19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
24 ARALIK 1998 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 UYCARLIKLARIN İZİNDE OKTAY EKİNCt Tarihi kentleri bombalamak Birleşmiş Milletler yasalanna göre de bir insanlık suçu 4 Çöl Tîfldsr ve La Haye sözleşmesiABD ve Ingiliz savaş uçakla- nnın 1991 yılı ocak ve şubat av- lannda 42 gün Irak'a bomba yağ- dırdıklan ilk "KörfezSavaşı" sal- dınsının askeri adı "Çöl Fırtına- sı" olarak ılan edılmiştı. Basra Körfezi'nde konuşlanan ABD kuvvetlerinin komutanı General Norman Sh^arzkofun aynı sa- vaş sürecindeki unvanı ıse "Çöl Ayısı"ydı. Dönemın ABD Başka- m George Bush, çöl a>ısının es- tirdiğı çöl fırtınası CNTS' ekran- lanndan naklen yayımlanırken, ıkıde birşu mesajını dayayımla- tıvordu: "Irak. Birleşmiş Vlillet- ler kararlanna uyunca>a dek sa- vaş sürecek-." Şimdı yaklaşık 8 yıl sonra ABD'nın yanına yine lngiltere'>ı alarak gerçekleştirdiği "Saddam'ı cezalandırma" operasyonunun asken adında da "çöl" vurgula- ması var. Bu kez "Çöl Tilkisi" denilen hava saldınlannın "res- mi" gerekçesi de 1991'dekıne benzer bir söylemi içerdı. Ope- rasyonu başlatan ABD Başkanı Bill Clinton ve kurmaylan. tıpkı Bush gıbi "Birleşmiş Milletler bekçüiğine" soyunarak. Irak'takı BM denetımıne engel çıkartan Saddam * ı "Bağdat 'a füze yağdır- naa" yöntemıyle de\ ırcceklennı belırttıler... ABD ve 'diktatörler' Oysaki bütün bir 20. yüzyıl bo- yunca Batista'dan Pinochet'ye kadar hemen tüm eli kanlı ve ken- di halklanna düşman diktatörle- ri destekleyen ABD'nin, şımdı Irak 'ta da " kendine bağl) yeni bir diktatörlük varatnıak" amacıy- la hareket ettigi artık vaygın bir kanaat... Nitekim arkadaşımız Vlustafa BaU)a> da 18.12.1998 tanrdı Gün- demköşesınde "Çöl Tilkisi" adı- nın yeni olmadıgını \e 2. Dünya Savaşı'ndaki Hitler ordulannın ünlü komutanlarından En*in Rommel'e de aynı şekilde Çöl Tilkisi denıldigini anımsatırken, ABD ve Ingiliz uçakJannca ger- çekleştirilen operasyondaki "fa- şizan* niyeflerin bu îsfflfiîeTİ^ zerliğiyle bıle kavTanabileceğini vurguluyordu... Kültür mirasının 'dokunulmazlığr Hem 1991 deki. hem de geçen haftakı askeri operasyonlarda özellikle "çöl" tanımlamasınm kullanılması ıse bombalanan böl- genın çöl olmasıyla bağlantılı de- ğil. Çünkü füze v ağdınlan yerler çöl değil "yerleşme" bölgeleri. Daha da önemlisi dünya tarihının "en eski" yerleşme bölgeleri... Böylesine köklü ve zengin bir kûltür coğrafyasının bombalan- dığını. atılan sayısız füzeden her birinin insan yaşamıyla birlikte Mezopotamya gibi bir tarih va- disıne \e Bağdat gıbi bir dünya mirasına darbe ve saldın anlamı- na geldığını gözlerden gızleme- nin bir yöntemı de herhalde ha- rekâtın uvgarhğa karşı değil "çö- le karşı" yapıldığı ımajını yarat- mak... Çöl fırtınası yenne örne- ğın "Tarih Fırtınası", ya da Çöl Tilkisi yenne "Kent *e Kültür Tilkisi" diyemeyeceklerine gö- ağdat'a ve Mezopotamya'ya füze yağdıran ABD ve Ingiltere, bombaladıkları topraklann uygarlık tarihi açısından önemini göz ardı ettirmek istercesine Fırat ve Dicle'nin kucakladığı binlerce yıllık yerleşme bölgesini "çöl" diye tanımlıyorlar... ABD ve tngıltere'nın tariu^ı topraklara karşı bu saldınlarda- ki "Birleşmiş Milletler militanlı- ğı" (!) şeklınde öne çıkardıklan bombalama gerekçelennı de yı- ne BM'nmaym tarihsel mırasayö- nelik evTensel hukuku açısından geçerli saymak pek mümkün de- ğil... Çünkü aralannda bu iki devle- tin de bulunduğu bütün BM ül- keleri 21 Nisan-14Mayıs 1954 ta- rihleri arasında La Haye'de düzen- lenen UNESÇO konferansı sonu- cunda "tarihsel mirasın savaşala- nıolamavacağına" dairkapsam- n bir sozleşinevı ımzdiddıldt Ikincı Dünya Savaşı'ndaki bü- yük yıkımdan sonra insanlığın bir kez daha böylesi bir uygarlık vahşetini yaşamaması için ger- çekleştirilen dayanışma konfe- ransının tarihsel referanslan ara- sında ise I. Dünya Savaşı sonra- sına ait benzer ortak hedefleri be- lirleyen 15 Nisan 1935 tarihli "NVashington PaktT da vardı. Bu uluslararası pakta temel olan ve 1954 La Haye buluşma- sına da "rehberlik" yapan anla- yış ıse konferansın sonunda im- zalanan "Silahlı BirÇabşma Ha- lindt* Kültür Malianmn Konın- masına Dair Sözleşme"nın gıriş bölümünde şöyle vurgulanıyor- du: "(imza atan) taraflar. kültür mallannın son harpler sırasında önemlizararlar gördüğünü,savaş tekniğindeki gelişmeler sebebiy- le de artan tahrip tehhkesine ma- ruz bulunduğunu müşahade et- miş; (_) her millet dünya kürtü- rünekendindenbirşev katmışol- duğu cihttk 1 . hangi miüete ait olur- sa olsun. kültür eseıierine karşı vaki olacak tecavüzlerin bütün msanbğnı kültür mamelekine (mal variığı) karşı işlenmiş tecavüzler sayılacağına inanmışlardır.-" Işte bu evrensel inanış altında uygulama ilkeleri belirlenen söz- leşmede "tarihsel kentier" ve "ta- rihi vearkeolojik yerleşme bölge- leri"nin de savaşlarda asla hedef olamayacağınayönelik uluslara- rası kurallarsaptanarakimzasa- hibi de\ letlerin "banş zamanın- dan iribaren kendi silahlı kuvvet- lerini de kültürel mirasa karşı ko- ruma bilincine sahip şekiide eğit- mesi" içın bile aynntılı hüküm- lergetirilmişti... (7. Bölüm) O kadar ki tanhsel yapılann Çöl ortasında 'uygarlık vahası' Bir diktatörü devirmek adı- na bomba ve fûze yağmuruna ^tüttilatf Bâg&tyenuzünün ef- sanelere bile konu olan en önemli tarihsel kentlerinden bi- ri. Savaş alanına dönüşen Me- zopotamya ise "12 bin yıHık" geçmişiyle dünya uygarlıfının beşigi... Fırat ve Dicle'nin yarattığı bu bereketli topraklarda insa- noğlunun avcılık ve toplayıcı- lık çağlanndan ilk yerleşik dü- zene geçiışinin tarihi l.Ö. 10 bin yıhna uzaruyor. Bilinen ilk ka- vimler olan Sümerleria ve Akadlann yerleşme kültürle- rini ise bölgenin güneyindeki Unık ve Kişantik kentleri sim- geliyor. "tik yazının" yanı sıra ilk yelkenlinin kullanıldığı, tanm- da ilk sabanın keşfedildıği, ilk Saddam'ı devirmek adına bomba ve füzderie dövükn bir görünüş.» Tarihsel kenti "çöl" diyerek vurdular— hukuk kurallannın geliştirildigi Sümer uy- garlığınm ardından l.Ö. 1800'lerde Babil uygarhğı nöbeti devralır. Asma bahçeler, ünlü Kral Hanunorabi (t.Ö. 1700'ler) ve ka- nunları, l.Ö. 9. yüzyıldan itibaren Asur im- pfâratorluğu, derken birbaşka ünlü Kral Asnr- banipal ve l.Ö. 500'Ierden sonra da Pers- ler._ Bu zengin tarih, sadece Mezopotamya halklannın değil, bütün insanlığın ortak geç- mişi vemirasıdır... Arap ve Islam tarihi açısından da Fırat kı- yisındaki Hlra'nın ve güneydeki Basra,Kıı- fegibi kentlerin önemi bûyüktür. Kufe, ha- lifeliği dönemindeHz.AH'yedebaşkentlik yapmış, t.S. 8. yüzyılda ünlü Harun ReşMdö- neminde ise Bağdat kenti kültür ve sanatta dünya çapmda parlamaya başlamıştır. Antik BabUonia kenti yakınında Halife Maıtsur tarafmdan kurulan Bağdat"m diğer bir adı ise "Da- rûsselam' 1 dır ve "adatet bah- çea" anlamına gelır... l.S. 1050'lerde Sdçaklu- lar'ın imar ettigi, 13. VTİzyıl- daki "Moğol istilasının" yı- kımlanndan sonra ise önce Karakoyunlular'a geçip, 1534'te de Osmanlılarmyöne- timine giren Bağdat'ta, Mi- mar Sinan'a ait yapılar da var. Evfiya Çefcbi'nin seyahatna- mesinde sözünü ettigi 665 ca- mili, 200 çeşmeli, 9 carşılı, 16 medreseli, 47 külliyeli doğu- nun "gizemrı" tarih başkenti Bağdat'ta, Şeyh Abdülkadir Gilani Camisi, Murad Paşa Camisi, Imam-ı Azam (Ebu Bağdat'tan Hanife) Camisi ve Tekkea de Sinan'ın bu kültür hazinesine kattığı armağanlar... Bölgedeki Ur antik kentinde kazılan yö- neten Ingiliz arkeolog Leonard VVoUey, 1991 'deki Körfez Savaşı'nda Ingiliz uçak- lannın Çöl Fırtınası'na katılmamalan yö- nünde tngiltere Savunma Bakanlığı'nabaş- vurmuştu. Bakalım 1999 yılmda "Osman- h'nın 700. yrinu" kutlamaya hazırlananlar, Bağdat'ı bombalayanlara karşı artık scsle- rini yüksehecekler mi?.. savaşta hedef olmamalan için as- keri amaçla kullanılmamalan; müze. ören yeri, arşiv vb. gibi yerlerin de aynı sözleşme kapsa- mı içinde değerlendirilmeleri gi- bi aynntılar da sözleşmenın mad- delen arasında yeralmıştı... Şimdi bir yandan böylesi du- yarlı ve önemli bir sözleşme ABD ve Ingiltere'nm de imzalanyla bir- likte "BM yasalarT arasında bu- gün de yürürlükteyken, öbür yan- dan aynı iki ülkenin en son savaş tekniğine sahip B-52 ve Tornado uçaklanyla tarihsel kentlere ve koruma altındaki topraklara fü- ze yağdırması da "BM adına" sayunulabıliyor. Öyle görünüyor ki ABD ken- dı ordusunu "kültürel mirasa sa>- gı" konusunda hemen hıç eğıt- mediği gıbi. ABD yönetımı de "her millerin dünya kültürüne katkısıotduğu" şeklındekı sözleş- me hükmünü "kendi kültür ta- rihlernleMezopotamya'yı kıvas- layarak" kavramakta zorluk çe- kiyor. Ingiltere ıse zaten öteden ben hep kendi kültürünü dünyanm en soylusu olarak kabul ettiğinden. La Haye'de imza atmış olsa bile Mezopotamya ve Bagdat'ı bom- balamanın "bütün insanlığın or- tak maharhğına tecavüz" anlamı- na geldiğini belkı de "muhafaza- kâr geleneklerine" hâlâ yakıştır- mıyor... Türkiye'ye yakışan». 1991 deki Çöl Fırtınası ayla- nndaörnegin Ingiltere Arkeotog- lar Birliği Ingiliz uçaklannın bu kültür katliamına katılmalannı protesto ederken, Türkıye'den Mimarlar Odası'nın başv urusu üzerine L'luslararası Mimarlar Birligi (UIA) de Genel Başkan Olufemi Majekodunmt ve Genel Sekreter Nib Carlson'un ımza- lannı taşıyan 3 Ocak 1991 tanh- li mesajında BM ülkelerine, UNESCO'ya ve Türkiye'ye şu çağndabulunmuştu: "Dünvami- mariarı savaş istemiyor. Tarih ve kültür ülkesi Türkrve'nin de Kör- fez'de banşı sağlayacak girişim- lerini destekleveceğu™" O yıl Kültür Bakanlığı yöne- timi dünya mımarlarının bu çağ- nsını kulak arkası etti ve Turgut Özal'ın aynı savaşa ilışkın "Biz de bir koyup yirmi alacağız" şek- lindekı kültür yoksunu polıtıka- sının tutsağı oldu... Bugün ise Anadolu uygarlık- lannın bekçisi olma bilıncini ta- şıyan kadroların. Anadolu'nun tarihsel sevdalısı Mezopotam- ya'ya ve Bağdat'a karşı ışlenen suçu sorgulayabilecekleri uygun bir siyasal ortam var. Örneğin sadece Kültür Bakan- lığı değil, Dışışlen Bakanlığı da La Haye Sözleşmesi'ne sahip çı- karak Çöl Tilkisi yle ilgili dış po- litika söylemine ve hedeflerine "küMrd mirasının korunmasru" taşıyabilir. Özellikle eski bir Kül- tür Bakanı olan ve aydın kimli- ğiyle banşçıl polıtikalann güven- cesi sayılan ısmail Cem'in böy- lesi bir uygarlık anlayışını "Tür- krye'nin görüşü" olarak uluslara- rası forumlara da taşıması. hepi- mize tarihe geçecek bir onur ka- zandıracaktır... 16. yüzyılın ilk yansından joizyılımızın ilk yansına dek yapılan sözlü ve saz eserleri toplandı 'Bestekâr Osmanh Sultanları' iki CD'de bir arada Kültür Servisi - Tarihimizin altı asırlık dönemıne ımzasını atmış olan Osmanh Imparatorluğu hanedanının 16. yüzyılın ilk yansından başlayarak yüzyılımızm ilk ya- nsına dek geçen dönem içinde besteledı- ği \e çoğunun notası bugüne kadar sade- ce özel koleksıyonlarda kalmış "Sultani bes- teleri' ilk kez iki CD olarak bir araya ge- tirildi: 'Sultan Bestekârlar'. Osmanh îm- paratorluğu'nun kuruluşunun 700. \ ılı ne- deniyle Ekinciler Holding'in sponsorlu- ğunda hazırlanan ÇD'lerin yapımı Kalan Müzik'e ait. Sözlü eserler ve saz eserlen olarak iki CD'de toplam 47 parçada: Sultan Murad, m. SeHm, U.Mahmud. Sultan Aziz, Şeh- zade Se>feddin,Gevheri Osmanoğlu, Sul- tan \ I.SlehmeL Sultan Korkut, Gad Gi- rav Han, U.Bevazid, I.Mahmud, lll.Selim. Se>feddin Osmanoğlu'nun eserlennin ya- nı sıra Özer Özel'ın tambur, Reha Sağ- baş'ın kanun. AJ<adri Rizeü'nın kemen- çe, Ahmet Şahin'in ney taksimleri de yer alıyor. Supervısorlüğünü Fehmi Ketenci'nin üstlendiğı albümde Murat Bardakçı'nın 'Sultani Besteler' ve Ersu Pekin'in 'Sa- ra>da Musüd' başlıklı yazılan da bulunu- yor. Bestekâr sultanlar arasında yer alan Fa- tih Sultan Mehmed'in oğlu II. Beyazid (1447-1512), şairleri. bilginlen, sanatçı- lan korumasıyla tanınmış bir padişah. Mu- sikiyı sevdıği bir gerçek, ancak besteci ol- duğu kesın değil. Sultan II.Beyazıd'ın oğlu. YavuzSuhan Seüm'in ağabeyi Sultan Korkut ise (1467- 1513) şair. sazende ve besteci. "Gıda-i ruh" yahut "ruh-efea" adlı bir saz ıcat et- tiği söylenir. Günümüzde ona mal edilen 8 saz eseri \ ar. Musikide III. Seüm dönemi lyi bir şaır. besteci ve hattat olan H.Ga- zi Giray Han (1554-1608), çok değerli saz eserleri bestelemiş. Peşrevleri, saz sema- ileri bugün hâlâ sık sık çalınıyor. Hüzzam peşrevi, mahur peşrevi ile saz semaisi, ba- yatıaraban peşrevi, şedaraban saz sema- isi klasik musiki repertuvannın en güzel saz eserlen arasında. Sultan I.Ahmed ile Kösem Sultan'ın oğlu olan I\'. Murad (1612-1640) döne- minde. musiki yeniden canlanmış. yay- gınlaşmış. Musiki eserlerinde "Şah Mu- rad" mahlasını kullanan FV. Murad'ın on beş dolayında peşrev ve saz semaisi bu- lunuyor. I. Mahmud (1696-1754) döneminde Türk musıkısı tarihinin en başanlı dönem- lerinden bırini yaşamış. Çok değerli bes- tecilerin yetıştiği bu dönemde, " Sebkâlf mahlasıyla şiirler yazan I. Mahmud'un sadece saz eserlerinın bir kısmı günümü- ze ulaşabılmiş. Klasik Türk musikisinin en değerli bes- tecilennden olan ÜLSefim (1761 -1808), ney üfler. tambur çalardı. Şehzadelik ve pa- disahlık yıllan Türk musikisi tarihinin en parlak çağı. Yeni makam arayışlanyla ye- ni yollar aranan III.Selım'in döneminde çe- şitli bestecilerin katılımıyla bu makamlar- dan ortaklaşa fasıllar bestelenir. Eski ge- lenek \e yerleşik kurallar bir ölçüde zor- lanır. Bu dönem Türk musikisi tarihinde "Ill^elim Dönemi" diye de anılır. Mev- levi olan III. Seüm bazı eserlerine "Selim Dede" imzasmı atar. Saray dışında, özel- likle me\ levihanelerdeki musiki etkinlik- lerini ızleri, III. Selim'in teşvikiyle Ham- partzum Lünondyan ile Abdülbâkî Nâ- sır Dede de nota sistemlenni geliştırirler. Suzidilara, arazbarbuselik, nevakürdî, pesendide, şevkefza, şevk-u tarâb, hicazeyn, hüseynîzemzeme. nevabuselik, rast-ı ce- did III. Selim'in düzenlediği makamlar. Ayin, durak, peşrev, kâr, murabba beste, ağır semai, yürük semai, saz semaisi, şar- kı ve köçekçe türlerinde 70" i aşkın eseri notalanyla günümüze ulaşan lll.Selim, sazı musiki eserlerinde "İlhanu" mahia- sıyla yazdığı şiırlerinı güfte olarak kullan- mış. II. Mahmud'un Hicaz KalenderM 30.Osmanlı padisahı, I. Abdülhamid'ın oğlu II. Mahmud (1786-1839), tahta çık- tığında Osmanh Imparatorluğu'nda Batı- lılaşma hareketlerinın resmen başlatıldı- ğı dönem. Dev letin Batılılaşma kararmı mu- sikiye de yansıtan U.Mahmud, Yenıçeri Ocağı'nı kaldınrken, bu kurumun birpar- çası olan mehterhaneyi de kaldırmış, ye- rine Batı türü bir askeri bando kurdurmuş. 1828"de Istanbul'a davet ettigi, ünlü ope- ra bestecisı Gaetano Donizetti'nin karde- şi Giuseppe Donizetti (sonradan Donizet- tı Paşa), bir Batı musikisi konservatuvan işlevı gören Muzıka-i Hümayun'u kur- muş. Geleneksel Türk musikısini çok se- ven, ney ve tambur çalan II.Mahmud'un, şarkı, tavşanca, marş türlerinde eserleri var. II.Mahmud'un bu CD'de yer alan, güftesi de kendisine ait olan Hicaz Kalen- der'i çok ünlü. Ney ve lavta çalan, tercihi Türk musi- kisinden yana olan Abdülaziz (1830-1876) şu eserlen bestelemiş: Şevkefza şarkı "Ey nevbahar-ı hüsn-üân", Evcârâ şarkı "Et- tiğinden utanmaz mısın"', Muhayyer şar- kı "Bî- huzurum nâle-i mürg-i dil-i diva- neden". Hicaz sirto. Bunlardan hicaz sir- to günümüze kadar çok sev ilmiş v e sık sık çalınmış. Hem Türk. hem Batı musikisıyle ilgi- lenen VI. Mehmed (Vahdettin) (1861- 1926), NedbPaşa'dan Batı musikisi. Ha- cı FaikBey'den Türk musikisi derslen al- mıştı. Piyano ve kanun çalar, şarkı söyler- di. Şehzadeliğinde çok geniş bir nota ko- leksiyonu toplayan VI. Mehmed'in eser- lerinin çoğu şarkı türünde. Bırkaç beste, semai ve marş da besteleyen padişahın eserlerinin tamamı 1997'de >ayımlandı. Sultan Abdülaziz'in en küçük oğlu Şeh- zadeSeyfettin Efendi'nin (1874-1927), hi- caz muhayyer makamlannda murabba besteleri, şehnaz makamında bir kân, ma- hur tavşan takımı ve çeşıtli makamlarda peşrevleri, saz semaileri, bir de rast yon- gası var. Şehzade Seyfettin'in bayatî peş- revi Türk musikisi repertuvannın en gü- zel saz eserlerinden bin. Şehzade Seyfettin E/endf nin kızı olan ve tambur. kemençe. ut, lavia ile piyano çalan Gevheri Osmanoğlu'nun (1904- 1980) peşrev, saz semaisi, şarkı türlerin- de eserleri var. ODAK NOKTASI AHMET CEMAL 'Öznel' ve 'Nesnel', 'Duyarlı' ve 'Duygusal'... "Ey okur, bu, içtenlikle yazılmış bir kitaptır", der Montaigne "Oeneme/erinin hemen başında; "Oku- ra" başlıklı bu gırişi de şöyle noktalar: "Böylece bu kitabın tekiçeriği, benim..." Montaigne, kitabının hemen başında kendi uze- rinde bunca durmakla neyi anlatmak ve kanıtlamak istemiştir acaba? Eserinın çok öznel ve duygusal ol- duğunu, bu nedenle de ondan yola çıkılarak nesnel gerçeklere vanlamayacağını mı? lyi ama, onca bilgelıkle dolu olan bu kitabı, yaza- n neden böyle önemsiz göstermek istemiş olsun? Durum, elbet böyle değildir. Ve eşine ne yazık kı bugün bile sık rastlandığı söylenemeyecek bir yüreklilik ve dürüstlüktür Mon- taigne'in sergilediği. Çünkü onun okuruna vermek istediği mesajının yorumu, aslında şudur: "Bu kitap, gerekbenden kaynaklanma, gerekse başkalanndan alıntıladığım bilgeliklerin toplamıdır. Ama benım bu bilgelikler üzerine ders vereceğımı, kendım ile on- lar arasına ancak bir öğretmene uygun düşebıie- cek uzaklığı koyacağımı düşunüyorsan, çok yanı- lırsın. Ben bu kitapta yaşamımda neredeyse bire bir karşılığını bulmadığım hiçbir bilgeliğe ve bilgece yaşantıya yer vermedim; bunu yapmaktakı ama- cım, hep kendimden örnek verebilmek, kendi ya- şamadıklanm aracılığıyla ahkâm kesmekten kaçın- mak, kendime karşı en üst düzeyde bir duyarlılığı kişisel ahlaka dönüştürebilmekti!" Tipik bir Rönesans insanı olan Montaigne, bu tu- tumuyla Batı düşüncesinde "süriıden bin"olmanın yerine bireyleşmeyi geçirebilmiş öncü aydınlardan biri kimliğiyle karşımıza çıkar. Bu, kendi olmaktan, yaşamı kendi aynasından yansrtmaktan asla korkmayan, böylece de ınandı- ncılığın kaynağını özgünlükte arayan gerçek aydın kimliğidir. Böyle bir kimlik yerine, ne anlatmak ısterse iste- sin, nesnellik perdesinin arkasında kendinden kaç- mayı ve kendini saklamayı hedefleyen, Montaigne anlamındaki bir içtenlıği hemen "aşırı duygusallık" diye küçümseyen, bu arada duyarlılık ile duygusal- lık arasındakı aynmı da görmezlikten gelen bir kim- liği takınmak merakı, sürülükten kurtulamamışlığın göstergesinden başka bir şey değildir. Bizim çoğunlukla düşünme özürlü ortamımızda ıse bu göstergeye ne yazık ki pek sık rastlanmaktadır. Ele alınan, hangi sorun veya konu olursa olsun. bizim ortamımızda ona ne kadar uzaktan ve soğuk bakabilir -ya da "bakıyormuş gibi" yapabıhr!-, ve de bu nıtelıklere sahip bir anlatımın kalıbına döke- bılirseniz, o ölçüde nesnel bir aydın, birduşünür, hat- ta bir sanatçı olursunuz. Buna karşılık o sorunu kendinızde de yaşayan bı- n olarak, kalkıp -yaşanmış- bir örnek diye kendi du- rumunuzu seçerseniz ve olayı böylece olabıldığin- ce somuta indirgerseniz, "meslekten aydınların" tepkisi hemen hazırdır: "Çok duygusal ve kişisel!" örneğin yazartık, çizerlik, çevirmenlik gibi türlü sıkıntılarla dolu bir uğraşınız mı var, o zaman, "âdet" olan, "uygun" sayıtan genel çızgi doğrultusunda yapmanız gereken, bu sıkıntılan -aslında onları na- sıl yaşadıklannı elbette hiç bilemeyeceğınız!- baş- kaları bağlamında ahkâm keserek anlatmaktır. Ama kalkıp: "Ben de şunJan çekiyorum..." diye yazma- ya ya da konuşmayagörün! Karşılaşacağınız en ha- fif suçlama. "nesnellikten uzaklaşmak" olacaktır! Dahası, ömeğin geçim sıkıntısı "genelinde" ya da karşılaşılan haksız davranışlar "bağlamında" kendi geçim sıkırrtılannızı ya da size yönelik haksızlıkları söz konusu ederseniz, bu davranışınız "aşın duy- gusal", belki de "ayıp" bıle sayabilecektir! Duygusallığı insandan zorla ayırmak, öznelliği küçümsemek, kişiyi benimseyıp, kişiselliğı yad- sımayı bilgelik ve nesnellik saymak, böylece de sonuçta insanı ınsanlığından etmek! Kendi kendisiyle yüzleşebilme, önce kendini an- latabilme yürekliliğinden yoksunken, başkalarına kimlik dersi vermeye kalkışmak! Bizim toplumumuzda kaç aydın var acaba? Önce kendini aydınlatabilmek ve bu aydınlıkta kendine bakabilmek, aydın olmanın temel koşulu sayılmıyorsa eğer, sürüsune bereket! Ama, bugünlerde çok tutulan bir reklamda den- diği gibi: Yok öyle! email: ahmetcemal(5 superonline.com Aziz Nesin Haftası etkinlikleri • Kültür Servisi - Aziz Nesın'ın 83 doğum yıldönümü dolayısıyla düzenlenen etkınlıkler sürüyor. Etkınlıkler kapsamında bugün saat 19.00'da Istanbul Atatürk Kültür Merkezi Konser Salonu'nda Cihat Aşkın (keman), Cana Gürmen (piyano) ve Istanbul Devlet Opera Balesi'nin sunacagı bir gösteri yer alıyor. Gösterinın biletlen Adam Yayınlan'nın Beyoğlu, Küçükparmakkapı Sokak'taki merkezınden elde edilebılır BUGÜN • CRR'de saat 19.30da Goldon Horn Ensembleın 'Cumhuriyet ve Kaduı' başlıklı dinletisı yer alıyor. (232 98 30) • BORUSAN KÜLTÜR MERKEZİ nde saat 18.30'da Alaz Toker'ın katıldığı '20. Yüzyıl Orkestra Yönetmenleri: Sir John Barbirolli' başlıklı söyleşi yer alıyor. (292 06 55) • AKSANAT'ta Jimmy Page ve Robert Plant'in "No Quarter'başlıklı konseri 12.30 ve 18.30 saatlerinde videodan izlenebilir. (252 35 00) • tFSAK'ta --VhmetÖner'in konuk olarak katıldığı 'Bir Usta Bir Dünya' başlıklı söyleşi yer alıyor. (292 42 01) M BELGESELSİNEMACILARBİRLİĞİ nde Semra Sander'in yönettiği 'Motiflerin Dili' adlı belgesel 13.00'ten 19.00'a dek her saat başı gösterilcek. (292 39 84) • BEKSAV'da Vrttorio De Sica'nın yönettiği 'Bisiklet Hırsızlan' adlı fılm 18.30'da izlenebilir. (349 91 55) • TARANTA BABU KÜLTÜR MERKEZİ nde saat 19.00'da 'Güneş Imparatorluğu' adlı fılm gösterilecek. (292 53 23) • tLERt GÖZETLEME EVİ'nde saat 18.00'de tnsan Haklan Derneği üyelerinin katıldığı 'Düşünce Özgürlüğü' konulu söyleşi yer alıyor. (251 76 81) • JAZZ CAFE'de saat 23 OO'te Gürol Ağırbaş (bas), Baki Duyarlar (piyano) ve Cem Aksel'ın (davul) sunacagı jazz dinletisi yer alıyor. (245 05 16) m BtLGİ ÜNİVERStTESİ nde saat 18 00 de Mike Nichols'ın yönettiği 'The Birdcage' ve saat 20.00'de Terr>' Gilliamın yönettiği 'TweKe Monkeys' adlı filmler izlenebilir. (216 00 00)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle