Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
21 ARALIK 1998 PA2ARTESİ CUMHURİYET SAYFA
EKONOMI 11
Yurtdışından
kayıtdışı
akaryakrt
• IZMİR(AA)-
Yurtdışından kayıtdışı
akaryakıt girişi nedeniyle,
Türkiye'nin kayıtlı
akaryakıt tüketiminde
düşme oldugu bildirildi.
Türkiye Petrol Rafinerileri
yetkililerinin verdiği
bilgiye göre 1998 yılının
ilk 10 aylık döneminde,
Türkiye'ye giren kayıtdışı
motorin ve benzin
miktannın artması
nedeniyle, Türkiye petrol
ürünleri tüketimi, 1997
yılına göre yüzde 1.8
azalmayla yaklaşık 22.9
milyon ton olarak
gerçekleşti.
Tüpkiye-ltalya
Oişkiteri
• ANKARA (AA) - ttalya
Sanayi Bakanı Luici
Bersani, bugün Türkiye'ye
geliyor. Bersani ve
beraberindeki heyet,
Ankara'daki temaslan
kapsamında, Sanayi ve
Ticaret Bakanı Yalım
Erez, Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı
Cuînhur Ersümer ile bir
araya gelecek. tki ülke
heyetleri arasında
yapılacak görüşmelerde,
Türkiye ve ltalya arasında
sanayi ve ticari ilişkilerde
son dönemde yaşanan
sorunlar ile bunlann
çözüm yollan üzerinde
durulacak.
Helikopter
ihalesi
• ANKARA (AA) - Türk
Helikopter Sanayii'nin
oluşturulmasına yönelik
çalışmalar çerçevesindb
ortak olarak üretilmesi
hedeflenen 145 adetlik
saldın helikopteri
projesinde, "kısa liste"nin
bu ay sonuna kadar ilan
edilmesi bekleniyor. Kısa
listede ilan edilecek
firmalar, nihai seçimin
yapılması için Savunma
Sanayii lcra Komitesi'ne
gönderilecek. Türk
Havacılık ve Uzay Sanayii
(TAI)ilebirliktekısa' "
1
"
l J
listeye giren firmalar,
daha sonra nihai
sanayileşme tekliflerini
verecekler.
llaçta patent
uygulaması
• İZMİR(AA)-Türk
Patent Enstitüsü (TPE)
Başkanı Ugur Yalçıner, 1
Ocak 1999'da başlayacak
ilaçta patent
uygulamasının, piyasada
mevcut ilaçların fiyatmı
arttırmayacağını söyledi.
Yalçıner; Türkiye'de,
ilaçta patent
uygulamasının, mevcut
ılaçlann fıyatlannı
arttıracağı yolunda yanJış
bir görüşün bulunduğunu
ve bunun tepkilere neden
oldugunu belirtti.
Uygulamayla mevcut
ilaçlann fıyatının
değişmeyeceğini anlatan
Yalçıner, son aylarda
üniversite ve ilaç
sanayicileri olmak üzere
pek çok zeminde bunu
dile getirdiğini kaydetti.
Tapımda fiyat
müdahalesi
• ANKARA (AA)-
Tanmsal ürünlere fiyat
müdahale sisteminin,
yalnızca temel ürünler,
ihracat potansiyeli olan
ürünler ve gen
kaynaklannın korunması
gereken veya bölgesel
ürünler ile
sınırlandınlması gerektiği
bildirildi. Devlet Planlama
Teşkilatı'nca yapılan
çalışmada, temel ürünlerle
ilgili fiyat politikalannın
yurtiçinde üretilmelerini
garanti eden bir düzeyde
ve üretim fazlası
oluşmasını önleyici olması
gerektiği kaydedildi.
BOPCU borçla
ödüyopuz7
• ERZURUM (AA) -
vlaliye Bakanlığı Gelirler
jenel Müdürü Nevzat
Saygılıoğlu, devletin 10
atrilyon ürayı aşan borcu
>lduğunu belirterek,
'Devlet, borcunu borçla
kier hale gelmiş" dedi.
îaygılıoğlu, yaptığı
çıklamada, 1998 yılının
kim ayına kadar alınan
ergilerin her 100 lirasının
2 lirası ile borçlann
aizinin karşılandığım
elirtti.
Çiftçinin 15 bin liraya sattığı portakalm fiyatı kentlerde 300 bin lira
Narenciye dahnda çiiriiyor• Üretici, banka ve tefecilere olan faiz yükünün
artmasını önleyebilmek için tarlalannı, traktörlerini ve
hayvanlannı satışa çıkarmasına karşın alıcı bulamıyor.
15-20 milyar liralık tarlalar 7-8 milyara, 10 milyar
liralık traktörler 2 milyar liraya kadar düştüğü halde
kimse ilgi göstermiyor.
Günev illerinde borçlannı ödeyemeyen çiftçi ölüm tebdidi alünda.
SADULLAH USUMİ
Geçmış yıllarda en kötü koşul-
larda bile'milyonlarca çiftçimizin
geçimine katkıda bulunan porta-
kal, mandalüıa ve limon bu yıl ağaç-
larda çürümeye başladı.
Geçen yıl 50 ile 60 bin lira ara-
sında satılan portakallar bu yıl 25-
30 bin liraya müşteri bulamıyor.
1998 yılında hasat mevsiminden
önce ağaç üstünde 80-100 bin lira-
ya kapış kapış satılan limon ve
mandalinalara talep gelmiyor.
Adana, Mersin ve Muğla bölge-
Ierinde yüz binlerce narenciye üre-
ticisi köy kahvehanelerinde veya
bahçelerinde müşteri bekliyor. Ban-
kalara ve tefecilere yüz milyonlar-
ca lira borcu bulunan çiftçi zor du-
rumda. Tefecilerin faizi ürünlerin
değerini aşıyor. Yıllık tefeci faiz-
Ieri yüzde 500'ü bulurken aylık
yüzde 25 ila 30 faizli kredi bulabi-
len üreticiler kendilerini mutlu sa-
yıyor. Özellikle Adana, Mersin ve
çevre ilçelerde borcunu ödeme im-
kânı kalmayan üreticilerin ölümle
tehdit edildikleri ileri sürülüyor.
Tefecilere borç katlanıyor
Üretici, banka ve tefecilere olan
faiz yükünün artmasını önleyebil-
mek için tarlalannı, traktörlerini
ve hayvanlannı satışa çıkarmasına
karşın alıcı bulamıyor. 15-20 mil-
yar lira değerindeki tarlalara veri-
len fiyat 7 ile 8 milyar lirayı geç-
miyor.
Traktörlerde durum daha da kö-
tü. 10 milyar lira değerindeki trak-
törlerin fiyatlan 2 milyar liraya ka-
dar düştüğü halde kimse ilgi gös-
termiyor. Durumdan yararlanma-
Istanbıd126 ülkeden dahazengln• 43.1 milyar dolarlık ulusal gelire sahip Istanbul'dan daha fazla gelire
sahip sadece 50 bağımlı ve bağımsız devlet var. lstanbul, ulusal gelir
açısından Yunanistan ve Iran dışındaki tüm komşularımızı geçiyor.
hasıla (GSYİH) bazında, 43.1 milyar dolarlık
ulusal gelire sahip Istanbul'dan daha fazla
gelire sahip sadece 50 bağımlı ve bağımsız
devlet var. DİE ve Dünya Bankası verilerine
göre 9.1 milyonluk nüfusuyla tstanbul,
nüfiıs açısından da 129 devletten daha büyük.
Türkiye'nın komşulanndan Bulgaristan,
Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan'dan
daha fazla nüfus banndıran lstanbul, ulusal
gelir açısından ise Yunanistan ve Iran
ANKARA(AA)-fstanbuI, hem nüfusuyla
hem de ekonomik büyüklüğüyle dünya
çapında bir merkez olmaya dognı ilerliyor.
Satın alma gücü paritesine göre dünyanın
16., cari fiyatlarla dünyanın 23. büyük
ekonomisı olan Türkiye'nin ekonomısinin
yüzde 22.5'ını meydana getiren lstanbul, 126
bağımlı ve bağımsız devletten daha fazla
ulusal gelire sahip durumda.
1997 yılı verileriyle, gayn safı yurtiçi
dışındaki tüm komşularımızı geçiyor.
istanbul'un 13 katı nüfusa sahip olan
Nijerya, ulusal geliraçısından Istanbul'dan
daha yoksul durumda. lstanbul ekonomik
olarak Ermenistan'ın 21.5, Etiyopya'nın
6.5, Bulgaristan'ın 4.5, Ürdün'ün 6 katı
büyüklükte. lstanbul dışında lzmir ve Ankara
da ulusal gelir bakımından Bulgaristan,
Ürdün, Amavutluk ve Azerbaycan gibi
birçok ülkeyi geride bırakıyor.
Istanbul'dan daha düşük ulusal gelire
sahip olan ülkeler arasında Romanya,
Hırvatistan, Slovakya ve Slovenya, Ürdün,
Yemen, Jamaika gibi ülkeler yer alıyor.
TRİSAD Başkanı Bülent Barlak 1999 yılı için uyanda bulundu
'Küçükler de krize gîrebilir
9
FATMA KOŞAR
Triko Sanayicileri Derneği
(TRİSAD) Başkanı Bülent Bar-
lak, küçük ölçekli ışletmelenn
bu yıl yaşanan krizden büyük
oranda etkilenmediğini, ancak
karşı karşıya olduklan daralma-
nın krize dönüşebıleceğtnı bildir-
di. 1999 yılının kayıp bir yıl ol-
dugunu söyleyen Barlak, hükü-
metin aldığı önlemlenn 8 ay ön-
ce alınması gerektiğmi belirtti.
Tekstil ve konfeksiyon sektö-
ründe 1997 yılında başlayan fi-
nans sıkıntısının Rusya'nın kri-
ze girmesiyle derinleştiğini ifa-
de eden Barlak, fırmalann üre-
tim kadar pazarlamaya ve Ar-
Ge'ye önem vermesi gerektiği-
ni, yaşanan sıkıntılann ancak bu
şekilde aşılabileceğini dile ge-
tirdi. Barlak, önümüzdeki yılın.
•Barlak, küçük ölçekli işletmelerin karşı karşıya
olduklan daralmamn 1999'da büyük bir krize
dönüşebileceğini bildirdi. Önümüzdeki yılın,
1998'i sıkıntıda geçiren üretim sektörü için borç
ödeme yılı olacağına dikkat çeken Barlak, "99,
parlak geçmeyecek" dedi.
1998'i sıkıntıda geçiren üretim
sektörü için borç ödeme yılı ola-
cağına dikkat çekerek parlak geç-
meyeceğini söyledi.
Yaklaşık 150 küçük veortaöl-
çekteki işletmenin (KOBİ) ihra-
cat yapabilmek için bir araya gel-
diği TRİSAD Dış Tic. AŞ'nin
de Başkanı olan Barlak, TRl-
SAD'ın ortaklannın krizden et-
kilenmediğini, ancak 1999'un
daha zor geçeceğini kaydetti.
Küçük ve orta ölçekli işletme-
lerin Ar-Ge'ye yatınm yapama-
dığıru belırten Barlak, "KOBİTer
Eumba/ık kredilerinden yarar-
lananrnor. Firmalann en büyük
sıkıntısı işletme krediJeriyle ügj-
ILÇünkü vaûnmçok. Ancakya-
bnnun geri dönmesi ve meyve
vermesiçinkredüereihtiyaç \ar"
dedi. Eximbank kredilerinden
yararlanabilmek için herhangi
bir bankanın teminatına ihtiyaç
duyulduğunu, firmanın kredibi-
lite imkânı olması halinde an-
cak yararlanabildiğıni belirterek
"Ama krizde olan bir firma ya-
rarlanamıyor. Yararianması ne-
redevse imkânsız
7
' dedi.
Berlak, sektörün "pazarla-
ma"yı yeni öğrendiğini ifade
ederek Avrupa Birliği (AB) pa-
zannın daralmaya devam ettiği-
ni bildirdi. 2OO5'te gümrüklerin
sıfırlanacagını anımsatan Bar-
lak, Ar-Ge yapmanın maliyetli bir
iş oldugunu ve firmalann yapa-
madığını söyledi.
Dünya ekonomisini yakmdan
izlediğini ve bunun herkes için
zorunluluk haline geldiğini be-
lirten TRİSAD Başkanı Barlak,
1999 yılında petrol ülkelerinin
krize girebileceği yönünde bek-
lenti oldugunu vurguladı. Barlak,
" Krizin gelecekyıl daha da yayı-
lacagını düşünüyorum. Fînans
srfannaoimasaydı sektörbunuko-
la> atiatabüirdi. Ancakgelecekyri,
borçlan geri ödeme yılı, buna
karşın, hiçbir yerden para
bulunamıvor" dedi.
ya çalışan tüccar ve toptancılar ken-
dilerine başvuran üreticilerin naren-
ciyelerine düşük fiyat veriyorlar.
Geçen yıl dahnda 60 bin liraya
müşteri bulabilen portakallara tüc-
car ve toptancılann teklif ettikleri
fiyat en çok 20 ile 25 bin lira ara-
sında. Bu fiyatın da bir kjsmı pe-
şin, geri kalanı 3 veya 6 ay vadeli
ödeniyor. Tüccar ağaç üstünde sa-
tın aldığı portakallann kilosunu 10
bin liraya düşürebilmek için çeşit-
!i yollara başvuruyor. Satışlar ge-
nellikle "ağaç üstünde" yapıldığı
için tarlanın tabanında kaç kilo por-
takal veya mandalinanın çıkacağı-
nı tespit etmek zorlaşıyor. Üretici-
lerin 10 bin kilodan fazla portakal
bulunduğunu iddia ettiği bahçe için
tüccann tahmini 5 bin kiloyu geç-
miyor. Sonuçta tüccann dediği olu-
yor ve 10 bin kilo portakal bulunan
bahçe için 5 bin veya 6 bin kilo
üzerinden anlaşmaya vanlıyor. Böy-
lece üreticinin kilo başınaeline ge-
çen para 10 veya 15 bin liraya ka-
dar düşüyor.
Üreticinin elinden 10 veya 15
bin liraya çıkan portakallar büyük
kentlerde 250 ile 300 bin liradan sa-
tılıyor. Böylece hem üretici hem
de tüketici soyuluyor. Trilyonlarca
lira aracılann, tefecilerin kasasma
akıyor. Adana, Mersin ve Antal-
ya'da bahçelere üç veya beş kilomet-
re uzaklıktaki mahallelerde bıle tü-
ketici bir kilo portakal veya man-
dalina için 150 ile 200 bin lira öde-
mek zorunda kalıyor.
Amerika'da devlet desteği
Yetkililerin verdıği bılgıye göre
üreticilerin yeterli fiyat bulamama-
lannın nedeni ihracatta yaşanan tı-
kanıklık. Israil, Ispanya ve ltalya gi-
bi ülkelerde devlet ihracata büyük
teşvikler veriyor. Amerika'da dev-
let desteği üreticilere servet kazan-
dınyor.
Bu nedenle Avrupalı ve Ameri-
kalı ıhracatçılar dış pazarlara çok ça-
buk gırebiliyor ve istedıği kadar
portakal ve mandalina satabiliyor.
Bu nedenle dış pıyasalar tamamen
Avrupalı ve Amerikalılann elinde.
Türkiye'de ise hem ihracatta teşvik
çok az hem de üreticilere destek ve-
rilmiyor. Aynca iç ve dış piyasalar-
da portakallann uygun fiyatlarla
sadlabilmesi için ilgilenen yok. Hü-
kümet, üreticileri de, ihracatçılan da
kaderi ile baş basa bırakmış. Tür-
kiye'de ihracatçının eline geçen teş-
vik primi kilo başına 50 ila 60 do-
lar civannda. Üreticilerin ve ihra-
catçılann talebi ise 150 dolar. Eğer
bu düğüm çözülümezse ihracat yap-
ma imkânı olmayacak ve yüz mil-
yonlarca kilo portakal ve mandali-
na, ağaçlarda kalacak.
Adana Çiftçiler Birliği Başkanı
Cumali Doğru, bu konuda şöyle di-
yor: "Narenciye Türkive için bü-
ynk bir servet. Yüz binlerce aile por-
takal, limon ve mandalinadan geçi-
niyor. thracatçılar satın almıvor,
yerü tüccar son derece düşük fiyat
veriyor. Tek kurtuluş çaresi ihracat
primini 150 dolara çıkarmaktır-.
Böylece hem yurda döviz girecek.
hem de üretici bir ölçüde kurtu-
lacakür. Aksi halde, üreticiler aç
kalacak, narenciye de ağaçlarda
çürüyecektin-"
ANKARA PAZARI
YAKLP KEPENEK
Çamlıfıemşin HES ve Ötesi
Çamlıhemşın, Doğu Karadeniz'dedeniz kjyısjndan yak-
laşık 25 km. içeride bir ilçe. Orada kurulmakta olan bir
hidroelektnk santral (HES) nedeniyle bugünlerde adın-
dan akça soz edıliyor.
Çamlıhemş/n, Fırtına dünyasının ortası. Daha ıçerde
Ayder Kaplıcalan var. Yöre, doğal yapısı ve bitkı örtüsü
bakımından eşı bulunmaz bırzengınlık sergiler. Dünya-
nın tropikal bölgeleriyle yanşabilecek yoğunluk ve çe-
şrtlilikte bir bitkı örtüsu var; bunlar, denızden uzaklıkla-
nna göre akarsu onvanlan, ılıman iklim kuşağı orman-
lan ve dağ çayırian adıyla üç ana kuşağa aynlıyor. Kı-
yıya yakın yerierde kayın, gürgen ve kestane kanşımı or-
manlık yer alıyor; sonra bunlara giderek artan oranda
köknar ve ladin gıbı ığne yapraklılar katılıyor; en sonra
iğne yapraklıları yatık kumarlıklar, çayırlıklar ve göller iz-
liyor. Son kuşakta başiıcalan Elevit ve Pogut olan yay-
lalar ve dağ doruklan eklemleşerek denızden yüksekli-
ği 3 bin 492 metreye ulaşan Kaçkar sıradağlannı tamam-
lıyor. Yöre, yılda 250 gün ve 2.4 m. süzülerek derelerde
toplanıyor; bunlar Çamlıhemşin'de birteşerek, yerel de-
yişle Furtuna Deresi'ni oluşturuyor. Bu yamaçlarda yü-
rümek bile çok güç; sürûngenler bannamıyor; atmaca-
dan bıldırcına değisıktürde kuşlar yaşam buluyor de-
relerde ise kımilennin denız alası, kimilennin dağ alası
olarak adland^rdığı alabalıklar horon edıyor. Siz hıç, ken-
diniz bırkayanın üstünde güneşlenirken hemen aitınız-
daki vadilerde denızleşen sısin yarattığı koyu yeşil or-
man tepecığı adacıklan seyredip bunlann arasına sıkı-
şan beyazlığın altında gökgürültüsü sesleri duydunuz
mu?
Doğal yapısı bozulmamış, az bulunur yerierden biri
olarak Dünya Doğayı Koruma Vakfı tarafından koruma
attına alınan bu oiağandışı doğal yaşam ortamına bir HES
yapılıyor.
Çamlıhemşın HEŞ ile yalnızca, on binlerce ağaç ke-
sileVek, Fırtına'nın iki kolu 15-20 km. kurutulma derece-
sinde susuz bırakılarak elektrik üretilecektır. Üretılecek
olan elektnğın Türkiye'nin toplam üretiminin binde 2.5-
4.0'ü dolaymda olacağı belırtiliyor. Kaldı ki yapıma, çok
tartışmalı bir ÇED raporuna dayanılarak başlanıyor.
TMMOB Elektnk Mühendislen Odası, projenin, teknik,
ekonomik ve çevresel boyutlanyla yanlış oldugunu, ka-
nıtlanyla sergıhyor. Yeraltı tünellerinın ve bağlantı yolla-
nnın yapımı sırasında, son Makrevis değırmeni ömeğın-
de görüldüğü gıbı, toprak kaymalan olacağına kesin
gözüyie bakılıyor. Derelenn sulannın tünellere alınma-
sıyla kuartulması sonucu, dere yataklannda yosunlaş-
ma ve bundan doğacak zararlara ek olarak tanhı kemer
köprülerin anlamsızlaşacağı, alabalık turierinin yok ola-
cağı ve bitki örtusunün değışeceği haklı olarak vurgu-
lanıyor. Bunlara. ınşaattan çıkacak atıkların çevreyi da-
ha da kirleteceği ve HES girişımınin son yıllarda can-
lanmakta olan turizmi yok edicı bir etki yapacağı ekle-
nebilir.
Bu ilk HES girişımınin Etevrt'ten denıze dek yenilen-
nin eklenmesiyte sürdürüleceğıni gören veyaşamını or-
manlanyok ederek değil, gurbetçilikle kazanan yöre hal-
kı, bu projeye, Hemşin Vakfı'nın saptadığı gıbı, yüzde
95 ile karşı çıkıyor. Gerektığinde beline ip bağlayarak ya-
maçlardan çay yaprağı toplayan bu msanlar, kuşkusuz,
en az başkalan kadar bılir kı elektrik uygariıktır. Günü-
müzde HES türii girişimlerin, yöre halkının katılımıyla,
tartışılarak ve bilimsel verilere uygun yapılması kaçınıl-
maz bir önkoşuldur, gereklıliktir. Hemşin HES olayında
bu kural da uygulanmıyor.
Kaldı ki aynı mıktarda etektriği daha az toplumsalza-
rar ve ekonomik malıyetle bır başka yerde üretme ola-
naği vardır. Türkiye, hidrolik enerji gızılgücünün yüzde
30 gibi bir bölümünü değertendınyor; kalan yüzde 70
boşuna akıyor. Hemşin'den önce elektrik üretılecek o
kadar uygun yer var ki...
Son olarak, Çamlıhemşin'de santral yapılması, HES
konusunda ders kitaplannda yeralan ilkel bilgilere gö-
re değerlendırilemez; Hemşin'de HES ile ne yeni bir su
havzası olacak. ne su taşkınhklan önlenecek, ne yöre-
nin nemi ve yeşılliği artacak, ne de balıkçıhk gelışecek-
tir. Burada HES canlılık yaratmayacak, doğal dengeyi
ve var olan canlılıgı yıkacaktır.
• • •
Hemşin HES, gerçekte, Türkiye'nin uygulamakta ol-
duğu yanlış enerjipolitikasının doğal uzantısı ya da so-
nucudur. Türkiye, dağrtımdan başlayarak elektrik üreti-
mini özelleştirme yönünde çok yanlış bir akıma kapıl-
mıştır. Ekonomik ve teknolojik etkinliği doğru dürüst
saptanmadan, yapılabıhrlığı üzenne yeterli bilimsel ça-
lışmalar yapılmadan, ırilı ufaklı onlarca enerji üretim bi-
rimi, yerli ve yabancı özel sermayeye yaptınlmaktadır.
Osmanlı'nın demiryolu yapımı gibi, devlet bunlann üre-
timini yüksek fiyattan satın alma güvencesı vermekte-
dir. Oysa, enenı üretimi ve dağıtımındaki doğal tekel
nedeniyle oluşacak rantlann topluma aktanlabilmesı ve
üretim ve dağıtımda etkinlik ve verimlilik sağlanabilme-
si için bu işin\planlı veprogramlı yapılması birzorunlu-
luktur. Ülkeyi yönetenlerin asıl unuttuğu nokta budur.
DUNYA EKONOMİStNE BAKIŞ ERGIN YILDIZOĞLU/LONDRA ergin@ergin.demon.co.uk
Dört günde, beş haftalık Körfez Sava-
şı'ndakinden çok daha fazla füze kullanıldı.
Resmi rakamlara göre 68 kişi öldü. ABD ve
Ingiltere'nin Rusya ve Çin ile arası açıldı.
Arap halkı içinde ABD ve Ingiliz karşrtı duy-
gular daha da şiddetlendi, bölge ülkeleri kız-
dınldı. Birleşmiş Milletler içinde uyumsuzluk
yaratldı. UNSCOM silah denetçilerinin Irak'a
geri dönmesi olasılığı ortadan kalktı. Sad-
dam yerinde duruyor, Clinton azil oylama-
lannı kaybetti. Öyleyse, Clinton ve BJair'in
operasyon başanyla gerçekleşti demelerini
ciddiye almak mümkün mü? Bence değil.
Çöl Tilkisi neden yapıldı?
Çöl Tilkisi operasyonu sanırım, tarihe, en
başansız değil ama, amacı en bulanık ope-
rasyonlardan biri olarak geçecek. Bu bula-
nıklık daha resmi gerekçeler açıklanmaya
başladığında ortaya çıktı.
Clinton, amacın Saddam'dan kurtulmak
oldugunu söyledi. Ancak, Savunma Baka-
nı Cohen'e bakılırsa "rejimi istikrarsızlığa
uğratmak amaçlanmıyor" Saldırının bir
amacı UNSCOM denetçilerinin geri dönme-
si olabilirdi ama, Cohen'in konuşması, "De-
netçiler geri dönemezse, Saddam'ı böl-
gede etkisizleştirmek üzere birtecrit po-
Irb'kası benimseyeceğiz" tespitiyle devam
ettiğine göre, denetçilerin geri dönmesi de
beklenen sonuçlardan değildi. Zaten Irak
da denetçilerin artık geri dönmesinin söz
konusu olmadığını belirtti. Rusya denetçi-
lerin başı Butüer'ın işten atılmasını istedi.
Denetçiler bu güne kadar 9000 denet-
leme yapmışlar, ama kitle imha silahlannın
izine rastlamamışlardı. öyleyse, denetçi-
lerin, etkinlikleri kısıtlandığı için bulama-
dıklan silahları yok etmek, operasyonun bir
amacı olabilirdi. Ne ki, Cohen'e göre ope-
rasyon, siviller arasında can kaybını arttır-
mamak için, "kitle imha silahlannın depo-
lannı hedefalmıyordu". Operasyonun açık-
lanan bir başka hedefi Saddam'ın kitle im-
ha silahları yapma düzeyini düşürmekti.
Ancak bu, gerçekte ne anlama geliyordu?
Nasıl ölçülecekti ve bu silahlar, bugüne
kadar kimse bulamadığına
göre, acaba neredeydi?
Peki, Saddam'ın Devrim
Muhafızlan alayını imha ede-
rek ordu içinde darbe yap-
mayı planlayanlann önünü aç-
mak, operasyonun uzun dö-
nemli bir hedefi olabilir miy-
di? Belki.. ancak, bu Devrim
Muhafızlan alayının baraka-
larında bombalanarak imha
edilmeyi beklediğini varsay-
mak biraz saflık oimaz mı?
Darbeci generaller acaba ne-
rede? Sonra, Saddam dev-
rildiğinde, yerine liberal de-
mokrasiye daha yakın birinin
geleceğini varsaymak müm-
kün mü? Irak'ta egemen olan
siyasi kültürün kısa zamanda
değişerek buna olanak verme-
si beklenebilir mi?
Diğer taraftan, operasyonun, Irak'ın tec-
ritini ve etkisizleşmesini getireceğini söyle-
mek de kolay değil. BM'nin onayına dahi sa-
hip olmayan, Rusya, Çin, Fransa, ltalya,
Arap Birliği, Iran, Suriye, FİIistin, Hindis-
tan, Pakistan, Malezya, Filipinler, Tay-
land, Mısır, Güney Afrika dahil birçok ül-
keyi, hatta Irak muhatefetini, karşısına alan,
bölge halkının nefretini arttıran bir operas-
yon Irak'ı tecrit edebilir mi?
Özetle Çil Tilkisi'ni, resmen ön koydu-
ğu amaçlara bakarak onaylamak müm-
kün değil.
Başka açıklamalar olabilir mi?
Resmi gerekçeleri bırakıp kompJo teori-
lerine yönelirsek, acaba akla uygun (gerçe-
ğe uyacağının bir garantisi olmasa da!) bir
açıklama bulabilir miyiz? Sudan ve Afganis-
tan'a yapılan saldınlann. Clinton'un, Moni-
ca konusunda yalan söylediğini itiraf etme-
sinin hemen ardtndan geidığı hatırlanınca, bu
Çöl Tilkisi Fiyaskosu
Savaştan bu yana ambargo nedeniyle 1.6 milyon Iraklı öldü.
operasyonla, Clinton'un azil oylamasını er-
teleyerek, sorunu bir sonraki meclis döne-
mine bırakmayı amaçladığı düşünülebilir. Ni-
tekim, oylama yapıldı ve ilginçtir hemen ar-
kasından saldınlar durdu.
Bu saldınnın, kimin işine yaradığına baka-
rak da bir açıklama üretmek mümkün ola-
bilir. The Economist'in işaret ettiği gibi Kör-
fez Savaşı'nda kullanılan roketlerin, o gün-
den bu güne ne kadar hassasiyet kazandı-
ğı bu saldın sırasında ölçüîmüş oldu. Böy-
lece askeri teknolojinin denenmiş olmasının
yanı sıra, gelecekteki silah reklamlarında
gösterilmek üzere bir seri film de çekildi. Bu
çok sinik bir yaklaşım mı? Öyleyse biraz da
ekonomik takılmayı deneyelim. Saldından ön-
ce, petrolün fiyatı 1970 krizinden bu yana ilk
kez 10 doların altına düşmüştü. Bu yüzden,
Körfez ülkelerinin, özellikle ABD'nin yakın
müttefiki Suudi Arabistan'ın, Latin Ameri-
ka'da da Meksika ve VenezüeMa'nın dış ge-
lirieri bir süredir, fena halde kan kaybediyor,
ekonomik ve siyasi istikran hız-
la tehlikeye giriyordu. Saldırıyla
biriikte petrolfiyatı11 dolara yük-
seldi. Gözlemcilere gore Suudi
Arabistan ve diğer petrol ülkele-
ri bu saldınnın Irak'ın petrol üre-
tim, ihracat kapasitesini azalta-
cağını umuyorlardı.
Bu saldınnın sonundaABD ve
Ingiltere'nin, kendilerine "Sad-
dam'ı kafesinde tutma" göre-
vi verdiklerine bakılır, bölgedeki
ABD uçak gemisinin ikrye ve uçak
sayısının da 300'e yüksettildiği
düşünülürse, operasyonun bir
amacının da ABD'nin bölgedeki
varlığını guçlendirmek okjuğu so-
nucuna vanlabilir. Buradan hare-
•<et edersek, ve bunu Çeçenis-
tan Devlet Başkanı Aslan Mas-
kadov'un "Kafkasya ve Rusya
bölgelerindeki, ABD ve Ingiliz
hedeflerine en az bunun kadar etkin mi-
silleme yapma hakkımızı saklı tutuyo-
ruz" (The Guardian 18/12) sözlerini ekler,
arkasından Rusya'nın, operasyonu NATO'yu
küreselleştirme eğiliminin birdenemesi ola-
rak gördüğünü gözlemler, Çin ve Rusya'nın
biriikte karşı çıktıklannı hatıriarsak, operas-
yonun, ABD'nin NATO'ya konsept değiştir-
metaktiğinin bir parçası oldugunu da düşü-
nebiliriz. ABD, NATO'yu Avrupa'yı savunan
bir örgüt olmaktan, kitle imha silahlanna kar-
şı mücadele eden küresel bir örgüte dönüş-
türmek istiyor. Bu açıdan Çöl Tilkisi'nin bir
operasyon değil, provokasyon olduğu bi-
le söylenebilir.
Etik açıdan bakınca...
Bölgede herkesin başına bela olmuş bir
diktatöre haddini bildirdiği ve iktidannı za-
yıflattığı için bu operasyon, hiç olmazsaetik
bir açıdan, desteklenebilirmi? Birincisi, Irak'ın
muhalefeti dahii tüm analistler saldınnın,
içerde ve dışarda, Saddam'ın prestijini art-
tırdığını düşünüyor. Diğertaraftan Saddam'ın
bölgede bir tehdit oluşturduğunu da söyle-
mek kolay değil. Gücünün doruğundayken
bile, ABD'nin yardımıyıla Iran'ı yenemeyen
bir Irak mı, bu gün (ekonomisi yıkılmış hal-
kının morali bozuk, askeri kaynaklan kısrtlı
bir durumdayken) tehdit oluşturuyor?
Kitle imha silahlan kullanmasını engelle-
mek, diğer bir deyişle, "caydıncılık" doktri-
ni ise nereden bakılırsa bakılsın sakat. Birin-
cisi, caydıncılık için bir az geç değil mi? "Ha-
lepçe katliamı sırasında neredeydiniz?" di-
ye sormazlar mı? Sonra, bu kitle imha silah-
lan acaba nerede? Buttler isimli bir bürok-
ratın, Le Monde'un ifadesiyle, "geçerliliği
şüpheli" bir raporuna dayanarak, ve BM'nin
onayını almadan girişilen bu eylemi haklı çı-
karmak mümkün mü? ;
Kitle imha silahlannın kullanılmasına ge-
lince, ABD ve Ingiltere'nin elinin en az Sad-
dam kadar kirli olduğu kolaylıkla söylenebi-
lir. Aşındınlmış uranyum içeren, son dere-
cede zehirlı anti tank mermileri kullanan
VVarthog uçaklannın üstlendiği bölgede ya-
yımlanan Arizona Daily Star'ın Körfez Sa-
vaşı sırasında gururla bildirdiği (Aktaran Wol-
ker"s Daily 24/12/98), ve daha sonra Ça-
nard Enchaine'nin ortaya döktüğü gibi, bu
silahlar Irak'a karşı kullanıldı. Irak halkı veözel-
likle çocuklar bu uranyumun etkisinden hâ-
lâ kanser olarak ölmeye devam ediyorlar.
(The Internabonal Action Centre.) BM ra-
porlanna göre savaştan bu yana ambargo-
nun etkısiyle, çoğu yaşlı ve çocuk 1.6 mil-
yon Iraklı yaşamını yitirmiş. Eski Başsavcı
Ramzey Clarke'ın sözleriyle, "Bizzat bu
ambargonun kendisi bir kitle imha sila-
hı değil mi?" Peki Israil, bölgede, kitle im-
ha silahlanna sahip ve BM karariannı hiçe
sayan bır başka ülke değil mi?Tüm bunlar-
dan sonra belki, ilk anda en imkânsız gibi ge-
leni düşünüp, ambargoyu kaldırarak Sad-
dam'ın elindeki en güçlü propaganda sila-
hını almak ve Irak halkına boş yere eziyet et-
mekten de vazgeçmek, galiba siyasi ve etik
olarak da en doğru yol.