28 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 17 ARALIK 1998 PERŞEMBE 14 KÜLTÜR Salzburg'daRupertinum Müzesi 'nde Meret Oppenheim retrospektifı sergileniyor A,Lğırlığın, kâğıt üzerine yapılmış desen, suluboya, kolaj çalışmalanndan oluştuğu Salzburg retrospektifinin heykel ve özgün baskı teknikleriyle zenginleştirilmiş oldukça geniş bir açılımı var. rgide yer alan objeler de, heykeller de, sanatçının bilinçli olarak sonlandırmadığı arayışlannı izleyiciye duyumsatıyor. • 1 • 1 'TekiT, 1975, heykel Objc +resim,1968 'YavruKuş', 1970,obje Resmedc üriihntiş şnrlerNECMİSÖNMEZ SALZBURG - Gerçeküstü- cülük akımının başyapıtlan ara- sında yer alan, içi kürkle kaplan- mış kahve fincanı ve kaşıgmdan oluşan obje-heykel Meret Op- penheim denilince, bir çırpıda akla gelen çalışmalardan biridir. Man Ray'e gravürtezgâhı başın- da çıplak poz vererek 20. yüzyıl- da fotoğraf sanatının klasikieri arasında yer alan önemli bir ça- lışmanın oluşmasını Oppenhe- im'ı, birayağı Gerçeküstücülük akımında. öbür ayağı ise son de- rece etkileyici. özgün bir şıır dün- yası üzerinde duran bir amazon heykeli olarak yorumlamak > an- lış olmayacaktır. Salzburg"dakı Rupertinum Müzesi "Başka Bir Retrospektifbaşlığı altında açı- lan geniş çaplı bir sergiyle. ken- dine özgü imge \e düş dünyası- nı kavramlara dönüştürebilmiş, bu yüzden de sanat tarihinm belirli çekmecelerıne sığmayan işler üretmış olan sanatçıyı tekrartar- tışmayaaçmayı hedeflıyor. Ağır- lığın, kâğıt üzerine yapılmış de- sen, suluboya, kolaj çalışmala- nndan oluştuğu Salzburg retros- pektifinin heykel ve özgün ba>- kı teknikleriyle zengınleştirilmış oldukça geniş bir açılımı \ar. Retrospektıf Oppenheim ın 1966-80 arasında boyadığı tuval- lerden oluşan bir seçkiyle başlı- yor. Çarmıha gerilmiş bir resmi gösteren "Son ve Telaş" (1971) ısimli çalışma heryönüyle ilginç. Burada karşılaşılan resım dili, Gerçeküstücülüğün derin izleri- ni taşımakla beraber, sanatçının bilinçaltını, özellikle düşlerini okunması zor kodlara dönüştür- düğunü ortaya koyuyordu. 1913 'te Berlinde doğan Meret Oppen- heim, 1931 'de sanatçı olmayı ka- fasına koyarak içgüdülerinın eş- lığinde kolaj yapmaya, desen çız- meye ileride gerçekleştireceği heykellerinın taslaklannı oluş- turmaya başlar 1933'te Giaco- metti ve Hans Arp'ın da\etıyle ça- lışmalarını Salon des Supe- rindependovnts'ta sergiler. Sergi- de ne yazık ki bu döneme aıt pek az çalışmaya raslanıyor. "Aşkın Göigesinde" (1952) "Çöl Çiçek- leri"(1957)isimli büyük boyut- lu sulubo>alar, Oppenheim'ın üerçeküstücülükten uzaklaşarak yeni anlatım \e yorumlama \ol- lan aramaya başladığı dönemin ürünlen. Diğer Gerçeküstücüler gibı skandallara. ismini gündem- de rutmak ıçin binbir türlü nu- maralara ıhtiyacı olmamış sanat- çının. Dillere destan olan güzel- 'Er Ryan'ı Kurtarmak' ve bol ödüllü 'Yaşamak Güzeldir' en güçlü adaylar Oscar'ın galibi savaş filmleri mi olacak? CUMHUR CANBAZOĞLU ROMA - Hafta başmda Los Angeles Sinema Eleştirmenleri Derneği'nın Steven Spielberg'in Er Ryan'ı Kurtarmak adh yapı- tını yılın filmi seçmesı, sinema ç.çyrdcnnde, 1998 Oscar Ödül- leri gecesinde savaş filmlennin heykeleikleri toplavacaklan şek- linde yorumlandı. Italyan yönet- men Roberto Benigni'nın Avru- pa'da birçok ödül alan fılmi Ya- şamak Güzeldir'ın 'En lyi Ya- bancı Filmi Oscan'na aday ada- yı olması ve ABD'deki Yahudi lo- bisinin 2. Dünya Savaşı'ndaki soykınmı anlatan fılmi çeşitli ödüllerle sürekli destekJemesi bu savı güçlendıriyor. Oscar'a yakın oldugu iddia edilen üçüncü savaş filmi ise 25 Aralık'ta ABD'de, şubat ayında da A\Tupa ve Türkiye'de göste- rime çıkacak olan TheThin Red Line. Yinni yıl aradan .sonra sel- lere dönen Terrence Malkk'in yönettigi film, 1942-43 döne- minde ABD ordusunun iilke dı- şındaki operasyonlannı \ e bir si- lah fabrikasında yaşananlan iş- lıyor. Malıck'ın Nkk Nolte. Ben Chaplin. Wood> Harrelson. Se- an Ptnn, George Cloone>, John TravoJta, John Cusack. Jim Ca- viezel, Elias Koteas gıbı ısımlen bir araya getırdigı filmde. sava- şı bir şov gibı kullanmak >enne, askerlerin neler hissettiğinı ara- yarak Spielberg'in yapıtından daha şanslı duruma geldiğini be- lirtiyor bazı Amerikalı eleştir- menler \e bu yapımın 90'!arda- ki banşçıl temayı başan> la yaka- layabildiğinin altını çızıyorlar. Bu arada seyircinin kahraman- lara, cesarete gereksınımı oldu- ğunu birkez daha ıspatlayan Holl>wood, son dönemde sa\aş filmleri çekmeye merak sardı. Bugünlerde John VVbo. yönettı- ğı Spoil of VVar'da ABD deniz ku\ vetlerinde y aşanan bir öykü- yü anlatırken. Joel ve Ethan Co- en kardeşler Pasifik'tc kaybol- muş tw askenn yaşadıidannı To TheWhiteSeaadlı filmlebeyaz- perdeye yansıtmava hazırlanı- v orlar. Başrolde Arnold Sclmar- zenegger'ın gözükeceği Sgt. Rock ıle Paramount'un çekece- ğı havakuvvetlen> le ilgilı paha- Iı yapım Earth, VVings and Fire iseyenı yılda ızlenebilecek savaş filmleri. Jonathan Mostow ıse 4571 adını \erdiği >enı fılmi ıçin Roma Cınecitta stüdyolannda çalışacak. NieholasCage'm baş- rolü yükleneceğı film Alnıanlar tarafmdan çalınan gizli e\xakla- nn peşine düşen ajanlan anla- tıvor. Er Ryan'ı Kurtarmak'ı Los Angeles Sinema Eleştirmenleri yılın filmi seçtL Ispanyol şair Jordi Vîrallonga'nın şiir kitabı 'Bir Aşk Tefecisinin Notlan' Türkçeleştirildi 'Hayat yalan oldugu için edebiyat var' NURDAN CİHANŞÜMUL Katalan asıllı Ispanyol şair Jordi VTral- longanın 'Bir Aşk Tefecisinin Notlan'ad lı şiır kitabı Era Yayınları tarafından şıir- severlere sunuluyor. Şiirleri, daha önce Nâzım Hikmefin şiirlerini lspanyolcaya çe- viren Serdar Çelik Türkçeleştirdi. Kurgusal bir bütünlük içinde olan kitap üç bölümden oluşuyor. O Bulunduğumuz Şehir adh ilk bölüm şairin yitirilmış sev- giliyle yaptığı monologdan oluşuyor. Bu bölümde yer alan şiirler bir bakırna da şa- ırin kendi kendisiyle hesaplaşması niteli- ğinde. Her Şey Belirgin ve Anlamsız baş- lıklı ikinci bölümde, âşık şairin ölen sev- giliyi degil de onunla birlikte yitirdiği ken- dini bulmaya çalıştığı şiirler yer alıyor. Se- fiDiğin Genişüği adlı son bölüm ise fızik- sel ihtiyaçlan gidermek ıçin bulunan bir kadınla yapılan diyaloglardan oluşuyor. Bu diyaloglar arasında yalnızca ihtiyaçtan doğan bir ilişkmin nasıl yeniden roman- tik bir rutkuya dönüştüğünü gösteren şiir- ler de yer alıyor. Jordi Virallonga'nın son kitabında, ar- dından şiirier yazdıgı kişi ise şu anda bir- likte yaşadığı eşi. Virallonga eşinden giz- li bir kurgu yaparak sanal bir ölüm ve son- suz aynlık temasmı vurgulayarak. eşinin ölümünün ardından ağıtlar yakıyor. Katalan asıllı şair Jordi Virallonga'nın 'El Perfıl de los Pacificos' (Pasiflerin Çeh- resi) ve kendisine 1996 Ciudad de Irun Ödülü'nü kazandıran Cronicas de Usura (Çıkarcılık Kronikleri) adh kitaplan bulu- nuyor. Ispanya'da çıkan eleştirilerde 'Çağ- daş tspanyol Şüri'nin kendisi taze, şairügi olgun' dıye yorumlanan Jordi Virallonga. genç şaırlerin şiirlerinin başka bir dile çev- rihnesinin önemli olduğunu söylüyor. Geç başlayan şiir ahşverişi Virallonga'ya göre "Şiir, > alnızca yazıl- dığı düde değO, çeMİldiği dîlde de şiir ol- nuüı". Şair, Türkiye ile geç başlayan şiır ahşverişinin sürmesi gerektiğine inanıyor: "Isparrva'da Nâznn'm şiirleri bile daha ye- ni yayunlanıyıor. Yalnızca 50'li yıllarda bir • "Bir erkeğin çok sıkıştığında tercih edebileceği başka çıkışlar olabilir. Kadın, aşkı için erkeğin hayal edemeyeceği şeyleri bile yapabilir. Bu hem özenilecek hem de korkunç bir duygu. Karanlıktan çıkanlmış duygulann içinde, bir kadına karşı duyduğumuz aşkın sahteliğini karşımıza başka bir kadın çıkınca anlıyoruz. Hepimiz biraz böyleyiz aslında." şiir kitabı ya>ımlanmıştı. tspama'ya yeni yeni Türk şiirleri girmeve başlıyor. L ma- nm bu ilişkiler sürecek." Bir Aşk Tefecisinin Notlan'nda. bire> in sevdiği bırisinı kavbetme korkusu ve o in- sanı kaybettığinde yaşadığı hüzünlere kar- şın yaşamma giren yeni biri sayesinde o çok se\ diğinı sandığı insanı kolayca unut- ması gibi hemen herkesin başından geçen duygular anlatılıyor. "Sevdiğin bir insanı ka> berme korkusu, bazen insanın kendisinin öleceğini düşiin- mesinden daha korkunçtur" dıyor Viral- longa: "Kendimiz için bir >aşam kurma- yı düşfinüyorsak bunun nedeni yann çok sevdiğimiz bir insanı kaybetme endişesi- dir. Bö> le bir şej olduğunda ne \ apanm di- ye düşünerek bir şey ler yapmaya çalışma- mızm nedeni de budur. Bunu bana kadın- lar öğretti." Akdenizli şairier bir arada Birisine duyduğumuz aşkın aslında çok da gerçek olmadığını. karşımıza yeni bırı çıktığındaanladığımızı söyleyen Virallon- ga. bir kadının aşk ıçin her şeyden vazge- çebi leceğine dikkat çekıy or: "O> sa bir er- keğin çok sıkıştığında tercih edebileceği başka çıkışlar olabilir. Kadın. aşkı için er- keğin hayal edemeyeceği şeyleri bile yapa- bilir. Bu hem özenilecek hem de korkunç bir duygu. Karanlıktan çıkanlmış duygu- lann içinde. bir kadına karşı duy duğıımuz aşkın sahteliğini karşımıza başka bir ka- dın çıkınca anlıyoruz. Hepimiz biraz böy- leyiz aslında." Virallonga'ya göre Blr Aşk Tefecisinin Notlan her ne kadar kurgusal gibi gözük- se de yaşamda karşılaştığımız şeyleri an- latıyor. Yaşamın gerçeklerinin üzerinde bıraktığı etkileri şiirlerine taşımayı tercıh eden Virallonga, şairin yaşadığı duygula- rı değil. genel olarak herkesin yaşayabile- ceğı duygulan şiirine taşıması gerektiği- ne inanıyor: "Doğmakölmeyebaşlamak- tır. Her gün dünyada pek çok sevilen ka- dın ölüyor. Yazdıldanm bugün geceıii şey- ler. Hayal değil. Hepsi yalan, ama hepsi ger- çek. Hayat da yalan, ama ciddi bir şey be- nim icin. Hayat yalan oldugu için edebiyat var. Önemli olan yaşadığımu dünyanın üzerimizdeki etkilerini anlatmak." Şairin dünyada olupbitenlen şiirine ta- şıması gerektiğine dikkat çeknor: "'N'aşa- dığımız dünyada neler olduğunu yazmak önemli. Dünyanın benim üzerimde bırak- tığı etkilerin diğer insanlan da etküeyece- ğini düşünerek yazıyorum. Vazdıklanm hergün birçok insanın yaşadıklan üzerine. Şairyaşanüan duygulan yansıtmalı.yalnız- ca kendisinin vaşadığı duygulann kimseyi ilgilendirdiğini sanmıyorum." Şaırlığın dünyadaki en zor mesleklerden bıri olduğunu \urgulayan Virallonga, bir- çok insanın üzüldüğü. sevındığı anlarda şi- ir yazabildığini söylüyor: "Herkesenazbir kere şiir yazmışbr hayatında. Benim de duygusal olduğum, üzüldüğüm anlarda yazdığım şiirler var, ancak bunlann hiçbi- rini yayımlamıyonım, çünkü herkesin ya- zabileceği şiirier. Şiir ben şu anda şunu his- settim ve şunu yazıyorum değil. Şairtik bir meslek \e en zor mesleklerden biri. Yazdı- ğım şiirlerin çoğunu yayimlamıyonım. Bu yüz&en de 5-6 y ılda bir kitabım yayımlanı- yor." Virallonga önümüzdeki aylarda İzmır'de düzenlenecek olan 1. Akdeniz Şairlen Bu- luşması'nın konuğu olacak. Akdenizli bü- tün şaırlenn isteğinin biraraya gelmek ol- duğunu dile getiren Virallonga, başkanı oldugu Barcelona Şiir Kulübü'nündeben- zeri etkınlıkleri olduğunu söylüyor. liğininetrafindaoluşrurduğu "Au- ra"nın yardımıyla 1949'da ünlü ilaç fabrikatörü VVoBgang La Roc- he'Ia evlenince, sadece ıstediğı za- man iş üretme özgürlüğüne ulaş- mış. canı isteyince şiir, gerekli gördüğünde tiyatro dekoru tasa- nmıyla, ıçınden geldiğinde de re- simle ilgilenmiş. Bu yüzden ol- sa gerek retrospektif isminden deanlaşılabileceği gibi farklı, sa- nat tarihi açısından önemli olma- masına rağmen, sanatçının fark- lı "yaran alanlan" arasında na- sıl bir ip cambazı gibi do- ™ laştığını gösteren küçük, özel işlerle dolu. Ötekine doğru Bu kâğıt işlerine nasıl bak- mak gerekir? Okumak mı yoksa sadece bakmak mı? Meret Oppenheim'ın izle- yiciden her ikı eylemı "eş- zamanh" olarak gerçekleş- tırmesini beklediğini düşü- nüyorum. 1978 yilında bir kâğıt üzerine yılan gibi uza- yıp giden sözcükler yazma- ya başlamış Oppenheim. Her sözcüğün ilk harfi, birönce- ki lcelimenin son harfıyle başlıyor. Sergide yer alan objeler, heykeller de hangi yatakta akacağını bilmeyen birnehırmisalı sanatının bi- linçli olarak sonlandırma- dığı arayışlannı izleyıcile- re duyumsatıyor. lster so- yut, ister figüratıf olsun bu ürünlerde sürekli olarak "ötekme" doğru ilerlemek is- terken kendisini tanımsız- laştırmayı başaran bir ses, varlığını duyumsatıyor. Bir tür "iç monolog" gibi. Op- penheim'ın nereden tutula- cağı. nasıl yorumlanacağı bilinmeyen kısa şiirleri. düz- yazı araştırmalan onun re- simlerini açımlamaya çalı- şırken bize yol gösterebilir mi? Ne yazık ki olumlu de- ğil bu sorunun yanıtı. Sa- natçının çeviriye, her anla- mıyla tahammülü olmadı- ğını. kendisiyle yapılan söy- leşilerden biliyoruz. 20. yüz- yıl çağdaş sanatında bir dö- nüm noktası olan Marcel Duchamp, sanat eserinin ta- nımlanmasmda "sadece" sa- natçının isteği çerçevesinde ürünlerinin tanımlanacağmı savunuyordu. Oppenheim'ın bu doğrulruda yorumlana- bilecek olan, küçük kâğıt- lar üzerine yazdığı sözcük- lerden, birkaç çiziktirmeden oluşan "tasanmlan", düş/üncelere bağlı, her iz- leyicinin farklı biryerinden tutabileceği bir özelliğe sa- hip. "Kavramsal sanat" ürü- nü olarak yonımlanamaya- cak olan bu işlerin uyandır- dığı tedırginlik, arkasında iz bırakmadan "ilerleme" eğilimi belki Oppenheim'ın biyografisinin yardımıyla çözülebilecek olan kimi özelliklere sahip. En önem- lisi. bir ucu açık bırakılmış parantez gibı izleyıcinin bu desenlenn içine girmesi. Ama unutmamak gerekir ki çıkış yolunu gösteren oldar yerleştirmemiş sanatçı bu parantezın. daha doğrusu la- birentin içine. 1985'te ölümünden bir- kaç ay önce mavi renkli ke- çi derisi üzerine insan par- maklanndaki damarlan se- rigrafi teknığının yardımıy- la basarak "garip" eldiven- ler üreten Meret Oppenhe- im, arkasında bıraktığı izle- ri görünmez kılabılen pek az 20. yüzyıl sanatçısından biri olarak izleyiciyi tanım- laması zor olan bir yaraöcı evTCniyle karşı karşıya bıra- kıyordu. Sergi, 30 Aralık 1998 ta- rihine dek izlenebilir. IŞILDAK VE YELPAZE ATİLLA BİRKİYE Çayka'mn100.Yılı Anton Pavloviç Çehov'un ünlü oyunu Çay- ka'nın.yaniMartrnınyüzüncüyılı. "Fiyasko" ileso- nuçlanan St. Petersburg'daki (1896) "ilk" oynanı- şını saymazsak, Martı günümüzden yüz yıl önce Moskova Sanat Tıyatrosu'nda sahnelencliğinde, ge- rek Rus oyun yazarlığında gerekse de dünya oyun yazarlığında yeni bir "çığır" açıyor, "psikolojik-li- rik" olarak tanımlanan oyun türünün ilk örnegini ve- riyordu. Martı, Çehov'un öteki birçok oyununda oldugu gibi, geçen yüzyılın sonundaki, küçük burjuva ay- dınların, sanatçıların yaşamlarını "taşra havasının eçemen oldugu"psikolojikbirderinlikiçinde, "şi- irsel ve buruk birgülmece" biçemiyle ele aldığı bir oyundur. Çehov, öyküleri ve oyunlarıyla yirminci yüzyıla damgasını vuran yazarlardandır. Yapıtlannda Rus "dekadansı" ile hesaplaşmış; ama öte yandan, in- san sevgisinı "vazgeçilmezbirtema" olarak da iş- lemiştir. Birbiriyle çelişık iki tema, yani hüzün ile ironi, en güzel bileşimini Çehov'da bulur. Bu bıçaksırtı °ya- ratım-durumu", yalın bir anlatımla dile gelmiştir. • • • Bu yıl tiyatro seyircisinin ne kadar da şanslı ol- duğunu düşünüyorum. Sinema sanatının -sana- tın kendisine hiçbir itirazım yok ama- egemen ol- duğu, çoğu sayfalann film yazılanyla, ekranlann film jenerikleriyle dolduğu, doldurulduğu bir "medya- tik ortamda", Cyrano'dan sonra Martı'yı izlemek ne büyük bir mutluluk. Hele de Martı'yı Kent Oyunculan'ndan izliyorsa- nız. Kent Oyunculan, Martı'yı 1963'de ilk kez sah- nelemiş. Otuz beş yıl sonra bir kez daha Martı'yı gündeme getıriyorlar. Oyunun yönetmeni Jossef Raikhelgaouz, ya- şamöyküsünden anladığımız kadarıyla yalnızca Rusya'da değil, ABD'de isim yapmış bir sanatçı. Martı'yı çok "değişik" bir biçimde yorumlamış. Aslında, böylesi bir yorumla Martı'yı çok daha iyi "anlıyoruz". Belki de "Rus" olmanın şansı bu: Biryanda, yüzyılın başındakı Jakobson, Şklovs- ki, Osip Brik, Propp, Tomaşevski gibi bir met- nin nasıl okunmasını irdeleyip bu konuda çağa damgasını vuran Rus biçimcilerine uzanan bir kök; öte yanda büyük bir tiyatro mirası... • • • Çehov, Martı'yı (Vışne Bahçesi'ni de) "komed- ya" olarak niteler. Ama bu daha çok ironinin ege- men oldugu tersinmeci bir "komedya "dır. Raikhefgaouz da bu tanımdan yola çıkarak, oyu- nun metninde oldugu gibi Shakespeare'de kay- nağını bulan yaşamın büyük bir tiyatro sahnesi ol- duğu olgusuna dayanıyor. Bunu da oyunun içinde yer alan "amatör tiyat- ro sahnesi"r\\r\ kullammında görüyoruz. Sahnede yer alan bu "amatör tiyatro sahnesi" üzerine ku- rulan mızansen, "göstergesel" olarak anlatımın anlatımı, başka bir deyişle sahnenin sşhnesi biçi- minde sergileniyor. (Burada, oyunun dekorunun da Duygu Sağıroğ- lu'na ait olduğunu belirtelim.) • • • Yıldız Kenter, Müşfik Kerrter, Şükran Güngör, Mehmet Birkiye, Kadriye Kenter, Tilbe Saran, Köksal Engür, Ayhan Kavas'ı izlemek, adların- dan da anlaşılacağı üzere, birer oyun-resital izle- mekle eşanlamlı... Arkadina rolündeki Yıldız Kenter, 12 Aralık'ta el- linci sanat yılını dolduruyordu. Yalnız tiyatro çev- resine değil, tüm yaratıcılara da "Bir sanatçı nasıl olmalı" sorusunu varlığıyla, çalışma disiplini ve coşkusuyla, oyunculuğu ve hocalığıyla yanrtlayan, nadır sanatçılardan biridir Yıldız Kenter... Stanislavski, "Çerıoy oynanmaz, yaşanır" der; Yıl- dız Kenter de yaşamı boyunca, sahnede, "oynama- mış", yaşamıştır. Yıldız Kenter'i sahnede izlemek - yaklaşık otuz yıldır izliyorum- hiç kuşkusuz ki büyük birsans veayncalık... Yıldız Kenter'in ellincı sanat yılını saygıyla kutluyo- ruz. * • • Martı, tam yüz iki yıl önce yazılmasına karşın özel- likle "günlükyaşamın tuhaflıgı" ve "insan psikolojisi" açısından hâlâ güncel olan evrensel bir konuyu işliyor. Yine Stanislavski'yi anımsamamakeldedeğil: "Çe- hov dünya durdukça oynanacaktır." Dudak ısırtan bir yönetmenin "özgün yorumu" ve hepsi birer virtüöz olan oyuncu topluluğundan izledi- ğimiz bu benzersiz oyundan ve oyunculanndan söz etmek aslında ne kadar da güç... Istanbul Film Festivali'nin Ulusal Yarışma jürisi belirlendi • Kültür Servisi - Istanbul Kültür ve Sanat Vakfı tarafmdan 17 Nisan-2 Mayıs 1999 tarihleri arasında düzenlenecek olan 18. Uluslararası Istanbul Film Festivali'nde yer alan 'Ulusal Yanşma' jürisi belirlendi. Eczacıbaşı Vakfi tarafından verilecek 'Yılın En İyi Türk Filmi' ve "Yılın En İyi Yönetmeni' ödüllerinin sahiplerini yönetmea'yapımcı Hulki Saner'in başkanhğında öğretim görevlisi Prof. Dr. Zafer Doğan, sinema eleştirmeni Tuna Erdem. sinema eleştirmeni Dan Fainaru ve sinema oyuncusu Gülsen Tuncer'den oluşan seçici kurul seçecek. Bu yıl Ulusal Yanşma'da 'Yılın En iyi Türk Filmi'nin yapımcısına ve ' Yılın En iyi Türk Yönetmeni'ne verilecek ödül, 6'şar milyar lira olarak belirlendi. Türkiye'de sanat değeri yüksek filmlerin yapımını özendirmek, gelişmesini desteklemek: bu filmlerin uluslararası sinema yazarlan, festival yöneticileri, dağıtımcı kuruluş ve televizyon temsilcilerine gösterilmesini sağlamak ve bu yolla Türk sinemasının dış tanıtımına katkıda bulunmak amacıyla düzenlenen 'Ulusal Yanşma'ya katılmak ıçin başvurulann 1 Şubat 1999 Pazartesi günü saat 15.00'e kadar Istanbul Kültür ve Sanat Vakfı. Film Festivali Yöneticiliği'ne yapılması gerekiyor. Başvunı formlan \e yönetmelik. vakfın merkezinden (Istiklal Caddesi. No. 146, Lu\r Apt. Kat 2, Beyoglu) elde edilebilir. (293 31 33/51) Karikatürcüler Derneği'nin yeni başkanı Bedri Koraman • Kültür Servisi-K.ankatürcüler Derneği'nin geçen hafta yaptığı genel kurul toplantısı sonucunda seçilen yeni yönetim kurulu, çalışmalanna başladı. Yeni yönetim kurulunda Bedri Koraman başkan, Metin Peker genel sekreter, Muhittin Köroğlu sayman, Erdoğan Karayel ve Neşe Binark üye olarak görev alıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle