carter /
Oyuncular: Djimon
Hounsou, Matthevv
McConaughey,
Morgan Freeman,
Anthony Hopkins,
Nigel Hawthorne,
Pete Postlethwaite,
Stellan Skarsgard,
David Paymer, Anna
Paquin, Tomas Milian
/1997ABD(UIP)
lerin davası. yenı bir seçim kampanyası-
nın öncesindeki eyyamcı ABD Başkanı
Martin Van Buren (Nigd Havrthorne) 19.
yüzyıl Amerikan adaletinın temellennı
sarsan bir davaya dönüşür giderek.
Danışmanının (Tomas Milian) yönlen-
dirdiği, daha çocuk yaştakı Ispanyol Kra-
liçesi 2. Isabella (Anna Paquin) da,
ABD'yle Ispanya arasındakı eski bir an-
laşmaya dayanarak kölelerini geri iste-
mektedir bu arada. Avukat Baldvvin sa-
vunduğu Afrikalılan özgürlüklerine ka-
vuşturmada son çare olarak hukukçu, ay-
dın kişiliğıyle tanınan, köşesine çekilmiş,
eskı başkan John Quinc> Adams'a (Ant-
hony Hopkins) başMiracak ve davaya ağır-
lığını koyan Quincy Adams da Afrikalıla-
nn özgürlükîerini kazanmaları uğruna.
Amerikan anayasa mahkemesinde savun-
maya koyulacaktir...
Afrika kökenli Amerikalı tarihçilerin
yazdıklanna dayanan. David Franzoni im-
zalı. 'çahnn" olduğu ıddıa edilen. sağlam
bir senaryodan çekilmiş bu son Spielberg
filmi, geçen yüzyıldaki özgür beyaz m-
sanlarla kara denli kölelen. köle ticareti-
nin sürdürüldüğü gemi- deniz manzarala-
nnı, mal- mülk sahibi. varlıklı üst smıflar-
la halk tabakasından insanlan, özgür-
lüğe, eşitliğe inanmış, aydın, geniş ufuk-
lu. hoşgörülü ABD başkanlanyla çıkarcı,
dar görüşlü, kirlı başkan müsveddelerini,
savcı ve avukatlann gösten yaptığı mah-
keme salonlannı, tspanyollan, Ingilizleri,
Amerikalılan karşımıza getiriyor.
Resmi tarihin yazmadığı gerçeklere
yaslanarak kölelik yanlılanyla karşıtlan-
nın dramatik mücadelesini aktarmaya so-
yunan. 'Hol!ywood'un aranyumurtlayan'
yönetmenı Spielberg, görsel bakımdan da
dört dörtlük bir düzey tutturduğu 'Amis-
tad'da bir kez daha yediden yetmişe her
kesimden seyirciyi etkikyen. yağ gibi ka-
yan, sürükleyici bir epik kotarmış. Başta
birer mal gibi görülen Afrikalı kölelerin
davasmı bir insanlık sorununa çeviren fil-
min bakış açısı, baştan itibaren kölelerden
ve özgürlükten yana. Ancak genç avukat
Baldwin'in tüm çabalanna karşın kölele-
rin lehine karar veren mahkemenin kara-
n, köleciliğin yaygın ve geçerli olduğu
Güney'den zılgıtı yiyen, perde arkasında-
ki güçlerin kukla gibi oynattığı eyyamcı
ABD Başkanı Martin Van Buren'in 'yu-
kaıthn' vetosuyla, bir kez daha görüşül-
meküzere yüksek mahkemeye yollanır ve
denizde soykınm yapmakla suçlanan Af-
rikalı özgürlük savaşçüannın davası, gide-
rek başkanlann davasına dönüşür.
Zincirlere vurulmuş Afrikahİara, gemi-
de aç bırakılarak, kırbaçlanarak hatta de-
nize atılarak yoğun işkence ve zulmedil-
diği bölüm gibisinden etkileyici sahneler
içeren 'Amistad', 200 küsur >Tİlık ABD ta-
rihinin geçmişine gömülmüşkimi gerçek-
leri yansıtan, birtakım kamera cambazlık-
lanna, biçimci üslup numaralanna yüz
vermeyen, klasik, yalın ve son derece ger-
çekçi anlatımıyla, Spielberg sinemasının
son dönemdekı yüz akı fılmlerinden biri
kuşkusuz.
Alışılrmş deyişle, yoğun acüarla, ıstı-
raplarîa dolu bir yolculuğa çıkmış La
Amistad gemisiyle ve taşıdığı karaderili
'malzemenin' epik öyküsü aracılığıyla se-
yirciyi 184O'lı yıllara doğru şöyle bir sa-
vuruyor Spielberg, iki buçuk saatliğine.
Spielberg'in her zamanki ekıbindcn bes-
teci John Williams'ın müzikleri, Janusz
Kaminski"nin görüntüleriyle de değer ka-
zanan 'Amistad', yönetmenin sözleriyle
'bûtün ırklardan ve bütün uhıslardan olan
insanlann mutlaka bilmesu seyretmesi ge-
reken dnsten bir öyküyü' anlatan, usta işi
birepik. Oyuncu kadrosundan genelde göz
doyurucuperformanslar alan Spielberg'in
özgürlük üstüne bu son fılminden geriye
kalan kimi görüntülerin zihninize kesinkes
nakşolacağını şimdiden ileri sürebiliriz.
Yüz milyon dolarhk böcelder"Totall Recall", "Robo
Cop'\ 'îJeme! lçgüdü",
u
Sh6wgirİs" gibi yakın dö-
nemin namh filmlerinin be-
cerili yönetmeni ve yaklaşık
on yıldır Hollywood'a postu
sermiş olan 'Uçan Hottanda-
h' Paul Verhoeven yine iş ba-
şında! Bir kez daha yoğun
özel efekt bombardımanına
tutulacağımızı bile bıle gidip
seyrettiğimiz "Starship Tro-
opervYüdız Gemisi Askerte-
ri", alışılmış anlamda bir bi-
limkurgu filmi olmaktan
çok, çizgi roman basitliğin-
de tezgâhlanmış. bilgisayar
ağırlıklı görsel efektlerden
geçilmeyen, şenlikli samatalı
ama çok kanlı bir video oyu-
nu eğlenceliği.
Sivillerin pek adam yerine
konmadığı. ancak asker sını-
finın hakiki yurttaş sayıldığı,
24. yüzyılın 'mutlu faşist
dünyasında' geçen "Yıldız
Gemisi Askerteri''nın ilk ya-
nsı. birtakım güzel kızlarla
sağlıklı oğlanlann kınştırdı-
ğı bir gençlik-kampus filmi
gibi. •
Derken zorlu bir askeri
eğitimin aşamalanna tanık
olduğumuz "Yıldız Gemisi
Askerleri"nin ikinci yansıy-
sa bilgisayar oyunu izlenimi
uyandıran dehşetengiz bir
uzay savaşına dönüşüyor.
Bilimkurgunun tanmmış ya-
zarlarından Robert A.Hein-
lein'in 1959'da yayımlanmış
bir romanından epeyce de-
ğiştirilerek sinemaya aktanl-
mış film, yönetmen Paul
Verhoeven'e de bilimkurgu
türü ve klişeleriyle, genç
kahramanlarıyla dalga geç-
mek fırsatını vermiş doyası-
ya, hamasi bir vatan millet,
dünya muhabbetiyle kanşık.
Bütün uluslann bir fede-
rasyon çatısı altında birleşti-
ği 24. yüzyılın dünyasında.
daha okuldan mezun olur-
ken, pjlotluğu kafasına tak-
mış, yanıp 'tutuş'tuğu kız
Carmen (Denise Richards)
uğruna federasyon ordusuna
katılıp uzay piyadesi yazılan
genç Johnny Rico'nun (Cas-
per Van Dien) öyküsünü
naklediyor "Yıldız Gemisi
Askerleri". Okul yıllanndan
beri Rico'ya sınlsıklam âşık,
kaslı güzel Dizzy (Dina Me-
yer) de, Rico için piyade
oluyor bu arada.
Uzaydan gelen hamambö-
ceğiyle örümcek arası, dev
böcek-yaratıklann dünyayı
tehdit edici saldınsı üstüne,
federasyon ordusunun dev
böceklerin ürkütücü gezege-
nine yaptığı. 2. Dünya Sava-
şı'nın büyük çıkarma hare-
kâtlannı hatırlatan saldınyı
aktaran filmde, alışılmış
Hollyvvood yapımı savaş
filmlenndeki kötü Nazilerin
ya da Japonlann yerini, bin-
lerce kannca gibi kıpır kıpır
kaynayan korkunç canava-
nmsı böcekler almış bu kez.
Kışkırbcı fantastik
Oscar'a aday, bilgisayar
ağırlıklı, ustalıklı özel efekt-
lerle bezeli, son derece kan-
lı, şiddetli sahnelerle dopdo-
lu, yer yer grotesk ama ilgı-
siz de kalınamayan bir spek-
takle de dönüşen filmde
vahşet, dehşet. kan gırla gi-
diyor.
Çocuksu bir çizgi roman
yaklaşımı ve beylik bilim-
kurgu gerilimıyle, başansız
oyunculuklarla, uçan kaçan,
savaşan, irkilticı dev böcek
tasanmlanyla, faşızan içeri-
ğine karşın, şaşırtıcı, hatta
zaman zaman ilginç bilim-
kurgusal bir fantastik düze-
yine erişiyor "Yıklız Gemisi
Askerteri". Her ne kadar bir
Fransız eleştırmenın yakış-
tırmasıyla, birkaç yüzyıl
^omjsı gelecekteki dünya
tjftfBsunun sinema merkezi
tarafından çektirilmiş, askeri
bir moral ve propaganda fıl-
mi duygusunu uyandırsa da.
antolojilere girecek türden,
kimi ilginç bölümler de ba-
nndıran "Yıkhz Gemisi As-
kerleri'', türün meraklısının
iflahını kesebilir, görkemlı
bir örnek.iînıİJıırton'un
"Mars Attacks"ı gibi. türe
çalımlı bir nazire vapmaya
girişmİ!) V'erhoeven'ın. To-
tall Recall'la Robo Cop'tan
oluşan uzay üçlemesinı ta-
mamlayan, taşlamadan paro-
diye yol alan bu ürkünç fan-
tezisi, tartışmalara açık bir
üstün yapım. Hollyv/ood'un
malum böcek fobisini kötü
uzaylı(lar) takmtısıyla alla-
yıp pullayarak had safhada
bir şiddet öğesiyle önümüze
süren bu kışkırtıcı fantastik;
türün tiryakilerine önerilir.
Yıldız Cemisi Askerleri
Starship Troopers / Yönetmen:
Paul Verhoeven / Senaryo: Ed
Neumeier, Robert A. Heinlein'in
romanından / Kamera: Jost Vacano /
Müzik: Basil Poledouris / Oyuncular:
Casper Van Dien, Dina Meyer,
Denise Richards, Jake Busey,
Michael Ironside, Patrick Harris,
Patrick Muldoon /1997 ABD
Yeni bir yönetmenin kıvamı tutmamış, özentili ilk filmi: 'Kanşık Pizza'
'Pulppizza'sinemalarda...Çağdaş bir grafik zevkini yansı-
tan tanıtma yazılannın ardmdan.
aynadaki görüntüsüne hayran hay-
ran bakıp taranarak kendine gaz ve-
ren: ufak tetek, çelimsiz pizza da-
ğıtıcısı Murat'ın (Olgtın Şimşek),
'Kimim lan ben' monoloğuyla baş-
lıyor "Kanşık Pizza". 25 milyon ay-
lığa talün eden ama hayal dünyasi
zengin, başmda kavak yelleri esen,
kendi halinde, halktan bir delikanlı
bu pizzacı Murat. 'Onlar'dan biri
olmadığınm farkmda, yine de kah-
raman olmarun dayanılmaz çekicı-
liği kıpraşıyor delifışek gönlünde.
Masum bir kurban ya da sevimli bir
çağdaş Keioğlan havasındaki Mu-
rat'm aynaya bakarak (seyirciye)
"Birilerinin diğerlerini eğlcndirme-
si lazun" deyişiyle rengini baştan i-
maeden fılmin sürprizlere gebe öy-
küsünün, her an geliyorum diyen gırgır şama-
ta atmosferi, aslmda son yıllarda seyrettiği-
miz, Qnentin Tarantino'nun başını çektîği bir-
takım yeni kara film çeşitlemelerinden hiç de
yabancımız değil.
Emel adlı şuh kadının (MeltemCumbul) da-
vetkâr çekiciliğine kapılıp parayı beklerken
usulca daireye sûzülen, kapı aralığmdan bir
odadaki yatan birinin (bir cesedin) ayaklarını
da kaşla göz arasmda kesıveren merakli piz-
zacırun başına aniden çıkardığı tabancasını da-
yar pyunbaz ve esrarengiz kadın. Silah zoruy-
la Murat'ı bir iskemleye bağlayan Emel, bir-
dcn eli, koru, ayağı bağlı ve büyük olasılıkla
da bakir gcnci okşayıp öpmeye, ısırmaya baş-
lar derken. Tam 'pizzacı fantezisi* kızışırken
Emel'in, ansızın çalıveren bir telefonla, kapı-
yı bacayı, iskemlede bağlı Murat'ın üstüne ki-
litkyip dışan çıkmasmdan sonra, bağlanndan
zarzorkurtulan pizzacımız korku ve telaş için-
de, mutfak balkonundan kaçmayı dcner. Yar-
dım haykınşlannı işiten, karşı aparrmandaki
besili bir zamane veledine kanıp yangın mer-
divenine ulaşarak canını kurtarmak amacıyla
inanılmazbir cambazlığa kalkışır, bilmem kaç
kat yükseklikte.
Binbir güçlükle, düz duvara yapışmış bir
örümcek adam gibi, yeniden eve tırmanır ve
kendini tekrar ıskemlesine kuzu kuzu bağlar,
Emel'in dönüşünü yükseklerde ölümcül akro-
basi yaparken gören Murat. Başlıca motivas-
yonu, tüm dini imanı para olan, su içercesine
ateş ederek adam öldüren bu tehlikeli ve sek-
si kadının tutsağıdrr artık. Hakaret, tokat eşli-
de, sürekli ölüm tehlikesi altmdaki tutsak
pizzacınm istemeksizin kanşüği bu kanşık
mafya hesaplaşması serüveninde daha karşı-
laşacağı şaşırtıcı dururnlarbitrnerniştirveakıl-
lan hep suça çalışan, ortakhktan öte. birlikte,
sıkı dost takilan, biri cin gibi, öteki kütkafa,
uyanık. modern bitirim Kenan (Erkan Tasdö-
ğen) ve delikanlı raconu kesen Celal (CemÖz-
er) adlanndaki, yeraltı dünyasından birbirleri-
ni tamamlayan iki gözü kara kafadar kabada-
yı daha devTeye girecektir...
Belgesel, reklam filmi yönetmeni olarak
adını duyurup Orhan Atasoy'un "GemBer",
Mirkelam'ın "Her Gece", Demet Sagıroğ-
lu'nun "Arnavut Kaldınnu'' gibi klipleriyle
tanınan Umur Turaga>r
'm, iki genç sinema ya-
zannm (Tamer Baran'la Uygar Şirin'in)ortak
senaryosundan çektiği ilk uzun filmi "Kanşık
Pizza", belirgin biçimde son dönemin moda-
sı. Tarantino filmlerinden kaynaklanan etkile-
K a r ı s ı k P i z z a
Yönetmen: UmurTuragay/
Senaryo: Tamer Baran,
Uygar Şirin / Kamera:
Pgtrice Marchetti / Müzik:
pmer Ahunbay, Hakan
Ozer / Oyuncular: Olgun
Şimşek, Mettem Cumbul,
Cem Ozer, Erkan
Taşdöğen, Sait Ergenç, Ali
Sürmeli, Beysun Gökçin /
1998 Türk filmi (WB)
re, esinlenmelere fazlasıyla açık,
hatta yer yer taklit Lzlemmı veren,
sürekli eğlenceli ve esprili olmaya
çalışan,ortamalı bir gerilim dene-
mesi. Baştan sona çeşitli filmleri
ve sahneleri sürekli çağnştıran
"Kanşık Pizza". genelgeçer kalıp-
lara uygun tezgâhlanmış, 'alatın1
-
ka bir kolaj' havasmda seyreden,
renkli kılınmış bir eğlencelik sayı-
labilir.
Dayanılmaz erkek. yenilmez
kahraman düşleriyle yüreği pır pır
eden ama gerçekte tehlikeyle yüz
yüze kalınca korkup pısan genç
pizzacı Murat, orospu lafını duy-
du mu nevri dönen, sonundaemel-
lerine nail olan, dengesiz, gıcık,
çekici kadm Emel ve çağın geri-
sinde kalmış eski kuşak babalann
ayağını kaydınp suyun başmı rut-
maya soyunan, hayatlan hep namlnnun ucrnı-
daki iki can dostu kabadayıyla suç âleminin
öteki üyelerinin çevTesinde gelişiyor "Kanşık
Pİ2za". Eğer fazla ince eleyip sık dc4cumadan,
öykünün bir yerden sonra manüğı fılan iple-
meyişine aldırmazsanız, gırgır. şamata, eglen-
ceyle kanşık kotanlmış bu kapalı mekân geri-
lim- polisiye serüven çeşitlemesinden yer yer
tat aiabilirsiniz. Zaten sona doğru sökün eden
'Maksat muhabbet obun!' adlı şarkıya nazire
yaparcasına, sanki amaç 'görfintü tempo şen-
lik, şiddet,mizah dolsun, eğiencetik fDm obun'
yaklaşımıyla gerçekleştirildiğı açık seçik or-
taya çıkıyor giderek bu özenti fılmm.
Anlaşüan bu sabun köpüğü gibi, hafıf, uçu-
cu ve komik filmi çekerken seyirci>i eğlendir-
meyi amaçlamış yaratıcılan da epeyce dalga-
lannı geçmiş ve eğleranişler besbelli. 'Para,
gfiç, dnayet ihanet, matytı' ağıriıkh, sonucta
bir çırpıdâtüketilip unutuİuveren "KanşdtPİz-
za", o çok beylik deyişle, hoş ama içi boş bir
eğlencelik, özetle. Kimi mantık kusurlan, de-
vamlılık hatalan içermesine, Murat'ın örümcek
adamlığa özenerek balkondan kaçmayı denedi-
ği, yama gibi kaçtntş, ekleme heyecan sahne-
lerine karşın rahathkla izlenen, önemsiz ama
abcı, işlekbirilk film denemesi sayıiacak *K»-
nşık Pizz«''nın görüntüleriyle müzikîeri idare
ediyor, ancak oyunculuk pek göz doldurmu-
yor. Yeteneklerini yeterince göstermek firsatı
bulamayM Olgun Şimşek'le,her ne kadar Brn-
ce \VUSs'den ödünç alınmış bir şekılde, bağnş
çağnş, gümbür gümbür ateş etse de. kaba saba
ama sıcak, sıradışı bir tetikçi kompozisyonu
çizdiği söylenebilecek Cem özer'in dışmda.
13
KEDIGOZ
VECDt SAYAR
Hangi Kültiir?
Hangi Tanıtım? VKedinin sorduğu sorunun münasebetı
görüyor musunuz?
Cumhuriyetimizin kültiir politikasından V\\
su olanlar var galiba...
Oysa, bizim anlı şanlı "resmi" bir kültürümı
var. Kim demiş, kültür politikamız yok diye?..
Iktidarlar değişir, ama bu kültür hiç değişmez..
Değişmez de, her niyete yenen muz misali, ki- \
şiden kişiye tanımı deöişir bu kültürün. "*
Kimine göre, "Türk-lslam sentezi", kimine gö-
re Batı modeline göre biçimlenmiş, katıksız bir'
"Cumhuriyet kültürü"...
Bu kültürün, nasıl bir kültür politikası sonucu1
biçimlendiğini anlayamayanlara anlatalım.
Halkın kültür düzeyinin yükselmesi için hiçbir'
önlem almaz bu politika (işine gelmediğinden ol-"
sa gerek). Devlet televizyonu, özel kanallarla ay-'
nı seviyesizliği tutturmak için çaba gösterir, okul-,
larda sanatın, kültürün esamesi okunmaz; ama -
bir yandan da "Türkiye'yi baştan başa opera ile,
donatacağız" diye demeçler verilir.
Popülizmle Jakoben kültürün kol kola girdiği,
acayip bir "ekletizm"öir bu, örneği dünyada ol-
mayan.
Tabii, böyle bir kültürün dünyaya tanıtılmasr
pek kolay olmaz.
Kimi zaman, kültürümüz salt Osmanlı kültürü1
ile tanıtılmaya çalışılır, kimi zaman tüm gelenek-
sel değerlerimiz rafa kaldınlır, 'derin' devletin kay-'
gılarından ötürü...
Türkiye'nin dünya kültür piyasasına sunabile-
ceği nice degerli sanatçı ve grup var. Onlara des-
tek olmak yerine, Bakanlık bürokrasisi ile ilişki- ,
lerini iyi tutmakta pek mahir bazı sanat erbabına'
destek olmayı seçer bu bürokrasi.
••• ,;',
Kültürünü tanımlayamayan bir ülkenin, bu kül-,,,
türün tanıtımını yapmakta zorlanması kuşkusuz
şaşırtıcı değil.
Ama, allahtan bu işi tek başına yapan sanat^
çılarımız var. Ve de, yukanda sözünü ettiğim ge-
nel yaklaşımı benimsemeyen, kültürümüzü hak.
ettiği düzeyde tanıtmaya çalışan diplomatları-
mız...
Geçen hafta, kuyrukları havada dolaştı Parisli •,
Türk kediler. Bir nedeni, Demirel'in ziyareti ne-''
deni ile Champs-Elysee'nin Türk bayrakları ile
donanması ise (böylece gizli kalmış milliyetçi'
duygulanmızla tanışmış olduk), bir başka nede-
ni de, Fazıl Say'ın Louvre Oditoryumu'nda ver-!
diği, dakikalarca ayakta alkışlanan konseri idi.
Tanşuğ ve Erel Bleda'nın, büyükelçilik konu-
tunda verdikleri davette, Fazıl Say'ın verdiğı mi-
ni resital, katılan yabancılara ve Türklere, "Işte
böyle tanıtılır Türk kültürü" dedirtiyordu. Hele,
Hüseyin Sermet'le birlikte yaptıklan doğaçlama
unutulur gibi değildi.
Kedi sözü dinlemektense, yanlış yaprnayı,yeğ-^ ı
leyen bürokratlanmız dinleyebilselerdi keşke Fa-
zıl Say'ın "ragtime"a uyarladığı, Mozart'ı (Türk'
Marşı), Dede Efendi'yi (Gülnihal)... Hele, Âşık
Veysel'e adadığı "Kara Toprak", Türkiye'den de .
(her şeye, en başta devlete rağmen) bestecı ye-
tişebileceğini kanrtlıyordu dosta, düşmana. Ve
de, nasıl aynı zamanda hem ulusal, hem de ev-
rensel olunurmuş bir güzel gösteriyordu. ı
ÇASOD ödülleri
'Masumiyet Hn
oyuncularının
Kültür Servisi - Çağ-
daş Sinema Oyunculan
Derneği (ÇASOD) tara-
fından her yıl venlen
" 1997'nin En İyi Oyuncu
Ödülleri" sahiplerini
buldu. Derya Alabora,
Haluk Bilginer ve Güven
Kıraç ödüle değer görül-
dü. Sunuculuğunu Kor-
han Abay'ın üstlendiği
ödül töreninin düzenlen-
diği geceye, Türk sine-
masının önemli isimleri
de katıldı.
Tijen Par, Atilla Dor-
say, Prof. Dr. Zafer Do-
ğan, Tuncer Cücenoğlu
ve Mahinur Ergun'dan
oluşan seçicı kurul
"1997'nin En l>i Oyun-
culannı"; Nilüfer Açıka-
hn (Deniz Bekliyordu),
Ayla Algan (Ali), Derya
Alabora (Masumiyet,
Solgun San Bir Gül),
Mehmet Aslantuğ (Ak-
rebın Yolculuğu). Haluk
Bilginer (Nihavend Mu-
cize, Masumiyet. Usta
Beni Öldürsene), Halil
Ergün (Hamam). Güven
Kıraç (Masumiyet),
Tuncel Kurtiz (Çökert-
me, Akrebin Yolculuğu.
Usta Beni Öldürseneı.
Lale Mansur (Nihavend
Mucize). Güler Ökten
(Ali).L'ğurPolat(BırEr-
keğin Anatomısi). Şerif
Sezer (Hamam). Şeb-
nem Doğruer Tacal (De-
niz Bekliyordu), Şahika
Tekand (Akrebin Yolcu-
luğu) ve Deniz Uğur'un
(Bir Erkeğin Anatomisî)
yer aldığı adaylar arasn-
dan seçti.