19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 -ARALIK 1998 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA HABERLER Emine Ocak'tan suç duyurusu • İstanbul Hab«r Servisi - Faili meçhul bir cinayet sonucu yaşamını yitiren Hasan Ocak'm annesi Emine Ûcak, kardeşleri Maside Ocak ve Ali Ocak ile Şanar Yurdatapan "Cumartesi Anneleri"ne basın açıklaması için izin vermeyen Beyoğlu'nda görevli güvenlık görevlileri hakkında suç duyurusunda bulundular. İstanbul Adliyesi'nin önünde bir açıklama yapan Hasan Ocak'ın annesi Emine Ocak, Galatasaray Lisesi önündekı eylemlerinin sessiz oturma eylemi olduğuna dikkat çekerek, eylem süresince sadece yakınlannm fotoğraflannı taşıdıklannı vurguladı. Suç duyurusunda, İstanbul Emniyet Müdürü Ercüment Yılmaz, Beyoğlu tlçe Emniyet Müdürü Tayfun Ceren ve Beyoğlu'nda görevli polis memurlarının "basın açıklaması yapma hakkını fiilen engelledikleri" belirtilerek görevlerini kötüye kullandıklan savunuldu. Sanayici pahalı elektrik kultamyor • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)-TlSK'in5-6 Aralık'ta yapılacak 20. genel kuruluna sunulan çalışma raporuna göre, 18 OECD ülkesi içinde sanayisine elektriği en pahalı kullandıran birinci ülkenin Türkiye olduğu belirtildi. 18 OECD ülkesi arasında en fazla vergi yükleyen ikinci ülkenin yine Türkiye olduğu kaydedildi. Kişi başına elektrik tüketimi bakımından da Türkiye'nin sonuncu ülke olduğu belirtildi. Can Yücel'in cezası ertelendi • ANKARA (AA) - Ankara 14. Asliye Ceza Mahkemesi. adına düzenlenen bir etkinlikte yaptığı konuşmada Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e gıyabında hakaret ettiği gerekçesiyle şair Can Yücel'i 1 yıl 2 ay hapis cezasına mahkûm ettikten sonra bu cezayı erteledi. Davanın dün görülen duruşmasında yargıç Yaşar Urkan, sanık Yücel'in sabıkasız oluşu ve duruşma aşamasında olumsuz davranışlannın bulunmamasını dikkate alarak cezasmı erteledi. Doktorlar miting yapacak • ANKARA (AA) - Doktorlar. 6 Aralık'ta Ankara'da 'Artık Yeter" mitingi yapacaklar. TTB Genel Sekreteri Eriş Bilaloğlu, birliğin ekün ayında gerçekleştirilen olağanüstü genel kurulunda, sağlık sisteminin ve sağlık çalışanlannın sorunlannın artık tahammül edilemez duruma geldiği karannın çıktığını belirterek doktorlann bu amaçla 6 Aralık'ta Tandoğan Meydanı'nda miting düzenleyeceklerini söyledi. Siyanürle altın film IestivaHnde • tZMİR (AA) - tzmir'in Bergama ilçesinde 9 yıldır süren siyanürle altın mücadelesi, 7-9 Aralık tarihleri arasında Köln'de yapılacak 'Belgesel Film Festivali'nde anlatılacak. • Köylülerin mücadelesini anlatan ve Bodrum ÇevTe Filmleri Festivali'nde ödül alan Ethem Özgüven ve Petra Hoser'in ortak çahşması, 'Işık tnsanlar' adlı film de gösterilecek. 'Işık tnsanlar' belgesel gösterinin ardından, Izmir Cevre Hareketi Avukatlan'ndan ve Bergama'da siyanüre karşı mücadele eden köylülerin avukatı Senih Özay, 'Ege'de Insan ve Çevre" konulu bir konferans verecek. ÖİB Başkanı Uğur Bayar ara hükümetlerin büyük projelere giremeyeceğini söyledi 'Ozefleştiırne yeni hükümete bağk' BANUSALMAN ANKARA - Özelleştirme Idaresi Başkanı Uğur Bayar, özelleştirmelerin yeni kunılacak hükümete bağlı olduğuna dikkat çekerek, "Türkiye önüne netipbir hükümet koyacak? Onu görmeden ara hükümetler büyük proje- lere girmez. Uzun vadeli hükümetlere ihtiyaç var" dedi. Bayar, özelleştirmelerdeki hukuki sorun- lara ilişkin olarak, idarenın yürürlükteki ya- sal düzenlemelere göre işlem yaptığını, ancak Anayasa Mahkemesi'nin bir davayı 1.5 yıl sonra sonuçlandırdığını belirterek, "Bu biraz da Türkiye'deki yargı sfirecinden kaynaklanı- yor. Yine hukuka sayguıuz sonsuz" dıye ko- nuştu. ÖtB Başkanı Uğur Bayar, özelleştirme iş- lemleriyle ilgili sorulanmızı yanıtladı. Bayar, özelleştirmelerin büyük ölçüde durmuş oldu- ğunu belirtirken, "Türldye'ıün çok ciddi me- • Özelleştirmelerdeki hukuki sorunlar konusunda yargıyı suçlayan Uğur Bayar uzun vadeli hükümetlere gereksinim olduğunu söyledi. Özelleştirmelerin büyük ölçüde durmuş olduğunu belirten Bayar "Türkiye'nin çok ciddi meseleleri var. Türkiye önüne ne tip bir hükümet koyacak? Ne tür bir hükümet modeli çıkacağını görmemiz lazım" dedi. seleleri var. Türkiye önüne ne tip bir hükümet koyacak? Ne tür bir hükümet modeli çıkacağı- nı görmemiz lazım"dedi. Bayar, özelleştirme- lere ilişkin yargı kararlannın uygulanmaması konusunda şunlan söyledi: "tdare, özelleştirmelerde mevcut, mezkûr yürürlükteki kanunla işlem yapıyor. Anayasa Mahkemesi. karannı 15 senesonra veriyor. Bi- ze karar geldiğinde örneğin Sümerbank Nev- şehir Fabrikası özelleştirmeleri bitnüş. Alan şirket gereklerini yerine getirmiş. Hatta yeni yannm yapımş. Şimdionu devlet nasıl geri ala- cak? Bunlan ödemek zorunda kahr. ÖYTC de- faten karar aldı. Bunlardan uvgulanamaya- caklan uygulamadık." Bayar, "Yasaldüzenlemeleryapılırken,baş- langıçta anayasal uygunluğun gözetilmesi ge- rekmez mi" sorusu üzerine, "Bunlar o kadar izafı şeyler Id. Ne yasaya uygun, ne anayasaya uygun. Türkiye Cumhuriyeti'nin tüm bakan- lıklan, kuruhışlan. hepsi her çeşh ihale yapı- yor. Kanun genel bir çerçevedir. Aslında hukuk, bana sorarsanız kanıu vicdanı" diye konuştu. 4046 sayılı Özelleştirme Yasası'nın "sağ üst köşeye pul yapıstınbnasına" kadar uzanan ay- nntılan düzenlediğini savunan Bayar, şu de- ğerlendirmeyi yaptr. "Bu ülke, 3291 sayılı kanunla, rahmetli Özal'ın Tütün Kanunu geçerken,gece yansı ar- kadaşlannı çağınp sonuna eklettigi 4 maddey- le 10 sene özeDeştirme yapü. Hiç de hukuki so- runlar olmanuş. 4046 ne zaman çıkb, o zaman sorunlar ortaya çıku. Yasaya hırsız olmayacak, dirayetii olacak gibi yazümaz. Hiç bu teferru- ata gümeden ana ruhunu yazarsınız. Dürüst ahlakk insanlangetirirsiııiz. Hareketsahası son derecedar bir kanundur. Adam namussuzsa ne yazsanız, ne yapar eder, oradan döner." Uğur Bayar, Türkiye'nin özelleştirmeye fel- sefi yönden bakması gerektiğini behrtirken. "Bazı şeylere Türkiye çok ferah kafayla baka- mıyor" dedi. TBMM Özelleştirme Komisyonu'nun ra- poruna da yansıyan, ÖİB kapsamına giren KtT'lerin yatmm yapamadığı ve geri kaldığı eleştirilerine ilişkin de Bayar şöyle konuştu: "ÖtB, POAŞ'tan elitıi çeksin. >aönmlara müsaade edilmiyor, diye iddialar çıkn. Bir ke- re POAŞ'tayanrun yok. Ne yapar, boru haüa- nnın bakımını yapar. Yaönmcı KİT değfl. 1997'de 1.9 truyon yatinm harcaması DPTden onaygeçmiş. Bunun >ansmı harcayamamış. ts- tediğiniyapabilirdi. Buniar kamuoyuna doğru yansımıyor. THY, ERDEMİR. TL PRAŞ yaö- run yaptı. Rasyonel öneriler buradan dönmü- yor. 230 sayılı KİT statüsünden çok daha rahat hareketediyorlar. Sermaye arttırınu,anasözleş- me değişikliği buradan geçince pat diye oluyor. YPK sürecine ginniyor.SEKA, ISDEİVrtR İ se- nedir para alaımyordu. Bize geçti. 20 günde 20'şer mttyon dolar gönderdim." Uğur Bayar. ÖlB'nin gehr kaynaklannın şir- ketlere sermaye arttmmı olarak döndüğünü, yol, elektrik gibi altyapı yatınmlanna harcan- dığını söylerken, danışman ve reklam masraf- lannın payının binde 2 olduğunu savundu. Almanya Kaplanalara yönelik operasyon • Kaplancılar hakkında "terör örgütü kurmak, cinayet işlemek" suçlamalanyla açılan soruşturma kapsamında yapılan operasyonda çok sayıda yazılı belgeye el konuldu. BONN (AA) - Alman- ya'nın Hessen eyaletinde, Kaplancıların denetiminde olduğu belirtilen iki cami ve iki evde arama yapıldı. Almanya Federal Krıminal Dairesi ve polisin ortakla- şa düzenlediği operasyon- larda, çok sayıdayazılı bel- geye el konuldu. Operasyo- nun daha önce Kaplancılar hakkında "terör örgütü kurmak, cinayet işlemek" suçlamalanyla açılan so- ruşturma kapsamında ya- pıldıği bildirildi. Federal Başsavcı Kay Nehm, Federal Yüksek Mahkeme'nin izni ile yapı- lan aramanın, Kaplancılar tarafından kurulan "hüafet devleti" hakkında devam e- den soruşturma kapsamın- da gerçekleştirildiğini açık- ladı Federal başsavcılık açık- lamasında, liderliğini ölen Cemalettin Kaplan'ın oğlu Metin Kaplan'ın yaptığı "hilafet devleti"nin, 29 Ekim'de Ankara ve Istan- bul'da Türkiye Cumhuriye- ti'nin 75. kıoruluş yıldönü- mü kutlamalan sırasında, Almanya'dan kanh eylem planlamakla suçlandıklan da kaydedildi. Federal başsavcılık, terör örgütü kurmak, cinayet ve diğer suç fiilleri işlemek- ten, aralannda Metin Kap- lan'ın da bulunduğu örgü- tün önde gelen yöneticileri hakkında soruşturma baş- latmıştı. İstanbul Tabip Odası'nın lemsilcikr Kurulu Toplantısı öncesinde düzenlenen söyleşi büyük Ugi topladı. (Fotoğraf: KUBtLAY TÜNTÛL) Selçuk, İstanbul Tabip Odası'ndaki söyleşisinde aydınlanma insanını tanımladı 'Çağdaş i tstanbttl Haber Servisi - tstanbul Tabip Odası'nca düzenlenen söyleşide Kurtuluş Savaşı'nm yeryüzünde em- peryalizme karşı verilmiş ilk mücade- le olduğu vurgulanarak, bunun Türk tarihinin bir gururu olduğu ve Türkı- ye'nin büyük bir tarihe sahip bulun- duğu belirtildi. tstanbul Tabip Odası (ITO), geleneksel olarak her ay ger- çekleştirdiği Temsilciler Kurulu Top- lantısı öncesinde. alanında simgeleş- miş ısimlerle söyleşi düzenleme kara- n aldı. Bu amaçla dün yapılan Temsil- ciler Kurulu'nun ilk söyleşi toplantı- sına gazetemiz Yayın Kurulu Başkanı, yazanmız tlhan Selçuk davet edildi. Toplantvrun açış konuşmasını gerçek- leştiren İTO Başkanı Prof. Dr. Orhan Anoğul, bu geleneği tlhan Selçuk'la başlatmayı özellikle tercih ettiklerini belirterek. "Kendisi gençliğünizde he- pinüz üzerinde derin izler bıraknuş, gözümüzde erişilmesi güç bir \erde olan, son derece mütevaa, müte\aa vA- kendinden önce doğar' • tstanbul Tabip Odası'nda düzenlenen söyleşiye katılan tlhan Selçuk, "Sanayileşmeden demokrasi olmuyor. Toplumda mutlaka suııf bilincinin uyanması gerekiyor. Bizde niye hâlâ demokrasi yok? Çünkü hâlâ tam olarak sanayi toplumuna geçemedik" dedi. Selçuk, yeryüzünün emperyalizme karşı kazanılmış ilk zaferi olan Kurtuluş Savaşı'nın ardından ise sanayi devrimini gerçekleştirmenin imkânsız olduğunu vurguladı. duğu kadar da usta bir yazardır. Işte şimdi onunlabirtikteyiz" dedi Konuş- masına. "Akiıbaşındaveterbiyeliolan berkes bu övgülerden utanır" sözle- riyle başlayan Selçuk. konuşma konu- su olan "1923'ten Günümüze Türki- ye"nin anlaşılabilmesi için mutlaka Reform ve Rönensans'ın da bilinme- si gerektiğini söyledi. Selçuk, her ikî Aydınlanma hareke- tinin sonucunda dünyada ilk kez "Cumhuriyet,insanhaklanvelaikiik" kavTamlannın insan yaşamına girdi- ğini vurgulayarak, bu gelişmelerle bır- likte de "sanayi devrimi''nin başladı- ğvna dikkat çekti. Demokrasinin ise tarım toplumundan sanayi toplumuna geçilmesiyle doğduğunu belirten îl- han Selçuk, "Sanayileşmeden demok- rasi olmuyor. Toplumda mutlaka suuf bilincinin uyanması gerekiyor. Bizde niye hâlâ demokrasi yok? Çünkü hâlâ tam olarak sanayi toplumuna geçeme- dik'' dedi. Selçuk, yeryüzünün emperyaliznıe karşı kazanılmış ilk zaferi olan Kurtu- luş Savaşı'nın ardından ise sanayi dev- rimini gerçekleştirmenin imkânsız ol- duğunu vurgulayarak. "11 mflyon nü- fus,tam 12yıkhrsavaş,nuş; her yeryan- nuş, yıkılmış. Bu ülkenin neresinde sa- nayi devrimi >apacaksuıız?" dedi. Bu durum üzerine Atatürk'ün Aydınlan- ma'yı Cumhunyet Devrimleri'yle başlattığını belirten Selçuk, "Cumhu- riyetDevrimteri'nin Anadolu'ya yayıt- ması için egitim seferbertiği baslatü ve öğretmenleri nefer haline getirdL Dev- rimleri ise asker-shil aydınlarla yapa" diye konuştu. Selçuk bugün gelinen noktayı an- layabilmek için mutlaka geçmişin, hangi aşamalardan geçildiğinin iyi bi- linmesı gerektiğini vurgulayarak şöy- le devam etti: "tnsan ancak böyie bi- linçtenir. Çağdaş insan kendinden ön- ce doğar. Çünkü ömrünüz sizden önce başlaımsOr.Tıpkıhekünkr gibi. Ne ka- dar büginiz, birikiminiz varsa insanh- ğa o kadar faydah olabilirsiniz. tşte 1923 Devrimi de bizim yaşamımızdır. Bizjm hayaumız dışında bir şey değil- dir. Eğer onu koruyamazsak ha>ab- mrz, Türkiye'ninaj dınlığı yokolur. Av- dmlanma çağun tam kişjliklerimizle \aşamamız gerekiyor.'' İptal istemi reddedildi Iflfet yönetmeliği hukuka uygun değil' ASUMAN ABAaOĞLU İZMİR- Kamuoyunda"iffetyönetme- KgT olarak bîlinen Mılli Egitim Bakanlı- ğı Ortaöğretim Kurumlan Odül ve Dısip- lin Yönetmeliği'nin iptali için Danıştay 8. Dairesi'nde açılan davada, mahkeme, yö- netmeliğin iptali istemini reddetti. lzmir Barosu avukatlan Arif AtiCangı veBanuDalgıçCangı, "iffet" kavramının, ulusal mevzuatımızdançıkanlması gerek- tiğini bildirdiler. Ulusal mevzuatımızda bekâret kontrolüne yol açan ne kadar hü- küm bulunduğunun tam olarak bilinmedi- ğine dikkat çeken avukatlar, Yükseköğre- tim Kredi ve Yurtlar Kurumu Yurt tdare ve tşletme Yönetmeliği'nden "iffetsizli- ğe" ilişkin hükmün kaldınlmasını olum- lu bir gelişme olarak nitelendirdiler. An- cak, kamuoyuna'iffetyönetmeBği'' olarak yansıyan "MUli Eğjtim Bakanlığı Ortaöğ- retim Kurumlan Odül ve DLsiplin V önet- meliği"nin 17. maddesinin c bendinde, "Örgün eğitim dışınaçıkarmacezasuuge- rektiren dav ranışlar* arasında "iffetsizli- ğta" de sayıldığını belirten avukatlar, bu yönetmeliğin iptali için Danıştay 8. Daire- si'ne açtıklan davanın sonuçlandığını ve istemlerinin reddedildiğini söylediler. Bu karann hukuka uygun olmadığını ve temyize gittıklerini bildiren avukatlar, şu açıklamayaı yaptılar: "Kişinin vücut bütünlüğünün ihlali sonucunu doğuran, ortaöğretim kunmüannda demokratik iüşkiler içerisinde özgür ve sorumhı yurt- taşlar yetiştirmevi sağlamayacak, aksine okullan otoriter ve nıtucu bir züiniyetle yönetme>i amaçlavan, aynı zamanda T. Anayasası ile Türkiye Cumhuriyeti'nin ta- rafolduğu'Kadınlara Karşı Her Türlü A>- nmcılığın Kaldınlması Sözleşmesi, Ço- cuk Haklan Sözleşmesi' gibi pekçokuhıs- lararası sözkşmeye ve çağunız insan hak- lan anlayışına aykın olan yönetmeliğin tümden değiştirilmesi gerekmektedir. Ba- kanhkta başlanlan çalışmalar sürdürül- meli, çok yönlü çalışmalar yapılmah. eği- tim ve ögretimin çağdaş ve bilimsel temel- lere göre yürttülmesini, öğrencilerde de- mokratik katılımı özendirici. kendilerine güvenlerinin oluşmasını sağlaşacakdüzen- lemeler yapılmalıdır" G O R U Ş / AYTUNÇALTINDAL "Aziz Peder, Hıristiyanlığa çokyakınım. Sizin şah- sınıza ve dininize duyduğum saygı benim savaşımın ve düşüncelerimin merkezindedir." Bu sözler bölücü terör örgütü PKK'nin başı Abdul- lah Öcalan'a aittir ve Papa II. Jean Paul'e yazdığı mektupta yer almaktadır. (La Republica, 23 Kasım 1998, ss. 1-3). Şimdi sorumuz şudur: PKK ve ayrılıkçı Kürt hare- ketlerinin kiliselerle ne ilişkisi var? llkin şunu belirteyim: Kiliseler 1965'ten bu yana Ortadoğu'daki Kürtçülük hareketleriyle ve 1983'ten sonra da PKK ile çok yakından ilgilenmekteydiler. Güneydoğu Anadolu'daki ilk gizli ve örgütlü etnik ve dinsel aynmcılığı esas alan istihbarat faaliyetlerini 1962'de Banş Gönüllüleri adıyla bölgeye gönderi- len, çogunluğu Katolik ve Anglikan kiliselerine kayıt- lı Amerikah uzmanlar başlatmışlardı. Buniar üç yıl süreyle bu bölgede yoğun misyoner- lik faaliyetlerinde bulundular, birçok vatandaşımıza din değiştirme telkinleri yaptılar, inanılmaz vaatlerde bulundular ve etnik ve dinsel aynmcılığı körükleye- cek bölgesel inanç farklılıklannı "bilgi" haline dönüş- türerek ABD'deki çeşitli istihbarat birimlerine aktar- dılar. Bu gönüllülerin hazırladıkları raporlann bir kıs- mı da doğrudan doğruya kiliselere gitti. 1965'te II. Vatikan Konseyi sona erdi ve kararlan yayımlandı. Bunlann arasında üç kavramın dünya çapında yaygınlaştınlması da vardı. Bu kavramlar "ekümenizm, diyalog ve hoşgörü" idi. Ekümenizm özellikle tüm kiliseleri bir araya getirmeye yönelik bir girişimdi. Bunun sonucu olarak Katolik ve Ortodoks kiliseleri ortak bir yönetmelik hazırladılar ve bir ortak eylem planı yaptılar. (The Directory for The Applica- tion of Principles and Norms on Ecumenism, Vati- can, Pontifical Council, 1993). Kiliseler daha önce de II. Vatikan Konseyi kararlan geregi mevcut "Ca- non "lannda (Mer-i Hükümler Kitabı) Hıristiyanları bir- leştirici yeni maddeler ihsas etmışlerdi. Katolikler "Code ofCanon Law"da 752. maddeyi, Ortodoks- Apo'nun Papa'ya Mektubu Üzerine...lar da "Code of Canons of the Eastern Churches" adlı paralel kitaplarında 599. maddeyi yeniden dü- zenlemişlerdi. (Aynntılı bilgi için bkz: Congregation for the Doctrine of Faith, Profession of Faith and Oath ofFidelity, Jan. 9, 199, 1989, AAS 81, Vatican, 1989). Diyalog ve hoşgörü toplantılannı düzenleme faali- yetleri ise daha 1960'ta ilk kez gündeme gelmişti ve taraflar Amerika'da kısaca SCOBA diye bilinen (Stan- ding Conference of Canonical Ortodox Bishops of America) daimi bir konferans örgütü kurmuşlardı. Iş- te bu örgütün yıllar süren çabalan sonucunda dün- yadaki "komünist" hareketin gelişme çizgisi de göz önünde tutularak ilk uluslararası diyalog ve hoşgörü toplantılan düzenlenmeye başlandı. Bu karar Lüb- nan'daki "Balamand" Manastın'nda Temmuz 1993 yılında düzenlenen gizli bir toplantıda alındı ve ilk Hoşgörü ve Diyalog Konferansı'nın sembolik önemi de dikkate alınaraklstanbul'da yapılmasına karar ve- rildi. Fener Patriği Bartolomeus'un girişimiyle bu ilk toplantı kutsal "St. Andrew" günü, 30 Kasım 1993'te Istanbul'da yapıldı ve ünlü Boğaziçi Deklarasyonu ya- yımlandı. Katolik ve Ortodoks kiliselerini birbirlerine bağlayan şahıs, Suriye Ortodoks Kilisesi'nin başı Mar Athanasius Yeshue Samuel olmuştu. Bu şahıs ile ondan önceki ruhanı Gabriel Abdülsaid bu uğurda çokçalışmışlardı. Mar Athanasius namlı bir Türk düş- manıydı. Suriye'deki Nusayrilerle de çok sıkı ilişkiler içindeydi. Nitekim 1989 ve 1991 yıllarında bu kilise iki kez Türkiye'yi Avrupa Birliği'ne şikâyet etti. Kilise- nin şikâyet mektubunda aynen şöyle yazılmıştı: "Türk . Silahh Kuvvetleri Güneydoğu Anadolu'daki Kürt ve Süryanileri öldürmekte, evlehni yıkmakta ve onlara işkence uygulamaktadır. Kürtler ve Süryaniler TSK'nin ve Müslümanlann boyunduruğundan kur- tanlmaiıdıriar." Işte PKK ile Vatikan ve diğer kiliseler arasındaki doğrudan bağları bu kilise sağlıyordu. Çok geçme- den Vatikan, bu Ortodoks kilisesiyle birlikte PKK'yi savunan yayınlara başladı. Dünyadaki 900 milyon Katolik için yayın yapan radyo, televizyon ve yazılı ba- sınında TSK'nin veTürklerin Kürtleri vahşice yok et- mekte olduklan yazılmaya başlandı. Örneğin "The Wohd Catholic Report" Mayıs-Haziran 1995 tarihli yayımlannda tam sekiz sayfa, Türkiye'yi iğrenç bir şe- kilde karalayan yayınlar yaptı ve başta Italyanlar ol- mak üzere tüm Hıristiyanlara PKK'ye ve ayrılıkçı Kürt hareketlerine destek olmalan çağrısında bulundu. Vatikan daha önce de "La documantation Catholic" adlı resmi yayın organında tüm Türkiye topraklarının gerçekte Hıristiyan Arap ve Kürtlere ait olduğunu yet- kili bir ağızdan, Cezayir Arşövek'i Monsenyör Hen- ry Tessier tarafından dile getirmişti. (Nr. 2012). Şimdi yeniden Apo'nun mektubuna dönelim. Apo mektubunda aynen şöyle yazmış Papa'ya: "Suri- ye'de bulunduğum sırada Suriye Ortodoks Kilise- si'nin Başpiskoposu Yohanna Ibrahim Mar Gre- gorius /7e birçok kez görüştüm. Türkiye'deki rejim sadece Kürtleri değil, Ermenileri, Süryanileri ve Rum- lan da imha etmiştir. Ben, Kürdistan topraklannda ya- şayan Hıristiyan azınlıklan da Türk vahşetinden ko- rumak için savaşıyorum. Beni bu savaşta yalnız bı- rakmayacağınıza eminim." Kiliseler Apo'yu gerçekten de yalnız bırakmadılar. Papalığın Doğu Kiliseleri Biriiği Komisyonu'nun başı Achille Silvestrini, Apo'nun mektubundan iki gün sonra bir açıklama yaparak Vatikan'ın PKK'yi ve o- nun başmı destekledigini açıkladı. Rusya'da ise Or- todoks kilisesinin en hararetli savunuculanndan olan bir milletvekili Apo'yu Rusya'ya getirmek ve ona sı- ğınma hakkı tanıtmak için var gücüyle çalıştı. Üste- lik bu milletvekili komünist değildi, tam bir kilise ta- raftanydı! Nedir ki, bu milletvekili aynı zamanda giz- li bir tarikatın da üyesiydi. Bu Hıristiyan tarikatı yüz- lerce yıllık geçmişi olan "Ordre souverain militaire et dynastiçue des chevaliers de la croix de constanti- nople (İstanbul Haçı'nın Egemen Askeri ve Hane- dansal Tarikatı)" idi. Bu tarikatın başındada, yasal Bi- zans Imparatoru olduğu, başta Rus, ABD, Italya, In- gıltere ve Fransa mahkemeleri tarafından tevsik edil- miş olan Prens Henry Paleolog vardı. Söz konusu milletvekili 23.6.1997'de St. Petersburg'da bu tari- k'atın düzenlediği ve imparatorun hazır bulunduğu taç giyme törenine katılmış ve hem YeKsin'i hem de Duma'yı temsil etmişti. Işte bu gizli tarikat da 1970'li yıllardan bu yana özellikle Almanya'da Duisburg, Karlsruhe ve Ber- lin'de ayrılıkçı Kürt hareketlerine ve PKK'lilere mad- di ve manevi destek veriyordu. El altından dağıtılan bildirilerinde aynen şöyle yazılmıştı: "Türkiye'de bo- yunduruk altında yaşayan siz Kürtleri çok yakında bu barbar boyunduruğundan kurtaracağız." Sözde Bizans Imparatoru'nun tarikatının üyesi, Du- ma milletvekili ve Başkan Yeltsin'in bir dönem yar- dımcısı olan bu milletvekili Bayan Galina Strovoîto- va idi. Ve Galina geçen hafta sonunda Rusya'daki Monarkistlerin başkenti St. Petersburg'da uğradığı hain bir saldırıda öldürüldü. PKK ve Apo, Rus, Suri- ye ve Yunan Ortodoks kiliselerindeki çok güçlü bir yandaşlarını kaybettiler. Ama ilginç olan şudur ki Apo'yu Rusya'ya getirten ve ona bu ülkede kalaca- ğına dair söz vermiş olan 13 milletvekilinin başı olan bu bayan milletvekilinin gücü Apo'yu Rusya'da tut- maya yetmemişti. Kısacası Galina, Apo'ya yapılan vaatleri yerine getiremeden öldü. Son söz: PKK ve ayrılıkçı Kürt hareketinin arkasın- daki destekçilerin başında kiliseler vardır. PKK ola- yında hiç dikkat edilmeyen bu husus umanm bun- dan sonra dikkate alınır. Ortadoğu'daki kilise ve Is- lami harici fraksiyonlar çok uzun zamandır bir ittifak içindeler, benden uyarması.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle