Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 5 KLASIM1998 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
17
Van'da
katHam
Tel; 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97ttektromk posta: someposta.cumhunyetcorn.tr
- Dolar 300 bin lirayı aşmış..
"Enflasyon da
Güneş Taner'in
boyunu aştı!"
Mustafa Taşar,
Tanm ve
f Köyişleri
~~ - Bakanı srfatıyla
yaptığı yazılı
açıklamada, Van
Gölü'nde gırgır ve
trolle inci kefalı
avcılığının yasak
olduğu ve bu yıl
yapılan kontrollerde
usulsüz avcılığa
rastlanmadığını, Van
ve Bitlis Tarım il
Miidürlüklerine
denetim için gerekli
talimatların verildiğini
bildirdi. Bakan bu
açı klamayı yaparken
Van'dan haber geldi.
Hem de Yüzüncü Yıl
Üniversitesi Ziraat
Fakültesi Su Ürünleri
Bölümü öğretim
üyelerinden:
"Van Gölü'nde
teknelerini grrgır ve
trolle donatan
balıkçılar dün
herkesin gözünün
içine baka baka
Oağönü-Yeşilsu
köyleri açığında gırgır
ve ortasu trolü
çekerek sezonu
açtılar! Van Gölü'nde
inci kefaiı katliamı
başladı. Göz göre
göre yapılan katliama
duyarsız kalanların
gözü aydın olsun!
Bundan sonra Van
Gölü'nde inci kefalı
diye bir dertleri
olmayacak."
Katrandan olmaz şeker, olsa olsa cinsine çeker
ürkiye'de siyasetin gerçek yüzü bu işte...
Bir yandan Anavatan Partisi olarak DYP Ge-
nel Başkanı Tansu Çiller'in haksız malvar-
lığı edindiğı ıddiasını gündeme getirerek
Yüce Divan'a sevki için Meclis'te araştırma komis-
yonu kurduracaksınız, öte yandan Doğru Yol Parti-
si olarak ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz'ın da
haksız malvarlığı edindiği iddiasını gündeme geti-
rerek Yüce Divan'a sevki için Meclis'te bir araştır-
ma komisyonu daha kurduracaksınız...
Sonra, ANAP'lılann oyu ile Çiller'in, DYP'lilerin
oyu ile de Yılmaz'ın Yüce Divan'a sevkine gerek ol-
madığına karar vereceksiniz...
Destekçiniz de Bülent Ecevit'in partisi ile Nec-
mettin Erbakan tn fazilet sahibi yakın dostlarından
birinin partisi olacak.
Vatandaşlara aynı saatte toplanan komisyonların
birbirinden habersiz karar aldığını ve ne denli temiz
bir siyaset yaptığınızı açıklayınca biz de Özelleştir-
me idaresi Başkanlığı'nın televizyonlardan naklen ya-
yımlanan satışlarındaki gibi tertemiz olduğunuza
inanacağız.
Insan soyleyecek söz bulamayınca dönüp atala-
nn ne dediğine bakıyor:
Anamızı rüşvet ile işret ağlatır. Babası turp, ana-
sı şalgam. Balık baştan kokar. Bana gelinceye ka-
dar sabah olur. Baş nereye giderse ayak oraya gi-
der. Bir yemem diyenden kork, bir oturmam diyen-
den. Çarşambanın gelişinden perşembe bellidir.
Çok mal haramsız, çok laf yalansız olmaz. Çürük tah-
ta çivi tırtmaz. Deli ile devletli bildiğini yapar. Dev-
letin malı deniz yemeyen domuz. Fare deliğine sı-
ğamamış bir de kuyruğuna kabak bağlamış. Görü-
nen köy kılavuz istemez. Güneş balçıkla sıvanmaz.
Hırsız evden olursa mandayı bacadan aşınr. Huylu
huyundan vazgeçmez. Katrandan olmaz şeker, ol-
sa olsa cinsine çeker. Kırk yıllık Kani olur mu Yani.
Kişi refikinden azar. Koyunun bulunmadığı yerde
keçiye Abdurrahman Çelebi derler. Körte yatan şa-
şı kalkar. Meyhaneciden kefil istemişler, bozacıyı
göstermiş. Mızrak çuvala sığmaz. Ne oldum deme-
meli, ne oîacağım demeli. Otu çek köküne bak. Rüş-
vet kapıdan girince insaf bacadarf çıkar. Tencere
yuvarlanmış kapağını bulmuş. Üç kuruşluk eşeğin,
beş paralık sıpası olur.
SESSİZ SEDASIZ (!)
3£>. OOO //VS4A///V i&T/'t-/
/!/l/////'"i/'iıılı/nîiıifJH7uTiMfl[/mmni(i/ııı/ıııııııijJiııı[lfnnrnll
Kemal Soyer, hesabı ödemeden gitti
Haber, Adıyaman'daki yerel gaze-
telerde "Genel Müdürün böylesi gö-
rülmedi: Yedi içti, hesabı ödemeden
gitti" başlığıyla verilmiş.
Yaklaşık iki aydır birsonuç alınama-
mış ki, avukat Suphi Derviş Yılmaz,
müvekkili adına, Kültür Bakanlığı Kül-
tür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Ge-
nel Müdürü Kemal Soyer'e mektup
yazmak zorunda kalmış:
"Sayın Genel Müdürüm.
1998 yılı eylül ayı başlannda
•' Nemrut Dağı'na yaptığınız in-
celeme ve gezi sırasında siz
ve beraberinizdeki heyet, mü-
vekkil.im Hicri Yıldınm'a ait Kahta il-
çesi Barajyolu mevkiindeki Akropoli-
en Restorant'ta öğle ve akşam yeme-
ği yemiş bulunuyorsunuz.
Heyetinizde masraflarla ilgili ödeme
işlerine bakan kişinin yemek ve içe-
cek bedellerinin valilik veya kayma-
kamlıkça ödeneceğini müvekkilime
belirtmeleri nedeniyle heyetinizden
ücret alınmamıştır.
Bilahare müvekkilimin vilayet ve
kaymakamlık nezdinde yaptığı şifai
ödeme isteği kabul edilmemiş ve öde-
me yapılmamıştır.
Dolayısıyla yiyecek ve içecek bede-
li toplam 70 milyon 400 bin lirayı üzü-
lerek ve istemiyerek sizlerden talep et-
mek zorunda kaldık.
Söz konusu meblağın müvekkilime
ait banka hesabına gönderilmesini
saygıyla arzederim."
Mektup gideli 20 gün olmuş...
Genel Müdür Kemal Soyer parayı
hala göndermemiş ki, mektubun bir
örneği bize ulaştı.
Türkiye'de çok şeyler görüldü ama
böylesi galiba pek görülmedi!
Inceleme adına ye-iç sonra hesabı
ödemeden çek grt!
• OKUR MEKTUPLARI
tletişim: Zeynep Eşiyok Faks: 0.212. 513 85 95
... Türkocağı Cad. 39/41 Cağaloğlu 34334 tstanbul
Bizint maydanoz ne zamandan
beri "Mydonose"oldu?
Türkiye 1. basketbol liginde
bir kulübün (Kolejliler) adının
önüne bir süredır "mydonose"
sözcüğünü görüyoruz ve ilgimi-
"zi çek/ysr; biziramaydanoz ne za-
mandan beri Ingilizce'yi çağnş-
tıran biryazılımla yazılmaya baş-
ladı.
Özal dönemi sayesinde yitiri-
len birçok ahlak değeri artık içe
sindirilmeyebaşlandı. Basınımız
"medya" oldu, parayı "dolar'Ma
konuşur olduk.
Hayır bu kadannı anlamak ola-
Yasalar uygulamak
içinyapılmıyor mu?
18yaşmdan küçükleri zararlı
alışkanlıktan korumak için, bu yaş
grubuna: sigara, içki, bali, esrar...
gibi şeyierin satılması yasa ile
yasaklandı! Yasamız var.
Uygulamyor mu? klenimlerim
bttnun uygulanmayan bir yasa
olmakan öteye gitmedigi. Ölii bir
yasa.
18yaşından küçük (6-7yaşında da
olabilir) bir çocuğun elineparayı
verin. Biraz sonra, onlara satılması
yasak olan şeylerden istediğint
kadannı alıpgetirir. Hiçbir satıcı
bu yasaya saygı göstermiyor. Peki
çıkaranlar saygı gösteriyor mu?
Hayır. Yasayı çıkardım. Benim isim
bitti, duyarsızlığı içindeler.
Paket satanlaryanında, "tek
tekçiler" de bollaştı.
Bu yasanın uygulandığım görmek
isiiyoruz. Çocuklanmızı tek tekle
zehirlevenlere dur denilsin.
naksız. Amerikalı ya da Ingiliz.
maaydanozu kendı dılinde "pars-
ley" olarak kullanıyor. Oysa
Mydonose diye bir sözcük yok.
Arnerikalıdan daha-çok Ameâka-,
lı olmak. mandacılığı bu halka
yutturmanın bir başka yolu değil
de nedir?
"Mydonose"cular; çocuğunu-
zun adını nüfusa Ayse iken "I
Sha" olarak yazdırmayı düşünür
müsünüz? Yazdınn. yazdır... Na-
sıl olsa böylece A> şe ya da Ayşa
olarak okunacak. hem deaynca-
lıklı birdilde: Amerikan-
cada! Bu sızin çağdaşlık ve
aydınhk düzeyinizin de
yüksekliğini vurgulaya-
caktırî Bu arada güzel di-
limiz elden gidiyormuş ne
gam!
75. yıl veonungibıdö-
nüm noktalannı kutlarken
Cumhuriyetimiz'in gelişi-
mine ne gibi katkılarda
bulunduğunuzu düşünüp
"dilde Amerikanlaşmaya
katkıda bulunduk" mu di-
yeceksiniz?!!
75. yıda kazanılan siya-
si, ekonomik. kültürel ba-
ğımsızbgın bir parçası olan
dilde. mandacılıktan ya-
na olanlar. sakın ola ki 75.
yıl kutlamalanna katılma-
yınız. Ya acıkça mayda-
nozu oldugu gibi kullan-
maktan korkmamalı ya da
75 yilda dilimizdeki ge-
lişmelerin sizin için bir-
şey ifade etmediğini ifade
etmelisiniz.
Hüseyin Akarca /
Alibey köy-Eyüp
Müfit Sönmez /
Mersin Üniversitesi
Huzurevindeki huzursuzluklar
1950yılında kurulan TC Emek-
i Sandığı'na bağlı olan ve Tür-
jye'de sadece Istanbul Etiler'de
ıulunan "Dinlenme Evi". bu ta-
îhten 36 yıl sonra, yani 1986 yı-
ında faaliyetine başlamıştır.Hu-
urevi sözcüğünün toplumca kö-
î anlaşılması nedeniyle bu ad
Dinlenme Evi" olarak değişti-
ilmiştir.
Huzurevi adı altında hizmet
eren kuruluşlann gerek Osman-
Imparatorluğu, gerekse Cum-
uriyet devrinde yoksul \ e muh-
ıç kişileri banndırdığı herkes
ırafından bilinmektedir. Bugün
,e söz konusu olan dinlenme
kinden; mıüetvekilleri. valiler,
meraller. profesörler. genel mü-
iirler, sefirler ve bunlann eşle-
yararlanmaktadırlar.
Yıllarca devlete hizmet etmiş
şılerin parası karşılığında TC
mekli Sandığı'nın Denlenme
u'nde ömrünün son günlerini ra-
ıt ve huzurlu geçirmesi olanak-
zgörülmektedır. Burada kalan
ırlıklı kesimin varlıklan düşü-
ilmemekte, sorulup araştınl-
ımakta, torpilin. rüşvetin adı
mtenjan olarak değiştirilmiş
olup. istediklerini hemen kabul
etmektedirler.
TC Emekli Sandığı hiçbir işte
başanlı olamamış. tican görüş
ve bilgisi olmadığı için işlettiği
otelleri (Tarabya, Çelikpalas) za-
rarla kapatmış, batırmıştır.
Emekli aylıklan dışında diğer
varlıklara sahip olan insanlara.
bu varlıklarını rant gelirine dönüş-
türecek kaynaklar sağlamak ama-
cıyla burasıru bannak olarak kul-
landırmamalı, özetle hayatlan-
nın sonuna yaklaşan bu insanla-
nn paralanru çoğaltmalanna de-
ğil"de parasmı bu hayat şartla-
nnayetiştiremeyen insanlanmı-
za bannak yeri olarak kullandır-
malıyız burasını. Sıkıntılarla do-
lu geçen bir hayatın ölüm önce-
si son durağında birazcık sevgi,
birazcık iigi bu insanlann hakla-
n olsa gerek. Emekli Sandığı'na
baglı halkımızın bilmesi ve
yapılan haksızlığın giderilmesi
umudunu taşıyarak böyle bir yazı
yazmayı kendime görev, hal-
kımıza borç bildim.
Eski sakinlerden
Sakine Sakin
KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicak(a turk.net
ÇİZGİLİK KÂMtL MASARACI
- •
HARBİ SEMİH POROY
BULLT BEBEK MRAYÇİFTÇI
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 25 Kasım
GENEL SEKRBTER U-IVANr..
G&JEİ-
LOMAT U-
iLt-ETLEfl.
Ç LAU BURMAU
) 65 YAŞ(NDA ÖCOÛ. 196i'D
Bi/S KAZAC* ÖUJMÛyLB G£-
AIEL S£*X£7&Z SeÇİLMİÇTİ. UTHAAir, SCLEFİHPEN DA-\
HA yulUUŞAH 7AVtRM.t, SASfeU 8İR. KİŞİr&i. SAVAÇ SOAJ-
KASI, DÜNyADA HASSAS £>£A/6£L£g 5ÜRBHKEU (SÖOEV
YAPAN U-THMT'IN ILJSILBUDİĞİ
KÜ8A ICtSJZİ, tf£7WM SAVAÇt,
Sl 6GtME-tCr£YDİ- U-THAAfT, KÜ8A
A8O ve SSCB AKASMDA <3ÖKÜÇMeLE&LE ÇÖZUL-
M£Sİ İÇİM yogtlN ÇASA HAJSCAMIÇ, Y/E77VA4İ &4VA-
ÇfA/W DU/ZCHjeULAMS/ KDMJSUMOA tS£,A8D'Y£
BAOCI YAPMIŞTT.. */V4»/. 'a' Sturma Jilı*Je 'd
Sl.Ü-Thant iMmomnfitrk&BOıf&tr>Smlatm /
PANO
DENİZ KAVUKÇUOGLU
İmanıma Afyonlum'
Boğaz Köprüsü'nün Asya ayağında taksiden indi-
ğimde sırtım terden sırılsıklamdı. Selamiçeşme'den
Beylerbeyı girişine kadar olan yoida en az üç kez ölüm-
le burun buruna gelince, "Artık yeter!" deyip araba-
dan inmiştim... Dikiz aynasına kırmızı plastik harflerle
yazılmış, "İmanıma Afyonlum!" yazısından "Afyonlu"
oiduğunu anladığım genç sürücü, yol boyunca ters yön-
den gelen "üç hilalli" bayraklarla süslenmiş arabala-
ra, sağ elı direksiyonda, camdan yan beline kadar sar-
kıp, sol eliyle "kurtbaşlı selam" vermeye çalıştıkça,
arabamız her defasında ölümcül zikzaklar yapmıştı. De-
likanlıya, heyecanını biraz olsun yatıştırırım umuduy-
la söylediğim her soz, bırakın yatıştırmayı, onun, gem-
lennden boşalmış heyecanını daha da arttırıyordu.
Arabasına bindiğimde, elindekı "Posta" gazetesinı
sallayarak "Yakanz biz bu Roma'yı.." diye bağırdığını
duyup, bana, sözlerinı onaylamamı ister gibi baktığı-
nı görünce, Kızıltoprak'ta arabayı durdurup "Buraya
Aadar"demem belki çok daha doğru olurdu... Ama ben,
kolayı seçeceğime, her zamanki gibi, kendimi yine
zora koşmuş, adama "Niyeyakmakistiyorsun"türün-
den aptalca, evet çok aptalca, bir soru sormuştum...
Delikanlı yüzüme şaşkın şaşkın bakmış, sonra gözle-
rini gözlerime dikerek "Versinler ki, sokakta linç ede-
lim köpeği.." diye yanıt vermişti.
"İmanıma Afyonlum"un sinırlendiğini görünce, ona
kendi gazetesınden Adalet Bakanı Sayın Hasan De-
nizkurdu'nun sözlerinı yüksek sesle okumuştum. "Tek
sûtun üç satır'da verilen bu sözler, gazetede yer alan
aynı konuya ilişkin dığer haber ve yorumları "görece-
leştihyor", ulusal "infîal"\, somut hukuksal bir hedefe
doğru yönlendirmek ıstiyordu. Abdullah Öcalan'ın
Roma Havalimanı'na ayak basmasından bu yana so-
ğukkanhlığını koruyan, cıddi bir devlet adamı görün-
tüsü sergıleyen Adalet Bakanfnın "ölüm cezası, Dev-
let GüvenlikMahkemelerinin variığı veişkenceiddiala-
n" nedeniyle Öcalan'ın Türkiye'ye ladesini "küçükbir
olasılık" olarak görmesi, delikanlıyı, hiç mi hiç, ilgilen-
dirmıyordu. 0, yalnızca "Apo"yu istiyordu. Bunun için
hemen arabasından inebilir; çızme, kravat, meyve ka-
sası, bayrak yakabilir; elçilik tabelası parçalayıp, kivi,
mango, mandalina ezebilirdi.
Ikide bir, "Katil herifi villalarda ağıriıyoriar.." diye yi-
nelıyordu. Ne söylesem boşunaydı. O, sol elini "kurt-
başt" yapıp, hızla gıden arabanın camından sarkarken,
düşünüyordum. Avrupa'nın hangı ülkesinde olursa ol-
sun, yargıç aksine karar vermedikçe, bir katil de olsa,
"siyasal sığınma" başvurusunda bulunan kişinin baş-
vurusunun önce "yürüf/7Te"tarafından ıncelenmesinin
uluslararası hukuka bağlı bir zorunluluk oiduğunu, bu
aşamada başvuru sahibinın, eğer "maddi yardıma
muhtaçdeğilse", değıl villada, eğer kirasını ödeyebı-
liyorsa, sarayda bile oturabileceğini ona nasıl anlata-
bilirdim kı? 12 Eylül Darbesi'nden sonra Türkiye'den
aynı ülkelere gidip "siyasisığınma" başvurusunda bu-
lunan bınlerce insan da benzer uygulamalardan geç-
memış miydi? "Parasmı komünistler, Yeşiller veriyor-
muş..." diyor, başka bir şey demiyordu. "Kim bu ko-
münistler?Hangi Yeşiller" diye sorsam, yanıt vereme-
yecekti. Türkiye'dekı "insan haklan" için elınden ge-
leni ardına koymayan "Yeş/7" Claudia Roth'un "oaş-
ka" Yeşiller'in öcalan'ın "sığınma talebim"Avrupa Par-
lamentosu'na onaylatarak "meşrulaştırma" girişimini
aynı "cerbeze" ile, ama bu kez Türkiye'den yana gö-
ğüslediğini elbette bilmıyordu. Hem onca kırli işten tril-
yonlarca servet edinmiş bir örgütün başının bir ev ki-
rası için komünistlerin, Yeşiller'in parasına gereksini-
mi olur muydu? Oğlan, medyanın "tiraj gazı'na gel-
i ^
ürkı'ye^nin, öcalan'ın Italya'dan iade talebini içe-
ren dosya henüz Roma'ya ulaşmamıştı. \ade talebin-
de bulunan bir diğer ülke, Almanya, daha son sözü-
nü söylememişti. Kırk günlük süre henüz başlamıştı.
Italya'da ilgili makam, çetebaşının "sığınma talebi'ni
henüz bir karara bağlamamıştı. Karar bizim açımızdan
"olumsuz" olacak olsa bile hukuk yolları açıktı. Ki, bu
başvurunun daha ilk aşamada reddedileceği aşağı
yukan kesindi. Üç seçenekte de konu yargıya henüz
"intikal" etmemışti. Peki, her şey daha ortadayken, bu
kalabalıklar neden sokaklara dökülmüştü? Gerçekte
ne istiyorlardı? Niçin böyle çıldırmıştık? "Imanıma Af-
yonlum'a bunlan sorsam, daha da sinirlenebilirdi. Sor-
madım.
Taksiden inince derin bir nefes almıştım. Asfaltta ya-
vaş yavaş yürürken, deminki delikanlıya sormak iste-
yip de soramadığım sorulann yanıtlarını düşünüyor-
dum. Tuhaf bir dönemeçteydik. Garip şeyler yaşıyor-
duk. Selim Edes, Engin Civan, Halil Bezmen, Ay-
şegül Nadir bızi soyup soğana çevırmiş, sonra Ame-
rika'yakaçmışlardı. Istıyorduk. Vermiyorlardı. "Baba"
Alaatt'n Çakıcı Fransa'daydı. Istiyorduk. Vermiyorlar-
dı. "Nevzuhur halife" Metin Kaplan Almanya'daydı.
Istiyorduk. Vermiyorlardı. "Hırsızlar", "mafya babala-
n", "şeriatçılar"derken, birdeterörcüçetebaşı "Apo"
çıkınca, haklı olarak çılgına dönmüştük. En olmaya-
cak ülkeyi, birden "düşman" ilan etmiştik. Bizim yeri-
mizde belki kim olsa çıldınrdı. Ama kimsenin akl/na,
bizim Türk Telekom gibi, o ülkenin televizyon yayınla-
rını kesmek, o ülkenin b|r futbol takımıyla oynayaca-
ğımız maçı "yirmi bin kişilik birinzibatgücüyle güven-
lik altına alacağımızr söyteyip, dünyaya "dehşetsaç-
mak" gelir miydi? Bilemiyorum. Eğer siz biliyorsanız,
cehaletime verin... Lütfen!..
(Faks:0216-418 8410)
BULMACA SEDAT YAŞAYAM
1 2 3 4 5
1 2 3 4 5
SOLDANSAĞA:
1/ Kirru giyecek-
lere sertlik ver- j
mek için kulla-
nılan bir tür ku- 2
maş. Z/Fütûvvet 3
şeyhı...Rusuzay
istasyonunun 4
adı. 3/ Şöhret...
Sığ sularda agır
yükleri taşımak
için kullanılan.
altı dûz bir çeşit
tekne. 4/ Gece-
leyin söylenen
ağır ve feryath 9
türkûlerde uygu-
lanan bir halk ezgisi...
Bir bağlaç. 5/Tuzağa dü-
şürülen şey... Dağlalesi
dedenilenotsubirbıtki.
61 Savaş, vuruşma... Sat-
rançtaözelbirharekeL7/
Karakter... Kanca, kopça.
8/ Eskiden hattatların
kullandığı yan mat bir
kâğıt türü... Bir nota. 91
Bir topluluğu siyasal
alanda etküemek ve coş- 9
turmak amacıyla yapı-
lan yoğun çalışma.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/Anadolu'da yaşayan kimi Aleviler'e verilen ad. II "Se-
maya set çekti — ü figanım" (Karacaoğlan)... "Sayı
farİu" anlamında kullanılan spor terimi. 3/ Dünya işle-
rini hoş gören, kalender kimse... Didaktik şiirleriyle ta-
nınmış XVII. yüzyıl divan şairi. 4/ Halk edebiyatında uya-
ğa verilen ad... Satrançta bir taş. 5/ Bir Asya ülkesınin
başkenti... Söreyya Duru'nun bir filmi. 6/ Boru sesi...
Soğanlı bir süs bitkisi. 7/ Göklerin en yüksek katı... Bir
renk. 8/Amerikanarmudu da denılen bir meyve. 9/ Kul-
lanışı kolay bır tür makineli tüfek... Belirli bir ış için ay-
nlan para.