25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet İmtivaz Sahibi: Berin Nadi Cenel Ya)in Ybneımem Orhan Erinç 9 Genel Ya>ın Koordınatoru Hikmet Çetinkaya 9 Yazıışlen Mudüni tbrahim Vıldız # Sorumlu Müdur Fikret llkû 9 Haber Merkezı Müdürü Hakan Kara 9 Görsel Yönetmen Fikret Eser L-.nhbarat. Cengiz \ ıfdırım 9 Ekonomı. Özlem Yü/ak 9 Kiillur. Handaıı Şetıköken 9 Spor. Abdülkadir Yücelman 9 Makalder. Sami Karaören 9 Duzeltme Abdullah Yazıcı 9 Foroğraf Erdoğan Köseoğlu 9 Bılgı-Belge Edibe Buğra 9 Yurt Haberlen MehmetFaraç Yayın Kurulu llhan Selçuk (Başkanl. Orhan Erinç, Oktav Kuıtböke. Hikmet Çerinkaya. Şükran Soncr. Ergun Balcı. fbrahim Yıldız, Orhan Bursalı, Mustafa Balbav, Hakan Kara. Ankara Temsılcısı Mustafa Balbay AtaturkBulvarı \'o- 125. Kat 4, Bakanhklar-Ankarâ Tel 4195020 (7 hat), Faks 4195027 9 Izmır Temsılcısı: SerdarKmk, H ZiyaBlv 1352 S 23Tel 4411220, Faks. 4419117 • AdanaTemsilcisi: Çetin Yiğenoğlu, inönüCd. 119 S No I Kat 1, Tel: 363 12 ll.Faks 363 12 15 Muessese Mudûnı Vstün Akroen # Koordınator Ahmrt Korulsan 9 Muha- sebe Bfllent Vener#tdare Hüseyin Gürer »Ulcttn: Önder ÇHik • Bıİgı- Işlem INail toal • Bılgısayar Sıstem Mûrihet Çiler«Satı$ FaaletKu» MEDYA C: • Yonetım Kut Başkanj - GeneJ Mudür Gûl Erduran 0 Koordmator R< l;ıtman # Gencl ViudurYarduiK Sevda Çobaa Tel 5İ4 07 5 5139580-513&46O61.Faks 5138- Va>ıml*}an >e Basao: ^enı Gun Haber Ajansı. Basın \e Yayıncılık A Ş TurkocaŞj Cad 39 41 Cagaloğiu 34334 Ist PK 246 ktanbui fel (0 2!2| 512 05 05 (20 hatl FaU 212151 16ARALIKI998 Imsak: 5.41 Güneş:7.15 Öğle: 12.07 Ikindi: 14.23 Akşam: 16.44 Yatsı: 18.12 www.cumhuriyet.com. 8 yılhk eğitime katkı • İstanbul Haber Servisi - Üniversıte gınş sınavında gösterdığı başan nedeniyle kendısıne venlen 100 milyon lıralık ödülü, 8 yıllık e|itime katkı için Mılli Eğitim BakanlığTna bağışlayan Boğaziçi ÜniverMtesı Endüstri Mühendısliği hazırlık sınıfı öğrencısi Gökçe Esenduran'a da Vali Erol Çakırtarafından Taksim Anıtı maketi hediye edıldi. Sokak çocuklan mum üretiyor • tZMİR(AA)-Izmır Sokak Çocuklannı Koruma Demeğı gönüllüleri ve Sokak Çocuklan Rehabılitas>on Merkezi'nde bannan çocuklann ürettigi bın adet mum satışa sunuldu. Dernek Başkanı N'eşe Can Hürtürk. mum yapım çalışmalannın adeta birgrup terapısi nıteliğinde geçtiğini, çocuğun bir yandan ışiyle meşgul olurken dığer yandan sosyal hızmetler ve psıkolojı eğitimi almış uzmanlarca rehabıliteedildiğini söyledi. Müzeye yeni eserler • NEVŞEHfR (Cumhuriyet) - Nevşehir Eski Eserlen ve Müzelen Sevenler Demeğı, Nevşehir Arkeolojı \e Emografya Müzesı'ne çeşıtli dönemlerden kalma toplam 98 esen satuı aldı. Müze Müdürü Halıs Yenipmar. dernek olarak 217 milyon 500 bın lira harcama yaparak 4 Abbasi ve Osmanlı sikkesi. 46 Roma dönemine ait sikke, 21 testıcik. lOtoprakkandil, 9 tunç dönemine ait toprak kap. 4 Urartulardan kalma bronz bilezik, 1 bronz mühür ve 2 saç ığnesinı müzeye kazandırdıklannı söyledı. Fare İCHICAGO(AA)- ABD'nın San Francısco kentınde sürmekte olan, Hücre Bıyolojısı Bırliğı'nin kongresınde. bır çeşıt gen terapısi geliştirildiği ve bunun yaşlı fareleri güçlendırdiği ijeri sürüldü. Pennsylvania Ünıversitesi araştırmacılanndan Lee Svveenev ve arkadaşlan tarafından yapılan çalıştnalarda, fareye uygulanan bu gen terapisiyle. adalelerin büyütüldüğü ve güçlendınldığı belirtildi. • ANKARA (ANKA)- Halk arasında 'hastalık hastalığı" olarak bilinen psikosomatık bedensel yakınmalann organik, flziksel bır nedeni bulunamayanlann nedeninin psikolojık olduğu bıldirildi. Gazi Cniversitesi Öğretim Cyesi Yard. Doç. Dr.Yıldız Dilek Ertürk: baş, sırt. ayak, kol, mide. bağırsak ve kadınlann âdet dönemlenndekı ağnlannın psikolojık olduğunu belirtti. Ertürk. uykusuzluk. kusma, unutkanlık. bayılma, karamsarlık.geçıci vücut döküntüleri. felçler ve kör olma durumlannın da temel nedeninin, önemsenmemek gıbi sosyo-kültürel soruniardan ve kışinin eğıtim düzeymden kaynaklandığmı vurguladı. İntihar araştırması İA\KARA(ANKA)- Türkıye'de en yüksek intihar oranı. 75 yaş ve yukansında, meslekler açısından da tıcaretle ilgilenenlerde görülüyor. Gülhane Askeri Tıp Akademısi istatistıklenne göre. intihar olaylannın en az görüldüğü yaş grubu ıse 10-14. Medeni durumlanna göre intihar olaylannın en fazla görüldüğü kesım "boşanmış" kişiler olurken. "halen evli" olan kışıler, intıharın en az görüldüğü grubu oluşturuyor. 'Cumhuriyetin 75 Yılına Toplu Bakış' kongresinde yükseköğrenimin tarihsel gelişimi değerlendirildi 'Sagbksız üniversiteler artıyor' • ODTÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Aybar Ertepınar, "Üniversitelerde sağlıksız büyüme var. Onemli olan kaliteden ödün vermeden, en uzak köşelere kadar üniversite açmak" dedi. ANKARA (Ctımhuriyet Bürosu) - Or- ta Doğu Teknık Cniversitesi 'nde düzen- lenen "Cumburnetin 75 Yılına Toplu Bakaş" kongresinde Osmanlı- dan Cum- huriyete yükseköğrenimin gelişimi de- ğerlendirildi. Cumhuriyet üniversitele- ri için öngörülen model özgürlük ve özerklik temelıne dayanırken; 20 Hazi- ran 1933'dekurulan Ankara Yüksek Zi- raat Enstıtüsü, rektörün ve dekanlann öğretim üyelerince seçilmesini öngören yapısıyla 2547 sayıfı YÖK Yasası'ndan çok ilerdeydi. Kongrede, Cumhuriyet döneminde başlatılan aydınlanma savaşımmda kilit rol üstlenen "eğitinı reformlannın" ge- rekçelen ortaya kondu. Gazi Cniversi- tesi Eczacıhk Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Ningur Noyanalpan. Osmanlı döneminde üniversıtenm "fıtne ve fesat başlarT olarak algılandıgına dıkkat çe- kerek Abdülhamit döneminde Darülfu- nun'da öğretim üyelennden "siyasipro- paganda vapılmayacağı güvencesi iste- nen"senetalındığını kaydetti. .Noyanal- pan. "Asbnda, bu bugünkü 2547 savılı YÖK Yasası'nı çağnştınyor" dedi. 1812'deki veba salgınında ulemanın "übbi müdahakve" karşı çıktığmı ka>- deden Noyanalpan, "Uleına, veba saJgı- nına müdahalevi engelledi. Onlara göre salgın, tannsaJ bir sonuçtu. Salgına mü- dahale,Tann"nın işinemüdahalevdi" dı- yerek cehaletin boyutuna dikkat çektı. Tıp egitiminin 1827'de ltalyanca, 1839'da Fransızca yapıldığına işaret eden Noyanalpan, Darülfünun'un Osman- lı'nınçok uzağında kalan birkurumsal ya- pı olduğunu behrttı. No>/analpan. istan- bul Darülfiinunu"nun kapatılışına kadar uzanan süreci de >öyle özetledi: u RefikSa>dam, Cumhuriyetin Ukyıl- lannda etkisini gösteren sıtmava karşu Da- rülfünun'dan >ardım istedi. Oarülfü- nun'dan 'sıtmayla savaşa ılışkin dersle- n' programma almasını istedL Dariilfü- nun. bu isteğe olumsuz vanıt verdi: Da- rülfiinun, yalnuca op tahsüi verir. Dariil- fiinun, Curohurnetdöneminde harf de\- rimi. hilafet ve saltanatın kaldınlmast, öğretimin birliği yasası ve ulusal dostiuk anlaşmalanndan habersiz kaldı. Ata- türk'ün dil ve tarih te/jnin dikkate alın- mamasL Darülfünun'un kapanlması için yeterii gerekçeleri oluşturdu." 6 Haziran 1933'te gerçekleşen üni- versite refbrmuyfa Darülfünun'un "ilfaı harekederinden uzak kaldıgı" gerekçe- siyie kapatıldığmı kaydeden Noyanalpan, onun yerine ulusun yaşamına bilim ve teknolojiyi koyacak İstanbul Üniversi- tesi'nin kurulduğunu anımsattı. Noyanal- pan, İstanbul ünıversıtesı'nde öğretim elemanlarımn, son yıllardaki bilimsel çalışmalan ıleAvrupa'daki eserleri ince- leme biçimleri dikkate almarak seçildı- ğıni belırterek "50öğretim üyesiözelan- laşmalarta Avrupa'dan getirildi" dedi. Noyanalpan, İstanbul Unıversıtesi'nde önce günümüzdeki sisteme benzeyen, rektörün bakanlıkça seçilmesi ve Cum- hurbaşkanı 'nca onaylanmasını öngören yöntemin uygulandığını söyledi. 20 Ha- ziran 1933'te kurulan Ankara Yüksek Zi- raat Enstitüsü'nde ise rektör ve dekan- lann öğretim üyeleri, memur ve öğren- cıler tarafından seçildiğini kaydeden No- yanalpan, burada özerk üniversite mo- delinin yaşama geçınldiğinı kaydettı. Marmara Ünıversitesi Eczacıhk Fakül- tesi öğretim üyesi Prof. Dr. Emre Dölen, Darülfûnun'dan gerekli desteğin görüle- memesi nedeniyle İstanbul Universite- si'nin iktidara bilimsel görünüşiü destek sağlayan bir kuruluş olarak öngörüldü- ğünü vurguladı. Dölen, İstanbul Üniver- sitesi'nin "bilimsel araşürma ve tartts- mava davanan bir üniversite yerine de- netim altında tutulan bir üniversite ola- rak kurulduğuna" dikkat çekti. ODTÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Av bar Ertepınar, Türkiye'deki üniversi- telenn 65 yıllık tarihine dikkat çekerek "Üniversite tarihi cumhuriyetten daha genç. Oysa, Batı'da üniversiteler 1000 yıl öncesüıekadar uzanır. Bu nedenle65 vıL ünhçrsite sorunlannı en aza indirgemek için yeterii değiT dedi. Ertepınar, "Üni- versitelerde sağlıksızbüyüme var.Önem- li olan kaliteden ödün »ırmeden,en uzak köşelere kadar üniversite açmak" dedi. Ertepınar, YÖK. Yasası'nın üniversitele- rin fınansman, yönetım ve eğıtim model- len açısından farklılaşmasma olanak ta- nıması gerektiğini vurguladı. Ertepınar, 2000 yılında en popüler meslek dalının ışsizlik olacağı uyansında da bulundu. EREZ; MAHKJEME KARARI\XA İCRA SÜRECİ BAŞLADI Promosyona ceza yolda ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)- Gazetelerin, dağıtım şırketlerı aracı- lığıyla kampanya yaparak promos- yon yasasını delmelerine karşı yargı- nın yürütmeyi durdurma karan ver- mesinin ardından icra süreci başladı. Sanayi ve Ticaret Bakanı Valım Erez, Ankara 8. Aslıye Ticaret Mahkeme- si'nin promosyon hilesinin yasaya ay- kınlığını hükmeden yürütmeyi durdur- ma karannın kendılenne tebliğ edil- diğını ve mahkeme karanyla ilgilı ıc- ra sürecinin başladığını söyledi. Promosyon yasası. 28 Ocak 1997 tarihinde yürürlüğe gırmesine karşın, gazetelenn delme çabalanna karşı Sa- nayı ve Ticaret Bakanlığı 'nın yargı sü- recıyleyetinmesi nedeniyle bugüne ka- dar işlerlık kazanamadı. Ancak, 1998 yılında Hürriyet, Milliyet ve Sabah gi- bi bazı gazetelenn, "kampanyalann dağıtun şirketleri aracılıgıvla gazete- lere destek amaçh olarak yapıkükla- n" savıyla başlattıklan promosyon hilesi, bakanlığın başvurusu üzenne • Gazetelerin, dağıtım şirketleri aracılığıyla verdikleri promosyonun da yasalara aykın olduğu yolundaki yargı karan üzerine, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı yaptınm uygulamak üzere harekete geçti. yargı karanyla durduruldu. Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesi, kasım ayında. Anayasa Mahkemesi'nin 29 Eylül 1998 tanhinde promosyon ya- sasının anayasaya uygunluğunu ikin- cı kez saptamasının ardından hıleli promosyon kampanyalannın durdu- rulmasına hükmetti. 'Icra süreci başladı' Sanayi ve Ticaret Bakanı Erez, mah- keme karannın kendilerine tebliğ edil- diğini bildirdi. Yasagereği gazetele- re yönelik cezaı yaptınmın söz konu- su olup olmadığına ilişkın soru üze- rine Erez. *Mahkemeyürütmeyi dur- durma karan verdi.Zaten bu. doğnı- dan dağıtım şirketleri adına yapılryor. İcra süreci başladı" dedi. Erez, daha önce "Bu yasaya rağmen, promosyona kanlanlar,devletegüven- memenin cezasını çekecekler" açık- lamasını yapmıştı. Ancak, şu anda devam eden kampanyalann bitirilme- si ve gerive dönük olarak iadelerin söz konusu olmamasıyla "tüketicile- rin komnması'' eğilımi ağırlık bası- yor. Kültürel ürünler dışında gazetele- rin kampanva yürütmelerini yasak- layan promosyon yasası. yasaklara uymayan süreli yayınlara 500 milyon lirayla başlayan, ülke düzeyinde ya- yın yapılması durumunda 10 milyar liraya yükseltılen; promosyonla ilgi- li reklam ve ilanın durduruimaması üzerine de her sayı için 1 milyar lira olarak belirtilen para cezalan öngö- rülüyor. Bakanlık. dava sürecinden önce gazeteleri promosyon kampan- yalan konusunda uyarmıştı. Kom 'un moyo desen yarışmasında defilelifinal Bu yıl dördüncüsü dü/cnlenen "Kom mayo deseniyanşmasr ve final töreni dün Svvissotel'de yapıldı. Teksril \<e konfeksiyon sektöriine genç yetenekler kazandırmay ı amaçlayan yanşmada birinciliğe Emine Dilek Çandar, ikinciliğe Narin Recepoğlu, üçüncüliiğe ise Fuha Yaman seçildi. Ödüllerin verilmesinin ardından, aralannda Esin Moralıoğlu ve Duygu Dikmenoğlu'nun da bulunduğu mankenler tarafından Kom 1999 yaz mayo modelleri bir defile ile sunuldu. (Fotoğraf: KAAN SAĞANAK) Heykele dönüşen acı 10 yıl önce fskoçya'nın Lockerfoie kenti fizerinde bombalanarak düşürûlen PAN AM 103 uçağında ölenleriıı acısı hökeie dönüştürüldü. Suse lxn»enstein adlı sanatçı, uçak kazası kurbanlannı anmak için yapögı he> keJleri Nev» York'taki evinin bahçesinde sergiliyor. O zamanlar 21 yasında olan oğiu Ale\ander'ı da Lockerbie faciasında yitiren sanatçı, hey kellerinde kazada yaşamını yitiren 270 yolcunun ardından annelerin duyduğu acıyı yansıüyor. (Fotoğraf: REUTERS) e-posta : tan (o prizma. net. tr Ediz Hun 'Alternatii enerji kaynaklan aranmalı' İstanbul Haber Servisi ANAP İstanbul II Başkar Yardımcısı ve Sosyal İşleı Başkanı Ediz Hun, nükleeı enerjinin şakasınm olmadı- ğını ve radyoaktiviteden kaç- manın çok güç olduğunu be- lirterek "Güneş,rüzgârveje- otermal enerji gibi alterna- tif enerji kay naklanna yö- neJmek gerekir" dedi. CevTe konusundaki çalış- malanylatanınan sinema sa- naîçısı Hun, partisinın il mer- kezinde yaptığı konuşma- da, 2050 yılında dünya nü- fiısunun yaklaşık 12 milyar olacağına dikkatçekerek bu- na karşın doğanın hızla yok edildiğini söyledi. Nüfiısun sürekli artmasının sakınca- larına da değinen Hun. önemli olanın istikrarlı bır yaşam olduğunu vurguladı. "Çevre maliyeti, ûretimle elde edilen gelirden daha yüksek. Ekokıjik ekonomi dönemi başladı" diye konu- şan Hun. önümüzdeki kırk yıl içınde dünya nüfusunun ikiye katlanacağını ve yaşa- mın daha sorunlu olacağını kaydettı. Hun, "fnsanlarne yaak kibirbirlerine vedoğa- va karşı çok kıncı oluyoriar. Insaa çevreden, doğadan so- yufJanamaz. İnsanhk olarak heryıl2 milyarağaç dikmek zorundayız. Çev renin şaka- ayoktur"dedı. lstanbul'da, 1951 yılında kişi başına 2.4 metrekare yeşil alan düşer- ken, günümüzde bu raka- mın 0.3 metrekareye indi- ğini ifade eden Hun, park yapıp menekşe ağacı dik- mekle yeşil alan sorununun çözülemeyeceğıni savıındu. Hun, akarsulardan enerji elde edilmesiyle pek çok kentimizın elektrik sorunu- nun çözülebıleceğmi kay- detti. SÖYLEŞİ ATTllA İLHAN 'Ağaç Gibi Hür, Orman Gibi Kardeşçesine...' Okrtabımın ('Duvar 1 ) 2. basımına yazdığım 'önsöz'de söylemiştim: o tarihte biz, yânı 'SosyafistGerçek- çiler', 'halkşiinndengeliştirdiğimiz' bır 'kalabalıklar'şi- irinı denemekteydik; meraklısı ıncelesin, hemen hep- si genç (20-25 arası) o şairler, aynı kaynaktan su içtik- leri hakte; kişilikleri fevkalade farklı, örgüsü. değişik, üslûbu renkli şiirler üretmişlerdi: Akıncıoğlu, Ö. F. Top- rak a benzemezdi; Rrfat llgaz, Suat Taşer'e, vs... Memet Fuat bunu tespit etmiş, dıyor kı: "... 1940 sonrası toplumsalcı şairlerinin birlikte arjılmama- ları herhalde özgün, kişilikli sanatçılar olmalann- dan. Birbirini çağnştıran, benzer şiirler değil yaz- dıkları. Herkes başına buyruk, herkesin kendi bi- çemi, kendi söyleyişi var..." (Adam / Sanat Aralık 1998, s. 8). Bu elbette, onun dürustlüğu! Keşkı aynı şeyi, II. Yeni şairterinı eleştirdığımE tarihtede, yapabılseydi. Çün- kü diyordum ki ben, II. Yeni, biçimci (formaliste) bir şiirdir; şaırleri tamamıyle kelime üzerinde çalıştığın- cfan, ne şiirin muhtevası kişılik kazanabiliyor ne de şa- irin kendisi; o yüzden, istersenız o türden bır şiiri, aşa- ğıdan yukanya okuyabılır, mısraiann ve kıt'aların yeri- ni gelişıgüzel değiştirebilirsiniz; hatta, bir şairin yazdı- ğı şiin yansından kesip, arkasına bir başka şairin şiiri- ni ekleyebılirsiniz, hiç fark etmez; çünkü bunlann, ne kimliği vardır, ne kişiliğü. Cevap olarak denilryordu ki, "Onlar, aynı 'ekol'ün şa- irieridtr; bu kadar benzeıiik olması, normal!"; iyi de, 'Sosyalist Gerçekçiler', aynı 'ekol'ün şairleri değiller mi? Naal oluyor da, sözbiriiği etmişçesine aynı konu- lara eğiliyorlar da, şiirleriyle, birbirlerinden rahatça ay- nlabiliyorlar? Çünkü onlar, hem işlediklen 'muhteva'nn; hem o 'muhteva'öan çıkardıkları 'form'un, dıyalektik dinamığinden, onjınal bırer sentez oluşturuyorlar; şiir- lerinde, bırakın ters okumayı, bent değiştirmeyı filân; tek mısraı yerinden oynatamazsınız, sihıro dakıka bo- zulur. Sakın örnek demeyin, çünkü en kolayı o... Maddeten değilse bile, mânen ölmüj!.' arp ve Şiir' başlıklı yazıdan aktaracağım, şu sa- tırlara -bu arada, Türkçesıne de- bakar mısınız lütfen: "... harp, cemiyetin en büyük hâdiselerinden bi- ri olduğuna göre, şairin de bu mücadelede, bu kav- gada müsbet bir rolü olduğu inkâr edilemez! Za- ten sanatkâr, etrafında olup bitenlerie, muhitinin, kafasına in'ikâsmdan başka bir şey olmayan; bü- tün canlı ve manevi varlıklan ile birlikte, bizzat ken- disi bir realitedir.. Muhiti ile âhenkli bir bağ kura- mamış olan bir sanat adamı, herhalde bugünkü ro- mantik şairterden daha az gülünç değildir. Harp gi- bi sosyal bir krize dirsek çeviren şair, maddeten ol- masa bile, mânen ölmüş sayılır..." (Ömer Faruk Top- rak, 'Yürüyüş', 9llkteşrin (Ekim) 1942, sayı 9, s. 14). Mesele böyle konulmuş, gerisi şairlerin işi! şimdi bir Nâzım'ın Italyan/Habeş savaşını anlatan 'Taran- ta/Babu'sunu. İspanya ıç savaşını anlatan, 'Karan- lıkta Kar Yağıyor' ya da 'Akdeniz'de Dolaşan Ha- yalet'ini hatırlayınız; bırde Dinamonun 'XXI. Asnn In- sanlanna Mektub'unu, 'Sulh Şarkı'sını; veya A. Ka- dir'ın 'Yolda Esirler'inı, Ö. F. Toprak'ın 'Hayır, Affet- miyorum Sevgilim'ını; theme ortaklığına rağmen, 'Sosyalist Gerçekçi' şairlerin 'kişılik farklılıklan', sizi ciddi şekilde etkıleyecektir. Bunu ne yaratıyor? Bir ke- re,'... sanatçının etrafında olup bitenlerie, muhiti- nin kafasına in'ikâsmdan başka bir şey olmayan; bütün canlı ve manevi varlıklanyla birlikte, bizzat kendisinin bir realite (hakikat)' olması, sonra, kuş- kusuz 'sınıf anlamında kullanılmış 'muhitiyle âhenk- li bir bağ kurabilmesi!'. Oysa, dostum Memet Fuat, bizden çok daha iyi bi- lir; II. Yeni 'takımı' şiiri -genel olarak sanatı- hayatın, yânı 'kavganın' dışında, soyut bir oyun olarak alıyor- du. 'Şiirde mana tesadüfidir' diyen, onlar değil mi? Muhteşem' bir 'sentez'!.. Zaman zaman, Marmara Gazinosu'nda (Beyazrt) rastlaşılırdı: adı 'gazino', aslında öğrenci kahvesi! Yukandan, hele güneşli yaz günleri, Adalar a kadar de- niz göz alabildiğine uzanıyor; sırmalı mavi panltılar, bu- lut damlası yelkenler! Bir keresinde Edip (Cansever), damdan düşercesıne sormuştu:"-... filan şiirinde, gök- yüzü için 'elma yeşili' deyimini kullanmışsın; Re- marque'tn falan romanında bu renk mevcut, ora- dan mı aldın?" Ne kadar şaşırdığımı, anlatamam: önce, göz sahibi herkesin, elmadaki değişik yeşilin, zaman zaman, he- le gün batımı sırasında, gökyüzünde görmüş olabile- ceğinı, düşündüğümden; sonra, nasıl olup da bır şa- irin, bu gerçeği, ancak bir romancı vasıtasıyla fark e- debildığinden! Bu onun, gerçek manada, yaşamadı- ğının 'kanıtı' değil miydi? Neden sonra Edip'in (Can- sever), okuduğu roman ve hikâye metinlerinden, bu tür 'malzemeler' topladığını, yakınlarından dinlemışim- dir. (Bunlar, yoksa bir manada, 'cdlage' mı yapıyor?) Kişilıği, bır yere kadar şüphesiz 'genetik' oluşturur; ama ondan sonrast, 'yaşantının' esen: II. Yeni şairle- ri, ne şehirierinl yaşryoriardı, ne ülkelerini; onlann gözünde 'kelimeler' hayat 'yapan' diyalektiğin, çe- şrtli adlan değil; bilinçten çok, göze hitap edecek bir mozaikte, yan yana koyacakları çeşitli 'süs- ler'di; o yüzden de hemen hepsi, aynı 'formaliste' şiiri, yüzlerce kere tekrar yazdılar; iyice 'özdeşle- şip' birbirinden ayırt edilemez oldular! 'Sosyalist Gerçekçiler' oy\e mı ya? Bırakın dünya- dakı ve toplumdakı çelişkilen ruhlannda yaşamayı; şe- hirlerini ve ülkelerini, insanlan ve onlann sorunlanyla, ta yürekten yaşıyorlardı; onun ıçindir ki, sadece Saba- hattin Ali'nin, Kemal Tahir'ın, Orhan Kemal'in, Ke- mal Bilbasar'ın, Yaşar Kemal'in ve diğerterinin roman- lannı vehıkâyelennı; Nâzım'ın. Dinamo'nun, NailV'nin, Cahit Irgafın, Suat Taşer"ın vediğerterinin şiirtenni oku- yarak, '40 Karanlığı'nın Türkiye'sini, somut olarak ve bütün boyutlanyla, görebilirsiniz. Bunun ne demek olduğu, bu sanatçılann hayatlan- nın yansını -belkı yansından çoğunu- hapıslerde ya da sürgünlerde; ya 'kaçak', ya 'mimli' olarak yaşadıklan düşünülürse, daha iyi anlaşılır; başardıklan ulusal sen- tezin ihtişamı insanı büsbütün etkiler. Türkiye'de 'Sosyalist Sol', sebep ister 'totaliter' baskı, ister halka fışçi sınrfına) intıkal edemeyiş olsun, siyasi düzeyde başanlı sayılamaz, burası bir gerçek; ama aynı hükmü, estetik düzeyde vermek, mümkün değildir: 'Sosyalist Sol'un şairieri ve romancılan, -aynı 'totaliter' baskrya rağmen- 'halka intikal ede- bilmişler'dir: 'Cumhuriyet Edebiyatı'nı, kim ne der- se desin, onlann eserleri ayakta tutuyor; zaten ya- nsından çoğu, onlann!.. Tam tersıne. estetik düzeyde 'başarısızlar'; 'Sosya- list Gerçekçilik'e alternatrf oluşturmaya 'heveslenen', 'I. Yeni', 'II. Yeni', 'Post/Modern Yeni'türünden, ipe sapa gelmez 'sapmalar'dır. Meraklısı için not Sorunu, enine boyuna incele- mek için, ilki 'Garip Hareketi'ni, ikincisi 'II. Yeni Ola- yı'nı irdeleyip eleştiren, 'Gerçekçilik Savaşı' (BDS Ya- yınevi, 3. Basım. 1991) ve 'II. Yeni Savaşı' (Bilgı Yayı- nevi. 3. Basım. 1996) başlıklı kitaplara başvurulabilir. http:// www. prizma.net tr/AILHAN http://www.eda.tr/-bilgiyay/yazar/ailhan.htlm
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle