Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 15ARALIK1998SAL
14 KULTUR
SAHNEDEN AYŞEGÜL YÜKSEL
Usta îşi bir yapım: Mutlu SonAnkara Devlet Tiyatrosu'nun ilk tur
oyunlan arasında yer alan 'Mutlu Son',
yönetmen ve çevirmen Yücel Erten'in
imzasını taşıyor. 'Mutlu Son'. yapıtlan-
nı Dorothy Lane takma adıyla sunan Eli-
sabeth Hauptmann'ın tnetnine Bertolt
Brecht'in yazdıgı şarkı sözleri ve Kurt We-
ill'in müziğiyle oluşan bir ortak çalışma
ürünü. Gûl Emre'nin çevTe ve giysi tasa-
nmıyla sunulan yapımın dans düzeni Sa-
lima Sökmen tarafından kotanlmış. Çiğ-
dem Erken'üı yönetiminde. canlı müzik-
le sunuluyor.
îçeriği ve biçimıyle pek 'tipik' denile-
meyecek bir Brecht tıyatrosu örneği var
karşımızda. "Mutlu Son" ne Brecht'in
tek perdelik "öğretici ovun"larına (lehrs-
tück), ne de "Sezuan'uı lyi insanı", "Ga-
Ble","CesaretAna", *Kafkas Tebeşjr Da-
iresi" gibi Brechtçe "diyalektik" tiyatro
başyapıtlanna benziyor. 1929'da sahne-
ye çıkanlan yapıt, bıryanıyla 1928'de
gündeme gelen ünlü "Üç KuruşlukOpe-
ra" miizikalinden. öte yanıyla aynı yıllar-
da yazılan "Mezbahalann Johanna'a"
pyunundan yansımalar ıçeriyor. Brecht'in
iki "Mahaggom" operası arasına yer-
leştirilmiş, kimi kaynaklaragöre Brecht'in
-şarkı sözü yazarlığı dışında- üstlenme-
diği, kimi kaynakJarda ıse Brecht'in oyun-
lan arasında yer almayan bir çalışma.
Elisabeth Hauptmann'la, birçok oyunu-
• nun metnini oluşrururken yakın îşbirliği
yaptığı bilinen Brecht'in kırkı aşkın sah-
ne yapıtınm sunduğu çeşitlilik göz önü-
ne alınırsa, "Mutlu Son"un böylesine
"a>Ti" tutulmuş olması olsa olsa bir "cen-
tümenlik göstergesi* sayılabilir. İlk kez
Brecht'in sahneledıği ve Brecht tiyatro-
sunun o dönemdeki vazgeçilmez ekibini
oluşturan besteci Kurt Weill ve çevre ta-
sanmcısı Caspar Neher'in birinci elden
katkıda bulunduğu "Mutlu Son" yine de
pek çok özelliğiyle Brechtçe bir "seyir-
Kk" anlayışının ürünü.
"Mutlu Son" her şeyden önce 1920 'le-
rin Hollyvvood sınemasının bir parodisi
olarak oluşturulmuş. Orta smıf ahlak an-
layışı içinde vazgeçilmez bir yeri olan ve
melodram türünün tüm varlığını dayan-
dırdığı "erdemin ödüUendirilmesi" ileti-
sini gırgıra alan bir oyun.
Elisabeth Hauptmann'ın diyaloglan,
Hollyvvood müzikallerinin, iki şarkı ara-
sındaki boşluğu dolduran kof öyküsünü
ve komik/romantik duyarhğını yansıtacak
bir biçemde yanlmış. Once çatışmayla baş-
layan **aşköyküsü"nü ve olaylann iki sa-
at içinde "muthı soıTa ulaşacak olan gev-
şekçe gelışimıni dıle getiren diyaloglar
bunlar. Sanki söz gelimi Doris Day ve Ja-
mes Cagney için yazılmış bir Hollywood
senaryosu var karşımızda. Ancak Holly-
vvood senaryolannın. kof öyküye drama-
tik ve psıkolojik derinlık katması ve se-
yircıyi duygusal bir özdeşleşmeye sürük-
lemesi amaçlanan "cJddisahneler"i atlan-
dığı içın, öykü tüm ınanılmazhğının çı-
nlçıplaklığı içinde gözlerönüne serilive-
riyor. Parodi böyle biçımleniyor.
1920'ler Şikagosu'ndayız. Vahşi kapi-
talizmin henüz dişlerinı göstermediği,
ama kendisi de bir şırket gibi çalışmaya
başlayan cumhuriyetçi iktidarın iş çevre-
Jerini kollama politikasına yoğunluk ka-
zandırdığı, alkollü içkilerin yapımmın ve
satımının yasaklanmasıyla kaçakçılık ve
örgütlü suç olgusunun uç boyutlara ulaş-
tığı, çeşitlı boylarda gangster çetelerinin
ortalığı kasıp kavurduğu bir toplumsai
dönemın Şikagosu... (Aynı zamanda "caz
rtlgınhgı^nm nefis rüzgânnda salınan -Kurt
Weill'ın besteleri ıçin biçilmiş kaftan-
Amerika'nın tam göbeğindeyiz.)
Hauptmann'ın metnı ve Brecht'in şar-
kı sözleri, ABD tarihinin özgül aynntıla-
rına pek de takılmadan, bankalar düzeyin-
de yapılan büyük soygunla küçük gangs-
terlerin yaptığı banka soygunlan arasın-
da birkoşutluk gözetiyor ve küçük gangs-
terleri ıronik bir yaklaşımla bağışlıyor.
Kader, erdemden nasibini almamış,
acımasız bir küçük çaplı gangsterle, Ame-
rikan toplumunun, "insanlan 'doğru yol'a
döndürme" yolunda *bayırsever"leri ha-
rekete geçiren ünlü kurumu Salvation
Army'de (Kutsal Ordu) teğmen olarak
görev yapan, kimsesiz, ama erdemli ve ki-
şilikli bir genç kızı bulusturuyor. Hem de
"iyfliğin'' tüm "kötülükler"e üstün geldi-
ği Noel arifesinde... Cstelik bir banka
soygununun düzenlendifi sırada...
Gerisini seyreyleyin. Altı şarkı arasın-
da yer alan gevşekolaylardizisi içinde "er-
don", çepeçevre sardığı kötülüğe gecit ver-
meyecek, olaylan "damdan düşme'' dö-
nüşümlerle tersine çeviren bir dolu "hoş
rastiantT sonucunda, seyirciye "Sakuı
bu olan bitene inanmayuı" dercesine,
kimsenin incinmediğı, işlerin bütünüyle
yoluna girdıği, Noel huzuruyla taçlanan
bir "mutiu son"a ulaşılacaktır.
Hauptmann'ın metninin temel kıvrak-
lığı gangster çetesiyle Kutsal Ordu ara-
sındaki çehşkıden çok, komik benzerlık-
leri vurgulamasıyla ortaya çıkar. Kutsal
Ordu'nun "iyilik" görüntüsünün gensin-
deki "acımasızlık", gangsterlerin "acı-
masız" görüntüsü altındaki "pişmankk"
ve "yufka yüreklilik" olgulanyla komik
biçimde karşılaştınlır. Dahası her ıki ku-
rum da insanoğlunun "yûkselme" tutku-
sal Ordu subayı genç kızm deneyiminden
yolaçıktığı söylenebilir. Bağlı olduğu ku-
rumun üstlendiği "iyilik'' eyleminin, ka-
pıtalist babasının "kötülük" eylemini
maskeleme ışlevıni yerine getirmekten
öteye gıdemedığinin bilincine vararak
düş kınklığı yaşayan Binbaşı Barbara gi-
bi, aynı ordunun subayı olan Mezbahala-
nn Johanna'sı da vahşetin "iyiJik"le ye-
nilemeyeceğını anlar. Brecht, daha son-
ra yazacagı dört basyapıtmda, orta sınıf
ahlak anlayışının temel çıkış noktası olan
"erdem" (en başta da "lyiHk") anlayışı-
nı, tıpkı Bemard Shaw gibi ironik bir yak-
laşımla sorgulayacaktır.
Brecht, "Mutiu Son"da biraz "eğlen-
cetik" bir düzlemde irdelenen "erdem"
oigusunu, daha sonra, olgunluk dönemi-
nin diyalektik tiyatrosunun temel ironi
ma" noktasına ulaştırmıyorbizi kuşku-
suz. Ama Hauptmann-Brecht-Weill iş-
birliğinin ürünü yine de hoş ve boş Holly-
wood masallannı "kaH"yarak, gerçek
dünyada "şans" yoluyla "kazan"amaya-
cağımızı dıle getiriyor. Bir başka deyiş-
le, oyunda sergilenenin tam tersini söy-
lüyor.
Yücel Erten, "Mutiu Son"u öncelikle
toplumumuzda kara para aklama eylemi-
nin, banka-mafya ilişkilerinin su yüzüne
çıkmasıyla oluşan güncelliğini göz önü-
ne alarak, sonra da teatral çekiciligine
kapılarak seçmiş ve sahneye çıkarmış.
Sonuç olarak da seyirciye 1998-99 tiyat-
ro döneminin en önemli devlet tiyatrola-
n yapımlanndan bırini armağan etmiş.
Sahneye yerleştirilmiş canlı orkestra-
nın oyunun vazgeçilmez bir parçası ola-
tçeriği ve biçinıiyle pek 'ripik'
denilemeyecek bir Brecht tiyatrosu
örneği var karşımızda. "Mutlu
Son" ne Brecht'in tek perdelik
"öğretici oyun"lanna ne de
"Sezuan'ın lyi insanı", "Galile",
"Cesaret Ana", "Kafkas Tebeşir
Dairesi" gibi Brechtçe
"diyalektik" tiyatro başyapıtlanna
benziyor.Yapıt, bir yanıyla ünlü
"Üç Kuruşluk Opera"
müzikalinden, öte yanıyla
"Mezbahalann Johanna'sı"
oyunundan yansımalar içeriyor.
Yücel Erten, "Mutlu Son"u
öncelikle toplumumuzda kara para
akJama eyleminin, banka-mafya
ilişkilerinin su yüzüne çıkmasıyla
oluşan güncelliğini göz önüne
alarak, sonra da teatral çekiciligine
kapılarak seçmiş ve sahneye
çıkarmış.
sunun rutsağıdır.
Ünlü Ingiliz yazar George Bemard
Shaw, yüzyılın başmda yazdığı dramatik
biçemdeki oyunlann pek çoğunda. top-
lumsai ve ekonomik adaletsizh'ğin egemen
olduğu birtoplumda, insanın teme! erdem-
lerinden biri sayılan "iyffik" olgusunun bir
küçük burjuva "aldanı^" olmaktan öte-
ye gıdemeyeceğini, böyle bir toplumda
"karuı doyurma güdüsü"nün "erdemli
ofananın" önüne çıkacağını \Tirgu)amış-
tı.
Shaw'un Marksist dünya görüşü doğ-
rultusundabiçimlendirdiği ironı vepara-
doks yüklü oyunlannın etki alanına -bel-
ki de Hauptmann yoluyla- gıren Brecht'in.
"Mutiu Son" \e "Mezbahalann Johan-
na'sı" oyunlannda, Shavv'un "Binbaşı
Barbara" başlıklı ünlü oyunundaki Kut-
ve paradoks dizgesine oturtarak, yoz top-
lumda "erdem'"in "za>ıflık" anlamına
geldiğıni dile getirmiş, ekonomik adale-
tin olmadığı toplumlarda "önce ekmek,
sonra ahlak" düşüncesinin yadsınmaz bir
geçerliliği olduğunu göstermiştir. Yüzyı-
lın başında Shaw'un "gerçekçi" anlatım
içinde, ortasında da Brecht'in diyalektik
tiyatro anlayışıyla dile getirdiği, çoğun-
luğu öfkelendiren bu "aykmdüşünce*le-
rin. ikibinli yıllara, toplumsai ve ekono-
mik adalet adına hiçbir şeyi değiştireme-
den, dünyaca eskilerin deyişiyle "cûmbûr
cemaat" taşındığımız şu sıralarda, "ger-
çeğin ta kendisi" olarak ortaya çıktığını
anlamamakta direnen çok az kişi kalmış
olmalı...
"Mutiu Son". Brecht'in olgunluk dö-
nemı yapıtlannda varacağımız "sorgula-
rak işlev taşıması. başlı başına bir tat su-
nuyor. Kurt Weill'in bestesıni canlı mü-
zık yoluyla sahneye taşıma gücü artık
yalnızca devlet tiyatrolannın ödeneğiyle
sağlanabiliyor. Bu nedenle "Mutiu Son"u
izleme fırsatını kaçırmamak gerekli.
Dahası, Erten "şaka" yanı ağır basan
oyunu sahnelerken sahne olayına, sürek-
li olarak Brecht tiyatrosuyla şakalaşarak
bir dolu görsel-işitsel zenginlik kazandı-
nyor. 0>Tinun "oyunsu"luğunu katmer-
lendiriyor. Sahnelemede. metinde var
olanlar yanında. inanılmaz hoşlukta ay-
nntılargözetmiş. Oyunun açılış şarkısın-
da, koreografik düzen içinde bir gangs-
terle, bir genç kız çarpışıyor söz gelimi.
Kızın dua kitabı, gangsterin tabancası ye-
re düşüyor. tkisi de eğiliyorlar. Kız ta-
bancayı, oğlan dua kitabını yere eğilip
alırken bakışıyorlar. Sonra "baktşa bakı-
şa" ellerindeki nesneleri birbirlerine uza-
tıyorlar. Tıpkı reklamlardaki gibi.. daha
biz ne olduğumuzu anlamadan ateş ba-
cayı sarmıştır...
Gül Emre'nin kolayca kayar, yan say-
dam temel fon perdesi önünde yarattığı
üç ayn kapalı mekânda, gerek oyuncula-
nn yerleştirilişi, gerek her bir oyuncuya
sağlanan hareket özellikleri bağlamında
baştan sona görsel estetiği gözeten bir
çalışma gerçekleştiriyor Erten. Oyun, di-
yaloglan, toplu ya da ikili sahneleri, dans-
lan ve şarkılanyla bu görsel estetik için-
de, hiçbir boşluğa düşmeden, hiçbir en-
gele takılmadan, iki buçuk saat boyunca
kayıp gidiyor. Erten, usta yönetmen nite-
liklerini cömertçe sergiliyor ve Türk ti-
yatrosunun bu alandaki "en iyi"leri ara-
sında olduğunu, dahası "basa güreştiğn
ni" bir kez daha kanıthyor.
Yücel Erten, oyuncularla yaptığı çok
aynntılı çahşmayı toplu oyunculuk anla-
yışıyla bütünleştirerek, Devlet Tiyatro-
lan sanatçılannın yeteneklerini, dene-
yimlerini ve aldıklan oyunculuk eğitimi-
ni mutlu bir bireşimle değerlendirmele-
rini sağhyor. Oyuncu seçimi son derece
yerinde. Erten, seçtiği oyunculann gizil-
gücünü ortaya çıkarmada bir sihirbaz-
mışcasınahünerli...
Bugüne dek çoğunlukia dramatik yo-
ğunluğu olan başrollerde sivrilerek, mes-
leğinin olgunluk dönemine ulaşan Çetin
Tekindor'u gangster Bill Cracker'de iz-
lediğimizde, sanatçmm, alışılagelmiş
"tara"ının dışında bir rolde de nasıl vu-
rucu bir oyunculuk sergilediğine tanık
oluyoruz. Tekındor, yepyenı bir oyuncu
kişiliği içinde olmasına karşın, yeteneği-
ni -çoğu yorumunda olduğu gibi- yine
donikta rutarak, tadına doyum olmaz bir
seyirlik sunuyor.
Işıl Kasapoğhı'nun sahneledıği "Oni-
kinciGece"yle çıkış yapan, Mehmet Ulu-
soy'un sahneye çıkardığı "Simyacr ile
o>Tinculuğunu pekiştıren Tülay GünaJ Çi-
menser, "Mutiu Son"un pnma donnası ola-
rak yıldızlığa yükseliyor. Ünlüyönetmen-
lerle çalışabilmiş olma şansıru alabildiği-
ne deferlendiren Çimenser, uğraşırîa yü-
rekten sanlan, öğrenme sürecini bıkma-
dan usanmadan sûrdüren, sesini ve bede-
nini disiplin içinde tutmayı bilen, yetenek-
li, dahası akıllı birsanatçı. *MuthıSoo''un
dınamosu olma görevinı soluklubiroyun-
culukla sürdürüyor. Bir an teklese oyun
düşebilir. Teklemiyor... Tann vergisi ku-
lağını ve sesini geliştirmede sürekli ola-
rak çalışması gerekli. Orta yaşa ulaşaca-
ğı günleri düşünerek.
Alpav tzbırak onlarca yılın deneyimi-
ni pınl punl bir Brechtçe güldürü oyun-
culuğuyla parlatıyor. Müthiş tat veren,
kişilikli, alabildiğine sevimli bir yorum
sunuyor. ilk yapımda VVeill'in eşi ve Brecht
tiyatrosunun ünlü oyuncusu Heiena We-
iğd'ın yorumladığı "şePte, tepeden tır-
nağa sahnedeki olayın esprisine bürünen
Tülay Bursa'nın keyifli yorumunu izli-
yoruz. Devlet Tiyatrolan'nın "ebediOdz-
leri" Tütay ve Sunay Artuk, yıllar sonra
"erkek Udz" gangsterlerde kusursuz bir
yoruma ulaşıyorlar. Öteki rolleri ise genç
kuşaktan sanatçılar üstlenmişler. Gangs-
ter Johny'de İlham Yazar, müthiş kıvrak
bir yorumla, oyunculuk deneyiminin sağ-
ladığı noktanın ötesine geçiyor. Çete ele-
manlanndan Doktor Nakamura'da Ad-
nan Erbaş, vurucu şirinlikte bir Japon'a
dönüştürüvermiş kendini. Komiser'de
Cankut Ünal, Kutsal Ordu üyeleri Albay
Schrciner'de Hüseyin Soysalan, Mary'de
Zerrin Epikmen, Jane'de Hatice Ahan,
Gençler ve Hanibal Jackson'da Oktav
Dal,bireysel ve toplu oyunculuklanyla rol-
lerine başanlı birer imza atıyorlar. Ya-
pım, Suat Karausta, Büient Çiftçi, Nuri
Karadeniz,Banu Manioğlu, SongülÖden,
Ünal Şener, Murat KangaL Aziz Çağa-
tay, Murat Çelik ve Kerem Gökçer'in,
görsel ve işitsel düzeyde minik bireysel
katkılar yanında toplu oyunculuğa doğ-
rudan hizmet eden yorumlanyla başan-
ya ulaşıyor.
"Mutiu Son", çevre düzeninden giysi-
lere, dans düzeninden şarkılara. oyun-
culuktan müzik icrasma, her yönden kusur-
suza ulaşmayı hedefleyen, olanakların en
verimli biçimde değerlendırildiği bir çalış-
ma izlemiş olmanın mutluluğunu yaşat-
tı bana. "tyi ki tiyatro var* diyebilmenin
keyfıni...
Francis Bacon'ın çalışma taslaklan ortaya çıktı
Kültür Servisi - tngiltere'nin ün-
lü ressamı Francis Bacon'a ait 500
çalışma taslağı ve tablo, resmi yol-
larla restore edilerek sanatseverler-
le buluşfuruluyor.
6 yıl önce yasamını yitiren Bacon.
ölümünden kısa bir süre önce önem-
li çahşmalanna ait bu taslaklan sa-
dık yardımcısı, Barry Joule'a bı-
rakmış. Joule'ın kendısine ait özel
bir kasada sakladığı bu taslak ko-
leksiyonu, Bacon'ın vârislerince
gerçek olarak kabul edilse de bir-
çok koleksiyoncu ve sanat danış-
mam bu çalışmalann orijinalliğini
kabul etmiyor.
Lqndra'ran Tate gibi birçok önem-
li sanat galerisi de taslaklann ger-
çekliği konusundaki kuskular yüzün-
den bunlan sergileyecek ilk galeri
olma fikrini cazip bulmuyor. Bu
taslaklann orijinal olma ihtimalini
kabu! etmeyen ünlü sanat tarihçisi
David SyK«ster, galerilerin çekingen
davranmasında çok büyük paya sa-
hip. Geçengünlerde Ingiltere'nin ön-
de gelen dergilerinden Art Revi-
• Bacon'ın ölümünden kısa bir süre önce yardımcısı,
Barry Joule'e bıraktığı önemli çahşmalanna ait taslaklar
satışa sunulacak. Taslaklar Bacon'ın vârislerince gerçek
olarak kabul edilse de birçok koleksiyoncu ve sanat
danışmanı çalışmalann orijinalliğini kabul etmiyor.
ew'un taslaklann fotoğraflannı ya-
yımlaması üzerine eserlerin kulla-
nım hakkı tartışması da gündeme
geldi. Bacon'ın mirasıyla ilgili ça-
lışmalan yürüten avukatlar, bu tas-
laklann telif hakklnı almak üzere gi-
rişimde bulundular. Tabii öncelik-
le çizimlerin orijinallığinin resmi
kaynaklarca onaylanması gereki-
yor. Bacon'ın yardımcısı Joule, ün-
lü ressamın çahşmalanna ait daha
birçok taslak çizimlere sahip oldu-
ğunu, ancak tüm dünyanın nasıl ça-
lıştığını görmesini istemedigi için
bunlardan çoğunu Picasso gibi yok
ettiğini iddia etti.
Aslen Kanadalı olup Londra ve
Fransa'da yaşayan Joule, tüm kolek-
siyonu. Bacon'ın hayranlannca mü-
ze olarak oluş.turulması düşünülen
Kensingtonciaki stüdyo dairesine
bağışlamak istediğini belirtti.
Kesin olmamakla birlikte Ba-
con'ın taslaklannın tümüne 2 mil-
yon pound vermeye hazır koleksi-
yoncular olduğu söyleniyor. Ancak
Joule, bu eserlerden kazanç sağla-
mak istemediğini kesin olarak be-
lirtiyor: "Bu taslaklann günışığma
çıkrnalannı istenıemdeki tek ne-
den, Bacon'm çalışma tarzırun ve
eserlerinin alryapısuun hayranlan
taraflndan görülerek daha i>i tanın-
masmı veanlaşılınasau sağiamaktL"
Bacon'ın tek vârisi olan John Ed-
vvards, "Barr> Joule'ınelindeki tas-
laklan henüz görmemekle birlikte
onlann Francis Bacon'a ait olduk-
lannı kabul ed/\orunı ve bu bana oi-
dukça mantıklı geliyor. Ancak Jo-
ule'ın bu koJeksiyonu bu denli
benimseyerek kendisine mal etmejç
çaüşmasmı doğru buimuyorum."
diyerek taslaklann orijinalh'ğini ka-
bul ettiğini belirtti.
Art Revievv'un editörü DavidLee
de, bu taslaklann ortaya çıkmasmı
sanat dünyasmda çok önemli bir
keşif olarak değerlendirerek "Bu
taslaklann şu an kimeait olduğu bi-
zi ilgilendirmivor. ancak bunJann
yeterinceuzun bir süredir saklamnk-
lanru ve büyük ressamın çahşmala-
nyla ilgilcnen herkesi büjükrvecek
nitelikte olduklannı düşünüyoruz"
dedi.
Bu taslaklann oluşturduğu tar-
tışma, Bacon'ın tek vârisi olan Ed-
vvards ve şu an taslaklan elinde bu-
lunduran Joule arasında uzun süre-
cek bir davay la sonuçlanacağa ben-
ziyor.
Bu davada Edwards'ın hakkını,
müvekkillerinin arasında Paul
McCartney , Billy Joel ve Rosie
O'Donneü'ın da bulundugu John
Eastman adlı ünlü avukat savunacak.
YAZI ODASI
SELİM tLERİ
Mektup Aldım
'Mektup almak' doğru bir söyleyiş mi?
Mektubu kimden alırız?
Çocukluğumun, ilk gençliğimin postacıları gö-
zümün önünde: Günün belirii saatinde çıkagelir-
lerdi.
Bizimkiler bize mektup var mı diye merak eder-
ler, yazsa, açık pencereden uzanılır, 'Postacı! Bi-
ze varmı?' diye sorulurdu.
Bize kimden, kimlerden mektup gelirdi? Dayım
yurtdışındaysa, ondan, önceleri siyah-beyaz, sori-
raları renkli kartpostallar gelirdi.
Babama Kıbrıs'tan, kardeşlerinden, akrabala-
nndan mektup gelirdi.
Böyle mektuplar, haberler beklenirdi.
Telgraf daima korku vericiydi.
Bütün bunlar ne zaman eksildi, azaldı, bitti?
İlk gençliğimde, lise çağımda Fransa'dan mek-
tup arkadaşım oldu. Yaşıtım bir kız. Bir iki yıl mek-
tuplaştık. Birbirimize hediyeler gönderdik. Sonra
azaldı, seyrekleşti; bir gün de hiç yazışmaz olduk.
Şimdi nerede, hayatı nasıl, yaşıyor mu?
Stefan Zweig, 'mektup yazma sanatı 'ndan söz
açar. Bu sanat göçmeye yazgılıdır, Zvveig'e göre.
Yazarlann, sanat adamlannın mektupları günler,
aylar, yıllar sonra yayımlanır. Böyle mektup kitap-
lanm var. Alıp alıp okurum. Filan tarihte Gorki ne
yazmış, Çehov ne yazmış, Cahit Srtkı ne yaz-
mış...
Yenilerde Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın mektup-
ları yayımlandı (özgür Yayınlan). llginç, buruk gü-
lümseten, Hüseyin Rahmi'nin özel yaşamına açı-
lan mektuplar. Çoğunu Heybeliada'daki evinde
yazmış; Heybeli'den postalanmış bu mektuplar.
Otuzların Heybeliada'sı: Hüseyin Rahmi Bey
postaneye iniyor. Bir yaz günü. Krem rengi keten
takımlar giymiş. Ne güzel film sarınesi!
Bir dönem çok mektup yazdım. Ankara'ya, Iz-
mir'e, Bodrum'a. Kartlar gönderdim.
Galatasaray Postanesi, Teşvikiye Postanesi, Ka-
dıköy Postanesi.
Ama semtlerin küçümen postanelerini de bilirim.
Boğaziçi vapur isketeleri gibi onlarda da bir şilr giz-
lidir.
Telgraflarçektim, başsağlığı telgrafları, kutlama
telgraflan.
Yıllar var ki ne mektup yazıyorum, ne telgraf çe-
kiyorum.
Bununla birlikte bana yazılmış mektuplardan
derin sevinç duyuyorum. Zarfı açmak, mürekkep-
le yazılmış satırlan okumak, hepsi bende gençlik
günterini uyandınyor.
Oğuz Atay'ın eşsiz ve yürek yakıcı hikâyesi:
'Demiryolu Hikâyecileri-Bir Rüya':
"Ama gene de ona yazmak, hep onun için yaz-
mak, ona durmadan anlatmak, nerede olduğumu
bildirmek istiyonjm.
"Ben burdayım sevgili okuyucum, sen nerede-
sin acaba?"
Geçenlerde bir mektup aldım. Geçmiş günleri an-
latıyordu bu mektup. Bir hanımefendi, Halide
Edib'in MorSalkımlı Ev'\ri\ okumuş, kendi çocuk-
luğunun mor salkımlı evlerini anlatıyordu.
Oylesine yalın yazılmıştı ki, bahçe, havuz, sal-
kım, peyzaj; daha ustacası yazılamaz diye düşü-
nüyordunuz.
Böylece bütün bildiğim bahçeleri, havuzlan, sal-
kımlan, yaz akşamlannı, sonbahargünlerini düşün-
meye koyuldum. Tek tek saymak, sıraya koymak
istedim onlan.
Bir söz var mektupta: "Babasız ilk bayramdı".
Bütün bir roman bence.
Romanlar, öyküler değil, mektuplar yazılsa...
Mektuplar postalansa...
Yine postaneler, yine pullar, yine tartılar, yine si-
cimler, paket kâğıtları, postanenin büyük duvar
saati...
Takvimde tz Bırakan:
"Şairierin kurduklan birer okullan olsa kentlerin
I Şainerin düzenledikleri hayat alanlan" Turgay Fi-
şekçi, Sevgi Bağ/an, Adam Yayınevi, 1998.
'6. Uluslararası Radyo Oyunu
Yazarlanı Yarışmasr
• Kültür Servisi - BBC Vvbrld Service
tarafından düzenlenen 6. Uluslararası Radyo
Oyunu Yazarlan Yanşması, British Council'in
işbirliği ile gerçekleştirilecek. Son başvuru tarihi
15 Nisan olarak belirlenen yanşmaya katılma
koşullan şöyle: Oyun 60 dakikayı geçmemeli,
başlıca rollerin sayısı 6'dan fazla olmamalı, oyun
daha önceden yayımlanmamış olmalı, yarışma
Ingiltere dışında oturan herkese açık. oyunun
tamamı ya da tamamına yakını Ingilizce olmalı.
Birincilik ödülü kazanan oyun uygun görüldüğü
takdirde yayımlanacak.
brahim Yıldız Şiir Ödülü
• Kültür Servisi - tbrahim Yıldız anısına şiir
ödülü düzenleniyor. Seçici kurul Vedat Günyol,
Mehmet Başaran, Sami Karaören, Yetkin Aröz,
Ahmet Özer ve Tahsin Şentürk'ten oluşuyor.
Son katılma tarihi 13 Şubat 1999 olarak
belirlenen şiir ödülüne 01.01.1998-31.12.1998
tarihleri arasında çücan şiir kitaplan ya da yayına
hazır dosya ile aday olunabilir.
Ödüle aday olacak şairierin, açık adresi ve kısa
yaşamöyküsü ile birlikte kitaplannı 7 adet ya da 7
kopya yayına hazır dosya olarak Halil Nihat
Yıldız PK 10 Karabük adresine göndermeleri
gerekiyor. Ödül sonuçlan 15 Mart 1999'da
açıklanacak ve ödüller 3 Nisan Karabük'ün
Kurtuluşu kutlamalan çerçevesinde sahiplerine
verilecek.
Bas şarkıları
• Kültür Servisi - Büient Ortaçgil, Erkan Oğur
(gitar), Gürol Ağırbaş (bas), Cem Aksel (davul),
Hakan Beşer (vurmalı çalgılar) yann ve perşembe
günü saat 22.30'da Jazz Cafe'de konser verecek.
(Rezervasyon için: 245 05 16)
Satılan Mal Geri Alınmaz
• Kültür Servisi - Düş Oyunculan Topluluğu,
Eugen Ruge'un yazdığı ve Leyla Serdaroğlu'nun
Türkçeleştirdiği "Satılan Mal Geri Alınmaz" adh
oyunu nisan ayma dek her çarşamba saat 20.30'da
Hadi Çaman Yeditepe Oyunculan Sahnesi'nde
izleyicilerin beğenisine sunacak. Nefrin
Tokyay'ın yönettiği oyunda Elvan Boran, S. Bora
Seçİcin rol alıyor. Çağla Köseoğullan'nın kostüm
tasanmını gerçekleştirdiği oyunun yönetmen
yardımcılıgını Berk Ataman üstleniyor.