Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 7 KASIM 1998 CUMA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
Brian de Palma'nın son filmi, bekleneni veremeyen bir polisiye gerilim çeşitlemesi
Fırsatçı., rüşvetçi, kahraman polisGeneide hikâyelerini soluk kesici baş-
langıç bölümleriyle anlatmasını seven
yö<netmen Brian de Palma'nın, yine bin-
lerce seyircinin izlediği bir boks ma-
çıyla başlayıp suikasta uğrayan bir Ba-
kajnın öldüriilmesiyle sonuçlanan, 20
daükahk, steadicam-öznel kamera tek-
nigiyleçekilmiş, başanh, gerilimli, 'sı-
kı* birgirişyaptığı son filmi "SnakeEyes
- Vılan Gözter" film noir tarzı, klasik bir
katıl kim entrikası üstüne kurulmuş, hız-
lı, hareketlibirtempoylaçekilmiş,yük-
seK bütçeli, iddialı, polisiye bir esrar-ge-
nlim-heyecan çeşitlemesi.
Bir kiiçük adam Rick Santoro
Başrolde de Nicolas Cage var. Yanm
yiizyıl öncesinin kara fılmlerindeki par-
desülü, sigaralı o bildik dedektiflerden
çok farklı, casinolar- kumarhaneler di-
y a n Atlantic City'yi mesken turmuş,
renkli Havvaiyen gömleklerle parlak ku-
maştan, mat takım elbiseler içinde yav-
şak, yılışık, rûşvete açık, kumarcı, kü-
çük üçkâğıtçı, kirli polis kahramanımız
Rick Santoro'yu oynuyor. Ünlü yönet-
men amcasının adını reddedip son on yı-
la sığdırdığı "Raising Arizona", "Mo-
onstruck", "Wild at Heart" vb. gibi
Fılmleriyle seçkinleşen, "The Rock",
"Con Air", "Face/Off" vb. gibi tanta-
nah büyük srüdyo aksiyonlannda oy-
namaktan da çekinmeyen. 2 yıl önce
"Leaving Las Vegas"la Oscar ödülünü
de alan Nicolas Cage'in fazla zorlanma-
dan semparik kıldığı Rick, çok sevdiği
Atlantic City'yle özdeşleşmiş, firsatçı,
yozlaşmış bir polis. Hayartan istediğini
alamamış, cep telefonuyla habire hem
kansjnı hem de metresini idare eden, gö-
zü dısarda, aşk trafıği arapsaçı, kadın düş-
künü. çenesi kuvvetli, şamatacı bir kir-
li dedektif. Televizyona bir kez çıkarsa
ilerde belki Atlantic City'ye belediye
başkanı bile seçilebileceğinin hayaline
kapılmış bir küçük adam. Bir boks ma-
çında râstladığı eski arkadaşı Kevin
Dunne (Gary Sinise) Rick'in rezil haya-
tını başına kakar. Oysa Kevin artık do-
nanma mensubu, yüksek riitbeli birsu-
baydır ve maçı seyretmekte olan savun-
ma bakanının da korumasıdır.
Rick'in üstüne para yatırdığı şikeci
boksör (Stan Shavv) danışıklı bir dövü-
SnakeEyes/
Yönetmen: Brian de
Palma / Senaryo: David
Koepp / Kamera;
Stephen H. Burum /
Müzik: Ryuichi
Sakamoto / Oyuncular:
Nicolas Cage, Gary
Sinise, John Heard,
Carla Gugino, Stan
Shavv, Kevin Dunn,
Luis Guzman /1998
ABD (UIP)
şün sürdügü ringte yeri öperken san pe-
ruklu, siyah gözlüklü, esrarengiz bir
genç kadının henüz konuşup yanmdan
aynldığı bakanı hedef alan bir suikast
patlak verir havada uçuşan kurşun ses-
leriyle. Bir anda salon kanşır. ortalık
birbirine girer ve hiç de üstüne vazife
olmadığı halde ortaya atılır Rick, Baka-
nı öldüren teröristi anında vuran, aslın-
da çift taraflı oynayan arkadaşı Kevin'e
yardım etmek için nerdeyse çırpınır, so-
ruşturmayı üstlenir.
Bir bulmacanın parçalannı bir araya
getirircesine suikastın esrannı çözme-
ye sıvanan Rick'in sonunda ulaştıgı es-
rarengiz sanşın, gerçeğe erişmesini sağ-
layacaktır. Bu sahte sanşın, fiize üreti-
minin devam ettirileceğini önceden ran-
devulaştığı Bakana bildiren, kendi ha-
lindeki, sayı işlemcisi bir genç kadın
olan Julia Costello'dur (Caria Gugino).
Ve gerçek, Bakanın bizzat koruması ta-
rafindan politik bir komploya kurban
edildigidir. Savunma Bakanlığınca mas-
raftan kısmak için üretiminden vazge-
çilen Airguard füzelerine karşı olan Ba-
kana düzenlenen suikast, aslında fuze-
lerden yana çıkan bulunan birtakım 'do-
nanmacı şahinler'in eseridir. Donanma
subayı Kevin, bir milyon dolar rüşvet
önerdiği eski dosru Rick'i kullanmaya
kalkışmıştır, ancak sonunda feci bir da-
yak da yiyen bizim rezil polis Rick, kah-
raman olacaktır "YılanGözter"in kolay-
ca tahmin edilen finalinde.
Aksiyon var ama ruh yok
Son çeyrek yüzyılda "Carrie", "Ob-
sessfon"larla adını duyurup "Dressedto
KiIT, "Bkmout"gibi şiddet vekandan
geçilmeyen gerilim serüvenleriyle Hitch
amcanın koltuğunayakıştınlmış. çağdaş
gangster hikâyeleri anlatan "The Unto-
uchabtes - Dokunulmazlar, "Scarface -
Yarah Yüz" gibi önemli fılmleriyle çağ-
daş Amerikan sinemasının gitgide us-
talaşan yönetmenleri arasında yeralmış
Brian de Palma. Vietnam filmleri fur-
yasında özel bir yere sahip "Casualties
of\\ar"dan sonra yaptığı "BonfireofVa-
nities" ve "RaiangCaiıTle 1990'lara ba-
şansız girmişti. Önceleri eleşrirmenler-
ceburun kjvnlmış, sadistlik, kışkırtıcı-
lık, kadın düşmanlığıyla etiketlenmiş,
sonra da gerilim- korku ustası ilan edil-
miş De Palma, en iyi bildiği türe döne-
rek çektiği "Carlito's Wa>"le çıtayı yi-
ne yükseltti 1994'te. Gösterişli "Missi-
on: Impossible-GöreviınizTehlike"den
beri sessiz kalan De Palma'nın merak-
la beklenen son filmi "YUanGözter" yö-
netmenin artık yerinde saydığını ve ken-
dini tekrarladığını ortaya koyuyor.
Her türlü yolsuzluğun kök saldığı ku-
marhaneler kenti Atlantic Ciry'de, ço-
ğunlukla spor salonu, otel, kumarhane
gibi kapalı mekânlarda geçen, sürekli şa-
şırtmacalar veren bir tempoya sahip " Yı-
lan Gözler"de, bir 'thriller-suspense'
ustasma özgü becerileriyle, kara film
kalıplannı kaynaştınp yineliyor De Pal-
ma. Politik komplolann döndüğü bir
suikastı ve sonrasını ele alan bu iddialı
ve tartışmalı filmin yer yer çalımlı bir
ustalık gösterisine dönüştüğü söylene-
bilir. Küçük aynntılann hakkını veren,
yakın plan agırhkiı, özenli anlarımından
müziğine, başanlı mekân kullanımından
De Palma'nın demirbaş kameramanı
Stephan H. Burum'un görüntülerine ka-
dar fılmin görsel ve teknik düzeyine di-
yecek yok.
Ama giderek konumlannı değiştiren
karakterlerin yeterince işlenmedigi açık.
Karmaşık yapısını geriye dönüşlere bel
bağlayarak kurmuş ve uzatılmış "Yılan
Gözter" bekleneni veremeyen bir De
Palma filmi. Sürekli aksiyon ve tempo
var ama ruh yok. Katil kim soruştur-
masının yansından ıtibaren uzatılıp ya-
yılarak yavanlaştırdığı "Yılan Gözfcr"
yönetmenin kendini tekrara düştüğü,
sonuna doğru irtifa kaybeden bir üslup
denemesi. Her ne kadar yerinde saysa
da yine de De Palma'nın elinden çıkrna
bir gerilim sonuçta.
îlahe Mary ve• ^ ""31 1'E? *"
takıntılı köleleri
Bugün lstanbul sinemalannda
gösterime giren 'There's Somet-
hing About Mar>--Ah Mary Vah
Mary', yepyeni bir Peter-Bobby
Farrelly kardeşler komedisi.
ABD'de gişelerde, son aylann bel-
ki de en abuk sabuk ve flaş gül-
dürüsü muamelesi gören 'Ah Mary
Vah Mary', günlük sorunlanndan
sıynlmak, kendi dünyasından
uzaklaşmak isteyen seyirciye, ka-
kara-kikiriden geçilmeyen bir bu-
çuk saatlik bir kaçış olanağı sunu-
yor. Bilindigi gıbı, 4 yıl önce Jim
Carrey'le Jeff Daniels'ı bir araya
getirdikleri, o kaba, dangıl dungul
ve bayağı güldürünün eli bayrak-
lı, önde gideni diyebileceğimiz,
gerçekten bölüm bölüm mekanik
bir kahkaha sağanağı halinde sey-
reden 'Dumb and Dumber-Salak-
la Avanak' adlı ilk fılmleriyle bek-
lenmedik başan ve umulmadık
para kazanmıştı, komedi üstüne
ış tutan, Peter ve Bobby Farrelly
adlanndaki Amerikalı iki kardeş
yapımcı-yönetmen.
Uçuk, dayanılmaz komedi
'Dumb and Dumber'ın şaşırtı-
cı gişe başansına acemi şansı di-
ye dudak bükenler, uyanık Far-
relly kardeşlerin bizim görmediği-
miz 'Kingpin'in ardından yaptık-
lan üçüncü filmleri 'Ah Mary Vab
Mary'nin, öncelikle ABD'de gör-
düğü bunca ilgiyi nasıl yorumla-
yıp neye yoracaklar bakalım?
Amerikan komedisinin, kaba
saba, delidolu. kabına sığmayan,
I^enç Holl>
r
wood yıldızı Cameron Diaz.
geneide hep belden aşağı ve tuva-
let kültür(süzlüğ)ü üstüne çalışır-
ken adilikten de geri durmayan,
yeni anarşistleri Farrelly kardeşle-
rin yine birlikte yazıp yönettikle-
ri 'Ah Mary Vah Mary'nin en bü-
yük kozu, Mary rolünde perdede
her göründüğünde nerdeyse yedi-
den yetmişe bütün erkek seyirci-
nin gözünde, gönlünde güller aç-
tıran, çevresine çekiciiik, güzel-
lik, şirinlik dalgalan yayan, kuş-
kusuz son dönemin en cazip, genç
Hollywood yıldızı Cameron Diaz
tabii ki.
Daha okuldan mezun olmadan,
tıpkı ışığa üşüşen pervaneler gibi,
ayağınm paspası olmaya hazır bir
erkek hayranlar ordusunca kuşa-
tılmış olarak ve adeta cennetten
çıkma bir huri gibi ortalarda salı-
nan Cameron- Mary, babayiğit,
sporcu manitası Brett'in maço-
luklanndan sıkılınca tutar, lisenin
en sarsak, sünepe, gerzek ve herza-
man 'kaybeden', nesli tükenmiş
delikanhsı Ted Stroehmann'ı(Ben
StiBer) okuldaki mezuniyet gece-
sine davet eder. Ne var ki Mary ta-
raftndan seçilmek bahtına ermiş ta-
lihsizgenç, sosis-yumurta benzet-
mesi eşliğinde, feci bir kaza sonu-
cu cinsel organını fermuara (!) sı-
kıştınnca, mezuniyet balosunda
Mary'ye kavaiyelik etmek şansı-
nı elinden kaçırır. Mezun olduk-
tan sonra ailesiyle Florida-Mi-
ami'ye taşınan Mary'yi hiç görme-
yen ama asla unutmayan, kara sev-
dalı yazar müsveddesi Ted, yakın
arkadaşı Dom'un ıs-
ranyla, ortopedi cer-
rahı çıkmış Mary'yi
Miami'de arayıp bu-
iarak takip edecek
bir özel dedektif tu-
tar. Ancak ayaküstü
binbiryalan kıvıran,
aslında ahlaksız bir
üçkâğıtçı sayılacak,
gelgeç gönüllü, zı-
pırdedektifPatHe-
aly(MattDaion)de,
yaşça olgunlaşmış,
dahada güzelleşmiş
ve hâlâ evlenmemiş,
zekâ özürlü kardeşi-
ne bakan Mary'ye
körkütükâşıkolun-
ca, kızm çevresin-
deki yoğun aşk tra-
fiği daha da karma-
şık bir hal alacaktır.
Aşık Ted'in, onun
tuttuğudedektifbo-
zuntusunun, onu de-
dektif tutmaya ite-
leyen, görünürde
düzgün, evli barklı
ama aslında sorun-
There's
Something About
Mary / Yönetmen,
senaryo: Peter ve
Bobby Farrelly /
Kamera: Mark Irvvin
/ Müzik: Jonathan
Richman /
Oyuncular: Cameron
Diaz, Matt Dillon,
Ben Stiller, Lee
Evans, Chris Elliott,
LinShaye/1998
ABD (Özen Film)
I I
lu cinsel hayatı çiçek bozuğu gibi
yüzüne vurmuş, gizlice Mary'ye
tutulmuş. cılk yaralar çıkaran. sa-
pık arkadaşının, pizzacı firlamanrn,
kas yığını Brett'in, vb.'nın yoğun
aşk kıskactndaki (ancak erkekle-
ri firlatıp atarak çokluk vibratö-
rüyle yetinen), ilahe Mary'nin oda-
ğı oldugu bu film, son yıllann en
zırva, sınır tanımaz ve uçuk kaçık
ama dayanılmaz komedilerinden
biri özetle...
Aşm Amerikan güldürü tara
Komedinin her çeşidini, her tü-
rünü içeren bol kepçe tarafuıdan
abuk sabuk bir güldürü yaklaşı-
mıyla tezgahlanmış 'Ah Mary Vah
Mary', birece'den farksız, çiçek gi-
bi mükemmel bir kadına âşık olan
her cins ve boydan. takıntılı birta-
kım böcek-erkekleri anlatmasın-
dan çok, kaba saba. iğrenç. zevk-
siz ve aşın Amerikan güldürü tar-
zıyla öne çıkıyor. Yapımcı-yönet-
men Farrelly kardeşlerin "SaJakJa
Avanak' çizgisini hemen hemen
aynı bayağılıkta sürdürüp, birbi-
rinden pis-adi esprilerle berbat-re-
zil durumlan peşpeşe ekleyerek,
sürekli kıkırdanıp gülümsemeler
yayılan bir eğlenceler diyanna
biletini kestikleri seyirciye, alışıl-
mış deyişle hoşça vakit geçirtiyor
'AhMary Vah Mary'. Baştaki fer-
muar rezaleti görüntüleri, eşcin-
sellerin bannağı olan otoyoldaki
park sekansı, fınaldeki grup terapisi
ya da sıkı sıkıya sanlıp sar-
malanarak paket edilmiş minik
köpeğin ölüp ölüp dirildiği bölüm
gibi, kesinlikle sıntmaksızın iz-
lenemeyecek cinsten kimi abartılı,
aşın gülünçlü sahnelerde banndıran
bu fıun, biz pek önemsemesek de
yapımcı-yönetmen Farrelly kar-
deşlerin kuşkusuz yine turnayı
gözünden vurduklan, gişesi saglam,
zevksiz ama taşkın \e eğlendirici
bir komedi. Cameron Diaz hay-
ranlan ve dur durak tanımaksızın
gülmek isteyenler için kaçırılmaz
bir firsat, bugün afişlere çıkan 'Ah
Mary Vah Mary'.
Kim kedi, Mmfare?
Tım Roth
"Deceher/Liar
Yalancrda.
Bu hafta şansımız kardeş yönetmenlerden açıl-
dı. Birkaç haftadır göstenme girdi- giriyor derken
sonunda, Beyoğlu'nda ancak yer bulabildiği Aka-
demi lstanbul sinemasında 'YalancT adıyla yaka-
layıp seyrettiğimiz 'Iiar' ya da 'Deceher', Sundan-
ce Festivali'nde keşfedilmiş. Amerikan Bağımsız
Sineması 'ndan geien. okullu yazar-yönermen ikiz
kardeşlerin. Jonas ve Josh(ua) Pate'in ilk ortak
fılmlen. Sinema tarihınin başında yer alan Fran-
sızAuguste-LouisLumiere'lerden çağdaşımız Ital-
yan Vlttorio -Paok) Taviani'lere, birkaç haftadır
merakhsının keyifle izlediği son filmleri •Büyük
Lebowski'nın hâlâ gösterildiği. Amerikalı JoefEt-
ban Coen'lere ve 2-3 mevsim öncesinde ilginç ka-
rafilmçeşitlemesi 'Bound'la dikkati çekmiş Andy-
Larry Wacho»vski'lere kadar süregelen kardeş yö-
netmenler listesine, şimdi de yine ABD'den Jo-
nas-Josh Pate ikizleri ekleniyor 'Yalancı'yla.
1970'li yıllann sonunda, Londra'da güzel sanat-
lara takılan, Sex Pistols hayranı gencecik bir punk
iken 1982'de yönetmen AlanClarktarafından keş-
fedilerek hayatı değişen ve onun 'Made in Brita-
in' adlı TV filminde bir Skinhead'i canlandırarak
oyunculuk uğraşına bulaşan Tım Roth, ertesi yıl
rol aldığı. Stephen Frears'ın 'The Hit'iyle sivril-
dikten sonra 'Rezervuar Köpekleri'ne kadar bata
çıka sürdürdü kariyerini, kendine özgü 'bad guy'
kompozisyonlanyla. Film boyuncakanlar içuıde gö-
ründüğü 'Rezervuar'daki Bay Turuncu ve ikinci Ta-
rantinovakası 'UcuzRoman'daki 'Balkabağı'yo-
rumlanyla 1990'larda zirveye yerleşen, Harvej1
Deceiver-Liar / Yönetmen,
senaryo: Jonas - Joshua Pate /
Kamera: Bill Butler / Müzik:
Harry Gregsson- VVilliams /
Oyuncular: Tim Roth, Chris
Penn, Michael Rooker, Renee
Zellvveger, Ellen Burstyn,
Rosanna Arquette, Michael
Parks/1998 ABD
Kehel'la eskilerden Alec Guinnessı kendine usta
bellemiş, 'Rob Roy'la 1995'te yardımcı erkek Os-
car'ını da kazanmış Tim Roth, geneide oynamayı
se\ diği hırsız, alçak, adi, hain, hatta tecavüzcü ka-
rakterlere bir esaslısını daha katıyor 'Yalana'da.
Cesedinin ikiye bölünüp üstüyle altının ayn yer-
lere atldığı bir fahişeyi ('Jerry Maguire'la parla-
yan Teksaslı Renee ZeUweger) öldürmekle suçla-
narak 2 polis tarafindan sorgulanan, Princeton me-
zunu James Walter VVayland (Tim Roth), hem iyi
yeriştirilmiş, zengin, zeki, işsiz güçsüz bir miras-
yedi züppe; hem de saralı, hinoğlu hin, anasının gö-
zü bir alkoliktir. Geneide su içercesine yalan söy-
leyen cinayet zanlısı VVayland, rutin gereği yalan
makinesi testine tabi tutulur. Tam 'ideal bir şûphe-
li şahıs* konumuna cuk oturan hali tavnna karşın
aklı cin gibi çalışan Wayland, hap ya dabenzeri çe-
şitli önlemlere, hilelere başvTirarak yalan makine-
sini bile aldatıp çuvallattıktan sonra çoktan zaaf-
lannı, kaygılannı, korkulannı keşfettiği 2 sorgucu
polisi zehirzemberek diliyle kıstınp ehne geçirir,
sorgulamayı tersine çevirerek. Van Gogh gibi ab-
sent içip sarasını azdınr.
Sorguculardan Braxton (ChrisPenn). kumarbor-
cuna batmış, algılama gücü snurh, gerzek ve gev-
şek bir polistir. Daha deneyimli ve akıllı görünen
öteki polisin, çoluk çocuk sahibi, evli, ama aile ha-
yatı gergin Kennesavv'unsa (Michael Rooker) tat-
min edemediği kansı (Rosanna Arquette) yüzün-
den içinde firtınalar kopmaktadır. Doğru olup ol-
madığını anlayamadığunız VVayland'in anlattikla-
n çevresinde gelişen fılmde belli belirsizlik had saf-
hada sürüp gider... Vaktiyle 'OyunE\i' ya da 'CMa-
ğan Şöphefiter' gibi kara film- psikolojik gerilim
kanşımı, kimı sıkı filmleri görüp tadı damağında
kalmış seyircinin merakını kışkırtacak. modembir
başka 'yeni kara film' niteliğindeki 'Yalana', bir
röportaj-belgesel drama sürükleyiciliğinde geli-
şen, iyi oynanmış, oysa sorulann havada kaldjğı,
aşın kafa kanştıncı, kurmaca bir 'kedi-fare oyunu'.
Yönetmen Patekardeşlerinnedense fazksryla muğ-
lak kıldığı, büyük srüdyolarca dağıtılan bir bağım-
sız film havasındaki, çok lafa dayanan bu polisiye
denemesi, duvarlararasında geçen, kasvetli birpsi-
kolojik 'kapalı oturum' serüveni olarak ilgiyle tü-
ketiliyormeraklısınca. Ama sürüp giden karmaşık
belli belirsizlik, sonuçta 'Yaiana'nın etkisini olduk-
ça azaltıyor.
KEDİ GOZU
VECDİ SAYAR
Geçmiş Olsun
Siyaset sahnesinde bir perde daha kapandı.
Herkese geçmiş olsun.
Bilirsiniz, tiyatroda âdettendir, oyundan sonra "Geç-
miş olsun" demek.
Dilerseniz, oncdikle sağa cevirelim başımızı, sağ ce-
naha bir geçmiş olsun diyelim.
Birbirlerini "aklayacaklan" daha nice hükümetler
dileyelim.
Sonra, sol cenaha dönelim.
Eşi benzeri bulunmayan demokratik sol partimizin
liderine geçmiş olsun dileklerimizi iletelim.
Bu partinin neresinin "demokratik" neresinin "sol"
olduğunu pek kurcalamayalım.
Bir zamanlar kültür alanında özerkliği savunan Sa-
yin Ecevifin partisinin Kültür Bakanlığı'nda göster-
diği performansı da sorgulamayalım.
Sivil toplum örgütlerine uzak, müteahhıtlere yakın
durmayı alışkanlık haline getren Sayın Bakan'ada "Geç-
miş olsun" diyelim.
Ne de olsa, biz hancıyız, o yolcu...
Kültür Bakanlığı uzak bir anı olarak kalacak onun
için, zamanla unutulacak çektiği sıkıntılan... Keşke
bizler de unutabilsek...
Bu arada sevgili Tarkan'ı da unutmayalım.
Kültür Bakanı ve Başbakan'a güvendiği için ona da
"Geçmiş olsun!"
Kültür Bakanı, Tarkan'ı "Kültür Elçisi" yapmayı ba-
şaramadı ama, giderayak Fransa'daki kültür müşa-
virinı geri çekme karannı imzalamayı ihmal etmedi. Za-
ten Âhmet San dememiş miydi, "Ben Mesut'a söy-
lerim, onu iki dakikada geri çektiririm."
Tabii, bu arada Kültür Bakanlığı'nın cefakâr me-
muriannı ve Bakanlığın ilgisini bekleyen bağımsız sa-
natçılan unutmayalım.
Orneğin, geçenlerde türlü olanaksızlık içinde Bur-
şa'da Uluslararası Karagöz Festivali'ni gerçekleştiren
Ünver Oral'ı...
"1990 yılında Bakanlar Kurulu karanyla Kültür Ba-
kanlığı içinde Devlet Geleneksel Türk Tıyatrosu top-
luluğu kurulması karahaştınldı. Ve bugün, Kültür Ba-
kanlığı'nda odası var, kapısında tabelası var, içinde
mühürü de var, ama 8 yıl geçti, daha çalışmaya baş-
lamadı bile. Bu arada 2-3 sanatçımız vefat etti. Ka-
lanlaryaşlandı!" diyor Sayın Oral.
Ona da geçmiş olsun. Nasıl olsa, yeni bir hükümet
kurulur, yeni bir bakan gelir, o da "vitrin"den başka
bir şeyte ilgilenmez.
Geçmiş dsun dileklerimizi ileteceğimiz bir "sanat-
çımız" daha var: Bülent Ersoy. Sayın Bakan, Gele-
neksel Türk Tıyatrosu için bir şey yapamamış ama,
Ersoy'un işini halledivermiş.
Bülent Ersoy, artk "devlet memuru" olacakmış.
Fazla kafa yormayın, neredenicapettibuişdiye... Dü-
şünsenize devlet memuru olarak vergi yükünden kur-
tuluverecek. Konserlerini de bedava verir artık!
Sayın Bakan uygun gördüğüne göre, demek ki ih-
tiyaçlar karşılıklı. Yani, Ersoy'un devlete ihtiyacı oldu-
ğu kadar, devletin de Ersoy'a ihtiyacı varrraş...
Neyse, hepimize geçmiş olsun!
YENİ BASLAYANLAR
Son Sözleşme
1986'da Stockholm'de kansıyla birlikte sinema çıkışı
evine dönerken sokakta sırtından vunılan lsveç Başbaka-
nı Olof Pahne'nin öldürülmesi, yakın tarihin hâlâ çözül-
memiş en trajik ve esrarlı suikastlanndan bindir. Olof Pal-
me cinayetinin arkasında kimin ya da kimlerin olduğuna
dair bazı teoriler ortaya atılmış ama hiçbir zaman ne bir
katil, ne bir cinayet silahı bulunamamıştır.
Bu hafta gösterime giren "Sista Kontraktet-Son Sözleş-
me" Olof Palme Cinayeti'nin ardındaki gizem perdesinı
kaldırmaya soyunan bir lsveç filmi.
John W. Grow adlı, büyük olasılıkla takma isimli bir
yazann "The Utömate Contracf adlı eserinden uyarla-
nan "Son Sözteşme"yi sürükleyici bir politik gerilim fil-
mine dönüştüren lsveç sinemasının deneyimli yönetme-
ni KjeJI SundyaD, tartışmasız lsveç yakın tarihinin en dra-
matik ve trajik olayı sayılan bu politik cinayetı yeniden
tartışmaya açıyor. PaJme'nin uluslararası silah tekellerin-
ce mi, Isvecli faşistlerce mi, lsveç gizli servisince mi yok-
sa KGB, PKK ya da CIA taranndan mı öldürüldüğünü
araştıran bir polisin yasaklanan anılanna dayanan "Son
Sözleşme'' gerçeğe ışık tutan, şoke edici bir politik geri-
lim. Bizim Abdi Ipekçi cinayetini çağnştıran Palme Ci-
nayeti, üstünden geçen 12 yüa karşın sıcaklığını koruyor
ve tsveç'in JFK olayı olarak nitelendiriliyor.
Antz-Karıncalar
Disney'denaynlanJef&eyKatzenbergleDavTdGefîin'in
ve StevenSpidberg'in ortaklığında kurulan Dreamworks'un
ilk animasyon filmi "Antz-Kanncalar", bugüne kadarya-
pdmış bütün çizgi fılmlerden farklı ve çocuklardan çok
yetişkinlere hitap eden bir animasyon. Küçük kahraman
işçi kannca Z'nin serüvenlerini anlatan "Antz", beklen-
tileri umursamayıp çizgi filme ilişkin yerleşmiş kimi ön-
yargılan değiştirmeye soyunuyor.
Benzerkonuyu işleyen Disney yapımı "A Bug's Ufe"la
kıyaslanan "Antz", daha önce gösterime girerek yüksek
bir gişe hasılatına erişti. "Antz", ötedenberi insanoğlu-
nun hiç saygı göstermediği, gezegenimizin en küçük ya-
ratıklannın kahramanı oldugu bir antropomorfik (insan-
biçimci) komedi çizgi filmi. İşçi kannca Z'ye sesini ve-
ren VVfoody AUen olunca bol bol gülmek de kaçımlmaz.
(Antz' in kalabalık animatör kadrosunda, boğaziçı mezu-
nu Erdem Taylan adlı bir Türk animasyoncusu da var.)
Her şey çok Güzel Olacak
Çok sevdiği kansı Ayla'yı (Ceyda Düvenci) hayattaki
istikrarsızhğı yüzündenkaybetmek üzere olan Altan(Cem
Yıbnaz), hayata herkoşulda güleryüzle ve iyimserlilde ba-
kan, gamsız biridir. Yakında açacağı barla işlerini yeni-
den yoluna sokacağını böylece kansının kalbini de yeni-
den kazanacağını zannetmektedir AJtan. Bu arada bir ge-
ce vakti, gereksiz yere kanştığı birkavgada, üç yıldır gör-
mediği, bir ecza deposunda çalışan eski, içine kapanık
arkadaşı Nuri'ye (Mazhar Alanson) rastlayacaktır. Işte o
andan itibaren ikisi de, birtakım tehlıkeli maceralann içi-
ne doğru sürüklenerek çekileceklerdir...
Müzilderini Nuri rolündeki Mazhar Alanson'un yaptı-
ğı "Her şey Çok Güzel Olacak", "Eşkıya"nın yapımcisı
Omer Vargı'nın ilk yönetmenlık denemesi.
BUGUN
• BORUSAN KÜLTÜR MERKEZİ ve îtalyan Kültür
Merkezi işbirliğiyle düzenlenen Rocco Paria'nin
(klarinet) konseri saat 19.00'da ttalyan Kültür Merkezi
Tiyatro Salonu'nda izlenebilir. (292 06 55)
M IDSO'nun şef Vladimir Altschuler yönetiminde,
Haydn'ın 'Mi bemol majör Trompet Konçertosu' ve
Çaykovski'nın 'Orkestra Suiti No3' başlıklı eserlerini
seslendireceği konser saat 19.00'da AKM'de
izlenebilir. (251 56 00)