19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 18ARALIK1998CUMA OLAYLAR VE GORUŞLER Eğitim 'Bilim' ve 'Akıl'dan Yoksunsa... ERDOĞAN YBLMAZ Özel Irmak tlköğretim Okulu Müdürü aşöğretmen' Atatürk'ün bi- ze bıraktığı en önemli kalıt (miras) 'bilim vealal'dır. Bu- nukendisişöylebelirtiyor: "Benma- ncvi miras olarak hiçbir ayet hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaş- nıış kural bıraknuyonım... Benden sonra beni benimsemekisteyenler bu temel eksen üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse, benim manevi mirasçılanm olurlar." Öyley- se, yaşamın her alanında olduğu gi- bi eğitim sorununu da bilim ve aklın ışığında ele almak, eğitim çabalan- nı bilim ve akıl temeline oturtmak. kendini onun izinde olarak tanımla- yan; somut, verimli ve etkin sonuç- lar elde etmek isteyen herkes için en doğru ve kestirme yoldur. Bu 'ilk te- md saptama'dan sonra, kanımca ıkin- ci önemli konu eğitimin tanımlan- ması ile ilgilidir. Bu konuda söylenip yazılanlar bir bütün halinde değerlendinldiğinde, kiminin daha çok kuramsal. kiminin ise eylemsel bir temelden yola çıktı- ğı görülür. Bununla birlikte, hemen tüm tanımlarda, eğitimin önce bir sü- reç olarak ele alındığını, en temel özelliğinin 'insan'ı konu edinmek ol- duğunu ve sonuçta davranışlan de- ğiştirmeamacının vurgulandığını gö- rüyoruz. Pekı ama. bu nasıl bir 'süreç'tir ve 'davranışlann değiştirilmesi'nden ne anlamalıyız? Burada aynı kavramla- n kullanmakla birlikte ikı farklı te- mel yaklaşım dikkati çekmektedir. Bunlardan ilki daha çok, toplumun ge- leneksel yapısını koruma ve sürdiir- me düşüncesini ön plana çıkanrken, ikincisi birey temelinden hareket eder, dinamik, ileriye dönük ve değişimci bir nitelik taşır. Bugün eğitıme bakarken, toplum ya da birey temelli, tekboyumı bir yak- laşım yenne daha bütünleştırilmiş görüşlerağırlık kazanmaktadır. Top- lumsal binkimin gelecek kuşaklara aktanlması elbette önemlidir, ancak bunun değişimci ve eleştirel bir anla- yışla gerçekleştirilmesi ve yararlı yurttaşlaryetiştirilmesi amacına dö- nük olması gereklidir. Toplumsal kay- gılar ve beklentıler bir yana itileme- yeceği gibi, bireyin varlığı, kişiliği, üretkenliği, yaratıcılığı ve kendini. gerçekleştirmesi ile özgürlüğü gibi te- mel değerler de göz ardı edilemez. Eğitim üzerine düşünürken ikinci temel saptama bu değerlerin giderek daha fazla önem kazanmakta oldu- ğu, böylece yeni ve birleşimci, 'üçün- cü bir anlayış'ın giderek güçlendiği- dir. Esasen. 'bilim' ve 'akıl' da bu gerçeği işaret etmektedir. Kısaca vurgulamak gerekirse bu- günkü eğitim anlayışuun çerçevesi, toplumsal dönüşüm ve değişimi iste- nilen (arzu edilen) bir süreç olarak ka- bullenmeye açık. insaıu temel değer olarak benimseyen, kendi kimlik ve kişiliğinin bilincinde, iletişim gücü yüksek,yarabcı ve üretici bireyler ye- tiştirmeve odaklanmıştır. Bu anlam- da eğitim süreci, çağın, toplumun ve bireyin gereksinimleri doğrultusun- da, davranışlarda olumlu değişme- ler sağladığı ölçüde verimli ve yarar- lı bir faaliyet olarak vardır. Tersi, es- kiyi koruma ve sürdürme, bireyin ve toplumun dinamiklerini görmezden gelme, geçmişe bağlı. tutucu bir ya- pılanmademektir. Kuşkusuz böyle bir yapılanma ile geleceğin insanlannı ye- tiştirmek olanaksızdır. Sistem bfitünlüğii Eğitim kavramı üzerinde düşünür- ken, vurgulanması gereken üçüncüko- nu da eğitimin 'dizge (sistem) bütün- lüğü' içinde ele alınarak değerlendi- rilmesi gereğidir. Dikkatli bakıldığında bu dizgeyi oluşturan öğelerin genel olarak yedi ana başlık altında toplanabileceği, bunlardan dördünün doğrudan 'in- san-birey'le ilgıli olduğu, üçünün (yi- ne insana dayalı olan) maddi-kültü- rel bir nitelik taşıdığı görülür. 'ln- san-birey' öğesi 'öğretmenler-veHler- yöneticiler, rehberler'den oluşurken 'maddi-kühürel' öğeler denildiğınde, ortam, içerik veyöntem-teknokyi an- latılmak istenmektedir. Bunlardan ortam, fiziksel yapı, çevre ve örgüt iklimi gibi unsurlan; içerik, amaç, hedef, davranış ve programı; yön- tem-teknok>ji ise araç-gereç, metot ve teknikleri kapsar. Tüm bu unsurlan eğer yedi köşeli bir çokgen olarak düşünecek olur- sak, her köşe arasında karşüıklı bir etküeşhn bulunduğunu ve eğitimde \ e- rimliliğin bu etkileşimin bileşkesine bağlı olduğunu, böyle bir bileşke ya- ratıldığında eğitimin kendısi olmak- tan daha fazla bir anlam ve değer ka- zanarak bir çeşit sinerji sağladığını gö- rürüz. Kuşkusuz bu yedi temel öğeyi (un- suru) gerçek bir dizgeye (sistem) dö- nüştüren güç, parçalar arasındaki iç bütünlük ve tutarühkür. 'Öğeler' ay- nı amaca dönük ve birbirini bütün- leyen bir anlayışla. uyumlu, verimli ve üretken biçimde çalışırsa içinde bu- Iunduğu bütüne 'dizge' kimliği kazan- dırabilir. Nitekim, eğitimdeki temel sorun- ların, çoğu kez çözülmezliğe takılma- sı sistemi bir bütün halinde görmek yerine, dizgenin öğelerinden biri üze- rinde oynanması, dizgenin, dolayı- sıyla bütünlük ve uyumun yitirilme- si yanhşında sakhdır. Uyum ve bütünlük sağlanamadığın- da, verimlilik ve etkinliğe de ulaşı- lamamakta, bu nedenle bir sinerji ya- ratılamadığı içm ürünün niteliğı bo- zulmakta, kaynaklar boşuna akıtıl- makta(israfedilmekte), nekadariyı rliyetli olunursa olunsun hedeflenen birey ve yurttaş profıline ulaşılması engel lenmektedir. Bu da 'bilim' ve 'akıl'la görülebi- len ve iç açıcı olmayan bir başka doğ- rudur. Dizgenin ana öğesi olan 'öğrenci- birey' bu 'çokgen'in köşelerinden çı- kan doğrulann kesiştiği odak nokta- sında, yani merkezde bulunmakta- dır. Çünkü eğitim dizgesi onun için vardır ve tüm faaliyetler onun dav- ranışlarını; bireyin, toplumun ve ça- ğın gereksinimleri doğrultusunda ve olumlu yönde değiştirmek, geliştir- mek, üst öğrenim basamağına, iş alanlanna ve hayata hazırlamak ama- cına yöneliktir. Bunu görmezden gel- mek, araç'ı amaç'la yer değiştirmek olur. Değişim Çağımızın gerçeği, 'değişuıı' ve bu değişimin hızı üzerinde oturmuştur. Bir yazann belirttiği gibi, 1300'ler- de yaşayan Dante, kendi çağının he- men tüm bilgilerine sahipken böyle bir sorun yaşanmıyordu. Hatta 1800'lere gelindiğinde Goethe de aşağı yukan öğrenilebilecek birçok bilgiye sahipti. Ancak ondan sonra- kı değişim hızı, kimseye böyle bir ay- ncalık tanımamış, bu hızın giderek artması, yeni insan ve yeni bir top- lum arayışlarını da hızlandırmıştı. Sadece 1945-1972 yıllan arasındaki 27 yılda ve topu topu iki-üç endüst- riyel alanda, art arda 140 önemli keş- fın yaşanması, insanın ve toplumun gereksinimlerini ve sorunlannı da değiştirmiştir. Böyle bir yapısal değişim özelliği, eğitim sistemimizdeki her bir köşe- yi sarsmakta, yeni arayışlar; bir aya- ğı ulusal ve yerel, bir ayağı evrensel niteliklertaşıyan sağlıklı çözümlerin bulunması tüm insanlık için kaçınıi- maz olmaktadır. Buluşlann, değişim ve gelişimin böylesine çok; bilginin eskime hızının başdöndürücü oldu- ğu bir dünyada geleceğin bireyleri- ni yetiştiren öğretmen ve eğitim yö- neticileri hangi donanımlara sahip olmalı, okul tanımı nasıl yapılmalı, program, araç-gereç ve yöntemlerde hangi iyileştirmelere başvurulmalı- dır? Bu ve benzer soruların 'akıl' ve 'bilim' ışığıyla 'ulusal' ve 'evrensel' tabanda yanıtlanmasına bugün her zamankinden daha çok gereksinim vardır. Eğer siz birçok gelişmiş Batı ülke- sinin toplam nüfusundan daha fazla öğrenci sayısına sahipseniz; bu sayı her yıl artarak büyüyor, yeni gerek- sinimler vesorunlaryaratıyorsa; 'eği- tim çokgenimiz'deki her bir köşe bun- lardan derin biçimde etkileniyorsa, so- runları çözümleme, doğrulan 'bilim ve akıl' ışığında bulma ve sonuçlan yaşama geçiıme konusunda daha faz- la bekleyemezsiniz. BekJemek, gecik- mek ve savsaklamak, matbaanın ül- kemize girişinden, hatta sanayileş- medeki gecikmenin yarattığı sorun- lardan çok daha derin ve aşılmaz uçu- rumlar yaratacak, bunun sorumlulu- ğundan kimse kaçamayacaktır... Bu nedenle sistemin her bir köşe- sindeki öğe (unsur), geleneksellik- ten uzak, değişimci bir anlayışla ele alınmak ve irdelenmek durumunda- dır. 'Ezberletilmiş bilgi yükleme'yi, 'öğretmen merkezli, nakiki. otoriter buyrukçu' mantığını, katı program ya- pı ve uygulamalannı, yöntem yoksul- luğunu, teknoloji kullanma becerik- sizliğini, okumayan okur-yazarlığı ve bilgisiz fıkir sahipliğini sürdürmek; bu özelliklerle insanı eğitmek ya da yönetmek olanaksızdır. Sonuç Ülkemizde yenileşme ve değişim adına bazı girişimlerin olduğu, 'ısla- haL tan/imat' ya da 'reform' denilen bazı dönemlerden geçildiği ve ben- zer çabalann günümüzde de sürdü- rüldüğü bilinmektedir. Ancak tüm bu çabalar. yukanda da değinildiği gi- bi. 'dizge bütünlüğü'nden yoksun, bilimsel gerçek ve yöntemlerden uzak ve yüzeyseldir. Bu nedenle de ulusal temelde evrensel bir boyut bir türlü yakalanamamakta, genel ortalamada uluslararası standartlara ulaşılama- maktadır. Konuya bilim ve akıl temelinden hareketle ve sistem bütünlüğü için- de, toplumun ve bireyin değişimi, yeni bir toplum ve yeni bir ınsan pro- fili yaratma anlayışı ile ilk ve son yaklasan Atatürk olmuş, ondan son- ra yapılmak istenenler bu eksenden saptırıldıkça sonuçsuz kalmıştır. Bu nedenle, o 'izknmekte', onun görüş ve düşünceleri birçok bakımdan ge- çerli, taze ve tutarlı çözümler içerme- yi sürdürmektedir. Onun 'Başöğretmen'liği kabul edi- şini kutladığımız 24 Kasım'lar bel- ki de yaptıklanmızın ve yapamadık- lanmızın yeniden değerlendirildiği, yapacaklanmızın ve yapmamız ge- rekenlerin tartışıldığı yıldönümleri- ne dönüşürse Atatürk daha rahat uyuyacak, biz de bilim ve aklın doğ- rultusunda, değişimi ve sistem man- tığını yakalamış olacağız. Tüm dünyayı sarsan Incredible Surround teknolojisinin yaratıcısı Philips, en yeni keşfi G-Sound teknolojisi ile her açıdan mükemmel ses kalitesine ula Sesini çok açtığımzda bile 'distorsiyon' yok... Basları yalmzca duymuyor, aynı zamanda hissediyorsunuz.... Tizler ise tertemiz ve net... Siz de bugüne kadar hiç duymadığınız sesleri duyacaksınız. PENCERE Kuzuların Sessizliği.. New York Belediye Başkanı bir toplantıda kür- süye çıkıp dese ki: Çan kuleleri süngümüz Kubbeler miğferimiz Kiliseler kışlamız Dinleyenler, "Başkan keçileri kaçınp kafayı üşüt- tü" demezlermi?.. Berlin, Paris, Londra, Madrid Belediye Başkanları da böyle konuşurlarsa her- kesin parmağı ağzında kalır; ama, Istanbul Bele- diye Başkanı Tayyip Erdoğan ne demişti: Minareler süngümüz Kubbeler miğferimiz • Camiler kışlamız Eh, burasıTürkiye!.. Savcılardurumael koydu- lar, yargıçlar karar verdiler, Erdoğan'ı Belediye Başkanlığından düşüren noktaya gelindi; Ameri- ka'nın Istanbul Başkonsolosu Bayan Carolyne Huggins tepki gösterdi; Tayyip Erdoğan'ı ziyaret ederek gazetecilere demeç verdi; "Seçilmiş kişi- lerin koltuklanndan düşürülmelerini" kınadı. • Peki, şimdi Amerika'da neler oluyor?.. Başkan Clinton seçilmiş değil mi?.. Başkan koltuğundan düştü düşecek.. Azledildi azledilecek.. Bill neyapmış?.. Beyaz Saray'da stajyer Bayan Monica Le- vvinsky ile "oral seks" yapmış.. BİH'e ilişkin mahkeme karan da yok; siyasal gi- rişimle Başkan'ı cezalandırıp defterini dürecek- ler; zavallı eşekten düşmüş karpuza dönecek!.. Bu durumda bize ne düşer?.. VVashington'daki Bü- yükelçimiz vakit yitirmeden Clinton'u Beyaz Sa- ray'da ziyaret etmeli, bir seçilmişin rakip siyasi parti marifetiyle azledilmesine bozuldugumuzu söylemelidir. Ne var ki Bill kolay lokma değil!.. Temsilciler Meclisi'nde tam kendisine ilişkin oy- lamanın yapılacağı gün Başkan Irak'a saldın dü- zenledi; bu nedenle oylama ertelendi, Clinton şim- dilik paçayı kurtardı. ; Zavallı Irak halkı.. Zavallı dünyamız.. Rezalet açık seçik gözler önünde değil mi!.. "Dünyanın Süper Gücü Amerika"nın Başkanı, kol- tuğundan olmasın diye, Ortadoğu'daki bir Müs- lüman ülkeye bomba yağdınyor: insanlık bu ke- pazeliği seyrediyor; Şekspir ın yurdu Ingiltere ci- nayete katılıyor; Başbakan Tony Blair utanmadan suça ortak oluyor. Monica'yı Beyaz Saray'ın "Ova/Of/s"indesıkış- tırıp "oralseks" yapan Bill'in günahını Iraklılar mı ödeyecekTer?.. • * Eski çağlarda dünyamız uygarlıktan uzaktı; ni- ce padişah, kral, Imparator akıllarına geleni yapar, zulmün keyfini sürer, saltanatlarını sürdürmek için yoksul halklann üstüne saldırırlardı; tarihte okudu- ğumuz vahşet ancak ilkellikle açıklanabilir. Günümüz dünyası uygar mı?.. Amerikan toplumu tepesindeki Başkan* birgenç kjzlaseviştiğiiçin yargılıyor... .. ... Başkan koltuğunu korurnak için mgzlum bir hal- kın tepesıne bomba yağdırıyor... • Kimi zaman Türkiye'de yaşadıklarımıza baka- rak kendi kendimizi kınıyoruz. Ama sen dünyanın süper gücü Amerika'ya bak!.. Kafayı yemiş, Ingil- tere'yi de yanına almış, çılgmlığını yeryüzü coğ- rafyasına yayıyor; sözde uygar uluslar da kuzula- rın sessizliğinı yaşıyor. 3 C D 3Ö0ÖW ' G-SOUND teKTTOiojısı • 3000 W PMPO, ekstra 2 surround hopaHor • 2 x 130 W. 20 W. 20 VV RMS stereo 1 Incredible Surround • 3 CD Değistiricı 1 Dijital ses kontrolu (Optimal. J«z. Rock.Techno. Kişısel) • 3 adımlı Dinamik bas kuvvetlendırme (Beat, Punch, Blast) ' Karaoke BÖYLE RAHAT ÖDEMEDİNİZ. Philips, en yeni teknolojiye sahip ürünlerini peşin fiyatına 7 taksitle sunuyor. Hemen bir Philips Bayii'ne gidin, bugüne kadar duymadığınız sesler rahatça evinize gelsin. B I U P ! y e«oo Iiı <ı i2Xo«»O2iı7nr) m ph»pi.com.tr KCumhürİYe; kitapkulübûl IMZA GUNU TflKSIM SERGI SALONU NDA Aralık Cumariesi (Yann) Saat:16.00-18.00 Konuklarımızla söyleşip, kitaplarını imzalayacak İstiklal Cad. (Fransız Konsolosluğu yanı) Taksim Tel: 252 38 81/82 ÇAĞDAŞYAŞAMI DESTEKLEME DERNEĞl/VAKFI KABATAŞ ERKEKÜSESİ EĞİTİM VAKFI PANEL/FORUM DÎZİSİ (2) NASIL BİR ÇAĞDAŞ ANAYASA ÇAĞDAŞ YAŞAMI DESTEKLEME DERNEĞ1 / VAKFI (Kabataş Lisesi Eğitim Vakff nın Katkılanyla) AÇILIŞ KONUŞMASI Av. Nur Gerçel ÖZEREN ÇYDD Gene] Yazmanı YÖNETİCİ: Prof.Dr. Türkan SAYLAN ÇYDD Genel Başkanı KONUŞMACILAR: Prof.Dr. Ibrahim K.\BOĞLU MÜ Hukuk Fakültesi Anayasa ABD Başkanı Prof.Dr. Biilent TANÖR IÜ Hukuk Fakültesi Öğretım Üyesı Prof.Dr. Ersin Kalaycıoğlu BÜ1İBF Fakültesi Doç. D. Fazıl SAĞLAM YTL itBF Fakültesi Y.Doç. Dr. S«vtap YOKUŞ Kocaeli Ü Hukuk Fakültesi 19 ARALIK 1998 CUMARTESİ Saat: 15.00-18.00 KABATAŞ ERKEK LtSESİ EGtTİM VAKFI SABANCI KÜLTÜR SİTESİ ORTAKOY-ÎSTANBUL
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle