19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
•A SAYFA CUMHURİYET 24 ARALIK 1998 PERŞEMBE OLAYLAR VE GORUŞLER Aydmlanmaya Ulaştıran Uzun Yol Prof. Dr. ABİDİN KUMBASAR D uvuorganlanmızlaalgıla- vıp. özgür akılla eleştıre- rek denevle kanıtlavabil- dığimiz bılgilerın üriinii olan bilım, düşünen ılk ınsanla havata gırmiş ol- malıdır. \rkeolo|ik venlere göre ılk türle- rınin ıkı mılyon v ıl kadar önce yaşadığı dü- şıinülen atalanmız. gereksınımlerinı do- ğadan dolaysız olarak sağlayan. topla> ıcı ve a\cı bıreylerden oluşmaktaydı. Doğa- da y ararlandığı bıtkı ve başka canlılan de- netim altma alan ılk atalanmız üreten dü- şüncenın öncülendır. Bütün çağlar boyun- ca düşünce düzeyinde her yükseliş insan vaşantısında da bir aşamaya yol açmıştır. Yaklaşık. IÖ on bın ytllannda. ikincı bu- zul çağından sonra gelışen (mutasyonla), ortaya çıkan bitkı türü olan buğday, Orta- doğu'da Erıha yöresınde ilk yerleşık insan topluluklannın oluşmasını sağladı. Su ge- reksınımınm sağlanmasının ve ulaşımın kolav olduğutanmaelvenşlıFıratveDic- le ile \ 11 gıbi akarsular çevrelerinde ve uy- gun kıy ı kesimlerinde yerleşim birimleri gıderek çoğaldılar. Yerleşık düzene geçış aynı yörede yaşayanlar arasında uzlaşma kuralları oluşmasını gerektırdığınden top- iumsal yaşantıda yenı düzenlemeler yap- mak kaçınılmazdı. Tanm toplumuna geçış sonucu atalanmız doğa koşulları. iklim. mevsımler. kuraklık veselgıbıolayiaraıl- gi duv muş. gökbılım temelleri ilk kez Me- zopotamya'da atılmıştır. Sel. kuraklık. dep- rem. gök gürültüsü ve vıldınm gıbı doğa olav ları karşısında güçsüzlük duyan atala- nmız. doğaüstü güçlenn varhğı yanılgısı- nayöneldıler Buınançlaılkeağdüşünür- lennden DemokritosveEpikürgibibırka- çının dışında hemen tümü. doğaüstü güç- lerın varlığı tuîkıiNundan kurtulamadılar. Doğa güçlermden korku. önce çok tannlı sonra tek tannlı, dınlenn gelişmesiyle çağ- larboyu insan düşüncesım baskı alnnda tut- tu\e doğa özgür akılla eleştınlemedı. Tüm Ortaçağ boyunca. benzer olarak Augusti- nus Aurelius'un (Doğumu İS 354) "İnan kianlayasın" kuralı geçerlı oldu. Batıda Roger Bacon (1214-1294) mate- matik vedenejın önemını ılk olarak belır- terek Rönesans ışığının öncüsü oldu. Bas- kı makınesının ıcadı ıle ilk bilımsel eser ola- rak. Pljny'nın ~Doğa) Tarih* ad!ı yapıtı- nın 1469'da Venedik'te basılması önemlı bir aşama sağladı \e bu olayla karanlığa karşı savaş yenı bir güç. yenı bir boyut ka- zandı. Bu güçle ınsanlık. gözlenni cennet ve cehennem hayalınden, gerçek dünya ve doğal yaşantıya çevirdi. Evrensel deha ve yetenekleriyle çağma ve geleceğe ışık sa- çan Leonardo da \1nci 1452-1519 yılları arasında yaşadı Pısa'da varlıkh bir noter- le bir köylü kadmın evlilık dışı çocuğu olarak dünyava gelen Leonardo da Vincı, sanat yapıtlan dışında anatomı. fizyolojı, astronomı, fızık ve matematıkle uğraştı; dü- şünce ıle deneyın birlikte gıtmesının ge- rektığını v urguladı. Ona göre deneyle ka- nıtlanamayan düşünce anlamsız. düşünce olmadan uygulama ise kısır ve sonuçsuz- dur O, dogaya alışıldığı gıbi değıl. özgür ve her şeyi venıden görüp eleştıren bir ço- cuk gözüyle bakmayı veğledi. Doğayla. düşüncelen arasına ne eskı kitaplann ne de yoz inançlann gırmesıne izm verdı. Yoz dü- şüncelı insanlann yerküremızde ve yerkü- renın evTendekı saltanatının yıkılmasında en önemli olaylardan bınsı de Nicolaus Copernicus'un (1473-1543) buluşu oldu. Güneş merkezlı kuram. kutsal kitabın üs- tünlüğünü sarstı. Ardılları Tycho Brahe (1546-160 i) v e Jhonnes Ke'pler (1571- 1630) Copemıcus'un eksiklenni giderdı- ler. Aynı dönemlerdeözgürdüşünceyi sa- vunan bir önemlı \etenek de Francis Ba- con'dır (1561-1626). Yerenekiı hukukçu- luğu yanmda doğayı ve doğa güçlennı de- netim altına almay ı araştırma. yaşantısının amacı oldu. Bunu gerçekleştırmek ıçın de deneylerle sonuç almanın şart olduğunu be- lırtti. F. Bacon. ınsanın doğa karşısındakı güçsüzlüğünün alın yazısı olamayacağını v urguladı Francis Baconia yakın \ ıllarda >aşa- > an Galilco GaJilei (1564-! 642) bilımsel ev - nmde Aristotaks fiziğinden bilımsel fizi- | e geçişın öncüsü oldu Dünvadönüyorder- ken, çoğunluğun inanışına aykırı şeyler söylüyordu ama gerçekleri sö\ Iüv, ordu. Bu belkı de tarihte bılinçsiz çoğunluğun de- ğıl. azıniıkta da olsalar bılinçlı olanlann dü- şüncelerının yönünde gerçeğe enşılebıle- ceğınin ilkkanıtıvdı. LaHaye'de 1546>ı- lında doğan Descartes dünyava çok zayıf yapılı gelıp yaşayabildiği ıçın kendisıne Ren (Fransızca yenıden doğan anlamına) adı verıldi. F. Bacon'dakı kuram (teon) ve matematik anlayışı eksiklıklennı tamam- layan Descartes analitik geometri'nm ku- rucusu ve modern felsefenin babası unva- nını aldı. Düşünce düzeyinde gelışmenın öbür ıkı önderınden birisı, barış ıçınde bır- leşikbirAvrupafikrınıilkkezortayaatan, DesiderusFrasmusl 1466-1536). öbürüde 1548'de doğup ev renın sonsuzluğunu ıçe- ren düşünceleri nedeniy le 17 Şubat 1600 de bağnaz düşüncelilerce yakılarak öldürülen Giardano Bruno'dur. Galıleo'nun öldüğu yıl dünvaya gelen Isaac Netvton (1642- 1727) tüm tarıh bosunca gelen en bü>ük bilimadamlanndan birısıdır. Fızık. meka- nık ve optikte buluşlan bilım ve evren gö- rüşünde yeni boyutlar kazandırdı. On se- kizınci yüzyıla kadar olan bu bınkım in- sanlığa karanlıktan kurtulmanın yollannı açtı. Aydınlanma. 1700'lü yıllann başında yaşayan Alman sanatçı Daniel Chodoui- ecki'nın bakır üzenne yapılmış gravürünün adıdır. Bu gravürde sisler arasından yük- selen güneşe doğru ılerleyen bir atlı. bir ya- ya ve bir at arabası resmedılmiştır. Cho- dovvıeckı. aydınlanma konusundakı dü- ^üncesini t •^fantığlIl >üce giicünün ufuk- ta vükselen güneşten başka genel ve anla- şılır hiçbir simgesi olmamıştır" dıye sun- mu^tur. Izleyen vıllarda XVIII. vüzyıl bi- lim ve felsefede yıldıziar çağı olmuş. yetı- şen aydmlar. akıl ve bılımın. özgür koşul- lar altmda, dine gerek bırakmayacak yeni bir dünya görüşü ıçın. yeterli olacağı ınan- cın> savunmuşlardır. lngiltere"de Locke, Hume. Paine, Fransa'da ansiklopedıstler olarak anılan DiterotCondoncet,d'.4lem- bert \oltaire ıle Rouseau v e Montesquieu gıbı düşünürve matematıkçıleryeni dün- yada 4 Temmuz 1776'da bağımsızlık bil- dirisinın Thomas Jefferson tarafından ıla- nında ve sonrakı y ıllarda 1789 Fransız Devrımi'nde "laikdevlefın yaratılmasın- da öncü olmuşlardır. Av dınlanma çağını taç- landıran Immanuel Kant 1724 yılında yok- sul bir saracm on bir çocuğunun dördün- cüsü olarak Königsberg'dedünyay a geldı. Bütün yaşantiM boyunca yaptığı en uzak sev ahat Königsberge 60 mıl mesafedekı Ju- dısch'e gırmek olmasına karşın dehasıyla bugün de değer taşıyan uzav kuramını ge- lıştirdi. Yetmışbıryab,ındayken( 1795)yaz- dığı "SürekBBanş"adlı esennde. "Düzen- li ordular kaldınlmalıdır. hiçbirde\ let zor- la başka bir devktin vönttinıinc kanşma- malıdır. Sivasal vapı cumhuri>etçi olnıalı- dır. Bir >örede sa\ aşla ortaya çıkan >anlış- iık bütün gezgende kcndisini hissernrir.*' dıye yazarak dehasıy la bugünlenn dünya- sına bıle ışık tutmuştur. XVIII. yüzyılın ay- dınlık düşünce düzevı ve bilimde ulaşılan aşama tüm yaşantıv ı etkıleyerek Batı dün- yasının yolunu aydınlatmış ve bugünlere ulaşmasını sağlamıştır. Batı 'da doğaya ve bılime yönelen özgür düşünce bu aşamaya erişırken Osmanlılar- da. Batı'nın voikselişinin düşünce boyutu gözetılmeksızın. yaşantı ve teknolojik güç- lenmeye özenilip. biçimsel uyum sağlan- maya çalışıldı. Özgür düşünce olmadan v e ummetlikten kurrulmadan aydın ve çağ- daş oiunamavacağını kımse v urgulamadı. Toplumumuzu aydınlanmanın ışığına ka- v uştaran yüce Atatürk oldu. Batı'nın 4-5 yüzyıl süre içinde ve yüz- len aşan sayıda düşünce ve bılim adamıy- la gerçekleştirebildigıni üstün deha ve ye- teneğiyle 19)9'la 1938arasındakıkısacık zaman dılıminde gerçekleştirdi. Bızlerin, beyınieri donmuş ümmet düzeyinden, öz- gür düşünen çağdaş msanlartopluluğudü- zeyıne gelmemızi sağladı. Tanhin hıçbırdö- neminde, hiçbir yerde göriilmeyen bu atı- lımı yaşatmak ve gelecek kuşaklara aktar- mak. yalnız ulusal değil aynı zamanda in- sanlık görev ımizdir. Ülkemiz insanlannın yeniden karanlığa itilmeye çalışıldığı son yıllarda YüceAtatürk'ün dehasını veese- rinin büyüklüğünü daha iyı değerlendırme- li ve ülke aydınlan olarak çevremizi uyar- malıyız. Toplumumuzu yozlaştıran dar gö- rüşlü, çıkarcı polıtikacı özentılerinın alda- tıcı sözlerinin değil. "Hayartaen gerçek yol gösterki bilimdir" diyen Yüce Atatürk'ün aydınlık yolunda yürumelıyız. Kaynakça: Alekseyev, V.P., İnsan Türünün Kökeni ve Gehfimi, Sosyal Yayınlar, 1995. Broncnvski, J., Insanın Yükselişi, V Ya- unlan. 1987. lbanez, F.M., Felse/e Ğyküleri, imgeKi- tabevi, 1996. Yıldırım, C, Bilim Tarihi, Remzi Kita- bevi. 1997 Parkinson. C.N.. Siyasal Düşüncenin Evrımi, Remzi Kitabevi, 1984. Hof, L.l. Avrupa'da Aydınlanma, AFA tnermedıa, 1995. "Sen benden tılsımlı bir anahtar istiyorsun, zorluklarta kar- şılaştığında hemen kapılan açıverecek... Cemiyetterin hayatn- da tılsımlı anahtartar yoktur. Demokrasinin yerleşmesi sabır ister, sebat ister. Fransız ihtilalinden sonra iki defa krallık gel- di. Şimdiki cumhuriyet, beşinci cumhuriyettir. Bizde de yıllar geçtikçe şikâyetler azalacak, demokrasiye müdahaleler sey- rekleşecek, hafifleyecektir. Hür vatandaş ve hür cemiyet ola- rak yaşamak hersuretle Türk milletinin hakkı ve fiyakatıdır. Bir şeyi unutmayın, milletçe yükselmemiz ancak demokratik re- jim içinde, insan haklan rejimi içinde kabil olacaktır." Ismet Inönü bu sözleri 1971 Askerı Müdahalesının Genelkurmay Başkanı Memduh Tağmaç'a soyluyordu. Aynı sözler, aynı ınanç- lar, ozlemler gunümüzde de geçeriiktedir. Aradan yirmi yıl geçme- sıne karşın 'milletçe yükselmemiz demokratik rejımı yerteştirmeye ve ınsan haklannın saygıyla uygulanmasına bağhdır.' Yırmı beş yıl önce ismet inönü'yü sonsuzluğa uğurladık. Sekse- nını aşmış. ama gençlığinı yitirmemiş birasker, birpolitıkacı, herşe- yın ustunde de devlet adamı... Eksıkliğıni derinden duyduğumuz bü- yük bir insan, bir yol gösterici, bir öncü, içtenlikle demokrasiye inan- mış bir aydın... 1957 yılındaki bir Kars gezisi dönüşünde uçakta sorduğum bir soruya verdıği yanıtı bırçok kez yazdım. Iktidardaki DP'nın önde ge- len kişilerinin ülkeyi çıkmazlara soktuğu günlerdeydik. "Sizbu kişi- len tanıyordunuz, nasıl oldu da onlann demokrasiye bağlı ve say- gılı olduğunu düşündünüz, iktidan kolaylıkla teslım ettinız" soru- suna büyük bir olgunlukla "Demokrasi, yabancısı olduğumuz bir EVET HAYIR OKTAY AKBAL İnönü Aşılamadı! araç. Kullanmasını yenı yenı öğrenıyoruz. Arada bir bozuluyor. Onanp yeniden aynı yönde ilerlemeliyiz" yanıtjnı vermişti. Ama ne yazık ki kırk yıl içinde kaç kez bozuldu demokrasi denen araç, kaç kez yeniden onanldı! Ama her defasında bir şeyler eksil- di, bir şeyler yitirildi, bir şeyler değıştı. Çoğulcu rejime 1946'da geç- miştik. Demek elli yıl olmuş! Bir bakıma başladığımız yerdeyiz, bel- ki de bir adım gerisındeyiz!.. Ismet inönü, dünya tarihinde kımseye benzemez bir durumda- dır. Bir çeşit dikta yönetiminı. tek partı yaşamını kendı ısteğıyle de- ğiştiren insan... Bu olayın bir benzerinı kimse gösteremez. On yH muhalefet liderliği yaptıktan sonra yeniden başbakan oluşu, Ata- türk devrimlerini olabildiğince korumak, savunnaak, yerleştirmek is- teyen birpolitıkacı... Devtetin yarannı her şeyin üstündegören, ucuz yollara sapmadan, nitelikli, kişılikli, erdemli bıryoldan kopmayan bir lider. Askerlikten geldiği halde sivil yönetimin gereklerine, üzüntü- lerine, hatta acılanna dayanmış bir insan... "Bir büyük imparatortuğun çökmekte bulunduğu kaygusu ve memleketi kurtarmak ödevinde olduğumuz düşüncesi bizim gençfik yıllanmızın en unutulmaz hatırasıdır. Altmtş sene bu his- lerin heyecanlan, ümitsizlikleri ve zafer günleri içinde geçmiş- tir." Uzun yıllar yakınında bulunmuş bir politika adamı Necdet Uğur, "Ismet İnönü" (YKY Yayını) kıtabında onun en önemlı bir özellığini şu sozlerle belirtiyor: "Yaşam boyu kendisini yeniden yapmaya çalıştı. Yaman bir en iyici idi. Önem verdiği sorunlar karşısında eski bildiklerine ve yeteneğine güvenip kolay ve acele bir yargıya varmazdı. Bil- diklerini eksik, yargtlannı kusurlu sayıp sorunu incelemeye ko- yulurdu. O konuda yazılı planlan dikkatle okur, konuyu bilen- lerte konuşur tartışırdı. Öğreneceklerini öğrendiği kanısına vardıktan sonra da Descartes gibi düşünürdü: Tüm olgulan göz önünde tutarak olasılıklan hesaba alarak vardığı sonuçlan gözden geçirerek." Evet, Necdet Uğur çok haklı. "Siyasal yaşamın güncelliğinden sıynlıp tarihe mal olduğundan beri İnönü grttikçe büyüyor." O gün bugun Inonu'rnjn dşvlet adamlığı çızgisine ulaşan oimadt. Ne yaztk*i'olmadı, ofijmadt! Ne«îÖet Uğur'un sözteriyle bttire "İnönü keşke aşıiabilmiş oisaydı." - Anısı önunde saygıyla eğilask. PENCERE Kötü Sesli Müezzinler Not: Salı günkü yazımda yer alan "Meclıs komısyonlannda DYP, DSP, FP oylanyla sözde temıze çıkınca.." cümlesınde yanlışlıkla 'DSP' yerine 'CHP' adı yer almıştır. Düzeltirim. O. A. Herifin biri Sincar Mescıdı'nde Allah için ezan okur, para almazmış. Sesı öylesıne kötüymüş ki işitenler mübarek ezandan soğurlarmış, çünkü herif-ı naşerif eza- nı ezanlıktan çıkarır, fakır ölüsünden arta kalan mirası satışa çıkaran tellal gibi bağırırmış, mec- cani müezzın minarenin şerefesinde görünüp de elini kulağına attığı zaman aşağıdakıler elleriyle kulaklarını tıkarlarmış... Üstelik herif şişinirmiş: - Sen bu işi Tann adına yapıyorum, üç kuruş on para da almıyorum. Mescıde bakan Hoca Efendi halkın yakınma- sından usanmış, herifi çağırıp demiş ki: - Bizim mescitte ezan okuyan öteki müezzin- lerin her biri beş lira alır, gel sana on lira vere- yim, git başka yerde müezzinlik et!.. Herif 'peki' demiş. almış başını gitmiş, bir baş- ka camiye postu sermiş... Ama bir vakit sonra dönüp gelmiş: - Hoca Efendi, demiş, sen bana haksızlık et- mişsin; bu mescitten beni on lira vererek ayır- dın, ama şimdiezan okuduğum camide birbaş- ka yere gideyim diye bana yirmi lira öneriyorlar. Hoca: - Amanın, diye yanıt vermiş sakın öneriye 'evet' deme, sen ezan okumaya devam et!.. Yakında başka yere gitmen için elli liraya da razı olurlar. • Bizim politikacılar şişiniyorlar: - Su memleket hükümetsiz kalmaz... - Her türlü özvehye raz/yız.. Kimisi de diyor kı: - Hükümeti kurmak için elimizden geleni ya- panz, göreve talibiz... - Hizmete hazınm... Allah yolunda hizmet ettiğini söyleyen bet ses- li müezzin gibi kendisini vatan ve millet yoluna adadığını söyleyen şaibeli politikacıyı ne yap- malı?.. Atsan atamıyorsun, satsan satamıyor- sun, üste para verip bir başka ülkeye postala- yamıyorsun, başa be\a olmuş, çekmek zorunda- sın. Işin kötüsü şu ki politikacılar arasında gerçek- ten degerli olan, öne çıkmak olanağını bulamı- yor; çünkü siyasal partilerde demokrasi yok, her şey liderlik koltuğunda oturanın iki dudağı ara- sında... Siyasal partilennde demokrasi olmayan ülke- de demokrasi olur mu?.. • Şeyh Sadi demiş ki: "Onlar mart bulutudurlar.. Ama kimsenin tariasına yağmazlar. Güneştiher. Ama kimseyi aydınlatmazlar. Iktidar atına binmişlerdir... Ama sürmezler." Heyaparter'?.. * Bırbirleriyle uğraşmaktan gözleri körleşmiştir, dünyayı görmezler. -y.. Tarihin kendisinden ayrılamayan kağıt paralar, yaşanmış olan ekonomik, siyasi ve estetik değişimleri neredeyse dönemlerinin olayları, görüntüleri, sesleri, kokuları, tatları kadar çağrıştıran birer hatıradır. Osmanlı'dan Günümüze Kağıt Para Sergisi 18 Aratık 1998 - 28 Şubat 1999 Pazar hariç hergün • 11.00-20.00 arası Osmanlı Bankası Tarihi Araştırma Merkezi SergiSalonu İstiklal Caddesi 276 Beyoğlu Tel 0212 245 5095 TÜRKİYE CUMHURİYET MERKEZ BANKASI OSMANLI BANKASI O n K I v TARİH VAKFI Sergileme Sponsoru BURKHARD LEITNER Aydınlatma Sponsoru LUMİNA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle