16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 KASIM 1998 PA2ARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 Prof. Dr. Melikoff, yaşamının büyük bölümünü Alevilik-Bektaşilik çalışmalanna adadı 6 Daha yapacak çok işmı var' »İİYASE İLKNUR Tarihi Pera Palas Oteli'nin aynalı sa- onunda 7 Kasım akşamı kadehler İre- leMetikoffiçın kalktı. İlhanSelçuk'un 'Bugün Bayan MelikofTun 25. doğum ;üniinü kutluyonız" demesiyle Meli- koff'un attığı kahkaha, gülen gözleriy- e tam bir uyum sağladı. TÜYAP Kitap •"uan için tstanbul'da olan Melikoff, ya- an dostlanyla 81. dogum gününii kut- adı. Bolşevik devriminin gerçekleştiğı >ün, eski Rus takvimıne göre 25 Ekim. /eni takvime göre ise 7 Kasım'da Pet- t)grad'da dûnyaya gelen Melikoff'a dost- an gece boyunca takılıp durdu. "Baba- Tian zamanlaması müthiş, o gece doğ- nanızı nasıl ayarladı acaba?" diyerek îrkeklere pay çıkaran llhan Selçuk'a ka- iınca bir tepki gösterdi lrene Melikoff: *Ne biliyorsunuz babamın ayarladığını. Jelki de annem ayarlamıstır." Devrimin ve doğumun gecesi TÜYAP Kitap Fuan'nda "Hacı Bek- taş Efsaneden Gerçeğe" kıtabıyla okur- annın karşısına çıkan Melikoff. İlhan Sel- ;uk'la bırlikte katıldığı "Tasavvufo End- Hak Dûsüncesi" konulu konferansta 30 yıllık birikiminden ilginçanektodlarsun- du. Kendi halinde bir Türkologken bir- kaç yıl süreceğini sandığı Alevi-Bekta- şi tasavvufuna bir girdi, pir girdi ve bir daha çıkamadı. Koca bir otuz yıhnı al- dı bu çalışmalar. Ancak gıden yıllanna hayıflandığı da söylenemez, "Elim ka- lem tuttuğu, aklımın okuduğunu idrak ettiği sürece bu çahşmalan sürdürece- ğim, daha yapacak çok iş var" dıyor. Bu alanda dünyanın otorite kabul et- tiği araştırmacılann başında geliyor lre- ne Melikoff. Bu yere gelmesinde kuşku- suz çahşmalannın payı büyük; ancak (Fotoğraf: KADERTÜĞLA) dünya tarihinde birdönüm noktası olan Sosyalist Devrimi'nin payı da yadsına- maz. Devrtm gerçekleşmese ya da Me- likoff o gün dogmasa geleceği belki de başka tüıiü şekillenecekti. Petrol kralı olan babası ailesini koruma içgüdüsüyle bel- ki Fransa yollannadüşmeyecekti... tre- ne Melikoff da belki Sorbonne'da oku- mayacak, Paris'te Ecole Narionale des Langues Oriantales Vivantes'in Türkçe ve Farsça bölümünden mezun olamaya- caktı. Dolayısıyla Türkçeyi öğrendiği Jean Deny ıle Adnan Adıvar'ı tanıma- yacak, Hallac-ı Mansur'udünyayatanı- tan Louis Massignon gibi bir hocanın ögrencileri arasında yer almayacaktı. Louis Masignon'u tanımasa kimbilir belki sufiliğe de merak sarmayacaktı. Bütün bunlardevrimin ve doğumun bir- leştiği o geceye gidip baglanıyor. 'Bir deryanın ortasına düştüm' Söylediğine göre, çocukluğundan be- ri Şark diline ve kültürüne meftunmuş. Sorbonne'da Şark Dilleri Fakültesi'ne yazılmış. Önce Arapçaya merak sarmış ama pek sarmamış kendisini, ardından çok hoşlandığı Farsçayı, son olarak da Türkçeyi öğrenmiş. Azeri olan babası ne- deniyle Türkçeye zaten biraşinalık var. • "Alevilik- Bektaşilik artık benim bir parçam oldu. Herhalde ben de onlann bir parçası oldum. Direndim, sabrettim ve amacıma ulaştım. Mutluyum. Kuşkusuz bu direnmede Alevi nefeslerinin payı büyük. Adeta bir müptelalık olmuştu bende. Araştırmalanma yön veren en iyi kaynak da yine bu nefesler oldu." Ama 30 yıhnı harcadığı konulara ilişkin o günlerde en ufak bir bilgisi şöyle dur- sun duyumu bile yok. O günleri anlatır- ken önce itiraflanna yer veriyor. "Üniversiteye başladığımda 18 yaşın- daydım ve çok aptaldım. Çirkin bir kız sayıhnazdım. peşinıde de bir sürü deli- kanlı vardı. Bütün genç kızlar gibi daha çok kendim ve etrafımda pervane olan gençlerle meşguldum. Şimdi düşündük- çe çok giilünç geliyor bana. Aman Tan- nm ne aptalnuşım diyorum kendi ken- dinıe. Bir süne sonra âşıkohıpevlendim. Türkiye'ye gelmek istiyordum. Harp yıl- lartnda Türldye'yegeldik. Amerikan Ko- teji'nde dersier veriyordum. Bu arada anneoldum. Sonratekrar Fransa'ya üıû- versiteye döndüm. KaJdığım süre içeri- sinde Türkiye'yi ve Türk külrürünü ye- terince tanıdığımı saıuyordum. Meğer ne kadar yanjlnuşım?'' Konuyla ilk ya- kınlaşması Türk destanlan üzerinde ça- lışmasıyla başlamış. Bir süre \1ev1ana ile haşırneşirolmuş. Ebu Muslim Des- tanı ile bir gün karşılaşmış. "Ebu Müs- lim Horasani'yi okuduğıunda alrüst oJ- dum,çarpddııır diyen lrene Melikoff "un, Ebu Müslim Destanı 'nın birinci bölümü sayilabilecek "MenaJab-ı MakteJ-i Hü- seyta" metnini incelerken karşılaştığı ta- savvufi terimleri öğrenme hevesi, ona 30 yıhnı vereceği kapıyı da aralamjş. "Menakıb-ı Maktel-i Hüseyin metnin- de karsılaştığım tasavvufi terimleri kav- ramakta zorianıyordum. Bunun için Ale- vi-Bektaşi çevrelerinin içine girmem ge- rektiğini bUiyordum. Ancak nasıl ve ner- de bulabilecegimi isehiç bilmiyordum. Da- ha önce uzun yıllar Türkiye'de yaşama- marağmen bu kitleierin varlığından ha- bersizdim. Türkiye'yi tanıdığımı sanı- yordum ama demek ki tanımanuşım. ls- tanbul'a geldim ve Salih Zekı Aktay'm yardımıvla Bektaşilere ulaşmaya çanş- tun. l laşöm da_ Ama ilk temaslanm ba- şansızlıkla sonuçlandı. Zira Bektaşiler kapalı bir toplumdu ve sır nedeniyle dı- şandan gelenlere kolay açılmıyorlardı. Aslında Bektaşilerden örtülü davetler, mesajlar almıştun ama o zamanlar ben bu gizli mesajlan anlay-acakbirikinıdede- ğüdim. O nedenleftrsaOkaçırdım ta Id, o günlerde Açıkhava Tıyatrosu'nda ya- pdan Hacı Bektaş Cecesî'ne kaühncstya kadar. Bu gece sayesinde Alevileri tanı- dım. Orada tamşbğım ve son kitabımı it- haf ettiğim Hacı Bektaş Dernek Başka- nıHasan Anklıgıl veAJevinefeslerinien jyiyorumlayanozanlardan Feyzullah Çı- nar'ın sayesinde bir derya- nın ortasınadüşmüşoldum OliverStone'unfilminiFBIengelledi Ünlüyönetmenin, TWA faciasının esrarı üzerine çekeceğifilmprojesini ABC televizyonu rafa kaldırdı Kültür Servisi - Ünlü Ameri- kalı yönetmen Oliver Stone'un 19§(5'da*gerçekleşen fWA fa- cıasıyla ılgili filmi, büyük bir ABD TV şirketınce rafa kaldı- nldı. Gerekçe olarak Amenkan toplumunun gerçekle kurgu ara- sında aynm yapamayacağı öne sürülüyor. Stone'un teorisine göre -kj fılmin temelini de oluş- turuyor- uçak ABD donanma füzelerince düşürüldü. Geride kalan acılı insanlar ve teoriyi reddeden FBI yetkilile- nnin elestirilenyle şirket, filmın gerçekler ve fılm dünyası arasında yaratabıleceği kanşıklık- tan dolayı artan rahatsızlığını bildiren bir açıklama yaptı. Bu durumda, Stone'un magazin haberprogramlannaalternatıfola- rak ışlediği, bu tip esrarlı olaylan ele alan yapımlann gelece- gi tehlikede. New York JFK Havalimanı'ndan Paris'e gitmek için hava- landıktan iki dakika sonra Atlantik'e gömülen uçaktakı 230 yolcunun tamamı ölmüştü. Facianın nedeninın birtürlü behr- İenememesi geride kalanlar arasında büyük acı ve öfkeye ne- den oldu. Olayı soruşturanlar, kaza sebebinin büyük olasılık- la, uçağın merkezi yakıt tankındaki patlama olduğuna inanı- yorlar. Bu, Stone'un dayanılmaz bulduğu politık esrarlardan bıri. Stone. Declassified adındaki. benzeri çözülmemiş olaylarla ilgili yeni dizinin bir bölümünü çekecektı. Stone'un yapım ortagı Dan Hobtead'a göre bu dızilerin ama- cı magazin haberlerine altematif yaratmak. Ama Holstead'ın Stone'un kara mesajlı filmleri Salvador-1987 Matoon (Müıreze) -1986 WaflStreet-1987 TalkRadio-1988 Born on the Fourth of the July (Doğumgünü 4 Temmuz) -1989 The Doors-1991 JFK-1991 Natural Born Külers (Katil Doğanlar) bu yılın başlannda behrttiğıne göre bu, Oliv er Stone'un dam- gası haline gelen kompiolar hakkında olmayacaktı. TWA filmi. ABC'nin eğlence bölü- münün hımayesıyle ve bütçe- siyle yapılacaktı. Oysa ABC yöneticilerinin buprojeden, fe- deral hükümetçe haberdar edi- lene ve ABC'yi temsil ettikle- rini iddıa eden araştırmacılann soruşturmayı yürütenlerle iliş- ki kurmasınadekhaberleri yok- tu. Yöneticiler şımdi, fılm hak- kında 'birkaç detay' öğrenene kadar proje için bir tarih belirlenmediğini söylüyorlar. Fakat fılmle ilgili haberler, geçen ay. olayı soruşturan FBI ekibinin başı James Kalbtn)m'un. Stone'un teorisine karşı çıkan ve fü- ze çarpmasının söz konusu olmadığını belirten açıklamalany- la halk arasında ses getirdi: "Stone ve hayatını bu tip karan- lık işlere dalarak geçirenler, gerçekleri çarpıtmak istiyorlar. Binlerce profesyonel \« cesur soruşturmacının doğruya ulaş- mak için gecegundüzçahşmalan ve bunun bir komplonun par- çası olması. sadece Stone'un masallar dünyasında yaranlabi- lecek bir sey" Stone'un yanıtı ıse daha temkınlı: "FBI birso- nuca vardı ve ben bunda FBI ile aynı fikirde değUim" Ama ABC haber bölümü. sözcüsünün açıklamasıyla. ko- nuyla ilgısi olmadığını bildırdi ve TWA filminm oluşumuna son \erildı. Şırketin sozcüsü "TV izleyicisinin gerçekle kur- guyu avıramayacağına inanıyoruz. Böyle programlann güçlü haber geçmişimize ve kimiiğiınize uygun olmadığını düşûnü- voruz'" dedı. Magazin programlanna alternatif olacakö. Hadi Çaman Yeditepe Oyunculan'ndan 17 yıl sonra 'Kelebekler Özgürdür' Sevinç Erbulak ve Tolga Çevik'in başarısı ÜSTÜNAKMEN Yüreğinin gözüyle dış dünyaya bakan doğuştan kör, soylu bir genç ile büyük kente ünlü olmaya gelmiş görgüsuz, obur. pasaklı ve marjinal kırsal kesim ürünü kız arasında gelişen aşkı anlatan bir oyun, Yeditepe Oyunculan tarafindan sahnele- niyor. Sahnelenirken de, diğeryandan kör gencin kendisini terk eden sevgilisine: "Aşk denen şeyin sorumluluğunu yükle- nemeyecek kadar zavallısın sen. Sakatsm. Kör bile değUsin" diye bağırmasıy la izle- yicılerin çok sık yinelenen gönülgözü de- yiminin ne mene bir şey olduğunun ayır- dına varmalannı sağlıyor. Ben Leonard Gershe'ün yukanda andı- ğım duygusal güldürüsü " Kelebekler Öz- gürdür"ü, 1982 yılında izleyenlerdenim. Hadi Çaman'ın şimdiki uyarlamada ba- şanyla çizdiği Taci kişiliğini sevgili Yük- selGözen oynamıştı. Can'da Çaman, Ja- le 'de Füsun Önal sevimli birer kişilik ser- gilemişlerdi. O tarihte, benim gittiğim gün, "Uç Nokta Körler Okulu"da oyunu "s«zmeye" gelmişri. lzleyiciyi selamla- •na bölümünde körler okulundan biri sah- neye çıkıp Hadi Çaman'a çiçek verdi. Iş- :e tam o anda, Hadi Çaman duygulannı ııçkınklar arasında dile getirirken, otur- iuğum yerden Çaman'ı bastıran hıçkınk- anmı unutamam. iConu üzerinde çok durmak doğru de- Jilbence. Meraklısı alırbiletini. otururkol- ufuna, izler oyunu, sonra kahkaha mı ıtar ya da ağlar mı veya ikisini birden mi ve sonuçta beğenir mi, beğenmez İki genç oyuncıı yaratıcılıklanyla ve abartısız yorumlanyla oyunda öne çıknoriar. mi.. işin bu tarafını bilemem. Ben burada yönetimden, müzikten ya da dekordan da söz etmeyeceğim. Önünde sonunda Hal- dun Dormen'in yönetimıni biraz evirip çevirip günümüze uyarlamış Hadi Ça- man. İyi de etmiş. Özer Atik'in müziği hiç de kötü değil. On yedı yıl önce Bora Aya- noğlu'nunkı nasıldı anınısayamadım... Ama ÇiğdemTalu'nun yumuşacık ve sım- sıcak sözleri gene içimi ısıttı ve ışıttı. Os- man Şengezer'in dekoru küçük aynntı- larla gene yerli yerinde ve çok amaçlılı- ğını koruyordu. Ancak bu kere, sahnenin sağındaki stüdyo penceresine aydınlığını vermek için kullanılan ve izleyicinin göz- Ien önünde çirkin bir manav dükkânı am- pulü gibi sallanan spot dışında güzeldi de. Benim esas anlatmak istediğim iki oyun- cu. Birincisinden başlayalım: Çok yönlü sanatçı bir babadan olma ve tiyarrocu bir anadan dofma bu kız Sevinç Erbulak Onu, bu oyunu izlemeden iki gün önce Şe- hir Tivatrolan'nda sahnelenen "Derva Gülü" adlı oyunda da izledim ve ne ya- lan söyleyeyim, etkilendim. Yırmi üç ya- şını ekim ayının 20'sinde bitirdiğıni öğ- rendiğim bu genç kız sahne üstüne adımı- nı attığı anda kendisi için vazgeçilmez bir dikkat çemberi yaratıyor. Sahnede bulun- duğu sürenın her saniyesinde, kendi çev- resınde ya da içinde veya ne bileyim im- gelemesinde olup bitenleri, yani bir diğer anlatımla görsel imgelerini biçimlendir- diği belirli koşullan pek rahat görüyor. Bir oyuncunun sahne üzerindeki devinim- lerini belirleyici temel kurallara, müthiş bir disiplin anlayışıyla uyuyor. Vücut po- zisyonlannda başanya ulaşmak için tem- poyu yerine göre sabitleştinyor. tkinciye gelince: Onu ''Küheylan" ad- lı oyundan tanıyoruz. "Küheylan"ı izle- dikten sonra yazdığım bir yazıda "Bu adı belleğimizde tutmalıyız" demişim. Adı Tolga Çevik. Zor olanı bu oyunda da, ge- ne abartısız, bencillige kaymadan başan- yor. Tek kaldığı sahnelere kesin egemen. Yaratıcı imgelemini sürekli mantık ve sağ- duyu ile yönetiyor. Dikkatini "konsantre" ediyor. "Kelebekler Ozgürdür"ü izlemek, üs- tüne üstlük on yedi yıl önce görmemişler için bulunmaz fırsat. On yedı yıl önce gör- müşler içinse gönül gözlerini denetleme- leri açısından yararlı. Ama en önemlisi ne biliyor musunuz: Oyunun sonunda, nasıl olsa kendiierini ayakta alkışlayacağınız iki gençle birlikte iki saat geçirmiş olarak evin yolunu tutmak ve Hadi Çaman Us- ta'nın tiyatro adına yaptığı özvenlerin "keyif" tarafmı kendi üstünüze almak... böylece." Nefesler ve semahlar Yaşamının üçte ikisine yakın bir dilimini Alevilik- Bektaşilik-Kızılbaşlık ça- lışmalanna vermesinin su- çunu nefeslere atıyor. Ale- vi nefeslerinin kendisini sar- hoş ettiğini ve bu alana bu kadar bağlanmasının yegâ- ne nedeni olduğunu söylü- yor. Oysa buçahşmalan bir- kaç yılda tamamlamayı umuyordu. Ama o nefesler, o semahlar yok mu, işte on- lann yüzünden kopamıyor bir türlü. Bu tatlı sarhoşluk öyküsünü anlattığında bu müptelalıktan sonradan vaz- geçtiğini söylese de söyle- şiden hemen sonra bir Ale- vı dedesinın evine Alevi ne- fesleri dinlemeye gitmesi kendisini tekzip ediyor. "Alevifik-Bektaşilik arük benim bir parçamoMu. Her- halde ben de onlann bir par- çası oldum. Bu işe ilk başla- dığım yıllarda bir Fransız ögYetim üyesi arkadaşım ba- na dudak büktü, bu işten fazla bir şey cıkmayacağı görüşündeydL lyi Idonu din- leyip vazgeçmemişim. Di- rendim, sabrettim ve ama- cıma ulaştım. Mutluyum. Kuşkusuz bu direnmede Alevi nefeslerinin payı bü- yük. Onlann çok etkisi oldu. Adeta bir müptelalık olmuş- tu bende. Alevi nefesleri din- lemeden güne başlamıyor- dum. Evde sürekli dinnyor, okula gidiyor, döner dön- mez tekrar nefes dinlemeye başlıyordum. Afyon gibi uyuşturuyordu benL Zaten ilk dinlediğimde de sarhos olmuşrum. Derviş Ali'nin 'Ben Ali'den başka Tann Bilmezem' nefesiniFeyzul- lah Çınar'ın sesinden ve sa- zından dinlediğimde şoke oldum, ayaklanm yerden kesildiadeta. Heyecan veri- d bir şok. Aynca benim araş- tırmalanma yön veren en iyi kay nak da yine bu nefes- ler oldu." Prof. Dr. lrene Melikoff, Cumhuriyet Yayınlan'ndan çıkan "Efsaneden Gerçeğe Haa Bektaş" kitabında geç- mişten bugüne tartışılan bü- tün konulara ışık tutuyor. Araştırmalannm 30 yıl, ya- zımının ise 3 yıl süren ve bir ay önce satışa sunulan kita- bın kısa sürede yoğun ilgi görmesinden çok mutlu. Da- ha önce Türkiye'de bu ko- nuda değil kitap yazmak, konuşmanınbile çok zor ol- duğunu hatırlatarak gele- cekte yapacaklanna ilişkin kısa ve öz konuşuyor: "Bu- günkü koşuüar 20 yıl önce otsaydı daha çok üriin ver- mek mümkündü. Ancak yi- ne de geç kahnmışsayümaz. Daha yapacak çok işim var, yaşım hayli ilerledi ancak etimde kitap haline dönüş- mesi gereken çok malzeme var, ömriim ve gücüm ye- terse bunları hazırlayıp okuriara sunacağım." BUAŞAMADA ŞÜKRAN KURDAKUL Yahya Kemal'in ŞÜP Yaşammda "Ruhun ÖlmezJijji" Düşünüsü Yahya Kemal'in birçok şiirinde "ben"; kişiliğini, top- lum ve evren karşısındakı davranış ve düşünüş bi- çimlerini kabul etme olarak değerlendirilebilir: Şair, daha genç yaşlannda bile çok yaşamış, çok görmüş, çok duyarak sanki olağanüstünün sınırlanna ulaş- mış birkimliğe sahip olduğuna inandığını belli eden dizeler yazarak bunu sezdirmek ister. Giderek, şiir- leri toplumun değişik sınrf ve tabakalarına açılıp onaylandıkça "ben", güçlü olduğunun bilincine va- rarak -öteki insanlann mutlaka paylaşacağını var- saydığı- düşünce ve duyarlıklan özgürce söyleme- ye başlar. Bu defa farkına vardım ki ihtiyariamışım, Hayatı bir camın ardında gösteren tılsım Bozulmuş anlıyorvm, çıktığım seyahatte. (Yol Düşüncesi) Ülfet belalı şey, fakat uzlet sıkıntılı Bilmem nasıl geçirmeliyim son beş on yılı? (Düşünce) Şafaktan önce uyandım. Bahar odamdaydı. (Moda'da Bahar) Sevdiklerim göçüp gidiyoriar birer birer Ay geçmiyor ki almayayım gamlı bir haber. (Duyuş ve Düşünüş) Gördüm ölüm diyannı rüyada bir gece, Sessizlik ortasında gezindim kedehice. (O Taraf) Günlerce ne gördüm, ne de birkimseye sordum. (Ses) Kolay çoğaltılabilecek olan bu gibi dizelerin ön- cülüğü ile geliştirilen şiirterde, öteki insanlara, ula- şamadıklan ve hiç ulaşma olanağını bulamayacak- lan bir "mertebe "den sesleniyor havasındadır. "O" ise kimi kez sevgili, kimi deniz, bir Istanbul semti ya da ölüm korkusunu aşmaya yardımcı olan evren düşüncesi halinde görünür. "Ben" bireyseli, "o", dışı -genellikle de evrensel- simgeler. Ama be- lirttiğimiz gibi şair kendinde insanüstü'nü amaçla- dığı için "ben" ve "o" bir bütünün parçalan duru- mundadır. Ömeğin, Balkan şehiherinde geçerken çocukluğum Her lahza bir alev gibi hasretti duyduğum. biçiminde bir öykü anlatımıyla başlayan "Açık De- niz" şiirinde, "ben"e özgü duyarlıklar kimi tarihsel gerçeklerle zenginleşirken, ikinci bölümde "o" de- niz olarak karşımıza çıkar. Garbin ucunda, son kıyıdan en gürültülü Bir med zamanı, gökyüzü kurşunla örtülü Gördüm deniz dedikleri bin başlı ejderi. dizeleriyle betimlenen deniz, giderek bir bütünleş- me amacına dönüştürülür. "O" ister sevgili, ister evren olsun, Yahya Kemal bireysel duyartıklann ağır bastığı şiirlerinde, hep bir bütünleşmenin peşine düşmüş görünür. Sürekli sevgıyi duydukça anne topraktan İçinde korku nedir kalmıyoryok olmaktan. (Moda'da Bahar) Birdenbire hissettim ufuktan biratılma Baktım ki deniz insanı durgun suyu yardı Bir dev gibi munis ve yosun saçları vardı. Durdum, dedi: Madem ki deniz ruhuna sır verdi sesinden Gel kurtul o dar varitğının hendesesinden. Ummana çıkar burda bugün beklediğim yol, At kalbini girdaba, açıl engine, ruh ol. (Deniz) Sonbahar, Düşünce, Sessiz Gemi, Rindlerin Öfü- mü, Rindlerin Akşamı, Geçiş, Deniz Türküsü, Uçuş gibi şiirlerinde ıse Yahya Kemal, ölüm-ölümden son- ra yaşam, ebedileşme kaygılarını bir felsefe haline getirmeyeçalışır. Ölüm korkusunu "dindaradam te- vekkülü" ile karşılama aşamasında yazdığı parça- larda evrene kanşmanın yerini bilinmez bir dünya (ah- ret) düşünüsü alır. "Fani ömür" nasılsa brtecek, kişi serviliktere yol göründüğünü anlayacaktır. Dünyanın ufku karar- mış, her gün sürüklenip yaşamak ağırfık vermeye baş- lamıştır (Sonbahar). Hülyası kalmayınca hayatın zev- ki yoktur. O halde bu beyhude sonbahar bitmeli; ki- şioğlu, ölmeden önce öldüren korkulardan kurtul- malıdır (Düşünce). Şair, "ruhun kıyısız bir denizde" uçarak "yıldızlar ülkesinde"yükseğe açıldıkça hayal edilen âtemi gö- receğine inandığı zaman (Uçuş) umutlu ve korku- suzdur. Ancak bu inançla ölümü "asude bahar ül- kesi" sayar ve "dindar adam tevekkülü" ile kendi- ne cesaret verir "Rahatça dal, ölüm sonu gelmez biruykudur." (Geçiş) Ölüm korkusu ağır bastığı zaman, çok sevdiği bi- linen, Gerard de Nerval'ın El Desticado adlı şiiri- nin, "lesoleilnoirdelamelancolie"dizesindekı "si- yah güneş'ten esinlenerek, "siyah ufuk", "hicranlı hayat" gibi hayata özgü gerçekleri sık sık kötüm- serlik ifade eden niteliklerie yansıtan Yahya Kemal, ölümden sonra yaşama düşünüsüne bağlandığı za- man iyimser ve "sürekli bulutlar, hür gök, hür de- niz, hür ufuk, asude bahar" gibi hayata özgü ger- çeklerle bilinmeyen bir dünya kurma coşkusu için- dedir. Nedir ki yukarda adlarını andığımız şiirier -de- ğişik yıllarda yazılmış olmalanna karşın- kavram ve sözcük bakımından zengin sayılmazlar. Bu şiirierde deniz, bahçe, yıldız, toprak, mavilik, ufuk, rüya, hülya, âlem, gök, kader, dünya, ölüm -özellikle ay ve mevsim adlan- bolca kullanılır. Bu nedenle kimi benzetmelerde birbirine yakınlık gö- rülür. "Kendi Gök Kubbemiz"dek\ şiirleri ele alına- rak yapılan bir araştırrnada, çok kullandığı sözcük- ler arasında, başta 21 şürde -kimi üç kez- geçen rü- ya olduğu anlaşılmıştır. Demek ki "öen"le evren arastndaki bütünleşme isteğinde umutsuzluğa düştüğü zaman ancak "rü- ya âlemi"ne bağlanmakla kötümseriikten kurtulabi- len şair, "ruhun ölümsüzlüğü" düşünüsüne inana- rak huzura kavuşmuştur. Bu düşünüşün felsefede- ki karşılığı "ruhun a&[ maddenin ıse tali olduğu" il- kesinden hareket eden idealizmdir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle