25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
21 ARALIK 1998 PA2ARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMI 11 Yurtdışından kayıtdışı akaryakrt • IZMİR(AA)- Yurtdışından kayıtdışı akaryakıt girişi nedeniyle, Türkiye'nin kayıtlı akaryakıt tüketiminde düşme oldugu bildirildi. Türkiye Petrol Rafinerileri yetkililerinin verdiği bilgiye göre 1998 yılının ilk 10 aylık döneminde, Türkiye'ye giren kayıtdışı motorin ve benzin miktannın artması nedeniyle, Türkiye petrol ürünleri tüketimi, 1997 yılına göre yüzde 1.8 azalmayla yaklaşık 22.9 milyon ton olarak gerçekleşti. Tüpkiye-ltalya Oişkiteri • ANKARA (AA) - ttalya Sanayi Bakanı Luici Bersani, bugün Türkiye'ye geliyor. Bersani ve beraberindeki heyet, Ankara'daki temaslan kapsamında, Sanayi ve Ticaret Bakanı Yalım Erez, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Cuînhur Ersümer ile bir araya gelecek. tki ülke heyetleri arasında yapılacak görüşmelerde, Türkiye ve ltalya arasında sanayi ve ticari ilişkilerde son dönemde yaşanan sorunlar ile bunlann çözüm yollan üzerinde durulacak. Helikopter ihalesi • ANKARA (AA) - Türk Helikopter Sanayii'nin oluşturulmasına yönelik çalışmalar çerçevesindb ortak olarak üretilmesi hedeflenen 145 adetlik saldın helikopteri projesinde, "kısa liste"nin bu ay sonuna kadar ilan edilmesi bekleniyor. Kısa listede ilan edilecek firmalar, nihai seçimin yapılması için Savunma Sanayii lcra Komitesi'ne gönderilecek. Türk Havacılık ve Uzay Sanayii (TAI)ilebirliktekısa' " 1 " l J listeye giren firmalar, daha sonra nihai sanayileşme tekliflerini verecekler. llaçta patent uygulaması • İZMİR(AA)-Türk Patent Enstitüsü (TPE) Başkanı Ugur Yalçıner, 1 Ocak 1999'da başlayacak ilaçta patent uygulamasının, piyasada mevcut ilaçların fiyatmı arttırmayacağını söyledi. Yalçıner; Türkiye'de, ilaçta patent uygulamasının, mevcut ılaçlann fıyatlannı arttıracağı yolunda yanJış bir görüşün bulunduğunu ve bunun tepkilere neden oldugunu belirtti. Uygulamayla mevcut ilaçlann fıyatının değişmeyeceğini anlatan Yalçıner, son aylarda üniversite ve ilaç sanayicileri olmak üzere pek çok zeminde bunu dile getirdiğini kaydetti. Tapımda fiyat müdahalesi • ANKARA (AA)- Tanmsal ürünlere fiyat müdahale sisteminin, yalnızca temel ürünler, ihracat potansiyeli olan ürünler ve gen kaynaklannın korunması gereken veya bölgesel ürünler ile sınırlandınlması gerektiği bildirildi. Devlet Planlama Teşkilatı'nca yapılan çalışmada, temel ürünlerle ilgili fiyat politikalannın yurtiçinde üretilmelerini garanti eden bir düzeyde ve üretim fazlası oluşmasını önleyici olması gerektiği kaydedildi. BOPCU borçla ödüyopuz7 • ERZURUM (AA) - vlaliye Bakanlığı Gelirler jenel Müdürü Nevzat Saygılıoğlu, devletin 10 atrilyon ürayı aşan borcu >lduğunu belirterek, 'Devlet, borcunu borçla kier hale gelmiş" dedi. îaygılıoğlu, yaptığı çıklamada, 1998 yılının kim ayına kadar alınan ergilerin her 100 lirasının 2 lirası ile borçlann aizinin karşılandığım elirtti. Çiftçinin 15 bin liraya sattığı portakalm fiyatı kentlerde 300 bin lira Narenciye dahnda çiiriiyor• Üretici, banka ve tefecilere olan faiz yükünün artmasını önleyebilmek için tarlalannı, traktörlerini ve hayvanlannı satışa çıkarmasına karşın alıcı bulamıyor. 15-20 milyar liralık tarlalar 7-8 milyara, 10 milyar liralık traktörler 2 milyar liraya kadar düştüğü halde kimse ilgi göstermiyor. Günev illerinde borçlannı ödeyemeyen çiftçi ölüm tebdidi alünda. SADULLAH USUMİ Geçmış yıllarda en kötü koşul- larda bile'milyonlarca çiftçimizin geçimine katkıda bulunan porta- kal, mandalüıa ve limon bu yıl ağaç- larda çürümeye başladı. Geçen yıl 50 ile 60 bin lira ara- sında satılan portakallar bu yıl 25- 30 bin liraya müşteri bulamıyor. 1998 yılında hasat mevsiminden önce ağaç üstünde 80-100 bin lira- ya kapış kapış satılan limon ve mandalinalara talep gelmiyor. Adana, Mersin ve Muğla bölge- Ierinde yüz binlerce narenciye üre- ticisi köy kahvehanelerinde veya bahçelerinde müşteri bekliyor. Ban- kalara ve tefecilere yüz milyonlar- ca lira borcu bulunan çiftçi zor du- rumda. Tefecilerin faizi ürünlerin değerini aşıyor. Yıllık tefeci faiz- Ieri yüzde 500'ü bulurken aylık yüzde 25 ila 30 faizli kredi bulabi- len üreticiler kendilerini mutlu sa- yıyor. Özellikle Adana, Mersin ve çevre ilçelerde borcunu ödeme im- kânı kalmayan üreticilerin ölümle tehdit edildikleri ileri sürülüyor. Tefecilere borç katlanıyor Üretici, banka ve tefecilere olan faiz yükünün artmasını önleyebil- mek için tarlalannı, traktörlerini ve hayvanlannı satışa çıkarmasına karşın alıcı bulamıyor. 15-20 mil- yar lira değerindeki tarlalara veri- len fiyat 7 ile 8 milyar lirayı geç- miyor. Traktörlerde durum daha da kö- tü. 10 milyar lira değerindeki trak- törlerin fiyatlan 2 milyar liraya ka- dar düştüğü halde kimse ilgi gös- termiyor. Durumdan yararlanma- Istanbıd126 ülkeden dahazengln• 43.1 milyar dolarlık ulusal gelire sahip Istanbul'dan daha fazla gelire sahip sadece 50 bağımlı ve bağımsız devlet var. lstanbul, ulusal gelir açısından Yunanistan ve Iran dışındaki tüm komşularımızı geçiyor. hasıla (GSYİH) bazında, 43.1 milyar dolarlık ulusal gelire sahip Istanbul'dan daha fazla gelire sahip sadece 50 bağımlı ve bağımsız devlet var. DİE ve Dünya Bankası verilerine göre 9.1 milyonluk nüfusuyla tstanbul, nüfiıs açısından da 129 devletten daha büyük. Türkiye'nın komşulanndan Bulgaristan, Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan'dan daha fazla nüfus banndıran lstanbul, ulusal gelir açısından ise Yunanistan ve Iran ANKARA(AA)-fstanbuI, hem nüfusuyla hem de ekonomik büyüklüğüyle dünya çapında bir merkez olmaya dognı ilerliyor. Satın alma gücü paritesine göre dünyanın 16., cari fiyatlarla dünyanın 23. büyük ekonomisı olan Türkiye'nin ekonomısinin yüzde 22.5'ını meydana getiren lstanbul, 126 bağımlı ve bağımsız devletten daha fazla ulusal gelire sahip durumda. 1997 yılı verileriyle, gayn safı yurtiçi dışındaki tüm komşularımızı geçiyor. istanbul'un 13 katı nüfusa sahip olan Nijerya, ulusal geliraçısından Istanbul'dan daha yoksul durumda. lstanbul ekonomik olarak Ermenistan'ın 21.5, Etiyopya'nın 6.5, Bulgaristan'ın 4.5, Ürdün'ün 6 katı büyüklükte. lstanbul dışında lzmir ve Ankara da ulusal gelir bakımından Bulgaristan, Ürdün, Amavutluk ve Azerbaycan gibi birçok ülkeyi geride bırakıyor. Istanbul'dan daha düşük ulusal gelire sahip olan ülkeler arasında Romanya, Hırvatistan, Slovakya ve Slovenya, Ürdün, Yemen, Jamaika gibi ülkeler yer alıyor. TRİSAD Başkanı Bülent Barlak 1999 yılı için uyanda bulundu 'Küçükler de krize gîrebilir 9 FATMA KOŞAR Triko Sanayicileri Derneği (TRİSAD) Başkanı Bülent Bar- lak, küçük ölçekli ışletmelenn bu yıl yaşanan krizden büyük oranda etkilenmediğini, ancak karşı karşıya olduklan daralma- nın krize dönüşebıleceğtnı bildir- di. 1999 yılının kayıp bir yıl ol- dugunu söyleyen Barlak, hükü- metin aldığı önlemlenn 8 ay ön- ce alınması gerektiğmi belirtti. Tekstil ve konfeksiyon sektö- ründe 1997 yılında başlayan fi- nans sıkıntısının Rusya'nın kri- ze girmesiyle derinleştiğini ifa- de eden Barlak, fırmalann üre- tim kadar pazarlamaya ve Ar- Ge'ye önem vermesi gerektiği- ni, yaşanan sıkıntılann ancak bu şekilde aşılabileceğini dile ge- tirdi. Barlak, önümüzdeki yılın. •Barlak, küçük ölçekli işletmelerin karşı karşıya olduklan daralmamn 1999'da büyük bir krize dönüşebileceğini bildirdi. Önümüzdeki yılın, 1998'i sıkıntıda geçiren üretim sektörü için borç ödeme yılı olacağına dikkat çeken Barlak, "99, parlak geçmeyecek" dedi. 1998'i sıkıntıda geçiren üretim sektörü için borç ödeme yılı ola- cağına dikkat çekerek parlak geç- meyeceğini söyledi. Yaklaşık 150 küçük veortaöl- çekteki işletmenin (KOBİ) ihra- cat yapabilmek için bir araya gel- diği TRİSAD Dış Tic. AŞ'nin de Başkanı olan Barlak, TRl- SAD'ın ortaklannın krizden et- kilenmediğini, ancak 1999'un daha zor geçeceğini kaydetti. Küçük ve orta ölçekli işletme- lerin Ar-Ge'ye yatınm yapama- dığıru belırten Barlak, "KOBİTer Eumba/ık kredilerinden yarar- lananrnor. Firmalann en büyük sıkıntısı işletme krediJeriyle ügj- ILÇünkü vaûnmçok. Ancakya- bnnun geri dönmesi ve meyve vermesiçinkredüereihtiyaç \ar" dedi. Eximbank kredilerinden yararlanabilmek için herhangi bir bankanın teminatına ihtiyaç duyulduğunu, firmanın kredibi- lite imkânı olması halinde an- cak yararlanabildiğıni belirterek "Ama krizde olan bir firma ya- rarlanamıyor. Yararianması ne- redevse imkânsız 7 ' dedi. Berlak, sektörün "pazarla- ma"yı yeni öğrendiğini ifade ederek Avrupa Birliği (AB) pa- zannın daralmaya devam ettiği- ni bildirdi. 2OO5'te gümrüklerin sıfırlanacagını anımsatan Bar- lak, Ar-Ge yapmanın maliyetli bir iş oldugunu ve firmalann yapa- madığını söyledi. Dünya ekonomisini yakmdan izlediğini ve bunun herkes için zorunluluk haline geldiğini be- lirten TRİSAD Başkanı Barlak, 1999 yılında petrol ülkelerinin krize girebileceği yönünde bek- lenti oldugunu vurguladı. Barlak, " Krizin gelecekyıl daha da yayı- lacagını düşünüyorum. Fînans srfannaoimasaydı sektörbunuko- la> atiatabüirdi. Ancakgelecekyri, borçlan geri ödeme yılı, buna karşın, hiçbir yerden para bulunamıvor" dedi. ya çalışan tüccar ve toptancılar ken- dilerine başvuran üreticilerin naren- ciyelerine düşük fiyat veriyorlar. Geçen yıl dahnda 60 bin liraya müşteri bulabilen portakallara tüc- car ve toptancılann teklif ettikleri fiyat en çok 20 ile 25 bin lira ara- sında. Bu fiyatın da bir kjsmı pe- şin, geri kalanı 3 veya 6 ay vadeli ödeniyor. Tüccar ağaç üstünde sa- tın aldığı portakallann kilosunu 10 bin liraya düşürebilmek için çeşit- !i yollara başvuruyor. Satışlar ge- nellikle "ağaç üstünde" yapıldığı için tarlanın tabanında kaç kilo por- takal veya mandalinanın çıkacağı- nı tespit etmek zorlaşıyor. Üretici- lerin 10 bin kilodan fazla portakal bulunduğunu iddia ettiği bahçe için tüccann tahmini 5 bin kiloyu geç- miyor. Sonuçta tüccann dediği olu- yor ve 10 bin kilo portakal bulunan bahçe için 5 bin veya 6 bin kilo üzerinden anlaşmaya vanlıyor. Böy- lece üreticinin kilo başınaeline ge- çen para 10 veya 15 bin liraya ka- dar düşüyor. Üreticinin elinden 10 veya 15 bin liraya çıkan portakallar büyük kentlerde 250 ile 300 bin liradan sa- tılıyor. Böylece hem üretici hem de tüketici soyuluyor. Trilyonlarca lira aracılann, tefecilerin kasasma akıyor. Adana, Mersin ve Antal- ya'da bahçelere üç veya beş kilomet- re uzaklıktaki mahallelerde bıle tü- ketici bir kilo portakal veya man- dalina için 150 ile 200 bin lira öde- mek zorunda kalıyor. Amerika'da devlet desteği Yetkililerin verdıği bılgıye göre üreticilerin yeterli fiyat bulamama- lannın nedeni ihracatta yaşanan tı- kanıklık. Israil, Ispanya ve ltalya gi- bi ülkelerde devlet ihracata büyük teşvikler veriyor. Amerika'da dev- let desteği üreticilere servet kazan- dınyor. Bu nedenle Avrupalı ve Ameri- kalı ıhracatçılar dış pazarlara çok ça- buk gırebiliyor ve istedıği kadar portakal ve mandalina satabiliyor. Bu nedenle dış pıyasalar tamamen Avrupalı ve Amerikalılann elinde. Türkiye'de ise hem ihracatta teşvik çok az hem de üreticilere destek ve- rilmiyor. Aynca iç ve dış piyasalar- da portakallann uygun fiyatlarla sadlabilmesi için ilgilenen yok. Hü- kümet, üreticileri de, ihracatçılan da kaderi ile baş basa bırakmış. Tür- kiye'de ihracatçının eline geçen teş- vik primi kilo başına 50 ila 60 do- lar civannda. Üreticilerin ve ihra- catçılann talebi ise 150 dolar. Eğer bu düğüm çözülümezse ihracat yap- ma imkânı olmayacak ve yüz mil- yonlarca kilo portakal ve mandali- na, ağaçlarda kalacak. Adana Çiftçiler Birliği Başkanı Cumali Doğru, bu konuda şöyle di- yor: "Narenciye Türkive için bü- ynk bir servet. Yüz binlerce aile por- takal, limon ve mandalinadan geçi- niyor. thracatçılar satın almıvor, yerü tüccar son derece düşük fiyat veriyor. Tek kurtuluş çaresi ihracat primini 150 dolara çıkarmaktır-. Böylece hem yurda döviz girecek. hem de üretici bir ölçüde kurtu- lacakür. Aksi halde, üreticiler aç kalacak, narenciye de ağaçlarda çürüyecektin-" ANKARA PAZARI YAKLP KEPENEK Çamlıfıemşin HES ve Ötesi Çamlıhemşın, Doğu Karadeniz'dedeniz kjyısjndan yak- laşık 25 km. içeride bir ilçe. Orada kurulmakta olan bir hidroelektnk santral (HES) nedeniyle bugünlerde adın- dan akça soz edıliyor. Çamlıhemş/n, Fırtına dünyasının ortası. Daha ıçerde Ayder Kaplıcalan var. Yöre, doğal yapısı ve bitkı örtüsü bakımından eşı bulunmaz bırzengınlık sergiler. Dünya- nın tropikal bölgeleriyle yanşabilecek yoğunluk ve çe- şrtlilikte bir bitkı örtüsu var; bunlar, denızden uzaklıkla- nna göre akarsu onvanlan, ılıman iklim kuşağı orman- lan ve dağ çayırian adıyla üç ana kuşağa aynlıyor. Kı- yıya yakın yerierde kayın, gürgen ve kestane kanşımı or- manlık yer alıyor; sonra bunlara giderek artan oranda köknar ve ladin gıbı ığne yapraklılar katılıyor; en sonra iğne yapraklıları yatık kumarlıklar, çayırlıklar ve göller iz- liyor. Son kuşakta başiıcalan Elevit ve Pogut olan yay- lalar ve dağ doruklan eklemleşerek denızden yüksekli- ği 3 bin 492 metreye ulaşan Kaçkar sıradağlannı tamam- lıyor. Yöre, yılda 250 gün ve 2.4 m. süzülerek derelerde toplanıyor; bunlar Çamlıhemşin'de birteşerek, yerel de- yişle Furtuna Deresi'ni oluşturuyor. Bu yamaçlarda yü- rümek bile çok güç; sürûngenler bannamıyor; atmaca- dan bıldırcına değisıktürde kuşlar yaşam buluyor de- relerde ise kımilennin denız alası, kimilennin dağ alası olarak adland^rdığı alabalıklar horon edıyor. Siz hıç, ken- diniz bırkayanın üstünde güneşlenirken hemen aitınız- daki vadilerde denızleşen sısin yarattığı koyu yeşil or- man tepecığı adacıklan seyredip bunlann arasına sıkı- şan beyazlığın altında gökgürültüsü sesleri duydunuz mu? Doğal yapısı bozulmamış, az bulunur yerierden biri olarak Dünya Doğayı Koruma Vakfı tarafından koruma attına alınan bu oiağandışı doğal yaşam ortamına bir HES yapılıyor. Çamlıhemşın HEŞ ile yalnızca, on binlerce ağaç ke- sileVek, Fırtına'nın iki kolu 15-20 km. kurutulma derece- sinde susuz bırakılarak elektrik üretilecektır. Üretılecek olan elektnğın Türkiye'nin toplam üretiminin binde 2.5- 4.0'ü dolaymda olacağı belırtiliyor. Kaldı ki yapıma, çok tartışmalı bir ÇED raporuna dayanılarak başlanıyor. TMMOB Elektnk Mühendislen Odası, projenin, teknik, ekonomik ve çevresel boyutlanyla yanlış oldugunu, ka- nıtlanyla sergıhyor. Yeraltı tünellerinın ve bağlantı yolla- nnın yapımı sırasında, son Makrevis değırmeni ömeğın- de görüldüğü gıbı, toprak kaymalan olacağına kesin gözüyie bakılıyor. Derelenn sulannın tünellere alınma- sıyla kuartulması sonucu, dere yataklannda yosunlaş- ma ve bundan doğacak zararlara ek olarak tanhı kemer köprülerin anlamsızlaşacağı, alabalık turierinin yok ola- cağı ve bitki örtusunün değışeceği haklı olarak vurgu- lanıyor. Bunlara. ınşaattan çıkacak atıkların çevreyi da- ha da kirleteceği ve HES girişımınin son yıllarda can- lanmakta olan turizmi yok edicı bir etki yapacağı ekle- nebilir. Bu ilk HES girişımınin Etevrt'ten denıze dek yenilen- nin eklenmesiyte sürdürüleceğıni gören veyaşamını or- manlanyok ederek değil, gurbetçilikle kazanan yöre hal- kı, bu projeye, Hemşin Vakfı'nın saptadığı gıbı, yüzde 95 ile karşı çıkıyor. Gerektığinde beline ip bağlayarak ya- maçlardan çay yaprağı toplayan bu msanlar, kuşkusuz, en az başkalan kadar bılir kı elektrik uygariıktır. Günü- müzde HES türii girişimlerin, yöre halkının katılımıyla, tartışılarak ve bilimsel verilere uygun yapılması kaçınıl- maz bir önkoşuldur, gereklıliktir. Hemşin HES olayında bu kural da uygulanmıyor. Kaldı ki aynı mıktarda etektriği daha az toplumsalza- rar ve ekonomik malıyetle bır başka yerde üretme ola- naği vardır. Türkiye, hidrolik enerji gızılgücünün yüzde 30 gibi bir bölümünü değertendınyor; kalan yüzde 70 boşuna akıyor. Hemşin'den önce elektrik üretılecek o kadar uygun yer var ki... Son olarak, Çamlıhemşin'de santral yapılması, HES konusunda ders kitaplannda yeralan ilkel bilgilere gö- re değerlendırilemez; Hemşin'de HES ile ne yeni bir su havzası olacak. ne su taşkınhklan önlenecek, ne yöre- nin nemi ve yeşılliği artacak, ne de balıkçıhk gelışecek- tir. Burada HES canlılık yaratmayacak, doğal dengeyi ve var olan canlılıgı yıkacaktır. • • • Hemşin HES, gerçekte, Türkiye'nin uygulamakta ol- duğu yanlış enerjipolitikasının doğal uzantısı ya da so- nucudur. Türkiye, dağrtımdan başlayarak elektrik üreti- mini özelleştirme yönünde çok yanlış bir akıma kapıl- mıştır. Ekonomik ve teknolojik etkinliği doğru dürüst saptanmadan, yapılabıhrlığı üzenne yeterli bilimsel ça- lışmalar yapılmadan, ırilı ufaklı onlarca enerji üretim bi- rimi, yerli ve yabancı özel sermayeye yaptınlmaktadır. Osmanlı'nın demiryolu yapımı gibi, devlet bunlann üre- timini yüksek fiyattan satın alma güvencesı vermekte- dir. Oysa, enenı üretimi ve dağıtımındaki doğal tekel nedeniyle oluşacak rantlann topluma aktanlabilmesı ve üretim ve dağıtımda etkinlik ve verimlilik sağlanabilme- si için bu işin\planlı veprogramlı yapılması birzorunlu- luktur. Ülkeyi yönetenlerin asıl unuttuğu nokta budur. DUNYA EKONOMİStNE BAKIŞ ERGIN YILDIZOĞLU/LONDRA ergin@ergin.demon.co.uk Dört günde, beş haftalık Körfez Sava- şı'ndakinden çok daha fazla füze kullanıldı. Resmi rakamlara göre 68 kişi öldü. ABD ve Ingiltere'nin Rusya ve Çin ile arası açıldı. Arap halkı içinde ABD ve Ingiliz karşrtı duy- gular daha da şiddetlendi, bölge ülkeleri kız- dınldı. Birleşmiş Milletler içinde uyumsuzluk yaratldı. UNSCOM silah denetçilerinin Irak'a geri dönmesi olasılığı ortadan kalktı. Sad- dam yerinde duruyor, Clinton azil oylama- lannı kaybetti. Öyleyse, Clinton ve BJair'in operasyon başanyla gerçekleşti demelerini ciddiye almak mümkün mü? Bence değil. Çöl Tilkisi neden yapıldı? Çöl Tilkisi operasyonu sanırım, tarihe, en başansız değil ama, amacı en bulanık ope- rasyonlardan biri olarak geçecek. Bu bula- nıklık daha resmi gerekçeler açıklanmaya başladığında ortaya çıktı. Clinton, amacın Saddam'dan kurtulmak oldugunu söyledi. Ancak, Savunma Baka- nı Cohen'e bakılırsa "rejimi istikrarsızlığa uğratmak amaçlanmıyor" Saldırının bir amacı UNSCOM denetçilerinin geri dönme- si olabilirdi ama, Cohen'in konuşması, "De- netçiler geri dönemezse, Saddam'ı böl- gede etkisizleştirmek üzere birtecrit po- Irb'kası benimseyeceğiz" tespitiyle devam ettiğine göre, denetçilerin geri dönmesi de beklenen sonuçlardan değildi. Zaten Irak da denetçilerin artık geri dönmesinin söz konusu olmadığını belirtti. Rusya denetçi- lerin başı Butüer'ın işten atılmasını istedi. Denetçiler bu güne kadar 9000 denet- leme yapmışlar, ama kitle imha silahlannın izine rastlamamışlardı. öyleyse, denetçi- lerin, etkinlikleri kısıtlandığı için bulama- dıklan silahları yok etmek, operasyonun bir amacı olabilirdi. Ne ki, Cohen'e göre ope- rasyon, siviller arasında can kaybını arttır- mamak için, "kitle imha silahlannın depo- lannı hedefalmıyordu". Operasyonun açık- lanan bir başka hedefi Saddam'ın kitle im- ha silahları yapma düzeyini düşürmekti. Ancak bu, gerçekte ne anlama geliyordu? Nasıl ölçülecekti ve bu silahlar, bugüne kadar kimse bulamadığına göre, acaba neredeydi? Peki, Saddam'ın Devrim Muhafızlan alayını imha ede- rek ordu içinde darbe yap- mayı planlayanlann önünü aç- mak, operasyonun uzun dö- nemli bir hedefi olabilir miy- di? Belki.. ancak, bu Devrim Muhafızlan alayının baraka- larında bombalanarak imha edilmeyi beklediğini varsay- mak biraz saflık oimaz mı? Darbeci generaller acaba ne- rede? Sonra, Saddam dev- rildiğinde, yerine liberal de- mokrasiye daha yakın birinin geleceğini varsaymak müm- kün mü? Irak'ta egemen olan siyasi kültürün kısa zamanda değişerek buna olanak verme- si beklenebilir mi? Diğer taraftan, operasyonun, Irak'ın tec- ritini ve etkisizleşmesini getireceğini söyle- mek de kolay değil. BM'nin onayına dahi sa- hip olmayan, Rusya, Çin, Fransa, ltalya, Arap Birliği, Iran, Suriye, FİIistin, Hindis- tan, Pakistan, Malezya, Filipinler, Tay- land, Mısır, Güney Afrika dahil birçok ül- keyi, hatta Irak muhatefetini, karşısına alan, bölge halkının nefretini arttıran bir operas- yon Irak'ı tecrit edebilir mi? Özetle Çil Tilkisi'ni, resmen ön koydu- ğu amaçlara bakarak onaylamak müm- kün değil. Başka açıklamalar olabilir mi? Resmi gerekçeleri bırakıp kompJo teori- lerine yönelirsek, acaba akla uygun (gerçe- ğe uyacağının bir garantisi olmasa da!) bir açıklama bulabilir miyiz? Sudan ve Afganis- tan'a yapılan saldınlann. Clinton'un, Moni- ca konusunda yalan söylediğini itiraf etme- sinin hemen ardtndan geidığı hatırlanınca, bu Çöl Tilkisi Fiyaskosu Savaştan bu yana ambargo nedeniyle 1.6 milyon Iraklı öldü. operasyonla, Clinton'un azil oylamasını er- teleyerek, sorunu bir sonraki meclis döne- mine bırakmayı amaçladığı düşünülebilir. Ni- tekim, oylama yapıldı ve ilginçtir hemen ar- kasından saldınlar durdu. Bu saldınnın, kimin işine yaradığına baka- rak da bir açıklama üretmek mümkün ola- bilir. The Economist'in işaret ettiği gibi Kör- fez Savaşı'nda kullanılan roketlerin, o gün- den bu güne ne kadar hassasiyet kazandı- ğı bu saldın sırasında ölçüîmüş oldu. Böy- lece askeri teknolojinin denenmiş olmasının yanı sıra, gelecekteki silah reklamlarında gösterilmek üzere bir seri film de çekildi. Bu çok sinik bir yaklaşım mı? Öyleyse biraz da ekonomik takılmayı deneyelim. Saldından ön- ce, petrolün fiyatı 1970 krizinden bu yana ilk kez 10 doların altına düşmüştü. Bu yüzden, Körfez ülkelerinin, özellikle ABD'nin yakın müttefiki Suudi Arabistan'ın, Latin Ameri- ka'da da Meksika ve VenezüeMa'nın dış ge- lirieri bir süredir, fena halde kan kaybediyor, ekonomik ve siyasi istikran hız- la tehlikeye giriyordu. Saldırıyla biriikte petrolfiyatı11 dolara yük- seldi. Gözlemcilere gore Suudi Arabistan ve diğer petrol ülkele- ri bu saldınnın Irak'ın petrol üre- tim, ihracat kapasitesini azalta- cağını umuyorlardı. Bu saldınnın sonundaABD ve Ingiltere'nin, kendilerine "Sad- dam'ı kafesinde tutma" göre- vi verdiklerine bakılır, bölgedeki ABD uçak gemisinin ikrye ve uçak sayısının da 300'e yüksettildiği düşünülürse, operasyonun bir amacının da ABD'nin bölgedeki varlığını guçlendirmek okjuğu so- nucuna vanlabilir. Buradan hare- •<et edersek, ve bunu Çeçenis- tan Devlet Başkanı Aslan Mas- kadov'un "Kafkasya ve Rusya bölgelerindeki, ABD ve Ingiliz hedeflerine en az bunun kadar etkin mi- silleme yapma hakkımızı saklı tutuyo- ruz" (The Guardian 18/12) sözlerini ekler, arkasından Rusya'nın, operasyonu NATO'yu küreselleştirme eğiliminin birdenemesi ola- rak gördüğünü gözlemler, Çin ve Rusya'nın biriikte karşı çıktıklannı hatıriarsak, operas- yonun, ABD'nin NATO'ya konsept değiştir- metaktiğinin bir parçası oldugunu da düşü- nebiliriz. ABD, NATO'yu Avrupa'yı savunan bir örgüt olmaktan, kitle imha silahlanna kar- şı mücadele eden küresel bir örgüte dönüş- türmek istiyor. Bu açıdan Çöl Tilkisi'nin bir operasyon değil, provokasyon olduğu bi- le söylenebilir. Etik açıdan bakınca... Bölgede herkesin başına bela olmuş bir diktatöre haddini bildirdiği ve iktidannı za- yıflattığı için bu operasyon, hiç olmazsaetik bir açıdan, desteklenebilirmi? Birincisi, Irak'ın muhalefeti dahii tüm analistler saldınnın, içerde ve dışarda, Saddam'ın prestijini art- tırdığını düşünüyor. Diğertaraftan Saddam'ın bölgede bir tehdit oluşturduğunu da söyle- mek kolay değil. Gücünün doruğundayken bile, ABD'nin yardımıyıla Iran'ı yenemeyen bir Irak mı, bu gün (ekonomisi yıkılmış hal- kının morali bozuk, askeri kaynaklan kısrtlı bir durumdayken) tehdit oluşturuyor? Kitle imha silahlan kullanmasını engelle- mek, diğer bir deyişle, "caydıncılık" doktri- ni ise nereden bakılırsa bakılsın sakat. Birin- cisi, caydıncılık için bir az geç değil mi? "Ha- lepçe katliamı sırasında neredeydiniz?" di- ye sormazlar mı? Sonra, bu kitle imha silah- lan acaba nerede? Buttler isimli bir bürok- ratın, Le Monde'un ifadesiyle, "geçerliliği şüpheli" bir raporuna dayanarak, ve BM'nin onayını almadan girişilen bu eylemi haklı çı- karmak mümkün mü? ; Kitle imha silahlannın kullanılmasına ge- lince, ABD ve Ingiltere'nin elinin en az Sad- dam kadar kirli olduğu kolaylıkla söylenebi- lir. Aşındınlmış uranyum içeren, son dere- cede zehirlı anti tank mermileri kullanan VVarthog uçaklannın üstlendiği bölgede ya- yımlanan Arizona Daily Star'ın Körfez Sa- vaşı sırasında gururla bildirdiği (Aktaran Wol- ker"s Daily 24/12/98), ve daha sonra Ça- nard Enchaine'nin ortaya döktüğü gibi, bu silahlar Irak'a karşı kullanıldı. Irak halkı veözel- likle çocuklar bu uranyumun etkisinden hâ- lâ kanser olarak ölmeye devam ediyorlar. (The Internabonal Action Centre.) BM ra- porlanna göre savaştan bu yana ambargo- nun etkısiyle, çoğu yaşlı ve çocuk 1.6 mil- yon Iraklı yaşamını yitirmiş. Eski Başsavcı Ramzey Clarke'ın sözleriyle, "Bizzat bu ambargonun kendisi bir kitle imha sila- hı değil mi?" Peki Israil, bölgede, kitle im- ha silahlanna sahip ve BM karariannı hiçe sayan bır başka ülke değil mi?Tüm bunlar- dan sonra belki, ilk anda en imkânsız gibi ge- leni düşünüp, ambargoyu kaldırarak Sad- dam'ın elindeki en güçlü propaganda sila- hını almak ve Irak halkına boş yere eziyet et- mekten de vazgeçmek, galiba siyasi ve etik olarak da en doğru yol.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle