Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 15ARALIK1998SA
HABERLER
DUNYADA BUGUN
ALt StRMEN
'Pövlefin Sanatçısı
Dilerseniz şöyle yüz yıl kadar geriye gidelim. Bü-
yük Paris Dünya Sergisi dolayısıyla yaptınlan iki
sergi sarayının büyüğünde, bir resim şenliği yaşan-
maktadır. Dönemin Cumhurbaşkanı Emil Loubet
salonlan dolaşırken, birden bir kapının eşiğinde,
aynı zamanda enstitü üyesi olan sanatçı Gerome,
(hani şu, geçenlerde Cengiz Han heykeli ülke-
mizde müzayedeye çıkarılan Gerome) Bay Lo-
ubet'nin önünü keser,
- Oraya girmeyin Sayın Cumhurbaşkanım, on-
lar Fransa'nın yüz karalarıdır, der.
"Fransa'nınyüz karaları" dediği, empresyonist-
lerdir.
Zavallı Gerome! Yüz karası dediği kişiler Fran-
sa'nın onuru oldular, şöhretleri onu birkaç kez aş-
tı.
Sanat böyledir, zamanla ünlüleri törpüler, un u-
fak eder, yüzüne bakılmayanlan ölümsüzleştirir.
Ama sanat dünyasında tartışma hiç bitmez.
Bizde de öyle oldu. 'Devlet sanatçılan'nın açık-
lanmast üzerine büyük tartışmalar başladı, kimi
sanatçılar bu unvanı kabul etmediler
Devlet sanatçısı ilan edilen kişilerin üzerinde du-
racak değiliz. Hiç kuşkusuz bunların arasında bu-
lunan kimi isimleri herkes kendine göre beğenmiş
ya da beğenmemiştir.
Bizim, burada kendi tercihlerimizi sıralamamızın
bir anlamı yok.
Ama ölçütlerin nesnel olup olmadığı, jürinin iş-
levinin saf dışı edilmiş olması ve kimi bürokratlar
ile Çankaya tarafindan listenin şişirilmiş olması, ta-
bii ki eleştirilecek hususlardır.
Öyle görülüyor ki Cumhurbaşkanı, kimi öneriler-
le kendi beğeni ve tercihlerini karıştınp eklektik bir
liste çıkarmış ortaya. Tabii ki öyle olmaması gere-
kirdi.
Öyle görünüyor ki seçimde devlet ciddiyeti faz-
la yer almamıştır.
Fransızcada devlet sözcüğünün karşılığı olan
'Etat' büyük E ile yazılır, ayrn sözcüğü durum şek-
linde kullanılışından ayıran bu majiskül hem de
sanki devletin ağırlığını ve ciddiyetini vurgular gi-
bidir.
Bizde böyle bir uygulama yok. Ama tek parti dö-
neminin kodamanlan, sanki devletin önem ve ağır-
lığını vurgulamak istermişçesine devlet sözcüğü-
nü "dövlet" diye telaffuz ederlerdi. O adamlann ağ-
zında bu sözcük, daha da bir görkem kazanırdı.
Zaman içinde bu kullanım ile birlikte, devletin
ciddiyeti de unutuldu gitti. Devlet, kişilere indirgen-
meye başlandı. Son seçimde de görüldüğü gibi,
devletin sanatçılarını Demirel saptadı.
Burada asıl tartışılması gereken nokta, Türki-
ye'de devletin böyle bir hakkı olup olmadığı ko-
nusudur.
Cumhuriyetin ilk dönemlerinde, bilim ve sanata
devletin büyük önem verdiği sıralarda dahi, ülke-
mizin hapishaneleri sanatçılarla doluydu.
Demokrasi adını verdiğimiz çok partili, tek ses-
li rejim sırasında bunların sayıları azalmadı, arttı.
Hele hele geçiş dönemlerinde'...
Bir ara, asker kökenli Cumhurbaşkanı Fahri Ko-
rutürk, 12 Mart yönetimi ertesinde, sanatçıları
Çankaya Köşkü'ne davet ederek büyük bir heye-
can uyandırmış ve bir banşmanın ilk adımını atmış
bile olsa, bu bahar havası çok kısa sürdü ne ya-
zık ki...
Bugün de devletin sanata ve bilime baskısı sür-
mekte. Nitekim, devlet sanatçıları açıklanırken,
devlet bir konserde, etnik kökeni ve diii dolayısıy-
la iki orkestrayı saf dışı ediyordu.
Yine kamuoyu, Cumhurbaşkanı'nın atadığı dev-
let sanatçılarını tartışırken, laik Cumhuriyetin Baş-
bakanı, Ankara'da yapılan bilimsel bir toplantıya
Prof. Dr. Alparslan Işıklı'nın sunmak istediği
"Cumhuriyetin İki Antitezi Said Nursi ve Fethul-
lah Gülen" adlı tebliği engellemeye çalıştı ve hiç
değilse, başlığı değiştirtmeyi başardı.
Devlete bakın! Bir yandan piyesler ve oyuncu-
lar kovuşturulurken, öte yandan Cumhurbaşkanı,
devlet sanatçısı unvanı dağıtıyor, aynı anda da
Başbakan kimi tebliğleri engellemeye çalışıyor.
Dövletliler, hanı gölge etmeseniz başka ihsan is-
temez...
Lisans Yönetmeliği'nde değişîklik
RTÜK güvenlik
soruşturmasım
yarın görüşecek
ANKARA (Cumhuri-
yet Bürosu) - Radyo ve
Televizyon Üst Kurulu
(RTÜK). frekans ihalesi-
ne girecek yayın kuruluş-
lannın güverüik soruştur-
masından geçirilmesini
öngören yönetmelik de-
ğişikliğine yann son ha-
lini verecek.
RTÜK'ün, Milli Gü-
venlik Kurulu'nun
(MGK) "yeterli denetim
yapılmadjğT yönündeki
suçlamasmın ardından
BaşbakanJık'tan gönderi-
len yazı doğrultusunda
gittiği yönetmelik deği-
şikliği irticai ve bölücü
yayınlara karşı önlem ni-
teliği taşıyor. Yönetme-
lik, frekans ihalesine gi-
recek yayın kuruluşlan-
nın yetkilileri hakkında
ulusal güvenlik açısmdan
sakınca bulunmadığı yö-
nünde Başbakanlık'tan
bir belge alınmasımn ya-
nı sıra yaym ılke ve
amaçlanna bağlı kalına-
cagı, kunıluş amaçlan dı-
şında çalışılmayacağı,
anayasa ve yasalara uyu-
lacağı konusunda da no-
ter onay lı oır güvence ge-
tirilmesiru öngörüyor.
Yönetmelik ile güvence-
ye aykın cavranan yayın-
cılar hakkında yasalar
çerçevesinde ceza uygu-
lanması da hükme bağla-
nıyor.
Üst kurulun, yann ya-
pacağı toplantıda son ha-
İini venneyi planladığı
yönetmeliğin 1 hafta
içinde Resmi Gazete'de
yayımlanarak yürürlüğe
girebileceği belirtildi.
RTÜK'ün 1997'de 30
il ve 17 ilçe merkezinde
yaptığı, ancak geçen haf-
ta iptal edilen frekans
tahsisi sıralama ihalesini
kazanan yerel televizyon
kuruluşlan ile ödeyecek-
leri fiyatlann bazılan
şöyle belirlenmişti:
ANKARA: Sevgi TV
(211 milyar410milyon),
Kanal A (131 milyar 220
milyon). Çankaya Rd.
TV(122milyar399mil-
yon),OstimRd.TV(109
milyar 896 milyon), CTV
(69 milyar 255 milyon).
İZMIR: Yeni TV (221
milyar 759 milyon), Sky
TV( 180 milyar 648 mil-
yon), Kanal Tek (172
milyar 327 milyon).
DtYARBAKIR: Söz
TV (8 milyar 32 milyon),
ART (5 milyar 953 mil-
yon), Can TV (3 milyar
780 milyon).
Genelkurmay Başkanı Org. Kıvnkoğlu, Batı'nın Öcalan konusundaki tutumunu eleştirdi
'NATO, Türkiye'ye ihanet etti'
Genelkurmay
Başkanı
Orgenerai
Krvnkoğlu,
kendisini
ziyaret eden
Arikara'daki
yabancı
diplomadarla
görüşmesinde.
Öcalan
konusunda
NATO
müttefiklerinin
Türkiye'ye
'ihanet'
etmesinden
yakındj.
LALE SARÜBRAHİIV1OĞLU
ANKARA -Türk Silahlı Kuvvetle-
n (TSK): teröre karşı işbirligini NA-
TO Anayasası 'na geçıren müttefikle-
rinin. PKK lideri Abdullah Öcalan ı
Türkiye'ye siyasi dayatmalariçin kul-
lanmaya kalkışmalannı 'ihanet' ola-
rak nitelendiriyor.
Genelkurmay Başkanı Orgenerai
Hüseyin Krvnkoğlu. göreve başlama-
smdan dolayı kendisine nezaket ziya-
retinde bulunmak için randevu isteyen
Ankara'daki yabancı ülke büyükelçi-
lerini yeni yeni kabul etmeye başladı.
Kıvnkoğlu, geçenlerde Iran'ın Tür-
kiye Büyükelçisi Muhammcd Lava-
sani ile karargâhındaki makamında te-
rör ve güvenlik konulannın agırlıklı
ele alındığı bir göriişme yaptı. Genel-
kurmay Başkanı Kıvnkoğlu Türki-
ye'nin NATO'da müttefiki olan ülke-
lerin büyükelçilerini kabulünde ise
Ankara'nın müttefiklerinin teröre
yaklaşımlanndan duyduğu "lazguıhk,
hsıyal ionkbğı ve ihaneti" dile getiri-
yor.
Kıvnkoğlu. büyükelçileri kabulün-
de, PKK'nin terörist faaliyetlerini de
uzun uzun anlatıyor.
Pek çok Batıh ülke diplomatı, ge-
rek askerler gerekse hükümetin Ba-
tı'nın Öcalan konusundaki tutumuna
yönelik sitem ve hatta ihanetle suçlan-
ma boyutuna varan kızgınlıklannı kıs-
men anladıklannı kabul ederken Gü-
neydoğu sorununun çözümünde An-
kara'yı "anlamakta" güçlük çektilde-
rini savlıyorlar.
Batıh büyükelçiler, Öcalan"ın Tür-
kiye'ye saldınlar için lojistik destek
aldığı Suriye'den çıkanlmış olmasını
Ankara'nın diplomatik başansı ola-
rak görüyorlar. Ancak büyükelçilere
göre Öcalan'm Suriye'den çıkanlmış
olması Türkiye'nin Güneydoğu soru-
nuna kalıcı çözüm bulması için de
önemli bir firsat. Ancak diplomatlar
bu firsatın Ankara tarafından henüz
kullanılmadığına işaret ederek "Biz
bunu anlanıakta güçlük çekiyoruz"
diyorlar.
Diplomatlar, Güneydoğu için çö-
zümün kendileri açısından ne oldu-
ğunu telaffuz etmek istemiyorlar. An-
cak Avrupa Biriiği (AB), son rapo-
runda ve Öcalan'm ttarya'da bannma-
sının sağlanmasında yaşanan geliş
melerde olduğu gibi Güneydoğu'dak
Kürt sorununa uluslararası boyut ka
zandırmak istiyor.
Öcalan'm Suriye'den çıkanlmış ol
ması kimi yabancı diplomatlara gön
Güneydoğu'daki olağanüsrü hal du-
rumunun kaldınlması için de önemlı
bir firsat.
TSK, olaganüstü hal durumunun
tamamen kaldınlması girişimlerini
yaklaşık 2 yıl önce başlatmıştı. Ancak
artan terör hareketleri, NATO savaş
konseptine uygun olarak yapılan, kü-
çük ve esnekliği olan güç yapılanma-
sının Güneydoğu'da uygulanmasını
zorlaştırdı. TSK, Güneydoğu'da sıru-
ra kaydırması gereken çok fazla
sayıda birliğe ihtiyaç duyuyor.
Kurtköy'de aracı bariyere çarpan Kanal 9 muhabiri ağır yaralandı
Yûmaz'uıkonwyundakomİstanbulHaberServisi -Başbakan
Mesut Yılmaz hükümetin eğitim
meselesını birinci sıraya aldığını be-
lirterek "Eğitim meseksini çözeme-
yen bir Türkiye'nin 21. vüz>Tİdaki
iddialarını gerçekieştirmesi miim-
kiin degüdir" dedi. İstanbul 'da okul
açan ve hastanelerde incelemelerde
bulunan Başbakan Yılmaz'ın kon-
voyunda meydana gelen kazada. Ka-
nal 9 aracında bulunaniardan biri
ağır üç kişf yaralandı. Başbakan Me-
sut Yılmaz'ın öğleden sonra gittiği
Taksim Hastanesi'ndeki hasta ya-
kınlan da ziyaret nedenıyle amelı-
yatlann yapılmadığını belirttiler.
Hasta yakınlan. -Basbakan'ın.siya-
si propaganda amaçli incelemelerini
amdivaüann yapılmadığı cuma. cu-
martesi ve pazar günleri gerçekleşti-
rebilecegini'' söyledıler.
Başbakan Mesut Yılmaz, îstan-
bul'daki programına Haydarpaşa
Numune Hastanesi Lütfiye Ertürk
Çocuk Kliniği, Arif Ertürk Acil Po-
liklmiği ile yanık servisinde incele-
melerde bulunarak başladı. Haydar-
paşa Numune Hastanesi Başhekimı
Operatör Dr. Faruk Cemşit'ten ser-
visler hakkında bilgi alan Ydmaz,
Lütfiye Ertürk Çocuk Kliniği 'nde,
bir ailenin yarundaçabşan ve hiç ço-
cuğu olmayan bir hayırsever bayan
tarafından yaptınlan odayı ziyaret
etti.
Başbakan Yılmaz, daha sonra îs-
lam Kalkınma Bankası 'nca hibe edi-
len parayla Pendik Yenişehir Mahal-
lesi'ndeki göçmen konutlan içen-
sinde yaptınlan "75. Yıl Mesut Yıl-
maz uköğretiın Okultı"nu hizmete
açtı. 55. hükümet olarak 17 aylık ic-
raatlan döneminde Türkiye'ye ka-
zandınlan hizmetlerin en önemlisi
ve anlamlısının 8 yıllık eğitim refor-
mu olduğunu vurgulayan Yılmaz
şöyle devam etti:
"Hükümetimizin eğitim meselesi-
ni Tûrkhe'nin bütün meseleleri ara-
sında birinci sıra>a koymasının nede-
ni, eğitim olmadan. eğitim meseiesi-
ni halletmeden, diğer hiçbir mesek-
Yılmaz, hükümetin eğitim meselesini birinci sıra\a aldığını beürterek "Eğitim meselesini çözemeyen bir
Türkive
<
nm21.>Tmi)dakJiddialannıgcrçekJesrirmesimümkünde^ildir'*dedi(Fotoğraflar: HATICE TUNCER)
yi haUedemeyecegimizi bilmemizdir.
Eğitim, Türkiye'nin geleceği demek-
tir. Eğitim meselesini çözemeyen bir
Türkiye'nin. 21. yüzyıldaki iddiala-
nnı gerçekleştinnesi mümkün değil-
dir."
Başbakan daha sonra Kurtköy'de
çalışmalan sürmekte olan havaalanı
inşaatı hakkında bilgi aldı.
Bu arada Başbakan Mesut Yıl-
maz'ı izleyen Kanal 9'a aıt 34 UF
5589 plakalı aracın Kurtköy gişele-
nne geldıği sırada aşın hızdan dola-
yı vırajı alamayarak bariyerlere
çarpması sonucu. Kanal 9 muhabiri
Seken Yoku (21) ağır, şoför Ufuk
Almaz ve kameraman Osman Sö-
wertsen hafif şekilde yaralandı. Kar-
tal Eğitim ve Araştırma Hastane-
si'ne kaldmlan yaralılardan Selcen
Yolcu'nun durumunun crddi oldu-
ğu, diğer iki yarahnın ise ayakta te-
Kartal Eğitim \e .Araşhrma Hastanesi'ne kaldınlan Kanal 9 muhabiri Sel-
cen Nolcu'nun durumunun ciddi olduğu bildirildi. Basbakan'ın öğleden son-
ra gittigi Taksim Hastanesi'nde, ziyaret nedeniyle ameli>adar yapüamadı.
davı edildiği belirtildi. Daha sonra
Hürriyet gazetesine giderek gazete
yöneticileriyle bir süre görüşen Yıl-
maz'ı gazete çıkışında bekleyen ga-
zeteciler, konvoyunun çok hizlı git-
mesi nedeniyle alkışlarla protesto et-
tiler. Başbakan da bunun üzerine,
gerekenı yapacağını söyledi.
Ameliyatlar yapılamadı
Yılmaz, buradan Taksim Hasta-
nesi'ne giderek çeşitli hizmetbirim-
lerini açtı ve incelemelerde bulundu.
Hükümetinin sağlık sorunlanna ge-
reken önemi veremediğini belirten
Yılmaz, iktidarolmalan durumunda
çok daha iyi sağlık hizmeti verecek-
lerini savundu.
Taksim Hastanesi'ndeki hasta ya-
kınlan, Yılmaz'ın gelişi nedeniyle
hastanede hiçbir ameliyatın yapıl-
madığını belirtirken Yılmaz'ın zi-
yareti sırasında acil servis asansör-
lerinin bile çalıştınhnadığına dikkat
çektiler.
Hasta yakınlan, "Başbakanınnz,
ameliyadannyapılmadığı gun gerek-
li incelemeleri yapabilirdi. Bizim ya-
kınlanmızın hayaü sözkonusu. Siya-
si amaçli incelemeler insan bayanna
tercih edilmemeü" dediier.
Başbakan Yılmaz, progranu sıra-
sında yaralı gazetecilerin durumu
hakkında telefonla bilgi alırken Sağ-
lık Bakanı Halil tbrahim Özsoy da
yaralı gazetecileri hastanede ziyaret
ederek geçmiş olsun dileğinde
bulundu.
Tarikatlar, erken seçimin kendileri için bir nimet olduğu görüşündeler
6
Seçime giderken üzerimize gelmezler'
AIVKARA (Cumhuriyet Büro-
su) - Istihbarat birimleri. bazı tari-
katlann yaptıklan toplantılarda,
"erken seçimin kendileri için bir ni-
met olduğu"nu değerlendirdikkri-
ni belirledi.
lstihbarat birimlerince belirle-
nen ve Başbakanlık Takip Ku-
rul'una da ulaşrınlan bilgilere gö-
re bazı tarikatlar ağustos ve eylül
aylannda yaptıklan toplantılarda
"hiçbir hükümetin seçün kararı
ahnmışken üzerlerine gehnesinin
mümkün ohnadıg)*' görüşüne var-
dılar. Seçim karannın kendileri için
bir nimet olduğuna dikkat çeken
tarikatlann, "hükümete, irticanuı
üzerine gittiği takdirde, seçimde
bunun bedeUni agır ödeyeceği me-
sajuun verilmesinin kendileri için
yararb olacağL, Meclis'te de kendi-
İerinden olan milientkiücri aract-
lığıyla benzer propagandanın ya-
pıhnasım ve böylece hem iktidar
hem de muhalefet partilerini etki-
lemeyi" düşündüklerinin belirlen-
diği bildirildi.
Raporda, üniversiteler ve imam-
hatiplerdeki türban yasağını pro-
testo gösterilerinin istanbul ve dı-
şında da sürdüriilmesi karannı alan
tarikatlann, "bu şeldlde kamuojTj-
na, 'devletin dinsiz olduğu' mesa-
jını vererek namazmda niyazında
olup, siyasal tslam faalivetlerineka-
nşmayan büyük çoğunluğu kendi
irticai faaliyederine dahil etmeyi
planladıklaruun" anlaşıldığı vur-
gulandı. Istihbarat raporlannda şu
bilgilere yer verildi:
"Tarikatlann; deraek, vakıf,
yurt, okul, dershane, sermaye ve fî-
nans sahalannda yaptıklan faali-
yetierin engellenmemesi için türban
yasağına duyulan tepkilerin gün-
demden düşürülmemesini. böylece
kamuoyuna 'mazlum' olduklan
mesajuun verilmesinin gerektiği
'mazlum' rolünü iyi oynayabildik-
leri ve samimi Müslümanlan kan-
dırabildikleri takdirde, bu kitleden
kendilerinegeniş kaohmlann olabi-
lccegini düşünmektedirler. Aynca,
kendileriyle yapılan mücadeleye 1-
2 yıl daha dayanabfldüderi takdir-
de, Türkiye'nin artan sosyal, siya-
sal,ekonomikvedışsorunlan nede-
ni>1e devletin artık kendileriyle uğ-
raşacak halde ohnayacağuu değer-
lendirdjkleri anlaştlmışür."
lstihbarat birimleri tarafından
yapılan değerlendirmelerde, irticai
unsurlann çok akıllı bir taktik izle-
yerek kamuoyunu yanlanna çek-
meye çalıştıklan viirgulandı.
lstihbarat raporlannda, "Bazı
özeltelevizyonlarda da türbanh öğ-
rencilerin yoğun bh- biçimde gün-
deme getinlmesinin, bu çevrelerin
amaçlan için kuUandıkları yeni bir
taktik olduğu belirtilmektedir"
denildi.
Devlet Tiyatrolarrnda ilk kez
Nâznn'm
'Yolcu'sunu
Diyarbakır'da
gördüler
SERDARK1ZIK
İZMİR-Perdeaçıldı,
oyunbaşladı. 1920'lerin
Türkiye'sinde manzara
şöyle:
Emperyalist işgalin
kan ve barut fıçısına
döndürdüğü ülkede kö-
şeye sıkışan insanlar.
Doğuda yaşamla bağ-
lantısı kesilmiş, karlar
altında küçük bir tren is-
tasyonu. Burada yaşa-
yan. artık "çakallaşmjş".
birbirlerine muhtaç ve
nefret dolu, tek dertleri o
kar çölünden kaçmak
olan üç kişi...
Bunlardan birisi, Ye-
men'de tek gözünü yitir-
miş, savaş boyunca kü-
pünü dolduramadı'ğın-
dan yılana ve yangına
benzettiği kansı tarafın-
dan aşağılanan istasyon
şefi.
Diğeri, aldatan, rren-
lerden atılanlan, yedek
lambalan, depodaki
gazyağını, kısaca her şe-
yi gizlice çeteye, yani
bakkal Mehmet'e satıp,
başka diyarlara kaçmak
isteyen istasyon şefinin
kansı. Hırslı, para tutku-
nu, çıkarcı, taktikçi, ko-
casıyla makasçıyı birbir-
lerine karşı kullanan bir
kadın o.
Üçüncüsü, daha iyi bir
dünyayı hayal etse de,
bir yıldır kaldığı istas-
yonda bütün değerlerini
ve düşlerini yitiren ma-
kasçı.
Kadına tutkusundan
ötürü, kıyıda demirli bir
geminin çarkçısına ben-
zetiyor kendini. Ve bu
üçlü neredeyse birbirle-
rini öldürecekken atıyla
gelen bir yolcu...
Nâzım'ın "Yolcu"su
kurtuluş için savaşan.
yaralı bir Kuvayı Milli-
yeci, memleket sevdalı-
sı.
Hesaplaşma
dönemi
Yolcunun gelişiyle
birlikte her şey değişme-
ye başhyor. istasyon şe-
fi, kansı ve makasçı kan
ve barut fiçısının içinde
olduklannı anlıyorlar.
Tek başına kurtuluş ol-
madığım da. Hayatı tü-
ketirken var oluşlanm
salt kendi beniiklerine
dayandırmalannın ya-
mlgı olduğunu fark edi-
yorlar.
Toplumsallaşıyorlar
adım adım. Sonra karan-
lıktan, çeteden gelen fa-
ili meçhul bir kurşun is-
tasyon şefinin canını alı-
yor. Yeniden bir iç he-
saplaşma dönemi başlı-
yor.
Yolcunun asıl derdi,
savaş artıklanyla besle-
nen bakkal Mehmet. Is-
tasyondan aynlıyor ve
çetenin peşine düşüyor.
Yolcunun gelişi de iz bı-
rakıyor, gidişi de. Perde
kapanıyor, oyun bitiyor,
Diyarbakırlı ayakta...
Diyarbakır'da Yol-
cu'yla birlikte Nâzım
rüzgân esmeye başladı.
Üstelik devlet eliyle.
Devlet Tiyatrolan ilk
kez, Nâzım'ın bir oyu-
nunu sahneledi. Bu ilki.
yönetmen Gürol Tom-
bul goze aldı.
Değerlendirmeler,
tepkiler salt bir tiyatro
oyununun sahnelenme-
siyle çerçevelenmedı el-
bet. Tombul bunu baştan
biliyordu. Diyarbakır se-
çimi de bu yüzdendi za-
ten. Yine de bazı belir-
sizlikler vardı. Devlet
Tiyatrosu, Nâzım ve o-
nun "Yolcu"su, çeteler,
daha da önemlisi
1920'lerdeki koşullarla
bugünün arasına kuru-
lan köprü nasıl algılana-
cak ve ne tür tepkiler
oluşacaktı?
Tombul ilk olarak Nâ-
zım'ın "iyi şair, vasat
oyun yazan" ımajının
yıkıldığını vurguluyor.
"Görüldü ki Nâzım 3. s>-
nıf bh- tiyatro yazan de-
ğildir. Bugüne değhi salt
ideolojisiyle öne çıkarı-
lan Nâzım, varattıgı in-
san tiplemeleriyle, gün-
lük hayata tuttuğu ayna-
da yansıttığı gibi her şey-
den önce insanla Ugüi ol-
duğunu gösterdi. Aynı
zamanda ideolojiyle ya-
şamı büyük bir dengede
ördiştürdüğünü de ser-
güedi" diyor.
Çünkü Tombul, Nâ-
zım'ı "slogancı" değil,
seyircinin anlayışına gü-
venen birisi olarak yan-
sıtıyor.
Tombul, izleyiciler-
den aldığı, kendisine
ulaşan değerlendırmele-
ri heyecanla yansıtıyor:
"Özellikle şunu üetti-
ler bana. Çok estetik,
plastik insan sıcaklığı
oluştu sahnede. tkinci
olarak Nâzımın.Musta-
fa Kemal'den aldığı ulus-
çuluk anlayışıyla ilgili de-
ğerlendirmeler öne çık-
ÛL Bu sağhkh ulusçulu-
ğun, kalın milliyetçilik-
ten farkı anlaşıldı. Bu
durum, 1920'leıie bu-
günler arasında köprü
oluşturdu. Daha sonra
Nâznn'm bu oyunda yer-
d^i, 'kahrolsun şark zih-
niyeti' diyen İstanbul ay-
dınının açmazı oldukça
iyi algılandı sanırım.
Sonra, o dönemin çetele-
riyle örtüşen bugünün
çeteleri daha da belirgin-
leşti. Bugünün seyircisiy-
le Nânm'ın sözleri ara-
smda direkt bir yiizieş-
me oluştu. O zaman da
oyun melodramdan çık-
tı ve seyirci Nâzun'ın
dünya görüşüyle yakuı-
laşu!»"
Sonuç olarak Diyar-
bakır'da tarih önünde es-
kimemiş bir oyun, "Hâ-
lâ güzel bh* hayaün yol-
culan olmak istey enlere.
dönüp o hayata bakma
ve anlama gereğini du-
yumsattı". Yolcu'nun
ise ne yaptığı bilinmiyor.
Bakkal Mehmet'i buldu
mu, yoksa hâlâ izıni mi
anyor? Ama kesın, Yol-
cu serüvenini sürdürü-
yor. Geçen hafta Anka-
ra'daydı, şimdi yeniden
Diyarbakır'da ve sonra
Gaziantep'te...
Yolcu, belki de Ana-
dolu'nun her bir yerin-
de...