19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 21 ARALIK 1998 PAZARTE OLAYLAR VE GORUŞLER Türkiye'de Küreselleşme Oyunlan-I Prof. Dr. ERDOĞAN SORAL E konomide Küreselleşme: Tür- kiye, küreselleşmeyi yanlış al- gılamış bir ülkedir. Bu yanılgı- nın özûnde Türk ekonomisinin her döneminde başını ağntan "dövizdarboğaanıır izleri vardır. Küresel- leşme ile dünyaya savrulan sermaye ülke- mize de gelmiş, fakat dogru adrese gitme- mıştir. Yüksek enflasyon baskısı altında ödemelerbilançosuaçık veren Türkiye'nin dış açıgı losa vadeli stcak para ile sanal ola- rak kapatılırken iç ve dış borçian reel ota- rak artnuşbr. Acaba neden? Ulkemize ge- len yabancı sermaye menkul kj>Tnetlerbor- sası üzerinden redsekföregıdecek yerde her mahallede kurulan bankalar ve diğer aracı fınans kuruluşlan eliyle bir bölümü kayıt dışıetonomneakmiş. gen kalanı Haane'ye borç olarak kullandınlmıştır. Kayıtdışı eko- nomiye akan para "karanp" modern tefe- ciler tarafindan "aJdanırken" Hazine"den ge- ri dönen para kayıt dışı işlemlerle tekrar kararmakta, aklanmak için yine mahalle bankalarına dönmektedir. Bu işler ülke- mizde resmi ve gayri resmi çeteierin yöne- timinde 1980'den beri süriip ghmektedir. Küreselleşme oyunlanyla Türkiye, Güney- doğu Asya'nın bazı ülkelerinde olduğu gi- bi sanayide kitle üretimine geçemedi. çağ- daşteknoJojikdevrimigerçeklejtıremetiı. Ta- nmda dünyanın kendi kendine yeten yedi ülkesinden biri olarak kalmayı becereme- di. Özetle kalkınamadı. Ekonomik kalkın- ma, "aydınlanmadaıT süzülüp gelen mo- demleşme kuramınm ekonomiye yansıma- sıdır. "Modemleşme. genellikle poativist teknolojik mcrkezli \erasyonaJisttir. Evren- sd modemizm, dogrusal getişmeye ve mut- lakdognjlarainanvüdır"(l). Modernleşme, tophımsal düzenin akılcı planlamasıyla. bil- gi ve üretim standartlaşmasivla özdeşleşir. Kalkınma, birkaç barajın ya da enerji santralıran arduıa saklanıp babalanmakla de- ğil, baraj ve santral "inaıuanı" pozitiviz- min aydınlığında Türk halkına aktarmakla gerçeİdeşir. Yetmiş beş yıllık cumhuriyet dö- neminde Türkiye çoğulcu demokrasiden ööce ve sonra olmak üzere iki takvimi ya- şıyor. Türkiye'de kalkınma. çoğulcu de- mokrasiden önce var. Mustafa KemaJ Ata- türk "kalkınma inancınT ve Türk halklnın kalkınmaya olan gönüi bagını kuruyor. "Çağdaş uygarkk düzeyinin üzerine çika- cağK* diye haykınyor. Bu bir inançtır. Ulu- suna inanıyor. Çoğiılcu demokrasiden son- ra büyüme devam ediyor, kalkınmanın içi boşaltılıyor. Nasıl? Çoğulcu demokraside kapitaJisr ekonomik rejimi yönlendiren si- yasal rejün demokrasiyi kapitalizmin renk- li taşlanyla örülmüş bir tabana oturtmak yerine değer yargılanna dayalı normatif söylemin saplantısında yan feodal yapıla- nn üzerine kurmaya kaikışıyor Toplumun kutsal inançlanyla o\nama\a, onlan etkin bir biçimde kullanıp siyasal geleceğiııi kur- tarmaya, ana>asayı deüp cebini doldurma- yayöneliyor.Ne ile? Küreselleşme oyunla- nyİa. Oysa "dünya kapitalizmi" küreselleş- meyi, böyle küçük oyunlann. küçükoyun- cağı olarak görmüyor. Örneğin; ABD Bret- ton- VVoods sürecinin sonunda yitirdikleri- ni 1970 sonrasında geri almai olanagını buluyor. ABD'yi tekrar "dünya devleti", ABD Dblan'nı dünya paraa yapmaya yö- neliyor. Bunun için "kureseUeşmevr dün- yanın düşleriyle örtüşen bir masal gibi or- taya atıyor.Küreselleşmenin andına post-mo- demizmi katarak masalı renklendiriyor. Modernizme karşı birdayatma olarak "pa- rasal fiberalizmi" öne sürüyor. Küreselleş- meyle dünyaya şu iletiyi (mesajı) veriyor: -1 lusal devletterin ekooomileri arasındaya- pısaJ uyunı farklan vardır. VapısaJ uyum- suzluğü ortadan kaldırmanın yolu birim maliyeti düşürmektir. Bu da scrmayenin fi- yatının (faizin) düşürülmesiyle olanaklıdır. O nedeıüe sermayenin önündeki tüm en- gellerkaldınlmalı, sermaye Tantabilrtenin' yüksek oiduğu alaniara savrulmakduf Ucuz sermaye yeterli değildi. Ucuz emekgücü- ne de gereksinme vardı. Ucuz emekgücü arandı. Çoğulcudemokrasinin. sendikanın. sandukanın olmadığı ülkelerden işe baş- landı. Bu ülkeler. Güney Asya'nın azgeliş- mişülkeleriydL 1nsanlan sessiz, sakin veça- lışkandılar. A/ tüketip, çok biriktiriyorlar- di Akdayddar. Bu mazlum ülkelerde mo- dern atölyeler düzeyinde fabrikalar kurdu- lar. Bu fabrikalarda hangi mallann, hangi teknolojiyle üretileceğini, üretimden tüke- time uzanan çizgide nasıl yürüneceğini ka- rarlaştırdılar. Küreselleşme L'ygulamala- n ve Bazı Sonuçiar: Siyasal rejimlen ara- sında farklılıklar bulunan bu ülkelerin eko- nomik örgütlenme biçimleri de birömek sa- yılmazdı. Buna rağmen elde edilen ilk so- nuçiar beklenenin çok ötesinde başanlıydı. Asya'nın yetenekli ve becerikli insanlan duşük ücretlerle yüksek verimlilik sağlı- yorlardı. Değişik teknolojilerde üretip dış- satımını yaptıklan (ihraç ettikleri) mallann incelemeye alınan ülkelerin toplam dışsa- tımı içindeki paylan genellikle yüksek gö- rünüyordu (2). Singapur'un ileri teknolojiy- le üretip dışa sattığı mallann, ülkelerin top- lam dışsatımı içindeki payı 1996 yılında yüzde 26.1 'dir. Buoran Güney Kore için vüz- de 3.8. Tayvan için yüzde 15.5. Hong-Kong için yüzde 2.5 ve Tayland için yüzde 5.4'tür. Türkiye'nin durumu acaba nedir? Türki- ye'nin ileri teknoloji ile üretip dışsatımını yaptığı mallann anılan ülkelerin toplam dışsatımı içindeyi payı yüzde 0.4'tür. Tür- kiye çok küçük bir farkla Hindistan'ın ve Arjantin'in önünde yürümektedir. Benzer durum orta dereceli teknoloji kullanarak üretip dışa sattığı mallann, ülkelerin aynı bileşimle üretip dış.satımmı yaptıklan top- lam mallar içindeki payı 1996 yılında yüz- de 0.8 olmuştur. Türkiye'nin dışa sattığı sanayi ürünleri arasındaön sırayı alanlar, dü- şük teknolojiyi kullanan ve küçük çaplı iş- letmelerde üretilen ürünlerdir (Tekstil ve doğal kaynaklara dayalı sanayi ürünleri gi- bi ). Küreselleşme Türkiye'ye ne çağdaş sa- nayii ne de modem tanmı getirmiştir. Kü- reselleşme ulkemize çok sayıda banka (3) ve aracı finans kurumu getirmiştir. Küre- selleşmenin dünya ekonomisine çarpıcı et- kısifletişimdesağtanan büyük geKşmeDe pa- ranın dolaşım hıztnı arttırmış olmasmdan kaynaklanır. Değerti kâgıt borsalanndahız- la artan işlem hacmi Cünev Doğu Asya'da yeni borsâlann doğuşuna. borsalara vatın- lan serma>e, çağdaş sanayilerin kuriıhışu- na neden olmuştur. Değerli kâğıtlar üzeri- nden yapılan borsa işlemleriyle yatınmcı- larbüyük sermaye kazançlan ve dolgun kâr paylan elde etmişlerdir. Böyle bir amaçla Türkiye'ye gelen sermaye pek azdır. Küre- selleşme kapsamında Türkiye'ye bankalar eliyle getirilen para îstanbul Menkul Kıy- metler Borsası'na aktanlmamış ve reel sek- tördeyatınmadönüştürülmemiştir. 1980'den beri Türkiye'yiyönetenler ödemelerbilan- çosundaki sanal dengeleri, reel dengeler olarak göstererek Türk halkmı kandırma- ya devam etmişler, günümüzün ve gelece- ğin kuşaklannı borç batağı içine sokmuş- lardır. Türkiye altnuş beş milyonluk bü> ük bir devletin ekonomik ve sosyal gücünii ya- ratamamış bir ülke olarak kalmanın stkın- tısını çekmekte ve borçlanma>a devam et- mektedir. Acaba neden? Yüksek enflasyo- nun kemikleştiği bir ülkede fiyatlar sürek- li olarak artmakta, ihracat daralmakta, ül- keye döviz girişi azalmaktadır. Ulusal pa- ranin dış değerinin düşürülmesi (devalüas- yon) ithalatın pahalanmasına yol açmakta- dır. Ithalat bağımlılığı yüksek olan ülke- mizde aynı malı almak için halkımız daha çok çalışmak zorunda kalmaktadır. Bu ge- lişmiş ülkenin, azgelişmişi sömürmesin- den başka birşey değildir. Borçlanarak öl- mekyerine borç alarak büyümenin ve güç- lenmenin birteksağtıklı >oİu vardır: Ahnan borçtan daba fa/Ja varatmakür! Oış açık, boreu. borç, iç soygunu, iç soygun ölünıü ge- tirir. Sömürünün önlenmesi. dış açığın sö- nümlenmesiyle olanaklıdır. Dış ticarette sömüren ülkeler, dış ödemeler bilançosu fazla veren ülkelerdir. Nasıl? Ekonomide fez- la da açık gibi bir dengesizliktir. Ayarlan- ması gerekir. Fazla veren ülke için ayarlan- mayı gerçekleştirmek diğerine göre çok da- ha İcolaydırve iki yolu vardır. Birincisi, ulu- sal paranın dış değerini arttırmak "Revalü- asvon"a gitnıek, ya da düşük düzeyde bir enflasyonusıneyeçekmek. lhracatı revalü- asyonla azaltmak yerine etıflasyonla paha- hlaştınp daraltmak her zaman yeğlenmiş- tir. Ama bu dünya kapitalizmi bağlamında bir çözüm değildir. Sürekü zenginkşen bir avuç gen'şmiş ülkenin yanında sürekli \vk- sullaşan ülkeler ordusunun olması kapita- lizmin öldürücü gaz soluması demektir. Bu- nun önlenmesi için zorunlu önlemlerin ahn- ması gerekir. Bu önlemleri kim alacak? Ayarlama sürecini kim çalıştıracaktır? Ulus- lararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Banka- sı. Bunun için uluslararası para sisteminin yeniden belirlenmesi ve bu iki kuruluşun Bretton-Woods mantığında yeniden örgüt- lenmesi gerekir. Eski ABD Dışişleri Baka- nı Dr. Henry Kissinger'ı 15 Ekim 1988 ta- rihli "Le Monde" gazetesinde çıkan "Llus- lararası Para Fonu" (IMF) "Yarardan Zi- yade Zarar Veriyor" başlıklı makalesini yazmaya iten neden böyle bir kaygıdır. (1) David HARVEY: Post- Modemtiğın Durumu Sf. 21, (2i Sanjaya LALL: Technologv and Trade by Countries: ODTV Vîuslararası Ekonomi Konferan- vı 9-12Eyiül 1988. (X) Ülkeler: Türhye, Hong-Kong, Singapur, C Kore, Tayvan. Endonezya. Malezya. Tay- land. Çin, Hindistan. Arjantin. Brezilya, Meksika (}) Î9H0 ytlında Türkiyv 'de otuz sehz dolayında olan hanknsuyısı I998'deseksenia}mi}tır Ulüsun Eğitmeniydi... ELGİZ PAMİR Ögr. Gör., ADD Kadıköy A tatürk,genç cumhuriyetin koruyucula- n olarak yetiştirilecek yeni kuşaklann eğitmenleri olan öğretmenlere sesle- nerek dile getirir eğitsel sorunlara iliş- kin görüşlerini. "Dümada herşey için, uygarlık için. yaşam için. başan için en gerçek yolgösterici bilimdir. tekniktir. Bilim vetekniğin dışındayvl gösterici aramak dalgınlıknr, bügisizüktir.sap- kınhktır" diye seslenen Atatürk'e göre egitim bilimsel bir temele da>anmaJıdır. Daha çağm başlannda, "Bil- gi Çağı" olarak nitelendirilen çağımızın temel özelli- ğini dogru saptayarak. bu niteliğin eğitim alanındaki ışımasını vurgulaması, O'nun aydmlanmacı kimlif i yanında ne denli ileri görüşlü bir devlet adamı olduğu- nun göstergesidir kanımca... Bilimsel ve teknolojik de- ğişimlerin şaşılası boyutlara ulaştığı çağımızda. tüm kışkırtıcılığıyla giderek ivme kazanan köktendinci akımlann tırmanışını -biümve tekniğin dıs^ndayoJ gös- terici" arayan sapkınlıktan başka nasıl açıklayabili- riz?... Şubesi Eğitim Komisvonu Başkanı "Erkek ve kız çocuklanmıan a\nı biçimde tüm öğ- renim derecelerüıdeki alışürma ve e0timlerinin uygu- lamalı olması önemlidir. Memleket e\ ladı. her öğrenim derecesinde, ekonomik \aşamda etkin. etkili ve başan- hobcak btçimdedonanJmabdır'' (İJ>e seslenen Atatürk'e göre egitim, üretıci ve ekonomik yaşamda başanlı ola- cak insanlar yetiştirmeye yönelik olmalıdır. Ulu önde- rin bu sözlerinde, eğitimin odağına çocuğun bireysel ilgi ve çabasının konulduğu, izlencelerin değil eğitsel sorunlann ön plana çıkanldığı ve okul yaşamının top- lumsal yaşama özdeş kılındığı Gelişimci (Progrcssivist) akımm izlerini gözlemek olanaklı... Görüşün öncüle- rinden çağımızın ünlü eğitimci-düşünürü John De- wey'nin yeni Türk Cumhuriyeti'nin kuruluş yıllannda, Türk eğitiminin çağdaş eğitim ilkelenne uygun biçim- de düzenlenmesi çabalan sırasmda Türkiye'ye çağn- larak kendisine bir rapor hazırlattınlmış olması gözden yitirilmemesi gereken bir olgudur... Tüm bu çabalar, ekinsel kurumlann başka alanlannda olduğu gibi eği- tim alantnda da yüce Atatürk'ün ne denli güncel gö- rüşlerden yola çıktığını göstermektedir bizlere... "Ya- parak-yaşa>araköğrenme"nin yaşama geçirildiği Köy Enstitüleri deneyimi, bilinçlenerek üreten Türk toplu- munun öniinü kesen güçleraracılığıyla yitirilmesine ne- den olunmuş bir fırsat olarak değerlendirilmelidir. "Bir ulusun yüksebnesi ve alçalması da eğitimin ulu- saJolupobnaması ileügüidir'savını öne sürenAtatürk, eğitimin ulusal değerlere dönük olması gerektiğini sa- vunur. O'na göre ulusal olmayan eğitimimiz, yüzyıl- lardan bu yana süregelen yıkımlanmızm temel neden- lerindendir. Ne var ki O'nun "uhısu, ulusalçıkarian her şeyin üstünde tutan" ulusçuluk anlayışı. bağnazlıktan uzak, bıkıp usanmaksızın toplumun yücelmesi için ça- lışmayı, çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmayı (giderek bunu da aşmayı) erek edinir. "Öğretmenler. her fırsattan yararlanarak halka koş- malı. halk ile beraber obnalı ve halk. öğretmenin çocu- ğa >ainız alfabe okutur bir variıktan ibaret oimayaca- ğuu anlamalıdır'" görüşünü öne süren Atatürk'e göre eğitimin toplumda Yeniden Biçimlendirmeci (Refor- mistj bir işlevi olmalıdır. Geniş halk yıgınlarının eğı- tilebilme olanagını bulduğu halkevlerinin acılnıa.sı.bu görüşünün yaşamdaki izdüşümünü oluşturmaktadır. Atatürk. eğitim olgusunu salt bilgi aktarmacılığından öte toplumsal değişimi sağlayacak olan bir araç olarak görmektedir. O. eğitim alanında dogru tajıılara dayanan kuramsal görüşler üretmekle yetinmemiş, başöğretmen niteliği ile karatahta başma âk tebeşirle (ve büyük bir özveriy- le) geçerek ulusunun eğitim uygulayıcısı olmuştur ay- nı zamanda... Abece, Dil, Ulusal Tarih ve Laik Eğitim devrimleri gibi doğrudan eğitimle ilgili devrimler ya- nında, başka devrimlerin de yaşama geçirilmesinde ulusunun eğitim önderliğini duraksamaksızın gerçek- leştiren bir bilge kişidir o... Eğitim ve eğitmenin top- lumsal dönüşüm sürecindeki atılımcı gücünü şaşmaz bir doğrulukla sezebilen özgün bir devlet adamı ola- rak şöyle seslenir öğretmenlere: "Yeni Türkiye'nin birkaç yıla ağdırdığı askertik. si- yasa, yönetim devrimleri, sizin sayin öğretmenler. sizin toplum vedüşüncedevrimindeki başannızla doğruia- nacaktır." Onun kulaklanmızda hep yankılanacak olan sesıyle. geleceğin özgürdüşünceü bagunsızgeociıuyetiş- tirecek olan öğretmeDe saypyla:.. i. jl ,J »<»»,*. , CUMHURİYET'TEN OKURLARA ORHAN ERİNÇ Skandal ve Etik Bayan Meral Akşener'in yarattığı skandal herr haberteşme özgüriüğünün hem de basın meslek il- kelerinin bir kez daha irdelenmesine neden oldu. Aslında Bayan Akşener'in düzenlediği basın top- lantısındaki davranışı, kendisini yakından izleyenler için yadırganmayacak nitelikteydi. Çünkü kendisi, kendi gibi düşünmeyen gazete ve gazetecilere iyi gözle bakmamayı ilke edinmişti. Ozellikle Hürriyet ve Milliyet gazeteleri hakkındaki yargıları, Içişleri Bakanlığı ve DYP Genel Başkan Yardımcılığı yapmış bir politikacıya yakışrTıayacak dü- zeydeydi. Bayan Akşener, 5 Eylül 1996 günü DYP Genel Baş- kan Yardımcısı sıfatıyla yaptığı açıklamada Doğan Grubu yayın organlanna tehdit yağdırmıştı. "Gün- lerdir teşkilatımıza ve gençlerimize yaptığımız tel- kinler sonucu, bugüne kadar arzu edilmeyen bir olayın vuku bulmasını engellemeyi başardık. Hâlâ engel olmaya çalışıyoruz, ama bugünden sonra Tansu Çiller fanatiği gençlerimizi tutmakta zoriuk yaşayacağımız kanaatindeyiz. Sizlerison defa uya- nyoruz" diyerek demokrasi anlayışını da ortaya koy- muştu. Basın toplantısında açıkladığı telefon konuşma- lan bandı da içinde yaşattığı bu güdünün geçeriili- ğini koruduğunu gösteriyor. Yaptığının, anayasanın 22'nci maddesi ile güven- ce altına alınmasına çalışılmış,"Haberteşme Hürri- yeti"ne aykın olduğunun ayırdına, kendisine yönel- tilen sorular nedeniyle varmış olması da ülkeyi yö- netmeye niyetlenenlerin bilgi düzeyi açısından dü- şündürücüdür. Konunun bir başka boyutu da yasalanmızın ha- berleşme özgürlüğünü pek ciddiye almamasıdır. Devlet, haberteşme hürriyeti kısrtlananlan doğrudan korumayı düşünmemektedir. Ancak ortada bir za- rar varsa ve zarar gören başvurursa dava açılması söz konusudur. Ceza olarak da genelde ön ödeme- ye bağlı para cezası, ya da bir aydan başlayan ha- pis cezası öngörülmektedir. Bunun anlamı da yaptığının, yapanın yanına kâr kalacak olmasıdır. Skandalın, mesleğimizi ilgilendiren yönü ise birsü- redir yaşanan kuşkulan ortaya sermesidir. Ticaretle iç içe girmiş olan medyanın, ticari amaç- lar uğruna kullanılması, uzun süredir kamuoyunu rahatsız etmektedir. Medyaya duyulan güven, anketlerin belirlediği sı- ralamada sondan ikinciliğe düşmüşse, nedeni bu ka- nşık ilişkilerden kaynaklanmaktadır. Idare görevleri de olan yeni dünya düzeni yanlısı yöneticiler, kurumlan için görüşmeler yapabilirler. Ama bu görüşmeler hem düzey açısından hem de manşetlerin, haber içeriklerinin ve fotoğraflann ya- yımlanması açısından pazarlık amacını da içerirse meslek ilkeleri yok sayılmış olur. Dileyelim ki skandal, özgürlüklerin korunması, ga- zetecilerin ve politikacılann sorumluluklan açısın- dan uyancı, öğretici olsun. MAtkaStt. SOtfada " Cumhuriyet okurları ve dostlarıyla... Bu ülkenin aydınlık insanlarıyla buluşuyoruz... CUMHURİYET M A H A L L E S İ ' N D E (P'umhuriyet okurlanmn, dostlannın bize sık sık ulaştırdıklan bir dilekleri vardı... yıllardır var! Birbirimize daha yakın olabileceğimiz, birlikte yaşayıp birlikte güzellikier üreteceğimiz bir yerimiz... örneğin bir köyümüz olsa diyoriardı. Hem de hüyük kentin kirliliğinden, gürültüsünden uzakta... doğamn içinde olsa... Olsa ne güzel olur diyorlardı... hep diyorlar! Bu dilek... hep birlikte, aynı ortamda olma dileği... bizim de dileğimizdi öteden beri. Çünkü birlikte daha güçlü, daha üretici olacağımıza inanıyorduk. Kitap kulübü bu iş için oluşturuldu. Cumokları da yaratan aynı güç değil miydi? Cumhuriyet Radyo, Cumhuriyet Televizyon aynı amaçla kurulmadı mı? Ve şitndi, bu birlikteliği bir adıtn daha ileri götürecek bir girişimi başlatıyoruz... Cumhuriyet Mahallesini kuruyoruz... Cumhuriyet okurlarıyla, dostlarıyla... bu ülkenin aydınlık insanlarıyla birlikte... hep birlikte. Unutulan komşuluk canlanacak, uyuyan doğa uyanacak! Anadolu insanının kent kültürü geleneğindeki komşuluk dayanışması Cumhuriyet Mahallesi'nde yeniden doğacak. Cumhuriyet Mahallesi, Cumhuriyet okurlarını ve dostlanm &uluşrurmanın yanı sıra, bir başka konuda da öncülük yapacak: Ülkemizde ilk kez gerçek anlamda, doğayla uygarlığı buluşturacak ... İnsan doğamn içinde, doğayı bozmadan, hatta doğayı üretip çoğaltarak, ama uygarlıktan da vazgeçmeden yaşayacak. Şu an tek bir ağaç olmayan toprağımızda, bahçelerimize kendi ellerimizle dikip büyüteceğimiz ağaçlarla yemyeşil, gölgesi bol bir koru yaratacağız. Ortak alanların, yol boylarının ağaçlarıysa hemen dikilecek, biz evlerimize yerleştiğimizde çoktan büyümüş, gölge vermeye başlamış olacak. Cumhuriyet Mahallesi nerede kuruluyor? wMt : Cumhuriyet MahaUesi'nin kurulacağı 150 dönümlük arazinin yalnızca %14'ü evlere aynldı. Kalan %86'nın küçük bir bölümü yol ve otopark, çok büyük bir bölümü ise bahçe ve park olacak. Cumhuriyet Mahallesi İstanbuPun batısında, Tekirdağ - Çorlu yolu kavşağı üçgeninde, Çanta Köyü belediye sınırları içinde kuruluyor. İstanbul'a uzaklığı TEM yolundan 35 dakika, E5 yolundan 55 dakikadır. 400 m 2 ile 700 m 2 arasında değişen 230 parsele ayrılmış olan arazinin alt yapısı tamamlanmıştır. Suyu ve elektriği vardır. Tüm yollan stabilize olarak yapılmıştır. M A R M A R A D E N I Z i Cumhuriyet maha lles i "Doğayla uygarlık buluşuyor' Satı? Koşullan: Ödemeler peşin ya da taksffle yapnlabilir. m2 fiyatı peşin ödemelerde 6.000.000TL. taksitli ödemelerde 6.500.000TL.'dır. Taksrtli sattşlarda, arsa bedeli ne tutarsa tutsun, 500.000.000TL. peşin, kalan kısmı 6 eşıt taksitte ödenecektir. 15 Ocak 1999 Cuma akşamına kadar p»şin fryatına taksittel Bu tanhe kadar m2 fiyatı taksitli satışlarda da 6.000.000TL. olarak uygulanacaktır. 15 Ocak 1999'dan sonra taksitli satışlarda m2 fiyatı 6.5O0.000TL. olacak. Başvurular Cumhuriyet Kitap Kulübü bürolanna yapılacaktır. îstanbul Mertcec fstiklal Cad., Zambak Sok. NoA Kat:1 Beyoğlu - İSTANBUL (Aksanat karşısı) Tel: 252 38 81-252 38 82 Faks:252 38 62 Cağaloğlu: Türkocağı Cad. No:41 -43 Cağaloğlu - İSTANBUL Tel: 512 05 05 Ankara: Atatürk Bulvan No: 125 Kat:4 Bakanlıklar - ANKARA Tel: 419 50 20 pbx Faks: 417 19 57 IzmSn Halit Ziya Bulvan 1352. Sok. No: 2/3 Ateancak - İZMİR Tel: 441 12 20 pbx Faks: 441 91 17 Adana: Çınarlı Mah. 5 Sok. No: 1/1 Aksoğan Işhanı Dörtyolağzı-ADANA Tel: 363 12 11 pbx Faks: 363 12 15
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle