Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 17 ARALIK 1998 PERŞEMBE
14 KÜLTÜR
Salzburg'daRupertinum Müzesi 'nde Meret Oppenheim retrospektifı sergileniyor
A,Lğırlığın, kâğıt
üzerine yapılmış desen,
suluboya, kolaj
çalışmalanndan
oluştuğu Salzburg
retrospektifinin heykel
ve özgün baskı
teknikleriyle
zenginleştirilmiş
oldukça geniş bir
açılımı var.
rgide yer alan
objeler de, heykeller
de, sanatçının
bilinçli olarak
sonlandırmadığı
arayışlannı izleyiciye
duyumsatıyor.
•
1
•
1
'TekiT, 1975, heykel Objc +resim,1968 'YavruKuş', 1970,obje
Resmedc üriihntiş şnrlerNECMİSÖNMEZ
SALZBURG - Gerçeküstü-
cülük akımının başyapıtlan ara-
sında yer alan, içi kürkle kaplan-
mış kahve fincanı ve kaşıgmdan
oluşan obje-heykel Meret Op-
penheim denilince, bir çırpıda
akla gelen çalışmalardan biridir.
Man Ray'e gravürtezgâhı başın-
da çıplak poz vererek 20. yüzyıl-
da fotoğraf sanatının klasikieri
arasında yer alan önemli bir ça-
lışmanın oluşmasını Oppenhe-
im'ı, birayağı Gerçeküstücülük
akımında. öbür ayağı ise son de-
rece etkileyici. özgün bir şıır dün-
yası üzerinde duran bir amazon
heykeli olarak yorumlamak > an-
lış olmayacaktır. Salzburg"dakı
Rupertinum Müzesi "Başka Bir
Retrospektifbaşlığı altında açı-
lan geniş çaplı bir sergiyle. ken-
dine özgü imge \e düş dünyası-
nı kavramlara dönüştürebilmiş, bu
yüzden de sanat tarihinm belirli
çekmecelerıne sığmayan işler
üretmış olan sanatçıyı tekrartar-
tışmayaaçmayı hedeflıyor. Ağır-
lığın, kâğıt üzerine yapılmış de-
sen, suluboya, kolaj çalışmala-
nndan oluştuğu Salzburg retros-
pektifinin heykel ve özgün ba>-
kı teknikleriyle zengınleştirilmış
oldukça geniş bir açılımı \ar.
Retrospektıf Oppenheim ın
1966-80 arasında boyadığı tuval-
lerden oluşan bir seçkiyle başlı-
yor. Çarmıha gerilmiş bir resmi
gösteren "Son ve Telaş" (1971)
ısimli çalışma heryönüyle ilginç.
Burada karşılaşılan resım dili,
Gerçeküstücülüğün derin izleri-
ni taşımakla beraber, sanatçının
bilinçaltını, özellikle düşlerini
okunması zor kodlara dönüştür-
düğunü ortaya koyuyordu. 1913 'te
Berlinde doğan Meret Oppen-
heim, 1931 'de sanatçı olmayı ka-
fasına koyarak içgüdülerinın eş-
lığinde kolaj yapmaya, desen çız-
meye ileride gerçekleştireceği
heykellerinın taslaklannı oluş-
turmaya başlar 1933'te Giaco-
metti ve Hans Arp'ın da\etıyle ça-
lışmalarını Salon des Supe-
rindependovnts'ta sergiler. Sergi-
de ne yazık ki bu döneme aıt pek
az çalışmaya raslanıyor. "Aşkın
Göigesinde" (1952) "Çöl Çiçek-
leri"(1957)isimli büyük boyut-
lu sulubo>alar, Oppenheim'ın
üerçeküstücülükten uzaklaşarak
yeni anlatım \e yorumlama \ol-
lan aramaya başladığı dönemin
ürünlen. Diğer Gerçeküstücüler
gibı skandallara. ismini gündem-
de rutmak ıçin binbir türlü nu-
maralara ıhtiyacı olmamış sanat-
çının. Dillere destan olan güzel-
'Er Ryan'ı Kurtarmak' ve bol ödüllü 'Yaşamak Güzeldir' en güçlü adaylar
Oscar'ın galibi savaş filmleri mi olacak?
CUMHUR CANBAZOĞLU
ROMA - Hafta başmda Los
Angeles Sinema Eleştirmenleri
Derneği'nın Steven Spielberg'in
Er Ryan'ı Kurtarmak adh yapı-
tını yılın filmi seçmesı, sinema
ç.çyrdcnnde, 1998 Oscar Ödül-
leri gecesinde savaş filmlennin
heykeleikleri toplavacaklan şek-
linde yorumlandı. Italyan yönet-
men Roberto Benigni'nın Avru-
pa'da birçok ödül alan fılmi Ya-
şamak Güzeldir'ın 'En lyi Ya-
bancı Filmi Oscan'na aday ada-
yı olması ve ABD'deki Yahudi lo-
bisinin 2. Dünya Savaşı'ndaki
soykınmı anlatan fılmi çeşitli
ödüllerle sürekli destekJemesi bu
savı güçlendıriyor.
Oscar'a yakın oldugu iddia
edilen üçüncü savaş filmi ise 25
Aralık'ta ABD'de, şubat ayında
da A\Tupa ve Türkiye'de göste-
rime çıkacak olan TheThin Red
Line. Yinni yıl aradan .sonra sel-
lere dönen Terrence Malkk'in
yönettigi film, 1942-43 döne-
minde ABD ordusunun iilke dı-
şındaki operasyonlannı \ e bir si-
lah fabrikasında yaşananlan iş-
lıyor. Malıck'ın Nkk Nolte. Ben
Chaplin. Wood> Harrelson. Se-
an Ptnn, George Cloone>, John
TravoJta, John Cusack. Jim Ca-
viezel, Elias Koteas gıbı ısımlen
bir araya getırdigı filmde. sava-
şı bir şov gibı kullanmak >enne,
askerlerin neler hissettiğinı ara-
yarak Spielberg'in yapıtından
daha şanslı duruma geldiğini be-
lirtiyor bazı Amerikalı eleştir-
menler \e bu yapımın 90'!arda-
ki banşçıl temayı başan> la yaka-
layabildiğinin altını çızıyorlar.
Bu arada seyircinin kahraman-
lara, cesarete gereksınımı oldu-
ğunu birkez daha ıspatlayan
Holl>wood, son dönemde sa\aş
filmleri çekmeye merak sardı.
Bugünlerde John VVbo. yönettı-
ğı Spoil of VVar'da ABD deniz
ku\ vetlerinde y aşanan bir öykü-
yü anlatırken. Joel ve Ethan Co-
en kardeşler Pasifik'tc kaybol-
muş tw askenn yaşadıidannı To
TheWhiteSeaadlı filmlebeyaz-
perdeye yansıtmava hazırlanı-
v orlar. Başrolde Arnold Sclmar-
zenegger'ın gözükeceği Sgt.
Rock ıle Paramount'un çekece-
ğı havakuvvetlen> le ilgilı paha-
Iı yapım Earth, VVings and Fire
iseyenı yılda ızlenebilecek savaş
filmleri. Jonathan Mostow ıse
4571 adını \erdiği >enı fılmi ıçin
Roma Cınecitta stüdyolannda
çalışacak. NieholasCage'm baş-
rolü yükleneceğı film Alnıanlar
tarafmdan çalınan gizli e\xakla-
nn peşine düşen ajanlan anla-
tıvor.
Er Ryan'ı Kurtarmak'ı Los Angeles Sinema Eleştirmenleri yılın filmi seçtL
Ispanyol şair Jordi Vîrallonga'nın şiir kitabı 'Bir Aşk Tefecisinin Notlan' Türkçeleştirildi
'Hayat yalan oldugu için edebiyat var'
NURDAN CİHANŞÜMUL
Katalan asıllı Ispanyol şair Jordi VTral-
longanın 'Bir Aşk Tefecisinin Notlan'ad
lı şiır kitabı Era Yayınları tarafından şıir-
severlere sunuluyor. Şiirleri, daha önce
Nâzım Hikmefin şiirlerini lspanyolcaya çe-
viren Serdar Çelik Türkçeleştirdi.
Kurgusal bir bütünlük içinde olan kitap
üç bölümden oluşuyor. O Bulunduğumuz
Şehir adh ilk bölüm şairin yitirilmış sev-
giliyle yaptığı monologdan oluşuyor. Bu
bölümde yer alan şiirler bir bakırna da şa-
ırin kendi kendisiyle hesaplaşması niteli-
ğinde. Her Şey Belirgin ve Anlamsız baş-
lıklı ikinci bölümde, âşık şairin ölen sev-
giliyi degil de onunla birlikte yitirdiği ken-
dini bulmaya çalıştığı şiirler yer alıyor. Se-
fiDiğin Genişüği adlı son bölüm ise fızik-
sel ihtiyaçlan gidermek ıçin bulunan bir
kadınla yapılan diyaloglardan oluşuyor.
Bu diyaloglar arasında yalnızca ihtiyaçtan
doğan bir ilişkmin nasıl yeniden roman-
tik bir rutkuya dönüştüğünü gösteren şiir-
ler de yer alıyor.
Jordi Virallonga'nın son kitabında, ar-
dından şiirier yazdıgı kişi ise şu anda bir-
likte yaşadığı eşi. Virallonga eşinden giz-
li bir kurgu yaparak sanal bir ölüm ve son-
suz aynlık temasmı vurgulayarak. eşinin
ölümünün ardından ağıtlar yakıyor.
Katalan asıllı şair Jordi Virallonga'nın
'El Perfıl de los Pacificos' (Pasiflerin Çeh-
resi) ve kendisine 1996 Ciudad de Irun
Ödülü'nü kazandıran Cronicas de Usura
(Çıkarcılık Kronikleri) adh kitaplan bulu-
nuyor. Ispanya'da çıkan eleştirilerde 'Çağ-
daş tspanyol Şüri'nin kendisi taze, şairügi
olgun' dıye yorumlanan Jordi Virallonga.
genç şaırlerin şiirlerinin başka bir dile çev-
rihnesinin önemli olduğunu söylüyor.
Geç başlayan şiir ahşverişi
Virallonga'ya göre "Şiir, > alnızca yazıl-
dığı düde değO, çeMİldiği dîlde de şiir ol-
nuüı". Şair, Türkiye ile geç başlayan şiır
ahşverişinin sürmesi gerektiğine inanıyor:
"Isparrva'da Nâznn'm şiirleri bile daha ye-
ni yayunlanıyıor. Yalnızca 50'li yıllarda bir
• "Bir erkeğin çok sıkıştığında tercih edebileceği başka
çıkışlar olabilir. Kadın, aşkı için erkeğin hayal edemeyeceği
şeyleri bile yapabilir. Bu hem özenilecek hem de korkunç bir
duygu. Karanlıktan çıkanlmış duygulann içinde, bir kadına
karşı duyduğumuz aşkın sahteliğini karşımıza başka bir kadın
çıkınca anlıyoruz. Hepimiz biraz böyleyiz aslında."
şiir kitabı ya>ımlanmıştı. tspama'ya yeni
yeni Türk şiirleri girmeve başlıyor. L ma-
nm bu ilişkiler sürecek."
Bir Aşk Tefecisinin Notlan'nda. bire> in
sevdiği bırisinı kavbetme korkusu ve o in-
sanı kaybettığinde yaşadığı hüzünlere kar-
şın yaşamma giren yeni biri sayesinde o
çok se\ diğinı sandığı insanı kolayca unut-
ması gibi hemen herkesin başından geçen
duygular anlatılıyor.
"Sevdiğin bir insanı ka> berme korkusu,
bazen insanın kendisinin öleceğini düşiin-
mesinden daha korkunçtur" dıyor Viral-
longa: "Kendimiz için bir >aşam kurma-
yı düşfinüyorsak bunun nedeni yann çok
sevdiğimiz bir insanı kaybetme endişesi-
dir. Bö> le bir şej olduğunda ne \ apanm di-
ye düşünerek bir şey ler yapmaya çalışma-
mızm nedeni de budur. Bunu bana kadın-
lar öğretti."
Akdenizli şairier bir arada
Birisine duyduğumuz aşkın aslında çok
da gerçek olmadığını. karşımıza yeni bırı
çıktığındaanladığımızı söyleyen Virallon-
ga. bir kadının aşk ıçin her şeyden vazge-
çebi leceğine dikkat çekıy or: "O> sa bir er-
keğin çok sıkıştığında tercih edebileceği
başka çıkışlar olabilir. Kadın. aşkı için er-
keğin hayal edemeyeceği şeyleri bile yapa-
bilir. Bu hem özenilecek hem de korkunç
bir duygu. Karanlıktan çıkanlmış duygu-
lann içinde. bir kadına karşı duy duğıımuz
aşkın sahteliğini karşımıza başka bir ka-
dın çıkınca anlıyoruz. Hepimiz biraz böy-
leyiz aslında."
Virallonga'ya göre Blr Aşk Tefecisinin
Notlan her ne kadar kurgusal gibi gözük-
se de yaşamda karşılaştığımız şeyleri an-
latıyor. Yaşamın gerçeklerinin üzerinde
bıraktığı etkileri şiirlerine taşımayı tercıh
eden Virallonga, şairin yaşadığı duygula-
rı değil. genel olarak herkesin yaşayabile-
ceğı duygulan şiirine taşıması gerektiği-
ne inanıyor: "Doğmakölmeyebaşlamak-
tır. Her gün dünyada pek çok sevilen ka-
dın ölüyor. Yazdıldanm bugün geceıii şey-
ler. Hayal değil. Hepsi yalan, ama hepsi ger-
çek. Hayat da yalan, ama ciddi bir şey be-
nim icin. Hayat yalan oldugu için edebiyat
var. Önemli olan yaşadığımu dünyanın
üzerimizdeki etkilerini anlatmak."
Şairin dünyada olupbitenlen şiirine ta-
şıması gerektiğine dikkat çeknor: "'N'aşa-
dığımız dünyada neler olduğunu yazmak
önemli. Dünyanın benim üzerimde bırak-
tığı etkilerin diğer insanlan da etküeyece-
ğini düşünerek yazıyorum. Vazdıklanm
hergün birçok insanın yaşadıklan üzerine.
Şairyaşanüan duygulan yansıtmalı.yalnız-
ca kendisinin vaşadığı duygulann kimseyi
ilgilendirdiğini sanmıyorum."
Şaırlığın dünyadaki en zor mesleklerden
bıri olduğunu \urgulayan Virallonga, bir-
çok insanın üzüldüğü. sevındığı anlarda şi-
ir yazabildığini söylüyor: "Herkesenazbir
kere şiir yazmışbr hayatında. Benim de
duygusal olduğum, üzüldüğüm anlarda
yazdığım şiirler var, ancak bunlann hiçbi-
rini yayımlamıyonım, çünkü herkesin ya-
zabileceği şiirier. Şiir ben şu anda şunu his-
settim ve şunu yazıyorum değil. Şairtik bir
meslek \e en zor mesleklerden biri. Yazdı-
ğım şiirlerin çoğunu yayimlamıyonım. Bu
yüz&en de 5-6 y ılda bir kitabım yayımlanı-
yor."
Virallonga önümüzdeki aylarda İzmır'de
düzenlenecek olan 1. Akdeniz Şairlen Bu-
luşması'nın konuğu olacak. Akdenizli bü-
tün şaırlenn isteğinin biraraya gelmek ol-
duğunu dile getiren Virallonga, başkanı
oldugu Barcelona Şiir Kulübü'nündeben-
zeri etkınlıkleri olduğunu söylüyor.
liğininetrafindaoluşrurduğu "Au-
ra"nın yardımıyla 1949'da ünlü
ilaç fabrikatörü VVoBgang La Roc-
he'Ia evlenince, sadece ıstediğı za-
man iş üretme özgürlüğüne ulaş-
mış. canı isteyince şiir, gerekli
gördüğünde tiyatro dekoru tasa-
nmıyla, ıçınden geldiğinde de re-
simle ilgilenmiş. Bu yüzden ol-
sa gerek retrospektif isminden
deanlaşılabileceği gibi farklı, sa-
nat tarihi açısından önemli olma-
masına rağmen, sanatçının fark-
lı "yaran alanlan" arasında na-
sıl bir ip cambazı gibi do-
™ laştığını gösteren küçük,
özel işlerle dolu.
Ötekine doğru
Bu kâğıt işlerine nasıl bak-
mak gerekir? Okumak mı
yoksa sadece bakmak mı?
Meret Oppenheim'ın izle-
yiciden her ikı eylemı "eş-
zamanh" olarak gerçekleş-
tırmesini beklediğini düşü-
nüyorum. 1978 yilında bir
kâğıt üzerine yılan gibi uza-
yıp giden sözcükler yazma-
ya başlamış Oppenheim. Her
sözcüğün ilk harfi, birönce-
ki lcelimenin son harfıyle
başlıyor. Sergide yer alan
objeler, heykeller de hangi
yatakta akacağını bilmeyen
birnehırmisalı sanatının bi-
linçli olarak sonlandırma-
dığı arayışlannı izleyıcile-
re duyumsatıyor. lster so-
yut, ister figüratıf olsun bu
ürünlerde sürekli olarak
"ötekme" doğru ilerlemek is-
terken kendisini tanımsız-
laştırmayı başaran bir ses,
varlığını duyumsatıyor. Bir
tür "iç monolog" gibi. Op-
penheim'ın nereden tutula-
cağı. nasıl yorumlanacağı
bilinmeyen kısa şiirleri. düz-
yazı araştırmalan onun re-
simlerini açımlamaya çalı-
şırken bize yol gösterebilir
mi? Ne yazık ki olumlu de-
ğil bu sorunun yanıtı. Sa-
natçının çeviriye, her anla-
mıyla tahammülü olmadı-
ğını. kendisiyle yapılan söy-
leşilerden biliyoruz. 20. yüz-
yıl çağdaş sanatında bir dö-
nüm noktası olan Marcel
Duchamp, sanat eserinin ta-
nımlanmasmda "sadece" sa-
natçının isteği çerçevesinde
ürünlerinin tanımlanacağmı
savunuyordu. Oppenheim'ın
bu doğrulruda yorumlana-
bilecek olan, küçük kâğıt-
lar üzerine yazdığı sözcük-
lerden, birkaç çiziktirmeden
oluşan "tasanmlan",
düş/üncelere bağlı, her iz-
leyicinin farklı biryerinden
tutabileceği bir özelliğe sa-
hip. "Kavramsal sanat" ürü-
nü olarak yonımlanamaya-
cak olan bu işlerin uyandır-
dığı tedırginlik, arkasında
iz bırakmadan "ilerleme"
eğilimi belki Oppenheim'ın
biyografisinin yardımıyla
çözülebilecek olan kimi
özelliklere sahip. En önem-
lisi. bir ucu açık bırakılmış
parantez gibı izleyıcinin bu
desenlenn içine girmesi.
Ama unutmamak gerekir ki
çıkış yolunu gösteren oldar
yerleştirmemiş sanatçı bu
parantezın. daha doğrusu la-
birentin içine.
1985'te ölümünden bir-
kaç ay önce mavi renkli ke-
çi derisi üzerine insan par-
maklanndaki damarlan se-
rigrafi teknığının yardımıy-
la basarak "garip" eldiven-
ler üreten Meret Oppenhe-
im, arkasında bıraktığı izle-
ri görünmez kılabılen pek
az 20. yüzyıl sanatçısından
biri olarak izleyiciyi tanım-
laması zor olan bir yaraöcı
evTCniyle karşı karşıya bıra-
kıyordu.
Sergi, 30 Aralık 1998 ta-
rihine dek izlenebilir.
IŞILDAK VE YELPAZE
ATİLLA BİRKİYE
Çayka'mn100.Yılı
Anton Pavloviç Çehov'un ünlü oyunu Çay-
ka'nın.yaniMartrnınyüzüncüyılı. "Fiyasko" ileso-
nuçlanan St. Petersburg'daki (1896) "ilk" oynanı-
şını saymazsak, Martı günümüzden yüz yıl önce
Moskova Sanat Tıyatrosu'nda sahnelencliğinde, ge-
rek Rus oyun yazarlığında gerekse de dünya oyun
yazarlığında yeni bir "çığır" açıyor, "psikolojik-li-
rik" olarak tanımlanan oyun türünün ilk örnegini ve-
riyordu.
Martı, Çehov'un öteki birçok oyununda oldugu
gibi, geçen yüzyılın sonundaki, küçük burjuva ay-
dınların, sanatçıların yaşamlarını "taşra havasının
eçemen oldugu"psikolojikbirderinlikiçinde, "şi-
irsel ve buruk birgülmece" biçemiyle ele aldığı bir
oyundur.
Çehov, öyküleri ve oyunlarıyla yirminci yüzyıla
damgasını vuran yazarlardandır. Yapıtlannda Rus
"dekadansı" ile hesaplaşmış; ama öte yandan, in-
san sevgisinı "vazgeçilmezbirtema" olarak da iş-
lemiştir.
Birbiriyle çelişık iki tema, yani hüzün ile ironi, en
güzel bileşimini Çehov'da bulur. Bu bıçaksırtı °ya-
ratım-durumu", yalın bir anlatımla dile gelmiştir.
• • •
Bu yıl tiyatro seyircisinin ne kadar da şanslı ol-
duğunu düşünüyorum. Sinema sanatının -sana-
tın kendisine hiçbir itirazım yok ama- egemen ol-
duğu, çoğu sayfalann film yazılanyla, ekranlann film
jenerikleriyle dolduğu, doldurulduğu bir "medya-
tik ortamda", Cyrano'dan sonra Martı'yı izlemek
ne büyük bir mutluluk.
Hele de Martı'yı Kent Oyunculan'ndan izliyorsa-
nız. Kent Oyunculan, Martı'yı 1963'de ilk kez sah-
nelemiş. Otuz beş yıl sonra bir kez daha Martı'yı
gündeme getıriyorlar.
Oyunun yönetmeni Jossef Raikhelgaouz, ya-
şamöyküsünden anladığımız kadarıyla yalnızca
Rusya'da değil, ABD'de isim yapmış bir sanatçı.
Martı'yı çok "değişik" bir biçimde yorumlamış.
Aslında, böylesi bir yorumla Martı'yı çok daha iyi
"anlıyoruz".
Belki de "Rus" olmanın şansı bu:
Biryanda, yüzyılın başındakı Jakobson, Şklovs-
ki, Osip Brik, Propp, Tomaşevski gibi bir met-
nin nasıl okunmasını irdeleyip bu konuda çağa
damgasını vuran Rus biçimcilerine uzanan bir kök;
öte yanda büyük bir tiyatro mirası...
• • •
Çehov, Martı'yı (Vışne Bahçesi'ni de) "komed-
ya" olarak niteler. Ama bu daha çok ironinin ege-
men oldugu tersinmeci bir "komedya "dır.
Raikhefgaouz da bu tanımdan yola çıkarak, oyu-
nun metninde oldugu gibi Shakespeare'de kay-
nağını bulan yaşamın büyük bir tiyatro sahnesi ol-
duğu olgusuna dayanıyor.
Bunu da oyunun içinde yer alan "amatör tiyat-
ro sahnesi"r\\r\ kullammında görüyoruz. Sahnede
yer alan bu "amatör tiyatro sahnesi" üzerine ku-
rulan mızansen, "göstergesel" olarak anlatımın
anlatımı, başka bir deyişle sahnenin sşhnesi biçi-
minde sergileniyor.
(Burada, oyunun dekorunun da Duygu Sağıroğ-
lu'na ait olduğunu belirtelim.)
• • •
Yıldız Kenter, Müşfik Kerrter, Şükran Güngör,
Mehmet Birkiye, Kadriye Kenter, Tilbe Saran,
Köksal Engür, Ayhan Kavas'ı izlemek, adların-
dan da anlaşılacağı üzere, birer oyun-resital izle-
mekle eşanlamlı...
Arkadina rolündeki Yıldız Kenter, 12 Aralık'ta el-
linci sanat yılını dolduruyordu. Yalnız tiyatro çev-
resine değil, tüm yaratıcılara da "Bir sanatçı nasıl
olmalı" sorusunu varlığıyla, çalışma disiplini ve
coşkusuyla, oyunculuğu ve hocalığıyla yanrtlayan,
nadır sanatçılardan biridir Yıldız Kenter...
Stanislavski, "Çerıoy oynanmaz, yaşanır" der; Yıl-
dız Kenter de yaşamı boyunca, sahnede, "oynama-
mış", yaşamıştır. Yıldız Kenter'i sahnede izlemek -
yaklaşık otuz yıldır izliyorum- hiç kuşkusuz ki büyük
birsans veayncalık...
Yıldız Kenter'in ellincı sanat yılını saygıyla kutluyo-
ruz.
* • •
Martı, tam yüz iki yıl önce yazılmasına karşın özel-
likle "günlükyaşamın tuhaflıgı" ve "insan psikolojisi"
açısından hâlâ güncel olan evrensel bir konuyu işliyor.
Yine Stanislavski'yi anımsamamakeldedeğil: "Çe-
hov dünya durdukça oynanacaktır."
Dudak ısırtan bir yönetmenin "özgün yorumu" ve
hepsi birer virtüöz olan oyuncu topluluğundan izledi-
ğimiz bu benzersiz oyundan ve oyunculanndan söz
etmek aslında ne kadar da güç...
Istanbul Film Festivali'nin Ulusal
Yarışma jürisi belirlendi
• Kültür Servisi - Istanbul Kültür ve Sanat Vakfı
tarafmdan 17 Nisan-2 Mayıs 1999 tarihleri arasında
düzenlenecek olan 18. Uluslararası Istanbul Film
Festivali'nde yer alan 'Ulusal Yanşma' jürisi
belirlendi. Eczacıbaşı Vakfi tarafından verilecek
'Yılın En İyi Türk Filmi' ve "Yılın En İyi
Yönetmeni' ödüllerinin sahiplerini
yönetmea'yapımcı Hulki Saner'in başkanhğında
öğretim görevlisi Prof. Dr. Zafer Doğan, sinema
eleştirmeni Tuna Erdem. sinema eleştirmeni Dan
Fainaru ve sinema oyuncusu Gülsen Tuncer'den
oluşan seçici kurul seçecek. Bu yıl Ulusal
Yanşma'da 'Yılın En iyi Türk Filmi'nin yapımcısına
ve ' Yılın En iyi Türk Yönetmeni'ne verilecek ödül,
6'şar milyar lira olarak belirlendi. Türkiye'de sanat
değeri yüksek filmlerin yapımını özendirmek,
gelişmesini desteklemek: bu filmlerin uluslararası
sinema yazarlan, festival yöneticileri, dağıtımcı
kuruluş ve televizyon temsilcilerine gösterilmesini
sağlamak ve bu yolla Türk sinemasının dış
tanıtımına katkıda bulunmak amacıyla düzenlenen
'Ulusal Yanşma'ya katılmak ıçin başvurulann 1
Şubat 1999 Pazartesi günü saat 15.00'e kadar
Istanbul Kültür ve Sanat Vakfı. Film Festivali
Yöneticiliği'ne yapılması gerekiyor. Başvunı
formlan \e yönetmelik. vakfın merkezinden (Istiklal
Caddesi. No. 146, Lu\r Apt. Kat 2, Beyoglu) elde
edilebilir. (293 31 33/51)
Karikatürcüler Derneği'nin
yeni başkanı Bedri Koraman
• Kültür Servisi-K.ankatürcüler Derneği'nin
geçen hafta yaptığı genel kurul toplantısı sonucunda
seçilen yeni yönetim kurulu, çalışmalanna başladı.
Yeni yönetim kurulunda Bedri Koraman başkan,
Metin Peker genel sekreter, Muhittin Köroğlu
sayman, Erdoğan Karayel ve Neşe Binark üye
olarak görev alıyor.