Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
6 KASIM 1998 PA2ARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
Prof. Dr. Melikoff, yaşamının büyük bölümünü Alevilik-Bektaşilik çalışmalanna adadı
6
Daha yapacak çok işmı var'
»İİYASE İLKNUR
Tarihi Pera Palas Oteli'nin aynalı sa-
onunda 7 Kasım akşamı kadehler İre-
leMetikoffiçın kalktı. İlhanSelçuk'un
'Bugün Bayan MelikofTun 25. doğum
;üniinü kutluyonız" demesiyle Meli-
koff'un attığı kahkaha, gülen gözleriy-
e tam bir uyum sağladı. TÜYAP Kitap
•"uan için tstanbul'da olan Melikoff, ya-
an dostlanyla 81. dogum gününii kut-
adı. Bolşevik devriminin gerçekleştiğı
>ün, eski Rus takvimıne göre 25 Ekim.
/eni takvime göre ise 7 Kasım'da Pet-
t)grad'da dûnyaya gelen Melikoff'a dost-
an gece boyunca takılıp durdu. "Baba-
Tian zamanlaması müthiş, o gece doğ-
nanızı nasıl ayarladı acaba?" diyerek
îrkeklere pay çıkaran llhan Selçuk'a ka-
iınca bir tepki gösterdi lrene Melikoff:
*Ne biliyorsunuz babamın ayarladığını.
Jelki de annem ayarlamıstır."
Devrimin ve doğumun gecesi
TÜYAP Kitap Fuan'nda "Hacı Bek-
taş Efsaneden Gerçeğe" kıtabıyla okur-
annın karşısına çıkan Melikoff. İlhan Sel-
;uk'la bırlikte katıldığı "Tasavvufo End-
Hak Dûsüncesi" konulu konferansta 30
yıllık birikiminden ilginçanektodlarsun-
du.
Kendi halinde bir Türkologken bir-
kaç yıl süreceğini sandığı Alevi-Bekta-
şi tasavvufuna bir girdi, pir girdi ve bir
daha çıkamadı. Koca bir otuz yıhnı al-
dı bu çalışmalar. Ancak gıden yıllanna
hayıflandığı da söylenemez, "Elim ka-
lem tuttuğu, aklımın okuduğunu idrak
ettiği sürece bu çahşmalan sürdürece-
ğim, daha yapacak çok iş var" dıyor.
Bu alanda dünyanın otorite kabul et-
tiği araştırmacılann başında geliyor lre-
ne Melikoff. Bu yere gelmesinde kuşku-
suz çahşmalannın payı büyük; ancak
(Fotoğraf: KADERTÜĞLA)
dünya tarihinde birdönüm noktası olan
Sosyalist Devrimi'nin payı da yadsına-
maz. Devrtm gerçekleşmese ya da Me-
likoff o gün dogmasa geleceği belki de
başka tüıiü şekillenecekti. Petrol kralı olan
babası ailesini koruma içgüdüsüyle bel-
ki Fransa yollannadüşmeyecekti... tre-
ne Melikoff da belki Sorbonne'da oku-
mayacak, Paris'te Ecole Narionale des
Langues Oriantales Vivantes'in Türkçe
ve Farsça bölümünden mezun olamaya-
caktı. Dolayısıyla Türkçeyi öğrendiği
Jean Deny ıle Adnan Adıvar'ı tanıma-
yacak, Hallac-ı Mansur'udünyayatanı-
tan Louis Massignon gibi bir hocanın
ögrencileri arasında yer almayacaktı.
Louis Masignon'u tanımasa kimbilir
belki sufiliğe de merak sarmayacaktı.
Bütün bunlardevrimin ve doğumun bir-
leştiği o geceye gidip baglanıyor.
'Bir deryanın ortasına düştüm'
Söylediğine göre, çocukluğundan be-
ri Şark diline ve kültürüne meftunmuş.
Sorbonne'da Şark Dilleri Fakültesi'ne
yazılmış. Önce Arapçaya merak sarmış
ama pek sarmamış kendisini, ardından
çok hoşlandığı Farsçayı, son olarak da
Türkçeyi öğrenmiş. Azeri olan babası ne-
deniyle Türkçeye zaten biraşinalık var.
• "Alevilik-
Bektaşilik artık
benim bir parçam
oldu. Herhalde
ben de onlann bir
parçası oldum.
Direndim,
sabrettim ve
amacıma ulaştım.
Mutluyum.
Kuşkusuz bu
direnmede Alevi
nefeslerinin payı
büyük. Adeta bir
müptelalık
olmuştu bende.
Araştırmalanma
yön veren en iyi
kaynak da yine
bu nefesler oldu."
Ama 30 yıhnı harcadığı konulara ilişkin
o günlerde en ufak bir bilgisi şöyle dur-
sun duyumu bile yok. O günleri anlatır-
ken önce itiraflanna yer veriyor.
"Üniversiteye başladığımda 18 yaşın-
daydım ve çok aptaldım. Çirkin bir kız
sayıhnazdım. peşinıde de bir sürü deli-
kanlı vardı. Bütün genç kızlar gibi daha
çok kendim ve etrafımda pervane olan
gençlerle meşguldum. Şimdi düşündük-
çe çok giilünç geliyor bana. Aman Tan-
nm ne aptalnuşım diyorum kendi ken-
dinıe. Bir süne sonra âşıkohıpevlendim.
Türkiye'ye gelmek istiyordum. Harp yıl-
lartnda Türldye'yegeldik. Amerikan Ko-
teji'nde dersier veriyordum. Bu arada
anneoldum. Sonratekrar Fransa'ya üıû-
versiteye döndüm. KaJdığım süre içeri-
sinde Türkiye'yi ve Türk külrürünü ye-
terince tanıdığımı saıuyordum. Meğer
ne kadar yanjlnuşım?'' Konuyla ilk ya-
kınlaşması Türk destanlan üzerinde ça-
lışmasıyla başlamış. Bir süre \1ev1ana
ile haşırneşirolmuş. Ebu Muslim Des-
tanı ile bir gün karşılaşmış. "Ebu Müs-
lim Horasani'yi okuduğıunda alrüst oJ-
dum,çarpddııır diyen lrene Melikoff "un,
Ebu Müslim Destanı 'nın birinci bölümü
sayilabilecek "MenaJab-ı MakteJ-i Hü-
seyta" metnini incelerken karşılaştığı ta-
savvufi terimleri öğrenme hevesi, ona 30
yıhnı vereceği kapıyı da aralamjş.
"Menakıb-ı Maktel-i Hüseyin metnin-
de karsılaştığım tasavvufi terimleri kav-
ramakta zorianıyordum. Bunun için Ale-
vi-Bektaşi çevrelerinin içine girmem ge-
rektiğini bUiyordum. Ancak nasıl ve ner-
de bulabilecegimi isehiç bilmiyordum. Da-
ha önce uzun yıllar Türkiye'de yaşama-
marağmen bu kitleierin varlığından ha-
bersizdim. Türkiye'yi tanıdığımı sanı-
yordum ama demek ki tanımanuşım. ls-
tanbul'a geldim ve Salih Zekı Aktay'm
yardımıvla Bektaşilere ulaşmaya çanş-
tun. l laşöm da_ Ama ilk temaslanm ba-
şansızlıkla sonuçlandı. Zira Bektaşiler
kapalı bir toplumdu ve sır nedeniyle dı-
şandan gelenlere kolay açılmıyorlardı.
Aslında Bektaşilerden örtülü davetler,
mesajlar almıştun ama o zamanlar ben
bu gizli mesajlan anlay-acakbirikinıdede-
ğüdim. O nedenleftrsaOkaçırdım ta Id,
o günlerde Açıkhava Tıyatrosu'nda ya-
pdan Hacı Bektaş Cecesî'ne kaühncstya
kadar. Bu gece sayesinde Alevileri tanı-
dım. Orada tamşbğım ve son kitabımı it-
haf ettiğim Hacı Bektaş Dernek Başka-
nıHasan Anklıgıl veAJevinefeslerinien
jyiyorumlayanozanlardan Feyzullah Çı-
nar'ın sayesinde bir derya-
nın ortasınadüşmüşoldum
OliverStone'unfilminiFBIengelledi
Ünlüyönetmenin, TWA faciasının esrarı üzerine
çekeceğifilmprojesini ABC televizyonu rafa kaldırdı
Kültür Servisi - Ünlü Ameri-
kalı yönetmen Oliver Stone'un
19§(5'da*gerçekleşen fWA fa-
cıasıyla ılgili filmi, büyük bir
ABD TV şirketınce rafa kaldı-
nldı. Gerekçe olarak Amenkan
toplumunun gerçekle kurgu ara-
sında aynm yapamayacağı öne
sürülüyor. Stone'un teorisine
göre -kj fılmin temelini de oluş-
turuyor- uçak ABD donanma
füzelerince düşürüldü.
Geride kalan acılı insanlar ve
teoriyi reddeden FBI yetkilile-
nnin elestirilenyle şirket, filmın
gerçekler ve fılm dünyası arasında yaratabıleceği kanşıklık-
tan dolayı artan rahatsızlığını bildiren bir açıklama yaptı. Bu
durumda, Stone'un magazin haberprogramlannaalternatıfola-
rak ışlediği, bu tip esrarlı olaylan ele alan yapımlann gelece-
gi tehlikede.
New York JFK Havalimanı'ndan Paris'e gitmek için hava-
landıktan iki dakika sonra Atlantik'e gömülen uçaktakı 230
yolcunun tamamı ölmüştü. Facianın nedeninın birtürlü behr-
İenememesi geride kalanlar arasında büyük acı ve öfkeye ne-
den oldu. Olayı soruşturanlar, kaza sebebinin büyük olasılık-
la, uçağın merkezi yakıt tankındaki patlama olduğuna inanı-
yorlar.
Bu, Stone'un dayanılmaz bulduğu politık esrarlardan bıri.
Stone. Declassified adındaki. benzeri çözülmemiş olaylarla
ilgili yeni dizinin bir bölümünü çekecektı.
Stone'un yapım ortagı Dan Hobtead'a göre bu dızilerin ama-
cı magazin haberlerine altematif yaratmak. Ama Holstead'ın
Stone'un kara mesajlı filmleri
Salvador-1987
Matoon (Müıreze) -1986
WaflStreet-1987
TalkRadio-1988
Born on the Fourth of the July
(Doğumgünü 4 Temmuz) -1989
The Doors-1991
JFK-1991
Natural Born Külers (Katil Doğanlar)
bu yılın başlannda behrttiğıne
göre bu, Oliv er Stone'un dam-
gası haline gelen kompiolar
hakkında olmayacaktı. TWA
filmi. ABC'nin eğlence bölü-
münün hımayesıyle ve bütçe-
siyle yapılacaktı. Oysa ABC
yöneticilerinin buprojeden, fe-
deral hükümetçe haberdar edi-
lene ve ABC'yi temsil ettikle-
rini iddıa eden araştırmacılann
soruşturmayı yürütenlerle iliş-
ki kurmasınadekhaberleri yok-
tu. Yöneticiler şımdi, fılm hak-
kında 'birkaç detay' öğrenene
kadar proje için bir tarih belirlenmediğini söylüyorlar. Fakat
fılmle ilgili haberler, geçen ay. olayı soruşturan FBI ekibinin
başı James Kalbtn)m'un. Stone'un teorisine karşı çıkan ve fü-
ze çarpmasının söz konusu olmadığını belirten açıklamalany-
la halk arasında ses getirdi: "Stone ve hayatını bu tip karan-
lık işlere dalarak geçirenler, gerçekleri çarpıtmak istiyorlar.
Binlerce profesyonel \« cesur soruşturmacının doğruya ulaş-
mak için gecegundüzçahşmalan ve bunun bir komplonun par-
çası olması. sadece Stone'un masallar dünyasında yaranlabi-
lecek bir sey" Stone'un yanıtı ıse daha temkınlı: "FBI birso-
nuca vardı ve ben bunda FBI ile aynı fikirde değUim"
Ama ABC haber bölümü. sözcüsünün açıklamasıyla. ko-
nuyla ilgısi olmadığını bildırdi ve TWA filminm oluşumuna
son \erildı. Şırketin sozcüsü "TV izleyicisinin gerçekle kur-
guyu avıramayacağına inanıyoruz. Böyle programlann güçlü
haber geçmişimize ve kimiiğiınize uygun olmadığını düşûnü-
voruz'" dedı. Magazin programlanna alternatif olacakö.
Hadi Çaman Yeditepe Oyunculan'ndan 17 yıl sonra 'Kelebekler Özgürdür'
Sevinç Erbulak ve Tolga Çevik'in başarısı
ÜSTÜNAKMEN
Yüreğinin gözüyle dış dünyaya bakan
doğuştan kör, soylu bir genç ile büyük
kente ünlü olmaya gelmiş görgüsuz, obur.
pasaklı ve marjinal kırsal kesim ürünü kız
arasında gelişen aşkı anlatan bir oyun,
Yeditepe Oyunculan tarafindan sahnele-
niyor. Sahnelenirken de, diğeryandan kör
gencin kendisini terk eden sevgilisine:
"Aşk denen şeyin sorumluluğunu yükle-
nemeyecek kadar zavallısın sen. Sakatsm.
Kör bile değUsin" diye bağırmasıy la izle-
yicılerin çok sık yinelenen gönülgözü de-
yiminin ne mene bir şey olduğunun ayır-
dına varmalannı sağlıyor.
Ben Leonard Gershe'ün yukanda andı-
ğım duygusal güldürüsü " Kelebekler Öz-
gürdür"ü, 1982 yılında izleyenlerdenim.
Hadi Çaman'ın şimdiki uyarlamada ba-
şanyla çizdiği Taci kişiliğini sevgili Yük-
selGözen oynamıştı. Can'da Çaman, Ja-
le 'de Füsun Önal sevimli birer kişilik ser-
gilemişlerdi. O tarihte, benim gittiğim
gün, "Uç Nokta Körler Okulu"da oyunu
"s«zmeye" gelmişri. lzleyiciyi selamla-
•na bölümünde körler okulundan biri sah-
neye çıkıp Hadi Çaman'a çiçek verdi. Iş-
:e tam o anda, Hadi Çaman duygulannı
ııçkınklar arasında dile getirirken, otur-
iuğum yerden Çaman'ı bastıran hıçkınk-
anmı unutamam.
iConu üzerinde çok durmak doğru de-
Jilbence. Meraklısı alırbiletini. otururkol-
ufuna, izler oyunu, sonra kahkaha mı
ıtar ya da ağlar mı veya ikisini birden mi
ve sonuçta beğenir mi, beğenmez
İki genç oyuncıı yaratıcılıklanyla ve abartısız yorumlanyla oyunda öne çıknoriar.
mi.. işin bu tarafını bilemem. Ben burada
yönetimden, müzikten ya da dekordan da
söz etmeyeceğim. Önünde sonunda Hal-
dun Dormen'in yönetimıni biraz evirip
çevirip günümüze uyarlamış Hadi Ça-
man. İyi de etmiş. Özer Atik'in müziği hiç
de kötü değil. On yedı yıl önce Bora Aya-
noğlu'nunkı nasıldı anınısayamadım...
Ama ÇiğdemTalu'nun yumuşacık ve sım-
sıcak sözleri gene içimi ısıttı ve ışıttı. Os-
man Şengezer'in dekoru küçük aynntı-
larla gene yerli yerinde ve çok amaçlılı-
ğını koruyordu. Ancak bu kere, sahnenin
sağındaki stüdyo penceresine aydınlığını
vermek için kullanılan ve izleyicinin göz-
Ien önünde çirkin bir manav dükkânı am-
pulü gibi sallanan spot dışında güzeldi de.
Benim esas anlatmak istediğim iki oyun-
cu.
Birincisinden başlayalım: Çok yönlü
sanatçı bir babadan olma ve tiyarrocu bir
anadan dofma bu kız Sevinç Erbulak
Onu, bu oyunu izlemeden iki gün önce Şe-
hir Tivatrolan'nda sahnelenen "Derva
Gülü" adlı oyunda da izledim ve ne ya-
lan söyleyeyim, etkilendim. Yırmi üç ya-
şını ekim ayının 20'sinde bitirdiğıni öğ-
rendiğim bu genç kız sahne üstüne adımı-
nı attığı anda kendisi için vazgeçilmez bir
dikkat çemberi yaratıyor. Sahnede bulun-
duğu sürenın her saniyesinde, kendi çev-
resınde ya da içinde veya ne bileyim im-
gelemesinde olup bitenleri, yani bir diğer
anlatımla görsel imgelerini biçimlendir-
diği belirli koşullan pek rahat görüyor.
Bir oyuncunun sahne üzerindeki devinim-
lerini belirleyici temel kurallara, müthiş
bir disiplin anlayışıyla uyuyor. Vücut po-
zisyonlannda başanya ulaşmak için tem-
poyu yerine göre sabitleştinyor.
tkinciye gelince: Onu ''Küheylan" ad-
lı oyundan tanıyoruz. "Küheylan"ı izle-
dikten sonra yazdığım bir yazıda "Bu adı
belleğimizde tutmalıyız" demişim. Adı
Tolga Çevik. Zor olanı bu oyunda da, ge-
ne abartısız, bencillige kaymadan başan-
yor. Tek kaldığı sahnelere kesin egemen.
Yaratıcı imgelemini sürekli mantık ve sağ-
duyu ile yönetiyor. Dikkatini "konsantre"
ediyor.
"Kelebekler Ozgürdür"ü izlemek, üs-
tüne üstlük on yedi yıl önce görmemişler
için bulunmaz fırsat. On yedı yıl önce gör-
müşler içinse gönül gözlerini denetleme-
leri açısından yararlı. Ama en önemlisi ne
biliyor musunuz: Oyunun sonunda, nasıl
olsa kendiierini ayakta alkışlayacağınız
iki gençle birlikte iki saat geçirmiş olarak
evin yolunu tutmak ve Hadi Çaman Us-
ta'nın tiyatro adına yaptığı özvenlerin
"keyif" tarafmı kendi üstünüze almak...
böylece."
Nefesler ve semahlar
Yaşamının üçte ikisine
yakın bir dilimini Alevilik-
Bektaşilik-Kızılbaşlık ça-
lışmalanna vermesinin su-
çunu nefeslere atıyor. Ale-
vi nefeslerinin kendisini sar-
hoş ettiğini ve bu alana bu
kadar bağlanmasının yegâ-
ne nedeni olduğunu söylü-
yor. Oysa buçahşmalan bir-
kaç yılda tamamlamayı
umuyordu. Ama o nefesler,
o semahlar yok mu, işte on-
lann yüzünden kopamıyor
bir türlü. Bu tatlı sarhoşluk
öyküsünü anlattığında bu
müptelalıktan sonradan vaz-
geçtiğini söylese de söyle-
şiden hemen sonra bir Ale-
vı dedesinın evine Alevi ne-
fesleri dinlemeye gitmesi
kendisini tekzip ediyor.
"Alevifik-Bektaşilik arük
benim bir parçamoMu. Her-
halde ben de onlann bir par-
çası oldum. Bu işe ilk başla-
dığım yıllarda bir Fransız
ögYetim üyesi arkadaşım ba-
na dudak büktü, bu işten
fazla bir şey cıkmayacağı
görüşündeydL lyi Idonu din-
leyip vazgeçmemişim. Di-
rendim, sabrettim ve ama-
cıma ulaştım. Mutluyum.
Kuşkusuz bu direnmede
Alevi nefeslerinin payı bü-
yük. Onlann çok etkisi oldu.
Adeta bir müptelalık olmuş-
tu bende. Alevi nefesleri din-
lemeden güne başlamıyor-
dum. Evde sürekli dinnyor,
okula gidiyor, döner dön-
mez tekrar nefes dinlemeye
başlıyordum. Afyon gibi
uyuşturuyordu benL Zaten
ilk dinlediğimde de sarhos
olmuşrum. Derviş Ali'nin
'Ben Ali'den başka Tann
Bilmezem' nefesiniFeyzul-
lah Çınar'ın sesinden ve sa-
zından dinlediğimde şoke
oldum, ayaklanm yerden
kesildiadeta. Heyecan veri-
d bir şok. Aynca benim araş-
tırmalanma yön veren en
iyi kay nak da yine bu nefes-
ler oldu."
Prof. Dr. lrene Melikoff,
Cumhuriyet Yayınlan'ndan
çıkan "Efsaneden Gerçeğe
Haa Bektaş" kitabında geç-
mişten bugüne tartışılan bü-
tün konulara ışık tutuyor.
Araştırmalannm 30 yıl, ya-
zımının ise 3 yıl süren ve bir
ay önce satışa sunulan kita-
bın kısa sürede yoğun ilgi
görmesinden çok mutlu. Da-
ha önce Türkiye'de bu ko-
nuda değil kitap yazmak,
konuşmanınbile çok zor ol-
duğunu hatırlatarak gele-
cekte yapacaklanna ilişkin
kısa ve öz konuşuyor: "Bu-
günkü koşuüar 20 yıl önce
otsaydı daha çok üriin ver-
mek mümkündü. Ancak yi-
ne de geç kahnmışsayümaz.
Daha yapacak çok işim var,
yaşım hayli ilerledi ancak
etimde kitap haline dönüş-
mesi gereken çok malzeme
var, ömriim ve gücüm ye-
terse bunları hazırlayıp
okuriara sunacağım."
BUAŞAMADA
ŞÜKRAN KURDAKUL
Yahya Kemal'in ŞÜP
Yaşammda "Ruhun
ÖlmezJijji" Düşünüsü
Yahya Kemal'in birçok şiirinde "ben"; kişiliğini, top-
lum ve evren karşısındakı davranış ve düşünüş bi-
çimlerini kabul etme olarak değerlendirilebilir: Şair,
daha genç yaşlannda bile çok yaşamış, çok görmüş,
çok duyarak sanki olağanüstünün sınırlanna ulaş-
mış birkimliğe sahip olduğuna inandığını belli eden
dizeler yazarak bunu sezdirmek ister. Giderek, şiir-
leri toplumun değişik sınrf ve tabakalarına açılıp
onaylandıkça "ben", güçlü olduğunun bilincine va-
rarak -öteki insanlann mutlaka paylaşacağını var-
saydığı- düşünce ve duyarlıklan özgürce söyleme-
ye başlar.
Bu defa farkına vardım ki ihtiyariamışım,
Hayatı bir camın ardında gösteren tılsım
Bozulmuş anlıyorvm, çıktığım seyahatte.
(Yol Düşüncesi)
Ülfet belalı şey, fakat uzlet sıkıntılı
Bilmem nasıl geçirmeliyim son beş on yılı?
(Düşünce)
Şafaktan önce uyandım. Bahar odamdaydı.
(Moda'da Bahar)
Sevdiklerim göçüp gidiyoriar birer birer
Ay geçmiyor ki almayayım gamlı bir haber.
(Duyuş ve Düşünüş)
Gördüm ölüm diyannı rüyada bir gece,
Sessizlik ortasında gezindim kedehice.
(O Taraf)
Günlerce ne gördüm, ne de birkimseye sordum.
(Ses)
Kolay çoğaltılabilecek olan bu gibi dizelerin ön-
cülüğü ile geliştirilen şiirterde, öteki insanlara, ula-
şamadıklan ve hiç ulaşma olanağını bulamayacak-
lan bir "mertebe "den sesleniyor havasındadır.
"O" ise kimi kez sevgili, kimi deniz, bir Istanbul
semti ya da ölüm korkusunu aşmaya yardımcı olan
evren düşüncesi halinde görünür. "Ben" bireyseli,
"o", dışı -genellikle de evrensel- simgeler. Ama be-
lirttiğimiz gibi şair kendinde insanüstü'nü amaçla-
dığı için "ben" ve "o" bir bütünün parçalan duru-
mundadır. Ömeğin,
Balkan şehiherinde geçerken çocukluğum
Her lahza bir alev gibi hasretti duyduğum.
biçiminde bir öykü anlatımıyla başlayan "Açık De-
niz" şiirinde, "ben"e özgü duyarlıklar kimi tarihsel
gerçeklerle zenginleşirken, ikinci bölümde "o" de-
niz olarak karşımıza çıkar.
Garbin ucunda, son kıyıdan en gürültülü
Bir med zamanı, gökyüzü kurşunla örtülü
Gördüm deniz dedikleri bin başlı ejderi.
dizeleriyle betimlenen deniz, giderek bir bütünleş-
me amacına dönüştürülür.
"O" ister sevgili, ister evren olsun, Yahya Kemal
bireysel duyartıklann ağır bastığı şiirlerinde, hep bir
bütünleşmenin peşine düşmüş görünür.
Sürekli sevgıyi duydukça anne topraktan
İçinde korku nedir kalmıyoryok olmaktan.
(Moda'da Bahar)
Birdenbire hissettim ufuktan biratılma
Baktım ki deniz insanı durgun suyu yardı
Bir dev gibi munis ve yosun saçları vardı.
Durdum, dedi:
Madem ki deniz ruhuna sır verdi sesinden
Gel kurtul o dar varitğının hendesesinden.
Ummana çıkar burda bugün beklediğim yol,
At kalbini girdaba, açıl engine, ruh ol.
(Deniz)
Sonbahar, Düşünce, Sessiz Gemi, Rindlerin Öfü-
mü, Rindlerin Akşamı, Geçiş, Deniz Türküsü, Uçuş
gibi şiirlerinde ıse Yahya Kemal, ölüm-ölümden son-
ra yaşam, ebedileşme kaygılarını bir felsefe haline
getirmeyeçalışır. Ölüm korkusunu "dindaradam te-
vekkülü" ile karşılama aşamasında yazdığı parça-
larda evrene kanşmanın yerini bilinmez bir dünya (ah-
ret) düşünüsü alır.
"Fani ömür" nasılsa brtecek, kişi serviliktere yol
göründüğünü anlayacaktır. Dünyanın ufku karar-
mış, her gün sürüklenip yaşamak ağırfık vermeye baş-
lamıştır (Sonbahar). Hülyası kalmayınca hayatın zev-
ki yoktur. O halde bu beyhude sonbahar bitmeli; ki-
şioğlu, ölmeden önce öldüren korkulardan kurtul-
malıdır (Düşünce).
Şair, "ruhun kıyısız bir denizde" uçarak "yıldızlar
ülkesinde"yükseğe açıldıkça hayal edilen âtemi gö-
receğine inandığı zaman (Uçuş) umutlu ve korku-
suzdur. Ancak bu inançla ölümü "asude bahar ül-
kesi" sayar ve "dindar adam tevekkülü" ile kendi-
ne cesaret verir "Rahatça dal, ölüm sonu gelmez
biruykudur." (Geçiş)
Ölüm korkusu ağır bastığı zaman, çok sevdiği bi-
linen, Gerard de Nerval'ın El Desticado adlı şiiri-
nin, "lesoleilnoirdelamelancolie"dizesindekı "si-
yah güneş'ten esinlenerek, "siyah ufuk", "hicranlı
hayat" gibi hayata özgü gerçekleri sık sık kötüm-
serlik ifade eden niteliklerie yansıtan Yahya Kemal,
ölümden sonra yaşama düşünüsüne bağlandığı za-
man iyimser ve "sürekli bulutlar, hür gök, hür de-
niz, hür ufuk, asude bahar" gibi hayata özgü ger-
çeklerle bilinmeyen bir dünya kurma coşkusu için-
dedir. Nedir ki yukarda adlarını andığımız şiirier -de-
ğişik yıllarda yazılmış olmalanna karşın- kavram ve
sözcük bakımından zengin sayılmazlar.
Bu şiirierde deniz, bahçe, yıldız, toprak, mavilik,
ufuk, rüya, hülya, âlem, gök, kader, dünya, ölüm
-özellikle ay ve mevsim adlan- bolca kullanılır. Bu
nedenle kimi benzetmelerde birbirine yakınlık gö-
rülür. "Kendi Gök Kubbemiz"dek\ şiirleri ele alına-
rak yapılan bir araştırrnada, çok kullandığı sözcük-
ler arasında, başta 21 şürde -kimi üç kez- geçen rü-
ya olduğu anlaşılmıştır.
Demek ki "öen"le evren arastndaki bütünleşme
isteğinde umutsuzluğa düştüğü zaman ancak "rü-
ya âlemi"ne bağlanmakla kötümseriikten kurtulabi-
len şair, "ruhun ölümsüzlüğü" düşünüsüne inana-
rak huzura kavuşmuştur. Bu düşünüşün felsefede-
ki karşılığı "ruhun a&[ maddenin ıse tali olduğu" il-
kesinden hareket eden idealizmdir.