16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 16 KASIM 1998 PAZARTE OLAYLAR VE GORUŞLER Ey Sosyal Demokratlar, Türkiye îçin, Prof. Dr. CAHİT TALAS T Ürkiyemız. Cumhunyetin 75. yılına ulaşmış olduğu birdönemde birçok alan- da darboğazlardan geçme- ye zorlanıyor. Siyasal kad- rolann gittikçe yoğunla- şan aymazlıklan tehlikeli boyutlara ulaş- ma yoluna girdi. Bilindiği üzere 1950 yılından bu yana sınırlı birkaç aşama dışında, Türkiye hep muhafazakâr -li- beral- kapitalistiktidarlann yönetimin- de ve siyasetin ahlakın düzeyine nadi- ren ulaştığı ortamlarda >aşadı ve yaşı- yor. Buolgu, budurumhastabirtoplum yarattı. Bu nitelikli bir toplumun oluşmasın- da önde gelen bir başka ve önemli ne- den de kuşkusuz yıllardan beri sürege- len aşın boyutlara uzanmış sürekli enf- lasyon olmuşrur. Hiçbir toplumun kişi- sel ve toplumsal ahlakı ve yapısı bu sü- rekli ve yüksek düzeyli enflasyonun v ı- kımına dayanamaz ve yıkımdan da ken- disinı kolay kurtaramaz. Sürekli ve yük- sek enflasyonun ahlaksal, toplumsal ve siyasal vıkımı ekonomik yikımından çok daha büyük tehlike oluşturur. Hü- kümetler bu bılinen gerçeğin önemini ha- fife alıp enflasyona karşı gerekli ön- lemlerı almazlarsa bunu, her alanda ağır öderler. Ülkemiz bugün bu aymazlığın ağır yükünün altından kalkmakta güç- lük çekiyor. Düzlüğe çıkabilmek için toplumun her kesimi kimi özverilere katlanmak zorundadır. Bundan kaçıl- masın. Yukanda değindik; Türkiye 1950 yi- lından bu yana genelde hep sağcı, söz- de liberal, kapitalist kadrolann yöneti- mindeki bir vurguncu düzeni sürdürü- yor. Cumhuriyetin 75 yaşına ulaşmış ol- duğu bugünlerde yüce Atatürk'ün yo- ğun özlem duyduğu çağdas uygarlık dü- zeyine bir bütün olarak ulaşabilmiş de- ğiliz. Kuşkusuz, bu durumda gelmiş geçrnişyönetimlerinherbirininsorurn- lulukları var. Düşünüyoruz ki, 1950- 1998 dönemi akılcı ve planlı ekonomik ve toplumsal politikalarla önemli geliş- melersağlayabilirdi.ÖzellikleDoğuve Güneydoğu bölgelerinde uygulanabile- cek bölge plancılığı ile ekonomik ve sosyal alanlarda önemli gelişmeler sağ- lanabilirdi. Birçok siyasal ve toplumsal huzursuzluklann ve kaynaşmalann te- melinde ekonomik yetersizliklerin ve aşın eşitsizliklerin bulunduğu herkesçe biliniyor. Şeriat yanlısı bir partinin bu ülkenin önde gelen birpartisi durumu- na ulaşabilmiş olmasının temelinde de kuşkusuz ekonomik alandaki adaletsiz- liklerin başta gelen biryeri olduğu açık- tır. Doğuda ve Güneydoğu'da herkese iş ve çalışma olanağı sağlanırsa, başka bir deyimle etkin bir işlendirme (istihdam) politikası ile eğitim, bu bölgelerdeki so- runlann ve savaşı bitirmenin başta ge- len çözüm yollandır. Sayın Başbakan'ın günlük yakınma konulanndan biri olan Meclis'in yete- rince çalışamaması ve ana görevlerini ge- reğince yerine getirememesi gerçeği. ülkenin siyasal yaşamının önemli bir olayıdır. Bu durum doğal olarak hükü- met çalışmalanna olumsuz doğrultular- da yansıyor. Oradan da devletin bütün kurumlan etkilenerek ortaya bir çürü- müşlük çıkıyor ve yayılıyor. Şu halde ye- ni bir seçimle parlamentonun değişme- si gerekiyor. Ne var ki, yürürlükteki se- çim yasalan ile önemli bir yapısal de- ğişmenin gerçekleşmesi zayıfbirolası- lıktır. Bu durumu sosyal demokratlann izledikleri politikalar daha da geçerli kılrnaktadır. Önceki seçimler göstermiştir ki Tür- kiye'de toplam sağ oylann oranı yüzde 60. sol oylann oranı ise yüzde 40 dola- yındadır. Ulusal gelirinin yalnız yüzde 8 kadannı sosyal güvenlik harcamala- nna ayırabilen bir ülkede toplam sağ oylann oranının yüzde 60'lann öteleri- ne ulaşması şaşırtıcı olmakla birlikte gerçek budur. Bu durumun başta gelen nedenleri ise işçi sınıfının yeterince bi- linçlenmemiş olması, eğitimsizlik, da- ğınıklık ve dinsel yönlendirmelerdir. Eğer tutucu ve dinci sağ eğilimli siya- sal partilerin dağınıklığı ve çokluğu bu- günkü kadarolmasaydı, parlamentoda- ki sayisal üstünlükleri daha da büyük ola- bilirdi. Günümüz koşullannda sosyal demokratlann bu yalın gerçeği iyi de- ğerlendirmeleri gerekir. Sağ oylann aşı- n bölünmüşlüğünden yararlanmalan ve kendilerinin bütünleşmeye doğru gerçek- çi bir yola girmeleri zorunluluğu vardır. Böyle yapmazlarsa sürekli olarak mu- halefette kalma durumlan ile yüz yüze gelırler. Günümüz ortamında sol oylann top- lamının bölünmemesi ve sağ oylann bö- lünmüşlüğünün süımesi koşuluyla sos- yal demokratlar iktidar olabilirler. Oy- sa. düşünceler platformunda birbirin- den farkı olmayan Anavatan ve Doğru Yol partileri her zaman ve kolaylıkla bir araya gelebilirler. Bu yola girebilirler- seFaziletPartisi'nidearkalardabıraka- rak iktidaryolunuaçabilirler. Eğer, Ana- vatan ve Doğru Yol partilen bu yolu aç- ma basiretini sosyal demokratlardan ön- ce gösterirlerse. uzun bir iüre iktidar da olabilirler. Şu halde bu olası gelişmele- rin ışığında ve baskısında sosyal de- mokratlann da olumsuz ilkel saplantı- lan arkalannda bırakmaya dönük yeni gerçekçi kararlara yönelmeleri gerekir. Biliyoruz ki, sosyal demokrasi ya da demokrasici sosyalistlik düşünsel plat- formlarda oluşumundan bu yana (1860) sürekli gelişerek ve değişerek günümü- ze ulaştı. Şimdilerde hemen bütün Av- rupa ülkelerinde iktidar olabilme başa- nsına kavuştu. Şu ortak ilkelerde birle- şildi: Çoğulcu, özgüıiükçü ve eşitlikçi bir siyasal düzeni temel koşul olarak ka- bul cfri. Bu bağlamda 1) Yoksullukla sa- vaşı,2) Sosyal bir devlet kurmayı,3) Adil bir gelir dağılımı sağlamayı. 4) İşsizlik- le etkin bir savaşımı ve tam istihdamı gerçekleştirmeyi, 5) De\ letçiliği, 6) Plan- cılığı. 7) Servetin bir azınlık elinde yığış- masını önlemevi amaçladı ve öngördü. Işte bu ilkelerden yola çıkan sosyal de- mokrat partilerin temelinde içşiler ve onlann örgütleri sendikalar v ardır. Bu ko- nuda ülkemizde yadırganacak bir du- rum var. Doruktaki işçi örgütleri yani Türk-İş, Devrimci İşçi Sendikalan Kon- federasyonu (DİSK) ve Hak-tş bu ko- nuda yani siyasal partiler karşısında du- rumlannı açıklamalıdırlar. İşçiler, onla- nn örgütleri sendikalar, siyasal partiler karşısında işçıleri yönlendirmelidirler. Çünkü. bölünmemiş bir işçi sınıfı hemen her ülkede iktidar olmaya çok yaklaşır ve bu yoldan çıkarlannı da daha etkin savunabilir. Bölünmüşlük ve dağınıklık ağır yenilgilere yol açar. Yukanda söyledik, Türkiye'de sosyal demokratlar. daha kalabalık, tutucu, din- ci. şeriatçı ve cumhunyet devrimlerine karşı olan. sayısal bakımdan güçlü ve da- ha kalabalık bir kesimle yanşmak zorun- dadır. Toplam oylann yüzde 60'ını aşan bir sağ oypotansiyeli karşısında bir ara- ya gelememek bağışlanamayacak bir aymazlıktır. Ülkeye yarar sağlamaz, za- rar getirir. Cumhunyet Halk Partisi de Demokratik Sol Parti de kendilerini sos- yal demokrat saydıklanna. topluma öy- le sunduklanna göre bölünmüş olmala- nnın anlamı nedir? En azından bir ay- mazlık değil mi? Bölünmüşlük sürdük- çe ülkenin yönetiminde etkin olmaktan uzakkalacaklannıbilmiyorlarmı vebu- na haklan var mı? Sağ ve dinci oylann bölünmüşlüğünden yararlanmamak akıl- cı bir yol mu? Günümüzün siyasal ko- şullannda solu iktidar olmaktan sürek- li uzak tutmanın anlamı ne ki? Birleşik sol birinci parti olur ve sağ kanat parti- lerinin peyki olmaktan kurtulur. Öyle ise sosyal demokratlar. Türkiye için bir- leşiniz. ARADABİR Av. EROL ERTUĞRUL Aydın Atatürkçü Düşünce Derneği Başkanı Cumhupiyetçilerin Yanıtıydı... Ne büyük coşkuyla kutladık Cumhuriyetimizin kuruluşunun 75. yıldönümünü. lllerde, ilçelerde, beldelerde, açık hava toplantılarında, kapalı sa- lon toplantılannda çeşitli ve coşkulu etkinlikler ya- pıldı, yapılmaya da devam edilıyor. 29 Ekim'den bir hafta önce tüm yurdumuzda 'Cumhuriyette Bu- luşalım' yürüyüşü yapıldı. Genç yaşlı, büyük kü- çük, kadın erkek, yüz binlerce insanın gönülden katıldığı yürüyüşler tam bir bayram havası içeri- sindeydi. Ve ulusumuz, bu Cumhunyet Bayra- mı'nda, kutlamanın yanında, bir şeylere, bir yer- lere yanıt verdi. Bir süre önce, asıl amaçları baş- ka, sözde 'türban' eylemi adı altında yapılan cılız gösteriler için gerici gazetelerdeki köşelerinde, "Gör bak daha neler olacak" diye yazı yazanlar, baktılar, gördüler ve daha neler olacağını sanırım anladılar!.. On yıllardır yurdumuzda hep, 'Cumhuriyet ta- rihimizin en bunalımlı günlerini yaşadığımız' söy- lendi. Çünkü, on yıllardır Atatürk devrimlerinden saptık. Köy Enstitülerini kapatıp yerterine imam- hatipokulları, Kuran kurslan açtık. Sağ partiler on yıllarca ülkemizi yönettiler ve hep inanç sömürü- sü yaptılar, hâlâ da yapıyorlar. Uygar görünümle- rinin arkasında, içi örümcek ağları ile örülü kafa- ları ile, alanlarda, ne kadar din okulu açtıklannı söy- leyerek övündüler! Ülkeyi geriye götürdüler. Bu yet- medi. bu kez de devleti çetelere teslim ettiler. Su- surluk'taki kazada, iktidardaki bir sağ partinin ön- de gelen milletvekillerinden birisi, yıllardır aranan bir çete başı ile, bir katille kol kola yakalandı. Su- surluk'tan birkaç yıl sonra, bu kez bir başka sağ partinin bakanının, yurtdışında yakalanmış bir baş- ka çete başı ile senli benli dostluğunu gösteren konuşması kamuoyunasunuldu. Ulusumuz bun- ları unutmadı, unutmuyor. Ve tüm bunlara karşın Cumhuriyet Bayramı, görülmemiş bir katılımla ve coşkuyla kutlandı. Bu kutlama, bu bayraklar, 10. Yıl Marşı'nın coş- kusu... Çok güzel. ama yeterli değil. Asıl olan Cumhunyet ilkelerine inanmaktır. Asıl olan Atatürk ilke ve devrimlerine bağnazhk kertesinde bağlan- maktır. "Ben Atatürkçüyüm" demekle Atatürkçü, "Ben Cumhuriyetçiyim" demekle Cumhuriyetçi olunmaz. Atatürk ve Cumhuriyet bir yaşam biçi- midir. Atatürk devrimlerine, Cumhuriyet ilkelerine yürekten inanıp, onları yaşamımızın heralanına uy- gulayabiliyorsak, o zaman Atatürk'ten ve Cumhu- riyetten söz edebiliriz. Bizler biliyoruz ki, geçmiş- te, Atatürk devrimlerine, Cumhuriyet ilkelerine en büyük kötülükler, hainlikler hep Atatürk adına, Cumhuriyet adına, Atatürk diyerek, Cumhuriyet di- yerek yapılmıştır. Anımsayalım 12 Eylül paşaları- nın Atatürkçülüğünü! Bugün Cumhuriyetçi, Atatürkçü görünenlerin ya da öyle olduğunu söyleyenlerin, Türk aydınlan- masına ters ve karşı eylemleri oluşturanları gör- mezlikten gelenlerin, geçmişte gericilere, yobaz- lara nasıl destek olduklarını unutmadık. Çeteler- le nasıl kol kola olduklarını da yeni öğrendik, unut- mayacağız. 29 Ekim 1998 gecesi saat 20.30'da, yani Cum- huriyetin 75 yıl önce ilan edildiği saatte, hepimiz bir dakika sustuk ve düşündük Tüm ulusumuz sus- tu ve düşündü. Cumhuriyetin kazanımlannı düşün- dük. Hilafetin, saltanatın, şeriatın kaldırıldığını dü- şündük. Çağdaş hukuk sisteminin getirildiğini şündük. Harf devrimıni, eğitim devrimini düşündük. Dil devrimini düşündük. Ulusal devlet olma bilincini edinmemizi düşündük. Kadınlanmıza verilen hak- ların tümünü düşündük. Kısaca Türk aydınlan- masını düşündük. Cumhuriyetin ulusumuz için çok önemli, çok değerli ve vazgeçilmez olduğu- nu düşündük. 29 Ekim 1998 saat 20.30'da bir dakika sustuk ve bunları düşündük. Umuyorum, ülkemizi bölmeyi amaçlayan hayınlar ve onlann iş- birlikçileri de bu susup düşünmenin ne yaman bir şey olduğunu düşünmüşlerdir. Sigara içenler! Bugün kendinize değerli bir fırsat verin: Sigarayı bırakın. . TCRKKALPVAKFI 79 Mayıs Cd. No: 8 Şışlı/İSTANBUL Tel: (0 212) 212 07 07 (pbx) 10 Hat Faks:(0212)212 68 35 Siyasal Partilerde Eğitim M. SELIM OKÇAY tzmir Bamsu A\itkatlanndan H er alanda olduğu gibi siyasal partilerde de eğitimin önemli yeri olduğu tartışılamaz. O partinin siyasal yapıda sağlık- lı bir şekilde yerini alabilme- si için neyin egitimi, nasıl eği- tim sorulannın çok iyi değerlendirilmesi ge- rekir. "Bu \ıl bir panel düzenleyeceğiz, bir de seminer.vapacağLz" demek yeterli olmadığı gi- bi bir gösterişten öteye gitmez. Bunun için sağlam verilere dayanan bir du- rum muhakemesi yapılması şarttır. Başanlı bir sonuca ulaşabilmek için her şeyden önce eğitimin planlandığı seviyede (genel merkez, il, ilçe gibi) 'vazife'nin çok doğru ve esaslı bir şekilde ortaya konulması gerekir. Ve artık du- rum muhakemesinin ışığı, bu 'vazife'dir ve muhakeme, bunun yerine getirilmesi ve başa- nlı olması için yapılır. Kendi durumu, ola- naklan, zayıfyönleri, toplumun sorunlan (böl- gesel de olur ülke çapında da olur), diğer par- tilerin kuvvetli ve zayıf yörüeri ortaya konu- lur ve hepsi masanın üzerine yatınlır. Artık bun- lara göre ben ne yapayım da görevimi (vazi- femi) başaray ım, deniîerek durum tartışılır ve birkarara ulaşılır. Şimdi, artık bu 'karar'ın yerine getirilme- si için gerekli "plan'ın yapılmasına sıra gel- miştir. Neyin eğitimi, eğitimin kapsamı, eği- tim şekilleri, zaman planlaması, yapılacak planının ana öğeleri olur ve bunlara yanıt ve- recek birplan geliştirilir. Neyin eğitimi soru- sunun yanıtının parti örgütü olduğu artık açık- ça anlaşılmaktadır. Bu cğitimden geçmemiş parti örgütünün başanlı olması mümkün de- ğildir. Bir örnek olarak CHP'yi ele almak istiyo- rum. Şimdilik 18 Nisan'da seçim gözüküyor. 5 aylık bir süre vardır. Şimdi 'iktidara gel- mek' şeklinde bir görev ortaya konulursa, bunda başanlı olabilmek için nelerin yapılma- sı gerektiği çok iyi muhakeme edilmeli ve bir plan yapılmalıdır. Genel başkanı dolaştırmak, milletvekili adaylannı köy köy dolaştırmak ye- terli değildir. Parti genel merkezinin ülke so- runlannı teker teker ele alıp çözümler ortaya koyduğunu görüyoruz. Bu yapısal çözümlen önce parti örgütünün çok iyi anlaması, öğ- renmesi ve bunun sonucunda da aynı paralel fikirlerle halkın karşısına çıkılması ve halka bilerek, inanarak ve güvenerek anlatılması şarttır. tşte bu eğitimle olur. Bu 5 aylık süre- de bu eğitimin çok iyi planlanıp yerine geti- rilmesi şart olduğu gibi seçimlerden sonra da planlı bir eğitimle önce örgütün çok iyi yetiş- tirilmesi gerekir. Eğitimle çıkarlar da (men- faatlerde) törpülenir. Hatta her \\< ilçe düzen- lenecek ciddi ve uygun süreli kurslardan ge- çippartisinin ilkelerini çok iyi öğrenmeden ve bunu uygulanacak sınavlarda başanlı olarak göstermeyenlerden seçme/seçilme hakkı, san- dık çevresi sorumlusu gibi en alt düzeydeki yönetici dahil, esirgenmelidir. Bu husus kali- teyi yükseltir, kavgaları önler, ülke sorunlan- na çözüm bulacak kişilerin yerlerini almala- nnı sağlar, siyasal parti güçlenirve yerini alır. Bu yapılmazsa bir yığin kalitesiz insan bizi yö- netir; pirinç, fasulye dağıtanlan seçer halk. Adalet Bakanlığı'na... D evrim'lerin tam ortasına doğdum. Onuncu yılda bir yaşındaydım ve Onuncu Yıl Marşı ile büyüdüm. Mustafa Kemal Atatürk'ün "sürekli devrimJer" ülküsünü dünyaya duyuruşunun taş plaklardaki yankısı hâlâ kulakJanmda. llk ve ortaöğrenimimi DEVRİM'lerle uygun adım yürüyen Milli Eğitim Bakanlan döneminde tamamladım. DEVRlM sözcüğünün 1945 yılında yeni dile çevrilen 1924 Anayasası 'nda yer aldıgım öğretmenlerimden öğrendim. Ve oğluma DEVRlM adını verdim. Ülkede binlerce kız ve erkek genç DEVRlM adını ve binlerce aile DEVRlM soyadını onurla taşıyor. DEVRİM'lerin ve ' Cumhuriyetin vazgeçilmez LAİKLİK ilkesi karşıtlan 1950 yılı sonrası üçüncü kuşaklannı yetiştirdiler. Bunlar Bakanlığınız koltuğuna da çıkabildi. Sonuçta Bakanlığınızın 11. 08.1998 günve BO30EDB0000002- 2204 sayılı genelgesi ile DEVRlM sözcüğü, dolayısı ile DEVRİM ad ve soyadını taşıyanlar aşağılandı. ATATÜRK'e de saygısızlık edildi. Bakanlığınızın yeni bir genelge ile TRT ve basın aracıhğı ile DEVRİM ad ve soyadını taşıyan tüm vatandaşlardan ve ailelerinden özür dilemesini bekliyorum. Genelge içeriğini benimsemeyen bakanlık görevlilerine saygılar sunanm. Cumhuriyetin 75. yılı kutlu olsun. Cengiz Alatiı Y. Müh. Mimar CUMHURİYETTE]> OKURLARA ORHAIV ERİNÇ Gergin Başlayan Hafta Başarıyla Sona Erdi Son yılların en yoğun ve önemli haftasını geri de bıraktık. Bay Korkmaz Yiğit'ın kendi olanaklan ile dol durduğu TV kasetinin yayımlanması ile başlayaı şaşkınlık ve gerginlik. kanlı terör örgütünün baş Öcalan'ın Roma'da yakalanarak tutuklanması il< yerini olumlu bir havaya bıraktı. Öcalan'ın sonu, silahlı kuvvetlerin öncülüğüyh başlayan ve hükümet tarafından kararlılıkla sür dürülen çabalar nedeniyle Suriye'den ayrılmasıy la başlamıştı. Öcalan'ın Rusya'dan aynldıktan sonra neden Ro ma'ya gittiği ve niçin sahte pasaport kullandığı he- nüz kesinlikle bilinmiyor. Ama Italya'yı seçmesi konusunda bir süre ön ce yaşadıklarımız, olasılıklar üzerinde durulması nı kolaylaştırıyor. italya'da da bizdeki kimi uçuklar gibi kendileri- ne komünist ya da solcu diyen, buna karşılık üre- tim sürecindeki çelişkiler yerine ırkçılığı savun- manın erdem olduğuna inananlar var. Hem d€ milletvekili ve müsteşar düzeyinde. Bu anlayış, görüldüğü kadarıyla Italyan polisin de etkiliyor. Basın özgüriüğü. insan haklan gibi kav- ramlarda mangalda kül bırakmayan italya'da mes- lektaşlarımızın uğradığı iğrenç saldmları seyretmek- le yetinmeleri bu tutumlannın açık bir göstergesi- ni oluşturuyor. Türkiye'nin şu andaki beklentisi kanlı terör ör- gütünün başının iade edilmesı. Uluslararası belgelere bakılırsa, Italya'nın öca- lan'a siyasal sığınma hakkı tanıması olanaksız. Avrupa Konseyi üyesi devletlerarasında imza- lanan "Tedhişçiliğin Önlenmesine Dair Avrupa Sözleşmesi"ri\n 1 'inci maddesi şöyle başlıyor: "Akid devletler arasında suçluların iadesi mak- sadıyla, aşağıda belırtilen suçlann hiçbiri siyas, suç, siyasi suça murtabıt suç veya siyasi neden- le işlenmiş suç niteliğinde telakki edilmeyecek- tir." Altında da altı fıkra sıralanmış. Konumuza doğ- rudan giren (e) ve (f) fıkralan var: "e) Şahısların hayatı için tehlike teşkil ettiği öl- çüde bomba, el bombası, roket, otomatik ateşlı silah veya bombalı mektup veya koli kullanmak suretiyle işlenen suçlar, f) Yukanda sayılan suçlardan bihni işlemeye teşebbüs veya böyle bir suçu işleyen veya işle- meye teşebbüs eden bir şahsm fiiline suç ortağı olarak iştirake ilişkin suçlar." (insan Haklan ve Te- mel Özgürlükleri / s. 473 / Mehmet Genç / Ulu- dağ Üniversitesi-Bursa, 1997) Italya bir skandala neden olarak Öcalan'a sığın- ma hakkı tanır mı bilemeyiz. Ancak bizim de yapmamız gerekenler var. Yine Avrupa Konseyi üyesi devletler 28 Nisan 1983 günü Strasbourg'da bir araya gelerek "İn- san Haklannın ve Temel Özgürlüklerinin Korun- masına İlişkin Sözleşmeye Ek Ölüm Cezasının Kaldınlmasına Dair Protokol"ü kabul etmişler. Türkiye o günlerin yönetimi nedeniyle protokolü imzalamamış. Bu protokolün 1 'inci maddesi de şöyle: "Madde 1- Ölüm cezası kaldırılmıştır. Hiç kim- se bu cezaya çarptırılamaz ve idam edilemez." Öcalan'ın Türkiye'ye ladesini sağlayacak tek yol bu protokole uygun bir yasa çıkarmaktır. Şe- hit annelerinin. babalannın, eşlerinin, kardeşleri- nin ve yavuklularının acılarını anlıyor, duygularına da katılıyoruz. Ancak Öcalan'ın İtalya'da binlerce kişinın kanını dökmek suçu yerine "sahte pasa- port kullanmaktan" mahkûm edilip serbest bıra- kılması halinde daha da acılı bir duruma düşme- lerinden korkuyoruz. Ve ülke çıkarlan için göster- dikleri özveriyi bir daha göstereceklerini umuyo- ruz. • Arkası 6. Sayfada Bu sonjlar Voyager Türkıye'nın varoluş nedenı.. 1 Kasım da yepyenı bir dergı yaşamımıza gırıyor, Voyager. Aylık yurtıg-yurtdışı turlardan konaklama merkezlerıne, meteorolojık verılerden, monu alternatıflenne kadar herkesın yol arkadaşı, gerçek bir seyahat rehberı... llk sayı, ücretsız Alışvenş Cennetı Avrupa ekı ile bırtıkte GERseyahat rehberi" Mıgros, Gıma, Makro ve dığer seçkın satış noktalarında.. Aoone olmak ıçın 0212 219 33 33
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle