Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 16 KASIM 1998 PAZARTE
OLAYLAR VE GORUŞLER
Ey Sosyal Demokratlar, Türkiye îçin,
Prof. Dr. CAHİT TALAS
T
Ürkiyemız. Cumhunyetin
75. yılına ulaşmış olduğu
birdönemde birçok alan-
da darboğazlardan geçme-
ye zorlanıyor. Siyasal kad-
rolann gittikçe yoğunla-
şan aymazlıklan tehlikeli boyutlara ulaş-
ma yoluna girdi. Bilindiği üzere 1950
yılından bu yana sınırlı birkaç aşama
dışında, Türkiye hep muhafazakâr -li-
beral- kapitalistiktidarlann yönetimin-
de ve siyasetin ahlakın düzeyine nadi-
ren ulaştığı ortamlarda >aşadı ve yaşı-
yor. Buolgu, budurumhastabirtoplum
yarattı.
Bu nitelikli bir toplumun oluşmasın-
da önde gelen bir başka ve önemli ne-
den de kuşkusuz yıllardan beri sürege-
len aşın boyutlara uzanmış sürekli enf-
lasyon olmuşrur. Hiçbir toplumun kişi-
sel ve toplumsal ahlakı ve yapısı bu sü-
rekli ve yüksek düzeyli enflasyonun v ı-
kımına dayanamaz ve yıkımdan da ken-
disinı kolay kurtaramaz. Sürekli ve yük-
sek enflasyonun ahlaksal, toplumsal ve
siyasal vıkımı ekonomik yikımından
çok daha büyük tehlike oluşturur. Hü-
kümetler bu bılinen gerçeğin önemini ha-
fife alıp enflasyona karşı gerekli ön-
lemlerı almazlarsa bunu, her alanda ağır
öderler. Ülkemiz bugün bu aymazlığın
ağır yükünün altından kalkmakta güç-
lük çekiyor. Düzlüğe çıkabilmek için
toplumun her kesimi kimi özverilere
katlanmak zorundadır. Bundan kaçıl-
masın.
Yukanda değindik; Türkiye 1950 yi-
lından bu yana genelde hep sağcı, söz-
de liberal, kapitalist kadrolann yöneti-
mindeki bir vurguncu düzeni sürdürü-
yor. Cumhuriyetin 75 yaşına ulaşmış ol-
duğu bugünlerde yüce Atatürk'ün yo-
ğun özlem duyduğu çağdas uygarlık dü-
zeyine bir bütün olarak ulaşabilmiş de-
ğiliz. Kuşkusuz, bu durumda gelmiş
geçrnişyönetimlerinherbirininsorurn-
lulukları var. Düşünüyoruz ki, 1950-
1998 dönemi akılcı ve planlı ekonomik
ve toplumsal politikalarla önemli geliş-
melersağlayabilirdi.ÖzellikleDoğuve
Güneydoğu bölgelerinde uygulanabile-
cek bölge plancılığı ile ekonomik ve
sosyal alanlarda önemli gelişmeler sağ-
lanabilirdi. Birçok siyasal ve toplumsal
huzursuzluklann ve kaynaşmalann te-
melinde ekonomik yetersizliklerin ve
aşın eşitsizliklerin bulunduğu herkesçe
biliniyor. Şeriat yanlısı bir partinin bu
ülkenin önde gelen birpartisi durumu-
na ulaşabilmiş olmasının temelinde de
kuşkusuz ekonomik alandaki adaletsiz-
liklerin başta gelen biryeri olduğu açık-
tır. Doğuda ve Güneydoğu'da herkese iş
ve çalışma olanağı sağlanırsa, başka bir
deyimle etkin bir işlendirme (istihdam)
politikası ile eğitim, bu bölgelerdeki so-
runlann ve savaşı bitirmenin başta ge-
len çözüm yollandır.
Sayın Başbakan'ın günlük yakınma
konulanndan biri olan Meclis'in yete-
rince çalışamaması ve ana görevlerini ge-
reğince yerine getirememesi gerçeği.
ülkenin siyasal yaşamının önemli bir
olayıdır. Bu durum doğal olarak hükü-
met çalışmalanna olumsuz doğrultular-
da yansıyor. Oradan da devletin bütün
kurumlan etkilenerek ortaya bir çürü-
müşlük çıkıyor ve yayılıyor. Şu halde ye-
ni bir seçimle parlamentonun değişme-
si gerekiyor. Ne var ki, yürürlükteki se-
çim yasalan ile önemli bir yapısal de-
ğişmenin gerçekleşmesi zayıfbirolası-
lıktır. Bu durumu sosyal demokratlann
izledikleri politikalar daha da geçerli
kılrnaktadır.
Önceki seçimler göstermiştir ki Tür-
kiye'de toplam sağ oylann oranı yüzde
60. sol oylann oranı ise yüzde 40 dola-
yındadır. Ulusal gelirinin yalnız yüzde
8 kadannı sosyal güvenlik harcamala-
nna ayırabilen bir ülkede toplam sağ
oylann oranının yüzde 60'lann öteleri-
ne ulaşması şaşırtıcı olmakla birlikte
gerçek budur. Bu durumun başta gelen
nedenleri ise işçi sınıfının yeterince bi-
linçlenmemiş olması, eğitimsizlik, da-
ğınıklık ve dinsel yönlendirmelerdir.
Eğer tutucu ve dinci sağ eğilimli siya-
sal partilerin dağınıklığı ve çokluğu bu-
günkü kadarolmasaydı, parlamentoda-
ki sayisal üstünlükleri daha da büyük ola-
bilirdi. Günümüz koşullannda sosyal
demokratlann bu yalın gerçeği iyi de-
ğerlendirmeleri gerekir. Sağ oylann aşı-
n bölünmüşlüğünden yararlanmalan ve
kendilerinin bütünleşmeye doğru gerçek-
çi bir yola girmeleri zorunluluğu vardır.
Böyle yapmazlarsa sürekli olarak mu-
halefette kalma durumlan ile yüz yüze
gelırler.
Günümüz ortamında sol oylann top-
lamının bölünmemesi ve sağ oylann bö-
lünmüşlüğünün süımesi koşuluyla sos-
yal demokratlar iktidar olabilirler. Oy-
sa. düşünceler platformunda birbirin-
den farkı olmayan Anavatan ve Doğru
Yol partileri her zaman ve kolaylıkla bir
araya gelebilirler. Bu yola girebilirler-
seFaziletPartisi'nidearkalardabıraka-
rak iktidaryolunuaçabilirler. Eğer, Ana-
vatan ve Doğru Yol partilen bu yolu aç-
ma basiretini sosyal demokratlardan ön-
ce gösterirlerse. uzun bir iüre iktidar da
olabilirler. Şu halde bu olası gelişmele-
rin ışığında ve baskısında sosyal de-
mokratlann da olumsuz ilkel saplantı-
lan arkalannda bırakmaya dönük yeni
gerçekçi kararlara yönelmeleri gerekir.
Biliyoruz ki, sosyal demokrasi ya da
demokrasici sosyalistlik düşünsel plat-
formlarda oluşumundan bu yana (1860)
sürekli gelişerek ve değişerek günümü-
ze ulaştı. Şimdilerde hemen bütün Av-
rupa ülkelerinde iktidar olabilme başa-
nsına kavuştu. Şu ortak ilkelerde birle-
şildi: Çoğulcu, özgüıiükçü ve eşitlikçi
bir siyasal düzeni temel koşul olarak ka-
bul cfri. Bu bağlamda 1) Yoksullukla sa-
vaşı,2) Sosyal bir devlet kurmayı,3) Adil
bir gelir dağılımı sağlamayı. 4) İşsizlik-
le etkin bir savaşımı ve tam istihdamı
gerçekleştirmeyi, 5) De\ letçiliği, 6) Plan-
cılığı. 7) Servetin bir azınlık elinde yığış-
masını önlemevi amaçladı ve öngördü.
Işte bu ilkelerden yola çıkan sosyal de-
mokrat partilerin temelinde içşiler ve
onlann örgütleri sendikalar v ardır. Bu ko-
nuda ülkemizde yadırganacak bir du-
rum var. Doruktaki işçi örgütleri yani
Türk-İş, Devrimci İşçi Sendikalan Kon-
federasyonu (DİSK) ve Hak-tş bu ko-
nuda yani siyasal partiler karşısında du-
rumlannı açıklamalıdırlar. İşçiler, onla-
nn örgütleri sendikalar, siyasal partiler
karşısında işçıleri yönlendirmelidirler.
Çünkü. bölünmemiş bir işçi sınıfı hemen
her ülkede iktidar olmaya çok yaklaşır
ve bu yoldan çıkarlannı da daha etkin
savunabilir. Bölünmüşlük ve dağınıklık
ağır yenilgilere yol açar.
Yukanda söyledik, Türkiye'de sosyal
demokratlar. daha kalabalık, tutucu, din-
ci. şeriatçı ve cumhunyet devrimlerine
karşı olan. sayısal bakımdan güçlü ve da-
ha kalabalık bir kesimle yanşmak zorun-
dadır. Toplam oylann yüzde 60'ını aşan
bir sağ oypotansiyeli karşısında bir ara-
ya gelememek bağışlanamayacak bir
aymazlıktır. Ülkeye yarar sağlamaz, za-
rar getirir. Cumhunyet Halk Partisi de
Demokratik Sol Parti de kendilerini sos-
yal demokrat saydıklanna. topluma öy-
le sunduklanna göre bölünmüş olmala-
nnın anlamı nedir? En azından bir ay-
mazlık değil mi? Bölünmüşlük sürdük-
çe ülkenin yönetiminde etkin olmaktan
uzakkalacaklannıbilmiyorlarmı vebu-
na haklan var mı? Sağ ve dinci oylann
bölünmüşlüğünden yararlanmamak akıl-
cı bir yol mu? Günümüzün siyasal ko-
şullannda solu iktidar olmaktan sürek-
li uzak tutmanın anlamı ne ki? Birleşik
sol birinci parti olur ve sağ kanat parti-
lerinin peyki olmaktan kurtulur. Öyle ise
sosyal demokratlar. Türkiye için bir-
leşiniz.
ARADABİR
Av. EROL ERTUĞRUL
Aydın Atatürkçü Düşünce Derneği Başkanı
Cumhupiyetçilerin
Yanıtıydı...
Ne büyük coşkuyla kutladık Cumhuriyetimizin
kuruluşunun 75. yıldönümünü. lllerde, ilçelerde,
beldelerde, açık hava toplantılarında, kapalı sa-
lon toplantılannda çeşitli ve coşkulu etkinlikler ya-
pıldı, yapılmaya da devam edilıyor. 29 Ekim'den
bir hafta önce tüm yurdumuzda 'Cumhuriyette Bu-
luşalım' yürüyüşü yapıldı. Genç yaşlı, büyük kü-
çük, kadın erkek, yüz binlerce insanın gönülden
katıldığı yürüyüşler tam bir bayram havası içeri-
sindeydi. Ve ulusumuz, bu Cumhunyet Bayra-
mı'nda, kutlamanın yanında, bir şeylere, bir yer-
lere yanıt verdi. Bir süre önce, asıl amaçları baş-
ka, sözde 'türban' eylemi adı altında yapılan cılız
gösteriler için gerici gazetelerdeki köşelerinde,
"Gör bak daha neler olacak" diye yazı yazanlar,
baktılar, gördüler ve daha neler olacağını sanırım
anladılar!..
On yıllardır yurdumuzda hep, 'Cumhuriyet ta-
rihimizin en bunalımlı günlerini yaşadığımız' söy-
lendi. Çünkü, on yıllardır Atatürk devrimlerinden
saptık. Köy Enstitülerini kapatıp yerterine imam-
hatipokulları, Kuran kurslan açtık. Sağ partiler on
yıllarca ülkemizi yönettiler ve hep inanç sömürü-
sü yaptılar, hâlâ da yapıyorlar. Uygar görünümle-
rinin arkasında, içi örümcek ağları ile örülü kafa-
ları ile, alanlarda, ne kadar din okulu açtıklannı söy-
leyerek övündüler! Ülkeyi geriye götürdüler. Bu yet-
medi. bu kez de devleti çetelere teslim ettiler. Su-
surluk'taki kazada, iktidardaki bir sağ partinin ön-
de gelen milletvekillerinden birisi, yıllardır aranan
bir çete başı ile, bir katille kol kola yakalandı. Su-
surluk'tan birkaç yıl sonra, bu kez bir başka sağ
partinin bakanının, yurtdışında yakalanmış bir baş-
ka çete başı ile senli benli dostluğunu gösteren
konuşması kamuoyunasunuldu. Ulusumuz bun-
ları unutmadı, unutmuyor. Ve tüm bunlara karşın
Cumhuriyet Bayramı, görülmemiş bir katılımla ve
coşkuyla kutlandı.
Bu kutlama, bu bayraklar, 10. Yıl Marşı'nın coş-
kusu... Çok güzel. ama yeterli değil. Asıl olan
Cumhunyet ilkelerine inanmaktır. Asıl olan Atatürk
ilke ve devrimlerine bağnazhk kertesinde bağlan-
maktır. "Ben Atatürkçüyüm" demekle Atatürkçü,
"Ben Cumhuriyetçiyim" demekle Cumhuriyetçi
olunmaz. Atatürk ve Cumhuriyet bir yaşam biçi-
midir. Atatürk devrimlerine, Cumhuriyet ilkelerine
yürekten inanıp, onları yaşamımızın heralanına uy-
gulayabiliyorsak, o zaman Atatürk'ten ve Cumhu-
riyetten söz edebiliriz. Bizler biliyoruz ki, geçmiş-
te, Atatürk devrimlerine, Cumhuriyet ilkelerine en
büyük kötülükler, hainlikler hep Atatürk adına,
Cumhuriyet adına, Atatürk diyerek, Cumhuriyet di-
yerek yapılmıştır. Anımsayalım 12 Eylül paşaları-
nın Atatürkçülüğünü!
Bugün Cumhuriyetçi, Atatürkçü görünenlerin
ya da öyle olduğunu söyleyenlerin, Türk aydınlan-
masına ters ve karşı eylemleri oluşturanları gör-
mezlikten gelenlerin, geçmişte gericilere, yobaz-
lara nasıl destek olduklarını unutmadık. Çeteler-
le nasıl kol kola olduklarını da yeni öğrendik, unut-
mayacağız.
29 Ekim 1998 gecesi saat 20.30'da, yani Cum-
huriyetin 75 yıl önce ilan edildiği saatte, hepimiz
bir dakika sustuk ve düşündük Tüm ulusumuz sus-
tu ve düşündü. Cumhuriyetin kazanımlannı düşün-
dük. Hilafetin, saltanatın, şeriatın kaldırıldığını dü-
şündük.
Çağdaş hukuk sisteminin getirildiğini şündük.
Harf devrimıni, eğitim devrimini düşündük. Dil
devrimini düşündük. Ulusal devlet olma bilincini
edinmemizi düşündük. Kadınlanmıza verilen hak-
ların tümünü düşündük. Kısaca Türk aydınlan-
masını düşündük. Cumhuriyetin ulusumuz için
çok önemli, çok değerli ve vazgeçilmez olduğu-
nu düşündük. 29 Ekim 1998 saat 20.30'da bir
dakika sustuk ve bunları düşündük. Umuyorum,
ülkemizi bölmeyi amaçlayan hayınlar ve onlann iş-
birlikçileri de bu susup düşünmenin ne yaman bir
şey olduğunu düşünmüşlerdir.
Sigara içenler! Bugün kendinize
değerli bir fırsat verin: Sigarayı bırakın.
. TCRKKALPVAKFI
79 Mayıs Cd. No: 8 Şışlı/İSTANBUL
Tel: (0 212) 212 07 07 (pbx) 10 Hat
Faks:(0212)212 68 35
Siyasal Partilerde Eğitim
M. SELIM OKÇAY tzmir Bamsu A\itkatlanndan
H
er alanda olduğu gibi siyasal
partilerde de eğitimin önemli
yeri olduğu tartışılamaz. O
partinin siyasal yapıda sağlık-
lı bir şekilde yerini alabilme-
si için neyin egitimi, nasıl eği-
tim sorulannın çok iyi değerlendirilmesi ge-
rekir. "Bu \ıl bir panel düzenleyeceğiz, bir de
seminer.vapacağLz" demek yeterli olmadığı gi-
bi bir gösterişten öteye gitmez.
Bunun için sağlam verilere dayanan bir du-
rum muhakemesi yapılması şarttır. Başanlı
bir sonuca ulaşabilmek için her şeyden önce
eğitimin planlandığı seviyede (genel merkez,
il, ilçe gibi) 'vazife'nin çok doğru ve esaslı bir
şekilde ortaya konulması gerekir. Ve artık du-
rum muhakemesinin ışığı, bu 'vazife'dir ve
muhakeme, bunun yerine getirilmesi ve başa-
nlı olması için yapılır. Kendi durumu, ola-
naklan, zayıfyönleri, toplumun sorunlan (böl-
gesel de olur ülke çapında da olur), diğer par-
tilerin kuvvetli ve zayıf yörüeri ortaya konu-
lur ve hepsi masanın üzerine yatınlır. Artık bun-
lara göre ben ne yapayım da görevimi (vazi-
femi) başaray ım, deniîerek durum tartışılır ve
birkarara ulaşılır.
Şimdi, artık bu 'karar'ın yerine getirilme-
si için gerekli "plan'ın yapılmasına sıra gel-
miştir. Neyin eğitimi, eğitimin kapsamı, eği-
tim şekilleri, zaman planlaması, yapılacak
planının ana öğeleri olur ve bunlara yanıt ve-
recek birplan geliştirilir. Neyin eğitimi soru-
sunun yanıtının parti örgütü olduğu artık açık-
ça anlaşılmaktadır. Bu cğitimden geçmemiş
parti örgütünün başanlı olması mümkün de-
ğildir.
Bir örnek olarak CHP'yi ele almak istiyo-
rum. Şimdilik 18 Nisan'da seçim gözüküyor.
5 aylık bir süre vardır. Şimdi 'iktidara gel-
mek' şeklinde bir görev ortaya konulursa,
bunda başanlı olabilmek için nelerin yapılma-
sı gerektiği çok iyi muhakeme edilmeli ve bir
plan yapılmalıdır. Genel başkanı dolaştırmak,
milletvekili adaylannı köy köy dolaştırmak ye-
terli değildir. Parti genel merkezinin ülke so-
runlannı teker teker ele alıp çözümler ortaya
koyduğunu görüyoruz. Bu yapısal çözümlen
önce parti örgütünün çok iyi anlaması, öğ-
renmesi ve bunun sonucunda da aynı paralel
fikirlerle halkın karşısına çıkılması ve halka
bilerek, inanarak ve güvenerek anlatılması
şarttır. tşte bu eğitimle olur. Bu 5 aylık süre-
de bu eğitimin çok iyi planlanıp yerine geti-
rilmesi şart olduğu gibi seçimlerden sonra da
planlı bir eğitimle önce örgütün çok iyi yetiş-
tirilmesi gerekir. Eğitimle çıkarlar da (men-
faatlerde) törpülenir. Hatta her \\< ilçe düzen-
lenecek ciddi ve uygun süreli kurslardan ge-
çippartisinin ilkelerini çok iyi öğrenmeden ve
bunu uygulanacak sınavlarda başanlı olarak
göstermeyenlerden seçme/seçilme hakkı, san-
dık çevresi sorumlusu gibi en alt düzeydeki
yönetici dahil, esirgenmelidir. Bu husus kali-
teyi yükseltir, kavgaları önler, ülke sorunlan-
na çözüm bulacak kişilerin yerlerini almala-
nnı sağlar, siyasal parti güçlenirve yerini alır.
Bu yapılmazsa bir yığin kalitesiz insan bizi yö-
netir; pirinç, fasulye dağıtanlan seçer halk.
Adalet Bakanlığı'na...
D
evrim'lerin
tam ortasına
doğdum.
Onuncu yılda
bir yaşındaydım ve
Onuncu Yıl Marşı ile
büyüdüm. Mustafa
Kemal Atatürk'ün
"sürekli devrimJer"
ülküsünü dünyaya
duyuruşunun taş
plaklardaki yankısı hâlâ
kulakJanmda. llk ve
ortaöğrenimimi
DEVRİM'lerle uygun
adım yürüyen Milli
Eğitim Bakanlan
döneminde tamamladım.
DEVRlM sözcüğünün
1945 yılında yeni dile
çevrilen 1924
Anayasası 'nda yer
aldıgım
öğretmenlerimden
öğrendim.
Ve oğluma DEVRlM
adını verdim. Ülkede
binlerce kız ve erkek
genç DEVRlM adını ve
binlerce aile DEVRlM
soyadını onurla taşıyor.
DEVRİM'lerin ve '
Cumhuriyetin
vazgeçilmez
LAİKLİK ilkesi
karşıtlan 1950 yılı
sonrası üçüncü
kuşaklannı yetiştirdiler.
Bunlar Bakanlığınız
koltuğuna da çıkabildi.
Sonuçta Bakanlığınızın
11. 08.1998 günve
BO30EDB0000002-
2204 sayılı genelgesi ile
DEVRlM sözcüğü,
dolayısı ile DEVRİM ad
ve soyadını taşıyanlar
aşağılandı. ATATÜRK'e
de saygısızlık edildi.
Bakanlığınızın yeni bir
genelge ile TRT ve basın
aracıhğı ile DEVRİM ad
ve soyadını taşıyan tüm
vatandaşlardan ve
ailelerinden özür
dilemesini bekliyorum.
Genelge içeriğini
benimsemeyen bakanlık
görevlilerine saygılar
sunanm.
Cumhuriyetin 75. yılı
kutlu olsun.
Cengiz Alatiı
Y. Müh. Mimar
CUMHURİYETTE]>
OKURLARA
ORHAIV ERİNÇ
Gergin Başlayan Hafta
Başarıyla Sona Erdi
Son yılların en yoğun ve önemli haftasını geri
de bıraktık.
Bay Korkmaz Yiğit'ın kendi olanaklan ile dol
durduğu TV kasetinin yayımlanması ile başlayaı
şaşkınlık ve gerginlik. kanlı terör örgütünün baş
Öcalan'ın Roma'da yakalanarak tutuklanması il<
yerini olumlu bir havaya bıraktı.
Öcalan'ın sonu, silahlı kuvvetlerin öncülüğüyh
başlayan ve hükümet tarafından kararlılıkla sür
dürülen çabalar nedeniyle Suriye'den ayrılmasıy
la başlamıştı.
Öcalan'ın Rusya'dan aynldıktan sonra neden Ro
ma'ya gittiği ve niçin sahte pasaport kullandığı he-
nüz kesinlikle bilinmiyor.
Ama Italya'yı seçmesi konusunda bir süre ön
ce yaşadıklarımız, olasılıklar üzerinde durulması
nı kolaylaştırıyor.
italya'da da bizdeki kimi uçuklar gibi kendileri-
ne komünist ya da solcu diyen, buna karşılık üre-
tim sürecindeki çelişkiler yerine ırkçılığı savun-
manın erdem olduğuna inananlar var. Hem d€
milletvekili ve müsteşar düzeyinde.
Bu anlayış, görüldüğü kadarıyla Italyan polisin
de etkiliyor. Basın özgüriüğü. insan haklan gibi kav-
ramlarda mangalda kül bırakmayan italya'da mes-
lektaşlarımızın uğradığı iğrenç saldmları seyretmek-
le yetinmeleri bu tutumlannın açık bir göstergesi-
ni oluşturuyor.
Türkiye'nin şu andaki beklentisi kanlı terör ör-
gütünün başının iade edilmesı.
Uluslararası belgelere bakılırsa, Italya'nın öca-
lan'a siyasal sığınma hakkı tanıması olanaksız.
Avrupa Konseyi üyesi devletlerarasında imza-
lanan "Tedhişçiliğin Önlenmesine Dair Avrupa
Sözleşmesi"ri\n 1 'inci maddesi şöyle başlıyor:
"Akid devletler arasında suçluların iadesi mak-
sadıyla, aşağıda belırtilen suçlann hiçbiri siyas,
suç, siyasi suça murtabıt suç veya siyasi neden-
le işlenmiş suç niteliğinde telakki edilmeyecek-
tir."
Altında da altı fıkra sıralanmış. Konumuza doğ-
rudan giren (e) ve (f) fıkralan var:
"e) Şahısların hayatı için tehlike teşkil ettiği öl-
çüde bomba, el bombası, roket, otomatik ateşlı
silah veya bombalı mektup veya koli kullanmak
suretiyle işlenen suçlar,
f) Yukanda sayılan suçlardan bihni işlemeye
teşebbüs veya böyle bir suçu işleyen veya işle-
meye teşebbüs eden bir şahsm fiiline suç ortağı
olarak iştirake ilişkin suçlar." (insan Haklan ve Te-
mel Özgürlükleri / s. 473 / Mehmet Genç / Ulu-
dağ Üniversitesi-Bursa, 1997)
Italya bir skandala neden olarak Öcalan'a sığın-
ma hakkı tanır mı bilemeyiz.
Ancak bizim de yapmamız gerekenler var.
Yine Avrupa Konseyi üyesi devletler 28 Nisan
1983 günü Strasbourg'da bir araya gelerek "İn-
san Haklannın ve Temel Özgürlüklerinin Korun-
masına İlişkin Sözleşmeye Ek Ölüm Cezasının
Kaldınlmasına Dair Protokol"ü kabul etmişler.
Türkiye o günlerin yönetimi nedeniyle protokolü
imzalamamış.
Bu protokolün 1 'inci maddesi de şöyle:
"Madde 1- Ölüm cezası kaldırılmıştır. Hiç kim-
se bu cezaya çarptırılamaz ve idam edilemez."
Öcalan'ın Türkiye'ye ladesini sağlayacak tek
yol bu protokole uygun bir yasa çıkarmaktır. Şe-
hit annelerinin. babalannın, eşlerinin, kardeşleri-
nin ve yavuklularının acılarını anlıyor, duygularına
da katılıyoruz. Ancak Öcalan'ın İtalya'da binlerce
kişinın kanını dökmek suçu yerine "sahte pasa-
port kullanmaktan" mahkûm edilip serbest bıra-
kılması halinde daha da acılı bir duruma düşme-
lerinden korkuyoruz. Ve ülke çıkarlan için göster-
dikleri özveriyi bir daha göstereceklerini umuyo-
ruz.
• Arkası 6. Sayfada
Bu sonjlar
Voyager Türkıye'nın
varoluş nedenı..
1 Kasım da
yepyenı bir dergı
yaşamımıza gırıyor,
Voyager.
Aylık yurtıg-yurtdışı turlardan
konaklama merkezlerıne,
meteorolojık verılerden,
monu alternatıflenne kadar
herkesın yol arkadaşı,
gerçek bir seyahat rehberı...
llk sayı, ücretsız Alışvenş Cennetı
Avrupa ekı ile bırtıkte
GERseyahat rehberi"
Mıgros, Gıma, Makro ve dığer seçkın satış noktalarında.. Aoone olmak ıçın 0212 219 33 33